onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Coğrafya Kader Değildir!..

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Coğrafya Kader Değildir!..

Zuhal Mansfield
17.03.2023 - 22:47 Son Güncelleme: 17.03.2023 - 22:59

'Coğrafya kader midir?' Çok konuşulan, fazla ahkâm kesilen ve gereksiz önyargılar oluşturulan bir tanım. Deprem, sel, seçim gündemde olunca yine konuşulur hale geldi.

Benim gibi onlarca şehirde büyümüş, onlarca ülkede yaşamış, yüzlerce ülkede binlerce anı biriktirmiş birini bu söz etkilemez. Herkes bir coğrafyada yaşar, en az bir toplulukta teması vardır, bir millete aidiyet hisseder. Haliyle bu sözün herkeste ayrı bir yansıması olur.

Geçenlerde bir arkadaşım, Türkiye’nin dünyanın merkezi olduğu anlatan bir video gönderdi. Ben videoyu fazla önemsemeyince ekledi: 'Gerçekten de Türkiye, dünya haritasının tam merkezinde görünmüyor mu?' Ben de Kanada’da veya Avustralya’da okul duvarlarına astıkları haritalara bakmasını önerdim.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Nasrettin Hoca’nın ünlü hikâyesindeki sözünü hatırlayın: “Dünyanın merkezi, ayağımı bastığım yerdir. İnanmıyorsanız ölçün!”

Nasrettin Hoca’nın ünlü hikâyesindeki sözünü hatırlayın: “Dünyanın merkezi, ayağımı bastığım yerdir. İnanmıyorsanız ölçün!”

Dünya yuvarlak, nereye basarsan orası dünyanın merkezidir. Kürenin mükemmelliği herkesi haklı çıkarabilir, Türkiye’yi de… 

Dünyanın merkezi olan bir coğrafyada olmanın avantajlarını kullanıp, kullanmamak o ayrı bir şey… Eğer coğrafyanın avantajlarını kullansaydık, “Coğrafya kaderdir!” diye bir söylemde bulunur muyduk? Kader bir sığınma alanımız olmuş…

Hem coğrafya dediğin nedir?

Coğrafyanın avantajı cazibe merkezi olmakla ilgilidir. İnsanlar o noktaya yönelmişse, sermaye o tarafa akıyorsa, Nobel Ödüllerini topluyorsa, insanlara heyecan veriyorsa bir cazibe merkezinden bahsedebiliriz. 

İnsanlar, sermaye, teknoloji artık nerede olmak istiyor? Londra, New York, Paris, Akdeniz, Baltık…

İnsanları buluşturan yer neresidir? Facebook, TikTok , Instagram, Twitter, YouTube… Belki de günümüzün en büyük coğrafyası buralardan. Milyarlarca insanın coğrafyası burası ise kaderi de sosyal medya mıdır? 

Dünya haritasına bir kere daha bakalım. En hızlı şehirleşmeler nerede? Zorunlu veya tercihli göç yolları nereyi gösteriyor? 

Bir de insanlık için olmazsa olmazlar var: Hava, su, toprak… Hava, yaşanabilir ortam ve temiz bir gelecektir. Su hayattır ve iklim değişimleri insanların kaderini etkiliyor. En fazla yağış alan bölgeler ve su kaynakları nerededir? Toprak, beslenmenin kaynağıdır. Dünyanın besinleri nerede yetişiyor, hangi yollarla insanlara ulaşıyor ve hangi bedelle erişilebiliyor?

Meşe ağacı, köklerini toprağa iyice salar ve erozyonu önler. Varlığı ile ortama emniyet verir, kerestesi, peliti, yaprağı ile berekettir. Meşe ağacından bir mobilyanız varsa, ömürlüktür…  Bir meşe ağacı tohumunu küçük bir saksıya koyarsanız, büyüyemez. Eğer meşe için saksıyı bir coğrafya olarak belirlemişsen bu bir hatadır. Saksı onu sınırlar ve ölmesine sebep olur. 

Coğrafya ile ekosistem kavramları farklı anlamlar taşır ve farklı etkiler oluşturabilir…

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki coğrafya kader değildir. 

Coğrafya, bir kişinin doğduğu yere, büyüdüğü yere ve yaşadığı yere bağlı olarak belirli bir etki yapabilir, ancak bu onun kaderini belirleyemez. Bir kişinin yaşamını belirleyen birçok faktör vardır ve coğrafya yalnızca bunlardan biridir.

Bir kişinin hayatını belirleyen diğer faktörler arasında; eğitim, aile yapısı, sosyo-ekonomik durum, kişisel yetenekler ve ilgi alanları yer alır.

Bir kişinin hayatını belirleyen diğer faktörler arasında; eğitim, aile yapısı, sosyo-ekonomik durum, kişisel yetenekler ve ilgi alanları yer alır.

Bu faktörler, bir kişinin coğrafi konumundan bağımsız olarak, hayatındaki fırsatları ve zorlukları belirleyebilir.

 Sonuç olarak, coğrafya bir kişinin hayatında önemli bir rol oynayabilir, ancak bu kişinin kaderini belirlemez. Toplumun kaderini ise hiç belirlemez… 

Söylemin köklerine inecek olursak: “Coğrafya kaderdir” sözünün nerede, nasıl çıktığı da tam belli değildir. Sosyolojinin babası olarak kabul edilen İbn-i Haldun’a ait olduğu söylenen bu söz, ona da ait değildir. 

Onun düşüncesine göre, bir toplumun coğrafi konumu, iklimi, doğal kaynakları gibi coğrafi faktörler, o toplumun karakterini ve kaderini belirler. Bu nedenle, İbn-i Haldun'un düşünceleri, coğrafyanın kader olduğu anlamında yorumlanmamalıdır. İbn-i Haldun, coğrafyanın toplumların karakterini ve kaderini etkilediğini savunsa da, insanın iradesinin ve toplumsal dinamiklerin de bu kaderi şekillendirebileceğini düşünmüştür.

Coğrafyanın etkilerine dair batı literatüründe yer alan ifade ve yorumlar olmuştur. Ancak, 'Coğrafya kaderdir' ifadesinin tam karşılığı değildir. Örneğin, İskenderiyeli Strabon, Antik Roma döneminde 'coğrafyanın insan davranışlarına etkisi' üzerine yazdığı eserlerinde coğrafyanın bir toplumun karakterini ve kültürünü belirleyebileceği fikrini savunmuştur. 

Ayrıca, modern çağda Amerikalı coğrafyacı Jared Diamond, 'talihsiz coğrafya' kavramını kullanarak, bazı toplumların coğrafi faktörler nedeniyle diğerlerinden daha dezavantajlı bir konumda olduğunu ve bu nedenle tarihsel olarak daha az başarılı olduklarını savunmuştur. Ancak, bu düşünceler tam olarak 'coğrafya kaderdir' şeklinde ifade edilmemiştir ve farklı yorumlar içermektedir.

Fransız düşünür Michel Foucault, coğrafyanın güç ilişkileri üzerindeki etkisine dikkat çekmiştir. Ona göre, coğrafya, egemen güçlerin merkeziyetçi yapısını korumak için kullanılmıştır.

Diğer yandan, İngiliz coğrafyacı David Harvey, coğrafyanın kapitalizmin gelişimindeki rolüne odaklanmıştır. Harvey'e göre, coğrafya, kapitalizmin emek ve sermaye arasındaki dengesizliği ve bölgesel farklılıkları yaratmasında önemli bir rol oynamıştır.

Jared Diamond’un Silah, Mikrop ve Çelik kitabının Türkçe basımında, “Dünyanın Türkiye’ye Borcu” başlığı ile uzun bir önsöz ekledi.

Jared Diamond’un Silah, Mikrop ve Çelik kitabının Türkçe basımında, “Dünyanın Türkiye’ye Borcu” başlığı ile uzun bir önsöz ekledi.

Burada da Anadolu Coğrafyasının insanlığa ne büyük nimetler ve kültürel değerler sunduğunu ve dünyayı nasıl etkilediğinin özetini sunuyor. Malum kitabın içeriği avcı toplumlar ile çiftçi toplumların mücadelesinde kimlerin kazandığını, insanların göçü ile hastalıkların etkisini ve silah sanayiinin gelişmesiyle bir diğer etki alanını anlatıyor. Avustralya’dan Avrupa’ya, Akdeniz’den Amerika’nın keşfine farklı kültürler, farklı çağlar ve benzer ilişkiler üzerine duruyor. 

Diamond, kitabının önsözünde bize bir hedef de gösteriyor: 

“Türkiye daha iyi bir örnek oluşturup modern dünyanın güç merkezlerinden birine dönüşebilecek mi? Bu sizin kararınız!”

Anadolu coğrafyası, tarihi boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaptı ve bu medeniyetlerin izlerini günümüze kadar taşıdı. İlk çağlardan itibaren Anadolu, ticaret yollarının kesiştiği bir bölge oldu ve bu nedenle de birçok medeniyetin etkisi altında kaldı. 

Anadolu coğrafyası, tarımın doğduğu yerlerden biridir ve bu nedenle de tarımsal üretim ve hayvancılık gibi faaliyetlerin geliştiği bir bölge oldu. “Anadolu buğday ile koyun, gerisin oyun.” sözü bunu anlatır. 

Anadolu, tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Hititler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok medeniyetin izleri bugün hala Anadolu topraklarında görülebilmektedir. Bu medeniyetlerin etkisiyle Anadolu'da mimari, sanat, edebiyat, felsefe gibi birçok alanda zengin kültürel birikim varlığından bahsedebiliriz. 

 Anadolu, aynı zamanda İpek Yolu'nun önemli bir kısmının geçtiği bir bölge olması nedeniyle ticaretinde önemli bir merkezi oldu. Bu da Anadolu'nun ekonomik hayatına olumlu yansıdı.

Edward Said, "Oryantalizm" adlı eserinde, Batı'nın Doğu'ya bakış açısını eleştirirken, Doğu'nun Batı'ya karşı durumunu ve Batı'nın bu durumu şekillendirmedeki rolünü de inceler.

Edward Said, "Oryantalizm" adlı eserinde, Batı'nın Doğu'ya bakış açısını eleştirirken, Doğu'nun Batı'ya karşı durumunu ve Batı'nın bu durumu şekillendirmedeki rolünü de inceler.

Bu bağlamda, coğrafyanın Doğu ve Batı arasındaki ilişkilerde büyük bir rol oynadığını ve Doğu'nun Batı tarafından keşfedilip istila edilmesinin coğrafyadan kaynaklandığını savunur.

Said'e göre, coğrafya, toplumların ve kültürlerin gelişmesinde büyük bir faktördür. Coğrafya, insanların yaşam tarzlarını, davranışlarını ve düşüncelerini belirler. Bu nedenle, coğrafya insanların hayatlarına ve düşüncelerine büyük etki eder ve 'coğrafya kaderdir' ifadesi de bu nedenle kullanılır.

Edward Said'in 'Oryantalizm' kitabında coğrafya üzerine düşüncelerine eleştiri getiren düşünürler bulunmaktadır. Özellikle coğrafyanın kültürel ve siyasal olarak belirleyici bir faktör olduğunu vurgulayan Jared Diamond gibi düşünürler, Said'in coğrafyaya yaklaşımına eleştirel bir bakış açısı getirdiler. Ayrıca, ırkçı ve ötekileştiren kavramlara bilimsel sonuçlarla itiraz ediyorlar.

Başka düşünürler de, Said'in coğrafyanın kültür ve tarih üzerindeki etkisini önemsizleştirdiği veya aşırı belirleyici bir faktör olarak ele aldığı eleştirilerini yapıyorlar. 

Bir de “İslam Coğrafyası” diye dayatılan bir anlayış var. 

Aslında olmayan bir şeydir. Nasıl ki “Hıristiyan Coğrafyası” yoktur, oryantalist bir yaklaşımla “İslam Coğrafyası” şeklinde bir ötekileştirme yapılmamalıdır.  Orta Doğu coğrafyası da Türkiye için herhangi bir tanımlama getirmiyor.  Ortadoğu yorumu, haritaya yanlış bakmanın bir şablonudur, dayatmasıdır. Yukarıdaki yorumlara da bakınca daha iyi görüyoruz ki Türkiye için illa bir coğrafyaya çizilecekse, en anlamlısı “Akdeniz Coğrafyasıdır”.  

Coğrafya kaderdir yaklaşımına getirilen eleştirilerden biri, belirli ülke örnekleri üzerinden bu yaklaşımın doğruluğunu sorgulamaktadır. Güney Kore ve Kuzey Kore, Batı Almanya ve Doğu Almanya, Ürdün ve İsrail gibi ülkelerin coğrafi konumları, iklimi ve doğal kaynakları farklılık gösterdiği halde aynı coğrafyada yer almaktadırlar. Bu nedenle, coğrafyanın tek başına belirleyici bir faktör olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir.

Ancak, coğrafyanın önemli bir faktör olduğu ve tarih boyunca birçok ülkenin kaderini belirlediği de bir gerçektir. Örneğin, Mısır'ın Nil Nehri'ne olan bağımlılığı ve bu nehrin taşıdığı verimli topraklar sayesinde, Mısır medeniyeti ve tarımı gelişmiştir. Benzer şekilde, Roma İmparatorluğu'nun coğrafi konumu, Roma şehrinin Tiber Nehrinin üzerinde kurulması ve İtalya yarımadasının coğrafi yapısı, Roma'nın güçlü bir imparatorluk haline gelmesinde önemli rol oynamıştır.

90’lı yılların başında akıllı telefonda öncü olan üç ülke çıktı: Ericsson ile İsveç, Nokia ile Finlandiya ve Blackberry ile Kanada… Üçü de kuzey ülkesi… Bu örneklerde coğrafya ile bağlantılandırıldı. Aslında burada ekosistem etkiliydi. Sıcak bir bölge kabul edilen Kaliforniya’da Silikon Vadisi’nin kurulması sonrası dijital teknolojileri yönlendiren bir merkez haline gelmesi, “ekosistem”in coğrafyadan önemli olabileceğini gösterir. 

Dolayısıyla, coğrafya kaderdir yaklaşımının doğruluğu veya yanlışlığı, tek bir örnek üzerinden değil, tarih boyunca birçok ülke ve medeniyetin deneyimleri ve coğrafi faktörlerinin analizi yoluyla değerlendirilmelidir.

Linkedln

Facebook

Twitter

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
9
5
3
1
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
ömer

Şimdi uzun uzun anlatıp yazmaya üşendim ama coğrafya kaderdir emin olun!…

ömer

Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz yaşıyoruz işte 😅😅

Sema Demir

Yine harika bir yorum dünyada sizin gibi araştıran inceleyen doğru gözlemleyen cok nadir bir kaç özel insanlar var fakat bizler ile paylaşmaniz ayrıca mut... Devamını Gör

Erdal karabal

Zuhal Hanımcığım, çok emek verdiğiniz ve istifade ettiğim yazınız için çok teşekkür ediyorum.