Görüş Bildir

Hac Haberleri

Hac ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Hac ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Zilhicce Ayı Nedir, Ne Demek? Zilhicce Ayı  Ne Zaman Başlayacak?
Zilhicce ayı Müslüman dünyası için önemli bir ay olarak kabul edilir. Zilhicce'nin anlamı, hac ve kurban olmak üzere iki ana ibadeti kapsaması nedeniyle İslam dünyası için mühimdir.  Hem hac hem de kurban ibadeti gerçekleştirilen bu ay, 'hac ayı' olarak bilinir.  Vatandaşlar, Zilhicce ayı ne zaman? sorusunu araştırmaya başladı. Peki, Zilhicce ayı nedir, ne demek? 2022 Zilhicce ayı ne zaman, hangi güne denk geliyor? Zilhicce ayının önemi nedir? İşte 2022 Zilhicce ayı...
Taksim Dayanışma: '1 Mayıs'ta Taksim'deyiz'
Taksim Dayanışması Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası’nda düzenlediği basın açıklamasında 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını açıkladı. Açıklamaya Taksim Dayanışması bileşenlerinden Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Demirdizen , Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) İstanbul Temsilcisi Önder Atay , TMMOB istanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz , Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Şubeleri adına Erdal Güzel ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’den Ali Hacıalioğlu katıldı. Taksim Dayanışması adına yapılan açıklamayı Akif Burak Atlar okudu. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü Taksim'de kutlayacaklarını duyuran DİSK, KESK, TMMOB ve TTB temsilcileri 14 Nisan'da İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu görüşmüştü. Vali Mutlu, 1 Mayıs için Yenikapı Meydanı'nı adres göstermiş, DİSK Başkanı Kani Beko ise Taksim'de kutlama konusunda ısrarcı olduklarını belirtmişti. Konuşmacılar 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının önemine vurgu yaparken bunun bir hak olduğunun altını çizdi. Temsilciler Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamalarına yönelik engellemelerin kalkması için hükümete ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya çağrıda bulundu. Demirdizen kutlamalar için Taksim Meydanı'ndan başka yer gösterilmesini 'İnananların Hac ziyaretini dünyanın başka yerinde getirmelerinin istemesi kadar abes' diye yorumladı. “Taksim bizim için özgürlük meydanı demek olduğu kadar geçmişteki 37, son bir yılda da sekiz yurttaşımızın burada temsil edilen değerlere sahip çıkarken yaşamını yitirdiği, onlarcasının sakat kaldığı değerler bütünüdür.” Atay ise 1 Mayıs kutlamalarını Taksim’de gerçekleştirme konusunda hukuken, tarihi, güncel ve gelecek konusunda haklı olduklarını söyledi. “2008’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurumuz kabul gördü. İnşa edildiği dönemde yaşam için önemli olan Taksim işçi sınıfı elinde su kadar gerekli olan eşitlik, özgürlük, barış mesajını ülkeye ve dünyaya yayıyor. Bu uğurda 1977’den bu yana birçok insan hayatını kaybetti. 1 Mayıs'ta Taksim Meydanı'nda güncel taleplerimizin yanı sıra gelecekte nasıl bir dünyada yaşamak istediğimize dair mesajlarımızı iletiyoruz.' Temsilciler Yenikapı'nın adres gösterilmesine de tepki verdi. Solmaz ' ‘Yenikapı’da güzel yer yaptık, orada özgürlük taleplerinizi dile getirin’ demek ve böyle bir yönetme kültürü 21. yüzyıl için çok gericidir' derken Hacıalioğlu da şöyle konuştu: '1 Mayıs Taksim Meydanı ile bütünleşmiş durumda. 1 Mayıs'ı Taksim'den ayırıp başka yere yönlendirmeye çalışırsanız toplumsal belleğimizde yeri olan bir kavramın içini boşaltmış olursunuz.' 'Taksim dışında hiçbir alanı kabul etmeyeceğimiz gibi yargı sürecinin devam ettiği, tarihi yarımadada çıban gibi duran Yenikapı dolgusunu asla kabul etmeyiz.' Taksim Dayanışması adına okunan açıklamada ise şu ifadeler öne çıktı. 'Her türlü baskı ve şiddete karşı, mücadele ve alın teri ile kazandığımız Taksim'de 2010, 2011, 2012 yıllarındaki gibi yüz binlerle coşkulu ve barışçıl bir şekilde 1 Mayıs'ı kutlamak istiyoruz. 'Sorunlarımızı, taleplerimizi, umutlarımızı, bu kentin 'meydan'ında haykırmak, otobüslerle taşınarak değil, birbirimizle buluşarak kendi yaşamımıza ve yaşadığımız mekânlara dair söz hakkımızı istiyoruz. '1977'den 2014'e kaybettiğimiz canları anmak, sorumluların hesap vermesini sağlamak, belleğimize sahip çıkmak için tam da 1 Mayıs'ta, Taksim'de olmak istiyoruz. 'Anayasa'nın, kanunların, evrensel hukukun ortaya koyduğu biçimde, hiçbir şüpheye gerek kalmaksızın Taksim'de kutlanması gereken 1 Mayıs'ın sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilmesi için devletin tüm kurumlarının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini istiyoruz. 'Demokrasiyi, doğayı, parklarımızı, mahallelerimizi, meydanlarımızı, suyu, toprağı, bedenlerimizi, eğitim ve sağlık hakkımızı savunarak, emek sömürüsüne, güvencesizliğe, taşeronlaştırmaya, İşsizliğe, şiddete ve baskılara karşı; umudu, dayanışmayı, özgürlüğü ve eşitliği büyütmek için, 1 Mayıs'ta, 1 Mayıs Alanı'nda; Taksim'deyiz.' DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'in 10 Nisan'da gerçekleştirdikleri ve 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü Taksim'de kutlayacaklarını açıkladığı basın toplantısına katılanlar arasında hiç kadının yer almaması sosyal medya üzerinden tepki çekmişti. Bugünkü açıklamada da konuşmaların sadece erkeklerden oluşması dikkat çekti. Beyza Kural | Bianet
Erzurum Tarihinin En Tanınmış İnsanları
1945 yılında Erzurum - Tortum'da dünyaya geldi. 1955 yılındabir havuz kazasında görme yetisini yitirdi. 1958 yılında lise öğrencisiykenkörler okuluna gitti. 1963'te üniversite seçme sınavlarını üçüncülüklekazanarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi.[1]12 Mart darbesiyle üniversiteden uzaklaştırıldı.Daha sonra Hukuk Fakültesini bitiren Yağmurdereli, 1972'de Samsun'da avukatlığa başladı. 1986 yılında bir yarışmada 'Pek Firaklı Bir Dağ Masalı' adlı öyküsüyle ilk ödülünü kazandıİnsan hakları mücadelesinin en önde gelen isimlerindenYağmurdereli'nin 13 buçuk yıllık cezaevi günlerinde yazdığı 'Akrep'oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahneledi.Akrep, Yağmurdereli'ye iki de ödül getirdi: 1998'de SanatKurumu'ndan 'bütün zamanların en iyi yazılmış oyunlarından', 1999'daİsmet Kuntay En İyi Oyun Yazarı ödülleri.1985'de Nelson Mandela'nın aldığı, Fransa'nın Bordeauxkentindeki İnsan Hakları Enstitüsü ile Avrupalı Avukatlar Derneği'nin verdiğiLudovic Trarieux ödülü 2000'de Yağmurdereli'nin oldu.Pek çok ödül sahibi Yağmurdereli, 8 Temmuz 2001 GörmeEngelliler Satranç Turnuvası'nda da beşinci oldu.
Dosya: Cumhurbaşkanı Gül'ün İlkleri ve Enleri
54.Hükümet'te Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü, 18 Kasım 2002'de kurduğu 58. Hükümet'te Başbakan, 2003-2007 yılları arasında 59. Hükümet'te de Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan dönemin AK Parti Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, TBMM'de 28 Ağustos 2007'de yapılan oylamada Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, en çok ülkeye giden, en çok mevkidaş ağırlayan, en çok yurt içi gezisi yapan, yasaları en hızlı onaylayan Cumhurbaşkanı olarak kayıtlara geçti. İşte Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresindeki ilkleri ve enleri
'Erkek Zampara Olmayacak, Kadın Herkesin İçinde Kahkaha Atmayacak'
Başbakan Yarımcısı Bülent Arınç, Bursa Valiliğin tarafından düzenlenen Heykel'deki Tarihi Valilik binasındaki bayramlaşma törenine katıldı. Ardından partisinin Merinos Parkı'nda düzenlenen bayramlaşma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, herkesin bayramını kutladı.'HOŞUNUZA GİDİYORSA ALKIŞLAYIN, GİTMİYORSA YUHALAYIN' Burada yaptığı konuşmada 30 Mart seçimlerinde Bursa'da 18 ilçeden 16'sını kazandıklarını söyleyen Arınç, önümüzdeki seçimlerde Nilüfer ve Mudanya ilçelerini de kazanacaklarını savundu. Bu sırada kendisini öven tezahürat yapan bir partiliye 'Maşallah, yerinde duramıyor. Heyecanlı insan. Allah razı olsun. Kalk kükre. Bunlar insanı konuşturur kardeşim. Rahmetli Necip Fazıl derdi ki, 'Bir insanı dinlerken ya yuhalayacaksın ya da alkışlayacaksın. Sessiz durmak yok. Hoşunuza gidiyorsa alkışlayın. Hoşunuza gitmiyorsa yuhalayın be kardeşim' dedi. 'TÜRKİYE'DE TEK MARKA VAR RECEP TAYYİP ERDOĞAN' Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili de değerlendirmede de bulunan Arınç Türkiye'de tek markanın Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. Çatı adan Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili de şunları söyledi: 'Şahsıyla ilgili bir küçümseme yaparsak bu bize yakışmaz. Geçmişte tanıdığımız bildiğimiz bir insandır ama iddia ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu yolda görse kendisini tanımazdı. Aday olacağı kulağına söylenene kadar ya Ekmeleddin veya Ekameddin veya Ekmel veya Ekmek denen şahsın ismini bile tanımazdı. Ne yaptığını bilmezdi. Biz biliriz çünkü onu İKÖ Genel Sekreteri yapan biziz. Beraber hac ve umre yapmaktan tutun, uluslararası konferanslarda onu takdim etmeye kadar biz tanırız, biliriz ama o bilmez. MHP Genel Başkanı bilir ama bu kadar bilmez. Adeta sarıldılar, kurtarıcı gibi baktılar. O şahsın kabul edip etmemesi kendi takdiridir. Hayatı boyunca en büyük desteği aldığı Cumhurbaşkanı ve Başbakanımıza karşı ve özellikle CHP'nin böyle bir teklifine ben şahsen inanmazdım koşa koşa gideceğine.' Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını yüzde 100 hakederek kazanacağını savundu. Bursa'da Ak Parti'nin bayramlaşma töreninde konuşan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakan Erdoğan'ın çok güzel meziyetlere sahip olduğunu ifade ederek, Erdoğan'ın 24 saatte, iki saat uyumadığını anlattı. Arınç, 'Düşünün Diyarbakır'da 45 derecenin altında bir miting yapıyor, İstanbul'a geliyor. İstanbul'da bir başka toplantıya katılıyor. Akşam da Başakşehir'de futbolcu gibi 3 tane gol atıyor, kardeşim. Böyle bir aday dünyanın neresinde var yahu? Hele öyle bir aşırtma gol atmış ki, sanki cumhurbaşkanlığı seçimi gibi. Ayağının tersiyle 'küt' doksandan. Ampul gibi dikmiş oraya. Hiç mi yorulmuyorsun, mübarek ya! Rıdvan Dilmen'in bacağı kırılmış, öbürünün adelesi kopmuş. Çocuğu ile oğlu ile birlikte top oynuyor. 5 dakikada 3 tane gol atıyor. Bunu kim yaptı kardeşim. Rahmetli Metin Oktay olsa, madalya takardı. Bu büyük bir başarı. İşte böyle bir cumhurbaşkanı var. Hiç bitmeyen bir enerji' dedi. Türkiye'nin dünyada sözü dinlenen, dikkat edilen bir ülke olduğunu belirten Arınç, 'İtibarlıyız. Bakmayın Batı'dan farklı sesler çıkabilir. Doğu'dan bazen farklı sesler çıkabilir. Bu bizim yanlış yaptığımzdan dolayı değil. Hep doğruları söylediğimizden. Hep haklıdan yana olduğumuzdan. Hep mazlumdan yana olduğumuzdandır. Ne yapalım, biz hayatımızın hiçbir noktasında zalimden yana olmadık. Hep mazlumdan yana olduk. Hiçbir zaman güçlünün yanında olmadık, hep Hak'kın yanında olduk. Böyle olmaya da devam edeceğiz. dünyada başka ülkeler, başka rejimler beni sevmeseler bile mutlaka hak galip gelecektir' diye konuştu. 'ÇOCUKLARIMIZ, GENÇLERİMİZ CİNSEL YÖNELİMLERİNDE ÇOK KÖTÜ NOKTALARA GİDİYORLAR' Son zamanlarda Türkiye'de ahlaki bir çöküntünün yaşandığını söyleyen şunları söyledi: Arınç 'Maalesef günlük hayatımızdan tutunuz, çocuklarımızın yetişmesine kadar televizyonların etkisi, şundan bundan bu kadar ama farklı bir toplum haline geliyoruz. Çok şiddetli tepki vermeye başladı, insanlarımız. Bonzai veya benzerleri alıcı buluyor, müşteri buluyor. Bazı alçaklar bunu pazarlıyorlar. Gençleri özellikle buna alıştırmaya çalışıyorlar. Gençlerimizi çökertmek istiyorlar. ahlaksızlık, fuhuş bir bataklık haline geliyor. Çocuklarımız, gençlerimiz cinsel yönelimlerinde çok kötü noktalara gidiyorlar. Türkiye'de buluğ yaşı, ergenlik yaşı çok küçüldü. Bu kızlarda neredeyse 9-10 yaşlarına, erkeklerde de 11-12 yaşına kadar küçüldü. Bunun neticesinde özellikle bu cinsel yönelimleri sürekli teşvik eden, bir kısmı sanal dünyada, internet dünyasında bir kısma maalesef televizyonlarda, gazetelerin magazin sütunlarında bir kısmı da üniveristeler başta olmak üzere eğitim alanında gençlerimizin bu heyecanlarını, bu heveslerini kötüye kullananlar var. Biz karısını 40 yerinden bıçakladıktan sonra sokak ortasında bırakan bir ahlaksız kocayı bu güne kadar duymamıştık. Sevdiğini bırakan, üstünden taksisiyle geçen edepsiz, vicdansızları hiç bgüne kadar duymamıştık. Çocuklarının önünde cinayet işleyen vicdansızları bugüne kadar duymamıştık. Evet sayıları az belki ama niye oluyor, bunlar? Olmaması lazım. Biz çok iyi bir toplumduk. Bunlar nereden çıktı? Bu ayrık otları nasıl yetişti nasıl bitti? Bunlara dikkat etmemiz lazım. Asıl yapılamsı gereken sizlerin iyi örnek olmasıdır. Onları iyi yetiştirmeliyiz. Ne olur anneler, babalar, onların her istediklerini meşru-gayrimeşru, 'ne yapalım, arkadaşları böyle yapıyor' diyerek, olağan karşılamayalım. Nasihat edelim. Kötü arkadaşlıklar kurmasınlar, kötü yerlere gitmesinler ve inşallah güzel sohbetlerle, güzel kitaplarla ve güzel bir eğitimle başbaşa kalsınlar. Çocuklar bizim geleceğimiz. Onlar yarım yamalak yetişirse, biz sonra bu ülkenin geleceğinden nasıl sorumlu oluruz?' 'ERKEK ZAMPARA OLMAYACAK. KADIN DA HERKESİN İÇİNDE KAHKAHA ATMAYACAK' Bir kaç özel televizyonun gençlik dizileri hazırladığını ve bu dizilerin 13-20 yaşları arasındaki gençleri sadece sekse bağımlı olarak yetişmesine neden olduğunu öne süre Arınç,'Bunların sadece isimlerini vermiyorum ama yedi sülalesini biliyorum Bunlar bu toplumu çökertmekle vazifeli bir iş yaptığını zannederken çocukları kıyafetlerinden, konuşmalarından, anne-babalarıyla, arkadaşlarıyla olan ilişkilerine kada bunu bozmaya çalışan ve buna maksatlı olarak yapanlar vardır. Bizler inanmış birer müslümanlar olarak Kur'an'ı içindeki hükümleriyle Peygamber Efendimiz'in Hadis-i Şerif'leriyle mutlaka okumalıyız. Çok güzel kitaplar çıkıyor. İnsanın cebinde taşıyabileceğiçantasına koyabileceği çok güzel kitaplar çıkıyor. Kur'an'ı yeniden keşfetmemiz lazım. Ahlaken bir geriye gidiş var. Haya meselesi çok önemlidir. Yüzüne baktığın zaman yüzü kızarıyorsa haya güzeldir. Kadan da olsa daha da güzeldir. Haya sadece kadın için değil, erkek için, bütün mahlukat için haya diye bir şey var. Erkekler içinde haya geçerlidir. Yalan söyleyemez. Mahcubiyet ifade edebilecek bir sö söylemeye kalksa, yüzünü yere bakar. Nerede o yüzüne baktığımız zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğecek, gözünü bizden kaçırabilecek iffet sembolu, haya sembolü kızlarımız? Hamdolsun burada çok var da, Allah bütün yavrularımıza bunu bağışlasın. Utanacağız arkadaşlar. Haya duygunuz olacak. İffet çok önemli. Sadece bir isim edğil. Kadın için de bir süstür, iffet. Erkek içinde bir süstür. İffetli olacak. Erkek de olacak. Zampara olmayacak. Eşine bağlı olacak. Çocuklarını sevecek. Kadın ise o da iffetli olacak. mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacaksın. Şimdi bunu birileri söylediği zaman 'ya bu adam hangi dilden konuşuyor' diyebilirler. Bu kadar değerlerimize yabancılaştık bugün' dedi. 'ÇOCUKLARIMIZA ZAMAN AYIRALIM' Son yıllarda evlerde birden fazla arabanın ve herkes de cep telefonu olduğuna değinen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz şüphesiz arabanın da en iyisine bineceğiz. Ama arabanın da bir zekatı var. Lüzumsuz da kullanmayacağız. Ben meclis başkanı oldum servis araçlarını yasakladım. Neden? Çünkü servis araçları bize yılda 2 trilyon masraf getiriyor. Ama bir baktım ki içinde 10 kişi, 12 kişi var. Nereden bu servise binmesi gerekenler? Meğer herkes meclise arabası ile geliyormuş. Su kullanmıyor bu arabalar benzin kullanıyor. Valla Nil Nehri olsa Türkiye'de kullanılan arabalara benzin olarak yetiştiremeyiz. Bu israftır. Bir arabanın durduğu yerde sabit masrafı var. Bu lüzumlu bir ihtiyaç halinde kullanılacak birşeydir. Aynı cep telefonları gibi. Şimdi cep telefonlarında hanımlar yemek tarifi yapıyor birbirine, saatlerce. 'Daha daha ne var, ne yok? Ayşe'nin kızı ne oldu? Düğün ne zaman?' Bunları karşı karşıya geldiğinde konuş. Karşı karşıya geldiklerinde konuşamıyorlar çünkü ikisinin de gözü televizyonda, dizi seyrediyorlar. Bunlar gülünç hallerimiz. Biz iffetli, haya sahibi, çalışkan, dürüstlük ilkelerine bağlı ve asla kötü alışkanlıkları olmayan - uyuşturucu falan bir tarafa - Allah korusun sigara, alkol gibi bağımlılık yapan şeylerden çocuklarımızı uzak tutmalıyız. Yazı-kışı ayrı değerlendirmeliyiz. Çocuklarımıza zaman ayırmalıyız. Onlar anne babalarının kendileri ile ilgilendiğini görmeli. Şimdi benim torunum karşısında dedesi oturuyor. Annesinin telefonunu alıyor sabahtan akşama kadar oyun oynuyor. Ne girdiğimizin, ne çıktığımızın farkında. Şamil ne yapıyorsun diyorum, başını bile kaldırmadan 'oynuyorum' diyor. Çocuk bunlara meraklı şimdi. O yüzden onların meraklarını bazen şekerle, bazen oyuncakla, bazen para ile başka taraflara kanalize etmemiz lazım. Evlatlarımız elden giderse başka sermayemiz kalmaz. Bu cinayetler çok kötü. Biz kadına el kaldırmayı bile kabul etmeyiz. Eşiniz de sevgiliniz de olsa kızınız da olsa onlar bu toplumu doğuran mukaddes insanlar. Boşanırız, ayrılırız, yaşayamayız o ayrı birşey. Ama kötü muamele etmek, işkence etmek nedir bu televizyonlarda gördüklerimiz? Nedir haberlerde okuduklarımız? Bu toplum böyle değildi arkadaşlar. Bütün maddi kalkınmanın üzerini simsiyah bir örtü gibi örten bu kötüye gidişten biran evvel kurtulmamız lazım. Bunda bizim sorumluluğumuz varsa sizin de, başka kurumların da sorumluluğu var. İyiliğe vesile olan o hayrı işlemiş gibidir. Şerre vesile olan o şerri aynen işlemiş ve teşvik etmiş gibidir. Allah bizi inançlı, ahlaklı, dürüst, birbirlerini çok seven, hatrını kırmayan iyi arkadaşlık yapan, güzel bir toplum haline getirsin. Allah çocuklarımızı, torunlarımızı, gözümüzün nuru yavrularımızı, kötülüklerden fitne ve fesatlardan korusun inşallah geleceğimiz daha parlak olacak' dedi. Işıl ARSLAN - Mehmet İNAN / BURSA,(DHA)
Gazze'de Öldürülen Gazetecilerin İsimleri Açıklandı
İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü saldırılarda, bugüne kadar hayatını kaybeden 10 basın mensubunun isimleri açıklandı.İsrail'in Gazze'de hedef gözetmeden sürdürdüğü saldırılardan bölgedeki basın mensupları da büyük kayıp verdi. İsrail'in 7 Temmuz'dan itibaren hedef gözetmeksizin düzenlediği saldırılarında şimdiye kadar, 401'i çocuk ve 238'i kadın bin 800'den fazla kişi hayatını kaybederken 9 bin 500 civarında Filistinli yaralandı. Sivillerin sığındığı Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşuna (UNRWA) ait okullar ile hastane, ambulans ve camilerin vurulduğu saldırılarda, basın mensupları da hedef alındı. Filistin Radyo ve Televizyon Birliği'nin verilerine göre, bugüne kadar 10 basın mensubu vefat etti, aralarında Gazze'deki olaylarla ilgili Ramallah'taki olaylarda da etkilenenlerin olduğu 38 kişi yaralandı. İsrail savaş uçaklarının gazetecileri kasıtlı ve doğrudan hedef aldığı belirtilen Birliğin açıklamasında, 28 gündür devam eden saldırılarda 12 basın merkezi ve aracının hedef alındığı, savaş uçaklarının gazetecilere ait 16 evi bombaladığı kaydedildi. Açıklamada, 3 gazetecinin öldüğü, bazılarının da yaralandığı 30 Temmuz, 'Gazetecilere yönelik en kanlı' gün olarak nitelendirildi. Filistinli Gazeteciler Sendikası Başkan Yardımcısı Tahsin el-Astal, İsrail'in Gazze'de işlediği suçları dış dünyadan gizlemek için gazetecileri hedef aldığını ifade etti. Anadolu Ajansı'ndan (AA) Muaz Meşal'in Ramallah'ta, Enes Ebu Muaylık ve Metin Yüksel Kaya'nın da Gazze'de yaralandığı saldırılarda, AA Gazze Ofisi'nin bulunduğu bina da koordinatları daha önce resmi kanallardan İsrail'e bildirildiği halde 2 kez vuruldu. İsrail'in saldırılarında hayatını kaybeden basın mensupları ve çalıştıkları kurumlar şöyle: 1- Samih Aryan - El-Aksa Televizyonu 2- Rami Reyyan - Filistin Medya Ağı 3- Ahid Zakkut - Filistin Televizyonu 4- Bahaddin Gureyb - Filistin Televizyonu 5- Muhammed Zahir - Risale Medya Kurumu 6- İzzet el-Diheyr - Menbar el-Hurriye Radyosu 7- Abdurrahman Ebu Hin - Kitap Kanalı 8- Halit Hamad - Continue Prodüksiyon Şirketi 9- Hamid Şehab - Media24 10- Necla el-Hac - Serbest Gazeteci ve Aktivist AA
Hacca 'Ebola' Yasağı
Batı Afrika'da dünyayı tehdit eden Ebola salgını Suudi Arabistan'ı harekete geçirdi. Bu sene Hac ve Umre için Batı Afrika'dan gelecek kişilere yasak uygulaması kararı alındı. Suudi arabistan sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Ebola Virüsü’nün görüldüğü Sierra Leone, Gine ve Liberya’dan gelenlerin Haç ve Umre için ülkeye girmelerine izin verilmeyecek. Sağlık Bakanlığı adına açıklamalarda bulunan Dr. Khalid Marghalani, Dışişleri Bakanlığı’yla beraber çalıştıklarını ve bu ülkelerden gelen kimsenin ülkeye alınmayacağı doğruladı. Olası bir salgının önüne geçmek için Batı Afrika’dan gelecek Hacı adaylarını veto eden Suudi Arabistan, sınır kapıları ve havaalanlarında bulunan personeline virüsün tespitine yönelik eğitim veriyor. Ebola Virüsü’nün yüzlece kişinin ölümüne sebep olduğu Batı Afrika ülkelerinden Hac veya Umre için ülkesine gelmek isteyen kişilere vize vermeyen Suudi Arabistan, bu sayede ülkesinde meydana gelebilecek olası bir salgının önüne geçmeyi hedefliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre virüs, Batı Afrika’da şu ana kadar 887 kişinin ölümüne sebep oldu.Milliyet
İstanbul'a Uluslararası İslam Üniversitesi Geliyor
'İslam dünyayı IŞID gibi yapıları ortaya çıkaran sebepleri masaya yatırmalı' diyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet'in İstanbul'da Uluslararası İslam Üniversitesi kurmak için YÖK'e başvurduğunu açıkladı.Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul ’daki 29 Mayıs Üniversitesi’nin Uluslararası İslam Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için, Diyanet Vakfı’nın YÖK’e müracaatta bulunduğunu söyledi. Yeni üniversitenin Mısır’daki El Ezher ve diğer ülkelerdeki İslam üniversitelerine ‘destek’ ve ‘örnek’ olması hedefleniyor.Hürriyet Gazetesi’nden Fatma Aksu’nun haberine göre “Uluslararası İslam Üniversitesi’nin bütün İslam dünyası ve insanlık için önemli olacağını düşünüyorum” diyen Görmez, Mekke’deki Hac İdare Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında Uluslararası İslam Üniversitesi’ne neden ihtiyaç duyulduğu ve hazırlıklar hakkında şu bilgileri verdi:“ Bugün yaşanan en büyük sorun Müslümanlar birbirlerine üzüntü taşıyor, Müslümanlar birbirlerine ıstırap taşıyor, Müslümanlar birbirlerine şiddet taşıyor. Halbuki bayramlar birbirlerine sevinç taşımak için vardır. İkinci en önemli husus, yüreklerin en ağır yükü olan küskünlükleri ortadan kaldırmaktır. Gerek ülkemizde gerek alemi İslam’da bir takım tutkulardan dolayı Müslümanlar birbirine karşı acımasız olabiliyor.Türkiye de bu soruna ‘barışçı çözüm’ amacıyla, ‘Uluslararası İslam Üniversitesi’ projesini hayata geçirecek. İstanbul’daki 29 Mayıs Üniversitesi’nin İslam Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için, Diyanet Vakfı olarak YÖK’e müracaatta bulunduk. Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan’da İlahiyat Fakültesi, Frankfurt Goethe Üniversitesi’ndeki İslam Araştırmaları Merkezi, Strasbourg’taki İslam İlahiyat Fakültesi, Sofya’daki Yüksek İslam Enstitüsü’nü bu merkeze bağlamayı düşünüyoruz.“Müfredat günün sorunlarını çözecek bilgi üretemiyor”El Ezher dışında dünyadaki en büyük İslam alimleri, Körfez ülkelerindeki bütün hocaların yetiştiği ve 80 bin öğrencisi olan Medine İslam Üniversitesi ile Pakistan’daki İslamabat İslam Üniversitesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da hocalık yaptığı Malezya İslam Üniversitesi ve bunların Şii versiyonu olan ve Türkiye’den 500 öğrencisi bulunan İran’ın Kum kentindeki Camia-tul Mustafa Üniversitesi’nden çıkmıştır. 3 senedir üzerinde durduğum en büyük husus, buraların müfredatı dikkate alındığında, bugün Müslümanların yaşadığı sorunların üstesinden gelecek bilgi üretilemiyor. Buralardan çıkan alimler, sorunları çözmek yerine pek çok yerde sorun oluyor. Onun için, İstanbul’da, Uluslararası İslam Üniversitesi kurarak, İngilizce, Arapça, Türkçe ve Farsça dillerinde, buralara alternatif değil, buralara da destek vermek üzere bir misyonla kurulmasının, bütün İslam dünyası ve insanlık için önemli olduğunu düşünüyorum. Bu, Diyanet İşleri Başkanlığı kadar önemli bir proje.“Akılla vahiy arasında doğru ilişki kurmak...”İslam dünyasının IŞİD, Boko Haram, El Şebab gibi yapıları ortaya çıkaran sebepleri masaya yatırması gerekir. Müslümanlar hep harici nedenlere vurgu yaparken, dahili nedenlere vurgu yapmaktan sakındı. Müslümanların sorunu, dinle hayat arasında, akılla vahiy arasında doğru ilişki kuramamak. Bu hareketin başında ve içinde bulunanların hangi eğitimleri aldıklarını, hangi şeriat fakültesinde, nasıl bir eğitimden geçtiklerini İslam dünyası konuşmalı.İnsanlığı, şiddeti kutsayan, vahşeti takdis eden, savaşta da olsa ahlak ve kural tanımayan, Peygamber mezarlarını bombalamaya sevk edebilen bu tür dini yorumlar Tevrat yorumundan kaynaklanmıştır. Dini metinlerle hayat arasında doğru ilişki kurmak, Peygamberimizin hadislerini, Kuran’ı doğru algılamak son derece önem arz ediyor. Bugün küresel ölçekte İslam’la ilgili en büyük sorun; sanki bir irade şunu istiyor: İslamiyet’in varlığı soruna dönüşsün. Yeryüzüne iman, güven ve barış getiren bir dinin varlığı, bir güvenlik tehdidi olarak görülmeye başladı. Barışı tehdit eder hale getirildi. Bunu sadece IŞİD’le, Boko Haram’la izah etmek insan aklıyla alay etmektir.”CNN Türk