Görüş Bildir

Silivri Cezaevi Haberleri

Silivri Cezaevi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Silivri Cezaevi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

"Evet, Bize Kumpas Kurdular"
İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde sesisizliğini bozdu: Gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkimlerle kumpas kuruldu. Amaç orduyu tasfiye etmekti. Bizi bu noktaya TSK'ya karşı nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdiEski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde Sabah'tan Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan ile danışmanı Yalçın Akdoğan'ın 'Orduya kumpas kuruldu' iddialarını değerlendiren Başbuğ, 'Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla bize kumpas kuruldu' dedi. 'DIŞARIDA' TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE Hükümeti devirmeye tam teşebbüs suçundan müebbet hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 aydır Silivri Cezaevi'nde yatıyor. İlker Başbuğ'u, Adalet Bakanlığı'nın izniyle ziyaret ettik. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas'la birlikte, dün sabah saat 10.00'da cezaevine gittik. Görevli infaz memurları, ısrarla üzerimizdeki metal eşyaları bırakmamızı, aksi halde son arama noktasında üzerimizden metal eşya çıkarsa suç unsuru kabul edileceğini söyledi. Dijital göz tarama noktasından geçtikten sonra, İlker Başbuğ'un cezasını çektiği 5 No'lu L Tipi İnfaz Kurumu koğuşlarının bulunduğu bölümde, son kontrol noktasından da sorunsuz geçtik. Başbuğ, lokal gibi geniş bir salonda gerçekleşen görüşmemize gecikmesiz olarak geldi. Biraz kilo verdiği ancak kafasının son derece dingin olduğu belli olan Başbuğ'un, sorularımızı, akademik bir üslupla, sözlerini tane tane seçerek cevaplaması dikkat çekiciydi. Bugüne kadar, Başbuğ'un cezaevinde çekilen hiçbir fotoğrafı yayımlanmamış. Hatta cezaevinde yazdığı kitap için yayıncının talep ettiği fotoğrafı bile vermemiş. Biz de Başbuğ'un fotoğraf çektirmeme konusundaki hassasiyetine saygı gösterdik. Açık görüşler en fazla bir saat sürüyor. Ancak infaz koruma memurlarının hoşgörüsüyle, görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Ayrılırken de kendisine, 'En kısa sürede dışarıda tekrar görüşmek üzere' dileklerimizi ilettik. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçundan müebbet hapse çarptırılan İlker Başbuğ, askeri müdahalelere karşı olduğunu belirterek, 'Çünkü askeri müdahaleler Türkiye'ye zarar vermiş, hiç bir şey kazandırmamıştır' diye konuştu. Çeşitli isimlerle anılan darbe davalarında yargılanan ya da hüküm giyen Silahlı Kuvvetler mensuplarına iftira atıldığını ifade eden Başbuğ, 'Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde geniş çaplı bir tasfiye yapmaktı ama başaramadılar' dedi. İşte emekli Orgeneral Başbuğ'un Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a yaptığı o çarpıcı açıklamalar: DOĞRULARI SÖYLEDİĞİM KANITLANDI 14 Nisan 2009'daki konuşmamda, 'Cemaatler, sosyal gruplaşmaya, ekonomik olarak güç kazanıp sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye çalışıyorlar' dedim. Din çok yüksek bir değer. Din siyaset ekonomi konusu yeni değil. Önlemek çok zor. Bu sorunları, güçlü bir burjuvazi ve orta sınıfımız olmadığı için kolay aşamıyoruz. 2009 bizim için çok kritik bir yıldı. Genelkurmay başkanıyım, Silahlı Kuvvetler'le ilgili çok önemli projelerim var. Ancak çoğunu yapamadım. Yaptığım konuşmalarda doğruları söylediğim, bugün gelinen noktada daha iyi anlaşılıyor. İMZA TAKLİT EDİLMİŞ Kumpası soruyorsunuz. Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla kumpas kuruldu bize… Bana niye bunu açıklamadınız diye soruyorsunuz. Hâlâ kimse tam olarak açıklayamıyor ki bugün bile. Kesinlikle kumpas kuruldu. Aksini söylemek, eşyanın tabiatına aykırı. Somut olaylarla gidelim… Erzincan olayı örneğin... Savcı kim; İlhan Cihaner. 2007'de bir soruşturma açıyor. Odakta İsmailağa cemaati var. 2 Şubat'ta 26 kişi gözaltına alınıyor, 9'u tutuklanıyor. Sonra soruşturmanın çerçevesi genişletiliyor. Gülen cemaati işin içine katılıyor. Sonra Kayseri'deki olayla birleştiriliyor soruşturma. Kayseri'de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda sahte bir emrin yazılması var. İmza taklit edilmiş. İşin içinde 3 astsubay, 5 sivil var. Dijital veriler hazırlamışlar, karargâhın bilgisayarlarına yerleştirmişler. Astsubaylardan biri, 'Ben Işık Evlerindenim' demiş. Konu cemaate doğru yönelince, Erzurum'daki savcılığa intikal etti. Ancak bütün araştırmalara, soruşturmalara rağmen olayda adı geçen bu 5 sivil bir türlü bulunamadı. Bahsi geçen askeri personelin tamamı ise tutuklandı. PARMAK İZİ OLAN 14 KİŞİ KİM? 25-26 Haziran… Meclis'ten gece yarısı, 20 dakikada yasa çıkıyor. Kayseri'deki 5 sivili kurtarmak için. Bu yasayla, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçiliyor. Genelkurmay'dan görüş alınmadan... Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. Askerler kendi alanlarında bile suç işleseler sivil mahkemelerde yargılanacaklar. 8 Nisan 2009'da, İrtica Eylem Planı diye, fotokopi bir belge sundular mahkemeye biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemine oturdu. Ben 'Kâğıt parçası' diyorum, aman Allahım, kıyametler kopuyor. Fotokopi çünkü, kâğıt parçası değil mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Bu belge kim tarafından hazırlandı' diye soruyor, yetkisizlik kararı alıyor, Ankara Başsavcılığı'na yazı yazıyor. Bakırköy Başsavcılığı 'Belgeyi kim basına sızdırdı' diye soruşturma açıyor. İhbar mektupları ortaya çıkıyor. Mektubu yazan bir subay... Zekeriya Öz (Savcı) belgeyi Adli Tıp'a veriyor. 3.5 ay sonra rapor geliyor. 'Islak imza' diyor. Islak imza madem, kâğıdın üzerinde 14 kişinin parmak izi var, bir tek ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'in parmak izi yok. O kadar ısrar edildi ama o 14 kişinin kimler olduğu araştırılmadı. ASIL AMAÇ TSK'YI TASFİYE ETMEKTİ Asıl niyetleri, Erzincan'da startı verilen, Kayseri'yle birleştirilen bu planı çok geniş bir alana yayarak, TSK'nın bütün birimlerinde komple bir tasfiye yapmaktı. Bunu iki nedenden yapamadılar. Biri dosyayı Yargıtay'ın devralması, diğeri de Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesidir. Geç kaldıkları için geri adım atmak zorunda kaldılar. Bundan bir şey çıkaramayınca bu sefer, internet andıcı diye bir şey çıkardılar. 'irtica.org' sitesini kapatan benim. 4 aydır güncelleme yapılmamış. O siteden, AK Parti'nin kapatılma davasına belge sağlandığı iddiası var. Halbuki o davaya bu siteden sadece bir tane haber girmiş. Yurtdışındayım… Kara Kuvvetleri Komutanım Işık Koşaner beni arıyor. İrtica ile Mücadele Mücadele Yasası kapsamında soruşturma açılması konusunu bana haber veriyor. Ahlaksız herifler... Bu görüşmemizi, terör örgütü faaliyeti olarak lanse ediyorlar. Neymiş, müzedeki denizaltı gemisine bomba yerleştirilmiş. Patlatılacakmış, çocuklar öldürülecekmiş. Hangi subay, kim böyle vahşice bir şey yapabilir ki?.. 'ARINÇ'A SUİKASTLA SUÇLANACAKTIM' Kozmik Oda'ya girmelerine izin vermek, hayatımda verdiğim en doğru karardır. 19 Aralık 2009'da bir ihbar geliyor. İhbar Amerika'dan, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nin özel telefon numarasına yapılıyor. İhbarı yapan, 06 BE 9712 ve 06 LJY 48 plakalı araçların içindeki kişilerin Arınç'a suikast düzenleyebileceğini belirtiyor. Kozmik Oda'da, Bülent Arınç'a suikast delilleri arayacaklar. Başbakan'la görüştüm, 'Bırakın arasınlar' dedi. 31 Aralık günü arama yapıldı. Kozmik Oda'da çok önemli şeyler çıktığını da sanmayın. Kozmik Oda'ya giriş izni vermeseydim, beni Arınç'a suikast azmettiricisi bile yapabilirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri töhmet altında kalacaktı. Hurşit Tolon Malatya'ya konferans için gittiği gün, orada Zirve Yayınevi'nde vahşice cinayetler işleniyor. Burada da bir gizli tanık var. Silahlı Kuvvetler'den atılmış, ahlaksız bir uzman çavuş. Onun suçlamaları... Bunlar ne kadar ağır iftiralar. Bizi buraya, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdi.Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan geldiler, onlara da söyledim. 7 Şubat 2012 (MİT'e baskın) ve 17 Aralık 2013… Bu konuda iki önemli kırılma noktası var. Bu iki olay olmasaydı, bu konu buralara kadar gelmezdi (Paralel yapı bu kadar deşifre olmazdı demek istiyor).Star
Başbuğ: "Hayatımdan 26 Ay Çaldılar"
Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı sonrası cezaevinden tahliye edildi. Başbuğ cezaevinden çıktıktan sonra şunları söyledi: 'Hepinizi sevgi saygıyla selamlıyorum. 6 Ocak 2012 günü hatırlarsınız şöyle demiştim. 26. Genelkurmay Başkanı 'terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlanarak tutuklandı. Takdir yüce Türk milletine aittir demiştim. Aradan tam 2 sene 2 ay (26 ay) geçti toplam. Bizi bu cezaevinde 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar. Ama 6 Ocak 2012 söylediğim gibi 'yüce Türk milleti oynanan oyunu iddiaların geçersizliğini bir Genelkurmay Başkanının ve Genelkurmay Karargâhı’nın terör örgütü karargâhı ve terör örgütü suçlamasının kabul edilemez olduğunu bizleri darbecilikle hiç alakamızın olmadığını yüce Türk milleti anladı. İşte ben bugün buradaysam yüce milletimi bizlere gösterdiği sevgi ve bizlere verdiği destek sayesinde buradayım. Her şeyden önce burada huzurunuzda yüce Türk milletine en derin şükranlarımı sunuyorum. Bugün serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle ve yüreğimle inanıyorum ki Silivri'de Hasdal'da Sincan'da Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır.' İLKER BAŞBUĞ'A TAHLİYE KARARI Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verildi. Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında tahliye kararı verildi. Mahkeme, Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Anayasa Mahkemesi dün Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'in başvurusu hakkında 'Gerekçeli kararın 6 ayı aşkın süredir yazılmamış olması' ve 'Tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerin yetersiz olması' nedeniyle hak mahrumiyeti bulunduğuna ve tahliye kararının değerlendirilmesi için kararın yargılamayı yapan yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetmişti. Ayrıca Cumhurbaşkanı tarafından TMK 10 maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasa da dün öğleden sonra onaylanmış ve resmi gazetede yayınlanmıştı. Bu iki gelişmenin ardından avukat İlkay Sezer, müvekkili Başbuğ hakkında 8 sayfadan oluşan tahliye talebinde bulundu. Sezer dilekçesini, TMK mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında nöbetçi mahkeme olan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdi. Nöbetçi mahkeme ise tahliye talebi dilekçesini İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı incelemenin ardından yazdığı kararda, Başbuğ hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin 'Cebir ve Şİddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlemiş olduğu' sabit görülerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığını ancak gerekçeli kararın henüz yazılmamış olduğunu hatırlattı. Avukat Sezer'in dilekçesinde özetle Başbuğ'un haksız ve hukuksuz kararlar ile 26 aydır tutuklu bulunduğunu ve tahliyesini istediği bilgisine de yer verildi. Anayasa Mahkemesi tarafından dün verilen kararda alıntıların yapıldığı tahliye kararında, 'Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa'nın 19. maddesinin 8 fıkrasının ihlal edildiği.' yönündeki tespiti yer aldı. TAHLİYE KARARI VE GEREKÇELERİ Tahliye kararının gerekçe bölümünde yerel mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü hüküm özetini okuduğu ancak bugüne kadar halen gerekçeli kararın yazılamadığı bilgisine yer verildi. Kararda, 'Gerekçeli kararın yazılmaması nedeniyle resen ve temyize tabii olan hükmün ve tutukluluk halinin devamına kararının, Yargıtay tarafından incelenmesi olanağının da bulunmadığı, gerekçeli kararın yazılmasından sonra gerekçeli kararın sanıkları, müdafileri, katılanları ve vekillerine tebliğ, karara karşı anılan kişilerin temyiz dilekçelerini vermeleri, bu dilekçelerin ilgili karşı tarafa tebliği süreci ve süresi ile Yargıtaya aşaması da dikkate alındığında verilen hükmün esastan incelenmesi, ayrıca tutukluluk halinin Yargtay tarafından değerlendirilmesi olanağının daha da geriye kalacağı göz önüne alındığında bu sürecin sanık İlker Başbuğ'un mağduriyetine sebebiyet vereceği, sanığın sabit ikametgah sahibi oluşu, sosya durumu, tutuklu kaldığı süre, delillerin toplanıp davanın karara bağlanmış bulunması, tedbir niteliğindeki tutuklamadan beklenen gayenin elde edilmiş olması göz önüne alınarak Başbuğ'un tahliyesine karar verilmiştir' denildi. Mahkeme Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. AYM DÜN KARAR VERMİŞTİ Anayasa Mahkemesi (AYM), dün, Ergenekon davası hükümlü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında 'kişi hürriyeti ve güvenliğinin' ihlal edildiğine, gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi için karar örneğinin yerel mahkemeye gönderilmesine karar vermişti. Öğleden sonra da Başbuğ, mahkemeden tahliyesini istemişti. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon davasında üzerinde en fazla tartışılan isimlerden biriydi. Zira bir kesime göre, eski bir Genelkurmay Başkanı’nın ‘terör örgütü’ davasında sanık olması kabul edilebilir bir durum değildi. Nasıl olur da Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’la, yıllarca terörle mücadele vermiş bir eski Genelkurmay Başkanı aynı davada ‘sanık’ olabilirdi! Öncelikle Başbuğ, söylendiği ve kendisinin de sürekli dile getirdiği gibi 'terör örgütü üyeliğinden/yöneticiliğinden' ceza almadı. Başbuğ'un cezasının sebebi 'darbeye teşebbüs' suçlamasıdır. Hükümeti yıpratmak için Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve kara propaganda sitelerinde AK Parti düşmanlığı yapılıyor, laik rejimin tehlikede olduğu ileri sürülüyor, en büyük tehlike olarak ‘irtica’ gösteriliyordu. Kara propaganda için ise 42 internet sitesi kurulmuştu. Sitelerin ‘ödemeleri’nin Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli şube müdürlerinin kredi kartlarıyla yapıldığı tespit edildi. Ve bu sitelerde kullanılan haberler AK Parti’ye yönelik kapatma davasında delil olarak gösterildi. Andıç soruşturmasında ifadesine başvurulan altındaki bütün komutanlar (Hasan Iğsız dahil) söz konusu sitelerin Başbuğ'un talimatıyla kurulduğunu/faaliyet gösterdiğini söylemiştir. Savcılık ve mahkeme ifadeleri sabittir. Ayrıca topraktan fışkıran LAW’lara ‘içi boş boru’ diyen de Başbuğ’dan başkası değildi… İlker Başbuğ, en çok tartışılan ifadelerinden biri de gerçekliği 4 ayrı resmi kurum tarafından tam 7 kez ispat edilen ‘Kaos Planı’yla ilgili yaptığı açıklamadır. 26 Haziran 2009’da yaptığı basın bilgilendirme toplantısında, “'Bugün biz bu kâğıt parçasının birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak belgenin aslı haftalar sonra yine bir ihbar mektubuyla gün yüzüne çıktı. Gelişmeler üzerine askeri savcılık soruşturmayı yeniden açtı. İddianamede belgenin altında imzası bulunan Dursun Çiçek suçlandı. Demokrasinin kırılma noktalarından biriydi 11. Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş'ın ofisinde ele geçirilen 51 No'lu DVD içerisinde yer alan bir belge ise 367 krizinin perde arkasına ışık tutuyordu. Altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak’ın imzası bulunan 'Gizli' ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'un, danışmanı Nuran Yıldız'ı parti liderlerine göndererek Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yönettiği öne sürülüyordu. Belgeye göre Başbuğ, dönemin Anavatan lideri Erkan Mumcu'ya özetle şu mesajı iletmişti: “Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk, AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç'tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz.” İlker Başbuğ, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezasına çarptırıldı. Ancak Başbuğ’un cezası yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını göz önünde bulunduran mahkeme heyeti verilen cezayı müebbet hapis cezasına indirdi. zaman.com.tr
Başbuğ'dan Tahliye Sonrası İlk Tweet
İlker Başbuğ, Twitter hebasından saat 23.08'de paylaştığı mesajda, 'Yarın (cumartesi günü) saat 13:00de Beşiktaş'taki #sessizciglik eylemine katılıp halen tutsak olan silah arkadaşlarıma destek olacağım. Peşinden Kanyon AVM'de düzenlenecek 'Er Mektubu Görülmüştür' kitabının imza törenine katılacağım' dedi.Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, saat 20.40'da Silivri Cezaevi'nden tahliyesinin ardından yaptığı açıklama sonrası konvoy halinde Fenerbahçe Orduevi'ne gitti. Avukatı İlkay Sezer, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve beraberindekilerle saat 22.30 sıralarında Fenerbohçe Orduevi'ne gelen Başbuğ'a, ellerinde Türk bayrakları ile bekleyen kalabalık grup sevgi gösterisinde bulundu. Aracın orduevine girişi sırısanda Başbuğ kalabalığa el sallayarak karşılık verdi. Kalabalık geç saatlere orduevi önünde bekleyişini sürdürdü. Haber Türk
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
'Kahrolsun Cumhuriyet Düşmanları!'
Yalçın Küçük Silivri Cezaevi'nden ayrıldı. Küçük cezaevi çıkışında açıklama yaptı.Küçük'ün ilk sözleri, 'Yaşasın cumhuriyet, yaşasın emekçi cumhuriyet, yaşasın aydın cumhuriyet, kahrolsun cumhuriyet düşmanları' oldu. Küçük, 'İlker Paşa hazretleri çıktı. Çıkarken, kin ve nefret duymadığını söyledi. Doğrudur. Tuncay Özkan arkadaşımda çıktı bugün öğleden sonra, akşam üzeri. Kin ve nefret duymadığını söyledi. Doğrudur' dedi. Küçük sözlerine şöyle devam etti: 'Ancak bir gün 32. Gün'de bir oturumda Erol Mütercimler, 'Ordu iktidara gelecekmiş. Gelirlerse 25 yıl çıkmaz' dedi. Benim öyle bir niyetim yok, tavsiyem de yok, orada da söyledim. Ama bunların cumhuriyete verdikleri tahribatı 30 yılda tamir edemeyiz. Cumhuriyet tahrip olmuştur. Cumhuriyeti tahrip edenlerle, cumhuriyeti yeniden kurmak üzere savaşa devam edeceğiz. Bunları yapanlar, bunların karşılığını görecekler 1. 2 biz neyiz. Bizi kimse çıkartmıyor. Bizleri, Türkiye Cumhuriyeti'ni tahrip ettiklerini, yok ettiklerini düşündükleri için bizleri sembol olarak, o cumhuriyet olarak hapse attılar. Ama şimdi kendileri eriyorlar. Bizleri burada tutacak güçleri yok. Biz onun için dışarıya çıkıyoruz. Bizi kimse çıkartmıyor. Cumhuriyete yaptıkları zararları taşıyamaz oldular. Bunun için buradayız.' '30 YIL BUNUN İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ' Küçük konuşma yaptığı sırada tahliye olan Hasan Iğsız yanına gelerek Küçük'e hayırlı olsun dedi. Küçük daha sonra açıklamalarına devam ederek, 'Bu cumhuriyete verdikleri tahribatı yeninceye kadar çalışacağız' diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: 'Cumhuriyeti yeniden yapacağız. Bu Gezi Parkı'nın olduğu yer, bir kışlaydı, Topçu Kışlası, o kışladan 31 Mart çıktı. 31 Mart'tan önce Türkiye'de meşruti krallık kuruldu. Bundan sonra meşruti demokrasi, şartlı demokrasi kurmak zorundayız. Öyle al oy, bilmem neyi, kulların demokrasisi olmaz. Aydınların demokrasisi olacak. Kurulların demokrasisi olacak. Dört tane yüksek komutanla, dört tane Bakanlar Kurulu üyesi yan yana gelecek, eşit haklarla güvenlik meselelerini kuracak. Dört tane plancıyla, iktisatçıyla, yüksek görevliyle, dört tane Bakanlar kurulu üyesi gelecek, ekonomiyi yapacaklar. Şartlı. Bunlara olmaz, yüzde 34'le gelip de bir gece 40 kanun çıkartarak... Ona demokrasi denmez. Büyük kurtarıcının dediği gibi 'Büyük Türk milletine hiç kimse mazlum rolünü vermemelidir'. Türk milleti mazlumiyeti kabul etmez. Yaşasın o Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti yaşasın ve Kürt ve Türk emekçilerinin birlikte olacağı bir cumhuriyet kuracağız. Yaşasın Türkiye'nin Kürt ve Türk emekçileri, yaşasın yeni büyük cumhuriyetimiz. 30 yıl bunun için mücadele edeceğiz. Bunun için savaşacağız.' Haber-Kamera: Mehmet AKTARAN-İbrahim AKTÜRK-Faruk KAHRAMAN / İSTANBUL DHA
Sedat Peker: 'Kendimle İlgili Hissiyatım...'
Peker, Silivri Cezaevi çıkışında kısa bir açıklama yaptı. Peker, 'Bildiğiniz üzere 10 yıldır cezaevindeyim. Bu 10 sene süre zarfında ülkemizde pozitif yönde olan gelişmeleri, değişmeleri takip edebildim' dedi. Sedat Peker, şöyle devam etti: 'Kendimle ilgili hissiyatım bu gelişmelere ve değişmelere uyum sağlayabileceğim, ayak uydurabileceğim yönündedir. Takdir edersiniz ki 10 yıl içinde birçok yeni ülkeler kuruldu, birçok ülkeler de yıkıldı. Gördüğünüz üzere ben hâlâ hem ruhen, hem bedenen hayattayım ve dimdik ayaktayım. Bundan sonra mücadelemize, hayat yaşamımıza, ülkemizdeki pozitif olan gelişmelerle beraber uyum sağlayarak devam edeceğiz. Cezaevlerinde bulunan tüm kader mahkumlarının, tabii ki ırz düşmanları ve zalim olanlar değil, gerçekten haksız şekilde cezaevinde yatan bütün insanların çoluklarına, çocuklarına, ailelerine kavuşmalarını tüm kalbimle yüce Allah'tan diliyorum.' Haber-Kamera: Mehmet AKTARAN - İbrahim AKTÜRK - Faruk Kahraman / İstanbul DHA
Veli Küçük ve Levent Ersöz'e Tahliye!
Ergenekon davasında tutuklu bulunan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ile Durmuş Ali Özoğlu'nun avukatlarının yaptıkları tahliye talepleri, İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi'nce değerlendirildi. Mahkeme, 'tutuklu kaldıkları süre, delillerin toplanmış olup karartılma kuşkusunun kalmaması, sanığın sabit ikametgah sahibi olması, karar onansa dahi kesinleşebilmesi için geçebilecek muhtemel süre, kararın bozulması halinde telafisi mümkün olmayan mağduriyetlere neden olunabilecek olması, tutuklamanın tedbir olması, benzer konumda tahliye edilen sanıkların da bulunması nedeniyle bunun adalet duygularını incitebilecek olmasını' dikkate alarak, Tolon ve Özoğlu'nun tahliyesine karar verdi. Mahkeme, bu sanıklar hakkında ayrıca yurt dışına çıkış yasağı da koydu. Öte yandan, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç ile emekli Korgeneral Mehmet Eröz'ün avukatları tarafından yapılan tahliye talebini değerlendirdi. Mahkeme, iki sanık hakkında da yurt dışına çıkış yasağı koyarak, tahliyelerine karar verdi. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi ise eski Yarbay Mustafa Dönmez, eski Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Deniz Yıldırım ve emekli Orgeneral Nusret Taşdeler'in tahliyesine karar verdi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi de emekli Binbaşı Fikret Emek ile SESAR Başkanı İsmail Yıldız'ın tahliyesine karar verdi. İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi ise Ergenekon davasında, Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılmasına ilişkin dosyanın sanığı Boğaç Kaan Murathan ile Akın Birdal suikastinin azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay'ın tahliye taleplerini değerlendirdi. Mahkeme, 5 Aralık 2008'den bu yana tutuklu olan Murathan'ın tahliyesine karar vererek, hakkında yurt dışına çıkış yasağı koydu. Mahkeme, Semih Tufan Gülaltay'ın tahliye talebini ise tutuklulukta 5 yıllık süreyi doldurmadığı için reddetti. Ergenekon davası kapsamında Mayıs 2012'den bu yana tutuklu bulunan Gülaltay, 12 yıl hapis cezası almıştı. Boğaç Kaan Murathan ise 16 yıl 9 ay hapisle cezalandırılmıştı. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan Kemal Şahin ve Aykut Mete Şükre'nin tahliyesine de karar verdi İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan Kemal Alemdaroğlu ve Ergün Poyraz'ın tahliyesine karar verdi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların tahliyesine yurt dışına çıkış yasağı koyarak hükmetti. Mahkeme ayrıca Alemdaroğlu hakkında, hafta bir gün karakola giderek imza atması yönünde karar verdi. İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan Veli Küçük, Levent Ersöz ve Fuat Selvi'nin tahliyesine karar verdi. Tolon cezaevinden çıkamayacak Bu arada, Malatya'da görülen Zirve Yayınevi'ndeki cinayetlere ilişkin davada bir yıldır tutuklu yargılanan Tolon, cezaevinden çıkamayacak. Hurşit Tolon'a, Ergenekon davasında 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek' suçundan TCK'nın 312/1. maddesinden müebbet hapis cezası verilmişti. Tolon'a ayrıca 'kişisel verileri ele geçirme' suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası uygulandı. Tolon, 'Danıştay saldırısı' ve 'Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı' olaylarına ilişkin hakkındaki davalardan ise beraat etmişti. Tolon, Ergenekon davasında Ocak 2012'de tutuklanmıştı. Yayınevi sahibi Durmuş Ali Özoğlu ise 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek' suçundan TCK'nın 312/1. maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile 'yasaklanan bilgileri temin etme' suçundan 2 yıl, 'kişisel verileri ele geçirme' suçundan da 4 yıl 6 ay hapis cezası almıştı. Özoğlu,Ergenekon davası kapsamında 5 yıl 8 aydır tutuklu bulunuyordu. Özoğlu Silivri Cezaevi'nden ayrıldı Ergenekon davasında 2014 gün süren tutukluluğun ardından İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tahliye kararı verilen Durmuş Ali Özoğlu, Silivri Cezaevi'nden ayrıldı. Akıllara durgunluk veren suçlamalarla karşılaştığını ifade eden Özoğlu, 'Hayatımı 6 yıl boyunca haram ettiler bana. Sevdiklerime haram ettiler. Bunun vebali büyüktür. Bugün helalleşme günüdür. O haramı helal edeceğiz inşallah' dedi. Kılıçdaroğlu: 'Tahliyeleri mutlulukla karşılıyorum' CHP'den yapılan açıklamada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun tahliyelerle ilgili değerlendirmelerde bulunduğu ifade edildi. Kılıçdaroğlu'nun, değerlendirmesi şöyle: 'Haram yemeyen demokrasilerde dürüst politikacının, aydının, yurtseverin, gazetecinin yeri demir parmaklıklar arkası değildir. Bu nedenle tahliyeleri mutlulukla karşılıyor, gasp edilen özgürlüklerine kavuşan dostlarımızı, arkadaşlarımızı, namuslu dürüst politikacıları, vatanseverleri, gazetecileri hoş geldiniz diye kutluyo,r ailelerinin de sevinçlerini paylaşıyorum.' Veli Küçük'ün avukatından itiraz Bu arada, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün avukatı, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye talebinin reddine ilişkin kararına itiraz etti. Küçük'ün avukatı Zeynep Küçük, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdiği itiraz dilekçesinde, verilen tahliye kararlarında birçok sanığın 5 yıllık tutukluluk süresini doldurmadığını belirterek, Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda sanıkların tahliye edildiğini kaydetti. Avukat Küçük, müvekkilinin de tahliye edilmesini istedi. Öte yandan, CHP Milletvekili Mehmet Haberal da yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması için nöbetçi mahkemeye başvurdu. Balyoz planı davasında da tahliye talepleri Balyoz Planı davasında haklarında verilen karar onanan İhsan Balabanlı, Bekir Memiş, Mustafa Önsel ve Hanefi Yıldırım da nöbetçi mahkemeye tahliye talebinde bulundu. Ergenekon davası sanıklarından, Aydınlık gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Deniz Yıldırım, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin tahliye kararının ardından cezaevinden ayrıldı. Muhabir: Hanife Sevinç, Barış Gündoğan, Muhammed Enes Can AA
Alparslan Arslan Hakkında Yeniden Tutuklama Kararı
Ergenekon davası kapsamında tahliye edilen Danıştay saldırısının zanlısı Alparslan Arslan hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 6526 sayılı yasa kapsamında çıkan uzun tutukluluğa ilişkin kararı dikkate alarak, sanık Alparslan Aslan'ı tahliye etmesine itiraz etti.Savcılık itirazında, sanık Aslan'ın iki ayrı davadan aldığı cezaların infazı düşüldüğünde, Ergenekon davası kapsamında 5 yıllık tutukluluk süresini doldurmadığını belirtti.İtirazı değerlendiren İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, itirazı oy birliğiyle kabul ederek, sanık Alparslan Aslan hakkında tutuklama müzekkeresi çıkarılmasına hükmetti.Heyet, müzekkerenin infaz amacıyla sanık Alparslan Aslan'ın tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'ne gönderilmesine karar verdi.AA
İlker Başbuğ: "Adalet İstiyoruz"
Ergenekon Davası’ndan 7 Mart günü tahliye edilen Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi’ne geldi. Saat 11.45’de Silivri Cezaevi’ne gelen Başbuğ, burada Balyoz Davasından tutuklu bulunan emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, Zirve Yayınevi Davası’ndan tutuklu emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Devrimci Karargah Davası’ndan tutuklu bulunan Hanifi Avcı’yı ziyaret etti. Yaklaşık 4 saat süren ziyaretinin ardından Başbuğ, Ergenekon ve Balyoz Davası’ndan tutuklu bulunan sanık yakınları tarafından oluşturulan Nöbet Çadırı’nı ziyaret etti. İLKER BAŞBUĞ NÖBET ÇADIRINI ZİYARET ETTİ Nöbet Çadırı’nda İlker Başbuğ’u, Ergenekon Davası’ndan geçtiğimiz günlerde tahliye edilen İşçi Partili Erkan Önsel ve İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca ile İşçi Partililer karşıladı. Burada bir konuşma yapan Başbuğ, 7 Mart 2014 Cuma Günü Silivri Cezaevi’nden tahliye edildiğini söyleyerek' O gün sizlerle yapmış olduğum konuşmada özellikle şu noktanın altını çizdim. Dedim ki, ’Benim bugün Silivri Cezaevi’nden tahliye olmam yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Aksi taktirde benim kişisel olarka tahliye olmam bana göre hiç bir anlamı ve önemi olamazdı. Bir başlangıç olmasını bekledim, istedim. Nitekim ondan sonraki süreçte hepimizin gördüğümüz gibi sözde Ergenekon Davası’ndan cezaevlerinde tutuklu bulunan kimse kalmadı' diye konuştu. 'BİZİM KALBİMİZ SEVGİYLE DOLU HERŞEYE RAĞMEN' 'Şunu tekrar burada ifade etmek istiyorum. Bizim kalbimiz sevgiyle dolu herşeye rağmen' diyen Başbuğ, Hiçbir zaman ne içimizde nefret duygusu var, ne intikam duygusu var. Ama bir duygumuz var, dimdik ayakta. Biz adalet istiyoruz. Haksız yere Silivri’de, Hasdal’da , Hadımköy’de, Sincan’da diğer cezaevlerinde hasksız yere tutulan son arkadaşımızda serbest bırakılıncaya kadar bize rahat etme olanağı yok. Ancak bu cezaevlerinde haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın serbest kaldığı gün, tutuksuz yargılanmalarının imkanı sağlandığı gün kendimizi ancak biraz rahatlamış olarak kabul edebiliriz' ifadelerini kullandı.'BİZ ADALET İSTİYORUZ' Tahliye olduktan sonra İstanbul’dan ayrıldığını ve hafta başı İstanbul’a döndüğünü söyleyen Başbuğ, 'Silivri’de geride bıraktığım arkadaşlarımı ziyaret etmeyi düşündüm. Bugün bu nedenle buraya geldim. Bugün Silivri’de hala tutuklu olarak bulunan değerli arkadaşım, koğuş arkadaşım, iki seneyi paylaştığım, Harp Okulu’ndan 1960’lı yıllardan beri silah arkadaşlığı yapmış olduğum emekli Orgenerel Hurşit Tolon’u ziyaret ettim. Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı’yı ziyaret ettim. En son olarak da Hanifi Avcı’yı ziyaret ettim. Tabi gönlüm ister ki bugün Silivri’de hali hazırda halen tutuklu bulunan herkesi ziyaret edebilmek gönlüm arzu eder. Ancak bunu mazur görsünler. Bunu bir madden imkan yok. Ancak bir noktada onların temsilcisi olarak bu 3 arkadaşımızı ziyaret ettim. Ziyaret ettiğim arkadaşlarım kendilerini moral olarak ve fiziki olarak çok iyi durumda gördüm. Zaten iki hafta geçmişti. Başta da dediğim gibi biz adalet istiyoruz. Bunun takipçisi olacağız elbette' şeklinde konuştu.Milliyet