İçsel Yolculuk: Kendini Keşfetmenin ve Özüne Dönmenin Sırrı
İnsanoğlu, varoluşunun derinlerinde kendini arayan bir yolcu. Bu yolculukta akşamın zifiri karanlığı, koşturmanın gürültüsü yalnızca şehrin üzerine çöker, kırların üzerine değil. Lambalardan, solgun ışık hüzmeleri sadece şehrin derin sokaklarındaki kaldırım taşlarına serilir. Şehrin kendine has hüznünü, akşamın alacakaranlığında dökülen ışık kırıntılarının çukurlarından size cömertçe sunar. Kırın hüznünde cömertlik yoktur aslında kırda hüzün diye bir şey de yoktur. Hüzün, yalnızca şehre özgü bir yaşantı hali. İnsanın içine hüzün çöktüren pazar gününün boşluğu da şehirde hissedilir çünkü kırda pazar yoktur. Kırların kendi günü yoktur.Kendini terk etmiş şehir sürgünü, şehir tutkunu, şehrin ortasında nereye gideceğini bilememenin şaşkınlığını yaşayıp dar alanda kısa paslaşarak dönüp duruyor lakin bütün bu hummalı çalışmanın özünde, insan kendini bulma çabası içinde. Adımlamalar, çoğu zaman dışarıda bir arayış gibi görünse de gerçekte her adımın bizi kendi içimize daha da yaklaştırdığını fark ederiz. Peki, kendini bulmak ne anlama gelir? İçsel sessizliği keşfetmek neden bu kadar önemli?