Görüş Bildir

tarikat Haberleri

tarikat ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. tarikat ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Serhan Bolluk Tahliyeleri Değerlendirdi
İşçi Partisi Genel Sekreteri Serhan Bolluk, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın Oğlu Kağan Çağlayan, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in Oğlu Barış Güler ve İş Adamı Reza Sarraf'ın da aralarında bulunduğu 5 kişiye tahliye kararı çıkması hakkında değerlendirmelerde bulundu. Aydınlık'a konuşan Serhan Bolluk, AKP iktidarının büyük bir kumpas hazırlığı içerisinde olduğunu söyledi.Bolluk şöyle konuştu: 'Hiç heveslenmesinler. Halkın cebinden çaldıkları o paraları harcayacak vakitleri olmayacak. Kuruşuna kadar geri alırız. Kamu için kullanırız. Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını paraları istifleyebilmek için kurdular. Şimdi daha büyük bir kumpasın peşindeler. Adına da özerklik diyorlar. Ancak onu da başaramayacaklar. Türkiye'yi bölemeyecekler. Bu ülke bir avuç mafya tarikat gladyo enstrümanı parayı istiflesin diye bölünmeyi kabul etmez. Bir tarafta Tayyip Erdoğanların, Abdullah Güllerin, Fethullah Gülenlerin çürümüş düzeni ve onların peşinden giden kendilerine muhalefetim diyen partileri var. Bir tarafta ise ayakta ve dipdiri bir millet. Kimin kazanacağını göreceğiz.'Aydınlık
'Sen Tehlikeli Bir Zehirsin'
BAHÇELİ ERZURUM'DA: SEN CUMHURİYET DÖNEMİNE GELMİŞ TEHLİKELİ ZEHİRSİN MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erzurum'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirirken, 'Milli devlet anlayşını ortadan kaldırdın. Toprağın bütünlüğünü tehlikeye soktun. İnanan insanları, tarikatları cemaatleri ayırarak birbirlerine düşman etmek doğru bir şey midir? Sen Türk milletine özellikle Cumhuriyet döneminde gelmiş olan tehlikeli bir zehirsin. İktidardan düşmelisin. Gerekli cezayı almalısın' dedi. İstasyon Meydanı'nda toplanan yaklaşık 25 bin kişiye konuşan Bahçeli, 'Hırsız Tayyip Erdoğan', Devletin Başına Devlet gelecek', 'Erzurum seninle gurur duyuyor' sloganları arasında Başbakanın isşizlerden haberdar olmadığını öne sürdü. Bahçeli, bir gün 'Ana', ertesi gün 'Baba' uçağına binen Başbakan Erdoğan'ın unan Bahçeli, sabahtan akşama kadar televizyonları kullanarak halkı aldatmaya çalıştığını söyledi. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Recep Tayyip Erdoğan, Oslo'dan başlayan İmralı'da çatallaşan Diyarbakır ve Kandil'de düğümlenen bir süreci 'Demokratik açılım' zırvası olarak sunmuştur. Demokrasi, özgürlük ve insanlık gibi değerli kavramları ortaya koymuş milleti aldatarak açılım zırvasıyla Türkiyeyi bölünme eşiğine getişmiş. PKK'yı siyasallaştırmış, 2014 yılını özerklik yılı ilan edileceği söylenmiştir. 21 Mart 2013'te İmralı'ya gidip hain Öcalan'ın mektubunu 'Barış mektubu' olarak takdim edildiğinde o metni bir hatırlayın. Dün 21 Mart'ta yine bir mektup geldi orada okundu. İkisini yan yana koyduğunuz vakit nereye varıldığını görmek lazımdır. Türkiye'ye bu aziz topraklara iki devlet kurma yolu ortadadır. İki devlet vardır ama bu Recep Tayyip Erdoğan'ın hırsızlığını örten iki devlet kavramı değildir. Türkiye'yi bölmeye götüren iki devlettir. Bir yanda Öcalan bir yandan Recep Tayyip Erdoğan.' MHP lideri Devlet Bahçeli, 17 Aralık ile ilgili eski bakanların aldıkları rüşvet miktarlarını açıkladı. Bakanların görevlerinin saygınlığına ihanet ettiklerini vurgulayan Bahçeli, '4 bakan, İranlı bir şarlatan ve dolandırıcının oyuncağı haline gelmiştir. Bu İranlı karanlık isim. Türkiye Cumhuriyeti'ni resmen satın almıştır. Bakanlar rüşvet kuyruğuna girmiş hem kendi onurlarını hemde devletin itibarını, milli iradeyi iki paralık etmişlerdir. Aşırı derecede ahlaksız saldırılarda bulunuyor. Sayın başbakan yoldan çıkmış. Güç delisi olmuş. Ülkeyi yönetirken gücü çılgınca kullanmaya ve yoldan çıkarken de şaşırmış, şımarıklaşmış' diye konuştu. Başbakan ya yolsuzluk ve rüşvetin üzerine gidecek ya da yüce divana gitmekten kurtulamayacaktır. Bu yüzden Türkiye böyle bir yönetimin altında uzun süre kalamaz. Türkiye yalan, talan ve çalan iktidardan mutlaka kurtulacak yol bulmalıdır'diye konuştu. Başbakanın 'İmralı canisi'nin 'pararel devlet çetesi'ni görmediğini öne sürün Devlet Bahçeli, tarikat mensuplarını birbirine düşürmeye çalıştığını savundu. Başbakan Erdoğan'ın Fethullah Gülen ile ilgili dün aynı meydanda yaptığı konuşmaya değinen Bahçeli, 'Manevi dünyamız, gönül alemimizi kirletmeye uğraşıyor. Bu fitnedir, bozgunculuktur. İşte Recep Tayyip Erdoğan'ın geldiği nokta buradadır. Milli devlet anlatışını ortadan kaldırdın. Toprağın bütünlüğünü tehlikeye soktun. İnanan insanları, tarikatları cemaatleri ayırarak birbirlerine düşman etmek doğru birşey midir? Sen Türk milletine özellikle cumhuriyet döneminde gelmiş olan tehlikeli bir zehirsin. İktidardan düşmelisin. Gerekli cezayı almalısın' dedi. Turgay İPEK-Nursima KESKİN-Hümeyra PARDELİ-Kerim BURUCU
"HDP, AKP ile İşbirliği Yapıyor"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'daki seçim turu sırasında yaptığı 'bozkurt' işaretini, 'Bana bir ülkücü kardeşim bozkurt işareti yaparak, 'ben ülkücüyüm oyumu size vereceğim, Mansur Başkana vereceğim' dedi ben de bozkurt işaretiyle jest yaptım' diye açıkladı. Kılıçdaroğlu, HDP ile işbirliği için görüştüklerini ancak kabul etmediklerini belirterek, 'Bugün HDP, AKP ile işbirliği yapıyor' ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, Kral FM'de 'Mehmet'in Gezegeni'ne konuk oldu. Bazı yerel televizyon kanallarından da yayınlanan programda Kılıçdaroğlu, vakit buldukça müzik dinlediğini söyledi. HDP Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in, 'Biz seçim döneminde en başlarında 30 Mart seçimlerine beraber girelim teklifinde bulunduk, Sayın Kılıçdaroğlu'na, kendisi kabul etmedi. Pensilvanya Sayın Kılıçdaroğlu'nu Başbakan yapacak zannediyor' dediğinin hatırlatılarak, 'Böyle bir teklif geldi mi?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: 'Doğru öyle bir teklif geldi ve biz bu teklifi uygun görmedik. Ben siyasete atıldığım zaman şunu söyledim; halka doğruları söyleyeceğim. Geldiler işbirliği önerdiler kabul etmedik. 'Bize zarar verir' dedik bu. Aynı düşüncemi bugün de söylüyorum, zaten. Bugün HDP, AKP ile işbirliği yapıyor. Onu gayet iyi biliyoruz zaten. Çünkü sadece bizi eleştirerek, siyaset yapıyorlar. Yolsuzluğu, AKP'yi, diğer partileri eleştirmek konusunda bir çabaları yok. Eleştirebilirler, benim her partiye saygım var. Bizi Pensilvanya'yla beraber tutmalarını, ellerinde varsa bir bilgi, belge varsa getirsinler öğrenelim, nasıl bir işbirliği kurmuşuz acaba. Eğer bu ülkede kul hakkı yiyenleri eleştirmekse, bunu Pensilvanya'yla ne ilgisi var. Bir Başbakanın oğlunun evinde 30 milyon avro çıkacak da ben bunu eleştirmeyecek miyim? Rıza Sarraf dört bakanı satın alacak parayla, ben bunu eleştirmeyecek miyim? Bunun ne ilgisi var Pensilvanya ile. Baktığınız zaman ben bu ülkenin insanlarının çıkarlarını savunuyorum.' 'Cemaat ile ilgili görüşünüz nedir?' Kılıçdaroğlu, 'Cemaat ile ilgili görüşünüz nedir?' yönündeki bir soru üzerine ise 'Görüşüm şu, CHP'nin bakışı şu: İnsanlar belli bir inanç çerçevesinde bir araya gelebilirler, bunun adı cemaat, tarikat olur... Biz bunlara saygı gösteririz. Hiç kimsenin inancına karışmayız. Allah'la kul arasına birinin girmesi zaten inancımızda da yoktur. O zaman olması gereken şudur; herkesin inancına saygılıyız, cemaatse cemaat, tarikatsa tarikat, buna karışmayız ama siyasete karışmamak kaydıyla. Dinin siyasete girmesini istemeyiz' diye konuştu. Ergenekon operasyonuna atıfta bulunarak, 'Bu delillerin cemaat tarafından toplanıp hükümete verildiği, bu kumpasın cemaat tarafından yapıldığına inanıyor musunuz?' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, muhataplarının hükümet olduğunu söyledi. 'Bu davaların savcılığını üstlenen kimdi?' diye soran Kılıçdaroğlu, 'Recep Tayyip Erdoğan. 'Ben bu davanın savcısıyım' dedi. Geçen gün bir istihbarat şefi televizyonlara çıktı, 'Ben 35-40 kez Başbakanla görüştüm, makamında görüştüm' dedi. Bir ülkenin Başbakanı, istihbarat şefiyle 35-40 kez değil, bir kez bile görüşmez. Eğer iş o noktaya gelmişse zaten işbirliği vardır orada. O davaların tamamen göstermelik olduğunu, masum insanların hapse atıldığını defalarca söyledik. Ben bunu söylediğimde 'Ergenekoncu' diye suçluyorlardı. Şimdi kendisi suçluyor. Ama ben hiç bir zaman o davaların savcısıyım demedim' ifadesini kullandı. 'Özel hayatla ilgili dinlemeler dünyanın her tarafında suçtur' Başbakan'a 'TİB kayıtlarını yayınla' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili bazı sorular yönelttiğini belirterek, bu sorularını yineledi. Dinlemeleri mahkeme kararıyla polislerin yaptığını değerlendiren Kılıçdaroğlu, kendilerinin dinlemeler konusunda daha önce defalarca hükümeti eleştirdiğini bildirdi. Hükümet kanadından bu eleştirilerine karşılık, TBMM'de 'verilmeyecek hesabınız yoksa rahat rahat konuşun' dendiğini savunan Kılıçdaroğlu, 'Özel hayatla ilgili dinlemeler dünyanın her tarafında suçtur ve bende asla kabul etmem. Ama toplumu ilgilendiren dinlemeler hiç bir zaman suç değildir. Yasa dışı olsa bile suç değildir, çünkü bunlar toplumu ilgilendirir' açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine şunları kaydetti: '17 Aralık Operasyonu'nu devletin vicdanı yapmıştır, bu devlet sahipsiz değildir. Olay devleti koruma iç güdüsüyle yapılan bir şeydir. Rıza Sarraf devletin dört bakanını satın almıştır ve devletin sırlarını satmaktadır. İşin özünde bu vardır. Devlet buna tepki göstermeyecek mi? Türkiye Cumhuriyeti gelenekleri olan bir devlettir, biz bin yıllık devletiz. Devletin kendi vicdanı kendini korur. Başbakan geldi diye, her istediğini yapacağım diye bir kural yoktur. Devletin örfü, kuralları vardır.' 'Bu operasyonlar neden dershane tartışmalarından sonra başladı?' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, 'Hayır, Kapıkule'de 202 kilogram eroinin bulmasıyla başlamıştır süreç. Olay büyümüştür, MİT raporunu vermiştir, mahkeme dinleme kararı almıştır, asıl failleri bulmak için. Operasyon çok önce başlamıştır ama düğmeye basılma ne zaman olmuştur kendilerinin takip edildiğini öğrendikleri andan itibaren' değerlendirmesini yaptı. Twitter'a tedbir amaçlı erişim engelinin hatırlatılarak, 'Türkiye'nin mahkemelerini twitter neden tanımaz?' sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu: 'Keşke Erdoğan burada olsaydı da söyleseydik, demiyor muydu 'ben dünya lideriyim...' 'Twitter merkezi bile seni tanımıyor' Neden? Asıl sorulması gereken soru bu. Çünkü bu ülkede demokrasinin olmadığını dünyanın her tarafı biliyor. Erdoğan'ın yargıya nasıl müdahale ettiğini, herkes izliyor. Hiç bir zaman özel hayatla ilgili bir olayın twitter veya başka bir şey olur, yayınlanmasına karşıyız. Hiç bir zaman benim ağzımdan bir şey çıkmadı. Pek çok milletvekiliyle de ilgili özel şey çıktı, bir şey demedim. Kim girdi buna Erdoğan girdi. Baykal dolayısıyla. 'O özel değil, o geneldir, genel' dedi. Allah büyüktür ya şimdi o'nun başına geliyor. Büyük lokma yutabilirsin ama büyük laf etmeyeceksin. Öyle büyük laflar etti ki şimdi başına geliyor.' Kılıçdaroğlu, tapeleri yayınlarken özel hayat olan bölümleri de hep çıkardığını savundu. Yaptığı konuşmalarda Türkiye'nin Suriye ile savaşa sokulmak istendiğini ileri sürmesi hatırlatılarak, TSK tarafından düşürülen Suriye uçağının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, 'Bütün bu olayları örtmek için 'Suriye ile savaşırsam, ben kahraman olurum, bu olaylar örtülür, yolsuzluklar unutulur' diye düşüncesi var. Daha önce söyledim, 'hırsızdan kahraman olmaz.' Bizim itiraz ettiğimiz nokta, Genelkurmayın açıklamasından önce Erdoğan'ın bunu miting meydanında açıklaması. Savaş, miting meydanlarında açıklanmaz, savaş acıdır, göz yaşıdır. Siz burdan nema toplamaya çalışıyorsunuz. Kendisini kahraman ilan ettirmeye çalışıyor, hırsızdan kahraman olmaz, şaibeli bir kişiden kahraman çıkmaz' ifadelerini kullandı. Adım adım iktidara yürüdüklerini ve bunu meydanlarda gördüklerini savunan Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine ise 'Başörtüsünü siyaset ortamından çıkardık, her tarafa gidiyoruz, her inanca saygılıyız, 53 kadın başkan adayımız var bunlardan bazıları başörtülü' dedi. Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül'e dönük yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak da 'evet yolsuzluk dosyaları iddiasıyla suçlanıyordu, araştırdım zaten bir kısmını İçişleri Bakanlığını doğru değil diye işleme koymamış, bir kısmını savcılık 'bunlar soruşturulamaz' diye karar vermiş, bir dosyası dolayısıyla davası devam ediyordu o dosyadan da nihai beraat kararı çıktı ve partiye geldi' diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Sarıgül'ün İstanbul'dan aday gösterilmesinin 'O'ndan kurtulma operasyonu' olarak değerlendirildiği yönündeki soru üzerine ise bunun gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. 'Bozkurt işaretiyle jest yaptım' Ankara'daki seçim turu sırasında yaptığı 'Bozkurt' işaretinin hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Bana bir ülkücü kardeşim bozkurt işareti yaparak, 'ben ülkücüyüm oyumu size vereceğim, Mansur Başkana vereceğim' dedi ben de bozkurt işaretiyle jest yaptım' ifadesini kullandı. 'Peki, Rabia işareti yapar mısınız?' şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Rabia'yı yapıyorum tabi '4 bakan, bir başçalan' şeklinde' diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı seçimleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, kendisinin bir kadın Cumhurbaşkanı düşüncesi olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bir ismin olup olmadığının sorulması üzerine, 'İsim yok, kadın olmasını şunun için istedim. Kadınlar bu ülkede gerçekten siyaset açısından baktığınızda çok daha başarılı olabiliyorlar, geçmişte bunun örnekleri de var. Bir cumhurbaşkanlığına da yabancı dili çok iyi olan iyi eğitim almış, siyasi kimliği çok öne çıkmamış , bir kişinin cumhurbaşkanı olmasını isterim' yanıtını verdi.Halkın talebi olması durumunda İlker Başbuğ'un Cumhurbaşkanı olmasına sıcak bakıp bakmayacağı yönünde bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Elbette halkın nabzını tutarsınız, İlker Başbuğ çok saygıdeğer bir insandır, mağdur edilmiştir. Devletin bütün sırlarına vakıf bir kişiye terörist muamelesi yapılmıştır. Ben beraat edeceğine inanıyorum ama bugünden insanların isimlerini telaffuz edip onları yıpratmayı doğru bulmuyorum doğrusunu isterseniz. Ama zaman ne gösterir önümüzdeki süreçte göreceğiz' açıklamasını yaptı.CNN TÜRK
"Kedicik"ler Bülent Arınç'ı Kızdırdı
Adnan Oktar'ın televizyonda yaptığı programları hedef alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Bazen televizyonlardan izliyoruz. Çevresindekilerle haha hihi, İnşallah, maşallah. Başka bir şey yok. Kedicikler bilmem necikler. Bunlarda bir şey yaptıklarını zannediyorlar. İslam adına, iman adına, Kuran, edep, fazilet, namus, ar, haya adına hiçbir şey bulamıyorsunuz' dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Bursa'da, 'Uzaktaki Yakın Hz. Üftade Uluslararası Sempozyumu'nun açılışına katıldı. Arınç, Hz. Üftade'nin yolunun sadece Türkiye'ye değil dünyaya yayıldığını, takipçisi olmaya çalıştığı bu tür sempozyumların dünyevi yaşantıdan uzaklaştırdığını söyledi. Kendi yaşının 60'ın üzerine çıktığını ve herkesin son yıllarda çok dünyevileştiğini, her şeyin para, makam, şöhret, şehvet, mevki, makam, hırsı ile birbirinin gözünü oymaktan geçtiğini ifade ederek, 'Bir kavganın içindeyiz. Kendimize dönecek; neyiz, kimiz, ne amaçla geldik, ne yapıyoruz, nereye gideceğiz. Bunların farkında bile değiliz' dedi. 'Çok bozukları var' Bazılarının 'Biz de ehli tabibiz', 'Biz de biraz üftadeleri falan biliriz' diye ortaya çıkmalarını eleştiren Arınç, şöyle dedi: 'Onlarda kendilerini bu tür işlerle bilgili ve görevli zannediyorlar. Necip Fazıl derdi ki; 'Eskiden zorluklar büyük buzdağları gibiydi. Biz ağzımızla hoh hoh hohlayarak bunları erittik. Buzdağlarını erittik ama şimdi ortalık çamur oldu. Çamurdan geçilmiyor' Şimdi de tarikat, bize yol gösterenler var. Şimdi de saçı, sakalı, üstündeki kıyafetiyle çevresine topladığı 3, 5 tane insanla bu işi yaptığını söyleyenler var. İyilerinden Allah razı olsun. Ama çok bozukları da var. Çok yanlışları da. Onlar da bu yolu bir ticaret yolu gibi kabul etmişler. Bazen televizyonlardan izliyoruz. Çevresindekilerle haha hihi, İnşallah, maşallah. Başka bir şey yok. Kedicikler bilmem necikler. Bunlarda bir şey yaptıklarını zannediyorlar. İslam adına, iman adına, Kuran, edep, fazilet, namus, ar, haya adına hiçbir şey bulamıyorsunuz.' Arınç, kendilerine çeşitli yaftaları takanların, bununla anılmak istediğini bu çabanın arkasında ticaretlerini daha çok arttırma, nüfuzlarını çok daha genişletme, belki de buradan siyasi bir amaca ulaşmak, ün yapmak isteyenler olduğu görüşünü savundu. Cnntürk
Infamous Second Son
Şubat 2013’te Sucker Punch’tan Nate Fox oldukça karamsar bir konuşma yapmıştı Sony’nin sahnesinde. inFamous serisinin üçüncü oyununu tanıtırken kendi politik geçmişinden, daha da önemlisi baskı ile kurulan “güvenli” toplumların özgürlüğümüzü elimizden alışından bahsediyordu. O kadar karanlık bir konuşmaydı, o kadar karamsar bir hava çiziyordu ki oyun tanıtmak yerine sıkıyönetim ilan ettiğin bile düşünebilirdiniz.Üstünden bir yıl kadar geçti ve elime Dual Shock 4'le, inFamous: Second Son ’ın akan yazılarına bakarken sahnede edilen o lafların ne kadar da abartılı ve aslında yanıltıcı olduğunu fark ettim. Second Son o kadar karanlık değil. Aynı zamanda o kadar teorik ya da kapsayıcı da değil. Aksine kişisel, empati kurulabilecek, göz önünde olan bir hikâyeyi anlatıyor.DENİZ KENARINDA SAKİN YAŞAM MI?Bunca aydır çok gördük yüzünü Delsin Rowe’un. Oyun boyunca kontrol ettiğimiz, hayatının bugüne kadarki kısmını sprey boyalar ve Banksy ’den esinlendiği aktivist tavrıyla ilerleten bu Amerikan yerlisi genç, kendi hâlinde bir grafiti sanatçısı. Abisi Reggie de bölgenin şerifi olduğundan adalet sistemiyle ilişkisi de çalkantılı. Çünkü Reggie, Delsin’i birkaç kez nezarete atmış. Sonuçta grafiti, biz sevsek de sistemin “vandalizm” olarak tanımladığı bir suç ve birilerinin bu suçtan cezalandırılması gerekiyor.Second Son , ikinci oyundan yedi sene sonra ama alakasız bir şekilde, bu ritimde başlıyor işte. Delsin’in sıradan yaşamı, Akomiş (Yerli kabilenin adı) yerleşim alanı içinde sıradan hayatları konu alıyor yani. Ama ne zaman ki D.U.P.’nin transfer aracı yerleşim alanı içinde kaza yapıyor, o zaman Reggie ve Delsin’in arasındaki ufak çekişmeler askıya alınıyor. Çünkü Department of Unified Protection, yani Birleşik Koruma Departmanı’nın aracının içinden çıkan bir adam Delsin’e bir açıdan müthiş, diğer yandan onu sonsuza dek damgalayacak olan hediyeyi sunuyor istemeyerek: Conduit güçlerini.inFamous: Second Son , eğer önceki oyunları oynadıysanız ya da bugüne kadar çıkmış birkaç videoya göz attıysanız çoktan fark ettiğiniz gibi bu güçler üstüne kurulu. Ama ilk oyundaki taş üstünde taş bırakmayan kaosun aksine, daha öznel şekilde gelişiyor her şey işte. Zaten Delsin ayağa kalkıp ilk adımını attığında da bu oyunun kalanına yayılacak maceraya atılmış oluyorsunuz.Öncelikle Delsin, Reggie ve diğer herkes Türkçe konuşuyor. Zaten Sony’nin PlayStation 4 ile ilgili bilgilendirmelerinde Second Son ’ın Türkçe olacağını biliyorduk. Ama başından sonuna kadar çeviriden baymadan oynayabilmek, ara menüleri kendi dilimizde okumak yine bir keyif.Diğer bir konu, oyuna adım attığınız ilk andan itibaren her şeyin mükemmel görünüyor olması. Yapımcı Sucker Punch, Sony ile birlikte çalışmanın meyvesini görsellik ve yükleme sürelerinin azaltılmasında sunuyor bizlere. Gerçi oyunun ilk adımlarında gördüğünüz şey sakin bir yerleşke, ağaçlar, biraz da deniz. Delsin, su birikintisinden bir kedi misali korktuğu için suyun pek tadını çıkaramıyorsunuz tabii ama olsun.SEATTLE’IN YAĞMURLU GECELERİBir de adını sürekli duyduğumuz, yolumuzun düşüp de bir daha çıkamayacağı Seattle var. inFamous ’ın önceki oyunlarının aksine hayali bir şehir yerine gerçeğini modellemeyi seçmiş yapımcılar. Bunun sonucunda da eğer oralarda bulunmuşsanız tanıdık gelecek mimarilere rastlıyorsunuz. Bunun, bizim gibi uzaktan bakanlar için en net örneği Space Needle kulesi. Zaten Seattle dendiğinde mimari olarak benim hatırladığım başka bir şey yok.Ama şehrin planı, yapımcıların dediğine göre gerçekle yakından uzaktan alakalı değil. Oynanışa uygun olsun diye baştan aşağıya yenilenmiş ve ne yalan söyleyeyim birazcık küçük. Yani tanıtımını “açık dünya” olarak yapan bir oyunda, etrafta koşturup maydonoz olabileceğiniz bir şeyler bulmayı bekliyorsunuz ama Second Son bu beklentinize pek de kulak asmıyor. Alanlar küçük, üstelik birbirilerine çok benziyorlar. Bir köprüyle ayrılan ve bir şekilde senaryoya eklemlenen iki yakanın ne ismen, ne de cismen aklınızda kalması kolay. İki yakada biraz tarz farkı var tabii ama aklınızda kalacak olan tek şey her yerin çok güzel gözüktüğü.Oyunda, özellikler serbest dünya özellikleri olmasına rağmen binalar ve Delsin’in etkileşiminde sıkıntı var. Koridor temelli olsa, “boşver” diyebileceğiniz bir çok model hatası mevcut. Delsin sütunların içine giriyor, binaların yerle olan birleşimleri pas geçilmiş. Her şeyin ötesinde, binalara tırmanırkenki görsel ve mekanik teklemeleri nedir öyle yahu?YÖNLENDİRİLMİŞ GÜCÜN TADIDelsin, bu şehre kişisel amacı için geldiğinde, aslında her şeye oldukça yabancı. Ama bu çok dert değil. Elinizde havalandırmaları kullanabildiğiniz, havada süzülebildiğiniz ve vurulsanız bile hızlıca toparlanmanızı sağlayan bir gücünüz varsa zaten neden yabancılık çekesiniz ki? Ama Delsin’in ikilemi burada ortaya çıkıyor, çükü Seattle D.U.P. tarafından sıkıyönetimde adeta. İnsanlar baskı altında yaşıyorlar, her yerde kontrol noktaları var. Gökleri insansız hava araçları sarmış durumda. Eskinin conduit’leri, şimdinin biyoteröristleri her yerde ve halk onlardan delicesine korkuyor.Şehirde ana senaryonun bizi itelediği bir çizgi var tabii ama yan görevler de aklınızı çelmeye çalışıyor. Öncelikle Seattle’ın bu sıkı yönetimi D.U.P.’nin mobil kontrol merkezlerine bağlı. Buraları ele geçiriyorsunuz ki, hem görevleri yapabilesiniz hem de D.U.P.’nin etki alanını düşürüp hızlı yolculuk için nokta açabilesiniz. İlk birkaç tanesinde heyecanlı olsa da güçlerinizin püf noktalarını öğrendikçe süreci kolaylaştırdığınız ve sıkıcılaşan bir hâle geliyorlar.Yan görevlerde ise kimi zaman gizli bir kamerayı bulmaya çalışıyorsunuz, kimi zaman oyundaki karakterlere dair hikâyelerin detaylandığı ses kayıtlarını kovalıyorsunuz. Ama benim için en zoru, gizli görevde bir ajanı bulmak oluyor ki canımdan can koparıyor o görevler. Fazla hızlı kaçıyor bu pis ajanlar.PARANIN İKİ YÜZÜDelsin’e de, önceki oyunlarda olduğu gibi iki şekilde çevresiyle etkileşime girme şansı veriliyor: İyi ya da kötü karma alarak. Bu yönelim hem güçlerimizde nelere erişeceğimizi, hem senaryonun (oyunun sonu dahil) bazı kısımlarını, hem de oyun içinde insanların kimin tarafında yer alacağını belirliyor. Ama sonuncusuna çok odaklanmayın, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.İşin kozmetik kısmındaysa Delsin’in giydikleri, aldığı kararlara göre başkalaşıyor. Ceketinin ve sweatshirt'ünün sembolik olarak değişimini izliyorsunuz. Oynanış açısından hiçbir fark yaratmasa da keyif veriyor, sürekli bir adım ileriye gitmek istiyorsunuz. Ama her oyunda olduğu gibi, Second Son ’da da kötü adam olmak çok daha kolay.Bir kere karma için sadece ana senaryo kararlarına ya da yan görevlere kendinizi adamanıza gerek yok. Ha iyi olmak istiyorsanız, üzgünüm. Ancak önceki savaşlarda yaralanmış insanları gidip enerjinizle kurtarabiliyorsunuz, o kadar. Ama kötü olmak isterseniz, her bir sivil sizin vahşetinizden tatmaya hazır şekilde dolanıyor Seattle’da. Bu da, iyilik için debelenen benim gibi insanları biraz zorluyor ama aynı zamanda bir başarmışlık hissi de veriyor.Second Son , yazıda bahsettiğim gibi önceki oyunlardan kopuk olsa bile bütün bu “conduit” mevzusunu açmak lazım. Bunları bilmediğiniz takdirde oyunun ismi olan Second Son bile bir anlam ifade etmiyor çünkü. Hazır olun, SPOILER GELİYOR!İlk oyunda kahramanımız Cole MacGrath, kurye olarak bir paketi taşırken paket “elinde patlar”. Bu patlayan aletin adı Işın Küresi (Ray Sphere) olup, First Sons adlı bir organizasyon tarafından geliştirilmiştir.First Sons, geçmişi orta çağa dayanan ve insanlığın gelişimini fizik kurallarının ötesinde arayan bir tarikat aslında. Asırlarca gizli şekilde işlerini yürüten bu adamlar, bizim zamanımızda Empire City’de Cole’un elinde patlayan aleti hazırlayıp şehrin yarısını ve binlerce insanı yok etmişlerdir. Tabii tüm bu patlama, Cole’a güçlerini veren ve onu (birkaç başka insanla birlikte) bir “conduit” yapan yegâne olaydır. Cole, bunun sayesinde elektrostatik güçlere sahip olur.First Sons’ın başında da Kessler adında birisi vardır ki, zaten bu kişinin kimliği olayı çorap söküğü gibi açar. Kessler, aslında Cole MacGrath’tan başkası değildir. Ama gelecekten gelmiştir. Çünkü The Beast adındaki bir yaratık (Onun hikâyesi de ikinci oyundur), Kessler’ın yaşadığı geleceği yok etmiştir, o de tekrar olmaması için geri dönmüş ve bizim yönettiğimiz Cole’un güçlerini daha erken elde edip kendisini geliştirebilmesi için böyle bir yol izlemiştir. Zaten Cole’u sıkıştırarak, zora sokarak kendisine bir rol biçmesini, The Beast’le nasıl karşılaşacağına karar vermesini sağlamaktır amacı.Conduit de aslında insanların gücü alıp, bir nehir yatağının suyu yönlendirişi gibi yönlendirebildikleri için seçilen bir isim. Var olan bir gen yüzünden, insanlar yüksek miktarda enerjiye maruz kaldığında ölmek yerine güçler elde edebiliyorlar.Olur da önceki oyunlara dönmek isterseniz, süreçlerini ve senaryolarını heba etmeden en az spoiler ile (gerçi Kessler aralarında en ağır ve kaçınılamazı oldu) böyle anlatılabilir işte.NEON VE DUMAN. BAŞKA?Buraya kadar özellikle sakladığım konuya girmenin vakti geldi. Tamam, her şey iyi hoş ama Delsin’in sahip olduğu bu güçler neler? Oyunda, elinize geçen güç sayısı dört. Bunlar senaryoda elde ediş sırasına göre duman, neon, video ve beton. Delsin, başkalarına dokunarak onların güçlerini alıyor, zaten Second Son da Delsin’in bir kişiden bir gücü almaya odaklanması üstüne kurulu. Amacımız bu yani.Ne yazık ki inFamous 2 ’dekine benzer şekilde güçler arasında çok fark yok. Hadi, orada elektrik merkezliydik ve diğerleri baharat kıvamındaydı ama Second Son ’da insan birazcık farklılık istiyor. Yanlış anlamayın, özellikle görsel anlamda güçler harika. Zaten daha ne kadar grafikleri övebilirim bilmiyorum. İşi gücü bırakıp, gece karanlığında neon gücüyle duvarlarda iz bırakarak koşmak ya da video gücüyle havada süzülmek tatmin ediyor sizi. O zaman, görsel anlamda yeni nesle adım attığınızı biliyorsunuz işte.İş dövüşlere geldiğindeyse, görsel tatmin bir yere kadar götürüyor sizi. Hepsinin saldırısı benziyor, hepsinde R1 ağır saldırı yapıyor, hepsinde aynı tuş bomba atıyor. Ayrıca başlarda fark edeceğiniz üzere, tek conduit siz değilsiniz. Karşı taraf da sağlam, D.U.P.’nin sıradan askerleri çok kısa sürede sahneyi terk edip beton gücüne sahip abilerle sizi baş başa bırakıyor. Normal savaşlarda karma türünüze göre düşmanları kilit noktalardan vurmanız gerekiyor, bununla da özel bir güç dolduruyorsunuz. Sonrasında da duman gücünde videolara konu olan, tepeye yükselip kameraya gülümseyen Delsin’i ve yere bomba gibi düşüşünü yapabiliyorsunuz. Diğer güçlerinkini anlatıp heyecanı kaçırmayayım, kendiniz keşfedin.Dövüşlerle ilgili bir diğer konu da, boss dövüşlerinin keyifli olması. Özellikle oyunda ilerledikçe, elinizdeki güç sayısı arttıkça dönüşümlü olarak kullandığınız ve oynaması da izlemesi de keyifli sekanslar yakaladığınız bosslar oluyor. Bu konuda Sucker Punch’ı tebrik etmek lazım.GİDİP ALIYORUZ O ZAMAN?Buraya kadar oyuna dair herhangi bir kötü laf etmedim, çünkü zaten oyuna dair edilebilecek ve karalar bağlamama sebep olan bir sorun göremedim. Ama olay birazcık da burada düğümleniyor, çünkü inFamous: Second Son çok sıradan bir şekilde hayatınıza girip iz bırakmadan çıkacak bir oyun.Seattle’ın küçük olduğundan bahsettim ama bu küçüklük, yanında derişikliği getirmiyor. Yani içi içerikle dolup taşmıyor. 1.01 ilk gün yaması güya 5 saatlik içerik sunuyor ama ben tüm kontrol merkezlerini alıp, yan görevlerin çoğunu yaparak 14 saat gibi bir sürede rafa kaldırdım oyunu. Açık dünya olan bir oyun için, çok kısa bir süre bu. Assassin’s Creed serisinin kötülerinden sayılan Revelations ’u 22,5 saat oynamış birisi olarak kıyaslama yapıyorum.Diğer bir konu, klişelerle dolu senaryonun altının çok boş olması. inFamous serisinin saygı duyulması gereken bir hikâyesi vardı. Bir miti, bir süreci vardı. Ama Second Son ’da bu yok. inFamous 3 geldiğinde olacak belki, bu bir geçiş oyunu olabilir. Ama içinde ufak da olsa bir wiki’nin olmadığı, “İkincisi buysa First Son(s) kim?” sorusunun bile havada kaldığı bir oyun. Gerçi çaba var, oyunu her açışınızda şahit olduğunuz yükleme ekranının altında gördüğünüz karakterlerin gizli hikâyeleri yazıyor ufak ufak. Ama yetmiyor.En nihayetinde, son boss dövüşünden sonra yapacak bir şey bulamıyorsunuz. Ana görevler arasında yan görevlere ulaşma şansı vermek “açık dünya” oyun yapmak demek değil. Ana senaryoyu bitirdiğiniz noktada, oyun da sizin için bitiyor aslında.Ama bu sebeplerin hiçbirisi, inFamous: Second Son ’u kötü bir aksiyon oyunu yapmıyor. Oynaması keyifli olan, Türkçe çevirisinde esprilerin yerine güzelce oturtulduğu, içindeki karakterleri önemsiyor olduğunuz, kişisel ilişkilerin abartıya kaçmadığı, güçlerin görselliğinin keyiften kıkırdamanıza yol açtığı, dövüşlerinin sıkıcı olmadığı ama genel paket olarak yenilik sunmayan bir oyun var karşınızda.Her oyun da türü yeniden tanımlayacak diye bir koşul yok zaten. O nedenle Second Son , zamanınızı ve paranızı hak eden konsola özel bir oyun olarak alınmayı bekliyor. Aman dikkat, güç sarhoşluğuna girmeyin de.Oyunun senaryosu, peşinden gittiğimiz beton gücüyle alakalı. Bu beton gücü, karşımızdaki düşmanlarda bize öyle şekillerde gösteriliyor ki, elinize geçtiğinde gerek zıplarken, gerek dövüşürken harikalar yaratacağınıza falan inanıyorsunuz. İnanmayın. Çok fazla heyecanı kaçırmak istemiyorum ama Second Son, oyundaki tüm güçlere aynı özeni göstermemiş. Oyunun sonunda, hayal ettiğiniz şeyi bulamazsanız kırmayın oyunun diskini tamam mı?KÜNYEOYUN İSMİ inFamous: Second SonTür AksiyonYapım Sucker PunchDağıtım Sony, PSNKutulu Fiyatı 210TL,Dijital İndirme 159TLYaş Sınırı 16Dahası İçin http://infamous.wikia.comKARNENOTU 8SON KARAR Yeni nesildeki kaliteli aksiyon oyunlarına güzel bir ekleme yapıyoruz.Bulunduğu Platformlar PS4Ne İyi?Görsellik dolu doluTürkçe dubjal hiç fena değilGüçlerin görsel ayrımı netFarklı güçlerin farklı artıları az da olsa varYan görevler arayı doldurmaya yeterliNe Kötü?Açık dünya özellikleri çok azDelsin’in güçleri yeteri kadar farklı değilSenaryonun klişeliği ve kopuklukları varOyundaki karakter sayısı ve ilişkileri zayıfinFamous dünyasının bilgisini hiç oyuncuya sunmuyor
Batman Filmlerine Konu Olabilecek 10 Hikaye
Christopher Nolan’ın Batman serisi şüphesiz önceki bütün filmlerden daha kaliteli, akıcı ve gerilimliydi. Batman Begins ile Bruce Wayne’in zengin züppe biriyken nasıl olgunlaştığını, korkularını yenebildiğini, karanlığın üzerine gidebildiğini gördük. The Dark Knight’ta kendisine benzemeyen, hayatı ciddiye almayan, her şeyin “şakasına” bakan düşmanıyla olan imtihanını izlemiştik. The Dark Knight Rises ise serinin en çok şaşırtan filmiydi. Nolan’ın serinin son filmi adına Bane gibi bir karakteri seçmesi herkesi heyecanlandırmıştı. Çizgiromanlardan da bildiğimiz gibi, Bane vs. Batman mücadelesi her zaman epiktir. Filme bunu her ne kadar tamamını yansıtamamışlarsa da, Nolan’ın hakkını yememek lazım. Zira Dark Knight Rises, görüp görebileceğimiz en değişik Batman filmlerinden biri oldu. 2012′deki “The Dark Knight Rises”dan sonra Christopher Nolan’dan da bir daha yeni bir Batman projesi hakkında bir açıklama gelmedi. Bu tür projelere artık isteksiz olduğu söylenilen Nolan’dan bu yana, Batman filmi çıkacak mı çıkmayacak mı bilmiyorduk. Ta ki düne kadar.. Warner Bros.’un 2019 yılına “The Batman” adı altında bir film çıkartacağı haberini almıştık. Batman rolünde Ben Affleck’i izleyeceğimiz gibi yönetmen koltuğunda da Affleck’in olabileceği söylenmişti. WB. resmi bir duyuru yapmadı fakat 2019′daki Batman filmine kesin gözüyle bakılıyor. “The Batman” filmi için ne tür konu seçildiği açıklanmadı. Filmde hangi Batman düşmanını göreceğimiz de merak konusu. Ancak sonuçta “The Batman” de diğer yapımlar gibi çizgi romandan uyarlanacak. Biz de çizgiromanlardan yola çıkarak şimdiye kadar filmlerde kullanılmamış, fakat beyazperdeye uyarlanabilecek 10 yeni ikonik Batman hikayesini bir araya getirdik.Süper Karga