Görüş Bildir

Şarap Haberleri

Şarap ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Şarap ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Kitap Kokusu Neden Hoşumuza Gider?
Hiç düşündük mü kitap kokusu neden çoğumuzun hoşuna gider?Belki okuduğumuz kitaplar karakterimizi şekillendirdiğindendir. Belki kendimizden bir şeyler buluruz o satırlarda.Belki bu, sayfaları değil de bedenimizi, benliğimizi koklayışımızdır.O kendine has koku annemizin, babamızın veya ninemizin kitap okuyuşunu anımsatır bizlere…Kırmızı Başlıklı Kız, Kaşağı, Denizler Altında 20 Bin Fersah, 80 Günde Devri Alem…Agatha Christie ile polisiye maceralara daldığımız anlar canlanıverir gözümüzde. Maceracı yanımızı koklarız.Tolstoy’un klasikleri burnumuzda tütüverir bir kitap kokusuyla…Stephan King’ in satırlarında korkunun iliklerimize işlediği anlar kokar buram buram. Korkularımızı duyumsarız.Duyguların her hali kıymetli değil mi sonuçta?
Daha Sağlıklı ve Güzel Dudaklar
Daha sağlıklı ve güzel dudaklar için neler yapmalıyız? Su için Su, ağzımızın yanı sıra vücudunuz içinde en sağlıklı içecektir. Bol su tüketmeyi diyetisyenlerin de önerdiğini bilmekteyiz. Bizim su önerimiz bu sefer metabolizma için değil. Su içtiğinizde ağzınızın içi temizlenir ve çürük riski de azalır. Fakat şekerli ve asitli sular bu konuda bir işe yaramamakla beraber zarar da verir. Bu sular diş çürümesini hızlandırır ve diş etlerine hasar verir. Sakızın şekersizini seçin Vücudun ağız kokusuna karşı güçlü bir silahı bulunmaktadır. Tükürük! Ağız kokusuna karşı doğal bir çözüm! Ağzınız kurudukça kokunun daha etkili olduğunu hissedebilirsiniz. Sabahları nefesinizin kokmasının sebebi bu kurumadır. Gece tükürük üretim miktarının en aza inmesi nedeniyle ağzınız kokar. Sakızlar tükürük üretimini arttırır, bu yüzden kokusuna karşı kullanılabilir. Tabi şekersiz olması diş sağlımız için daha uygundur. Şekersiz ve ağız kokusuna karşı etkili bir tercih de yapabilirsiniz. Tarçının gücü Tarçının keskin kokusunu her yerde tanırız. Bunun sebebi kokusunun baskın olmasıdır. Kokusunun bu özelliği tarçını ağız kokusuna karşı çok etkili bir baharat konumuna sokar. Tarçın kokusu sebebiyle ağız kokusu ile savaşmaya çok uygun bir baharat olmakla beraber ağız temizliği içinde çok etkilidir. İçerisinde bulunan ve kokuyla savaşan maddeler bakteri oluşumunu da engeller. Kahve, kırmızı şarap ve çay tüketimini azaltın Sadece koku ve bakteriler değil görünümde oldukça önemlidir. Çay ve kahvenin ardından dişlerimizi fırçalamalı hatta bu içecekleri azaltmalıyız. Bu içecekler dişte lekelenmelere neden olur. Dişin yüzeyinde oluşan lekeler temizlenebilirken içeride meydana gelenler kalıcı renk değişimlerine sebep olur. Bu tip dişlerde leke bırakan içecekleri tüketirken pipet kullanmamız kötü etkileri bir miktar da olsa engelleyecektir. Söndür o sigarayı Sigara hakkında çok bir şey söylememize gerek yok aslında! Sigaranın ağız kokusundaki kötü etkisi içenler tarafından fark edilmese de biliniyor. Çevrenizdekiler söyleyemese de ağzınız izmarit gibi koktuğunun farkındalar. Ferah bir nefes için sigarayı bırakın. --------------------------------------------------------
Doğru Yaşamak: Kime Göre?
Boynum çok ağrıyor. İlaç kullanmıyorum. Prensip olarak. Bana direk MR’ın taşlı yollarını önermeyeceğini bildiğim, hayata daha “ bütünsel ” bakan bir doktor var aklımda. Ona gitmeliyim. Canım yanıyor.İnsan, eğer sadece beden değil aynı zamanda ruh dediğimiz enerji ve zihinden de oluşuyorsa, hastalıklara da sadece fiziksel boyutta yaklaşmanın yetersiz kaldığını artık tüm dünya anladı.Maalesef Türkiye’de insana bütünsel yaklaşan doktorların sayısı pek az. Hastalık dediğimiz şey bir sonuçtur. Madenin kaynağına inmek gerek. Buz dağının altına.Bu spiritüel kavramları biliyorum. Boyun ağrısının ruhsal nedenlerini araştırırken hiç de şaşırmadığım bir bilgi ile karşılaştım! Boyun ağrısı “ hayatı kontrol etme ” ihtiyacının oluşturduğu stresten meydana gelirmiş. Ağzını öpeyim ey kitap! Kontrol benim soyadım!Sardım acıyan boynuma üstünde sonbahar yaprakları figürleri olan şalımı, tuttum doktorun yolunu.……..Sıra dışı bir muayene tecrübesi beni bekliyormuş. Doktor bey, psikolog değil. Ama nedense en ilgilendiği şey benim psikolojim! Soruyor da soruyor, “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hayatınızda sizi üzen ne oluyor? ”. “Ya” diyorum “Doktor bey! Ben bombayım bomba! Her şey tıkırında!” Adam vazgeçmiyor. Benim bombanın fitili patlıyor. Ağlamaya başlıyorum boynumu tutarak. Aslında diyorum. Aslında her şey yolunda değil. Şu var bu var, anamla babamın dertleri var, aşk hallerim var, kredi borçlarım var, köpeğim ölüyor, küçük ayak parmağımı kapıya sıkıştırdım ve tırnağı düştü. Yelkenliyle dünyayı gezmek istiyorum ama denizde çok üşüyorum ve sinirlerim bozuluyor. Kızıldeniz’e gidip dalmak istiyorum ama tüple denizin altına inince panik atak geliyor. Evlenmek istiyorum ama rutini sevmiyorum. Rutini sevmiyorum ama aidiyet duygusuna ihtiyacım var. Evet doktor bey! Hiçbir şey yolunda değil!…………Sıra dışı bir muayene dedim ya. Doktor beyin reçetesi şu: “ Altın saatlerde uyanacaksın bundan sonra! ”. Ben gayri ihtiyari “Buyrun? Ne saati, eşref vakti gibi bir şey mi bu?” diye soruyorum. “Golden Hours, saat 5:30’ la 7:00 arası” diye cevap veriyor bilge doktor. “Peki doktor bey, akşam kaçta yatacağım ki sabah 5:30 da uykumu almış şekilde uyanacağım?” diye soruyorum. Doktor cevap veriyor “10”. Ben gülmeye başlıyorum. “Ben son 4 yaşındayken saat 10’da yatmıştım”.Sonra bitmiyor. Altın saatte uyanıp, bir iskemleye oturup 15 dakika nefes çalışıp, meditasyon yapacakmışım . Üzerine de, gösterdiği bir takım vuruş noktaları ile organlarımı şifalandıracakmışım.Peki canım!Diyeceksiniz ki, kendin seçmişsin böyle bir doktor. Haklısınız. Zaten ben burada mizah yapıyorum. Doktorun söylediklerini uyguluyorum. Size bu satırları altın saatte yazıyorum. Hava karanlık. Zihnim hiç olmadığı kadar aydınlık.Doktoruma güveniyorum. Ağrıyanın boynum değil, canım olduğunu biliyorum. Benim canım ağrıyor.Bu acı bugün boyundan hissediliyor, yarın dizden, beş yıl sonra belden. İşçi gözlüğümü takıp, dalmalıyım ruh madenime. Oradaki elektrik kaçağını tespit edip, çıkmayalım geri, gökyüzüne.………Bütün bunların yanında bir şey daha var aklımda.Doktor bey ile sohbet ederken, şöyle bir şey çıktı ağzımdan. “Hep olmayacak aşkların peşinden koşturup duruyorum” . Doktor beyin yanıtı gecikmedi “Acı çekme ihtiyacın olabilir mi? Bundan besleniyor olabilir misin?”.“Olabilirim”.……..Benim kendi uydurma bir teorim var. “ Dostoyevski Izdırabı ”.Yazarın hayatını inceleyenler bilirler, Dostoyevski’nin inanılmaz bir içsel ızdırabı vardır. Ona göre onu kimse sevmez. O hep yalnızdır. O anlaşılamayandır. Bir dünya vardır, içinde insanlar ve hayatlar vardır. Bir de kendi vardır. Tek. İşte bu ızdıraptan beslenir, bir vampirin kandan beslenmesinin ahlaksızlığıyla. Kendi kanını içer adeta.Bazı insanlar böyledir işte.Ayrıca kim, pamuk prenses gibi bir hayat istiyor ki?İçinde rakı masası olmayan, sezen şarkıları olmayan, karanlık gecelerde yakılan sigaralar olmayan, özlenen sevgili için, yapmak isteyip de yapamadıkların için, döktüğün gözyaşlarının olmadığı bir hayatı kim istiyor?Hayat tek başına ızdırap değil.Ama hayat tek başına mutluluk da değil.Hayat bir kolaj.Her şey zıttından türüyorsa. Gündüz geceden. Izdırabın olmadığı yerde, mutluluk da yok demektir.Gözyaşlarını sildikten sonra gülümsemek, yağmurdan sonra güneş açması gibidir. Saf. Temiz. ilham verici.…….Sizi bilmem ama ben kendi “ Dostoyevski ızdırabıma” sahip çıkıyorum. Onu seviyorum. Pamuklara sarmalıyorum. Bu benim zenginliğim. Şeffaf bir bulut gibi Lucca’da oturup kızlarla roze şarap içip geyiğin dibine vurmak da harika. Onu da yapıyorum. Gören, duyan imrenir. O kadar dertsiz ve hafif olduğum günler oluyor. Ama hayat böyle hafif çekilmiyor. Bazen ağırlaşmak gerekiyor. Sırtına deniz anası yapışmış gibi çığlık çığlığa koşmak, tanrılara rakı kadehi kaldırıp, Ferdi Özbeğen dinlemek gerekiyor.………..Bugün altın saatte yazıyorum yazımı. Nefesim açık. Egzersizlerimi yaptım.Ama birazdan havalimanına gideceğim. Bodrum’a uçacağım. Otel odasına çantamı bırakıp, üzerime beyaz bir elbise giyeceğim. Uzun zamandır görmediğim bir iki dost var Bodrum’da yaşayan. Kaptan’nın Yeri’nden rezervasyon yapmışlar. O tahta masaya oturacağım. Balığımı ısmarlayacağım. Rakımı yudumlayacağım. Ve saate bakmayacağım. Günün ilk ışıklarına da kadar şarkılar söyleyeceğim. Belki aklıma eski bir sevgili gelecek, biraz ağlayacağım. Muhtemelen otel odamı zor bulacağım. Koridorlarda sağ sola çarpacağım. Sonra üstümü değiştirmeden yatağa uzanıp, Dostoyevski ızdırabıma sarılıp, sızıp kalacağım.……..Hayat çok güzel. Ve hayat çok çirkin.Hayat çok iyi. Ve hayat çok acımasız / zalim.Ben de hayat gibiyim.Her şeyim.Aynı anda, hem bilgeyim, hem bir ayyaşım. Hem çok şey biliyorum, hem hiç bi b.k bilmiyorum.Tek bildiğim şey,Yaşamayı seviyorum. Tüm Dostoyevski ızdıraplarına ve pamuk prenses mutluluklarına rağmen.Çok seviyorum kahrolasını!Zeynep Tezcan
Tası Tarağı Toplayıp Uruguay'a Yerleşmek İçin 29 Sebep
Soğuk iklimleri sevmeyenler için bu sefer daha sıcak bir iklim öneriyoruz. Ücretsiz sağlık, eğitim hizmetleri, ülke genelinde internet erişimi, ücretsiz park, bahçe ve müzeleri, orta halli devlet başkanı, güzel kızları, ucuz benzini ve Uruguay'ı yaşanılır kılan daha onlarca sebep... Uruguay şu sıralar ülkemizde oldukça popüler. Nedeni ise son günlerde adını sıkça duyduğumuz Çiftlik Bank'ın firari CEO'su Mehmet Aydın.