onedio
Görüş Bildir

Grev Haberleri

Grev ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Grev ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Kaymakamı Karşılamak Yerine Tuvalete Giden Aile Hekimine Uyarı Cezası Geldi
Aile Hekimleri'nin sorunları bitmiyor. Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren 'Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği' sebebiyle hekimler grev kararı almıştı. Bugün sosyal medyada yer alan bir paylaşımda ise bir Aile Hekimi'nin Kaymakamı karşılamak yerine tuvalete gitmesi sebebiyle uyarı cezası aldığı belge yayınlandı. Detaylar haberimizde 👇
Oğuzhan Alpdoğan Videoları Günümüzün İşçi Sınıfını mı Temsil Ediyor?
Mizah tarih boyu bir silah olarak kullanıldı. Özellikle bir kesim kendisinden daha güçlü bir sınıfa kimi zaman laf anlatmak kimi zaman iğnelemek için bu yolu kullandı. İşçi sınıfı da gördüğü baskıya, kötü çalışma şartlarına, gelir adaletsizliğine sesini mizah yoluyla çıkardı. Özellikle politik mizah ülkemizde bittiği düşünülen, meşhur komedyenlerin toplumun sorunlarına değinmedikleri için çokça eleştirildiği bir alan. Pek çok komedyen ve fenomen içeriklerinde kadın erkek ilişkilerini veya kendi kişisel hayatlarını anlattıkları amiyane tabiriyle 'suya sabuna dokunmadıkları' gibi serzenişlerle karşılaşsalar da Oğuzhan Alpdoğan'ın çizdiği işçi karakteri bunun çok dışında.
Marmara İletişim'de İki Asistan Okuldan Atıldı
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki iki araştırma görevlisi, Gezi eylemleri sırasında yasal sendikal haklarını kullanarak iş bırakma eylemine katıldıkları için açılan soruşturma sonrasında okuldan atıldı. 8 araştırma görevlisine de kıdem durdurma cezası verildi. Fakültenin dekanı Yusuf Devran, daha önce de öğrencilerin fişlenmesi, öğretim üyelerinin tehdit edilmesi ile gündeme gelmişti. Geçtiğimiz Haziran ayında KESK'in iş bırakma kararına uyarak Gezi Protestolarına destek veren Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden 2 Araştırma Görevlisi okuldan atıldı. Marmara Üniversitesi'nde haftalardır öğretim görevlileri ve öğrenciler Dekan Prof. Yusuf Devran'ın keyfi uygulamalar içinde olduğunu iddia ederek protesto eylemleri düzenliyorlardı. Marmara İletişim Fakültesi Dekanlığı, Gezi olaylarına katılan 8 asistana 2 yıl kıdem durdurma cezası verdirmişti. Son olarak dün çıkan karara göre Dr. Figen Algül ve Araştırma Görevlisi Can Özbaşaran okuldan atıldılar. Yasal sendikal eylemi 'cumhuriyeti ortadan kaldırmak' olarak gösterdi İki hocanın okuldan atılma gerekçeleri dilekçede şöyle ifade edildi. 'Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak; ideolojik, siyasi, yıkıcı, bölücü amaçlarla eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek suretiyle kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak; boykot işgal, engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak ya da bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek, yardımda bulunmak.' Kararı YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya verecek Şimdi Gözler YÖK'e çevrildi. Araştırma Görevlileri bir hafta içinde YÖK'e itiraz edebilecek. Son kararı YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya verecek. Son yıllarda hep fişleme ve tehditler ile gündeme geldi Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi, son yıllarda, dekanı Yusuf Devran'ın öğrenci fişlemeleri, bazı öğretim üyelerine yönelik tehdit ve baskı uygulamalarıyla da sürekli gündemde olan bir okul. Devran daha önce de yüksek lisans mülakatına girecek olan öğrencilere yönelik yaptığı fişleme ile gündeme gelmişti. Yüksek lisans mülakatına giren bir öğrenci listesinde Kürt kökenli öğrencilerin isimlerinin yanına 'PKK'lı' anlamına gelen 'P' harfi ile işaretlenmişti. Devran, fişleme listesiyle ilgili 'bu resmi bir evrak değil' diyerek daha önce suçlamaları reddetmişti. Yusuf Devran daha sonra Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gözde Yılmaz'ın savcılığa yaptığı başvuru ile yeniden gündeme geldi. Okula alınacak yüksek lisans ve doktora öğrencileri için verdiği listeyi jüri üyesi olarak kabul etmeyen Doç. Dr. Gözde Yılmaz'ı tehdit eden Devran, Yılmaz'ı hedef de göstermişti. Doç. Dr. Yılmaz, bu tehditler üzerine savcılığa suç duyurusu yaparak, koruma talep etmişti. Doktora jürisi üyesi doçenti tehdit etmişti Dekan Devran'ın hedef tahtasına oturttuğu hocalar ve araştırma görevlileri sosyal medya üzerinden bazı öğrencilerin tehditlerine maruz kalmışlardı. Doç. Dr. Yılmaz'ı da koruma talep etmeye yönelten bu durumdu. Sosyal medyada ve çeşitli mecralarda Devran'ın 'ülkücü' öğrenciler ile sıcak ilişkiler içinde olduğu ve onun hedef haline getirdiği kişilerin bu kesimlerin tehditlerine maruz kaldığı da sıkça yer aldı. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde son yıllarda sıklaşan ülkücü öğrenciler ile solcu ve Kürt öğrencilerin örgütlenmeleri arasında çıkan kavgaların sonrasında da dekanın, öğrencilerin bir kesimine yönelik bu yakınlığı dile getirilmiş ve eleştirilmişti. Fakültesini dünyanın gündemine taşıdı ama nasıl? Gezi Parkı eylemleri sonrasında da hızını kesmeyip sendikalı araştırma görevlilerinin hakkında yasal sendikal haklarını hiçe sayıp soruşturma başlatan ve cezalar yağdıran Devran, bu uygulamaları ile TBMM gündemine de dünya akadami çevrelerinin en saygın isimlerinin de aralarında yer aldığı karşı imza kampanyalarına da neden olmuştu. 24 ülkede yüzlerce üniversitede görev yapan 1431 akademisyenin imza attığı 'Akademinin özgürlüğü, bizim özgürlüğümüz' adlı protesto metninde Noam Chomsky, Judith Butler ve Nancy Fraser gibi dünyanın tanıdığı isimler de vardı. Akademik alanda her hangi bir başarı yerine, bir dönemin 'kışla' eleştirilerini hatırlara getiren uygulamaları ile fakültesini sürekli gündemde tutan Yusuf Devran'a yönelik bu protesto metninde imzası bulunan Chomsky, Butler gibi isimlerin araştırmaları ve kimi teorileri İletişim Fakültelerinde verilen derslerde okutuluyor. CNN Türk
8 Mart Gününün Anlamı Nedir?
Bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü daha geldi çaldı kapımızı. Gerçekte neyi kutladığımızı anımsamak için, 8 Mart’ın dünü ve bugününe ışık tutalım. Simone De Beauvoir’un ”Kadın olarak doğulmaz, kadın olunur” sözünü hep bir ağızdan haykırıyoruz! Çünkü yine geldi bir 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Hepimize kutlu olsun! Kutladığımız bu özel günün anlamına biraz yakından bakıp onu daha iyi tanımaya çalışalım. Bunun için 8 Mart’ın doğuş hikayesine kadar gitmemiz gerekiyor. Zira uluslararası bir gün olarak kutladığımız Kadınlar Günü, Amerika’da 1857 yılında başlayan bir kadın hareketi aslında. 8 Mart 1857’de New York’ta iplik dokuma işçisi kadınların daha iyi çalışma koşulları istedikleri için tekstil fabrikasında başlattıkları grev, polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, 129 ’unun hayatını kaybetmesiyle atıldı Dünya Kadınlar Günü’nün tohumu. Ancak hemen bu olayın ardından başlamadı 8 Mart hareketi. Bunun için 1910 yılına kadar beklemek gerekti. Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin , 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Internationaler Frauentag” , yani “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını önerdi. Bu önerinin oybirliğiyle kabul edilmesi üzerine dünya kadınları, kadın hakları mücadelesini simgeleyen uluslararası bir güne kavuştu. Tabii Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nın başlattığı Dünya Kadınlar Günü’nün dünya çapında kabul görmesi, bir Anneler Günü ya da Sevgililer Günü gibi kolay olmadı. Zaten içerik itibarıyla da oldukça farklıydı. Her ne kadar bir “kutlama” günü gibi benimsense de aslında kadınlar için bir “mücadele”, “hak arama” günüydü 8 Mart. New York’ta ölen işçilerin anısına yapılıyordu kutlamalar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde ’nin anılması yasaklandı. 1960′lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde anılmaya başlanan 8 Mart 1857, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ’nun 1977 yılında 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabulüyle daha da yaygınlaştı. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart, 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın kutlandı, sokaklara taşındı. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984 ‘ten itibarense artık her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor. Kadın hakları mücadelesi veren kadınların, 8 Mart kutlamalarının içinin boşaltıldığı eleştirilerini; kadınların erkeklerden çiçek, hediye ya da yüzük bekledikleri bir tüketim günü olarak yaygınlaşmasından rahatsız olduklarını es geçmemek gerekiyor. 8 Mart’ı ‘vitrinlerde’ kutlayanların yanında, bugün hala, erkek egemen zihniyete karşı örgütlü mücadele eden, kendi kurtuluşunu hemcinsleriyle dayanışarak elde edeceğine inanan kadınlar mevcut. Evet, kadınlar hala haklarını arıyorlar. Çünkü hala eşit iş yaptıkları halde erkeklerle eşit ücreti alamıyorlar. Hala şiddet görüyorlar ve gidecek sığınma evi bile bulmakta güçlük çekiyorlar. Psikolojik şiddet görenlerse yüzlerinde morluk taşımamanın verdiği geçici rahatlıkla yaşadıklarını sineye çekip, kederli hayatlarına devam ediyorlar. Kadınlar hala eğitim hakkından yoksun bırakılıyorlar. “Çocuk gelin” oluveriyorlar… Hala siyasette yok kadınlar, her ne kadar varmış gibi görünseler de… Eşit olarak başlamadıkları hayatta, sanki siyasette eşit yarışma şansına sahiplermiş gibi “kota” uygulamalarından yoksun bırakılmalarına rağmen mücadelelerine devam ediyorlar. Kadınlar hala medyada konunun sadece “malzemesi” olabiliyorlar. Dayak yediklerinde, tecavüze uğradıklarında bir kez daha medyanın şiddetine maruz kalıyorlar. Medyada kadınlara da söz hakkı veriliyor tabii… Ama sadece 8 Mart’larda… Geri kalan 364 günde hep erkekler konuşuyor. (Bkz. tartışma programları. Konu kadın değilse çoğunluğu erkek. Zira ‘kadın’ konusu dışında kalan ‘ciddi’ konular erkeklerin ağzına yakışır(!) en çok.) Virginia Woolf’un dediği gibi “kendimize ait odalarımızda” üreterek, hemcinslerimizle dayanışma göstererek hayatı yeniden şekillendirebiliriz. Çünkü her şeye rağmen hayatı biz başlatıyoruz, onu şekillendirmek de elimizde. Gelin, bu 8 Mart’ı çiçekle ya da kuru bir hediyeyle geçiştirmeyin. Sokaklar ve kadınlar sizi bekliyor!
Lenovo Anlaşmasından İsyan Çıktı!
PC dünyasının iki dev şirketi arasındaki anlaşma, beraberinde büyük de bir isyan getirdi!Başta Uzak Doğu olmak üzere, teknoloji işçilerinin tabiri caizse, köle gibi çalıştırıldığı bir dünyada yaşadığımızı hemen herkes biliyor. Zor koşullar altında çalışan insanlara dair geçen zaman içerisinde aldığımız intihar ve benzeri tüyler ürpertici haberin ardından, bu sefer çok daha siyasi bir hareket ile karşı karşıyayız...IBM'in Çin'de bulunan fabrikasında yakın zamanda çok büyük bir grev başladı. 1.000 işçinin başlattığı grevin amacıysa, IBM'in, Ocak ayında Lenovo ile yaptığı anlaşma şartlarına dayanarak, işçileri Lenovo tarafında ter dökmeye zorlaması. Aslında işçilerin bu duruma bir itirazı yok; onların istediği, bu transfer sırasında maaşlarının artması ve daha insani koşullarda çalışmanın garanti altına alınması.Grev o kadar ciddi şekilde ilerliyor ki tam tamına dört gündür fabrikada üretim durmuş durumda. Konu hakkında konuşan ve aynı zamanda eylemin başında bulunanlardan birisi olan 10 yıllık deneyimli fabrika çalışanı Hou Hongbo; 'Geçen dört gün içerisinde, ne hükümet ne de müdüriyet tarafından isteklerimize herhangi bir cevap verilmedi. Firmanın an itibarıyla takındığı tavır, bizleri görmezden gelmekten başka bir şey değil. Fakat onlar bu tavrı sergiledikçe, fabrikada hiçbir şekilde üretim yapılamayacak' şeklinde bir açıklamada bulundu.IBM tarafından yapılan açıklamaya göreyse, işçiler tarafından ortaya atılan anlaşma maddelerin incelendiği ve şu anda aldıklarına kıyasla bir değişime gidileceğine değinilirken, aynı zamanda işten çıkmak isteyen işçilere kıdem tazminatı verileceği de belirtiliyor.
Lufthansa Tarihinin En Büyük Grevi
Almanya'nın en büyük havayolu şirketi Lufthansa, pilotların yapacağı grev nedeniyle yarından itibaren üç günlüğüne neredeyse tüm uçuşlarını durduruyor. 3800 sefer iptal edildi Havayollarından yapılan açıklamada, yaklaşık 3800 seferin iptal edildiği, 425 bin yolcunun durumdan etkilendiği bildirildi.
Arjantin'de Genel Grev
Arjantin’de muhalif sendikaların yaptığı bir günlük genel grev çağrısı ülkede hayatı durdurdu. Yüzde 30′luk enflasyon, su ve gaz faturalarındaki sübvansiyonların kaldırılması ve emlak vergilerinde yeni düzenleme çalışmalarını protesto etmek için yapılan grev çağrısına toplu taşıma sektörü de uyunca günlük hayat felce uğradı. Genel İşçi Sendikası (CGT) muhalif kanadı ve taşımacılık sendikası başkanı Hugo Moyano ve gastronomi sendikası lideri Luis Barrionuevo’nun çağrısına son dönemde birçok sendikanın yönetimine gelen Troçkist partiler ana arterlerde barikatlar kurarak destek verdi. Kirchnerler hükümetine iktidara geldikleri 2003 yılından beri destek veren Hugo Moyano, Nestor Kirchner’in 2010′da ölümünden sonra Cristina Kirchner’le arası açılmış ve muhalefete geçmişti. Geçen yıl yapılan ara seçimlerde sağcı lider Fransisco de Narvaez’in partisinden milletvekili adaylığını koymuştu. Arjantin meclisinde bir koltuk kazanmayı başaramayan Moyano, daha sonra seçimlerin Buenos Aires eyaleti galibi yine eski Kirchnerci Sergio Massa’nın ittifakı olma yolunu seçti. Hükümet sözcüsü Jorge Capitanich, ülkeyi felç eden grevin tamamen hükümeti yıpratma ve Sergio Massa’yı desteklemek için planlandığını söylüyor. Capitanich eylemi “taşımacılık greviyle desteklenen ülkeye kurulmuş büyük barikat” olarak nitelendirerek amacının tamamen politik olduğunu yineledi. Moyano ise Capitanich’in iddialarını sert dille yalanlıyor. Mart ayında maaş artışları için yaklaşık bir ay grev yapan öğretmenler yüzde 31′lik artış almışlardı. Ülkede ücret artışlarında öğretmen maaşlarındaki artış yüzdesi temel parite olarak kabul görüyor. Özel sektörde özellikle son üç aydır metalurji ve otomotiv sektöründeki durgunluk tensikat endişelerini beraberinde getirdi. Kirchnerler hükümeti iktidarlarının ilk 9 yılında kilit sektörlerde işten çıkarmaların yaşanmaması için işçi maaşlarının bir kısmını ödemek için bütçe ayırmıştı. Ancak 2011′de yaşanan yüzde 8′lik büyümeyle desteklerin birçoğu kaldırıldı. Arjantin 2013′te yüzde 6,4′le son otuz yılın en düşük işsizlik oranına erişerek Uruguayla birlikte Latin Amerika’nın en düşük işsizlik oranına sahip ülkesi olmuştu. Buna rağmen, ekonomi ikinci yarıda hız kazanmazsa bu oranı korumak Kirchner hükümetini oldukça zorlayacağa benziyor. Geçen hafta bağıtlanan sözleşmelerde metalurji ve inşaat sektörü yüzde 26 ila yüzde 29′luk artış elde etti. Ancak hükümetin 2014 için belirlediği yüzde 25′lik enflasyon rakamını yakalayamaması durumundu bu sektörlerde de önemli sorunların yaşanması bekleniyor. Yapılan anketler Arjantinlilerin yüzde 52′sinin genel greve destek vermediği yönünde. Yüzde 32′si ise grevin amacını ve nedenini bilmiyor. İş durdurma, grev ve yollara barikat kurulması gibi eylemlere alışık Arjantinliler tüm işlerini iptal ederek evde kalma yolunu tercih ediyorlar. Metalurji sendikası başkanı Antonio Calo “eğer tam olarak amacını bilselerdi” kendilerinin de greve destek verebileceklerini böylelikle eylemin taşımacılık grevi olmaktan çıkıp gerçek bir genel grev olacağı imalı sözleriyle Moyano’yu suçlayan açıklamalarda bulundu. CGT hükümet yanlısı kanat başkanı Hugo Yasky ise grevin tek amacının 2015 başkanlık seçimleri için Sergio Massa’ya avantaj sağlamak olduğunu söylüyor. Cristina Kirchner ise grev öncesi yaptığı ulusa sesleniş programında “herkesin grev yapmaya hakkı vardır” açıklamasında bulundu. Güney Amerika’nın Venezüela’dan sonra en yüksek enflasyonuna sahip Arjantin’de hükümet geçtiğimiz günlerde bazı kamu harcamalarına verdiği desteği durdurmuştu. Hükümetin Ocak ayında toplu taşımaya verdiği sübvansiyonları yüzde 46 oranıyla kesmesiyle en düşük otobüs bileti 2,5 peso (70 krş) olmuştu. Hükümet geçtiğimiz günlerde de su ve doğalgaza verdiği desteği durdurdu. Arjantin’de 1999′dan beri doğal gaza zam gelmiyordu. Dört kişilik bir ailenin iki aylık doğal gaz faturasının 130 peso (35 TL) olduğu ülkede, sübvansiyonların kesilmesiyle birlikte tüketim miktarına göre yüzde 400′e varan bir artış bekleniyor.  DHA