onedio
Görüş Bildir

Adalet ve Kalkınma Partisi Haberleri

Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Beklentilerin Altında Kalan 2025 Asgari Ücretine İsyan Eden AKP Seçmeni Sosyal Medyanın Gündeminde
2025 yılı için asgari ücret 22.104 lira olarak açıklandı. İşçi temsilcilerinin 29 bin, hükümete yakın medyanın 25 bin tahminleri tutmadı. Pek çok ekonomiste göre işverenin talebi kabul gördü. Tabii son günlerde Suriye'de yaşanan gelişmelerle moral bulan AKP tabanı için de bu ücret soğuk duş etkisi yarattı. Özellikle Erdoğan'ın paylaşımı ve bazı haber sayfalarının yorumlarında kendini 'reisçi' olarak tanımlayan vatandaşın isyanı dikkat çekti.
Asgari Ücret Ne Kadar Olacak? Ak Parti Kulislerinden Asgari Ücret İçin Sızan Rakamlar
Türkiye’nin gözü kulağı asgari ücretin yeni rakamında. İşveren ve İşçi tarafları şu ana kadar üç kez biraraya geldi ancak toplantıda hiçbir şekilde rakam konuşulmadığı ortaya çıktı. Tartışmalar sonrasında basın toplantısı düzenleyen TÜRK-İŞ asgari ücret beklentilerinin en az 29 bin 853 TL olduğunu duyurmuştu. Bugün ise Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Kabine toplantısı yapılacak ve o toplantının da 1. Gündem maddesi tüm Türkiye’nin merakla beklediği asgari ücret konusun olması bekleniyor. Kulislerde AK Parti kaynaklarının 'Asgari ücret 24 binden az 25 binden fazla olmayacak' dediği iddia edilirken, zam kararını bugün yapılacak Kabine sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da açıklayabileceği iddia edildi. İşte asgari ücret konusundaki tüm gelişmeler ve son konuşulan rakamlar…. 
Gazeteci Deniz Zeyrek: “Saadet ve Gelecek Partisi’nin Tüm Vekilleri AK Parti’ye Geçebilir”
Nefes gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Meclis kulislerinde hareketlilik yaşandığını ve bu gelişmelerin Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden aday olma konusunda umutlandırdığını iddia etti. Zeyrek, Gelecek Partisi'nde Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ dışında tüm milletvekillerinin AK Parti’ye katılabileceğini, aynı şekilde Saadet Partisi yönetiminin de AK Parti’ye geçmeye sıcak baktığını yazdı. 'Bir de İYİ Parti’yle DEVA’dan transferler olursa 41’i bulmak zor olmasa gerek' diyen Zeyrek, bu şekilde 360 milletvekilinin oyuyla erken seçim kararı alınabileceğini belirtti. KAYNAK
Asgari Ücret 2025 Zammını Kim Bildi Kim Tahminiyle 22 Bin 104 TL’nin Yanından Bile Geçemedi?
2025 yılı asgari ücret zammı yüzde 30 oldu ve böylelikle 17 bin 2 TL olan asgari ücret 22 bin 104 TL'ye yükseldi. Ancak asgari ücret maratonu aylar öncesinden başlamıştı. Eylül ayı itibarıyla asgari ücret gündemi oluşmuş ve neredeyse her gün bir isim asgari ücret tahmininde bulunmuştu. Peki, asgari ücret zam oranını kim doğru bildi? Kim tahminiyle asgari ücret zammının yanından bile geçemedi?
Acı, Sevinç, Gözyaşı Gurur: Hepsini 2024’e Sığdırdık! İşte 2024’ün En Önemli Olayları
Acısıyla tatlısıyla kahkahasıyla hıçkıra hıçkıra ağlamasıyla bir yılın daha sonuna geldik. Özel hayatlarımızda yaşadığımız gelgitler, sevinçler, üzüntüler, mutluluklar, mutsuzluklar şöyle dursun ülkece yine büyük sınavlardan geçtik. Badireler atlattık, hep birlikte gururlandık hep birlikte gözyaşı döktük. Şimdi dönüp baktığımızda; neleri geride bıraktığımıza inanmakta zorlanıyoruz. Meğer bir seneye ne kadar kaos, acı, adaletsizlik sığdırmışız… 2024 hem acının hem zaferin yılı oldu; hem de önemli dersler alacağımız bir yıl… Önümüzdeki seneler 2024’ten aldığımız dersleri hayata geçirecek miyiz hep birlikte göreceğiz ama şimdi 2024’te yaşadığımız önemli olayları gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçireceğiz. 2024’te yaşadığımız önemli olayları sizin için bir araya getirdik. İşte “Bir daha yaşanmasın” ve “Bir daha yaşayalım” diyeceğimiz olaylarla 2024’ün özeti…❤️💔
Meclis'te Şiddet Durmuyor...
TBMM Genel Kurulu'nda dershanelerle ilgili yasa tasarısının görüşmeleri kavgaya sahne oldu. AK Parti ve CHP milletvekilleri birbirinin üzerine yürüdü, iki milletvekili yumruklaşırken, bir milletvekili yere düştü. CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 11 yılda eğitim sisteminin defalarca değiştirildiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya 'Sayın Bakan son kararınız mı? Havuz sorunu gibi Sümeyye kızımız bile içinden çıkamaz. Sınav hatalarıyla insanlar mağdur edildi, 300-350 bin civarındaki atanamayan öğretmenlerden 35'i intihar etti. İmam hatiplerinden terörist yetişiyor diyen bir başbakanımız var. İmam hatiplerden yargıtay imamı çıktı. Keşke casus deseydiniz. Adamı fişlediniz, imamları da böldünüz; AKP imamı, cemaat imamı diye..Bu düzenlemeler Başbakan'ın hayalindeki ülke için çıkarılıyor' dedi. AK Parti'li milletvekilleri kendisine tepki gösterirken Onur, yanında getirdiği aynayı Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu. Daha sonra kürsüye gelen AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 'Ne oldu geçmişte gerici dediğiniz Erbakan, eli kanlı katiller, faşistler dediğiniz MHP ile niye koalisyon kurdunuz? Deniz Gezmiş'e küfreden, Yılmaz Güney'lere hakaret eden bir şahsı niye Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptınız? Atatürk'ün kurduğu partinin genel başkanının yolu ABD rezidansıymış. utanmıyor musunuz, hani Deniz Gezmiş'in, Sinan Cemgil'in yoluydu sizin yolunuz? Sizin yolunuz ABD büyükelçiliğinin rezidansıymış...Ayakkabı kutularından bahsediyorsunuz. Yıl 1978, Adalet Partisi'nden 11 milletvekili transfer ettiniz, bunları bakan yaptınız, 4'ü yargılandı ve hapis cezası aldı; rüşvetten, irtikaptan, görevi kötüye kullanmaktan. Tescilli hırsızlar CHP'dedir. Aziz Kocaoğlu, 300 yılla yargılanıyor. Ama daha ortada iddianame bile yok, masumiyet karinesini hiçe saydınız. Siz demokrasi havariliğinden başka asla bir şey yapamazsınız. Deniz Gezmiş'in kemikleri sızlıyor' dedi.. Sataşmadan söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 'Mızrak çuvala sığmıyor. Suçüstü yakalandınız, geçmişe giderek bir şeyler bulmaya çalışıyorsunuz' ifadesini kullandı. AK Parti'nin 2002'de iktidar olmasının ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olmadan ABD'ye gittiğini ifade eden Hamzaçebi, Erdoğan'ın 'ABD Başkanı ile değil, bakanlarla değil, danışmanlarla görüşüyor. Erdoğan bunu Türkiye'ye müstahak gördü. Hiçbir genel başkanımız Hikmetyar gibi bir teröristin dizinin dibine çökmemiştir. Hiçbir genel başkanımız, bir önceki genel başkanın rahatsızlığında ziyaretine gitmekten çekinmemiştir. Erdoğan, Erbakan'ı hasta yatağında ziyaret edemedi, ailesinden helallik istemedi' diye konuştu. AK Parti ile CHP milletvekilleri arasında tartışmalar ve laf atmalar devam ederken, AK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün üzerine yürüdü. Bu sırada iktidar ile anamuhalefet sıralarını birbirinden ayıran alanda çok sayıda milletvekili toplandı. CHP'li milletvekilleri Ali Rıza Öztürk'ü dışarı çıkarmak isterken, AK Parti Ankara Milletvekili Fatih Şahin de Öztürk'e, 'Çık dışarı' diye bağırdı. Öztürk'ün Şahin'i dışarıya çağırmasıyla milletvekilleri arasında arbede başladı. CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ile AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk yumruklaştı. Külünk, kavgaya karışan CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu ile de yumruklaştı. Bazı milletvekilleri arasında da itiş kakış yaşandı. Bir AK Parti milletvekili de CHP sıralarna doğru yürümek isterken yere düştü. Fenalaşan ve burnu kanayan Kulkuloğlu, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Başkanvekili Güldal Mumcu, kavga üzerine birleşime ara verdi. AA
Meclis'e Ayna Tuttu: 'Paralel Yapıyı Görüyor musunuz?'
TBMM Genel Kurulu'nda dershanelerle ilgili yasa tasarısının görüşmeleri sürerken CHP'li Melda Onur, yanında getirdiği aynayı kürsüden Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu. VEKİLLERE KÜRSÜDEN BÖYLE AYNA TUTTU CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 11 yılda eğitim sisteminin defalarca değiştirildiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya 'Sayın Bakan son kararınız mı? Havuz sorunu gibi Sümeyye kızımız bile içinden çıkamaz. Sınav hatalarıyla insanlar mağdur edildi, 300-350 bin civarındaki atanamayan öğretmenlerden 35'i intihar etti. İmam hatiplerinden terörist yetişiyor diyen bir başbakanımız var. İmam hatiplerden yargıtay imamı çıktı. Keşke casus deseydiniz. Adamı fişlediniz, imamları da böldünüz; AKP imamı, cemaat imamı diye..Bu düzenlemeler Başbakan'ın hayalindeki ülke için çıkarılıyor' dedi. CHP'Lİ ONUR MECLİS KÜRSÜSÜNDE BAKANLARA AYNA TUTTU Ak Parti'li milletvekilleri kendisine tepki gösterirken Onur, yanında getirdiği aynayı Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu.
Develioğlu'ndan Kabataş Çağrısı
Gezi olayları esnasında Başbakan Erdoğan'ın iddiasıyla Kabataş'ta saldırıya uğradığı öne sürülen kadının kayınpederi Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu açıklama yaptı. Develioğlu, 'Ben inanıyorum ki oradaki gençler içinden mutlak ve mutlak birilerinin bir kayıt yaptığına inanıyorum. Burada bilgi sahibi olan ya da en azından bir çekim yapan, izan, irfan, insaf sahibi birileri elbette çıkacaktır. Bu işe katılmış pişmanlık duyan ve bununla ilgili bizi bilgilendirecek ilk kişiyle ilgili biz aile olarak şikayetçi olmayacağız' dedi. Bahçelievler Belediye Başkanı ve Ak Parti Belediye Başkanı Adayı Osman Develioğlu, 30 Mart yerel seçimleri öncesinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Bahçelievler'deki bir restorandaki toplantıya Develioğlu'nun yanı sıra AK Parti İstanbul eski Milletvekili Fuat Bol da katıldı. Burada bir konuşma yapan Develioğlu, 10 yıldır Bahçelievler’de belediye başkanlığı yaptığını ve bu sürede çok önemli hizmetlerin gerçekleştiğini ifade etti. Konuşmasında 10 yıllık belediye başkanlığı döneminde yaptığı çalışmaları anlatan Develioğlu, 30 Mart yerel seçimleriyle ilgili olarak, '30 Mart yerel seçimleri daha çok bir genel seçim havası şeklinde gidiyor. Biz diyoruz ki seçimler gelen seçimle gider. Halkın iradesi üzerinde hiçbir irade olmadığını toplantılarımızda ifade ediyoruz' ifadelerini kullandı. Develioğlu, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. GAZETECİLER ARASINDA 'SORU SORMA' GERGİNLİĞİ Bir gazetecinin 'Kabataş meselesi hakkındaki görüşlerinizi almak istiyorum. Kanallarda yayınlanan görüntülerden sonra bu konudaki yorumunuz nedir?' şeklindeki sorusu karşısında Osman Develioğlu, kısa bir süre sessiz kaldı. Bu esnada başka bir gazetecinin araya girerek, 'İsterseniz bu konuya hiç girmeyelim, bambaşka boyutlara taşımayalım' demesi üzerine, bir başka gazeteci de 'Gazeteci soru sorar. Başkan, cevabını verebilir' şeklinde karşılık verdi. Tekrar konuşmaya başlayan Develioğlu ise 'Burada seçime yakın bir görüşme yaparız diye düşünmüştük. Biz bu konuyu bir televizyon kanalında bir saat kadar tartıştık. Ben orada bütün bildiklerimi de söylemiştim. İsterseniz bu konuyu en sona bırakalım. Siz nasıl isterseniz ona göre cevap vereyim' ifadelerini kullandı. Develioğlu, gazeteciler arasında kısa bir gerginliğe sebep olan bu sorunun ardından gazetecilerin başka sorularına da yanıt verdi. KABATAŞ İDDİASI HAKKINDA Daha sonra bir gazetecinin tekrar Kabataş iddiasını hatırlatarak, 'İşin kamuoyunda tartışılan boyutu benim hiç umurumda değil. Bir gazeteci olarak, kim olursa olsun bir insanın beyanı esastır. Sizin bu noktadaki duygularınızı bir baba olarak merak ediyorum. Empatiden yoksun bir şekilde bunun tartışılıyor olması size ne hissettiriyor?' şeklindeki sorusuna Develioğlu, 'Ben başka bir toplantıda konuşuruz diye düşünmüştüm. Fuat Bey konuşursanız iyi olur dedi. 1 Haziran'da gelinimin başına bir hadise gelmiş ve ben olayı gece saat 12.00 civarında öğrendim. Bununla ilgili gerekli şikayetlerde bulunduk. Biraz önce beyefendinin de söylediği gibi kadın hakları noktasında 'beyan esastır' denen bir konuda ne oldu ki bir genç kızın başına bir olay geliyor ve birileri toptan burası iyidir diyor. Böyle bir mantık içine giriliyor, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Yani bunun anlaşılabilmesi için bu yapanların 'yapmamıştır, iyidir' diyenlerin başına da mı gelmesi gerekiyor? Biz hiçbir zaman için toptan kötüleme yapmadık. Kızımızın başına burada bir güruh birşeyler getirdi, birşeyler yaptı. Buna 'yanlış' diyecek kadar bir düşünce içinde olmayıp da niye yapmaz gibi bir mantık içinde hareket ediyoruz? Bunu anlamıyorum. Ben görüntünün ne olup olmadığını bilmiyorum. Onun kararını ilgililer verir. Bir genç kızla 15 kişi niye dalaşır? Bir insanın öldürülmesi için, tacize uğraması için kaç saat gerekir. Kaç saatte size bir zarar verilebilir. Ya da bir tacizin taciz olduğunun söylenebilmesi için kaç kişinin yapması gerekir? Bir kişinin yaptığı taciz değil, bin kişinin mi yapması lazım? Arkadaşlar böyle olayların sizin de başınıza geleceğini düşünmeniz lazım. Başınıza geldiği zaman yanınızda birilerini görmek istiyorsanız, kim olursa olsun fikri, dini, zikri, meşrebi ne olursa olsun benim için insan önemli ve insanlara kimse haksız yere herhangi bir zülumde, eziyette bulunmamalıdır' diye konuştu. 'BİZİM KIZIMIZIN BAŞINA GELEN OLAYLAR BİR ÇOK KIZIN BAŞINA GELDİ' 'Kızımın başına bir olay gelmiş, o günün şartlarında değerlendirilmiyor, bugüne göre değerlendiriliyor' diyen Osman Develioğlu konuşmasına şu şekilde devam etti: '(Görüntülerde) Arabalar önünden vızır vızır geçiyormuş. 150 metre ileride Dolmabahçe'de neredeyse bir kavga var. İnsanlar oradan kurtularak kaçıyorlar. Niye bu gözardı ediliyor? Türkiye'nin her yeri kamerayla mı dolu ki bir şeyi anlatmak için kamera kaydı mı gerekiyor? Bu olay bir tek bizim kızımın başına gelmedi, bir çok kızın başına geldi. Benim tanıdığım bir çok insan var. Ancak kamuoyunda bizim kızın ismi tartışılıyor. Çocuğumuz sıkıntı içinde. Her dinlediğinde sıkıntıyı çekiyor, bizde bu sıkıntıyı çekiyoruz. İnsanları bu kadar fütursuzluk yapması canımı sıkıyor.' 'O GENÇLER ARASINDAN İZAN, İRFAN, İNSAF SAHİBİ BİRİLERİ ELBETTE ÇIKACAKTIR' 1 Haziran'dan Kabataş görüntülerinin televizyonda ortaya çıktığı güne kadar evlerinde konuyu konuşmadıklarını kaydeden Develioğlu, 'Bizim için yok olduğunu kabul edelim dedik. 'Pat' diye ne hikmetse 8 buçuk ay sonra böyle bir şey ortaya çıktı. O görüntü daha evvelden yok muydu, niye şimdi çıktı ortaya? Bir genç kızın hayatı üzerinden böyle bir işlem yapılmaz. Şu anda sizin vasıtanızla bir şey söylemek istiyorum. Ben inanıyorum ki oradaki gençler içinden mutlak ve mutlak birilerinin bir kayıt yaptığına inanıyorum. Burada bilgi sahibi olan yada en azından bir çekim yapan, izan, irfan, insaf sahibi birileri elbette çıkacaktır. Bu işe katılmış pişmanlık duyan ve bununla ilgili bizi bilgilendirecek ilk kişiyle ilgili biz aile olarak şikayetçi olmayacağız. Bunu da bazı şeylerin ortaya çıkması için söylüyorum. Biz genel olarak şikayetçi olduk bıraktık gerisini emniyetimiz çözer dedik. O günler konuşuldu ancak 8 buçuk ay sonra tekrar konuşulması hem bizi üzdü, kamuoyunda da üzülenler oldu. Muhtemelen çıkar diye düşünüyorum ve böyle biri de gelirse o kişiyle ilgili kızımıza da söyleriz ve şikayetçi olmayız. Tekrar söylüyorum, biz orada bu olayları yapanları suçluyoruz, başkalarını suçlamıyoruz' şeklinde konuştu.Enver ALAS - İSTANBUL / DHA
AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan