onedio
Görüş Bildir

kübra par Haberleri

kübra par ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. kübra par ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

CHP Milletvekili Binnaz Toprak: 'Erdoğan Halkın Adamı'
Seçim sonuçlarını ve CHP'yi değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, Habertürk’ten Kübra Par’a konuştu. CHP milletvekili Toprak şunları söyledi: Yerel seçimlerin ardından 3 hafta geçti ama tartışmalar bitmiyor. Muhalefetin beklentisi; yolsuzluk iddiaları, tapeler, Twitter ve Youtube yasakları gibi yıpratıcı etkenlerle AK Parti’nin oylarının düşmesi yönündeydi ama beklenen olmadı. MHP ve BDP oylarını artırsa da CHP’nin yüzde 30’ları aşamaması çok eleştirildi. Peki Türkiye’nin kurucu partisi olmasına rağmen CHP kabuğunu neden kıramıyor, seçim haritasını neden değiştiremiyor? Muhafazakâr kesimle niye temas kuramıyor? Ne olacak bu Beyaz Türklerin hali? Prof. Binnaz Toprak’la buluştum, CHP Milletvekili gömleğini çıkarıp siyaset bilimci kimliğiyle seçim sonuçlarını değerlendirmesini istedim. Çuvaldızını iktidara batırsa da özeleştiri yapmaktan, CHP’nin eksiklerini sıralamaktan kaçınmadı… Seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiniz? Bu rakamları bekliyor muydunuz? CHP’nin çok büyük bir sıçrama yapacağını düşünmüyordum. 1950’den beri seçmen hep sağ partilere oy veriyor. Yüzde 30 psikolojik eşikti, aşarız diye düşünüyordum, olmadı. Türkiye’de iki kesim var. 3’te bir daha kentli, eğitimli, modern, laik ve sola yakın. Kalan 3’te ikisi ise daha az eğitimli, dar gelirli, taşralı, kendini sağ çizgiye yakın görüyor. Böyle bir sosyolojik tablo varken CHP’nin yüzde 40’lar alması çok zor. Dünya konjonktürü de buna uygun değil. Ecevit’in yüzde 40’lar aldığı dönemde tüm dünyada sol yükselişteydi. Sovyetlerin dağılmasıyla sol bütün dünyada bocaladı. 80 Darbesi Türkiye’de solun belini kırdı. 79 İran devriminden sonra İslamcı söylem kentlerin çeperlerinde yaşayanlara devrimci bir alternatif olarak göründü. Zamanında solun olduğu yerlere İslamcılar yerleşti. Bunda kendi çabalarının büyük olduğunu da kabul etmek lazım. Bu konjonktürü göz önüne almadan CHP’yi eleştirmek haksızlık. “DİNDAR KESİM AK PARTİ DÖNEMİNDE KENDİNİ ONURLU VE EŞİT VATANDAŞLAR OLARAK GÖRDÜ”  AK Parti başarısında muhafazakâr söylem mi yoksa ekonomik nedenler mi daha baskın? Dindarlık da önemli ekonomik çıkarlar da. Mitinglerde Başbakan için çıldıran başörtülü kadınların olması tesadüf değil. AKP onlara ilk defa bu ülkenin onurlu eşit vatandaşları olduklarını hissettirdi. Başbakan’ın onların anlam dünyasına hitap eden bir tarafı var. Hayat boyu Türkiye’nin elitleri tarafından aşağılanmış küçük görülmüşseniz, sizi üste taşıyan bir iktidarı tabii ki desteklersiniz. Refah Partisi döneminden itibaren o güne kadar kendi halinde yaşamış mütedeyyin kesimin başörtülü kadınları mobilize oldu, kapı kapı dolaştı. Bu çok oy getirdi. Sünni ve Müslüman olmanın da büyük payı var tabi. İnsanlar bir arkası varsa iş bulabileceğini düşünüyor. Bugün devlet dairelerindeki temizlik işlerine kadar “yandaş” değilseniz iş bulmanız çok zor. Ekonominin payı olmuştur ama asıl etmen toplumun kutuplaşmasıydı. “Aman sıkı duralım, Başbakan’a sahip çıkalım” dediler. Yolsuzluk iddialarını görmemiş olmaları mümkün değil. “Bal tutan parmağını yalar” hesabı; “çalıyor ama iş de yapıyor” diye düşündüler sanırım. Partilere bağlılığın tek bir nedeni yok. Fakirseniz bulgur makarna getiren partiye elbette oy verebilirsiniz. Biz aile sigortası önerdik, hayali bir şey gibi geldi. İnsanlar sağlık sigortasından ya da bize çirkin görünen TOKİ’lerden çok memnun. Hayatında ev sahibi olamamış insanlar için hoş herhalde. Tayyip Erdoğan karizmatik bir lider. Halk adamı olmasının payı var. Yaptıkları iyi şeyleri göz ardı etmek gerekmez. Fakat kutuplaşma siyaseti güdüyorlar ve her seferinde mağduru oynuyorlar. Bu sefer de mağdurlar çünkü “paralel yapı” var. Siyasi strateji açısından zekice değil mi? Oy için bunu yapmak doğru değil. Türkiye bu söylemlerle çok kutuplaşıyor, insanlarda nefret birikiyor. Daha öne “AKP ekonomiyi iyi yönetti” demiştiniz… Türkiye ekonomisi tabii ki büyüdü ama AKP olmasaydı da büyüyecekti. Ecevit hükümetinde Kemal Derviş’in başlattığı politikaları devam ettirdiler. Geçen zamanda gelir dağılımı bozuldu, uçurum açıldı. Önümüzdeki süreçte giderek otoriterleşen politik ortam yabancı sermayeyi kaçırabilir ve ekonomik kriz çıkabilir. Fakat AKP’nin en önemli başarısı nedir diye sorarsanız, orduyu siyasetin dışına çekmesidir. Türkiye’de bugün siyaset sıkışmışsa bunun nedeni 1980 darbesi ve ordunun siyasete müdahalesidir. “CHP DEĞİŞİYOR AMA HEMEN SONUÇ ALMAK ZOR” CHP’nin uzun süredir birinci parti olamamasını neye bağlıyorsunuz? Tek Parti döneminden kalmış, “CHP vesayetçi ve darbe yanlısıdır, din düşmanıdır” diye önyargılar var. CHP’nin muhafazakâr kesimle temas kuramadığı doğru değil mi? Doğru ama temas kurmak için çaba sarf ediyor. Kemal Kılıçdaroğlu “Bizim kılık kıyafetle işimiz yok, isteyen istediği gibi giyinir” sözünün ertesi günü YÖK Başkanı üniversitelerde kılık kıyafetin serbest olduğunu açıkladı. CHP içinde farklı görüşler var ama partinin gidişatına bakmak lazım. Başörtüsü meselesine ses etmedik. Memurlara ve milletvekillerine serbest bırakılmasıyla kıyamet kopacak sandılar ama kopmadı. Laik hukuk, laik eğitim Türkiye’nin kazanımlarıdır, bunlardan elbette vazgeçemeyiz. Ama bu mütedeyyin kitlenin dışlanması anlamına gelmez. Başörtüsüne ses çıkarmamak, muhafazakâr kesimi ikna etmek için yeterli mi? Laiklik konusunu uzun yıllar siyasetinin merkezine koymuş bir parti şimdi farklı bir tutum almaya çalışıyor. Bunun parti içinde ve halk tarafından bugünden yarına kabul görmesi, hemen oya dönüşmesi mümkün değil. Muhafazakâr kesim, CHP iktidara gelirse eski ayrımcı reflekslerin geri gelmesinden ve bu dönemde kazandıkları hakları kaybetmekten mi korkuyor? Bilmiyorum, olabilir. “Kindar nesil” lafını Başbakan kullandı. Sosyal medyaya baktığınızda büyük bir nefret söylemi var. CHP’nin oturup Güneydoğu’da, Orta Anadolu’da, Karadeniz’de neden oy alamadığına kafa yorması lazım. CHP için “halka yakın değil” eleştirisi de yapılıyor. Parti örgütlerine gitseniz, elitist diyebileceğiniz bir iki kişiyi zor bulursunuz. Aksine çok halktan insanlar. Bu önyargıları kırmak zaman alacak. CHP’nin bundan önceki kadrolarının blucin giyip Gezi’de dolaşmalarını, LGBTİ bireyleri hakkında önerge vereceklerini, mahkeme mahkeme dolaşıp davaları takip edeceklerini, hapishane raporları yazacaklarını düşünebilir miydik? CHP değişiyor, kimse farkında değil. Ama bu neredeyse 100 yıllık bir parti ve değişim kolay olmuyor. “OY VE ÖTESİ”VEYA “OCUPY CHP” GİBİ OLUŞUMLAR ÇOK ÖNEMLİ” Aziz Kocaoğlu da “CHP’nin eksiği mutfakta. Dünyayı bilen danışmanlara ihtiyaç var” dedi. Daha genç insanların partiye entegre olması gerektiğine katılıyorum. “Oy ve Ötesi”ve “Ocupy CHP” gibi oluşumlar çok önemli. Gezi sürecinde gençler CHP dahil tüm partilerden nefret ediyorlardı ama zaman içinde siyasi partiler içinde hareket etmek gerektiğini anladılar. Bu gençleri bağrımıza basmamız lazım. Tamirhanelerde, merdiven altı atölyelerinde çalışan, çok az parayla geçinmeye çalışan başka bir gençlik de var. Onlara da ulaşabilmemiz lazım. “CEMAAT BENİMLE DE ÇOK UĞRAŞTI” 30 Mart öncesi CHP’nin yolsuzluk iddiaları ve tapeler üzerinden siyaset gütmesinin stratejik bir hata olduğunu düşünenler var. CHP 17 Aralık sürecinde yanlış tutum mu aldı? Yolsuzluklar konusunda hiç ses etmemek mümkün değildi. Fakat tüm seçim kampanyası buna indirgenmek yerine acaba bunların yanında başka temalar da işlenmeli miydi diye düşünmek lazım. Ya Cemaat tartışması? 2008’deki “Türkiye’de Farklı Olmak” araştırmasından sonra Cemaat benimle de çok uğraştı. Araştırmayı birlikte yaptığımız Nedim Şener kitap yazdığı için hapis yattı. Türkiye’de farklı kimliklere karşı baskı var mı diye yola çıkmıştık. Anadolu kentlerinde sorduğumuz herkes Cemaat’i işaret etmişti. O dönem AKP ile birlikte hareket ettikleri için çok güçlülerdi. Anadolu kentlerinde işinizde ilerlemek için Cemaat-AKP koalisyonunun bir parçası olmanız gerektiğini söylüyorlardı. Cemaat’in yargı ve poliste çok güçlü olduğu yıllardır söyleniyor. Bunun ipuçlarını da gördük. Ahmet Şık, Hanefi Avcı vakaları tesadüf değil. Bunlar AKP’nin gözü önünde oluyordu. Kandırıldık iddiasına inanmıyorum, birlikte hareket ediyorlardı ama ortaklık bozuldu. Şimdi AKP, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sındaki hayali düşman gibi “paralel yapı”yı gösterip kendini mağdur olarak konumlandırıyor. Seçimlerde Cemaat’in CHP’yi destekleyeceği iddia edildi, yakınlaşma eleştirildi… Belli ki CHP’ye oy vermediler. Genel Başkanımız defalarca Cemaat’le formel bir temasımız olmadığını söyledi. Biz kitle partisiyiz, “Cemaat neden bize oy veriyor” diyemezdik. Kemal Derviş’in “muhalefet kendi gücünü yeniden keşfetmeli, kasetlere odaklanmaktan kaçınmalı, ekonomiye yoğunlaşmalı” yorumuna ne diyorsunuz? Daha yapıcı bir siyaset üzerinden kendi proje ve politikalarımızı açıklayan bir yol seçmemiz gerektiğine katılıyorum. Kutuplaşma siyaseti kimseye yaramıyor. AKP bir dönem yüzde 60’larda oy almayı bekliyordu, onların da oyları düştü. “CHP AVRUPA’DAKİ SOSYAL DEMOKRAT PARTİLER GİBİ OLMALI” CHP’yi bundan sonra nasıl bir yol bekliyor? Eski ulusalcı çizgi mi baskın çıkar yoksa sağa açılımla merkez parti olma adımları devam eder mi? Bekleyip göreceğiz. Tercihim CHP’nin Avrupa’daki sosyal demokrat partiler gibi olması. Ama Avrupa’da da sosyal demokrat partiler düşüşte, sağ yükselişte… Evet, dünya gerçeği böyle. Marksist ütopya öldü, sınıflar yerine kimlikler öne çıktı. Sosyal demokrat partilerin kendilerini yeniden kurgulayabilmeleri kolay değil. Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti yapması eleştirildi. Sağa açılım sosyal demokrat değerlerle çelişir mi? Hayır, adaya bağlı. Örneğin Mansur Yavaş sola yatkın olan, kapitalizmi eleştiren seçmen tarafından da çok sevildi. Türkiye’de bu sağ sol kategorilerini nasıl tanımlayacağımız çok karıştı zaten… “BEYAZ TÜRKLER APTAL DEĞİL” Beyaz Türklerin çok yalnız ve mutsuz oldukları söyleniyor. Siz daha önce “Marksist ve Weberian tanımlar getirmiş, Beyaz Türkler tüm iktidar araçlarını kaybetti” demiştiniz. Bu seçim sonuçları onları daha da mı yalnızlaştırdı? Beyaz Türkler tedirginler ama ümitsiz değiller. Gezi olayları umut yarattı. Gezi romantizmi biraz fazla abartılmıyor mu? Sandığa yansıyan bir sonuç çıkmadı… Romantizm meselesi değil. Türkiye’de hiç beklemediğimiz bir anda susturulmuş korkutulmuş insanlar, “Bu ülke diktatörlüğü kabul edemez” dediler. Beyaz Türk olmak küçümsenen bir değer değil mi aynı zamanda? Bugünün Beyaz Türkleri iktidarı ve parayı elinde tutanlar değil ama Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere sahip çıkan insanlar. Diğer kesimden kaç tane sanatçı çıkıyor? Gusto, yaşam tarzı, yemek kültürü, eğlence hayatı Beyaz Türklerle bağlantılı... İnsan haklarına sahip çıkanlar da Beyaz Türkler. Küçümsemeyi doğru bulmuyorum. KÜBRA PAR-HT GAZETE
'Cumhurbaşkanı Adayı Olsam Muhalefetin Adayından Çok Oy Alırım'
Okan Bayülgen'in, Gezi olaylarının ardından eyleme destek verenlerle arası açılmıştı. Bayülgen, son olarak 1 Mayıs'ta polislerle fotoğraf çekince ortalık karıştı. Bayülgen son olarak Habertürk'ten Kübra Par'a bir röportaj verdi, muhalefeti ve Gezicileri suçlamaya devam etti.  1 Mayıs’ta polislerle fotoğraf çektirmesi tepkilere neden olan Okan Bayülgen, Kübra Par'a konuştu. İşte o röportaj: İşte o röportajdan öne çıkan bölümler;  Geziden desteğinizi çektiniz mi?  Hayır, daha önce de söyledim. Ben bizzat Geziciyim ve bundan gurur duyuyorum. Bazı küçük Che Guevara’lar söylediklerime alınıyor ama onlara 12 Eylül öncesindeki gibi kurşunlara karşı direnmediklerini, bazı münferit acı olayların dışında üzerlerine gaz ve su dışında bir şey gelmediğini de söylemek isterim. Kurşunsuz, kansız devrim olmaz. Cihangir’de duvarlara yazı yazmak kolay. Bütün bir Beyoğlu’nu polisin gazı dağıtamadı ama Kasımpaşa’dan Beyoğlu’na çıkan 6 tane eli sopalı adam dağıttı. Bir anda direnişçiler evlerine döndüler. Çok da iyi yaptılar bence çünkü ölenlere bakınca bunun bir Alevi Sünni çatışmasına dönme potansiyeli vardı. Gezi’de polisler de vardı, farkında değiller. Bu heyecanlı hareketler bir süre sonra Ferhan Şensoy Abi’nin dediği gibi “Anlat anlat heyecanlı oluyor”...  MUHALEFETİ TAYYİP ERDOĞAN YÖNETİYOR  “Cumhurbaşkanı kim olacak?” tartışmasına ne diyorsunuz?  'Neden muhalefet sanki Cumhurbaşkanlığı seçimi kendisine dün söylenmiş gibi hâlâ bir aday çıkarmak için Tayyip Erdoğan’ın hareketlerini izliyor? AK Parti tarafından yönetiliyorsa neden muhalefete oy veriyoruz? O zaman AKP ’li olmak daha iyi değil mi? Hiç olmazsa üzülmüyorsun... Uzun bir süre Cumhurbaşkanlığı seçimi yerine dar bölge daraltılmış bölge seçim sistemlerini konuştuk. Ne kadar vakit kaybettik farkında mısınız? En muhalif amigolar bile aynen Başbakan’ın istediği gibi seçim sistemleriyle uğraştı.  ADAY OLSAM MUHALEFETİ GEÇERİM  Aklınızdan geçen ideal bir Cumhurbaşkanı adayı var mı?  Ben aday olsam muhalefetin çıkaracağı adaydan daha çok oy alırım! Röportajın tamamını okumak için tıklayınız
AB Bakanı Volkan Bozkır: 'Twitter'ı Keşke Kapatmasaydık, Zaten Herkes Bir Yoldan Ulaştı'
Yeni AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sızan tapeler nedeniyle Twitter’ın kapatılmasının yanlış olduğunu itiraf etti. Bozkır, ” 35 milyon kişi internet kullanıyor, neyi yasaklamışız? ” dedi.Twitter’a erişim, dönemin başbakanı olan Tayyip Erdoğan’ın ” Twitter mwitter hepsini kapatacağız ” sözlerinin ardından engellenmişti. Volkan Bozkır’sa, Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği röportajda, bu adımın geri teptiğini itiraf etti:” 35 milyon kişi internet kullanıyor, neyi yasaklamışız? İnsanların haysiyetini korumak için düzenleme yapıldı. Twitter’ı keşke kapatmasaydık. Yanlış oldu. Zaten herkes bir yoldan ulaştı. Şimdi oluşan yanlış algıyı düzeltmeye çalışıyoruz.”Bozkır, Türkiye’nin AB hedefinden vazgeçmediğini söyledi; yargı bağımsızlığı, internet yasası, basın özgürlüğü, IŞİD, Gezi olayları ve yolsuzluk dosyalarının kapatılması konusundaki imaja dair bir soruya ise ” Bunların hepsi algı, olgu değil. Algıları olgulara çevirmemiz lazım ” yanıtını verdi.Diken
Melih Gökçek Siyaseti Bırakıyor
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, seçimlerde milletvekili adayı olmayacağını, emekli olduktan sonra siyaseti bırakacağını açıkladı. 21 yıldır Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Melih Gökçek, seçimlerde milletvekilliğine aday olmayacağını söyledi.Habertürk'ten Kübra Par'a verdiği röportajında, 'Muhtemelen 4 yıl sonra emekli olurum. Hanımı da alırım, bir yere gideriz. Siyaseti bırakıyorum' dedi. İşte Melih Gökçek'in açıklamaları;Bu seçimde milletvekili adayı olacak mısınız?Daha 4 yıl var, muhtemelen emekli olurum. Hanımı da alırım, bir yere gideriz.Nevin Hanım siyasete girmeyi düşündü mü hiç?Hayır, ama düşünse benden iyi yapar. Ben de bırakıyorum, oğlumuz başlasın artık.Röportajın tamamı içinHaber Türk
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Türk Sanat Müziği sanatçısı Müzeyyen Senar'ın kızı Feraye Işıl, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zatürre teşhisiyle Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altında tutulan annesinin sabah 07.30 sıralarında vefat ettiğini kaydetti. Müzeyyen Senar'ın Yorumuyla Tadına Doyum Olmayan 15 Türk Sanat Müziği Şarkısı
"Erdoğan'ı Sakinleştirmek İçin Bazen Çocuğu Gibi Davranırız"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 'Erdoğan sinirliyken nasıl yatıştırıyordunuz?' sorusuna, 'Bazen arkadaş gibi bazen de çocuğu gibi yaklaşmanız gerekir' yanıtını verdi. Akdoğan şu sıralar PKK üzerine de okuduğunu belirterek, 'Öcalan'ın bazı kitaplarına da baktım' dedi.Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Habertürk'ten Kübra Par'a verdiği röportajda özel hayatından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilişkisine kadar pek çok konuda açıklamalar yaptı.Yalçın Akdoğan için “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’ndan sonra 3. isim” demek yanlış olmaz sanırım. Uzun yıllar Erdoğan’ın sağ kolu olarak görev yaptı. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra da partide ona en yakın isimlerden biri olarak anılmaya devam etti. Başbakan Yardımcısı olarak katıldığı yeni kabinede, çözüm sürecini yöneten ekibin başına geçti. Siyasi gündemin merkezindeki sert açıklamaları ve ciddi ifadesiyle görmeye alışık olduğumuz Akdoğan’ın kişisel serüvenine yabancıyız aslında. Siyasete atılmadan önce nasıl bir hayatı vardı? Erdoğan’la yolları nerede kesişti? Özel hayatında nasıl biridir? Ankara’da uzun bir öğleden sonraya yayılan röportajımızın bugünkü bölümünde, Yalçın Akdoğan’ın hayat hikâyesini okuyacaksınız. Yarınki bölümde ise siyaset gündemi var.‘BABAM CHP’LİYDİ KARDEŞİME BÜLENT ECEVİT’İN ADINI KOYDU’Çocukluk ortamınız nasıldı?Pendik’te büyüdüm. İstanbul’un taşrasında teyzemler ve dayımlarla aynı apartmanda yaşıyorduk. Mahalle ilkokulunda ve Kartal Ticaret Lisesi’nde okudum. 3 kardeşiz. Ablam belediyeden emekli, kardeşim de belediyede çalışıyor.Babanız sol kökenliymiş...İdeolojik anlamda katı bir solcu değildi, geleneksel solcuydu. Trabzonlu’yuz. Karadeniz’in solculuğu, toplumsal değerlerle iç içe geçmiş bir solculuktur. Ulusalcı damarı var mıydı? Evet, ulusalcıydı denilebilir. Kime oy verirdi? CHP çizgisinden giden partilere. Kardeşimin adı Bülent’tir. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nın olduğu yıl doğduğu için Bülent Ecevit’ten geliyor ismi. Aristokrat, zengin, burjuva bir aileden gelmiyorum. İstanbul taşrasında yaşayan, gariban bir aile... 80 darbesinde ailede bazı dönüşümler oldu. Babam muhtardı ve darbeyle birlikte görevden alındı. Bu bir kırılma noktasıydı. 82 Anayasası’na da referandumda “Hayır” oyu veren azınlığın içindeydi. Nasıl oldu da siz farklı bir yol seçtiniz? Dedem muhafazakârdı. Benim muhafazakârlığımda onun etkisi oldu.Babanız bu durumu nasıl karşıladı? Beni engellemedi. Özgürlükçü bir tarafı vardı. Belki de onun yapamadıklarını yaptığım için hoşuna da gidiyordu.
Atalay: ‘Abdullah Gül Teklifimizi Kabul Etmedi’
Gündeme dair açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Beşir Atalay, Abdullah Gül'e adaylık için teklif götürdüklerini ancak Abdullah Gül'ün bu teklifi kabul etmediğini söyledi.AK Parti'nin seçim kampanyasını yürüten başındaki isim Beşir Atalay, Abdullah Gül ile ilgili; 'Küskünlük yok, aday olmak istemedi. Bunu burada ilk kez açıklayayım, Abdullah Bey’e adaylık teklifini ben götürdüm. Başbakan’ımız Davutoğlu bana “Abdullah Bey’le görüş, tekrar aday olmak isterse başımızın üstünde yeri var” dedi. Ayrıca listeler hazırlanırken katkısı olup olmayacağını da sormamı istedi. Bu mesajları kendisine götürdüm. Abdullah Bey her iki teklif için de teşekkür etti ama reddetti ve dışarıda kalmak istedi' dedi.HaberTürk'ten Kübra Par'ın sorularını yanıtlayan Beşir Atalay'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:Aday listeleri hazırlanırken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne kadar katkısı oldu? Bu süreçte Cumhurbaşkanı’mızın direkt etkisi olması mümkün değil, kendisi tarafsız bir konumda. Ama tabii ki Başbakan’ımızla sürekli iletişim halindeler. Aralarında istişare etmiş olabilirler.Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek neden aday olamadı? Tamamen akraba ilişkisinden, başka bir nedeni yok. “Parti içinde 3. dereceye kadar akrabalığı olanlar aday gösterilmeyecek” şeklinde karar aldık. Gökçek-Arınç polemiği yaşanmasaydı sonuç farklı olur muydu? Hiç ilgisi yok. Melih Gökçek’in Bülent Arınç’a yönelik sözlerini nasıl karşıladınız? Çok yanlış buluyorum. Bir belediye başkanı olarak, Başbakan Yardımcımıza böyle şeyler söylemesi yanlıştı.Cumhurbaşkanı’nın çözüm süreciyle ilgili çıkışları karşısında Bülent Arınç’ın ‘Hükümetimizi ve kendisini yıpratabilir’ yorumunu nasıl karşıladınız? Bu konuda tartışmaya girmem. Partimizin belirlemiş olduğu bir stil vardır. Bakanlar Kurulu’nda ve Merkez Yürütme Kurulu’nda her şeyi konuşuruz. Orada en çok itiraz edenlerden biri de benim. Orada karşı koyarım, ama dışarıda az konuşurum. Böyle şeylerin basın önünde konuşulmasını doğru bulmuyorum.Erdoğan’ın, İzleme Heyeti ve Dolmabahçe buluşmasıyla ilgili çıkışları sizi şaşırttı mı? Bu konuda bir iletişimsizlik olmuş olabilir. Şu an çözüm süreciyle ilgili görüşmelerin içinde değilim ama Cumhurbaşkanı’mızın görüş beyan etmesini normal görüyorum, çünkü bu bir devlet meselesi. Tayyip Bey emek verdiği bir konuda görüş beyan ediyorsa, bunu ani tepki olarak değerlendirmemek lazım.Abdullah Gül neden aday olmadı? Bir küskünlük mü var?Küskünlük yok, aday olmak istemedi. Bunu burada ilk kez açıklayayım, Abdullah Bey’e adaylık teklifini ben götürdüm. Başbakan’ımız Davutoğlu bana “Abdullah Bey’le görüş, tekrar aday olmak isterse başımızın üstünde yeri var” dedi. Ayrıca listeler hazırlanırken katkısı olup olmayacağını da sormamı istedi. Bu mesajları kendisine götürdüm. Abdullah Bey her iki teklif için de teşekkür etti ama reddetti ve dışarıda kalmak istedi. Dışarıda kalmak istemesini nasıl karşılıyorsunuz? Ona karşı biraz vefasızlık yapılmadı mı? Vefasızlık olarak nitelemeyelim ama Abdullah Gül’e karşı partimizin ve hükümetimizin gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir. Bu hassasiyet eksik kalmış olabilir mi? Doğrusu, çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Ama Abdullah Bey bizim için önemli bir profil. Çok emeği var. Nadir yetişen insanlardan biri, kıymetini bilmek lazım. Şimdiki durumu, biraz da hayatın getirisi... Partimizin yeni genel başkanının kim olacağı konusunda tartışmalar yaşandı, o zaman görüşlerimizi söyledik. İstişareler sonunda bir karar verildi ve şimdi yeni bir süreçteyiz. Görevimiz bu süreci iyi yönetmek. Gelecekte siyasete dönebileceği konusunda bir işaret alıyor musunuz? Türkiye siyasetine katkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Zaten bir vakıf kurdular ve think-thank gibi çalışacaklar. Oraya kendisinin siyasi görüşleri yansır. Gül’ün yeni bir parti kurma ihtimali var mı? Asla öyle bir şey olmaz. Abdullah Bey’de tam bir dava ahlakı vardır. Partiyi zayıflatacak bir davranış içinde olmaz.Kübra Par, HaberTürk
'Miki'li Pijama İçinde Darbe Yapmakla Suçlandık'
Gezi Parkı eylemlerine destek verdikleri gerekçesiyle ‘terör örgütü kurmak’ ve ‘hükümete darbe girişiminde bulunmak’ tan yargılanan Beşiktaş taraftar grub çArşı’nın kurucu üyeleri, başlarına gelenleri, “Miki’li pijama içindeyken darbe yapmakla suçlandık” diye yorumladı.Habertürk’ten Kübra Par’a konuşan Cem Yakışkan, Bülent Ergenç, Deve Erol ve Derviş Yıldız Gezi eylemlerine neden katıldıklarını ve çArşı’nın nasıl bir taraftar bir grubu olduğunu anlattı.Yakışkan, haklarındaki suçlamaları şöyle değerlendirdi, “Bülent organizeye gittiğinde ‘miki’li pijamalıydı. Pijamayla terör örgütü kurup darbe yapmakla suçlanıyordu. Hakim görse dava düşerdi.”Bülent Ergenç ise şöyle konuştu: “Polis gözaltı için geldiğinde evde yaralıydım. Şubede birkaç gün kalacağız diye rahat bir şey giyineyim dedim.”Silahlı terör örgütü kurmak, hükümete darbe girişiminde bulunmak dahil yedi ayrı suçtan yargılanan çArşı’nın, lakabıyla en tanılır üyelerinden, ancak yüzünü göstermeyen Deve Erol, darbe girişimi suçlaması için, “Bizim bildiğimiz tek darbe var o da darbeli matkap!” yorumunu yaptı.çArşı’nın yargılandığı ilk duruşmada, Yakışkan’ın sarf ettiği, “Darbe yapmaya gücümüz olsa Beşiktaş’ı şampiyon yapardık” sözlerine atıfta bulunan Ergenç de amaçlarının darbe yapmak olmadığını söyleyip şöyle konuştu: “Bu sırf AKP’ye karşı bir tepki değildi, 12 Eylül’den beri gelen zincirleme baskıya karşıydı. İnsanlar ‘Ben bilmem devlet bilir’ anlayışının değiştirilebileceğini ve bireylerin de bunu yapabileceğini gördü. Başka bir hayatın mümkün olabileceğini gördüler.”Haklarındaki suçlamaların hayatlarında ağır etkileri olduğuna da değinen çArşı’dan Deve Erol, ‘sprey boya, pankart kumaşı, boya maskesi’ gibi aparatlarla darbe yapmakla suçlandıklarını, bunun da bir psikolojik işkenceye dönüştüğünü vurguladı.Deve Erol şöyle konuştu: “Ömür boyu hapis yatacağım diye 10 kilo verdim korkudan. Umarım güzel ülkemde psikolojik işkence de son bulur. Organize şube tarafından sabah evden alındığımdan sonra annemin Alzheimer nöbetleri artmaya başladı. Şimdi durumu daha ağır. İşte bunun için anarşistim. Derin vicdan duygusu bunun çıkış noktasıdır.”Diken
Bakan'dan ‘Börek’ Açıklaması: Asla Böyle Bir Cümle Kurmadım
Geçici hükümette Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak görev yapan Ayşen Gürcan, bir süre önce kendisine ait olduğu iddia edilen ve sosyal medyada çok konuşulan 'börekli' paylaşımla ilgili yaptığı açıklamada, 'Asla böyle bir cümle kurmadım. Kendi hayatını kendisi idame ettiren bir akademisyenin böyle bir şey söylemesi mümkün mü? Burada simgeler var. ‘Başörtüsü kariyerle değil evdeki mutfakla örtüşür’ gibi bir algı yaratılıyor. ‘Orta yaş üzeri, başörtülü ve kilolu bir kadın olsa olsa bunu söyler’ demişler herhalde' dedi.