onedio
Görüş Bildir

Deniz Zeyrek Haberleri

Deniz Zeyrek ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Deniz Zeyrek ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Babaların Verdiği Sağduyu Mesajı Herkese Ders Olmalı'
Cumurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin zor ve çalkantılı bir dönemden geçtiğine dikkat çekerek, sağduyu çağrısı yaptı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin zor ve çalkantılı bir dönemden geçtiğine dikkat çekerek, 'Toprağa verdiğimiz Berkin, Burakcan ve polis memurumuz Ahmet Küçüktağ’ın yüreği yanmış babalarının acılarını içlerine gömerek bize verdiği sağduyu mesajları herkese ders ve örnek olmalıdır” dedi. Gül, gerilimi tırmandıracak davranışlardan herkesin kaçınması gerektiğini vurguladı. Deniz Zeyrek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e son günlerde sokağa yansıyan ve 3 gencin yaşamına mal olan gerilimle ilgili düşüncelerini sordu. Cumurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin zor ve çalkantılı bir dönemden geçtiğine dikkat çekerek, sağduyu çağrısı yaptı. Halkın kısa süre sonra en demokratik hakkını kullanarak sandık başına gideceğini anımsatan Gül, son 1 hafta içinde toprağa verilen Berkin Elvan, Burakcan Karamanoğlu ve polis memuru Ahmet Küçüktağ ’ın acılı babalarının gösterdiği sağduyuyu herkesin örnek ve ders almasını istedi. Türkiye 1 hafta içinde 3 gencini toprağa verdi. Gezi olayları sırasında ekmek almak için evinden çıkan ve kafasına isabet eden gaz fişeği nedeniyle komaya giren 14 yaşındaki Berkin Elvan, 269 günlük yaşam mücadelesini 11 Mart günü kaybetti. Berkin’in cenazesini 12 Mart günü yüzbinler uğurladı, aynı gün İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde protesto gösterileri oldu. Tunceli’deki gerginlik sırasında 30 yaşındaki polis memuru Ahmet Küçüktağ kalp krizi geçirip şehit oldu. Aynı gece, Okmeydanı’nda yaşanan olaylarda da Burakcan Karamanoğlu başından vurularak öldürüldü. Babalar örnek olsun Gül'ün Hürriyet gazetesinde yer alan mesajı şöyle: “Türkiye son derece sıkıntılı, zor ve çalkantılı bir dönemden geçiyor. Halkımız kısa süre içinde en demokratik hakkını kullanmak üzere sandık başına gidecek. Bu kritik süreçte ülkemizde gerilimi tırmandıracak, tamiri güç, kalıcı kutuplaşmalara yol açacak eylem, söylem ve davranışlardan kaçınması ve aklıselim içinde hareket etmesi istisnasız herkesin görevidir. Ve bu vatana karşı ortak sorumluluğudur. Son günlerde toprağa verdiğimiz Berkin, Burakcan ve polis memurumuz Ahmet Küçüktağ’ın yüreği yanmış babalarının acılarını içlerine gömerek bize verdiği sağduyu mesajları herkese ders ve örnek olmalıdır. Türkiye bu ülkede yaşayan herkesin ülkesidir. Ülkemizin kıymetini iyi bilmemiz gerekir.”T24
Metehan Demir: 'Gizlice Dinleyip Montajlayanları Allah'a Havale Ediyorum'
Hürriyet gazetesi Ankara temsilciğini yapan Metehan Demir’in görevden alınması 17 Aralık’ta duyurulmuştu. Kuran ayetleri ile dalga geçtikleri iddia edilen bir ses kaydı internete düşen isimlerden, AB eski Bakanı Egemen Bağış’ın ardından Hürriyet gazetesi eski Ankara Temsilcisi Metehan Demir’den de, Twitter üzerinden açıklama geldi. Demir, Twitter hesabından dün saat 23.548 itibarıyla 5 tweet paylaşarak, kaydın montaj olduğunu yazdı. Montajlı ifadeler nedeniyle hassasiyet gösterenlerden özür dileyen Demir, Kuran’dan iki de ayet paylaştı. Demir şunları kaydetti: “Farklı zamanlarda Arapça konuşan Alman taklitleri dahil farklı konuşmalarımı gizlice dinleyip montajlayanları Allah'a havale ediyorum. İllegal yollarla insanları dinleyip onları haşa din düşmanı gibi gösteren haysiyet cellatlarının kimsenin Allah sevgisini ölçme hakkı yoktur. Yine de montajlı ifadeler dahil hassasiyet gösteren herkesten özür dilerim. Bu milletten de elbet bir gün birileri özür dileyecektir. ‘Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirirse, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz. Hucurat Suresi 6.” Hürriyet gazetesi Ankara temsilciğini yapan Metehan Demir, 16 Aralık’ta beklenmedik bir şekilde görevden alınmış, yerine Deniz Zeyrek atanmıştı. Demir halen CNN Türk’te sabahları yorum yapıyor.nediyor.com
'Twitter’a Eşin Adına Porno Koyulsa Ne Yapardın?'
CNN Türk ekranlarında yayınlanan Ankara Günlüğü programının dün akşamki konusu Twitter'ın komple kapatılmasıydı. Hande Fırat, Hüseyin Yayman ve Utku Çakırözer’in yorumladığı programa bu akşam Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek, Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Kartoğlu ve Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu konuk oldu. Konuk gazeteciler ' Twitter’a erişim neden engellendi?' konusunu tartışırken Ulaştırma ve Habercilik Bakanı Lütfi Elvan da telefonla canlı yayına bağlandı ve Twitter'ın neden kapatıldığına dair açıklamalarda bulundu. 'SİZİN KARINIZ ADINA PORNOGRAFİK GÖRÜNTÜLER KONULSA...' Bakan Elvan, Samanyolu Yayın Grubu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu açıklamalarına dikkat çekerek, 'Yayınınızın son bölümünü dinledim sayın Abdulkadiroğlu'nun konuşmasını izleme imkanım oldu, çok afedersiniz ama ona çok özel bir soru sormak istiyorum. Eğer evli ise kendi eşinin adı ve soyadı kullanılarak veya kız kardeşinin adı ve soyadı kullanılıp herhangi bir Twitter hesabı açılsa ve bu hesaba pornografik görüntüler konulsa o görüntülerin üzerine de eşinin veya kız kardeşinin ismi yazılsa kendisi nasıl karşılar acaba?' dedi. STÜDYODAN TEPKİLER GELDİ Bakan Lütfi Elvan'ın, Abdülkadiroğlu'na ailesiyle ilgili sorusu stüdyoda buz gibi bir hava estirirken, gazeteci Hüseyin Yayman, 'Niye böyle bir soru soruyorsunuz' diyerek Bakan'a tepki gösterdi. BAKAN GERİ ADIM ATTI, ÖZÜR DİLEDİ Abdülkadiroğlu ise 'Türkiye'nin uluslararası imajının zedelenmemesi için ortaya koyduğum hassasiyeti ifade ettim. Vermiş olduğunuz örneği size yakıştıramadım.' dedi. Bunun üzerine Bakan Elvan, tekrar tekrar 'Sizden çok özür diliyorum.' dedi. Finans Gündem
Suriye Toplantısı İçin Kim Ne Yazdı?
Cengiz Çandar: Dünyanın her ülkesinde böyle sıfatlar taşıyan kişiler bu gibi konuları konuşurlar. Nasıl konuşurlarsa konuşsunlar 'Devlet sırrı' kavramı tam da bu gibi durumları ima eder Suriye’yle ve Suriye içindeki bazı silahlı gruplarla gerilimin tırmandığı günlerde yapıldığı anlaşılan bir toplantının ses kaydı dün internette yayınlanması krize yol açtı. Başbakan Tayyip Erdoğan ses kaydının servis edilmesini 'vatan hainliği ve alçaklık' olarak yorumladı. Dışişleri Bakanlığı da 'bunu yapanların hesap vereceğini' belirterek soruşturma açıldığını açıkladı. Hürriyet'ten Mehmet Y. Yılmaz, İsmet Berkan Milliyet'ten Melih Aşık, Güneri Cıvaoğlu Sabah'tan Emre Aköz ; Star'dan Mustafa Karaalioğlu; Vatan'dan Oktay Gönensin; Radikal'den Cengiz Çandar, Murat Yetkin, Deniz Zeyrek, Orhan Kemal Cengiz; Cumhuriyet'ten Can Dündar; Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül ; Taraf'tan Amberin Zaman; Türkiye gündemine oturan ses kaydı skandalını yorumladı. 9 gazeteden 14 yazarın sızdırılan ses kaydı hakkındaki yorumlarının bir kısmı şöyle Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet Oy hırsı gözlerini iyice kör etmiş Son kayıtta yer alan seslerin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu ileri sürülüyor. Yayınlanan ses kaydında söylenen sözlere girmeyeceğim. Zaten bunu merak edenlerin hepsi dün internette kaydı dinledi, bazı haber sitelerinde kaydın çözülüp yazılı hale getirilmişi bile yayımlandı. Sadece kısa bir özet yapayım: Suriye ile savaşa girmek için Süleyman Şah Türbesi’nin bir gerekçe olarak kullanılması, “gerekirse Türkiye’ye doğru 8 füze attırıp” müdahale için ortam yaratılması konuşuluyor. Bu ses kaydı gerçek ise söylenecek şeyler belli: Bir kere, böyle önemli bir toplantıyı bile yeteri kadar güvenlik önlemi almadan yapabiliyorlar. Dinleyen artık her kimse böyle bir heyetin, böyle bir toplantıyı hiçbir önlem almadan yapmalarına da mutlaka şaşırmıştır. Öte yandan bu kaydı kim yaptı bilemiyoruz: Cemaat mi, Suriye muhaberatı mı, başka bir ülkenin gizli servisi mi? Kaydı kim yapmış olursa olsun, ulusal güvenliğimize karşı açık bir saldırı olarak niteleyebiliriz. O toplantıyı yapanlar, böyle bir olasılığı göz önünde tutup gereken önlemleri almış olmalıydılar. Ankara’da, dışarıdan dinlenmeye izin vermeyecek bir ortam yaratmak bu kadar mı zor? MİT’in ve askeri istihbaratın işi nedir, görevi bunları öğrenip engellemek değil midir? Diğer konu ise seçim kazanmak uğruna bir ülkenin savaşa sürüklenmek istenmesi. Artık gözlerini nasıl bir oy hırsı bürüdüyse, bu nedenle insanların ölebileceğini, ülkenin Suriye bataklığına çekilip, yutulabileceğini bile hesaba katmıyorlar. Belli ki yolsuzluk suçlamalarından kurtulabilmek, soruşturmaları örtbas etmek, seçimden sonra TBMM açıldığında milletvekillerini savaş ile oyalamak her şeyden önce geliyor. Her şey iktidarın ve bugüne kadar korkusuzca yürüttükleri yağma düzeninin korunması için! Ne memleketin geleceği umurlarında, ne insanların hayatı! Yazının tamamı için tıklayın İsmet Berkan - Hürriyet Bir devletin sona erdiği an... Odada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler toplantı halinde. Toplantının konusu Suriye. Büyük ihtimalle çok yakın zamanda yapılmış bir toplantı bu; ve yine büyük ihtimalle ya Ahmet Davutoğlu’nun bakanlıktaki makamında veya onun Ankara’daki konutunda yapılıyor toplantı. Konuşmaların içeriğinden Hürriyet’in yayın ilkeleri nedeniyle söz etmiyorum; o yüzden içerikle ilgili görüşlerimi de yazmayacağım. Sadece şunu söylememe izin verin: Türkiye bir Suriye uçağını düşürdü diye veya Süleyman Şah Türbesi, hem Kaide, hem de Suriye’deki rejimle bağlantılı savaşan IŞHİD adlı örgütün tehdidi altında diye Türkiye, Suriye ile savaşa girecek kadar aklını kaçırmadı. Esas çirkin iddia olan, ‘Seçimi kazanmak veya kaybedileceği anlaşılan seçimi ertelemek için ülkeyi savaşa götürüyorlar’ şeklindeki eveleme-gevelemenin hiçbir mantığı yok. Çünkü ülkede ana muhalefet bile şu aşamada seçimi kazandığı iddiasında değil; iktidar partisi ise seçimi kazanacağına zaten inanıyor, daha fazla oy alma peşinde Yazının tamamı için tıklayın Melih Aşık - Milliyet Sırlar patladı! İçte dışta bir kez daha küçük düşmek için dünkü kasetten başka bir şeye gerek kaldı mı? Sanmıyoruz... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler bir odada Suriye’ye savaş senaryosunu konuşuyorlar. Yaptıkları konuşmalar dışardan dinleniyor. Youtube’a aktarılıyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Irak Şam İslam Ordusu IŞİD’e karşı operasyon durumunda yurtiçinde bombaların patlayacağını söylüyor “Sınır kontrol altında değil” itirafında bulunuyor. Bu sözleri dün YouTube aracılığıyla bütün dünya izliyor. Bu arada... CHP lideri Kılıçdaroğlu birkaç gündür TSK’yi Suriye’ye yönelik bir savaşa karşı uyarıyor. Anlaşılan ordu içinden birileri Kemal Bey’i uyarıyor... Dışişleri’nin bu olayı “alçakça bir casusluk faaliyeti” diye nitelemesi doğrudur. Ama dinlemelere karşı bu güvenlik zafiyetine ne demeli... Kimdir bu dinlemeciler? Neden yıllardır bir türlü yeterli önlem alınamadı? Bu komplo planlarının açıklanmasından sonra kimi nasıl bu devletinc ciddiyetine inandıracaksınız? Yazının tamamı için tıklayın Güneri Cıvaoğlu Milliyet “Rüyaymış” demek istiyorum! 17 Aralık’-tan bu yana olanlar için o söylemi her defasında hatırlıyorum. “Onlar dışarıdan, biz içeriden bu devleti yıkamadık...” Gerçekten dinledikleriniz, görüntülerle izledikleriniz art arda zihninizden bir film şeridi gibi aksın. Böyle bir “gerilim, korku, rezalet, dehşet, ihanet” senaryosu sinema dünyasında bile üretilemez. Ne gerçek, ne dublaj, ne montaj... Artık hepsi karıştı. Mide bulantısının dışa vurumu gibi akıyor. Tiksinti veriyor. YouTube’un da kapatılmasına neden olan son sesler ve tapelerin içeriğine girmem. Ama... Ulusal güvenliğimiz adına karanlık kuyulara yuvarlandım. Hem konuşulanlar için... Hem de bu “en özel, en kozmik, en hayati” toplantının bile dinlenebildiği bir ülkenin bireyi olmaktan dolayı... Gözbebeği devletimiz nasıl bu kadar korunaksız olabilir? “Ah ne safmışız” diye geçiştirilemeyecek “über zaaf...” Allah korusun Türkiye savaşta olsa, “en kritik, en kozmik harp planları” sapır sapır ortaya mı dökülecekti? Bu dinlemeyi yapanlar ve yayanlar asla tasvip edilemez. İç siyaset için yapılmış olsa bile Türkiye düşmanlarının keyifle avuçlarını ovuşturdukları bir servistir. Yazının tamamı için tıklayın Cengiz Çandar - Hürriyet Devletin iflas hali Tayyip Erdoğan’ın Van ve Diyarbakır konuşmalarını dinleyenler arasında mutlaka Farinelli filmini hatırlayanlar çıkmıştır. 1994 yapımı film, 18. yüzyılda yaşamış olan tarihteki en ünlü 'castrato' şarkıcının hayat hikâyesiyle ilgiliydi. Tayyip Erdoğan’ın bağırmaktan, günlerdir yüksek sesle ona buna, oraya buraya tehdit savurmaktan ve hakaret etmekten kısılmış sesi, tıpkı Farinelli’nin sesi gibi çıkıyordu. Van ve Diyarbakır konuşmalarını dinleyenler, kendisinin ne dediğinden ziyade, sesinin tınısından ötürü bir komedi stand-up’ı izledikleri duygusuna kapıldılar. Oysa, onun konuştuğu sıralarda, onun yönettiği Türkiye, belki de bugüne kadarki en büyük 'skandal'a tanık olmaktaydı. Tayyip Erdoğan o sesiyle 'yolsuzluk-hırsızlık lekeleri'yle kirlenmiş iktidarını devam ettirebilmek için çırpınır ve gülünç görüntüler verirken Türkiye devleti, tarihinin en 'acıklı' durumuna düşürülmüştü. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, Suriye’ye yönelik askeri harekâtın nasıl yapılacağı ya da yapılamayacağı üzerinde konuşuyorlar. En can alıcı hususların dile getirildiği 15 dakikalık bir bölüm, YouTube üzerinden internette. Her isteyen dinleyebiliyor! Yazının tamamı için tıklayın Orhan Kemal Cengiz - Radikal Zombi Türkiye Yolsuzluk, hırsızlık ve hukuk tanımazlık hikâyeleri dinleye dinleye ruhları derin bir aşınmaya uğramış benim de içinde olduğum bu zombilerin yanı sıra, bir başka zombi hikâyesi de hükümet taraftarları için yazılıyor. Hükümetin de kendi taraftarı zombilere bir şeyler vermesi gerekiyor. İşte o taraf için de şu bayraklı reklam filmi çıktı ortaya. Brad Pit’in World War-Z filminde, zombilerin Kudüs Duvarına tırmandıkları sahnenin birebir aynısı tekrarlanıyor AKP’nin reklam filminde. Aradaki tek fark, duvar yerine bayrak direğine tırmanmaları ve direğe tırmananların epey kanlı canlı görünmeleri. Ancak işte, öyle reklam filmiyle tatmin etmenin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış olmalı. Başka bir filmi koyuyorlar sahneye. El Kaide Suriye’den sözde tehdit ediyor, Süleyman Şah Türbesi'ndeki Türk bayrağı inecek, yoksa asarım keserim, diyor. Yazının tamamı için tıklayın Pınar Öğünç - Radikal Aynı eve mi döneceğiz Yaşadığımız öyle bir olağanüstü hal ki, insanda 'Artık eve dönsek' hissi uyanıyor. Ev neresi? Peki ya bu koku... Dün akşamüstü Başbakan’ın kökünü kazımaya yemin ettiği, türlü katakulliyle yerel seçim öncesi tabii yollardan girilemeyeceği de hissedilen Twitter’da, Milli Güvenlik Kurulu’nun acilen toplandığı konuşuldu. Belli ki etrafındaki haleden kimse uyarmaya cüret edememiş; Başbakan’ın kısık sesiyle, inatla mikrofon başına geçtiği Van mitingi, birkaç saat evvelinde ortaya salınan Suriye temalı ses kayıtlarını kısa süreliğine unutturmuştu ancak. Olağanüstü hal ilan edilebilir mi, anayasa askıya alınabilir mi diye soruyordu herkes birbirine. Seçim iptal edilebilir mi? Başbakanlık’ın açıklaması böyle bir toplantının söz konusu olmadığını söylüyorsa da işlerin bu noktaya dahi gelebileceği akıldan o kadar uzak durmuyordu. 'Bu katiyen olmaz' cümlesini kim gönül rahatlığıyla kurabiliyor ki şu ara, buna kim şaşırırdı. Belki de her şey daha net olurdu; bilirdik. 17 Aralık’tan beri dünya yüzünde başka numunesi olmayan bir olağanüstü hal yaşıyor aslında Türkiye. Kahvelerde, kafelerde, okullarda, evlerde konuşulan mevzular değişti. İnsanların tape peşinde uyku saati, dili, öfkesi, küfrü değişti. Gezi zamanından beri aslında, siyasetle kurduğu ilişki değişti. Şaşırma, mide bulantısından öğürme eşiği değişti. ‘Normal’i kaydı. Nereye bakacağını, önce neye sinirleneceğini, neyle neyi bağlayacağını bilemez oldu. Ruhen yorucu bir hal bu. Zaman geçtikçe insanda “Yeter artık eve dönsek” hissi yaratıyor biraz. Sanki başka bir yerdeyiz, kanepemizi özlüyoruz. Yazının tamamı için tıklayın Murat Yetkin - Radikal Buz gibi casusluk, yurdun kalelerine girilmiş Dışişleri Bakanlığı'ndaki gizli güvenlik toplantısını kaydedip yayımlamak yolsuzluk iddialarına benzemez; düpedüz casusluk faaliyetidir. Dün öğle saatlerinde internete düşen iki ses kaydı daha öncekilere hiç benzemiyordu. Kayıtlar çok gizli nitelikte bir toplantıdan alınmıştı. Toplantı, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılmıştı. Bakan Ahmet Davutoğlu’nun makam katının güvenli ortamında yapılmıştı. Tarih 13 Mart 2014 Perşembe. Konu, Suriye’deki tek Türk toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ne Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından yapılan saldırılar. Kriz var? Ne yapılacak? Müdahale mi edilecek? Nasıl edilecek Alternatif planlar konuşuluyor. Kriz toplantısına Bakan Davutoğlu başkanlık ediyor. Katılanlar MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu. Henüz daha geniş katılımlı toplantı için özel elektronik kormalı odaya geçilmemş; Bakanın makam odasında sohbet ediliyor. İşte dün, 30 Mart seçimine üç gün kala bu çok gizli toplantının kayıtları iki posta halinde internete sızdırıldı Yazının tamamı için tıklayın Deniz Zeyrek - Radikal Dışişleri'nde böcek avı İnternete düşen kaydın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Gürel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın 13 Mart günü Davutoğlu'nun odasında yapılan ön değerlendirme konuşmalarının kayıtları olduğu ortaya çıktı. İnternete düşen kaydın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Gürel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 13 Mart günü Davutoğlu’nun odasında yapılan ön değerlendirme konuşmalarının kayıtları olduğu ortaya çıktı. Bakan odasındaki 4’lü toplantının ardından toplantı salonuna geçilerek, MİT, Genelkurmay ve Dışişleri’nden yetkililerin katıldığı ikinci bir toplantı yapılmış. 13 Mart’ta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü Süleyman Şah Türbesi’nin etrafındaki bütün yerleşim yerlerini ele geçirince Ankara harekete geçmişti. İstihbarat, IŞİD’in Türkiye’ye “Üç gün içinde bayrağı kaldırın, yoksa saldıracağız” tehdidini içeren videoyu kaydettiği bilgisini de edinmişti. Bunun üzerine MGK’nın ‘Dış Güvenlik’ ile ilgili bölümündeki yetkililer toplantı kararı aldı ve Dışişleri’nde toplanıldı. Kayıttaki dört ismin yanısıra Genelkurmay Harekat Başkanı, Dışişleri ve MİT’ten Müsteşar Yardımcıları da toplantıda yeralmıştı. Toplantının hedefi, olası saldırı halinde krizin nasıl yönetileceğini ve önlemleri belirlemekti. Yazının tamamı için tıklayın Ezgi Başaran - Radikal Buradan OHAL'e gideriz Öğle saatlerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Feridun Sinirlioğlu ve Korgeneral Yaşar Güler'in Suriye hakkında yaptığı toplantının ses kayıtları internete düştüğünde herkes anladı. Neyi? Öğle saatlerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Feridun Sinirlioğlu ve Korgeneral Yaşar Güler’in Suriye hakkında yaptığı toplantının ses kayıtları internete düştüğünde herkes anladı. Neyi? Şunu: Nasıl korkunç bir durumun içinde olduğumuzu. Çünkü bu ses kayıtları gösteriyordu ki, bizi yönetenler bakkal hesabı yapar gibi Suriye’ye ‘girmeyi’ konuşuyordu. ‘Stratejik derinlik’ filan hak getire. Bölge ve şartları ortaokul coğrafya öğretmeni seviyesinde tartışılıyordu. Ve en fenası… Süleyman Şah Türbesi’nin bahane edilerek ‘gündeme iyi gelecek’ bir Suriye saldırısından söz edilmesi… Hatta ‘tüm Suriye meselesi omuzlarına yıkılan’ MİT müsteşarının bahaneye gerek yok, gireceksek hadise çıkararak (kuvvetle muhtemel canlara mal olarak) bahaneyi biz yaratırız demesi… Kirli ve tehlikeli bir devletin entelekti düşük sohbetinden bunları öğrendik. İyi de nasıl? Nasıl oldu da öğrendik? Yazının tamamı için tıklayın İbrahim Karagül - Yeni Şafak Bu millet sizi affetmeyecek! Vatan hainliğinin tanımı nedir, nasıl bir şeydir? Başka ülkeler adına, o ülkelerin istihbarat teşkilatları adına kendi ülkesinin sırlarını çalanlara, casusluk yapanlara, hırsızlara, ülke düşmanlarına nasıl davranılır? Kendi ülkesinin bütün mahrem alanlarına girip, bilgileri yayınlayanlara, yayınlamadan önce de bir takım yerlere servis edenlere, ülkesine ve milletine savaş açanlara ne yapılır? Vatan hainliğinin ve casusluğun cezası nedir? Tarih boyunca, hangi ülke olursa olsun, bu suçları işleyenlere neler yapılmıştır? Bunları bir düşünün... Düşünün de Türkiye'nin nasıl bir düşmanla karşı karşıya olduğuna bir kez bakın... Dün, Türkiye'ye karşı yapılan ihanet, Fransa'ya, Rusya'ya, ABD veya İsrail'e karşı yapılsa nasıl karşılık bulurdu? Hepsini kurşuna dizerlerdi. Bazıları da ortadan kaybolur yıllarca izi bile bulunamazdı. Bunları yapanlar, dünyada bu işlerin böyle yürüdüğünü bilmiyor mu? Yazının tamamı için tıklayın Emre Aköz - Sabah Paranoya halleri 2011 sonbaharından günümüze iki buçuk yıl geçti. Bu süre zarfında Başbakan Erdoğan ile GK Başkanı Org. Necdet Özel arasında bir gerginlik olduğunu duymadık. Mutlaka anlaşmazlıklar olmuştur ama kısa süre içinde uzlaştıkları belli oluyordu. Derken Türkiye hava sahasını ihlal eden Suriye askeri uçağı TSK tarafından düşürüldü... O arada Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt; fol yok, yumurta yok, Türkiye toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi'nin ('Saygı Karakolu'nun) boşaltılmasını istedi... Tabii Ankara da özetle 'Saldıran cevabını alır' dedi. Bunun üzerine muhalefeti oluşturan kesimler (CHP, MHP, BDP ve Cemaat medyası), 'Hükümet ülkeyi savaşa sokup, oylarını artırmak mı istiyor' diye ayaklandı. (Ara Notu: 'Ne alakası var' diyeceksiniz... Bağlantı şöyle: Tarih gösteriyor ki bir savaş durumunda vatandaşlar, hükümetin çevresinde toparlanıyor.) Yazının tamamı için tıklayın Mustafa Karaalioğlu - Star Baykal’ın kaseti, devletin sırları demokrasinin geleceği Sözü uzatmaya, komploya, dedikoduya hacet yoktur... Kaset, kayıt, dinleme, tape denilince akla kim, hangi grup geliyorsa Deniz Baykal’ın özel görüntülerinin bulunduğu videoyu çekip, servis eden de odur. Hiçbir kampanya bu gerçeği değiştiremez. Paralel medyanın kendini açık etme pahasına, elbirliğiyle yürüttüğü algı operasyonu beyhudedir. MHP yöneticileri ve milletvekillerinin aynı türdeki kayıtlarını çekip servis eden yapı da orasıdır. Dün, internete servis edilen ve Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı Suriye konulu strateji toplantısını dinleyip, tarihe eşi benzeri görülmemiş bir ihanet belgesi olarak geçiren güç de aynıdır. “Paralel yapı”nın demokrasimiz ve devlet sistemine yönelik tehdidi kelimelerle ifade edilecek boyutu geçmiştir. Bugün, nasıl olsa Tayyip Erdoğan’ı sıkıntıya sokuyor diye olup bitene alkış tutanlar da aynı tehditle karşı karşıyadır. Hepsinin özel hayatı yıllardır dinlenmiş, kaydedilmiş ve dosyalanmıştır. Cumhuriyet tarihinde bundan daha sistematik, daha sinsi, daha belden aşağı bir girişim yaşanmamıştır. Hedefe ulaşmak için, özel hayattan devlet güvenliğine kadar bütün kuralları ve bütün değerleri karalamayı, yıkmayı göze alan bir darbe girişiminden söz ediyoruz. Yazının tamamı için tıklayın Okay Gönensin - Vatan Kanıt açık, durum çok net Devletin en tepesi; Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Dışişleri Müsteşarı toplantıda. Konu Suriye. Suriye politikasının genel hatları da konuşuluyor, somut konular, “teknik” ayrıntılar da konuşuluyor. Ve bu toplantı dinleniyor, kayda alınıyor, siyaseti etkilemek amacıyla kullanılıyor. Dinleyenlerin ve yayanların amacı Hükümet’in Suriye konusunu seçim kaygısıyla belirlediğine inandırmak. Servis edenler, başlıkta bunu söylüyor. Söz konusu toplantı Dışişleri Bakanlığı’nda yapılıyor. Bu toplantıyı dinlemenin, kaydetmenin ve sızdırmanın adı dünyanın her yerinde “casusluk”tur. Yazının tamamı için tıklayın Can Dündar Cumhuriyet Sonuna Geldik Dışişleri Bakanı’nın odasının ve o odadaki savaş hazırlığının dinlenmiş oluşu, “ulusal güvenlik sorunu” filan değil, düpedüz kepazeliktir. Hem de öyle Youtube’u kapatmakla, Twitter’ı yasaklamakla, sert açıklamalar yapıp dayılanmakla örtbas edilemeyecek bir kepazelik... Camiye ayakkabıyla girdi yalanıyla gencecik çocukları linç ettirmeye kalkışan zihniyet, türbenin oraya, “Boş alana 8 tane füze attırır, savaş için gerekçeyi üretirim” diyebilmiş. Ve devlet dediğimiz kâğıttan kaplan, -hem de bunca dinleme skandalından sonra-, kendi karargâhını bile dinletmemeyi becerememiş. Hangi efelenen açıklama, hangi zavallı yalanlama, hangi kapatma, baskın, tutuklama, bu kepazeliği unutturabilir ki? Yazının tamamı için tıklayın Amberin Zaman - Taraf ‘Başka kayıtlar ve bir de kaset var’ Çarşamba günü birlikte Manisa’ya uçarken Baykal kaseti ile ilgili tapeleri ilk kez dinleyen Kılıçdaroğlu bu kez Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na ait olduğu iddia edilen ses kaydını bizimle birlikte dinledi. Bu tape’de adı geçen kişilerin Türkiye ile Suriye arasındaki savaşı körükleme planları yaptıkları öne sürülüyor. Kılıçdaroğlu’nun ilk tepkisi şöyle oldu: “Erdoğan’ın savaş kışkırtıcılığı yaptığını biliyorduk zaten. Bu kadar rezillik yaşanmadı. Eline kan bulaşmış. Kardeş kanı bulaşmış. Kana doymayan bir adam. Suriye’deki kana doymadı. Müslüman Müslümanı öldürüyor. Bu zevk duyuyor. Kana doymayan adam savaş kışkırtıcılığı ile ayakta durmaya çalışıyor. Defalarca uyardım Genelkurmayı da uyardım. Türkiye bu süreçte girerse sorumlusu Erdoğan’dır.” Yazının tamamı için tıklayın T24
Dışişleri Bakanlığı Dinlemesinde 'Fail Kesinlikle İçeriden'
Türkiye’nin olası Suriye savaşının tartışıldığı toplantıda konuşulanların internete sızmasının ardından Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan ‘böcek’ aramasında bir şey bulunamadı. Dışişleri’nden üst düzey bir yetkili, “Fail kesinlikle içeriden” dedi. Hürriyet’ten Deniz Zeyrek’in haberine göre; Süleyman Şah Türbesi ile ilgili güvenlik risklerinin konuşulduğu toplantının kayıtlarının sızması, Dışişleri Bakanlığı’nda alarma neden oldu. MİT’ten iki ekip, bakanlığın ilgili bölümü ile gün boyu toplantılar yaptı. Kaydın ‘böcek’ ile alındığı sonucuna varılsa da herhangi bir böcek bulunamadı. Hem Dışişleri hem MİT yetkilileri, sızıntının dış istihbarat örgütlerinden değil, ‘içerden’ olduğu konusunda hemfikir kaldı. Üst düzey katılımla gerçekleştirilen ön toplantının kaydedilip sızdırılmasının ardından dün Dışişleri Bakanlığı’nda tam anlamıyla sıkıyönetim ilan edildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’ya dönüşü beklenmeden Müsteşar Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu başkanlığında güvenlik toplantıları yapıldı. MİT, hem kaydın yapıldığı odada böcek incelemesi için hem de bakanlıkta bundan sonra yapılacak ‘kozmik’ toplantıların güvenliğinin sağlanması için iki ayrı ekip kurarak Dışişleri’ne gönderdi. Ekipler perşembe günü başlattıkları çalışmaları dün de sürdürdü. MİT ile ortak çalışmalara katılan Dışişleri’nden üst düzey bir yetkili, Hürriyet’in “Yabancı bir istihbarat örgütü olabilir mi” sorusuna, “Hayır, fail kesinlikle içeriden” yanıtını verdi. Söz konusu odanın kritik toplantılar nedeniyle yüksek güvenlikli bir yer olduğunu vurgulayan yetkili, alınan önlemlerin ancak içeriden aşılabileceğini savundu.‘BÖCEK’ BULUNAMADI Güvenlik kaynakları ise Bakan odasındaki aramada ‘böcek’in bulunamadığını, buna karşın kaydın yüzde 90 ‘böcek’le gerçekleştirildiği değerlendirmesinin yapıldığını vurguladılar. ‘Böcek’in bulunamamasının, yerleştiren kişiler tarafından kaldırılmış olmasına bağlandığını belirten bir yetkili, bunun da ancak odaya erişimi olan kişilerce yapabileceği yorumunu yaptı. Bu nedenle Dışişleri ile MİT’in ortak yürüttüğü araştırmada, listenin üst sıralarında son dönemde Davutoğlu’nun odasına erişimi olan çalışanlar yer aldı.“CAN GÜVENLİĞİ MESELESİ” Dışişleri’nden alınan bilgiye göre, kayıtların yapıldığı ön görüşmenin ardından, yine Dışişleri Bakanlığı’nda ‘Mini MGK’ niteliğinde geniş katılımlı bir toplantı daha yapıldı ve Süleyman Şah Türbesi’ne ilişkin önemli kararlar alındı. Söz konusu kararlar hala yürürlükte. Ön toplantıdaki konuşmaların kamuoyuna yansımasının Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik uygulanan güvenlik konseptine zarar verdiğini belirten üst düzey bir yetkilinin sözleri şöyle: “Mesele 48 Mehmetçiğin can güvenliği meselesi. Sızıntı ile Türkiye’nin El Kaide ve IŞİD’e bakışı bütün çıplaklığıyla deşifre oldu ve bu, teröristlerin Türkiye konusundaki saldırganlığını ve intikam isteklerini artıracaktır.”TSK KIRMIZI ALARMDA Dışişleri yetkilisi, toplantının yapıldığı tarihten bugüne dek Süleyman Şah Türbesi çevresinde IŞİD’in varlığının arttığına da dikkat çekti. Askeri yetkililer ise kaydın sızmasının ardından TSK’nın alarm seviyesini ‘kırmızı’ya çıkardığını, tedbirlerin ‘önleyici’ bir yaklaşımla artırıldığını bildirdiler. Zete
‘Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ Sahiplerini Buldu
Bu yıl 17’ncisi düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yarışması’nda kazananlara ödülleri bugün verildi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek salonunda düzenlenen etkinlikle ödüller sahiplerine verildi.Jürisini, Ahu Özyurt, Belma Akçura, Celal Başlangıç, Elif Ilgaz, Elif Yılmaz, Fikret İlkiz, Göksel Göksu, Hüseyin Aykol, Kanat Atkaya, Mehmet Güç, Mete Çubukçu, Murat İnceoğlu, Muzaffer Özkurt, Nazım Alpman ve Neşe Düzel’in oluşturduğu Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, bu sene geçen senelerden farklı olarak iki ‘Jüri Özel Ödülü’ verdi.Metin Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan tarihinde verilen ödüller öncesinde Gazeteci Ragıp Duran, Akademisyen Esra Arsan ve Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek’in konuşmacı olarak katıldığı ‘İktidar kıskacında medya’ isimli bir panel düzenlendi. MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKI DEĞİŞMEDİPanelde ilk olarak konuşan Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek, Metin Göktepe’nin öldürüldüğü zaman ile bugün arasında aslında çok büyük fark olmadığını belirtti. Basın üzerindeki baskıların hala devam ettiğini ifade eden Zeyrek; “Baskı araçları sadece iktidar ile sınırlı değil. Onların ulaşabildiği her yerden geliyor. Bir mahkeme kararını yazdığınızda yargı kararını etkileme suçlaması ile yargılanabiliyorsunuz. 301.maddenin gazeteciler üzerindeki baskıları olduğu gibi duruyor” şeklinde konuştu. Gazetecilerin ‘gizliliği ihlal’ suçlaması ile oldukça fazla karşılaştığını hatırlatan Zeyrek, “Bizim görevimiz halkın haber alma hakkını yerine getirmek. Halkın haberinin olmadığı olayların çoğunluğu ise zaten gizli kapılar ardından gerçekleşiyor. Bizim bunları bulup ortaya çıkarmamız hala büyük baskılar ve davalar ile karşılaşmamıza neden oluyor” dedi. Bu baskıların devletin kıskaçları olduğunu aktaran Zeyrek bir de bunların dışında iktidardan iktidara dozu değişen baskılar olduğunu ve bunun bazen bir telefon ile bazen de medya sahiplerinin değiştirilerek gerçekleştirildiğini belirtti. Zeyrek son olarak ise yeni dönemde ortaya yeni ‘gazetecilerin’ çıktığını ve bunların meslektaşlarını baskı altına almaya çalıştığını vurguladı.HER ÜLKE LAİK OLDUĞU GAZETEYİ ÇIKARIRGazeteci Ragıp Duran ise konuşmasına ünlü Fransız gazetesi Le Monde’nin kurucusu Hubert Beuve-Méry'nin ‘her ülke layık olduğu gazeteyi çıkarır’ sözüne atıfta bulunarak başladı. Star Yeni Akit ve Sabah gibi gazetelerin ancak bu ülkede çıkabileceğini aktaran Duran aynı şeyin gazeteciler içinde geçerli olduğunu söyledi. Kendisinin Hürriyet’te çalışırken önemli bir köşe yazarının yazısını İngilizceye çevirerek Times gazetesine okur mektubu olarak gönderdiğini aktaran Duran o yazının mektup olarak bile yayınlanmadığını belirtti. Ortaya çıkan tapeler ile birlikte ‘gazeteciler’in gerçek yüzlerini gördüklerini ifade eden Duran, Başbakan ve patron önünde eğilip bükülen gazetecilerin Avrupa’da Gazeteciler Cemiyetinde bile ihraç edileceğini söyledi. Tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye tarihinde bir direniş ve mücadele geleneği olduğuna dikkat çeken Duran, Yunus Emre’den, Metin Göktepe’ye oradan Gezi’ye, umutlarının bu direniş geleneğinde olduğunu söyledi. KAMUDA BİR İKTİDARA İNANMA SÖZ KONUSUAkademisyen Esra Arsan ise özellikle Gezi Direnişi ve 17 Aralık sonrası gazeteciliğe dair ortaya çıkanların, gazeteci olmak isteyen gençleri olumsuz etkilediğine dikkat çekerek gençlerin kendisine ‘hocam biz neden gazeteci oluyoruz? Baksanıza zaten gazetecilik yapılmıyormuş’ dediğini aktardı. Medya İktidar ilişkisinin yapısında önemli değişikler olduğunu söyleyen Arsan “Gücün nasıl algılandığına dair kavram farkları var. Kamu ve halkta bir iktidar sevicilik mevcut durumda. Kamu gerçeği öğrenme ile iktidara güvenme arasındaki karşıtlıkta iktidarı seçiyor. Bir tarafta ülkeyi 5 yıl yönetecek olan ‘patrona’ hiçbir şey denmemesi gerektiğini düşünen bir kitle ve halk var diğer tarafta ise Gezi’de ve Berkin Elvan’ın cenazesinde sokağa çıkan bir halk var” dedi. Arsan bu ikilemde basının rolü olduğuna da vurgu yaptı.Yapılan panelin ardından ise Metin Göktepe Gazetecilik ödülleri 17. kez sahiplerini buldu. Ödül töreninde kısa bir konuşma yapan Evrensel Kültür Dergisi Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu ödül alan gazetecilerin Metin Göktepe gazetecilik ödüllerine değer kattığını, Metin Göktepe Ödüllerinin de gazetecilere değer katacağını dile getirdi. HABER DALINDA ÖDÜLÜ İDRİS EMEN ALDIBu sene ‘yazılı haber’ dalında ödül 29 ve 30 Eylül 2013 tarihlerinde Radikal gazetesinde yayımlanan ‘Çocuklarımızı kurtarın/Artık çok geç dönemem’ başlıklı haberiyle İdris Emen, Gazeteci Deniz Zeyrek’in elinden aldı. GÖRÜNTÜLÜ HABER DALINDA ÖDÜLÜ EZGİ CANKURTARAN ALDI‘Görüntülü haber’ dalında ise ödülü CNN Türk’te 28 Şubat 2014 tarihinde yayımlanan ‘Dilan Alp marjinal değilmiş’ adlı haberiyle Ezgi Cankurtaran Evrensel Kültür Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu’dan aldı. FOTOĞRAF ÖDÜLÜ SERKAN OCAK’A‘Ben sizdenim amirim’ adlı fotoğrafıyla Serkan Ocak’ın kazandığı Fotoğraf Ödülü’nü ise Gazeteci Ragıp Duran verdi. KIRMIZILI KADIN FOTOĞRAFI İLE OSMAN ÖRSAL’A ÖDÜLBu sene iki tane verilen Jüri özel ödülü’nün ilkini ise Gezi Parkı direnişinin simge fotoğraflarından olan ‘Kırmızılı Kadın’ fotoğrafı kazandı. Reuters muhabiri Osman Örsal’ın ödülünü ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Göksu verdi. İKİNCİ ÖZEL ÖDÜL MELDA ONUR’Aİkinci Juri Özel Ödülü ise 18 Mart tarihinde mecliste dört bakan hakkında görülen fezlekeleri canlı yayın ile halka duyuran Melda Onur’un oldu. Melda Onur ise ödülünü Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’den aldı. YEREL GAZETECİLİK ÖDÜLÜ VEDAT GÖKÇAY’INBu yılın yerel gazetecilik ödülü ise Büyük Torbalı gazetesinde 7 Ocak 2014 günü yayımlanan ‘Arşiv evrakları yakacak oldu’ başlıklı haberiyle Vedat Gökçay’a gitti. Gökçay ödülünü Metin Göktepe’nin ablası Meryem Göktepe’den aldı. Evrensel
Erdoğan ile Gül Yol Ayrımında mı?
Türkiye yerel seçimlerin ardından Ağustos ayında gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi. Henüz bir aday ortaya çıkmadı. Gözler, Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi gelecekleri konusunda alacağı kararı çevrildi. Bugün Cumhurbaşkanı Gül'den gelen 'Bugünkü şartlarda gelecek için siyaset planım yok' mesajı sürece ilişkin en önemli çıkışlardan biri olarak görülüyor. Peki Cumhurbaşkanı'nın bu çıkışı ne anlama geliyor? Erdoğan ve Gül yol ayrımına mı geldi yoksa karşılıklı nabız mı yoklanıyor? Başbakan Erdoğan, Gül'ün sözleri konusunda şimdilik 'Cumhurbaşkanı'nın söylediklerini duymadım. Gül'ün ağzından duymadıkça yorum yapamam' demekle yetindi. Siyasi analistler ve konuya en yakın gazeteciler ise bu mesajları The Wall Street Journal Türkiye için yorumladı. ÇANDAR: GÜL AKP İÇİNDE MÜCADELEYE GİRMİYOR Radikal Yazarı Cengiz Çandar: Cumhurbaşkanın açıklamasından kafasında bir başbakanlık görevi olmadığı, bu projeyi düşünmediği sonucunu çıkarıyorum. AKP içerisinde bir mücadeleyi istemediği görülüyor. Özellikle 'devletin bütün kademelerinde görev aldım, bundan büyük gurur olmaz' diyor. Kendisi zaten başbakanlık da yaptı. Ancak buradan 'Cumhurbaşkanlığına devam etmem' mesajı çıkarmamak gerek. Açıklama, Başbakan Erdoğan'ın görevine devam etmesi durumunda 2015'e kadar cumhurbaşkanlığına devam etmesi için formül bulunmasına kapıyı açık bırakıyor. “Cumhurbaşkanın açıklamasından kafasında bir başbakanlık görevi olmadığı, bu projeyi düşünmediği sonucunu çıkarıyorum” Cengiz Çandar ZEYREK: GÜL KARARI PARTİ İLE ALACAK Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek: Bence Abdullah Gül, AKP ve Başbakan ne derse kabul edeceğini kabul etmiş oldu. Dolayısıyla alacağı kararı tek başına değil, parti ile alacağı mesajını verdi. Siyasi olarak Cumhurbaşkanlığından ayrılırsa siyaset yapmayacağını söylemedi. Ancak parti ve Başbakan kendisini aday göstermez ise bunu da kabulleneceğini belirtmiş oldu. “Gül, AKP ve Başbakan ne derse kabul edeceğini kabul etmiş oldu” Deniz Zeyrek-Hürriyet MÜDERRİSOĞLU: GÜL 3 ÖNEMLİ MESAJ VERDİ Sabah Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu: Cumhurbaşkanı Gül, 'Gelecekte ilgili siyaset planım yok' açıklaması ile üç önemli mesaj vermiş oldu. 1'incisi; reel politiği görüyor ve şartları kabul ediyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı bir hareketin içinde olmam. Muhalif odakların Çankaya adaylığına soyunmam. İkincisi; imkan olursa bir dönem daha Cumhurbaşkanı olarak devam etmek isterim. Üçüncüsü; sıcak siyasete dönmeyi düşünmüyorum. Ama ileride bana ihtiyaç olursa 'görevden kaçmam!' “Gül reel politiği görüyor ve şartları kabul ediyor” Okan Müderrisoğlu-Sabah BAYRAKÇI: SİYASİ MERCİİ BEN DEĞİLİM MESAJI VERDİ Sonar'ın Başkanı Hakan Bayrakçı: Gül'ün açıklaması bütün ne yaptığını bilen siyasetçilerin zaman zaman yaptığı 'Aday değilim' ya da 'Siyaset düşünmüyorum' açıklamaları ile örtüşüyor. Açıklamalar bu yönde olsa da aşırı bir talep gördüklerinde siyasetçilerin 'Arkadaşlarımız bizi göreve çağırdı. Mecbur olduk' diyebilirler. Bazen gerçekten mecbur da olabilirler. Gül'ün sözlerinin içinde 'Benim bir mücadelem ve hırsım yok. Bir anlamda da bu durumda siyasi anlamda bir karar mercii değilim' mesajı da var “Gül herkese 'kendimi yıpratacak polemiklere girmiyorum. Sağlıklı bir proje, bir formülle gelirseniz olabilir' diyor” Hakan Bayrakçı-Sonar Cumhurbaşkanı Gül burada 'Başbakan bu gibi konularda birinci derece yetkili. Bu gerçek karşısında Cumhurbaşkanlığı da yapmış birisi olarak kendimi yıpratacak polemiklere girmiyorum. Sağlıklı bir proje, bir formülle gelirseniz o durumda mecburiyet olabilir. Ama ben bir hedef, niyet ve plan içerisinde değilim.' diyor. Bana göre gerçekçilik içeren bu mesaj hem Erdoğan ile ilgili hem de kendi çalışma arkadaşlarıyla ilgili iyi niyetli bir tavır içeriyor. Ayrıca bu sözler cumhurbaşkanlığı yapan birine yakışıyor AĞIRDIR: ARALARINDAKİ İLİŞKİ YOL ARKADAŞLIĞI Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında bir kırılma beklemiyorum. Aralarındaki ilişki yol ve gönül arkadaşlığı… Geleneksel siyasetten bakarak anlaşılacağını sanmıyorum. Sayın Gül ve Erdoğan şu anda medyaya verdikleri mesajlar ile yapacakları görüşme öncesinde pozisyon alıyorlar. Bu süreç, partide bir kırılma ya da yol ayrımına yol açmaz. Aralarında oy ve rol dağılımı konusunda uzlaşma aranacak. “Sağduyulu bir değerlendirme yapan Erdoğan'da Gül ile uzlaşma arayacaktır” Bekir Ağırdır-Konda Gül'ün siyasetin dışına çıkması veya emekli olması mümkün değil. Yaşı ve siyasi hedefleri belli. Tayyip Erdoğan ise Köşk'e çıktığında yine yüksek oylar alan bir parti istiyorsa Abdullah Gül'e ihtiyacı olduğunu biliyor. Dolayısıyla sağduyulu bir değerlendirme yapan Erdoğan'da Gül ile uzlaşma arayacaktır. wsj.com.trKERİM KARAKAYA AYŞEGÜL AKYARLI GÜVEN
5 Soruda Yeni CHP'nin Şifreleri
CHP'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Yerel seçim sonuçlarının özeleştirisini yapacağız' sözünün sonuçları gelmeye başladı. Parti'de 6 MYK üyesi gitti. Yerlerine yeni isimler geldi. Peki yeni CHP'nin eskisinden ne farkı olacak? Gidenler ve gelenler neyi temsil ediyor? CHP'nin yeni Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Hürriyet Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ve CHP'ye yakın iki kaynak The Wall Street Journal Türkiye'ye bu soruların cevaplarını açıkladı. 1)CHP'deki değişim neden yaşandı? CHP'nin il genel meclisinde yüzde 26.1'de kalan oy oranı hedefi yüzde 30 olan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu tatmin etmedi. Aday belirleme sürecinde zaman zaman aday belirleme komitesi ile gerilimler yaşadığı iddia edilen Kılıçdaroğlu, sonuçlardan memnun kalmayınca faturayı bu komiteye kesti. CHP'nin oylarını olumsuz etkileyen 'Tatava yapma bas geç' tavrı, Antalya'daki kayıp bu değişime yol açtı. CHP'de '5'li Komisyon' olarak bilinen 'Aday Belirleme Komisyonu' üyelerinin beşinden dördünün MYK dışında kalmış oldu. Adnan Keskin, Umut Oran, Bihlun Tamayligil ve Gökhan Günaydın bulundukları görevden alındı. Bülent Tezcan ise MYK'daki yerini koydu. 2)Aday belirlemede eksik kalan yönler nelerdi? Kim neden gitti? CHP'de yerel seçimler için aday adaylık sürecinden geçmiş bir kaynak CHP'deki yanlış aday seçim sürecini sadece belediye başkan adaylıkları için geçerli olmadığını söylüyor. İl ve ilçe meclis üyeliklerinde genel merkezin ve komitenin yeterince etkin olmadığı, meclis üyesi adaylıklarında söz sahibinin daha çok il ve ilçe başkanlarının olduğu söyleniyor. Belediye Başkan adaylarında ise daha çok Adnan Keskin'in karar verici olduğunu ifade eden bir diğer Belediye Başkan aday adayı, ' Gökhan Günaydın'ın yeterince etkili olamadı. Adaylıklar sürecinde aslında korumak istediklerini korumak için yeterince çaba sarf etmedi' yorumu getiriyor. Umut Oran ise MYK'dan ayrılan bir diğer isim. O da aday belirleme komitesinde yer alıyordu. Oran CHP'de taşeron işçiliği kaldıran, il ve ilçelere dağıtılan bütçe konusunda bir formül geliştiren isim olarak tanınıyordu. CHP tabanı artık MYK üyeliğinde yer almayan bu isimlerin partideki gelecekleri konusunda alacakları kararı merakla bekliyor. Umut Oran'ın cep telefonu kapalı, Gökhan Günaydın ise telefonlarına cevap vermiyor. 3)Gürsel Tekin'in Genel Sekreter olması ne anlama geliyor? CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin artık partinin Genel Sekreteri oldu. Tekin'in Genel Sekreterlik koltuğuna oturmasıyla birlikte partide yeniden Baykal - Önder Sav modelinde olduğu gibi güçlü genel sekreter modeline geçileceği konuşulmaya başlandı. Ancak parti içinden şu anki tüzüğün güçlü genel sekreterliğe izin vermediğini, tüzüğün değişmesinin de ancak kurultay aracılığıyla olabileceğini söyleyenler de var. 2010 yılında CHP'de genel sekreterlik sembolik bir makama dönüştü. Sol partilerde öne çıkan güçlü genel sekreter modeli yerini MYK'ya bıraktı. Artık partide teşkilattan sorumlu bir genel başkan yardımcısı var. Ama bu zaman zaman Genel Sekreter'in rolünü güçlendirmesine engel teşkil etmeyebiliyor. Örneğin ANAP'ta bu yaşanmıştı. Genel sekreterlik sembolikti ama Mustafa Taşar o makamı öyle hareketlendirdi ki partinin en popüler ismi haline geldi. Gürsel Tekin pasif olmaz aktif bir çalışma sergilerse tüzük değişimi olmadan ön plana çıkabilir. Ama Deniz Zeyrek 'Güçlü genel sekreterliği zor görüyorum' diyor. “O arkadaşlar da Genel Sekreter yetkisinde nelerin değişeceğini önümüzdeki günlerde görecekler' diyor” Gürsel Tekin Gürsel Tekin ise bu konuda daha iddialı. Tekin tüm bunların Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun yetkisinde olduğuna dikkat çekiyor. Parti içinden güçlü genel sekreter formülünün gerçekleşme ihtimalinin zor olduğunu söyleyenleri hatırlattığımız Tekin 'O arkadaşlar da Genel Sekreter yetkisinde nelerin değişeceğini önümüzdeki günlerde görecekler' diyor. Yeni CHP kavramını ilk ortaya atan ismin kendisi olduğunu ifade eden Tekin partideki genel sekreterlik tarzını 'Şimdi o kavramın içini dolduracağım. Çünkü bu değişimi anlamlı buluyorum. Önümüzdeki dönemlerde CHP'nin tüm toplumsal eylemlerde ne kadar aktif olduğunu göreceksiniz' diyor.' 4)MYK'ya yeni gelenler kimler? Gelenler arasında temsil açısından önemli bir denge gözeltilmiş. Veli Ağbaba Artık MYK'da yerel yönetimlerden sorumlu. Daha aktivist bir ekipten geliyor. Deniz Zeyrek'e göre onun yerel yönetimlerden sorumlu olması CHP'nin sola verdiği önem açısından önemli. 'Ağababa iktidara gidiş yolu olarak görülen yerel yönetimlere gençlik aşısı oldu' yorumu yapılıyor. Burhan Şenatalar Sosyal Politikalardan sorumlu MYK üyesi. 10 Aralık hareketinden. Yeni CHP'nin arka planındaki önemli yapılardan biriydi bu hareket. Seyhan Erdoğdu Parti için eğitimden sorumlu MYK üyesi. Sosyal demokrat yanı güçlü bir isim. Aytun Çıray STK ve Mesleki Kuruluşlardan sorumlu üye. DYP kökenli. Kılıçdaroğlu'nun son dönemde partiye kattığı merkez sağ grubun temsilcisi. Bu merkez sağ stratejisinin devam edeceğinin önemli bir göstergesi. 5)Bu değişim Kılıçdaroğlu açısından ne anlama geliyor? Kılıçdaroğlu son kurultayda meclis oluşurken kendi damgasını vuramamıştı. Parti meclisinden bir MYK oluşturdu. Çok da seçeneği yoktu. Ama bu hareket ile Kılıçdaroğlu lider gibi davrandı. Bu değişim Kılıçdaroğlu'nun liderlerliğini pekiştiren bir güç gösterisi olarak görülüyor. Ayşegül Akyarlı Güven | WSJ Türkiye
Bakan Faruk Çelik 4 Gün Sonra Soma Yolunda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, büyük bir facianın yaşandığı Soma’ya bakanlığın teftiş kurulu başkanının öncülüğünde, daha önce hiç Soma’daki madenlerde görev yapmamış müfettişlerden oluşan bir heyetle gitti. Çelik, müfettişlerin Soma’daki madencilerle de tek tek görüşeceğini belirterek bütün işçilere, “Patronlardan korkmayın, yanlışlıkları anlatın” çağrısı yaptı.  Hürriyet Ankara temsilcisi Deniz Zeyrek'in haberine göre, kanser olduğuna ilişkin iddiaların gündeme getirilmesi üzerine Çelik, “Tahliller test amaçlıydı, temiz çıktı, kanser değilim. Testlerin zamanlamasını doktorlar belirledi. Bu nedenle Ankara’dan ayrılamadım” dedi. Deniz Zeyrek | Hürriyet