onedio
Görüş Bildir

Dayı Haberleri

Dayı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Dayı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Küçükken İzleme Gafletine Düşüp Üzerimizde Çocukluk Travması Yaratan Dizi Sahneleri!
Hepimiz bir zamanlar 'masum' bir şekilde televizyonun karşısına geçip, 'Aa, bu dizi eğlenceliymiş' diye başlayan ama birkaç dakika içinde 'Ben neden bunu izliyorum?' diye sorguladığımız o sahneleri yaşadık, değil mi? Çocuk aklımızla anlam veremediğimiz o anlar, bizi bir süreliğine çocuk olmaktan çıkarıp 'Hayat bu kadar acımasız mı?' dedirtti. Korku, şok ve biraz da travmatik komediyi harmanladığımız bu içerikte, o günlere geri dönüyoruz. Uyarıyoruz: Şimdi gülsek de o zaman ağlamış olabiliriz!
İzlerken Çok Kınadığımız Sevilen Dizi Çiftlerinden Almamız Gereken 20 İlişki Dersi
Kıskançlık, yanlış anlamalar, gereksiz ayrılmalar... İzlerken saç baş yolduran dizi çiftlerimizi hem çok seviyor hem de pataklamak istiyoruz. Ama daha da önemlisi onları ekranda izlerken arkalarından dilimizi tutamayıp bir güzel saydırıyoruz. Hayatınızda o çok kınadığınız dizi çiftlerimizinki gibi bir ilişki istemiyorsanız alt metni iyi okumamız gerek. Gelin, sevilen dizi çiftlerinden almamız gereken ilişki derslerine bir bakalım! Ve mümkünse dediklerini yapıp, yaptığını yapmayalım!
19 Maddede Amca ile Dayı Karşılaştırması
Burada listelenen bilgiler tamamen genel bir esinlenmenin ürünüdür. Elbetteki herkesin dayısı ve amcası bu kalıplara uymak zorunda değil. Türk ataerkil aile yapısını, gelenek ve göreneklerini, yaşam biçimlerini, vs. göz önüne alarak bir genelleme yaptık ve ortalamasını aldık. Belki bizim amcanın özellikleri diye verdiklerimiz şeyler sizin dayınıza uyuyor, o zaman siz listeyi ters çevirip okuyun, tuttuğunu göreceksiniz.
Pazarınız Gerçekten Büyük mü? Yoksa Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?
Her girişimci ürününün büyük bir pazar için yaratıldığına inanmak ister. Bazen de bu konuda kendimizi aldatır, moralsizliğin dibine vurduğumuzda rekabet ettiğimiz markaları düşünüp ayakta kalmaya çalışırız. Girişimcilerden sık sık, “rakibimiz Twitter, 7.2 milyon kullanıcı var Türkiye’de, pazar baya büyük!” veya gerçekten işe yarayan fonksiyonel bir ürünle çıkageldiklerinde; “herkes zaman kazanmak ister- kesinlikle virüs gibi yayılır bu, herkesin ihtiyacı var!” benzeri sözleri duymanız mümkündür. Hatta bazen daha kötüsü olur; pazar payı büyük iki marka ya da şirketi kendilerine model olarak seçip, ikisini bir serviste birleştirmek gibi fanteziler kurma eğilimleri yüksektir. Buna örnek; Facebook ile Gittigidiyor’u birleştirip, “sadece GG satıcıları için sosyal ağ kuralım, ikisi de çok büyük siteler, bizimki daha büyük olur!” gibi düşüncelerdir. Peki size soruyorum; bu kendi kendine gelin güvey olmak değil de nedir? Büyük pazarları hedeflemekte hiçbir sakınca yok, hatta küçük ve “yeni” pazarlara göre bu yaklaşımın daha kullanışlı olmasının bir nedeni var : mevcut talep. Mevcut büyük bir pazarı hedeflemek yeni bir şeyi kullanıcıya anlatmaya çalışmaktansa, bir an önce rekabetin ortasına zıplama şansı verir. Veya küçük bir pazarda spesifik müşterilerinizi bulmaya uğraşmak yerine, çabalarınızı ve maliyetlerinizi, büyüme üzerine odaklayarak, çok daha kolay şekilde ürününüzü ulaştırma olasılığı sağlar. Bu yaklaşımın olumsuz tarafı ise, direk olarak kendinizi rekabetin içinde bulmanız ve halihazırda pazarda bulunan oyunculardan iyi olmak zorunda olmanızdır. Ama girişimci karakterler, bunu sıkıntı vermekten çok eğlendirici bulacaktır. Sonuçta cıva gibi girişimleriniz, koca koca hantal firmalardan daha hızlı hareket edebiliyor değil mi? Müşterilerinize Sorun “Hangi marka X kullanıyorsun?” sorusunu formül olarak kullanırsanız, müşterinize kolaylıkla pazarınıza dair soru yöneltebilirsiniz. Büyük bir pazarın geçerliliğini test etmek için; hedef kitlenize mensup ve müşteriniz olabileceğini düşündüğünüz 20 kişiye “Hangi marka X kullanıyorsun?” diye sorduğunuzda, birçoğu sorunuzu direkt olarak cevaplayacak ve X’in ne olduğunu tanımlayacak kadar bilinçli olacaktır. Örneğin insanlara, “hangi marka araba kullanıyorsun?” diye sorduğunuzda hemen cevabını alırsınız. Ya da “hangi marka ayakkabı giyiyorsun?” sorusunu sorduğunuzda aynı şekilde cevabı saniyeler içinde verecektir potansiyel müşteri. Bu soruyu kendi pazarınızın geçerliliğini test etmek için sorduğunuzda; “O ne ki?” gibi bir tepkiyle karşılaşıyorsanız, muhtemelen hayali bir pazara hitap ediyorsunuz. Bu durumda da genelde kendinizi “yeni bir pazara” hitap ettiğinize inandırarak, ürününüz için mevcut bir pazar olmadığı gerçeğini es geçersiniz. Büyük bir pazarın bundan daha güçlü bir işareti ise, “araba” ve “ayakkabı” örneklerinde olduğu gibi, tüketicinin X’i, “sizi bir noktadan diğerine daha kısa zamanda götüren araç” ya da “ayaklarınız perişan olmadan yürüyüş ve koşu yapabileceğiniz giyecek” gibi tanımlamalardan ziyade, belirli bir ürün kategorisine sokabilmesidir. Bu anlamda, büyük bir pazarda oynamak istiyorsanız, ürününüzün bir kategoriye ait olduğundan emin olun. Kendinizi “benim pazarım çok yeni, ben ilkim” diye kandırmayı bırakın. Diğer bir konu ise, eğer müşteriniz ürün kategorinize aşinaysa, bir soru yöneltildiğinde, pazardaki diğer markalar ve ürünler hakkında da size bilgi verebilecek, hatta bu markaları karşılaştırabilecek düzeyde olacaktır. Örneğin onlara “kola” hakkında bir soru sorduğunuzda, tüketici bir sürü marka ismi söyleyecek ve Coca Cola ile Pepsi’nin rekabetinden ve diğer markaların eksiklerinden bahsedebilecektir. Bu da tüketicinin ürün kategorisindeki oyuncular hakkında ne düşündüğü konusunda size fikir verecek, genel geri bildirim kola’nın sağlıksız olduğu yönündeyse, belki de “sağlık açısından zararsız gazlı içecek” markanızı piyasaya sürebileceksiniz. Teknolojiyi Kullanın Pazarınızı doğrulamak hususunda, kullanabileceğiniz dijital yöntemler de mevcuttur. “Hangi marka X kullanıyorsun? ” sorusunun cevabı pek tabi Google Trends sorgusuyla alınabilir. Potansiyel müşterinizin sizin kategorinizde arama yapıp yapmadığını ve bu konuda neyi merak etmesi gerektiğini dahi bilmesi, ürünü geçerli kılma noktasında değerli verilerdir. Örneğin, “led TV” ile ilgili yüzbinlerce arama olduğunu ve milyonlarca insanın Led TV’nin ne olduğunu bildiğini görmeniz saniyelerinizi alır. Halihazırda ihtiyaç olduğunu bildiğiniz bir pazara girmek istemez misiniz? İlk telefonlara “konuşma telgrafı” ve ilk arabalara “atsız taşıtlar” dendiğini biliyor muydunuz? Önemli olan bu ürünlerin, daha sonradan ne kadar büyük icatlar olduğunu anlaşılması değil, iş anlamında, zamanın değerlerine bağlı kalarak, tüketicinin beklentilerini geleneksel düzeyde karşılamasıydı. Zaten mevcut olan bir pazarda sadece bir “yenilik” getirdiğini iddia eden mucitler, kendi ürün kategorilerini ve işin rekabet boyutunu ancak birkaç yıl geçtikten sonra belirleyebildiler. Yani deyim yerindeyse, köprüyü geçene kadar “ayıya dayı dediler.” Buna diğer harika bir örnek ise Apple’dır. Bir kategoriye yenilik getirmenin, en az yeni bir tanesini oluşturmak kadar önemli olduğunu tüm dünyaya göstermiş bir markadan bahsediyoruz. Dünyaya tamamen yeni bir icat kazandırmak harika bir fikir ve motivasyon kaynağı olsa da, Apple örneğinde açıkça gördüğümüz üzere, halihazırda mevcut laptop, mp3 player, cep telefonu, müzik yazılımı gibi ürünleri yeterince yenilikçi bir yaklaşımla ele alıp, farklı bir boyuta taşıdığınızda, insanlar için tamamen yeni bir kategori oluşturma şansını elinizde tutarsınız. Ve bunu insanların ağzını açık bırakacak şekilde gerçekleştirmeniz sadece vizyonunuzla doğru orantılıdır. 10 yıl öncesine dönelim, akıllı telefonun ne olduğunu biliyor muydunuz? Sonuç olarak, mevcut bir ürün kategorisinde çalışmayı, kopyalamak veya taklit etmekle eşdeğer tutan girişimciler, mevcut bir ürünü Apple’ın yaptığı gibi iyileştirmeyi denemeli ve nereye gideceğini görmelidir. Hedef kitlenizin anladığı bir pazara sahip olup olmadığınızı bilmek öncül görevinizdir. Kitleniz, ürününüzün ne olduğunu anlamazsa, ve bunun diğer mevcut olan ürünlerle karşılaştırmasını yapamıyorsa, kabul edin ki yeni bir pazardasınız. Bu da tamamen farklı strateji ve taktikler gerektiren zorlu bir yolda olduğunuz ve ürününüzü tanımak için çabalamanız gerektiği anlamına gelir. Her iki şartta da, işe tam olarak işin neresinde durduğunuzu çözerek başlayın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Okul Gezilerinden Akıllarda Kalan 29 Facia
Yaz tatilinin ucunun gözüktüğü şu günlerde, okullar ülkenin dört bir tarafına geziler düzenliyor. Öğretim hayatımız boyunca hepimiz en az bir kez okul gezisine çıkmış, bu gezi sayesinde normal okul hayatımızda edinemeyeceğimiz tecrübeler edinmişizdir. Misal öğretmenimizi pijamalarıyla görme fırsatımız olmuştur, sıra arkadaşımızın uzun yolda çekilmez bir insan olduğunu deneyimlemişizdir. Ancak her gezide sadece böyle sıradan şeyler ile imtihan edilmeyiz. Bu geziler hayat dersi niteliğindedir, profesyonel iş hayatımızda olaylara ve insanlara bakış açımızı belirler. Bin nasihat yerine sayılabilecek bir musibet tadında olurlar. Okul gezisine çıkmış olanların damağında nostaljik bir tat bırakacak, geziye çıkacaklara geri adım attıracak bir listeye hazır mısınız?
Sadece Tek Çocuk Olanların Anlayabileceği 21 Şey
Tek çocuk olmak birçok avantajı ve dezavantajı bir arada barındıran bir durum. Bir yandan çocukluğunuzu doyasıya, anne babanın kuşatması altında sevgi dolu geçirirken öte yandan yalnızlık duygusunun başı çektiği bir takım problemlerle mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz. Kişiden kişiye değişmekle beraber, tek çocukların karşılaştıkları belli başlı durumları toparlamaya gayret ettik.
Çevre Bakanlığı Avukatı: Biyosfer Rezerv Alanı Ne?
Artvin'in Borçka ilçesindeki Uğurlu Köyü'nde yapımı planlanan hidroelektrik santral projesi ile ilgili davada, tarafların avukatları arasında ilginç diyaloglar geçti. Artvin’in Borçka İlçesi'nin ' Dünya Biyosfer Rezerv Alanı' ilan edilerek koruma altına alınan Camili (Macahel) bölgesindeki Uğurlu Köyü’nde yapımı planlanan hidroelektrik santral projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 'ÇED olumlu' raporunun iptali istemiyle açılan davanın duruşmasına, tarafların avukatları arasında ilginç diyaloglar geçti. Biyosfer Rezerv Alanı’nın ne olduğunu soran Bakanlık ve HES şirketi avukatları, “Bilirkişi bilmiş ama bunların raporda açıklanmış olması gerekirdi” derken; yöre halkı adına savunma yapan avukat ise, “ Türkiye ’deki ÇED Yönetmeliği'ne göre her yere her şey yapılabilir. Hatta Başbakanlık konutunun bahçesine bile HES dikilebilir” diyerek tepki gösterdi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2006 yılında, ‘Dünya Biyosfer Rezerv Alanı’ ilan edilen ve koruma altına alınan Artvin’in Borçka ilçesine bağlı 6 köyden oluşan Camili (Macahel) Vadisi HES’lerin tehdidi altına girdi. Bölgede yer alan Uğurlu köyünde yapımı planlanan Uğur 1-2 Regülatörleri ve HES projesi için köylüler Rize İdare Mahkemesi'nde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın proje için verdiği ÇED olumlu raporuyla ilgili ‘yürütmesinin durdurulması ve iptali’ istemiyle dava açtı. Davanın bugün görülen duruşmasına Bakanlık ve HES şirketi avukatları ile bölge halkı ve avukatları katıldı. 'ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI'NA KARŞI MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ' Duruşmada söz alan ve bölge halkı adına savunma yapan avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu, hazırlanan bilirkişi raporunda belirtildiği gibi Camili bölgesinin, dünyada 22 adet olan, Türkiye’deki ilk ve tek, ‘Biyosfer Rezerv Alanı’ olduğuna dikkat çekti. Okumuşoğlu, 'Türkiye'de bir Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var. Ancak bu bakanlık çevreyi koruyamamakta, görevini yapmamaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, vatandaşın tepki ve taleplerini dikkate almadan, HES şirketlerinin isteklerine göre ranta dayalı çalışmaktadır. Yaşama can veren derelerin beslediği her vadide onlarca HES projesi geliştirilmiş. Hukukun bağımsızlığına güvenerek, yasaların el verdiği ölçüde Çevre Bakanlığı'na karşı çevre ve yaşam mücadelemizi sürdüreceğiz” diye savunmasını sürdürdü. BİYOSFER REZERV ALANI NEDİR? Bakanlık ve HES avukatları ise, söz konusu HES projesiyle ilgili bütün prosedürün yasa ve yönetmelikler çerçevesinde yerine getirildiğini ileri sürerek, projenin çevreye herhangi bir zararının olmayacağını savundu. “Biyosfer Rezerv Alanı nedir?” diye soran HES firmasının avukatı Yunus Koçal, “İtirazımız bilirkişi raporundaki eksikliklere. Biyosfer Rezerv Alanı diye kesip atıyorlar. Bilirkişi bilmiş ama bunların raporda açıklanmış olması gerekirdi. Biz de çevreye önem veriyoruz” dedi. “BAŞBAKANLIK KONUTU BAHÇESİNE HES” Son olarak söz alan Uğurlu köyü sakinlerinin avukatı Yakup Şekip Okumuşoğlu, “Ortadaki bilimsel raporlar, uluslararası anlaşmalar ve yaşanan katliamlar var. Bunlara karşı hâlâ 'bu projeler çevreci' deniyor ise o zaman biz manyak, mazoşist miyiz? Niye kendimizi yırtıyoruz? Kazım dayı ineğini niye satıyor? Türkiye’deki ÇED yönetmeliğine göre her yere her şey yapılabilir. Hatta Başbakanlık konutunun bahçesine bile HES dikilebilir. Bizim için asıl olan Anayasa, uluslararası anlaşmalar, yaşam hakkı ve yaşadıklarımızdır. Sürdürülebilir kalkınma ve yaşamdan söz ediliyor. Siz bunu HES’lerle yuvası bozulan karıncaya, yavrusunu kaybeden kuşa sorabilir misiniz? İşte bizim bu mücadelemiz aynı zamanda onların yaşam hakkı içindir” diyerek savunmasını tamamladı. Tamamlanan dava ile ilgili mahkeme heyetinin önümüzdeki günlerde kararını yazılı olarak açıklaması bekleniyor. BİYOSFER REZERV ALANI NEDİR? Küresel öneme sahip doğal alanların korunması ve yöre halkının sürdürülebilir gelişimini sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından koruma altına alınan alanlara, 'Biyosfer Rezerv Alanı' deniyor. Bu alanlarda, biyosfer rezervleri, biyolojik çeşitliliğin korunması, ekonomik kalkınma ve kültürel değerlerin devamlılığı arasındaki çatışmaların sürdürülebilir bir şekilde çözülmesine dönük temel bir yaklaşım ortaya konuluyor.  Muhammet KAÇAR/DHA