onedio
Görüş Bildir

Adalet ve Kalkınma Partisi Haberleri

Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Adalet ve Kalkınma Partisi ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Gazeteci Fatih Altaylı'dan İstanbul İçin Yeni Kayyum Kulisi: "Belediyenin Adını Duyunca 'Yok Artık' Dedim"
Gazeteci Fatih Altaylı, bugünkü yayınında, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin “Haftaya bambaşka bir gündemimiz olacak” yorumuyla ilgili önemli kulis bilgileri verdi. Fatih Altaylı, AK Parti'nin İstanbul'da daha önce hiç kazanamadığı bir belediyeye kayyum atayabileceğini iddia etti. Konuyla ilgili 'Şimdilik dedikodu' yorumu yapan Fatih Altaylı ayrıca şunları söyledi: 'Belediyenin adını duyunca 'Yok canım daha neler, ne alaka!' dedim. Ama söz konusu olan AKP ve gözü karalık olunca en alakasız şey bile olabiliyor.'
Özgür Özel’den ABB’ye Kayyum İddiası: "MİT’e Çalışma Yaptırıyorlar"
Türkiye’de siyasetin gündemi, belediyelere atanan kayyumlarla hareketlendi. İstanbul’da Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyum sonrasında, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevinden alınarak yerlerine kayyum atanmıştı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün ise Ankara Büyükşehir Belediyesi için kayyum iddiasında bulundu. Özgür Özel, MİT’e ABB’ye kayyum için çalışma yaptırıldığını iddia etti. İşte Özgür Özel’in çok konuşulacak iddiasının detayları
Meclis'te Şiddet Durmuyor...
TBMM Genel Kurulu'nda dershanelerle ilgili yasa tasarısının görüşmeleri kavgaya sahne oldu. AK Parti ve CHP milletvekilleri birbirinin üzerine yürüdü, iki milletvekili yumruklaşırken, bir milletvekili yere düştü. CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 11 yılda eğitim sisteminin defalarca değiştirildiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya 'Sayın Bakan son kararınız mı? Havuz sorunu gibi Sümeyye kızımız bile içinden çıkamaz. Sınav hatalarıyla insanlar mağdur edildi, 300-350 bin civarındaki atanamayan öğretmenlerden 35'i intihar etti. İmam hatiplerinden terörist yetişiyor diyen bir başbakanımız var. İmam hatiplerden yargıtay imamı çıktı. Keşke casus deseydiniz. Adamı fişlediniz, imamları da böldünüz; AKP imamı, cemaat imamı diye..Bu düzenlemeler Başbakan'ın hayalindeki ülke için çıkarılıyor' dedi. AK Parti'li milletvekilleri kendisine tepki gösterirken Onur, yanında getirdiği aynayı Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu. Daha sonra kürsüye gelen AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 'Ne oldu geçmişte gerici dediğiniz Erbakan, eli kanlı katiller, faşistler dediğiniz MHP ile niye koalisyon kurdunuz? Deniz Gezmiş'e küfreden, Yılmaz Güney'lere hakaret eden bir şahsı niye Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı yaptınız? Atatürk'ün kurduğu partinin genel başkanının yolu ABD rezidansıymış. utanmıyor musunuz, hani Deniz Gezmiş'in, Sinan Cemgil'in yoluydu sizin yolunuz? Sizin yolunuz ABD büyükelçiliğinin rezidansıymış...Ayakkabı kutularından bahsediyorsunuz. Yıl 1978, Adalet Partisi'nden 11 milletvekili transfer ettiniz, bunları bakan yaptınız, 4'ü yargılandı ve hapis cezası aldı; rüşvetten, irtikaptan, görevi kötüye kullanmaktan. Tescilli hırsızlar CHP'dedir. Aziz Kocaoğlu, 300 yılla yargılanıyor. Ama daha ortada iddianame bile yok, masumiyet karinesini hiçe saydınız. Siz demokrasi havariliğinden başka asla bir şey yapamazsınız. Deniz Gezmiş'in kemikleri sızlıyor' dedi.. Sataşmadan söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 'Mızrak çuvala sığmıyor. Suçüstü yakalandınız, geçmişe giderek bir şeyler bulmaya çalışıyorsunuz' ifadesini kullandı. AK Parti'nin 2002'de iktidar olmasının ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olmadan ABD'ye gittiğini ifade eden Hamzaçebi, Erdoğan'ın 'ABD Başkanı ile değil, bakanlarla değil, danışmanlarla görüşüyor. Erdoğan bunu Türkiye'ye müstahak gördü. Hiçbir genel başkanımız Hikmetyar gibi bir teröristin dizinin dibine çökmemiştir. Hiçbir genel başkanımız, bir önceki genel başkanın rahatsızlığında ziyaretine gitmekten çekinmemiştir. Erdoğan, Erbakan'ı hasta yatağında ziyaret edemedi, ailesinden helallik istemedi' diye konuştu. AK Parti ile CHP milletvekilleri arasında tartışmalar ve laf atmalar devam ederken, AK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün üzerine yürüdü. Bu sırada iktidar ile anamuhalefet sıralarını birbirinden ayıran alanda çok sayıda milletvekili toplandı. CHP'li milletvekilleri Ali Rıza Öztürk'ü dışarı çıkarmak isterken, AK Parti Ankara Milletvekili Fatih Şahin de Öztürk'e, 'Çık dışarı' diye bağırdı. Öztürk'ün Şahin'i dışarıya çağırmasıyla milletvekilleri arasında arbede başladı. CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ile AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk yumruklaştı. Külünk, kavgaya karışan CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu ile de yumruklaştı. Bazı milletvekilleri arasında da itiş kakış yaşandı. Bir AK Parti milletvekili de CHP sıralarna doğru yürümek isterken yere düştü. Fenalaşan ve burnu kanayan Kulkuloğlu, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Başkanvekili Güldal Mumcu, kavga üzerine birleşime ara verdi. AA
Meclis'e Ayna Tuttu: 'Paralel Yapıyı Görüyor musunuz?'
TBMM Genel Kurulu'nda dershanelerle ilgili yasa tasarısının görüşmeleri sürerken CHP'li Melda Onur, yanında getirdiği aynayı kürsüden Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu. VEKİLLERE KÜRSÜDEN BÖYLE AYNA TUTTU CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 11 yılda eğitim sisteminin defalarca değiştirildiğini belirterek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya 'Sayın Bakan son kararınız mı? Havuz sorunu gibi Sümeyye kızımız bile içinden çıkamaz. Sınav hatalarıyla insanlar mağdur edildi, 300-350 bin civarındaki atanamayan öğretmenlerden 35'i intihar etti. İmam hatiplerinden terörist yetişiyor diyen bir başbakanımız var. İmam hatiplerden yargıtay imamı çıktı. Keşke casus deseydiniz. Adamı fişlediniz, imamları da böldünüz; AKP imamı, cemaat imamı diye..Bu düzenlemeler Başbakan'ın hayalindeki ülke için çıkarılıyor' dedi. CHP'Lİ ONUR MECLİS KÜRSÜSÜNDE BAKANLARA AYNA TUTTU Ak Parti'li milletvekilleri kendisine tepki gösterirken Onur, yanında getirdiği aynayı Bakan Avcı ve milletvekillerine tutarak, 'Burada paralel değil yansıma görüyoruz. Paralel yapıyı görüyor musunuz? Hepiniz oradaydınız beyefendiler, hanımefendiler' diye konuştu.
Develioğlu'ndan Kabataş Çağrısı
Gezi olayları esnasında Başbakan Erdoğan'ın iddiasıyla Kabataş'ta saldırıya uğradığı öne sürülen kadının kayınpederi Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu açıklama yaptı. Develioğlu, 'Ben inanıyorum ki oradaki gençler içinden mutlak ve mutlak birilerinin bir kayıt yaptığına inanıyorum. Burada bilgi sahibi olan ya da en azından bir çekim yapan, izan, irfan, insaf sahibi birileri elbette çıkacaktır. Bu işe katılmış pişmanlık duyan ve bununla ilgili bizi bilgilendirecek ilk kişiyle ilgili biz aile olarak şikayetçi olmayacağız' dedi. Bahçelievler Belediye Başkanı ve Ak Parti Belediye Başkanı Adayı Osman Develioğlu, 30 Mart yerel seçimleri öncesinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Bahçelievler'deki bir restorandaki toplantıya Develioğlu'nun yanı sıra AK Parti İstanbul eski Milletvekili Fuat Bol da katıldı. Burada bir konuşma yapan Develioğlu, 10 yıldır Bahçelievler’de belediye başkanlığı yaptığını ve bu sürede çok önemli hizmetlerin gerçekleştiğini ifade etti. Konuşmasında 10 yıllık belediye başkanlığı döneminde yaptığı çalışmaları anlatan Develioğlu, 30 Mart yerel seçimleriyle ilgili olarak, '30 Mart yerel seçimleri daha çok bir genel seçim havası şeklinde gidiyor. Biz diyoruz ki seçimler gelen seçimle gider. Halkın iradesi üzerinde hiçbir irade olmadığını toplantılarımızda ifade ediyoruz' ifadelerini kullandı. Develioğlu, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. GAZETECİLER ARASINDA 'SORU SORMA' GERGİNLİĞİ Bir gazetecinin 'Kabataş meselesi hakkındaki görüşlerinizi almak istiyorum. Kanallarda yayınlanan görüntülerden sonra bu konudaki yorumunuz nedir?' şeklindeki sorusu karşısında Osman Develioğlu, kısa bir süre sessiz kaldı. Bu esnada başka bir gazetecinin araya girerek, 'İsterseniz bu konuya hiç girmeyelim, bambaşka boyutlara taşımayalım' demesi üzerine, bir başka gazeteci de 'Gazeteci soru sorar. Başkan, cevabını verebilir' şeklinde karşılık verdi. Tekrar konuşmaya başlayan Develioğlu ise 'Burada seçime yakın bir görüşme yaparız diye düşünmüştük. Biz bu konuyu bir televizyon kanalında bir saat kadar tartıştık. Ben orada bütün bildiklerimi de söylemiştim. İsterseniz bu konuyu en sona bırakalım. Siz nasıl isterseniz ona göre cevap vereyim' ifadelerini kullandı. Develioğlu, gazeteciler arasında kısa bir gerginliğe sebep olan bu sorunun ardından gazetecilerin başka sorularına da yanıt verdi. KABATAŞ İDDİASI HAKKINDA Daha sonra bir gazetecinin tekrar Kabataş iddiasını hatırlatarak, 'İşin kamuoyunda tartışılan boyutu benim hiç umurumda değil. Bir gazeteci olarak, kim olursa olsun bir insanın beyanı esastır. Sizin bu noktadaki duygularınızı bir baba olarak merak ediyorum. Empatiden yoksun bir şekilde bunun tartışılıyor olması size ne hissettiriyor?' şeklindeki sorusuna Develioğlu, 'Ben başka bir toplantıda konuşuruz diye düşünmüştüm. Fuat Bey konuşursanız iyi olur dedi. 1 Haziran'da gelinimin başına bir hadise gelmiş ve ben olayı gece saat 12.00 civarında öğrendim. Bununla ilgili gerekli şikayetlerde bulunduk. Biraz önce beyefendinin de söylediği gibi kadın hakları noktasında 'beyan esastır' denen bir konuda ne oldu ki bir genç kızın başına bir olay geliyor ve birileri toptan burası iyidir diyor. Böyle bir mantık içine giriliyor, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Yani bunun anlaşılabilmesi için bu yapanların 'yapmamıştır, iyidir' diyenlerin başına da mı gelmesi gerekiyor? Biz hiçbir zaman için toptan kötüleme yapmadık. Kızımızın başına burada bir güruh birşeyler getirdi, birşeyler yaptı. Buna 'yanlış' diyecek kadar bir düşünce içinde olmayıp da niye yapmaz gibi bir mantık içinde hareket ediyoruz? Bunu anlamıyorum. Ben görüntünün ne olup olmadığını bilmiyorum. Onun kararını ilgililer verir. Bir genç kızla 15 kişi niye dalaşır? Bir insanın öldürülmesi için, tacize uğraması için kaç saat gerekir. Kaç saatte size bir zarar verilebilir. Ya da bir tacizin taciz olduğunun söylenebilmesi için kaç kişinin yapması gerekir? Bir kişinin yaptığı taciz değil, bin kişinin mi yapması lazım? Arkadaşlar böyle olayların sizin de başınıza geleceğini düşünmeniz lazım. Başınıza geldiği zaman yanınızda birilerini görmek istiyorsanız, kim olursa olsun fikri, dini, zikri, meşrebi ne olursa olsun benim için insan önemli ve insanlara kimse haksız yere herhangi bir zülumde, eziyette bulunmamalıdır' diye konuştu. 'BİZİM KIZIMIZIN BAŞINA GELEN OLAYLAR BİR ÇOK KIZIN BAŞINA GELDİ' 'Kızımın başına bir olay gelmiş, o günün şartlarında değerlendirilmiyor, bugüne göre değerlendiriliyor' diyen Osman Develioğlu konuşmasına şu şekilde devam etti: '(Görüntülerde) Arabalar önünden vızır vızır geçiyormuş. 150 metre ileride Dolmabahçe'de neredeyse bir kavga var. İnsanlar oradan kurtularak kaçıyorlar. Niye bu gözardı ediliyor? Türkiye'nin her yeri kamerayla mı dolu ki bir şeyi anlatmak için kamera kaydı mı gerekiyor? Bu olay bir tek bizim kızımın başına gelmedi, bir çok kızın başına geldi. Benim tanıdığım bir çok insan var. Ancak kamuoyunda bizim kızın ismi tartışılıyor. Çocuğumuz sıkıntı içinde. Her dinlediğinde sıkıntıyı çekiyor, bizde bu sıkıntıyı çekiyoruz. İnsanları bu kadar fütursuzluk yapması canımı sıkıyor.' 'O GENÇLER ARASINDAN İZAN, İRFAN, İNSAF SAHİBİ BİRİLERİ ELBETTE ÇIKACAKTIR' 1 Haziran'dan Kabataş görüntülerinin televizyonda ortaya çıktığı güne kadar evlerinde konuyu konuşmadıklarını kaydeden Develioğlu, 'Bizim için yok olduğunu kabul edelim dedik. 'Pat' diye ne hikmetse 8 buçuk ay sonra böyle bir şey ortaya çıktı. O görüntü daha evvelden yok muydu, niye şimdi çıktı ortaya? Bir genç kızın hayatı üzerinden böyle bir işlem yapılmaz. Şu anda sizin vasıtanızla bir şey söylemek istiyorum. Ben inanıyorum ki oradaki gençler içinden mutlak ve mutlak birilerinin bir kayıt yaptığına inanıyorum. Burada bilgi sahibi olan yada en azından bir çekim yapan, izan, irfan, insaf sahibi birileri elbette çıkacaktır. Bu işe katılmış pişmanlık duyan ve bununla ilgili bizi bilgilendirecek ilk kişiyle ilgili biz aile olarak şikayetçi olmayacağız. Bunu da bazı şeylerin ortaya çıkması için söylüyorum. Biz genel olarak şikayetçi olduk bıraktık gerisini emniyetimiz çözer dedik. O günler konuşuldu ancak 8 buçuk ay sonra tekrar konuşulması hem bizi üzdü, kamuoyunda da üzülenler oldu. Muhtemelen çıkar diye düşünüyorum ve böyle biri de gelirse o kişiyle ilgili kızımıza da söyleriz ve şikayetçi olmayız. Tekrar söylüyorum, biz orada bu olayları yapanları suçluyoruz, başkalarını suçlamıyoruz' şeklinde konuştu.Enver ALAS - İSTANBUL / DHA
AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan
Bedelli Askerlik Bekleyenlere Müjde
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bir defaya mahsus bedelli askerliğin düşünülebileceğini belirtti.Kurtulmuş; Aslolan Türkiye’de askerlik sisteminin değişmesidir, piyadeye dayalı ordular değil, gerçekten yüksek teknolojilerini kullanabilen, orduların daha önemli olduğunu görüyoruz.Ama bu konuda karar verecek olan TSK. Milli Savunma Bakanlığımızda bildiğim kadarıyla bu konuyla ilgili bir takım çalışmalar var” dedi.Kurtulmuş, MÜSİAD’da düzenlenen “Milli İrade-Küresel Sermaye” konulu toplantının ardından soruları yanıtladı. Bedelli askerlik beklentileriyle ilgili sorular üzerine Kurtulmuş, “Bedelli askerlik meselesinin sözcüsü gibi oldum Türkiye’de. Aslolan Türkiye’de askerlik sisteminin değişmesidir. Artık piyadeye dayalı ordular değil, gerçekten yüksek teknolojilerini kullanabilen, savunma kabiliyeti güçlü uzman orduların daha önemli olduğunu görüyoruz.
Erdoğan'dan ODTÜ Eylemcilerine: 'Bunlar Solcu, Ateist, Terörist...'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balıkesir'de Kuvayi Milliye Meydanı'ndaki AKP mitinginde konuştu. Üslubunu daha da sertleştiren Erdoğan'ın konuşmasında dikkat çeken nokta “dinlemeler”le ilgili oldu. Telefon kayıtları için “montaj” ifadesini sürdüren Erdoğan, “Oğlum da izinsiz dinlenmiş” dedi. Başbakan Erdoğan özetle şöyle konuştu: (3 Temmuz 1960 tarihli bir gazetenin haberini göstererek) Menderes'in kasası, yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu diyor. Merhum Başbakan'la ilgili son derece alçakça, son derece edepsizce, hayasızca iftiralarlar var. Merhum Menderes ve arkadaşlarını hapse atmışlar yetmemiş, bu haberlerle Menderes'in itibarını sıfırlamak istiyorlar. Aynı gazete bugün de aynı manşetleri atıyor, bugün de AK Parti hükümetine yapmak istiyorlar, o gün nasıl iftira attılarsa bugün de aynı iftiraları atıyorlar, nasıl çirkin, kirli tuzaklar kurdularsa bugün de tıpatıp aynısını yapıyorlar. Bu yapı kendi ülkesinin en gizli, en stratejik, en mahrem bilgilerini ele geçirecek, bunları servis edecek kadar alçalan bir tavır, ihanet içerisinde. Temiz, saf, ihlaslı kardeşlerimin artık bu yapıyı sorgulamalarını istiyorum. Bunlar niçin böyle patladılar biliyor musunuz? Dershanelere, çünkü buradan yılda 1 milyar dolar bunların geliri vardı. Biz dershaneler yasasını öne sürünce bunlar patladılar. GEZİCİLER, VANDALLAR  O Geziciler, o vandallar o açılış sırasında bir kez daha ortaya çıktılar. Dikkatinizi çekiyorum. Bunlardan bir tanesi üzerine Bizans kıyafetleri giymiş. Şu hale bakar mısınız? Alparslan 1071'de Bizans'a karşı savaşıyor ya, o da Bizans tişörtü giymiş. Kendini Bizanslı yerine koymuş. 1071 Malazgirt Bulvarı'nın açılışını protesto ediyor. Yazıklar olsun. Şunu unutmayın, bu eylemcilerin önünde, yanında CHP var, CHP milletvekilleri var, CHP Genel Başkanı var. Bu eylemcilerin avukatlığını da maalesef MHP yapıyor. Şu anda bu paralel örgüt bu Gezicilere, bu Bizans hayranlarına arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Oyun çok büyük Balıkesir. Hesap başka. “HAİNLERİ DEFEDECEĞİZ” -Bu parelel yapı, bu paralel örgüt Türkiye'nin önündeki son engel, Türkiye'deki son çetedir. Onu da tasfiye edecek, bu hainleri de defedeceğiz. İşte o zaman Türkiye'nin önünde hiçbir engel kalmayacak. 30 Mart'ta bir tercih yapacaksınız, ya eski Türkiye ya yeni Türkiye diyeceksiniz. ONUN DA ÇOCUĞU YOK... -Bundan 17 yıl önce 28 Şubat’ta seçilmiş bir hükümete post modern bir darbe girişiminde bulundular. Sizin seçtiğiniz hükümeti baskılarla, tehditlerle görevden uzaklaştırdılar. İmam hatipleri, meslek liselerini kapattılar. İnançlarımıza değerlerimizi kutsallarımıza el uzattılar. Başörtülü okumaz okuyamaz diyorlardı. İmam hatipli üniversiteye giremez diyorlardı. Yoksulların çocukları okumasın diyorlardı. Sen başörtülüsün senden kapıcı olur diyorlardı. Şimdi avukatta oldu mühendis de oldu, doktor da oldu. -Bugün kendi ülkesine tuzaklar kuran zat, o günlerde ülkesini sırtından hançerliyordu. Ne diyordu biliyor musunuz. “Beceremediniz artık bırakın diyordu” Başörtüsü için takmayabilirsiniz diyordu. Ya sen ne karışıyorsun. Çünkü onda evlat yok. Bizim derdimiz var. (Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için. 'Onun çoluğu çocuğu yok bizi anlayamaz' demişti) -28 Şubat’ta darbecilere hoşgörü ödülleri dağıtıyordu bunlar. Bugünde darbecilere telekulak desteği veriyor. OĞLUMUN AVUKATI MÜRACAAT ETTİ Oğlumun avukatı müracaat etti ve 3 savcının imzasıyla açıklama yapıldı. Oğlum da izinsiz dinlenmiş. İşti iftira at izi kasın. Bunu yapmaya hakkın var mı? Nasıl yaparsınız bunu. Sipariş üzerine de bunlar aynı şeyleri yaptılar. Türkiye’nin en mahrem konuşmalarını dinlemişler. Beni de dinlemişler. Bizim güvenli hatlarımız var, uluslararası görüşmelerimiz var bunları dinlemişler. BANA KİTAP, TESPİH GÖNDERİYORDU  Eyyyy Pelsinvanya sana sesleniyorum. Eğer yüreğin varsa çık vatanına gel vatanına. Siyaset yapacaksan çık er meydanına. Ben öyle bilmiyordum, aldanmışım. Bana kitaplar gönderiyordu, bana methiyeler düzüyordu. Tespihler gönderiyordu. Şimdi her şeyi anladık. Tüm Türkiye’ye sesleniyorum. Çocuklarınızı bunların dershanelerinde çekin. Okullarından da çekin. Benim 4 çocuğumun 4’ü de devletin imam hatiplerinde okudu. Başörtüsünden üniversiteye sokmadılar, yurtdışına okudular. Devletin okulları bize yeter. Bunlara tavır koyun. Bunların yayın organlarına da tavır koyun. Doğru haber bulamazsınız, dürüst haber bulamazsınız. Bunları boykot ederek tavrınızı göstereceksiniz. 'SOLCULAR, ATEİSTLER... BUNLAR TERÖRİSTLER'  Pazartesi günü Ankara’da bir bulvar açtık. Kimlere rağmen o solculara rağmen. O ateistlere rağmen. Bunlar terörist. Ama CHP bunlara bizim gençler diyor. Bizim sevgili gençlerimizin elinde Molotof kokteyli olmaz. Bilgisayarı, kalemi olur. Bulvarın adı ne 1071 Malazgirt. Bunlardan bir tanesi üzerine Bizans kıyafeti giymiş Alpaslan Bizans’a karşı savaşıyor ya kendini Bizans’ın yerine koyuyor. Yazıklar olsun. Kalabalıktan birinin seslenmesi üzerine: Bizim sosyologlara ihtiyacımız var. Şöyle gel. Lütfi Bey, notlarını al. Bakan Bakanımız ne diyor. Sosyolog kadrosunu attırdık. Yurt
'Başbakan Demeyeceğim, Onun Adı Başçalan'
Kemal Kılıçdaroğlu: ABD’den Japonya'ya kadar herkes Türkiye’de olanı biteni görüyor. Onlarca ses kaydı yayınlandı. Hiçbirisine sahte demediler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Çanakkale'de konuşuyor. Kılıçdaroğlu, daha önce yaptığı açıklamada bundan sonra Başbakan Tayyip Erdoğan 'a 'Başbakan' olarak hitap etmeyeceğini söylemişti. Açıklamanın ardından Kılıçdaroğlu'nun ilk durağı Çanakkale'ydi. Kılıçdaroğlu burada Başbakan demedi ve Başbakan Erdoğan'a 'O zat' diye hitap etti. Erdoğan ve oğluna ait olduğu iddia edilen ses kaydına ilişkin, ABD’den Japonya’ya kadar herkes Türkiye’de olanı biteni görüyor. Onlarca ses kaydı yayınlandı. Hiçbirisine sahte demediler. Kendisi 'efendim bu yalandır' diyor. Asıl sen yalan söylüyorsun başçalan' dedi. İşte Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden satır başları 90 yıldır uğraşıyoruz. Çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak için mücadele etik. Çanakkale’de şehitlerimizin bağrındayız. Bir iktidar, haramilerin iktidarı Türkiye Cumhuriyeti’ni soyuyor. Utanmadan arlanmadan hala kendisine başbakan değil. Sen başbakan değil çalan başçalansın. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Sizi o zat’la ayrı tutuyorum. Siz yolsuzluklarla mücade edeceğim diyen bir siyasal partiye oy verdiniz, yasaklarla yoksulluklarla mücadele edeceğim diyen bir partiye oy verdiniz. Ama şimdi her şey çok açık. Sizin için değil cebi için çalışan bir siyasal iktidarla karşı karşıyasınız. Kendim söz verdim, bir daha o adama başbakan demeyeceğim. Onun adını başçalan. Her şeyi görüyorsunuz. ABD’den Japonya’ya kadar herkes Türkiye’de olanı biteni görüyor. Onlarca ses kaydı yayınlandı. Hiçbirisine sahte demediler. Ama ne zamanki kendisinin ses kayıtları çıktı başladı, efendim bu yalandır. Sen yalan söylüyorsun başçalan. Başçalan malvarlığını açıkladı mı, çocuklarının mal varlığını açıkladı mı, kardeşlerinin mal varlığını açıkladı mı? Başçalan’a bir tavsiyem var. önceden TV kanalında karşı karşıya gelelim derdim. Artık bir hırsızla karşı karşıya gelmeme herhalde sizin izin vermemiz gerekir. Bir hırsızla televizyon kanalında yanyana gelmeyi uygun görür müsünüz? Ben de uygun görmüyorum zaten. Telefon ediyor, sabahın sekizinde. Oğlum ne var en yok diyor. Oğlan da yeni uyanmış. Oğlum diyor şuralarda şuralarda arama yapılıyor. Baba diyor bir daha tekrar eder misin? Olur oğlum diyor edeyim. Aynı gün paraları sıfırla diyor. Kardeşini gönderiyorum diyor. Amcanı yeğenini daynı çağır onlar da sıfırlasın diyor. Daha önce sloganları öyleydi. Büyük düşünün, yani büyük götürün diyorlardı. Bu başçalan geçen bir konuşma yapmış. Artık adı başçalana çıkan bir insanın Türkiye Cumhuriyeti’nde başbakanlık koltuğunda oturması… Sende ar varsa, haya varsa, utanma duygusu varsa, Allah korkusu varsa o koltuktan derhal ayrıl. Oğlum paraları sıfırlayın diye telefon ediyor. Aynı gün, 18 Aralığa dönüyor ertesi gün saat 10:58. Oğlum diyor sıfırladınız mı? Baba diyor, henüz 30 milyon avro kaldı onu sıfırlayamadık. Emekli kardeşlerime sesleniyorum, sizin aylığınız niye düşük? E birisi 30 milyon avro götürüyorsa tabiki düşük olacak. Gün değişim günüdür, kendimize gelme günüdür. AKP’ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Gün helal süt emmişlerin iktidara taşınması günüdür. Hep beraber bunun mücadelesini yapacağız. Başbakanlık koltuğuna namuslu kişiler oturur Bu başçalan arada diyor ki, benim diyor her soruya yanıtım var, cevap veririm diyor. Her soruya cevap verebilir mi? Hani bir bakan vardı 700 bin liralık kol saati. Kimden aldı? Zarrab’dan aldı. Hani bir bakan vardı, oğluna telefon ediyor sabahın köründe, oğlum diyor kaç lira var, baba üç beş kuruş var diyor. Oğlum kaç lira var? E baba 1 trilyon civarı bir para var diyor. Şimdi bunların tamamı doğru gerçek. Bir bankanın genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda 4,5 milyon dolar serbest. Bunlar kapatılamaz. Dünyanın hiçbir yeridne devletini soyan bir başbakan, başbakanlık namuslu kişilerin oturduğu koltuktur, hırsızların oturdukları koltuk değildir. Şimdi ‘Alo Fatih dönemi başladı Şimdi Alo Fatih dönemi başladı. Ne diyor? Hemen bu yayını kesin diyor. Yaşar Nuri Hoca konuşuyor, hemen kesin diyor. Alo Fatih derhal keseceğiz derhal diyor. Ve 630 milyon dolarlık medya havuzu oluşturdular. Gazeteleri birilerine peşkeş çekiyorlar. Bu gazetelerden birisinin genel yayın yönetmeni, açıyor telefonu bankanın genel müdürüne, Süleyman iki milyona ihtiyacım var gönder çalışanların maaşını ödeyeceğim. Orada bu ülkenin insanların alın teri var. Buradan medya patronlarına sesleniyorum. Ya adam gibi yayın yaparsanız ya gün gelir biz hesabını sorarız. TBMM’de konuşuyoruz, başbakanın trilyonları nasıl sıfırlayın diye oğluyla yaptığı konuşmayı veriyoruz, korkudan yayını kesiyorlar. Korkmayacaksınız, yürekli olacaksınız. Unutmayın bu ülkede CHP var.T24
Yandaş İşadamının Kaçak Elektrik Zararının Karşılanması Tapesi TBMM'de
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı İbrahim Kalın ile Dicle Elektrik A.Ş. özelleştirmesini alan işadamı Abdullah Tivnikli'nin tapelerinde geçtiği şekliyle, bölgede elektrik borcunu ödemeyen abonelerin elektriklerinin Ağustos 2014'e kadar kesilmemesi yönünde bizzat Erdoğan'ın talimat vermesini TBMM gündemine taşıdı.CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından yanıtlanması istemiyle bugün TBMM'ye sunduğu soru önergesi şöyle:1.                  Abdullah Tivnikli Dicle Elektrik A.Ş.’nin ihalesini hangi tarihte kaç TL’lik teklifle aldı? Öngörülen ödemenin ne kadarlık bölümü hangi tarihlerde kaç dilim/taksit halinde ödendi? Teklifte ödemeyi vaat ettiği toplam miktarın ne kadarı kamuya aktarıldı, kalan borcu kaç TL’dir?2.                  Abdullah Tivnikli’nin, Dicle Elektrik A.Ş.’yi aldığı tarihten bu yana abonelerinden tahsil edemediği fatura tutarının toplum meblağı kaç TL’dir? Bu batık paralar kaç abonenin hangi tarihler arasındaki dönem borcudur?3.                  Sosyal medyaya yansıyan mahkeme kararıyla yapılmış yasal (TAPE ID: 2445202860) ses kayıtlarında Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği biçimde söz konusu kayıp/kaçak oranı yüzde 60-70’leri mi bulmaktadır?4.                  Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tabii ki ödememiz lazım yüzde 60-70’lerde kaçakla nasıl başedecekler?” talimatı üzerine Abdullah Tivnikli dışında bu şekilde kayıp/kaçak oranı çok yüksek olduğu için zararı karşılanan başka işadamı örneği var mıdır?5.                  İbrahim Kalın kimdir, Başbakanlıktaki görev tanımı nedir?6.                  18 Kasım 2013 tarihinde Recep Tayyip Erdoğan’ın, danışmanı İbrahim Kalın ile Abdullah Tivnikli arasında geçen telefon konuşmasında sözü edildiği biçimde Ağustos 2014’e kadar kaçak elektrik bedelinin karşılanması talimatını verdiği açıklaması doğru mudur?7.                  Ağustos 2014 tarihinin belirlenmesinde o tarihte yeni Cumhurbaşkanının görevine başlayacak olması ve seçim süreci mi etkili olmuştur?8.                  Telefon kaydında Abdullah Tivnikli sizin farklı düşündüğünüzü belirtmesi karşısında yapılan bu hukuksuzluğa karşı girişiminiz oldu mu, siz hangi girişimde bulundunuz?9.                  Tivnikli’nin bu konuşmada sözünü ettiği şekliyle bölgedeki 3 ildeki elektrik iletim bürokrasinin “aşırı tutucu yapısı” nedir?10.             Abdullah Tivnikli’nin ihale şartnamesi dışında, bölge bürokratları nedeniyle ödemek zorunda kaldığı toplamda 173 milyon TL’yi bulan meblağneyin karşılığı olarak kim tarafından tahsil edilmiştir?11.             Bölgedeki 300 bin köy abonesinin 188 bininin borcunu ödemediği doğru mudur?12.             Bölgede aylık 80-90 TL elektrik faturası gelen bir abonenin aylık sadece 5-10 TL ödemesi nedeniyle kendisine ihbarname gönderilerek elektriği kesildiğinde AKP’li bakanların milletvekillerinin “bu elektriği kesmeyin yoksa bizim oyumuz düşecek” diye şikayet ettikleri iddiası doğru mudur?13.             AKP’li Mardin Belediyesi, Kasım 2013 itibariyle birikmiş olan 25 milyon TL’lik elektik borcunu niçin ödememektedir?14.             Kaçak elektrik bedelinin karşılanacağını bilmediği için Dicle Elektik A.Ş.’nin özelleştirilmesinde düşük fiyat vererek Tivnikli’nin gerisinde kalan firmalar aleyhine haksız rekabet yaratılmış olmuyor mu?15.             Bu şekilde kaçak elektrik kullanım bedeli, Hazine, kamu maliyesi tarafından karşılanan son 5 yılda kaç şirket oldu? Yapılan ödemelerin toplamı son 5 yıl içinde yıllar itibariyle kaç TL olmuştur?