Görüş Bildir

karayolları Genel Müdürlüğü Haberleri

karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. karayolları Genel Müdürlüğü ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

3. Boğaz Köprüsü'nün Kuleleri Eşitlendi
3. Boğaz Köprüsü'nün kuleleri eşitlendi 3. Boğaz Köprüsü'nün kule yüksekliğinin Avrupa ve Asya yakasında 198 metre olarak tamamlandığını bildirildi. Karayolları Genel Müdürlüğü, 3. Boğaz Köprüsü'nün kule yüksekliğinin Avrupa yakasında 198 metre, Asya yakasında 198 metre olarak tamamlandığını, her iki yakada da kayar kalıp sistemi sökülerek, otomatik tırmanır kalıp sistemine geçiş çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Genel Müdürlükten alınan bilgiye göre, dünyanın en büyük metropol şehirlerinden biri olan, günde 1500 aracın trafiğe katıldığı, her geçen gün nüfusu artan İstanbul'da ulaşım alanında en büyük projelerden birisi olan 3. Boğaz Köprüsü Projesi'nin de içerisinde bulunduğu 'Kuzey Marmara Otoyolu Projesi' ile 'Odayeri-Paşaköy Kesimi' projesinin yapımı devam ediyor. 'Güzergah açılması ve harita alımı' Hizmete alınmasıyla İstanbul trafiği ile beraber Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerindeki yoğunluğu büyük oranda rahatlatması planlanan 3. Boğaz Köprüsü'nün de içerisinde bulunduğu projeler kapsamında sürdürülen çalışmalarda bugüne kadar, 'güzergah açılması ve harita alımı' işleri gerçekleştirildi. Çalışmalar kapsamında 17,6 milyon metreküp kazı, 6,6 milyon metreküp dolgu çalışması yapıldı, 59 menfez ile 3. Boğaz Köprüsü temel şaft kazıları ve temelleri tamamlandı. 17 viyadük ile 15 altgeçit ve 7 üst geçitte betonarme imalatlar, kule ve ankraj bölgesi imalatları yapıldı. Ayrıca 25 menfez ile Riva ve Çamlık tünellerinde çalışmalar sürdürülüyor. Riva giriş Çamlık çıkış portalleri tamamlandı, tünel kazısına başlandı. Kule yüksekliği 198 metre Kule yüksekliği Avrupa yakasında 198 metre, Asya yakasında 198 metre olarak tamamlandı, her iki yakada da kayar kalıp sistemi sökülerek, otomatik tırmanır kalıp sistemine geçiş çalışmaları devam ediyor. Proje tamamlandığında Garipçe tarafındaki kulenin yüksekliği 322, Poyrazköy kesimindeki kulenin yüksekliği ise 318 metreyi bulacak. milliyet.com.tr
140 Yıllık Hayale Doğru
Ordu’da 140 yıl önce Sultan Abdülaziz döneminde Karadeniz’i İç Anadolu Bölgesi’ne bağlayacak yol olarak projelendirilen, ancak maliyetinin yüksek olması, hemen hemen kesintisiz devam eden savaşlar gibi bir dizi sebeplerden bir türlü yaptırılamayan tarihi Dereyolu’nun inşaatı hızla sürüyor.İHATürk mühendisleri tarafından inşa edilen, eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi Güler döneminde yerel bir proje olmaktan çıkarılarak ‘Karadeniz-Akdeniz Yolu’ adı altında ulusal bir proje haline dönüştürülen ‘Dereyolu’ çalışmalarının büyük bir bölümü tamamlandı.Karadeniz’i İç Anadolu’ya bağlayacak en kısa yol olan tarihi Dereyolu sayesinde, halen 112 kilometre olan ve tehlikeli virajlarla dolu Ordu-Mesudiye yolu 52 kilometre kısalarak 60 kilometreye düşecek. Bunun yanı sıra 3.5 saat olan Mesudiye-Ordu güzergahı da 1.5 saate inecek.4 ETAPTA DURMAK YOKKarayolları 7. Bölge Müdürü Mehmet Çetin, 5 ayrı etaptan oluşan Dereyolu’nun inşaatının devam ettiğini belirtti. 1. etap olan Ordu-Uzunisa arasındaki 13 km’lik bölümün 2010 yılında tamamlanarak hizmete açıldığını hatırlatan Çetin, 2.etap olan Uzunisa’dan Topçam’daki HES’lere kadar olan 15 km’lik ulaşım yolunun bu yıl sonuna kadar bitirileceğini söyledi. Çetin, “15 km uzunluğunda projelendirilen güzergahta 6 adet toplam 2 bin 259 km uzunluğunda tünel, 370 metre viyadük bulunuyor. Toplam maliyeti 130 milyon lira olan güzergah 2014 yılında bitirilecektir” dedi.3. etap olan HES’lerin bulunduğu bölgeden Topçam Barajı’na kadar olan 20 km’lik yolun Karayolları Genel Müdürlüğü’ne devredilmeden önce DSİ tarafından yapıldığını hatırlatan Çetin, “Güzergahta toplam uzunluğu 6 bin 757 km olan 13 adet tünel bulunuyor. Yoldaki eksiklikler Topçam-Mesudiye yolu ihalesi kapsamında yapılacaktır” bilgisini verdi.4. etap olan Pınarlı-Topçam arasındaki yolun geçmiş yıllarda DSİ tarafından projesiz olarak genişletildiğini, kendilerinin ise yolun genişliğini 10 metreye çıkardıklarını kaydeden Çetin, “Proje bünyesinde 2 adet toplam 2 bin 608 m uzunluğunda tünel bulunmaktadır. Proje bedeli 41 milyon lira olup söz konusu iş keşif dahilinde bitirilemeyip ikmal ihalesi gerekmektedir” diye konuştu.Bu arada Topçam Barajı Gölü altında kalan yolun alternatifi olarak daha önce DSİ tarafından yapılan 8 metre genişliğindeki yolun üst yapı seviyesine getirildiğini, 2011 yılında sathi kaplaması yapıldığını, yoldaki diğer eksikliklerin Topçam-Mesudiye yolu ihalesi kapsamında tamamlanacağını kaydeden Çetin, “Topçam ayrımı ile Mesudiye ilçesine kadar olan güzergah 12 metre genişliğinde ihale edildi. Proje bünyesinde 410 metre tünel bulunuyor” şeklinde konuştu.Öte yandan Dereyolu güzergahı üzerinde arazi satın alma çalışmasında Sivaslılar erken davranıyor. Sivaslılar, başta Topçam Baraj gölü etrafında olmak üzere Dereyolu’nun değişik güzergahlarından büyük oranda arsa satın aldılar. Ordu Valisi Kenan Çiftçi, Karadeniz-Akdeniz yolunun ileride cazibeli bir alan haline geleceğini belirterek, güzergah üzerinde yatım yapmak isteyen Sivaslı sayısında artış olduğuna dikkat çekti. Vali Çiftçi, “Şu anda 300 civarında parsel sadece Sivaslılara satıldı ve nasıl yatırım yapabilirizin arayışı içerisindeler” dedi.ORDU, 140 YILDIR BU YOLU BEKLİYOR2004 yılında Topçam Barajı’na enerji üretimi için gerekli türbin, salyangoz ve diğer aksamların sağlıklı bir şekilde taşınması için başlanan, ancak daha sonra Eski Enerji Bakanı Hilmi Güler’in yolun bir bölümünü tamamlayıp gerisini Karayolları Genel Müdürlüğü’ne devretmesiyle inşaatı hızlanan yolun sıra dışı bir geçmişi var.Ordu- Sivas yolunda ulaşımın güç şartlar altında yapılması ve yüksek rakımlı dağların zirvesinden geçmesi, kışın ise sık sık kapanması üzerine ilk olarak 1873 yılından Dereyolu planlanıyor ancak çok masraf gerektirdiği için yapılamıyor. Ardından 1885-1890 yılları arasında mühendis Çıngıryan Efendi tarafından yeniden projelendirilen yol, bir ön incelemeden öteye gidemiyor. 1908 yılında Erkan-ı Harp Yüzbaşısı Şevki Efendi tarafından bir kez daha gündeme getirilerek başlatılan yol, araya giren Trablus, Balkan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında arka planda kalıyor.Dereyolu, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra 1926-1928 yıllarında yeniden projelendiriliyor. Günün Ordu Valisi Ali Kemal Aksüt tarafından 1929 yılının Aralık ayında güzergahın Ordu tarafından başlayan kısmı Çavuşoğlu boğazında düzenlenen bir törenle temeli atılıyor. Ancak çalışmalar güzergah tartışmaları sebebiyle 1933 yılından itibaren durduruluyor. Bundan sonra yol uzun bir süre gündeme gelmiyor. Yol, 1950’li yıllarda Adnan Menderes hükümetinin yatırım hamleleri döneminde yeniden gündeme getirildiyse de, acil bir yatırım olarak görülmediği için üzerinde durulmuyor.
Taksim'i Yasaklayan Zihniyet 11 Yıldır İşçiye De Hayatı Zehir Etti
Umut Oran: ​1 Mayıs’ı, Bayramı, Taksim’i yasaklayan zihniyet, 11 yıldır işçiye hayatı da zehir ettiCHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, son olarak Taksim'i işçilere ve yurttaşlara yasaklayan AKP hükümetinin iki yüzlü bir politika izlediğini belirterek, çalışma hayatı, kıdem tazminatı ve taşeron işçi çalıştırılmasında her geçen gün koşulların geriye götürüldüğüne dikkat çekti. Umut Oran, '1 Mayıs’ı, Bayramı, Taksim’i yasaklayan zihniyet, 11 yıldır işçiye hayatı da zehir etti' dedi.Konuyla ilgili olarak yazılı açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti:·        AKP, bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i emekçilere vermedi, halka yine eşi görülmemiş şiddet ve terör uygulayıp bayramı cehenneme çevirdi. AKP, bu 1 Mayıs’taki tavrıyla emek karşıtı yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP’nin 11 yıllık iktidarında çalışma hayatına yönelik dayatmaları ve emek kesimine karşı tavrı da zaten bunu gösteriyor. AKP,emekçiye açlık sınırında bir ücret, güvencesiz ve kuralsız çalışma, iş kazalarında ölüm ve kıdem tazminatsızmezarda emekliliği reva görüyor.·        2002 yılında 3 milyona yaklaşan sendikalı işçi sayısı yeni kayıtlara göre 2014 itibariyle 1.1 milyon dolayına geriledi. OECD ülkelerinde yüzde 20’ye yaklaşan sendikalaşma oranı, resmi istatistiklere göre Türkiye’de yüzde 9,5. Ancak kayıt dışı ve taşeron yanında tüm ücretli çalışanlar dikkate alındığında bu oran yüzde 6.6’ya düşüyor. YaniTürkiye’de her 15 çalışandan sadece biri sendikalı.·        2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün 2.5 milyona ulaşmış durumda. Taşeron sistemi; güvencesiz, kuralsız çalışma, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma, yasaları ve işçi haklarını yok sayma demektir…·        AKP iktidarı döneminde iş kazalarına 14 bine yakın kurban verildi. İş cinayetlerindeki artışın nedeni AKP’nin bu konudaki ihmal ve duyarsızlığı... İş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin mevzuattaki koruyucu önlemler, denetimler ve cezalar yetersiz. AKP, iş kazalarını önlemek için etkili düzenlemelerle gerekli önlemleri uygulamak yerine bu olaylara “kader” deyip geçiyor.·        Uzun süredir çalışanların kıdem tazminatlarını “fon” uygulaması ile iç etmeyi hedefleyen AKP, bunu ilk önce taşeron işçilere uygulamaya yönelik hazırladığı yeni bir paketle konuyu yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor. Türk-İş Genel Başkanı, kıdem tazminatının fona devrinin “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyor ve bunu “Genel grev” nedeni sayacaklarını bildiriyor. Çalışanların haklarına ve emek kesiminin bu konudaki hassasiyetine saygılı olunmalıdır.·        Sosyal kesimlerin sesinin kısıldığı, çalışanların emeğinin karşılığını alamadığı, hukukun işlemediği, basının görevini özgürce ve objektif biçimde yerine getiremediği, hak mücadelesinin kısıtlandığı, işçilerin 1 Mayıs Bayramı’nı dahi gönlünce kutlayamadığı bir toplumda huzur ve barış olmaz, demokrasi gelişmez.AKP, bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i emekçilere vermedi. Kolluk güçleri 1 Mayıs’ı İstanbul Taksim’de, Ankara Kızılay’da kutlamak isteyenlere yine tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti, acımasızca saldırdı. Yurdun başka yerlerinde de bayram kutlamak isteyenlere zorluklar çıkarıldı, eşi görülmemiş şiddet ve terör uygulandı. AKP, bu 1 Mayıs’ta da işçiye bayramı zehir etti, tüm dünyada yüz milyonlarca insanın coşkuyla kutladığı bir günü ülkemizde kâbusa çevirdi.AKP, bu 1 Mayıs’taki baskıcı tavrıyla emek karşıtı yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP’nin on bir yıllık iktidarında çalışma hayatına yönelik dayatmaları ve emek kesimine karşı tavrı da zaten bunu gösteriyor. AKP, “özelleştirme” adı altında küresel karteller ve palazlandırdığı yandaş sermaye grupları için örgütsüz bir çalışan kesimi, “ucuz işçilik cenneti” ve bir çeşit post modern “kölelik düzeni” hedefledi.  Örgütlenme ve grev hakkını sık sık yasal olmayan yollarla önlemekten çekinmeyen AKP, emekçiye açlık sınırında bir ücret düzeyi, güvencesiz ve kuralsız çalışma, iş kazalarında ölüm ve kıdem tazminatsız mezarda emekliliği reva gördü.AKP SENDİKAL HAYATI BİTİRDİ…2012’de yürürlüğe giren 6356 sayılı yasa öncesinde sendikalı işçi sayısı 3 milyon dolayında bulunuyordu. Bu sayının fiktif ve yanıltıcı olduğu gerekçesiyle SGK kayıtlarına da bakarak yeniden belirlenme yoluna gidildi. Bu düzenleme sendikaları adeta biçti. Çok sayıda sendika yüzde 1 olan işkolu barajı altında kalırken, bazı sendikalar barajı kıl payı geçebildi. Toplam 92 sendikadan 43’ü işkolu barajını aşarken 49 sendika işkolu barajını aşamadı. 12 Eylül’ün ardından çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı yasalar döneminde bile bu kadar çok sendika işkolu barajının altında kalmamıştı. Yaygın kayıt dışı işçilik ve taşeron işçilerin üyeliklerinin sayılmaması da sendikaları zayıflattı.15 ücretliden sadece biri sendikalı!Son istatistiklere göre Türkiye’de 11 milyon 600 bin 554 işçiden sadece 1 milyon 96 bin 540’ı sendikalı. İstatistikler vahim tabloyu ortaya koyuyor. Sadece kayıtlı işçiler dikkate alınarak yapılan hesaplamada yüzde 9.45 olan genel sendikalaşma oranı, bazı işkollarında yüzde 2-3’lere düşüyor. Yüzde 9.45’lik sendikalaşma oranı uluslararası standartlara uygun olarak hesaplandığında ise daha da düşük çıkıyor. Ancak kayıt dışı ve taşeron yanında çalışanlar da dahil toplamda 16.5 milyona ulaşan ücretli (işçi) sayısı esas alınarak yapılan hesaplamada ise sendikalaşma oranı yüzde 6.6’da kalıyor.Yani her 15 ücretliden sadece biri sendikalı… Sendikalaşma oranı, toplam sendikalı işçi sayısının toplam kayıtlı işçiler içindeki payına göre OECD’de yüzde 20’yeyaklaşırken, Türkiye’de yüzde 6 dolayında kalıyor. Toplu iş sözleşmesi kapsamındakilerin oranı ise çok daha düşük düzeyde... Çünkü 115 işçi sendikasından sadece 47’si barajı aşarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini alabildi. Büyük çaplı sendikasızlaşma tehlikesi kapıda… Yeni düzenlemede işkolu barajı yüzde 1 olarak belirlenirken, gelen tepkiler üzerine bunun uygulaması 2014 başına ertelenmişti. Baraj 2016’da yüzde 2’ye, 2018’de yüzde 3’e yükselecek. Sendikalara üye olmak isteyen işçilere birçok engel çıkarılan bu ortamda eğer 2018’e kadar sendikalar ciddi bir üye artışı sağlayamazsa pek çoğu yetki kaybetmesi gündeme gelecek. İşkolu barajı sendikal hayat için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bir kaç yıl içinde çok sayıda sendikanın yetkisiz kalması ile büyük çaplı bir sendikasızlaşma tehlikesi kapıda.AKP’NİN TAŞERON İŞÇİLİK AYIBIAKP, çalışma yaşamında sendikasızlaştırma ile birlikte ve buna paralel biçimde taşeronlaşmayı yaygınlaştırdı. İşsizlik sorununu çözemeyen AKP, on binlerce insanı devlet ciddiyetine yakışmayacak, hukukla bağdaşmayacak bir istihdam şekliyle taşeronlara mahkûm etti.  Mevzuatta “alt işverenlik” şeklinde yer alan taşeronluk uygulaması, geçmişi 1980’li yıllara kadar uzanmakla birlikte, AKP döneminde tam bir patlama yaşadı. 2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün kamu ve özel sektör toplamı olarak 2.5 milyona ulaşmış durumda. Bunun 1.1 milyonu belediyeler de dâhil kamuda çalışıyor.AKP taşeronluk uygulamasında, kasten hukuku çiğnedi. Mevzuatta; kamu işyerlerinde, belirlenen norm kadrolarla yapılacak asıl işlerin dışında kalan işlerin taşeron aracılığıyla yerine getirilebileceği düzenlenirken, bu kurala uyulmadı. Taşeron eliyle kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilen işler yasa gereği çalıştırılmaması gereken işlerde çalıştırıldı.AKP mahkeme kararlarını uygulamıyor…Çok zor koşullarda çalışan, haftalık çalışma sürelerine riayet edilmeyen, bırakın yıllık izni, bayram izni dahi olmayan bu işçiler şimdi teker teker dava açıyor. Sadece Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesindeki işçilerden 8 bini dava açtı ve davaları kazanmaya başladı. Tahmini olarak bu işçilere verilecek ücretler ve dava masraflarının toplam miktarı 2.5 milyar TL’yi buluyor. Kamu Hastaneleri Kurumu’na bağlı birimlerde 121 bin 846 taşeron işçisi bulunuyor. Diğer kamu kurum ve birimlerinde mevzuata aykırı biçimde çalışmamaları gereken işlerde taşeron aracılığıyla çalıştırılan işçilerin de dava hakkı bulunuyor. AKP ise yaptığı haksızlık ve ayıp yetmezmiş gibi, son yıllarda alışkanlık haline getirdiği “yargıyı dinlememe, hukuku tanımama” pervasızlığını bu konuda da sergiliyor, nihai yargı kararlarını uygulamıyor…Ülkeyi taşeron cumhuriyetine dönüştürmek istiyorlar!Taşeron işçilik; yaygın iş kazaları, eksik ücretler, ödenmeyen maaş ve sigorta primleri, kullandırılmayan ücretli izinler, yasal çalışma sürelerinin çok üzerinde ücretsiz çalıştırma anlamına geliyor. Taşeron uygulaması, sendikal örgütlenmeyi imkânsızlaştırıyor. Uygulama ile hukuk deliniyor; düşük ücretli ve sendikasız bir yapı oluşturma niyetiyle istismar ediliyor. Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai ve sendikal örgütlenme hakları taşeron firmalarca girdi-çıktı oyunları ile gasp ediliyor. İşçi, sık işveren değişikliği nedeniyle yıllık ücretli izne hak kazanamıyor. Taşeron işçileri, ücretlerini tam ve düzenli alamıyor. Kamu makamlarının, alt işverene verdiği belirli işler dışında, alt işverenin işçisinin ücretini ödeyip ödemediğini kontrol etme yükümlülüğü bulunmuyor. Sendikal örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıt dışılığı, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yakışır düzgün iş tanımını yok sayan taşeronluk uygulaması, çalışma hayatının dengelerini bozuyor, ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir tahribat yaratıyor.Taşeronlar, ekonomik açıdan zayıf olmaları nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını ana işverenden bekliyor, iş kazası ve meslek hastalıklarının oluşmasını önleyici önlemlere ve eğitimlere gereken önemi vermiyor. Her yıl yüzlerce işçi, iş kazalarında yaşamını yitiriyor.AKP bununla da yetinmiyor, geçici iş ilişkisi adıyla “kiralık işçilik” uygulaması getirmek istiyor... Bu model, mevcut taşeron sisteminin daha pervasız ve esnek bir uygulamasını oluşturuyor. Bu uygulama ülkeyi tam bir taşeron cumhuriyetine dönüştürebilir. İŞ KAZALARINA 11 YILDA 14 BİN KURBANOn bir yıllık AKP iktidarı döneminde iş kazalarında yaşamını yitiren işçi sayısında da patlama yaşandı. İş kazalarında ölen işçilerin sayısı Aralık 2002-Mart 2014 döneminde 13 bin 718’e ulaştı. Başka deyişle AKP döneminde yılda ortalama 1.072 işçi iş cinayetlerine kurban verildi. Bu kazalarda binlerce işçi de sakat kaldı.Yaşanan iş kazaları ve verilen kurbanların sayısındaki artışta AKP’nin bu konudaki ihmalinin büyük payı bulunuyor. 2012 yılında çıkardıkları 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri koruyucu önlemlerin alınması konusunda yetersiz kalıyor. Üstelik yasanın en önemli bölümlerinin uygulaması ertelenmiş durumda. İş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin denetimler ve cezalar yetersiz. Gerekli önlemler, bir maliyet unsuru olarak değerlendirilip alınmadığı için iş kazaları yaşanmaya devam ediyor. AKP hükümeti, iş kazalarını önlemek için etkili düzenlemelerle gerekli önlemleri uygulamak yerine bu olayları “kader” deyip geçmeyi yeğliyor.KIDEM TAZMİNATINI İÇ ETME PLANI YENİDEN GÜNDEMDEAKP, çalışanların kazanılmış haklarına her gün yeni bir saldırı düşünüyor ve fırsatını bulduğunda icraata geçiyor. Uzun süredir çalışanların kıdem tazminatlarını kaldırıp yerine bir “fon” kurulması, başka deyişle milyonlarca çalışanın kıdem tazminatı hakkını gaspetmeyi hedefleyen AKP, tarafların itirazları ve uzlaşamaması üzerine bu düzenlemeyi rafa kaldırmak zorunda kalmıştı. AKP, bu uygulamayı taşeron işçilerle sınırlı olarak getirmeye yönelik hazırladığı yeni bir paketi bugünlerde tekrar gündeme getirmeye hazırlanıyor. Taşeron işçilerin durumunu düzelteceği iddiasıyla paket hazırlayan AKP, kıdem tazminatını iç etmeye yönelik fon tuzağını bunun içine yerleştiriyor.Türk-İş Genel Başkanı, kıdem tazminatının fona devrinin “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyor ve bunu “Genel grev” nedeni sayacaklarını bildiriyor. Çalışanların haklarına ve emek kesiminin bu konudaki hassasiyetine saygılı olunmalıdır. TOPLUMDA HUZUR VE BARIŞ OLMAZ11 yılı aşan iktidarı boyunca kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırarak rejimi tek adam diktatörlüğüne dönüştürme gayretinde olan AKP, yolsuzluk, rüşvet, iltimas ve irtikâba dayalı; eş, dost, yakın ve yandaşları kalkındıran bir hırsızlık ve talan ekonomisi oluşturdu. AKP, dış politikada da Türkiye’yi tüm komşularıyla sorunlu hale getirdi ve dünyada yalnızlaştırdı. Bu politikalarıyla paralel biçimde AKP, çalışma hayatında da emekçiye düşman, insan haklarına aykırı biçimde bir modern kölelik, örgütsüz, eli kolu bağlı bir emek kesimi, ucuz iş gücü cenneti yaratmaya çalıştı. AKP bu alanlardaki düzenlemeleri ve dayatmaları ile sosyal barışı dinamitlemeye devam ediyor.Sosyal barışın sağlanamadığı toplumlarda bireyler ve sosyal kesimler, birbirlerine ve toplumun tümüne karşı yabancılaşırlar, birlik ve aidiyet duygusu kalmaz. Emeği ile geçinen milyonların, insanca yaşayacak gelir düzeyi ve diğer haklarına kavuşabilmesinin aracı olan örgütlenme hakkı, hiçbir kısıt ve vesayet olmadan özgürce kullanılmalıdır. Sosyal kesimlerin sesinin kısıldığı, çalışanların emeğinin karşılığını alamadığı, gelir dağılımının bozulduğu, hukukun işlemediği, basının görevini özgürce ve objektif biçimde yerine getiremediği, hak mücadelesinin kısıtlandığı, işçilerin 1 Mayıs Bayramı’nı dahi gönlünce kutlayamadığı bir toplumda huzur ve barış olmaz, demokrasi gelişmez, kalkınma ve ilerleme olamaz.
İşte Başbakan'ın Onayladığı Taşeron Yasası
Kamuoyunun uzun zamandır beklediği, Soma faciasının ardından da hızlandırılan, taşeron çalışma sistemini yeniden oluşturan kanun tasarısına son şekli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığındaki Perşembe günü gerçekleştirilen toplantıda verildi. Kanun tasarısı yarın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek. Çalışma Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Vekili Nurcan Önder Hürriyet gazetesinden Aysel Alp'e, 'taşeron kanunu'nun neler getirdiğini anlattı. '165 BİN İŞÇİYİ İLK ELDEN İLGİLENDİRİYOR' Önder, tasarının başta Karayolları Genel Müdürlüğü, sağlık bakanlığı ve Türkiye Kömür İşletmeleri olmak üzere, yaklaşık 165 bin işçinin durumunu netleştireceğini söyledi. Kamuda çalışan yaklaşık 661 bin taşeron işçisinin 161 bini 'asıl işi' yapıyor. Bunun anlamı şu; devlet kadrosuna 'temizlik işçisi' ya da 'güvenlik' olarak alınan taşeron işçiler, o devlet kurumunun asıl işinde, yani yol yapımında, Sağlık teknik işlerinde ya da madende kullanılıyorlar. Taşeron işçilerinin devlet kurumları tarafından 'asıl işte' çalıştırılmalarına Yargıtay karşı çıkmış, bunların kadroya alınması yolunda karar almıştı. Hükümet de, uzun zamandır sayıları yaklaşık 161 bine ulaşan bu 'asıl işi yapan' taşeron işçilerinin durumuna çare arıyordu. Taşeron Kanunu ile, bu çare bulundu. Çalışma Genel Müdür Vekili Önder, kanunun çıkması ile birlikte, bu kişilerin 'ya kadroya alınmaları, ya da işten ayrılmaları gerektiğini' söyledi. Önder, toplantıda tasarı konusunda sunumu dinleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat bazı talimatları olduğunu da vurgulayarak, bu talimatların özellikle yeraltı işçilerinin durumu hakkında olduğunu söyledi. Buna göre, Başbakan Erdoğan maden işçileri için düşünülen yeni düzenlemenin 'tüm yeraltı işçilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi' talimatı verdi. Başbakan ayrıca, yeraltı işçilerinin günde altı saatten fazla çalıştırılmamasını da istedi. TAŞERON KANUNU NELER GETİRİYOR İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATINI KAMU ÜSTLENECEK- Kamuda çalışan taşeron işçilerin kıdem tazminatlarını, söz konusu kamu kuruluşu üstlenecek. Bu işçilerin yıllık izinlerinin kullanılması da kamu tarafından takip edilecek. HANGİ İŞLERİN TAŞERONA VERİLECEĞİNE HÜKÜMET KARAR VERECEK- Kamuda hangi işlerin taşerona verileceğini Bakanlar Kurulu belirleyecek. Buna uymayanlara ciddi yaptırım gelecek TAŞERON İŞÇİNİN GÜVENLİĞİNDEN KURUM SORUMLU- Hem kamu, hem özel sektörde taşeron işçilerin iş sağlığı ve güvenliği önlemleri işe başlamadan alınacak, bunun gözetim ve denetiminden asıl işveren de sorumlu olacak. TAŞERON İŞÇİNİN ÜCRETİ DE BANKAYA YATACAK- Kamu ve özelde asıl işveren taşeron işçinin ücretlerinin ödenmesinden de sorumlu olacak. Ücretler bankaya yatacak. SÖZLEŞMELER ÜÇ YILLIK OLACAK- Taşeron işçinin sürekliliğini sağlamak üzere sözleşmeler en az üç yıllık olacak. İŞÇİ SENDİKALI OLURSA, FARKI DEVLET ÜSTLENECEK- Taşeron işçiler sendikalı olurlarsa, aradaki ücret farkı kamu kuruluşu tarafından üstlenilecek. YERALTI İŞÇİLERİNE YÖNELİK DÜZENLEMELER YENİ İŞÇİ DE KIDEM ALACAK- yeraltı işçileri için, altı aylık kıdeme sahip olma şartı kaldırılacak. YILLIK İZİN 4 GÜN FAZLA- Yeraltı işçilerinin yıllık izin süreleri, diğer işçilere göre dört gün fazla olacak. 36 SAAT ÇALIŞMA- Yeraltı işçilerinin haftalık çalışma saatleri azami 36 saat olacak. Bu süre mevcut sistemde 45 saat olarak uygulanıyor. AZAMİ MESAİ 6 SAAT- Yeraltı işçilerinin azami çalışma süresi 6 saati geçmeyecek. Yeraltı işçilerine olağanüstü haller dışında fazla çalışma yaptırılmayacak. Haberİ Aysel Alp | HürriyetKaynak: Yurt
Yeni Çalışma Paketinde Neler Var?
Son şekli verilecek çalışma paketinde, iş güvenliğine ikazlara rağmen uymayan işçinin tazminatsız işten çıkarılma yolunun açılmasından, iş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin ödenmesi için bir fon kurulmasına, kamuda asıl işi yapan işçilerin kadroya alınmasına kadar birçok düzenleme var.Hürriyet gazetesinin Nuray Babacan ve Hacer Boyacaoğlu imzalı haberinde, çalışma hayatında milyonlarca insanı yakından ilgilendiren yeni paketin detaylarına yer verildi. Taraflarla görüşülerek son şekli verilecek pakette, iş güvenliğine ikazlara rağmen uymayan işçinin tazminatsız işten çıkarılma yolunun açılmasından, iş güvenliği uzmanlarının ücretlerinin ödenmesi için bir fon kurulmasına, kamuda asıl işi yapan işçilerin kadroya alınmasına kadar birçok düzenleme var.Paketle ilgili konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Kiralık işçi diye hiçbir sosyal güvencesi olmadan insanların çalıştırılması kabul edilemez. Sendikalara da söyledim; ‘Formül bulun bu pakete koyalım’ diye. Çalışma süresinin 3-4 ayı geçmemesi gerekiyor, böylece örgütlenmelerinin önünde de engel olmaz. Ama 12 aya ulaşırsa o zaman sömürü olur. 100.000′lerce mevsimlik işçi, 100.000′lerce ev çalışanı bu durumda, kayıt dışı gözüküyorlar. Bu kişilerin istihdam bürolarıyla ilişkilendirilmesi gerekiyor. Bu boşluğun işçi lehine doldurulması için iyi bir fırsat olduğunu onlara da söyledim” dedi.“OVİT TÜNELİ’NDE FAALİYET SÜREMEYECEK”Başbakanla iki toplantı yaparak paketi görüştüklerini ve öncelikli konuları içeren bir çalışma paketinin TBMM’ye geleceğini aktaran Çelik, “İş güvenliği ihmallerine ceza arttırımı, sertifikalı işçi çalıştırma zorunluluğu, kapatma ve faaliyeti durdurma cezalarına uymayıp mühür kıran işletme sahiplerine verilecek para cezasının hapis cezasına çevrilmesi gibi ciddi düzenlemeler olacak. Örneğin Ovit Tüneli’nde şu anda faaliyet sürüyor, böyle olamayacak” dedi.2015 Temmuz ayına kadar belli meslek dallarında tüm işçilerin sertifikalı olması zorunluluğu geleceğini belirten Çelik, bunun tek istisnasının meslek ve sanat okulu mezunları olacağını ifade etti. Çelik, baret bulundurma zorunluluğunun geleceğini ve iki taraf için de bu kurala uymamanın cezası olacağını söyledi.İHALELERDEN İŞVEREN MEN EDİLECEKBakan Çelik’in ipuçları verdiği pakette yer alan düzenlemelerin başında ölümlü iş kazası yaşanan işyerinde, işverenin kusurlu bulunması halinde bir yıl boyunca kamu ihalelerinden men edilmesi bulunuyor. İşverenin kusurlu olduğu kazalardan sonra yapı müteahhitliği yetki belgesi bir yıldan 2 yıla kadar askıya alınacak. Rödövans veya götürü usülü ile yapılan işlerde, üretim zorlamaması olmaması için gerekli planlama yapılacak, aksi durumda ihale sözleşmesi feshedilecek.İSG FONU KURULACAKİşyerlerinde denetim yapan iş güvenliği uzmanlarının ücretinin işveren tarafından ödenmesi, son dönemde tartışılan konuların başında geliyor. Pakette bu konuda da radikal bir değişikliğe gidiliyor. Buna göre iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimlerinin ücretlerinin ödenebileceği bir iş sağlığı ve güvenliği fonu kurulacak. İşyerinin çalışan sayısı ve tehlike sınıfı dikkate alınarak belirlenecek ve işverenlerce aylık olarak ödenecek ücretler bir fonda toplanacak. Fonun işveren, çalışan ve iş sağlığı/güvenliği profesyonellerinin temsilcilerinden oluşacak bir kurul tarafından yönetilmesi sağlanacak. Bu alandaki profesyonelerin her bir saati için ücretleri belirlenecek ve iş güvenliği uzmanları ile iş yeri hekimlerinin ücretleri bu fondan ödenecek.Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kanununda belirtilen yükümlülüklerden herhangi birini, yazılı olarak hatırlatıldığı halde yerine getirmemesi, yazılı uyarıya rağmen iş güvenliği kurallarına uymaması durumunda haklı fesih gündeme gelecek. Bir başka deyişle tazminatsız işten çıkarma uygulanabilecek.KAMUDA TAŞERONA KADRO YOLU AÇILIYORYeni düzenlemeye göre, kamuda asıl işi yaptığı tespit edilen işçiler kazanılmış haklarından vazgeçerlerse kadrolu olabilecekler. Bu düzenleme, dava açarak taşeron işçi olarak asıl işi yaptığını mahkeme kararıyla tespit ettiren kamudaki çalışanları kapsıyor. Karayolları Genel Müdürlüğü, sağlık bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi’nde çalışan taşeron işçiler bu madde kapsamına giriyor. Kamuda belirlenen asıl işler kapsamında taşeron olarak çalışan işçiler için de kadro yolu açılacak. Fabrika, şantiye, atölye, çiftlik ve arazi gibi işyerlerindeki işçiler eliyle gördürülmesi gerekli olan işlerde fiilen çalışanlar sürekli işçi kadrosuna alınacak. Diğerleri ise sözleşmeli personel olacak. Bunun için ihale sözleşmesinin bitiş tarihi geçerli olacak, bu tarihten itibaren çalışanlar idareleri tarafından yeni işlerine atanacak.PAKETTEKİ DİĞER DÜZENLEMELERÇok tehlikeli işlerden başlayarak bakanlık tarafından yayınlanan mesleklerde çalışanlara belirli bir sürenin sonunda mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu getirilecek. Bunun için gerekli belge ve sınav ücretinin tamamı 2018 yılı sonuna kadar işsizlik sigortası fonundan karşılanacak.İdari para cezaları yeniden düzenlenecek. Artık cezalar çalışan sayısı ile çarpılarak bulunacak. 250’den fazla çalışanı olan ve çok tehlikeli sınıfta faaliyet gösteren bir işyerinde cezalar yüzde 400 artırılacak.Maden kanununda değişiklik yapılarak maden iş yerlerinin iş sağlığı ve güvenliği teftişi Enerji Bakanlığı’na verilecek. İnşaatlarda ise iş sağlığı ve güvenliği konusunda yapı denetim firmalarına sorumluluk verilecek.Bir yıl boyunca ölümlü iş kazası olmayan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde işverene yüzde 1 prim kolaylığı sağlanacak. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilecek teşviklerde iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri de sunulacak projelerde yer alacak.Durdurma kararı verilen işyerinde bu kararın uygulanmasını engelleyen veya savsaklayan kamu görevlileri hakkında da ali veya idari soruşturma açılacak.Zete
FSM Köprüsü'ndeki Çalışma Başladı
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ndeki 'kedi yolları'nın imal edilmesi için 15 Aralık'a kadar sürecek Asya-Avrupa yönü sağ şeritteki çalışmalar başladı.İSTANBUL'Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet (FSM) Köprülerinin Büyük Onarım ve Yapısal Takviyesi' çalışmaları kapsamında FSM Köprüsü'ndeki 'kedi yolları'nın imal edilmesi için 15 Aralık'a kadar sürecek Asya-Avrupa yönü sağ şeritteki çalışmalar başladı.Karayolları Genel Müdürlüğü I. Bölge Müdürlüğü tarafından kontrolü yapılan ve yüklenici firmaca yapımı devam eden 'Boğaziçi ve FSM Köprülerinin Büyük Onarım ve Yapısal Takviyesi' çalışmaları kapsamındaFSM Köprüsü'ndeki kedi yollarının imal edilmesine başlandı.Akşam saatlerinde köprüye gelen ekipler, çalışmanın yapılacağı şeridi trafiğe kapattı. Ekipler, ardından düzenleme çalışmasına geçti.Avrupa-Asya yönü sağ şeritteki çalışma ise 16 Aralık ile 30 Ocak arasında yapılacak. Çalışmalar boyunca diğer şeritler araç trafiğine açık olacak.Muhabir: Halil İbrahim Başer
34 Hükümet Eskiten Ama Bitmeyen 4 Proje
50 Yıllık 4 Projeyi Erdoğan Bitiremedi Davutoğlu Yapabilir mi?CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, AKP’nin “Türkiye’yi yıkıp yeniden yaptıkları” algısı yaratan toplu açılışları, “Show must go on!” mantığıyla Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de sürerken, Türkiye’de yeterli ödenek ayrılmadığı için 50 yıldır bitirilemeyen önemli kamu yatırımları bulunduğunu bildirdi. Umut Oran, 'Madem Erdoğan 12 yıllık başbakanlığında binlerce tesisi, eseri, projeyi topluma kazandırdı, yarım asırlık kamu yatırımlarını neden bitirmedi? Acaba Başbakan Davutoğlu 34 hükümet eskiten bu projeleri bitirebilecek mi?' diye sordu.Yarım asırdır bitirilemeyen kamu yatırımlarını araştıran CHP'li Umut Oran, yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:·        DSİ’nin 1964’te başlayan Meriç Taşkın, Kara Yolları’nın aynı yıl başlayan İl Yolları Yapımı projeleri 50 yılını doldurdu. TCK’nın Bozkır-Hadim-Adiller yol projesi 49,  DSİ’nin Isparta Atabey Sulama projesi 46 yılı geride bıraktı.·        Kamu yatırım programında ayrıca 1970’li yıllarda başlayıp hala devam eden 36 adet, 1980’lı yıllarda başlamış ve hala bitirilememiş 70 ve 1990’lı yıllarda başlayıp hala süren 325 önemli proje yer alıyor.·        Yani bir yanda toplu açılış şovu, öbür yanda bitirilemeyen asırlık gerçek yatırımlar. Üstelik bunlar; park, kaldırım, kanalizasyon değil, bitirildiğinde ülke ekonomisi ve sosyal yapısına önemli katkılar sağlayacak gerçek projeler.·        AKP’nin algı yönetiminde anaokulu, park, kaldırım gibi işler “büyük eser”, “önemli proje”, “dev tesis” olurken; 40-50 yıl önce başlatılan gerçek yatırım projeleri yılan hikâyesine döndü.·        Her yıl yatırım programlarında iz bedelle ya da sembolik ödeneklerle devam ettirilen bu yatırımların öngörülen bitirilme tarihleri sürekli ötelendi. Yakında açıklanacak 2015 yatırım programında bu tarihlerin de ötelenmesi kuvvetle muhtemel.·        1960-1990 döneminde başlayan projelerin bitirilememesinden elbette önceki hükümetler de sorumlu. Ancak onların hiçbiri bu kadar uzun süre iktidarda kalmadı, kaynak imkânları AKP ile kıyaslanmayacak denli azdı.·        Önceki hükümetlerin hiçbiri sanal kalkınma algısı yaratmak için bu tür bir toplu açılış şovlarına girişmedi.·        Şimdi Erdoğan ve Davutoğlu’na sormak lazım: Madem 12 yıllık başbakanlığınızda binlerce tesisi, eseri, projeyi topluma kazandırdınız, yarım asırlık kamu yatırımlarını neden bitirmediniz?AKP’nin adeta “Türkiye’yi yıkıp baştan yeniden yaptığı” algısı yaratan “toplu açılış şovu” yurt çapında devam ederken, ülkede yeterli ödenek ayrılmadığı için 50 yıldır bir türlü bitirilemeyen önemli kamu yatırımları bulunuyor.Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde il il gezerek, kerameti kendinden menkul binlerce “dev eser”, tesis, proje ve yatırımın (?!) toplu açılışını yaptı. Toplu açılış programları, Erdoğan ve partisinin Türkiye’yi baş döndüren bir hızla büyütüp, kalkındırdığı algısına yol açtı. Oysa toplu açılış listelerinde okul, park, üst geçit, kavşak, cami onarımı, kanalizasyon, sokak asfaltı, kaldırım, imam hatip lisesi, karakol ve bazı diğer idari binalar vb. ağırlıklı yer tutuyordu. Önemli proje, dev eser diye sayılanlar arasında, dış cephe onarım işleri, hatta foseptik, otopark, mesire yeri, fidanlık borsası, fitness, ıtri bitki merkezi, dere kenarına yapılan duvarlar gibi işler bile yer alıyordu. Bazı açılışlarda bir projenin üç bölümü üç ayrı proje gibi gösterildi. zaten yıllardır faaliyette olan okul, tesis gibi yerler yeni gösterilerek listeye alındı. Erdoğan’ın birkaç ay içinde aynı tesisi, binayı iki kez açtığına tanık olduk. Yapay biçimde şişirilen toplu açılış listelerinde ekonomiye getirisi olacak üretken projeler ise yok denecek kadar azdı. Özel sektör tarafından yapılan yatırımlar da toplu açılış listelerine dâhil edilip iktidar icraatı gibi gösterilerek şov aracı yapıldı. Listelerde, ekonomiye getirisi olacak katma değerli gerçek yatırımlar da zaten ağırlıkla özel sektöre aitti. Bunları daha önce belgeleriyle sunduk. Şimdi Erdoğan, “Show must go on!” mantığı ve aynı teknikle, “toplu açılış” şovunu, Cumhurbaşkanlığı döneminde de sürdürüyor.YARIM ASIRLIK KAMU YATIRIMLARI HALEN BİTİRİLEMEDİBir yanda toplu açılış şovu devam ederken, diğer yanda yıllardır yeterli ödenek ayrılmadığı için bitirilemeyen; 40-50 yıldır devam eden önemli kamu yatırımları bulunuyor.Kamu yatırım stoku içinde ta 1960’lı yıllardan kalan, hala bitirilemeyen 4 önemli yatırım projesi yer alıyor.  Her yıl Meriç nehrinin taşması sonucu sular altında kalan Edirne’nin bu sorununu çözmek amacıyla DSİ’nin 1964’te başlattığı Meriç Taşkın projesi ile Karayolları Genel Müdürlüğü’nün (TCK) aynı yıl başlayan İl Yolları Yapımı projeleri 50 yılını doldurdu. AKP’nin iktidarda ilk yılı olan 2003 yatırım programında bu iki projenin bitirilme yılı 2007 olarak öngörülmüştü. Bu tarih her yıl yatırım programlarında sürekli ötelenerek, 2014 yatırım programında Meriç Taşkın projesi için 2016’ya, İl Yolları için 2017’ye kaydırıldı. Toplam tutarı 2013 fiyatlarıyla 387.2 milyon lira olan Meriç Taşkın projesine aynı yılın sonu itibariyle yapılan kümülatif harcama 278.7 milyon liraydı ve projenin bitirilmesi için 108.5 milyon lira gerekirken, 2014 yatırım programında 15 milyon liralık bir ödenek ayrıldı. Karayolları’nın toplam tutarı 6 milyar 590.9 milyon lira olan ve 2013 sonu itibariyle kümülatif  2 milyar 320.1 milyon lira harcanan İl Yolları projesine, 2014 yılında kalan tutarın sadece yüzde 1.6’sı kadar olmak üzere 70 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu düzeyde bir yıllık ödenekle projenin 2017’de bitirilmesi için bir mucize olması gerekiyor.Bu konuda yapılacak olası itirazı ve öne sürülebilecek argümanları dikkate alarak şunu sormak istiyoruz: Eğer bunlar doğası gereği sürekliliği olan projeler (?) ise neden her yıl yatırım programlarında ötelenen “bitiş yılı” ibareleri ile yer alıyor, (ucu açık bir yatırım süreci ise) toplam proje tutarı neye göre hesaplanıyor?Yine 1960’lı yıllarda başlatılan TCK’nın Bozkır-Hadim-Adiller yol projesi 49,  DSİ’nin Isparta Atabey Sulama projesi 46 yılı geride bıraktı. Bu iki proje için de öngörülen bitirilme yılı şimdilik 2016 ve 2017.1964-1999 DÖNEMİNDEN KALMA, BİTMEMİŞ 431 GERÇEK YATIRIMToplam 2 bin 753 kamu yatırımının yer aldığı 2014 yatırım programında, 1960 model bu 4 yatırımın dışında; 1970’li yıllarda başlayıp hala devam eden 36 adet, 1980’lı yıllarda başlamış ve hala süren 70 ve 1990’lı yıllarda başlayıp hala devam eden 325 önemli proje olduğu görülüyor.Üstelik bunlar; park, kaldırım, kanalizasyon, sokak asfaltı, hanımlar lokali değil, bitirildiğinde ülke ekonomisi ve sosyal yapısına önemli katkılar sağlayacak gerçek projeler.Bunlar içinde GAP ile DAP, KOP, DOKAP gibi diğer entegre bölgesel kalkınma projeleri kapsamında olanlar önemli yer tutuyor.Yani bir yanda sanal toplu açılış şovu, öbür yanda bitirilemeyen asırlık gerçek yatırımlar...AKP’nin algı yönetiminde anaokulu, park, kaldırım gibi işler “büyük eser”, “önemli proje”, “dev tesis” olurken; 40-50 yıl önce başlatılan gerçek yatırım projeleri yılan hikâyesine döndü.Her yıl yatırım programlarında iz bedelle ya da sembolik ödeneklerle devam ettirilen bu yatırımların öngörülen bitirilme tarihleri sürekli ötelendi.Yaşlı projelerden; Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 1973’te başlayan 48 kilometrelik Seydişehir 13. Bölge Hududu-Mortaş Bağlantısı ve 1974’te başlayan 70 kilometrelik Elmalı ayrımı-Finike yol yapımları ile DSİ’nin 1974’te başlayan Konya Çumra II. Merhale projesinin öngörülen bitirilme tarihi bu yıl. Yine Karayolları’nın 1979’da başlayan 124 kilometrelik Kalkan-Fethiye-2. Bölge Hududu yol projeleri için öngörülen bitiş yılı 2014.  Ancak yakında açıklanacak 2015 yatırım programında bu tarihlerin de ötelenmesi kuvvetle muhtemel.BİTİRİLEMEYEN YATIRIMLAR VERİMLİLİĞİNİ YİTİRDİZamanında bitirilemeyen yatırımlar önceliğini ve yapılabilirliğini yitiriyor, verimsiz hale geliyor. Dünya Bankası’nın PEPSAL kredilerinin kullanım koşullarının bir sonucu olarak “yatırımların rasyonalizasyonu” programı kapsamında 2001’den itibaren yapılabilirliğini yitiren kamu yatırımlarını ayıklama işlemine başlanmıştı. Bu kapsamda AKP de iktidara geldiğinde yaptığı eleme ile 2002 sonu itibariyle 4 bin 414 olan kamu yatırım projesi sayısını 2003 yatırım programında 3 bin 851’e çekmişti. Toplam kamu yatırımı sayısı, 2004 yılında 3 bin 555’e, 2005 yılında 2 bin 627’ye ve 2006’da 2 bin 525’e kadar düşürülmüştü. İzleyen dönemde kamu yatırım stoku bir miktar artsa da bu artış düşük kaldı.  AKP’NİN İHMALİ BÜYÜK…1960-1990 döneminde başlayan projelerin hala bitirilememesinden önceki tüm hükümetler sorumludur. Ancak onların kaynak imkânları, AKP ile kıyaslanmayacak denli yetersizdi. Buna rağmen önceki hükümetler “satmak değil yapmak” peşindeydi ve kıt kaynaklarla bu projeleri gerçekleştirmeye çalışıyorlardı. İktidarı döneminde kamu varlıklarının özelleştirilmesinden 60 milyar dolar gelir elde eden AKP hükümeti, önceki hükümetlerin başlattığı bu önemli kamu yatırımlarını bir an önce ekonomiye kazandırmak için gerekli ödeneği ise ayırmaktan sürekli kaçındı.Ayrıca önceki hükümetler bu kadar uzun süre iktidarda kalmadı ve hiçbiri sanal kalkınma algısı yaratmak için bu tür bir toplu açılış şovu peşinde koşmadı.2014 YATIRIM ÖDENEĞİNİN BEŞTE BİRİ SURİYE’YE HARCANDI1960 ve 1970’li yıllarda başlayan 40 projenin toplam tutarı 39.8 milyar TL, 2013 sonu itibariyle bunlara yapılan harcama 22.4 milyar TL. Bu projelerin bitirilmesi için yaklaşık 18 milyar lira gerekiyor. Bu projelere 2014 yatırım programında ayrılan ödenek ise 1.6 milyar lira.Buna karşılık AKP hükümeti, yanlış dış politika ile Türkiye’ye yığılan 2 milyon Suriyeli için 4.5 milyar dolar (yaklaşık 10 milyar lira) harcadığını açıkladı.Bu arada, 2014 yatırım programında yer alan (belediyeler hariç) toplam 2 bin 753 kamu yatırımının tümü için ayrılan toplam ödenek ise 47.5 milyar lira. Buna göre yıllık toplam kamu yatırım ödeneğinin beşte birinden fazla bir tutar hükümetin dış politika yanlışı yüzünden harcanmış oldu.Şimdi Erdoğan ve Davutoğlu’na sormak lazım: Madem 12 yıllık başbakanlığında Erdoğan binlerce tesisi, eseri, projeyi topluma kazandırdı peki yarım asırlık kamu yatırımlarını neden bitirmedi? Davutoğlu bunları ne zaman bitirecek?
Tarihi Taş Köprü Dünya Mirası Yolunda
Kültür ve Turizm Bakanlığının, Edirne'nin Uzunköprü ilçesindeki tarihi Uzun Köprü'nün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınması için başvuru yapacağı bildirildi.Uzunköprü Belediye Başkanı Enis İşbilen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlı döneminde 1444'te yapılan tarihi taş köprünün 1392 metre uzunluğunda, 6,80 metre genişliğinde olduğunu ve 174 kemeri bulunduğunu söyledi.Köprünün fiziksel özellikleri açısından dikkat çekici olduğunu belirten İşbilen, şöyle konuştu:'Köprü, dünyanın en uzun köprüsü. 15. yüzyılda yapılan ve tarihi öneme sahip bu eserden turizm açısından yararlanmamız gerekiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uzun Köprü'nün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne alınması için başvuruda bulunacak. Yıllardır bunun için çalışıyoruz. Listenin bir geçici kısmı, bir de kalıcı olan asil kısmı var. Bizim amacımız kalıcı olan kısımda yer almak ancak kalıcı olan kısımda yer almak için köprünün ilk günkü şekliyle restore edilmesi gerekiyor.''Üç tonun üzerindeki araçlar geçemiyor'İşbilen, köprüdeki 52 gözde çatlakların olduğunu ve yapıyla bütünleşen iki taşın düştüğünü söyledi. İlçe trafik komisyonunca aldıkları kararla 3 tonun üzerindeki araçların köprüden geçişine izin vermediklerini belirten İşbilen, şöyle devam etti:'Köprü, ulaştırma görevi gördüğü için Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğunda yer alıyor. Uzun Köprü karayollarının 2015 yatırımları kapsamında yer alırsa UNESCO Dünya Kültür Mirası çalışmalarımız daha da hızlanacaktır. Sağlık Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu'nun konuya ilişkin bilgileri var. Bakanımızın desteğini bu konuda da göreceğimizden eminiz.'İşbilen, köprünün listeye alınmasının bölge turizmi açısından da önemli olduğunu vurguladı.İlçedeki insanların köprü ve çevresinde vakit geçirebilmesini engelleyenin Ergene Nehri'nin durumu olduğunu aktaran İşbilen, şunları kaydetti:'Nehir köprümüzün orta gözünden akıyor. Nehrin temizlenmesi halinde turizm açısından da ekonomik açıdan da köprü çevresinde hareketlilik artacaktır. Köprünün çevresinde sosyal alanlar oluşturulabilir. Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin Edirne'ye katkısı çok büyüktür. Edirne'deki Karaağaç mevkisinin nehir kenarında yer alması, sosyal açıdan birçok durumu ortaya koymuştur. İnşallah tarihi köprünün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer almasıyla tüccarımızı, esnafımızı da güldürürüz diye düşünüyorum.'AA
Sabuncubeli Tüneli'ni Yapan Firma İflas Etti, İşçilerin Eve Dönecek Parası Yok
AKP’nin İzmir için açıkladığı “35 İzmir 35 Proje” arasında yer alan, yapımı devam ederken yüklenici firmanın mali sıkıntılarından dolayı iflasını istediği Sabuncubeli Tüneli’nde çalışan işçiler, 4 aydır maaşlarını alamadıkları için evlerine dönecek para dahi bulamıyor.Yüklenici firmanın şantiyeden ayrılmalarını istediği işçiler, evlerine dönecek yol paralarının olmadığını söyleyerek yetkililerden yardım istedi.İzmir-Manisa arasındaki yolculuk süresini 15 dakikaya indirmesi planlanan ve AKP tarafından 2011 yılındaki genel seçimler öncesinde kamuoyuna tanıtılan “35 İzmir 35 Proje” arasında yer alan 4 bin 75 metre uzunluktaki Sabuncubeli Tüneli’nde çalışan işçiler 4 aydır maaş alamadıklarını söyleyerek, evlerine dönebilmek için paralarının ödenmesini istedi. Karayolları Genel Müdürlüğü’nce, yap-işlet-devret modeliyle Koçoğlu Şirketler Grubu’na yaptırılan ve 9 Eylül 2011 tarihinde temeli atılan proje, firmanın maddi sıkıntılar nedeniyle iflasını istemesiyle durdu. Yüklenici firma Koçoğlu’na bağlı taşeron firma Kamacı İnşaat’tan 4 aydır maaş alamayan, Türkiye’nin farklı illerinden gelen işçiler, kendilerine haber verilmeden işten çıkartıldıklarını iddia etti.Şantiyede kalan isçilerden bir çocuk babası Cuma Şeker (32), 6 aydır tünel inşaatında çalıştığını ve 4 aydır maaş alamadığını söyleyerek, “Çalıştığımız işyerinde paramızı alamadığımız için mağdur durumdayız. Ben burada 6 aydır çalışıyorum ve şu anda param olmadığı için evime gidemiyorum. Çocuklarım aç susuz evde beni bekliyor. Şahsen eve gitmek istemiyorum, çünkü çocuklarım bir şey istediğinde alacak durumum yok. Zaten bilet alacak param da yok” dedi.“HABER VERİLMEDEN İŞTEN ÇIKARILDIK”Firma tarafından, kendilerine haber verilmeden işten çıkartıldıklarını öne süren 5 çocuk babası Abuzer Bilgiç (35), “Ben 11 aydır burada çalışıyorum ve 4 aydır maaş alamıyorum, mağdur durumdayız. Eve gitmek için cebimizde beş kuruş para yok. Ben Manisa tarafında bekçiyim. Patrona söylüyorum ‘sigara alacak param bile yok’ diye, o da bana aynı durumda olduğunu söylüyor. Paran yoksa bu işi yapma. Ben, evime para gönderemiyorum. Üç aydır elektrik faturasını yatıramadım. Ben eve nasıl gideyim, evden nasıl para isteyebilirim. 1 Kasım’da iş durduruldu. ‘Mahkememiz şu gün’ diyerek sürekli ertelediler, 30 Kasım’da da kimseye haber vermeden çıkışımız verilmiş. Parası olan arkadaşlar gitti, parası olmayanlar benim gibi burada bekliyor. Yetkililer sesimizi duysun istiyoruz” diye konuştu.“EVE DÖNECEK PARAMIZ YOK”Tünel inşaatında 11 aydır çalıştığını ve parası olmadığı için evine dönemediğini ifade eden iki çocuk babası Adem Çalılık (42) ise, “Sabuncubeli Tünel inşaatında çalışıyorduk. Haberimiz olmadan toplu bir şekilde işten çıkarıldık. Buradan gidecek yol paramız yok, mağdur durumdayız. Buraya yakın yerde akrabası olanlar ayrıldı, ancak bizim yol paramız yok. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na ve Çalışma Bakanımız Faruk Çelik’e sesleniyoruz. Bizi burada bırakmasınlar, mağduriyetimizi gidersinler. Hiçbir şekilde eve gidecek imkanımız yok. Firma şantiyeden gitmemizi istiyor, Türkiye’nin farklı yerlerinden geldik ama eve gidecek paramız yok. Bankalarla icralık olduk. Çocuğumuza evimize para gönderemiyoruz” dedi.SABUNCUBELİ TÜNELİNİ YAPAN ŞİRKET İFLASINI İSTEMİŞAKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 2 yıl önce yapımına başlanan ve Manisa- İzmir arasındaki yolculuk süresini 15 dakikaya indirecek Sabuncubeli Tüneli’nin yüklenici firması Koçoğlu İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin iflasını istediğini açıkladı.Milletvekili Özdağ, mahkemeden gelecek kararın ardından Sabuncubeli Tünel inşaatının tekrar ihale açılacağını kaydetti. Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Milletvekili Özdağ, şöyle dedi:“Manisa- İzmir Sabuncubeli Tüneli ihalesi daha önce yap- işlet- devret modeli ile Koçoğlu firmasında kalmıştı. Bir banka ile anlaşarak kredi sağlayan bu firma, yaklaşık 1.5 yıldır çalışmalarına devam ediyordu. Fakat bir süre sonra oradaki toprağın yapısının zorluğu nedeniyle çalışmalarında biraz zorlandı. Şimdi ise firma, yani Koçoğlu İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, bu tüneli yapamayacağına inanarak iflasını istedi. Bununla ilgili de mahkemeye müracaat etti.”Tünelde inşaatında taşeron firma çalışanı 175 kişinin üç aydır ücretlerini alamadığını söylediğini belirten Milletvekili Özdağ, “İşçi kardeşlerimiz tedirgin olmasınlar, müsterih olsunlar. Eğer bir ödeme sıkıntısı olursa devlet bu konuda her türlü önlemi alır” dedi. Koçoğlu firmasının banka kredisinin bir kısmının açık olduğunu belirten Selçuk Özdağ, “Eğer yeni bir ihale yapılmazsa ki yapılacak, eğer bu noktada bir gecikme olursa buradaki krediden mutlaka işçilerimizin alacaklarının ödenmesi için gayret sarf edeceğiz. Ama biran önce Karayolları Genel Müdürlüğümüz, Ulaştırma Bakanlığımız buranın ihalesini yapacak. İhaleyle beraber de tünelin istediğimiz tarihte hizmete açılmasını sağlamış olacağız” ifadelerine yer verdi.Zete