onedio
Görüş Bildir

Kapalıçarşı Haberleri

Kapalıçarşı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kapalıçarşı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Trump'ın Zaferi Sonrası Piyasalar Dalgalandı! 7 Kasım BIST 100 ve Dolar Güncel Durum
Bugün piyasalar, Borsa İstanbul’dan döviz ve altın piyasasına kadar yoğun bir gündemle karşı karşıya. ABD’deki başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle dünya ekonomisinin üzerinde yeni bir belirsizlik havası esiyor. Öte yandan, dolar ve euro kurlarında gözlenen ani değişimler ve altının beş ayın en sert düşüşünden toparlanma sinyalleri vermesi, yatırımcıları yeniden düşünmeye zorluyor. Gelin, 7 Kasım 2024 itibarıyla piyasalardaki güncel gelişmeleri birlikte inceleyelim!
"Arda Yarın Bize Dönsün"
Galatasaray'ın İtalyan teknik adamı Roberto Mancini, Sabah gazetesine röportaj verdi. Şampiyonluk şanslarının olduğunu belirten Mancini, bunun deplasmanlarda kazanacakları galibiyetlere bağlı olduğunu belirtti. Deplasmanda iyi oynadıklarını savunan İtalyan hoca, sorunlarının farkı artırıp maçı bitirememek olduğunu açıkladı., İtalyan hoca, Atletico Madrid'de oynayan Arda Turan için de yerinin Galatasaray olduğunu söyledi. Fenerbahçe- Trabzonspor maçının sonucu, Galatasaray'ın şampiyonluk şansını azalttı mı? 'Hiç birşeyi değiştirmedi. Bizim puan farkını telafi etmemiz gerekiyor. Önümüzde 10 maç var. Derbiyi evimizde oynayacağımızı da göz önüne alırsak, Fenerbahçe'yi geçme şansımız kesinlikle var. Bize bağlı. Deplasmanda daha iyi oynamak zorundayız. İyi maç çıkarıyoruz ancak beraberlikle bitiyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.' Galatasaray neden deplasmanda maç kazanamıyor. Psikolojik baskı mı var? 'Hayır, hayır! Deplasmana çıkıp kötü oynarsın bu başka bir şey. Biz sondeplasman maçlarında Antalya'da ilk 20-25 dakikada 3-4 gol atabilirdik. Atamadık. Rize'de maçı rahatlıkla alabilirdik. Hata yaptık. Deplasmanda belki de golatacağımızı düşünüyoruz, ancak futbolda iki farkı bulup rakibi umutsuz hale getirmen lazım. Eğer şampiyon olmak istiyorsak deplasmanda 3-4 maçtan galibiyetle çıkmamız gerekiyor.' 'ÖZGÜRLÜK YANLISI BİR ANTRENÖRÜM' Türk futbolcular, Terim gibi Baba- Patron bir teknik adamdan sonra Mancini ile çalışıyorlar. Sen daha farklı bir teknik direktörsün, tarzınnedir? Kendini Galatasaray takımına nasıl empoze ettin? 'Ben yeterince özgürlük yanlısı bir antrenörüm. Ben demokrasiye inanıyorum.' Bu Türk futbolculara uygulanabilen bir model mi? Çalışıyor mu? 'Buraya geldiğimde bana hemen şunu söylediler: 'Türk futbolcular da Ruslar gibidir. Sopalaman gerekir' Ben böyle olduğunu düşünmüyorum. Sadece böyle alıştırılmışlar. Bu doğru değil. Sopayla takım yönetmem. İnsan kendi oğlunu sürekli sopalayamaz. Özgür bırakman, mutlu kılman, serbest oynamasınısağlaman da lazım. Ben futbolcuların başka yolları izleyerek de daha üst bir seviyeye gelebileceklerine inanıyorum. Ben oldukça liberal bir insanım. Ancak hem antrenmanda hem de maçta futbolculardan maksimumu vermelerini isterim. Bir futbolcu eğer böyle futbol oynama şansını yakalamışsa bu dünyanınen güzel şeyi. Futbolcu verebileceğinin en fazlasını vermek zorunda. Ben bunun doğru yol olduğuna inanıyorum. Hep böyle yaptım. Bakalım burada başarılı olacak mıyım? Bu formül ne sonuç verecek? Şimdiye kadar futbolcularda iyileşmekaydedildi. Kendi başlarına bırakmadık elbette. Futbolcuların yüzde yüzlük bir randıman vermeleri, bunun için çabalamaları lazım.' 'İYİLER AMA DOYUYORLAR!' Nasıl bir Galatasaray hayal ediyorsun? Nasıl bir takım dizayn etmek istersin? Mancini'nin Galatasaray'ı nasıl olmalı? 'Herşeyi ben yapıp karar veremem, ben antrenörüm, başkan var. Galatasaray'ın inanılmaz bir potansiyeli var, çok büyük. Ancak sıkı çalışmak lazım. Takım çok daha iyiye gidebilir. Ben geldiğimde kurulmuş bir takım vardı. Bir antrenör transfer edebileceği futbolcularla takım kurmayı planlar. Ben çalıştığım takımlarda hep böyle yaptım. Galatasaray bu anlamda daha iyiye gidebilir. Ben takımın 5 ayiçinde gösterdiği gelişmeden çok memnunum. Ama çok daha fazlasını yapılabileceğine eminim' Hedeflerin neler? 'Türk futbolcuları daha da iyi bir noktaya getirmek. Takımdaki Türk oyuncularınhepsi iyi futbolcular. Ama bazen yaptıklarına doyuyorlar. Bana göre, eğer birfutbolcu başarılı ise, başarısının en üst seviyesini her zaman sorgulamalı ve daha yukarı çıkmaya çalışmalı. Hiçbir futbolcu, iyi bir maç çıkarmış ya da gol atmış olmakla yetinmemeli. Benim düşünce tarzıma göre sıkı çalışmak, sürekli daha iyi olmaya uğraşmak takımı daha üst bir seviyeye taşır. Önümüzdeki dönem hedefim bu. Kazanmak için yüzde 200 kendini vermek lazım. Oysa burada bazen formunda olmayan biri 'Yüzde 50 verimle potansiyelimi maksimumkullanmasam da yine de kazanabiliriz' diye düşünüyor. Bu zihniyeti değiştirmek, silmek lazım. Daha iyisini yapabilirler. Galatasaray gibi önemli bir takımı temsil eden futbolcuların her maçta en üst seviyelerinde olmaları gerekir. Diğer bir hedef de şampiyon olmak için elimizden geleni yapmak.' Bu mümkün mü? 'Bence her şey mümkün.' 'YERLİLERİN SEVİYESİ YÜKSELMELİ' Futbolculara güven vermeyi tercih ediyorsun, baskı yapmadan... 'Hayır elbette baskı yapıyorum, konu antrenmana gelince son derece sert, sıkı çalışan bir insanım. Ancak saha dışında herkes kendi davranış sorumluğunutaşır. Elbette saha dışında iyi yaşamayan bir oyuncu sahada da kötü bir oyunçıkarır.' Başkan Ünal Aysal, bir açıklamasında Galatasaray'da adeta kültür devrimi yaptığını söyledi. G.Saray'ın kültürel devrimi sence nasıl olmalı? 'Ben ekimden beri, 5 aydır buradayım, beş ayda herşeyin değişmesi mümkün değil. Öncelikli değiştirilmesi gerekenleri değiştirdik. Dümeni doğrultmak, ligde aradaki mesafeyi kapamak gerekiyordu. Kısa zamanda takım olarak gelişme kaydetmek gerekiyordu, bunları yaptık. Elbette takımı tam oturtmak için yaz aylarında önce iki ay çalıştırıp tam bir hazırlık yapman gerekir. Başkanın tam olarak neyi kastettiğini bilmiyorum ancak Türk futbolcularına iyi oyuncu olduklarını anlatmak ve inandırmak lazım. Benim elimde Semih, Burak, Selçuk, Yekta ve daha çok oyuncu var. Bugüne kadar yaptıkları ile yetinmişler. Ama bence daha fazlasını yapabilecek kaliteye sahipler. Daha fazlasını yapmak için çalışmak zorundalar. Türk oyuncular takımın temeli. Dolayısıyla seviyelerini yükseltmek zorundalar. Kalite olmazsa istediğin kadar suyunu sık sonuçta bir şey elde edemezsin. Oysa onlarda kalite var, yabancı oyuncuların da yardımı ile -ki bu yabancılar pek çok ligde oynamış çok deneyimli oyuncular- kaliteleriniartırabilirler, bundan Türk Milli Takımı da fayda görür.' 'ARDA DÖNSÜN. ONUN YERİ GALATASARAY' Arda Galatasaray'ın sembol oyunculardan, Atletico Madrid'den dönme ihtimali var mı? 'Bana kalırsa hemen dönsün, onun yeri burası, Galatasaray. Ama bunlar aynı zamanda büyük maddi konular.' Arda'nın dönmesi konusunda Başkan'la konuştunuz mu? 'Başkan bunu zaten biliyor. Benim söylememle değil… Dediğim gibi bana kalsa Arda Turan yarın hemen gelsin.' Türkiye'de ligin kalitesini yüksek bulmadığını söyledin. Nedenleri nedir? 'Bazı kurallar yüzünden. Bu kurallardan biri de, yabancı oyuncu sayısının sınırlanması. Bütün takımlar, Avrupa kupalarında oynadığına göre, diğer ülkelerdeolduğu gibi olmalı. Eğer Şampiyonlar Ligi'nin kalitesinin yükselmesini istiyorlarsa yabancı oyunculara ihtiyaç var. Yabancı oyuncuların ulusal futbola, milli takımıkısıtladığını düşünen çok ülke var. Ama bu doğru değil. Bundan milli takım zararlı çıkar düşüncesi yersiz. Halbuki Türkiye'de lige ne kadar çok yabancı futbolcugetirirsen, Türk futbolcuların da kalitesi yükselir. Türk ligi böylece dünyada daizlenir ama bakıyorum, izlenmiyor. ABD'deki futbol ligi bile izleniyor tüm dünyada. Türkiye'de önemli şehirler de gördüm, önemli takımlar var. Bu takımların da seviyesi yükselirse lig de yükselir.' 'DÜNYANIN EN İYİ PİLAVI BURADA' Türk mutfağı ile aran nasıl? 'Burada, Florya'da balığı çok güzel yapıyorlar, Levrek'e (Türkçe söylüyor)bayılıyorum. İnanılmaz bir pilav pişiriyorlar. Daha iyisini dünyanın hiçbir yerindeyemedim. Çok güzel tavuk pişiriyorlar. İstanbul'da dünyanın en iyi restoranları var, Londra gibi.' İtalyan restoranlarına gidiyor musun? 'Bir kez başkanla gittik. Bebek'teydi galiba. Ama çoğunlukla Türk mutfağından yiyorum. Florya'da tesislerde tamamen Türk yemekleri pişiriliyor. Her İtalyan gibi 'pasta'yı (makarnayı) en iyi İtalyanların yaptığını düşünüyorum. Ancak, sebze, meyve, et, balık her şey mükemmel. Türk mutfağı ile aram çok iyi. Sen yemek yapıyor musun? Buradaki küçük İtalyan topluluğu ile kastediyorum. 'Yalnız kaldığımızda evde makarna yapıyoruz. Salsano, Lombardo, Taffarel ile.' 'GENÇLERİNİZ TERBİYELİ' Türkiye'ye daha önce Lazio, Inter takımları ile maç için geldin. Ancak bu kez 5 ay gibi bir süre bu şehirde oturdun. Türkiye, Türkler, İstanbulizlenimlerin nasıl? 'Türkiye'yi tanımayanların çoğu buraya gelmeden önce yanlış fikirlere sahipler. Türkiye'yi hala üçüncü dünya ülkesi sanan insanlar var. İstanbul büyük, önemli birşehir. Ancak insanlarda önyargılar var. Türkiye'yi insanlarını tanımamaktan gelen önyargılar var.' Belki de tarihi, dini kökeni, Doğu'lu bir ülke olmasından kaynaklanan önyargılar… 'Bana göre biraz hepsi, diyebilirim. Benim burada keyfim çok yerinde. Kendimi İtalya'da gibi hissediyorum. İnsanlar terbiyeli, bunu Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş taraftarları için söyleyebilirim. Dışarda, sokaklarda çok güzel, iyi terbiye almış bir gençlik gözlemliyorum. Akşam restoranlara gittiğimde de bu böyle.İstanbul, güzel, keyifli, fantastik bir şehir. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri.' İstanbul'u gezme şansınız oldu mu? Sosyal hayat nasıl? 'Vaktimizin büyük bir kısmı çalışarak geçiyor, yapacak çok şey var. Ama vaktim oldukça şehri ziyaret ediyorum. Ayasofya, Sultanahmet Camiisi'ni görme şansımoldu. Bozdoğan Kemeri (Saraçhane), Galata Kulesi, İstanbul Modern'i gezdim.' 'KAPALIÇARŞI HARİKA AMA YÜRÜYEMİYORUM!..' Evde neler pişiriyorsunuz? 'Penne all'arabbiata, Penne al pesto, Troffie al pesto. Genellikle masörümüz ya da Taffarel yemekleri pişiriyor.' Bunları anlatman iyi oldu, yavaş yavaş üstündeki sır perdesi kalkıyor.. 'İstanbul'da yapmayı en sevdiğim şeylerden biri de Kapalıçarşı'ya gitmek,bayılıyorum oraya. Tabii yürümek mümkün değil.' Adım başı durduruyorlar herhalde.. 'Evet, benim için Kapalıçarşı dünyadaki en cazibeli yerlerden biri, bütün o akıp giden insanlar, dükkanlar, masal gibi. Ekibim de ben de aynı şeyi hissediyoruz. Burası harika bir şehir.' 'BİR TÜRKİYE BİR RUSYA!' Sen 6+0+4 kuralının Türk futboluna zarar verdiği kanaatindesin. 'Evet bence yüzde yüz zarar veriyor. Yüzde yüz değiştirilmesi gerekir. Yabancı limiti getiren iki ülke var biri Rusya, diğeri Türkiye. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Milli takım kısıtlamayla başarılı olmaz.'3puan
Kral Aragorn İstanbul'a Geliyor
Yüzüklerin Efendisi’nin Kral Aragon’u Viggo Mortensen yeni filminin galası için mayıs’ta İstanbul’a gelecek.Yüzüklerin Efendisi serisinin Kral Aragon’u Viggo Mortensen yeni filmi The Two Faces of Jenuary’nin galası için mayıs ayında İstanbul’da olacak.Mortensen, James Bond filmi Sky-fall’da gördüğü Kapalıçarşı ile Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı ve Yerebatan Sarnıcı’yla Dolmabahçe Sarayı’nı merak ettiğini bildirdi....haber kaynağı: sanattakvimi.info/kultur-sanat haberleri
Orhan Veli 100 Yaşında
Türk şiirinde 'Garip' akımının sembol ismi Orhan Veli’nin bugün doğum günü, 36 yaşında hayata gözlerini yuman şair yaşasaydı, 100 yaşında olacaktı… Damla Uğantaş Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, B öyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti. Tam 64 bahar önce, henüz 36 yaşındayken hayata veda eden Orhan Veli 'Güzel Havalar' şiiirinde böyle der; beni bu güzel havalar mahvetti... Türk şiirinde 'Garip' akımının sembol ismi Orhan Veli’nin bugün doğum günü, 36 yaşında hayata gözlerini yuman şair yaşasaydı, 100 yaşında olacaktı… 36 yıllığına uğradığı bu dünyada büyük bir isim bırakan, Türk şiirine damga vuran isimler arasında ön sıralarda yer alan Orhan Veli Kanık kimdi? İlk cevap, 'Ben Orhan Veli' dizesiyle başlayan şiirinde kendisinden: **Ben Orhan Veli **'Yazık oldu Süleyman Efendiye' **Mısra-i meşhurunun mübdii.. **Duydum ki merak ediyormuşsunuz, **Hususi hayatımı, **Anlatayım: **Evvela adamım, yani **Sirk hayvanı falan değilim. **Burnum var, kulağım var, **Pek biçimli olmamakla beraber. **Bir evde otururum, **Bir işte çalışırım. **Ne başımda bulut gezdiririm, **Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet. **Ne İngiliz kralı kadar **Mütevaziyim, **Ne de Celâl Bayar'ın **Sabık ahır uşağı gibi aristokrat. **Ispanağı çok severim **Puf böreğine hele **Biterim **Malda mülkte gözüm yoktur. **Vallahi yoktur. **Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir En yakın arkadaşlarım ... “Yeni bir zevk ortaya çıkarabilmek için eski olan her şeyden uzak duran” Orhan Veli’ye göre kafiye ilkel; mecaz, teşbih, mübalağa gibi edebi usuller gereksizdi.” Melih Cevdet ve Oktay Rifat ’la birlikte şiirlerini topladıkları “Garip” bu amacın manifestosu oldu, yarattıkları akımın da adı. Biçime, kurala, gösterişe karşı çıkan Garip'çilerle şiir sokak lisanında, her türlü dolayımdan bağımsız olarak sokağa açılmıştı. **Mektup alır, efkarlanırım; **Rakı içer, efkarlanırım; **Yola çıkar, efkarlanırım. **Ne olacak bunun sonu, bilmem. **'Kazım'ın' türküsünü söylerler, **Üsküdar'da; Efkarlanırım. O ekmeği, denizi, rakıyı, en yalın, en “sokak” haliyle şiire taşıdı. 'Yazık oldu Süleyman efendiye' şiiri dönemin edebiyatçıları arasında önemli tartışmalara konu oldu: “Hiçbir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar; çirkin yaratıldığından bile o kadar müteessir değildi; kundurası vurmadığı zamanlarda anmazdı ama allahın adını, günahkâr da sayılmazdı. yazık oldu Süleyman Efendiye ” Kimi edebiyatçıların tepkisine neden olan şiir, kimilerince “Türkçe’de yazılmış en güzel dizeler arasında” söz konusu edildi. Şiirlerinin yanı sıra bu tartışmalar Orhan Veli’nin geniş kitlelerce tanınmasını sağladı, kendisine duyulan ilgiyi arttırdı. Türk hikâyesinin büyük ismi Sait Faik Abasıyanık Orhan Veli'yi bu gel-gitler arasında anlatır: 'Üzerinde en çok durulmuş, zaman zaman alaya alınmış, zaman zaman kendini kabul ettirmiş, tekrar inkâr, tekrar kabul edilmiş; zamanında hem iyi hem kötü şöhrete ermiş bir şair.' Hayatı 1914 yılında İstanbul’da doğan şair lise yıllarında edebiyata ilgi duymaya başladı. Babasının görevi nedeniyle Ankara’ya taşınan Orhan Veli, Gazi İlkokulu'nu ve Ankara Erkek Lisesi’ni bitirdi. Ahmet Hamdi Tanpınar ’ın öğrencisi olduğu lise yıllarında Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat ile tanıştı. PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu'nda memurluk yapan Orhan Veli, askerliği bitirmesinin ardından döndüğü Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. Hasan Âli Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığı görevinden ayrılmasının ardından bakanlıktaki görevinden istifa etti. 1948 yılının sonuna doğru Bedri Rahmi Eyüboğlu , Abidin Dino , Necati Cumalı , Sabahattin Eyüboğlu , Oktay Rifat ve Melih Cevdet'in de aralarında bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte bir edebiyat dergisi çıkarmaya karar verir. Masraflarını Mahmut Dikerdem'in karşıladığı ve 15 günde bir yayımlanacak olan “Yaprak”ın ilk sayısı 1 Ocak 1949'da çıkar. Cahit Sıtkı Tarancı , Sait Faik Abasıyanık , Fazıl Hüsnü Dağlarca , Cahit Külebi gibi yazar ve şairlerin yazdığı Yaprak, 1 Haziran 1950'ye kadar 28 sayı yayımlandı. Orhan Veli, “Yaprak”ın kapanmasının ardından İstanbul'a döndü. Aynı yıl 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve şaire alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı. Beyin kanaması geçirdiği sonradan fark edilen Orhan Veli, aynı akşam sekizde komaya girdi ve gece 23.30’da Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti. Orhan Veli’yi hastanede ziyaret eden Ahmet Hamdi Tanpınar olayı şöyle anlatır: “Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan'ı Cerrahpaşa Hastanesi'nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zekâ, kendisi olmaktan çıkmıştı.” 36 yaşında ölen şairin cenazesi 17 Kasım 1950'de, Beyazıt Camisi'nden kaldırıldı. Cenaze, akademisyenler, yazar ve sanatçılardan oluşan kalabalık tarafından Sirkeci'ye kadar taşındı, oradan bir otomobil ile Aşiyan Mezarlığı'na götürülerek toprağa verildi. 1 Şubat 1951'de arkadaşları tarafından anısına “ Son Yaprak” çıkarıldı. Tek sayı olarak basılan bu dergide, Orhan Veli rahatsızlandığında üzerinde olan ceketin cebindeki diş fırçasını saran kâğıda yazılmış olarak bulunan ve hiç yayımlanmamış olan Aşk Resmi Geçidi* şiiri de yer buldu. Cemal Süreya'ya göre Orhan Veli şiiri Türk şiirine damga vuran isimlerden, İkinci Yeni akımının sembol ismi Cemal Süreya, 1967 yılında yazdığı bir yazıda Orhan Veli ve şiirini şöyle değenlendirmişti: Orhan Veli'nin Yanlışı Orhan Veli'nin kavgası edebiyatımızın en büyük kavgasıdır, buna inanıyorum. Bu kavganın yurdumuzdaki bütün şiir köklerini büyük büyük ırgalayan bir işlevi oldu. Irmağın yatağını daha doğal bir vadiye indirdi. Şiire kasket giydirdi, sivilleştirdi onu. Bugünkü şiir verimleri onun da verimleridir biraz. Ama şiiri? Ben öteden beri ne zaman Orhan Veli'nin şiirine yaklaşmak, ısınmak istediysem, başaramadım. Hep ters geldi bana. Başlangıçta aynı noktadan çıkan Oktay Rifat'la Melih Cevdet'e karşı durumum bambaşka olmuştur. Onların şiirinden çok şey öğrendim. Sanırım, bizim kuşak şairlerinin çoğu da aynı duygu içindedir. Çünkü bu iki şair, Orhan Veli öldükten sonra sanatlarında büyük bir aşama yaptılar, geliştiler. Orhan Veli ise krizalit döneminde kaldı. Belki o da yaşasaydı şiirini tam anlamıyla kuracaktı. Kurabilecek miydi acaba? İkiyüzlü bir sevgi gösterisi demek olan bu soruyu sormamak daha iyi. O zaman, daha ikiyüzlü bir cevapla karşılaşmak mümkündür: şiirini kurmadan ölmemek de şairin bir güçlü yanı değil mi? Ben Orhan Veli'nin şiirinde baştan itibaren çok büyük bir eksiklik, çok büyük bir hata buluyorum. Bu, bir görüş ayrılığı değil, anlayış farkı değil, şiiri temelinden tehlikeye düşürdüğüne inandığım bir şey. Şu: Bilmem yanılıyor muyum, Orhan Veli, büyük kavgasını sürdürürken eski sanata karşı cevaplarını yazılarında değil, hep şiirlerinde vermek istedi; başka türlü söylersek, yeni bir şiir ne olmalıysa onun değil, eski şiir ne değilse onun çevresinde dolanmaya başladı. Bu onu sınırladı. Tam anlamıyla özgür olmasını daha ilk noktada engelledi. Bu yüzden yeni bir sanatın gizli, el değmedik olanaklarını kazanmaya pek fırsat bulamadı. Oysa yeni şiir, eski şiirin tersi değil, çok daha başka bir şeydi.Yeni bir sanat girişimi, kendi diyalektiği ile ve kendi açtığı alanlarda hareket etmeliydi; eski sanata karşı cevapları, tepkileri, yeni alanlardan kaldıracağı hasatla gerçekleştirmeliydi. Orhan Veli bu yola giremedi, asıl şiirini yazamadı. Orhan Veli, şiirlerinde eski şiirle o kadar uğraştı ki, kendi sanatının estetik yönüyle ilgilenmeye pek vakit bulamadı. Oktay Rifat'la Melih Cevdat Anday'ın Orhan Veli'nin ölümüne yakın zmanlardaki şiirleri de öyledir. Bütün gemileri yakmanın neşesi içindedirler ama, bir yetinme duygusunu yaşadıkları, ötesini pek fazla düşünmedikleri de anlaşılmaktadır.Mısra yok, ölçü yok, müzik yok, imge yok, güzel yok, kafiye yok, metafizik yok, dram yok. Ve bunlar eski şiirde var diye yok. Üstelik o sırada yardımcı malzemeye çok ihtiyacı olan Orhan Veli'nin lşiir,ötesi alanlardan da yararlanmak istemediğini görüyoruz. Tarihsel, toplumsal verilerle, felsefeyle, coğrofyayla ilgilenmiyor hiç. İşe sıfırdan başlamak istiyor. Bu sıfırdan çok şey doğabilirdi. Ama kendi gelişimini özgür bırakmak, bu arada bütün malzemeyi, bütün şiirsel durumları kendine koşullandırmak suretiyle.. Bİr de yeni yapıyı daha entellektüel planda kurmak suretiyle.. Oysa Orhan Veli halk gibi, hatta 'halk olarak' yazılan bir şiirin peşindeydi. 'Halk için halk tarafından'. Bence çıkışındaki biçim başkaldırması bu amacını zararlandırıyordu. Garip'teki afacan şiirlerin sonra sonra Yaprak'taki toplumsal yergi şiirlerine dönüşmesi belki de bu çelişkinin giderilmesi için atılınmış bir serüvenin sonucu oluyor. Aslında Orhan Veli'nin bütün şiirleri eskşi şiire bireryergisidir desek yeri. Ama ters yönden de olsa yine eski şiirden çıkar bunlar. Bu yüzden iyice formalist bir yapıları vardır. Güzelliklerini, değerlerini,hiç değilse tuhaflıklarını eski şiirden alırlar. Sözgelimi 'Kitabe-i Seng-i Mezar'larınvarlık gerekçesi eski şiirlerin tutumuna bağlanır: 'Lopinaların en harelisi', Ahmet Hamdi'nin 'Minarelerin en ilahisi' mısrası ile eğlenmektedir: 'Rakı şişesinde balık olsam', 'Göllerdebu dem bir kamış olsam'ı yıpratır. Bukonuda dolaylı, dolaysız örnkleri istediğimiz kadar genişletebiliriz. OrhanVeli'nin bütün şiirlerinde böyle bir tutum görüyoruz. Gerçi; 'Dalgacı Mahmut', 'Kapalıçarşı' gibi özgün ve eski sanattan bağımsız şiirleri de var. Ama çok az. Bence asılgüzel şiirleri de böyle şiirleridir. Çünkü bu şiirler yeni bir hava sunuyor, yeni bir şiirsel ağıntı kuruyorlar. Sadece edebiyat tarihçisinde değil, şairde de tükenmez ve adlandırılmaz bir kıpırtı, bir karıncalanma doğurabiliyorlar. Yeni şiirsel özlere köprü kurabiliyorlar. Orhan Veli'nin edebiyat hayatımızda hiçbir şairinkine benzemeyen bir kaderi oldu. Yeni şiirimizin, işlev olarak kurucusu olan bu adamkuramını yazılarıyla değil, başka iki şeyle yaptı: Hayatıyla ve şiiriyle. Hayatıyla, çünkü Orhan Veli hayat tarzıyla, sakalıyla, tipiyle, serüvenleriyle, hakkında çıkarılan hikayelerle de yeni şiirin kuruluş yıllarında büyük rol oynadı. Şiiriyle, çünkü Orhan Veli, yazacağı makalaleri, daha doğrusu fıkraları da şiirinde vermeye alışmıştı. Dikkat edilirse, sözgelimi Yaprak dergisinde şiir üstüne en az yazı yayımlayan odur. Nazım Hikmet eşyanın ve olayın korkunç bir röportajcısıydı. Eski şiire birçok yerden bağlı olduğu halde, bu bağlılıktan korkmamış ve sonuçta şiirini çok yeni, çok zengin olanaklarlaenine boyuna donatmıştır. Orhan Veli ise şiirlerinde şenlikli ve alçakgönüllü bir günlük yazarı niteliğinde iken, girtdiği serüvende en çok korktuğu şeye, eski şiire takılıp kaldı; eski şiirin geleneğinden negatif parodiler çıkarmaya çalıştı; Nazım Hikmet'ten çok daha köklü, çok daha önemli bir kavgaya girmek istedi, bir öncü kimliğinde, Türk şiirine kazandırdı o kavgayı; ama bu arada kendi şiirinin şehit düşmesini de önleyemedi. Ölümünden on beş yıl sonra bakıyoruz ki tüfeği depoya konulmuş çoktan. Orhan Veli kavgadan hiçbir zaman başını alıp Melih Cevdet'in 'Aı'sı, Oktay Rifat'ın 'Telefon'u gibi bir şiir yazamadı. Eksik kaldı. Yeni bir şiiri öneren, köklü bir sanat devrimini getirmeye çalışan birçok şairin, sanatçının eski sanatla alay eden, ona takılan birçok eskizleri olmuştur. Ama bunun yanı sıra onların hiçbiri o yeni şiirin, o devrimin yörüngesinde onun iç gelişmesine bağlı ürünler vermeyi deihmal etmemiştir. Gerçeküstücülerin de vardır böyle deneyleri. Ama sözgelimi bir André Breton oturup 'Serbest Birleşme'yi de patlatmıştır. Orhan Veli böyle. Türk şiirinin kavgasını kazandı. Kendi şiirinin kavgasını kaybetti. Öyle sanıyorum ki hepimizin onun serüveninden alacağımız büyük dersler var. ___ Aşk Resmi Geçidi **Birincisi o incecik, o dal gibi kız, **Şimdi galiba bir tüccar karısı. **Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir. **Ama yine de görmeyi çok isterim, **Kolay mı? İlk göz ağrısı. **İkincisi Münevver Abla, benden büyük **Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları **Gülmekten katılırdı, okudukça. **Bense bugünmüş gibi utanırım **O mektupları hatırladıkça. **.............. çıkar **.............. dururduk mahallede **......................... halde **............ yan yana yazılırdı duvarlara **................... yangın yerlerinde. **Dördüncüsü azgın bir kadın, **Açık saçık şeyler anlatırdı bana. **Bir gün de önümde soyunuverdi **Yıllar geçti aradan, unutamadım, **Kaç defa rüyama girdi. **Beşinciyi geçip altıncıya geldim. **Onun adı da Nurinnisa. **Ah güzelim **Ah esmerim **Ah **Canımın içi Nurinnisa. **Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın. **Ama ben pek varamadım tadına. **Bütün kibar kadınlar gibi **Küpe fiyatına, kürk fiyatına. **Sekizinci de o bokun soyu. **Elin karısında namus ara, **Kendinde arandı mı küplere bin. **Üstelik ....... **Yalanın düzenin bini bir para. **Ayten'di dokuzuncunun adı. **İş başında şunun bunun esiri, **Ama bardan çıktı mı, **Kiminle isterse onunla yatar. **Onuncusu akıllı çıktı **....... gitti ......... **Ama haksız da değildi hani. **Sevişmek zenginlerin harcıymış **İşsizlerin harcıymış. **İki gönül bir olunca **Samanlik seyranmış ama, **İki çıplak da, olsa olsa, **Bir hamama yakışırmış. **İşine bağlı bir kadındı on birinci, **Hoş, olmasın da ne yapsın, **Bir zalimin yanında gündelikçi. **.........leksandra **Geceleri odama gelir, **Sabahlara kadar kalır. **Konyak içer sarhoş olur, **Sabahı da işbaşı yapardı şafakla. **Gelelim sonuncuya. **Hiçbirine bağlanmadım **Ona bağlandığım kadar. **Sade kadın değil, insan. **Ne kibarlık budalası, **Ne malda mülkte gözü var. **Hür olsak der, **Eşit olsak der. **İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar. t24.com.tr
25 Mart Canlı Altın Fiyatları: Gram Altın Yükseliyor! Altın Ne Kadar, Kaç TL Oldu?
Yeni günün ilk saatlerinde canlı altın fiyatları yakından takip ediliyor. Vatandaşlar, altın fiyatlarındaki son durumu araştırıyor. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaş sebebiyle hızla yükselen gram altın, FED’in faiz artırımı ile düşüş yaşamıştı. Gram altın, bu hafta yeniden yükseliş evresine girdi. 24 ayar gram altın, dünü 933 lira olarak tamamlamıştı. Peki, 25 Mart gram altın ne kadar oldu? Altın düştü mü, yükseldi mi? İşte 25 Mart saat 09.00 itibariyle gram altın, çeyrek altın, yarım altın fiyatları…
Dolar 2,08'in Altına İndi
Gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarının artması ve Rusya-Ukrayna gerginliğinin azalması doları 17 Aralık öncesine doğru indiriyor. Dolar güne 2.08 TL’den, euro 2.89 TL’den başladı. 17 Aralık soruşturması öncesinde 2.02 TL olan, ocak sonu Merkez Bankası’nın faiz artırma kararı öncesi 2.39 TL’ye çıkan dolar, mayıs ayında tekrar 2.08 TL seviyelerini gördü. Doların gerilemesinde Rusya-Ukrayna gerginliğinin azalması ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarının artması etkili oldu. Dolar 2.08 liradan, euro 2.89 liradan güne başladı Önceki kapanışta doların satış fiyatı 2.08 lira, euronun satış fiyatı ise 2.90 lira olmuştu. Borsa 75 binin üzerinde Borsa İstanbul 100 (BIST 100) endeksi, güne önceki kapanışa göre 381 puanlık yükselişle 75.348 puandan başladı. Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetleri önceki kapanışa göre ortalama yüzde 0,51 değer kazanırken, bankacılık endeksi yüzde 0,58, holding endeksi yüzde 0,52 yükseliş kaydetti. Altının gramı ise 87 liradan işlem görüyor. Kapalıçarşı’da çeyrek altın 141, tam altın 565 liradan satılıyor. Al Jazeera
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Kim olduğunu eminim merak ediyorsunuzdur ama söylemeyeceğim, demeç vermek üzere konuşmadı. Ama AK Parti'nin görmüş geçirmiş, önemli bir ismi. Liberalken, sosyal demokratken, merkez sağ iken gelip katılanlardan değil, AK Parti'den çok öncesinden kökten muhafazakâr, öyle diyeyim. Laf lafı açarken, bu günlerde ne zaman siyaset konuşsanız geleceğe yere, yani yolsuzluk iddialarına, yolsuzlukla suçlanan bakanlara 'cemaat’in (AK Partililere göre hükümete karşı) faaliyetlerine gelip dayanıyor. Sordum: “Siz siyasette âkil kişi olarak tanınanlardan birisisiniz. Yolsuzluk iddiaları ve suçlama altındakilere karşı partinizin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Suçun şahsiliği prensibinden hareket etmiş olsanız demokrasi açısından daha isabetli, daha doğru olmaz mıydı?”
Dünyaca Ünlü 20 Instagramcıdan 24 Günde Türkiye Turu ve 50 Nefes Kesen Fotoğraf
Ünlü fotoğraf sanatçısı Mustafa Seven tarafından organize edilen, Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği sponsorluğunda gerçekleşen comeseeturkey etkinliği geçen hafta başarıyla sona erdi. Instagram'daki @comeseeturkey hesabı çok kısa sürede 66bin takipçi toplarken, proje süresince yayımlanan comeseeturkey etiketli fotoğraflar ve beğeniler toplam 80 milyon etkileşim almış. Galerimizde bu 20 Instagram fotoğrafçısının Onedio tarafından derlenmiş en iyi Türkiye fotoğraflarını bulacaksınız. Keyifle tüketin & paylaşın !
Boğaz'a Karşı Vergi Geliyor!
Tarihi eserlere sağlanan emlak vergisi ve çevre temizlik vergisi muafiyetine sınır geliyor. Buna göre Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi tarihi binalarda bulunan işyerleri emlak vergisinin yarısını, çevre temizlik vergisinin tamamını ödeyecek. Yine konut ve işyeri olarak kullanılan Boğaziçi’ndeki köşk ve yalılar da emlak vergisini tam ödeyecekler. Eğer söz konusu binalar boş tutuluyorsa bunlar için herhangi bir vergi ödenmeyecek.. EMLAK VE ÇEVRE TEMİZLİK VERGİSİ ALINACAK TBMM Plan Bütçe Komisyonu’ndaki torba yasa tasarısına eklenecek maddeyle Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu değiştirilecek. Buna göre tapu kütüğünde ‘Korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır’ kaydı bulunan kültür varlıkları ile kesin yapılaşma yasağı getirilmiş taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları; her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmaya devam edecek. Büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde yer alan ve ticari faaliyetlerde kullanılan taşınmaz kültür varlıklarından ise emlak vergisinin yarısı ve çevre temizlik vergisinin tamamı alınacak. İŞYERİ OLARAK KULLANANA DAHA YÜKSEK VERGİ Kesin yapılaşma yasağına aykırı olarak yanına bina eklenen kültür varlıkları hakkında da bu yapılar yıkılıncaya kadar emlak vergisi ve çevre temizlik vergisi muafiyeti uygulanmayacak. Boğaziçi Kanunu’na göre Boğaziçi Sahil Şeridi veya Öngörünüm Bölgesi’nde konut veya işyeri olarak kullanılan taşınmaz kültür varlıklarının sahipleri de emlak ve çevre temizlik vergisini tam olarak ödemek zorunda olacak. Bilindiği gibi emlak vergisi binanın inşaat maliyeti ile arsa metrekare birim fiyatının toplanması sonucunda ortaya çıkan rakamın küçük şehirlerde binde 1’i, büyükşehirlerde binde 2’si olarak belirleniyor. İşyerleri için ise bu binde 4 düzeyinde. Çevre ve temizlik vergisi ise normalde su faturasına yediriliyor. Yani Boğaz’daki yalılar ve köşkler arasında işyeri olarak kullanılanların vergisi yüksek olacak. 366 YALIYA SÜRPRİZ! Boğaziçi’nin Anadolu yakasında 193, Avrupa yakasında 173 olmak üzere eski eser niteliğinde 366 yalı bulunuyor. Bu yalılardan Anadolu yakasındakilerin 42’si birinci, 97’si ikinci derece; Avrupa yakasındaki yalılarınsa 47’si birinci, 126’sı ikinci derece tarihi eser niteliğinde. Kızkulesi için vergi çıkacak  İşyeri olarak kullanılan Sait Halim Paşa Yalısı’nın bulunduğu caddede arsa metrekare değeri 3 bin lira olarak uygulanıyor. Yalının bina alanı 1.535 metrekare, bahçesi 5 bin 152 metrekare. Yalı için normalde 86 bin 500 lira vergi doğuyor ancak 76 yıldan daha eski olduğu için binaya düşen kısma yüzde 80 oranında aşınma uygulanacak. Böylece 66 bin 750 lira emlak vergisi ödenecek. Şu ana kadar bu yalı için emlak vergisi hiç ödenmiyordu. Ahmet KIVANÇ / HT EKONOMİ