Görüş Bildir

İlaç Haberleri

İlaç ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. İlaç ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

19 Eylül’ün En Çok Yükselen Hisseleri: Bugün Borsa İstanbul’da Hangi Şirketler Zirveye Çıktı?
Borsa İstanbul’da 19 Eylül itibarıyla yatırımcıların yüzünü güldüren hisseler belli oldu. %9'un üzerinde değer kazanan hisseler, piyasadaki hareketliliği artırırken dikkatleri üzerine çekti. Gün içerisinde hızla yükselen bu hisseler, yatırım fırsatlarını değerlendirmek isteyenler için büyük bir ilgi odağı haline geldi. İşte 19 Eylül’de Borsa İstanbul’da en çok yükselen hisseler!
Doğru Yaşamak: Kime Göre?
Boynum çok ağrıyor. İlaç kullanmıyorum. Prensip olarak. Bana direk MR’ın taşlı yollarını önermeyeceğini bildiğim, hayata daha “ bütünsel ” bakan bir doktor var aklımda. Ona gitmeliyim. Canım yanıyor.İnsan, eğer sadece beden değil aynı zamanda ruh dediğimiz enerji ve zihinden de oluşuyorsa, hastalıklara da sadece fiziksel boyutta yaklaşmanın yetersiz kaldığını artık tüm dünya anladı.Maalesef Türkiye’de insana bütünsel yaklaşan doktorların sayısı pek az. Hastalık dediğimiz şey bir sonuçtur. Madenin kaynağına inmek gerek. Buz dağının altına.Bu spiritüel kavramları biliyorum. Boyun ağrısının ruhsal nedenlerini araştırırken hiç de şaşırmadığım bir bilgi ile karşılaştım! Boyun ağrısı “ hayatı kontrol etme ” ihtiyacının oluşturduğu stresten meydana gelirmiş. Ağzını öpeyim ey kitap! Kontrol benim soyadım!Sardım acıyan boynuma üstünde sonbahar yaprakları figürleri olan şalımı, tuttum doktorun yolunu.……..Sıra dışı bir muayene tecrübesi beni bekliyormuş. Doktor bey, psikolog değil. Ama nedense en ilgilendiği şey benim psikolojim! Soruyor da soruyor, “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hayatınızda sizi üzen ne oluyor? ”. “Ya” diyorum “Doktor bey! Ben bombayım bomba! Her şey tıkırında!” Adam vazgeçmiyor. Benim bombanın fitili patlıyor. Ağlamaya başlıyorum boynumu tutarak. Aslında diyorum. Aslında her şey yolunda değil. Şu var bu var, anamla babamın dertleri var, aşk hallerim var, kredi borçlarım var, köpeğim ölüyor, küçük ayak parmağımı kapıya sıkıştırdım ve tırnağı düştü. Yelkenliyle dünyayı gezmek istiyorum ama denizde çok üşüyorum ve sinirlerim bozuluyor. Kızıldeniz’e gidip dalmak istiyorum ama tüple denizin altına inince panik atak geliyor. Evlenmek istiyorum ama rutini sevmiyorum. Rutini sevmiyorum ama aidiyet duygusuna ihtiyacım var. Evet doktor bey! Hiçbir şey yolunda değil!…………Sıra dışı bir muayene dedim ya. Doktor beyin reçetesi şu: “ Altın saatlerde uyanacaksın bundan sonra! ”. Ben gayri ihtiyari “Buyrun? Ne saati, eşref vakti gibi bir şey mi bu?” diye soruyorum. “Golden Hours, saat 5:30’ la 7:00 arası” diye cevap veriyor bilge doktor. “Peki doktor bey, akşam kaçta yatacağım ki sabah 5:30 da uykumu almış şekilde uyanacağım?” diye soruyorum. Doktor cevap veriyor “10”. Ben gülmeye başlıyorum. “Ben son 4 yaşındayken saat 10’da yatmıştım”.Sonra bitmiyor. Altın saatte uyanıp, bir iskemleye oturup 15 dakika nefes çalışıp, meditasyon yapacakmışım . Üzerine de, gösterdiği bir takım vuruş noktaları ile organlarımı şifalandıracakmışım.Peki canım!Diyeceksiniz ki, kendin seçmişsin böyle bir doktor. Haklısınız. Zaten ben burada mizah yapıyorum. Doktorun söylediklerini uyguluyorum. Size bu satırları altın saatte yazıyorum. Hava karanlık. Zihnim hiç olmadığı kadar aydınlık.Doktoruma güveniyorum. Ağrıyanın boynum değil, canım olduğunu biliyorum. Benim canım ağrıyor.Bu acı bugün boyundan hissediliyor, yarın dizden, beş yıl sonra belden. İşçi gözlüğümü takıp, dalmalıyım ruh madenime. Oradaki elektrik kaçağını tespit edip, çıkmayalım geri, gökyüzüne.………Bütün bunların yanında bir şey daha var aklımda.Doktor bey ile sohbet ederken, şöyle bir şey çıktı ağzımdan. “Hep olmayacak aşkların peşinden koşturup duruyorum” . Doktor beyin yanıtı gecikmedi “Acı çekme ihtiyacın olabilir mi? Bundan besleniyor olabilir misin?”.“Olabilirim”.……..Benim kendi uydurma bir teorim var. “ Dostoyevski Izdırabı ”.Yazarın hayatını inceleyenler bilirler, Dostoyevski’nin inanılmaz bir içsel ızdırabı vardır. Ona göre onu kimse sevmez. O hep yalnızdır. O anlaşılamayandır. Bir dünya vardır, içinde insanlar ve hayatlar vardır. Bir de kendi vardır. Tek. İşte bu ızdıraptan beslenir, bir vampirin kandan beslenmesinin ahlaksızlığıyla. Kendi kanını içer adeta.Bazı insanlar böyledir işte.Ayrıca kim, pamuk prenses gibi bir hayat istiyor ki?İçinde rakı masası olmayan, sezen şarkıları olmayan, karanlık gecelerde yakılan sigaralar olmayan, özlenen sevgili için, yapmak isteyip de yapamadıkların için, döktüğün gözyaşlarının olmadığı bir hayatı kim istiyor?Hayat tek başına ızdırap değil.Ama hayat tek başına mutluluk da değil.Hayat bir kolaj.Her şey zıttından türüyorsa. Gündüz geceden. Izdırabın olmadığı yerde, mutluluk da yok demektir.Gözyaşlarını sildikten sonra gülümsemek, yağmurdan sonra güneş açması gibidir. Saf. Temiz. ilham verici.…….Sizi bilmem ama ben kendi “ Dostoyevski ızdırabıma” sahip çıkıyorum. Onu seviyorum. Pamuklara sarmalıyorum. Bu benim zenginliğim. Şeffaf bir bulut gibi Lucca’da oturup kızlarla roze şarap içip geyiğin dibine vurmak da harika. Onu da yapıyorum. Gören, duyan imrenir. O kadar dertsiz ve hafif olduğum günler oluyor. Ama hayat böyle hafif çekilmiyor. Bazen ağırlaşmak gerekiyor. Sırtına deniz anası yapışmış gibi çığlık çığlığa koşmak, tanrılara rakı kadehi kaldırıp, Ferdi Özbeğen dinlemek gerekiyor.………..Bugün altın saatte yazıyorum yazımı. Nefesim açık. Egzersizlerimi yaptım.Ama birazdan havalimanına gideceğim. Bodrum’a uçacağım. Otel odasına çantamı bırakıp, üzerime beyaz bir elbise giyeceğim. Uzun zamandır görmediğim bir iki dost var Bodrum’da yaşayan. Kaptan’nın Yeri’nden rezervasyon yapmışlar. O tahta masaya oturacağım. Balığımı ısmarlayacağım. Rakımı yudumlayacağım. Ve saate bakmayacağım. Günün ilk ışıklarına da kadar şarkılar söyleyeceğim. Belki aklıma eski bir sevgili gelecek, biraz ağlayacağım. Muhtemelen otel odamı zor bulacağım. Koridorlarda sağ sola çarpacağım. Sonra üstümü değiştirmeden yatağa uzanıp, Dostoyevski ızdırabıma sarılıp, sızıp kalacağım.……..Hayat çok güzel. Ve hayat çok çirkin.Hayat çok iyi. Ve hayat çok acımasız / zalim.Ben de hayat gibiyim.Her şeyim.Aynı anda, hem bilgeyim, hem bir ayyaşım. Hem çok şey biliyorum, hem hiç bi b.k bilmiyorum.Tek bildiğim şey,Yaşamayı seviyorum. Tüm Dostoyevski ızdıraplarına ve pamuk prenses mutluluklarına rağmen.Çok seviyorum kahrolasını!Zeynep Tezcan
Elektrik Borcuna Karşılık Küçük Kızını Evlendirecek!
ŞANLIURFA'da, kalp ve böbrek hastalığı nedeniyle 5 yıldır çalışamayan 6 çocuk babası 52 yaşındaki Hamet Ay, 8 bin liralık elektrik borcunu ödeyebilmek için 14 yaşındaki kızı Güler'i başlık parası karşılığı evlendireceğini söyledi.3 yıl önce de 13 yaşındaki kızını 4 bin lira başlık parası karşılığı evlendirdiğini söyleyen Hamet Ay, 'Kızımı mecburen başlık parasıyla evlendirip elektrik borcumu ödeyeceğim. Yoksa tek sahip olduğumuz 2 odalı evimiz elimizden gidecek' dedi. Yeşildirek Mahallesi'nde oturan Hamet Ay, 5 yıl önce kalp ve böbrek hastalığı nedeniyle çalışmamaya başladı. İnşaat işçiliği yaptığı dönemde sigortasız çalıştığı için emekli olamayan Hamet Ay, bir böbreğinin de alınmasıyla diyaliz tedavisi görmeye başladı. Çalışamadığı için elektrik borcunu ödeyemeyen Hamet Ay, iddiasına göre 2011 yılında o dönem 13 yaşında olan kızı Nabiha'yı 4 bin lira başlık parasıyla kızından 7 yaş büyük birisiyle evlendirdi. Ay, aldığı başlık parasıyla elektrik borcunun bir kısmını ödedi. Kendisi hasta olduğu için eşi ve diğer kızları kağıt ve hurda topladığını anlatan Hamet Ay, '5'i kız 1'i erkek 6 çocuk babasıyım. 2 kızım ile 1 oğlum evlendi. 2011 yılında icralık olan elektrik borcumuzu ödeyebilmek için 13 yaşında olan kızım Nebiha'yı 4 bin lira başlık parası karşılığı evlendirdim. Komşularımızın yardımıyla karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Hasta olduğum için kimse bizimle ilgilenmiyor. İlaç alacak param yok. Eşim ve çocuklarımın kağıt ve hurda toplayarak kazandığı parayla geçinmeye çalışıyoruz' dedi. Bir böbreğinin alındığını ve diyaliz tedavisi gördüğünü, aynı zamanda kalp rahatsızlığı bulunduğunu anlatan Hamet Ay, 'Hastalığımdan sonra rapor aldım ve şimdi 3 ayda bir malul sıfatıyla devlet bana 800 lira veriyor. Ancak bu parayla ben, eşim ve 2 kızımın geçinmesi çok zor. 2011 yılında kızım Nebiha Ay'ı çaresiz bir şekilde 4 bin lira başlık parasıyla evlendirdim. Aldığım bu parayla elektrik borcunu ödedim ama icradan kurtulamadım. Şu anda 8 bin 137 lira elektrik borcundan dolayı icralık olmuş durumdayız. Bu parayı ödeyemezsek sahip olduğumuz tek varlığımız evimiz elimizden gidecek. Evimizi kaybedersek gidecek yerimiz yok, başımızı sokacağımız yerlerin de kirasını ödeyemeyiz. Şimdi mecburen 14 yaşındaki kızım Güler'i başlık parasıyla evlendirip bu borcumu kapatmak istiyorum' diye konuştu. 'ABLAM GİBİ OLURSAM İNTİHAR EDERİM' Ablasının elektrik borcu yüzünden hiç tanımadığı biriyle evlendirilmesine şahit olduğunu belirten Güler Ay, aynı kaderi yaşamak istemediğini söyledi. Elektrik borcu nedeniyle hayatının kararacağını ve evlendirilmesi durumunda intihar edeceğini söyleyen Güler Ay, 'Ben de bir insanım ve fatura yüzünden hayatımı karartmak istemiyorum. Ablam gibi mutsuz bir hayat istemiyorum. Ben öğretmen olmak istiyordum. Ancak beni okuldan çıkardılar. Şimdi de beni borçların ödenmesine karşılık evlendirmek istiyorlar. Böyle bir durum olursa zehir içer kendi canıma kıyarım' dedi. ANNE: ELİMİZDEN GELEN BİR ŞEY YOK Maddi durumları iyi olmadığını ve yaşadıkları 2 odalı evlerinin borçlarını ödeyememeleri durumunda icra yoluyla ellerinden alınacağını gözyaşları içersinde anlatan anne Zehra Ay ise şunları söyledi:'Kocam hasta olduğu için bize kimse bakmıyor. Komşularımızın verdiği yemeklerle karnımızı doyuruyoruz. Ben bir kızımı mecbur olduğum için evlendirdim. Evim gideceği yerde kızımı evlendirdim. Hiçbir insan kızını satmaz ama biz elektrik borcu yüzünden mecbur kaldık ve evlendirdik. Topladığımız kağıt ve hurdalarla bu borç ödenmiyor. Bir kızımı bu borç yüzünden evlendirdim. Bebekle oynayacağı yerde şimdi kendi bebeğiyle oynuyor. Bu evlilik yüzünden hayatı kabus oldu. Şimdi borcu ödeyebilmek için Güler'i başlık parasıyla evlendirmek zorundayız. Her gün görücüler kapımızı çalıyorlar maalesef kızımın hayatı bu borca bağlı.' Ali LEYLAK/ŞANLIURFA, (DHA)