onedio
Görüş Bildir

Viyana Haberleri

Viyana ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Viyana ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Görmek İstediğiniz Şehirleri Dizilerle Ziyaret Ediyoruz! İşte Şehre Göre Dizi Önerileri!
Görmek için can attığınız şehirleri bir de dizilerle görün! Tatil rotanızı çizmeden önce seçtiğiniz şehre göre izlemeniz gereken eşsiz dizileri derleyen Instagram hesabı FilGezi, bambaşka bir deneyim yaşamanızı sağlayacak. Adana'dan Paris'e, New York'tan Seul'e listede birbirinden özel şehirler yer alıyor. Tabii her diziyle şehir gözünüzde bambaşka bir boyut kazanıyor. Tatil rotanızı dizi önerileriyle belirlemeye hazır olun... Kaynak
Başbakan'dan Bahçeli'ye: 'İspatlamazsan Alçaksın, Adisin'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin haftalık grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan konuşmasında Bahçeli'nin 'Pınarhisar'ı mumla arayacak' sözlerine cevap verirken Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi.İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:AVRUPA ZİYARETLERİBildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Avusturya ve Fransa’daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan çalışan hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi sizlere selamları var, bunu iletmek istiyorum. Perşembe günü Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gittik, ayağımızın tozuyla kardeşlerimizle bir araya geldik. Avrupalı Türk Demokrat Birliği’nin 10’ncu kuruluş yıl dönümü kapsamında düzenlediği toplantı 10 bin kişinin katıldığı bir salonda yapıldı. Daha büyük bir salon talebi vardı, ancak çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı.Avusturya’daki vatandaşlarımız akın akın geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku çok büyük bir heyecan söz konusuydu. Ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı sonuna kadar dışarda izlediler, beklediler, salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarda da açık hava mitingi yaptık.Gerçekten Türkiye’yi aratmayan, mitingleri aratmayan, heyecanın coşkunun muhabbetin zirve yaptığı anları Avusturya’daki kardeşlerim bizlere yaşattılar. Ertesi gün kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanı’nı kabul ettik. Ardından Paris’e geçtik. Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Holland ile başbaşa görüşmemiz oldu.Bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa’nın, aynı zamanda Türkiye’de 1200’ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla kahvaltı yaptık. Paris’teki bu resmi temaslar esnasındaki yaptığımız bu görüşme, Türkiye’deki yatırımların geleceğine yönelik de bir yeni değerlendirme fırsatı verdi. arzuları talepleri nelerdir, bunları dinlemek suretiyle de bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik de yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik.Lyon kentine geçtik. Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük kenti. Bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye başkanı, aynı zamanda senatör. Lyon’da da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin düzenlediği vatandaş buluşmasına katıldık. 20 bin vatandaşımızla buluştuk, hasret giderdik. Üç vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini Köln, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Lyon olmuş oldu. orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin yüksek olduğunu bizzat müşahede ettim. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık, bulundukları ülkede oy verme hakkı, Türkiye ile ilgili irtibatlarını daha da güçlendirdi. Vatandaşlarımız ilk kez olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Tüm genel seçim ve halk oylamalarında Türkiye’ye gelmelerine gerek kalmaksızın demokratik tercihlerini yapabilecekler. Oy kullanma tarihleri tabi ki buradan farklı olacak, bazı ülkelerde 4 bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek.Yurt dışında ilk tur 31 Temmuz 3 Ağustos, seçimler ikinci tura kalırsa 17 ila 20 Ağustos tarihi arasında olacak. Büyükelçiliklerimiz seçimlerinin sağlıklı şekilde yapılmasını, katılımın yüksek olmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyorlar.Cumartesi akşamı Fransa’dan döndük. Pazar günü çalışmalarımıza devam ettik. İlk olarak Ak Parti İstanbul İl Teşkilatımızın danışma meclisi toplantısına katıldık. Ardından milli irade platformunun düzenlediği STK buluşmasına iştirak ettik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak’ta yapmış, gerçekten istifade etmiştik.'BİZE OY VERENLER - VERMEYENLER DİYE AYIRMADIK'Sevgili peygamberimizin “ümmetimizin ihtilafı rahmettir” diye buyurdu biliyorsunuz. İhtilaftan kasıt çatışma değildi. İstikamet belliyken, menzil belliyken, helal haram çizgileri belliyken, farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak hazreti peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan nevi şahsına münhasırdır. Fikirler beceriler farklı olabilir. Mezhepler meşrepler tutulan yollar farklı olabilir. Bu farklılıklar çatışmanın değil, renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir.Biz mezheplere meşreplere kültürlere karşı eşit mesafede olduk. Kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi grubu bize oy verenler vermeyenler diye asla ayırmadık. Asla ve asla seçim sonuçlarını önümüze almadık. Kimin nereye oy verdiğini kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir.'YAŞAM TARZLARI BİZİM İÇİN ZENGİNLİK ALAMETİDİR'Bunun dışındaki her özellik, mezhep meşrep yaşam tarzları bizim için zenginlik alametidir. Türkiye’deki dini yapılanmalara cemaatlere aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, yöntemlerimizi tasvip etsinler etmesinler, özgürce fikirlerini ifade edecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesi içinde olduk. On yıllar boyunca, örgütlenmenin, örgütlerin, dernek ve vakıfların üzerinde çok ciddi baskılar oldu, zulümler yapıldı. Farklı düşünen herkes ve her grup on yıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük zulümlere sahne oldu.'BU KURBAN SENİNDİR, DERİSİ DE SENİNDİR'Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi, sana ne ya. Sen buna nasıl müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya vereceksin dediler. Bunların hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir. Nereye istersen oraya verirsin. Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin, önündeki engelleri tek tek kaldırdık kaldırıyoruz.Azınlıklara ait gayrimenkuller el konulmuştu. Şimdi bu vakıflara tek tek biz iade ettik. Gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette.Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Toplumu korkuttukları gibi Türkiye bölünmedi. Azınlık vakıflarıyla ibadethaneleriyle ilgili bu adım, muhalefet partileri tarafından adeta sürekli sömürüldü. Bu Türkiye’nin sonu olur dediler, oldu mu? Hayır. Başörtüsünü yasaklayanlar, başörtüsünün Türkiye’yi böleceğini ifade ediyorlardı. Türkiye bölündü mü? Parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Dinlerle kültürlerle inançlarla ilgili yaptığımız her reformun öncesinde, başta CHP ve MHP olmak üzere, muhalefet karanlık tablolar çizdiler. Şu dilde tv açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? hiçbir dedikleri çıkmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP’nin onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki on yıllar boyunca gereksiz yere zulmettikleri ortaya çıktı.'CHP VE MHP VARLIK ZEMİNİNİ KAYBEDİYOR'Korkuları kendileri ürettiler. Korkularla milleti tehdit ettiler. Millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP ve MHP’nin hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP bölünme parçalanma korkusuyla işi idare etti. Varlık zeminini kaybediyor. MHP terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti. Şimdi bu korku ortadan kalkınca, o da varlık zeminini kaybediyor.Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz Bahçeli’nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16 – 17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben MHP’li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP’yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu filan falan.'İSPAT EDEMEZSEN ALÇAKSIN ADİSİN'Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın adisin.Üç buçuk yıl başbakan yardımcılığı yaptık. Takımın yargılandı. Niye kaçıp gittin iktidardan? Sakarya düzce depremlerinin altında kalan sensin sen. Oraları ayağa kaldıramadınız. Kaçıp gittiniz. Biz geldik ayağa kaldırdık. Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şu anda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işi yaptı. CHP’nin yavrusu DSP ile beraberdiniz. Görev zararı adı altında, bu ülkede sıkıntılarının en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat Bankasını, Halkbank’ı batırdınız. Biz Halkbank’a şahsiyetini kazandırdık, kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken, öbür tarafta aynı şekilde ziraat bankası yüzde 59’la kredi verirken. Biz bunları adeta sıfırladık, 0-5 aralığına indirdik. Bu halka zulmeden siz oldunuz.AYAKKABI KUTUSUNA MİLYARLARLA NE AVRO NE DOLAR SIĞMAZİkide bir ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara sesleniyorum. Milyarlarla ne avro ne dolar sığmaz. O ancak sizin kasalarınıza sığar. Siz önce bunu ortaya koyun. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada, o yüzden kaçıp gittiniz. Ben davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına köksüz diyecek kadar kökten binasip olan kişi bunun hesabını verecektir. Despot diyen bir adam bunun hesabını verecektir.“CEMAAT MASKESİ ALTINDA İHANET ŞEBEKESİ İNŞA EDİLDİ”Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Milletimizin değerlerinin şefkatinin merhametinin yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaçla kullanıldığı acı bir şekilde ortaya çıktı. 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında ince ince sinsi şekilde bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Öyle bir notaya geldi ki, benden olmayanın söz hakkı yaşam hakkı yoktur demeye başladı. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Tatmin edilemez bir hırsla, kendileri gibi her grubu son derece iğrenç metodlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkes, yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, iftira atarak saf dışı bırakma gayreti içine girdiler.“BUNLARIN BİZİM DÖNEMİMİZDE BÜYÜDÜKLERİ GELİŞTİKLERİ İDDİASI ASILSIZ BİR İDDİADIR”Öyle bir noktaya öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki, Türkiye’nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. Orada maskeleri düştü. Gerçek yüzleri ortaya çıktı. Dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak olmadığı, dertlerinin iktidar olduğu güç olduğu orada ortaya çıktı. Başta emniyet ve yargıya yerleştirdikleri maşaları dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı göründüler. Ama başka işlerin içine girdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri geliştikleri iddiası asılsız bir iddiadır. 12 Eylül darbesine bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz 28 Şubat’ta görürsünüz. Uluslararası bazı çevrelerden özellikle de istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Her işlerinde tedbir adı altında 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar.“BÖCEK’TE BİZ İKİ YIL BEKLEMEDİK ONLAR ENGELLEDİ”Nasıl hukuk cinayetlerini işlediklerini geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet mağdurlar biliyorlardı fakat ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizim de milletimin de gerçeklerden haberdar olmamız engelleniyordu. İşte böcek soruşturması. Bazıları soruyor, neden iki yıl beklediniz? Biz iki yıl beklemedik, onlar maşaları yoluyla iki yıldır soruşturmanın üzerini örtüyorlar. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu takip edeceğiz.“MASUM İNSANLARI DAHİ NASIL ZİNDANA ATTIKLARI TEK TEK ORTAYA ÇIKIYOR”Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye masum insanları dahi nasıl zindana attıkları tek tek ortaya çıkıyor. Darbeyle mücadele ediliyor görüntüsü altında masum insanların nasıl mahkum edildiği tek tek ortaya çıkıyor.“BUGÜN EVET HAYIRCILARA YARADI”2010 yılında halkın oyuyla yaptığımız anayasa değişikliği bugün geç de olsa hatan dönüşün vasıtası olmuştur. O değişikliği olmasa halen içerde olacaklardı. AİHM’e gittikleri zaman böyle bir tabloyu karşılarında bulabilecekler miydi? Hayır. Fakat biz bireysel başvuruyu getirmek suretiyle böyle bir imkanı yakalamış oldular. Bugün bahçeli yine aynı şeyleri konuşuyor, diğeri konuşacak. Çünkü bunlar o referandumda biliyorsunuz bizim getirdiğimiz değişikliğe ‘hayır’ dediler. Biz ‘evet’in mücadelesini verdik, bugün evet hayırcılara yaradı.“HALA KENDİNE GELEMEMİŞSİN”Bazıları cezaevinden çıkınca, oradan intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa kendine gel. Hala kendine gelememişsin. Bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak? Kılavuz ortada, kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz.O anayasa değişikliği olmasa 12 Eylül sorumluları yargıda da mahkum olmayacaklardı. AYM, HSYK değişikliğiyle ilgili seçimi yapmasa yargı tartışılıyor olmayacaktı. Yargı Türkiye’deki tüm devlet kurumları içinde son sıraya düşmüş durumda, güvenilirliği itibariyle.“İNANIN ORTAYA ÇOK DAHA FAZLA BİLGİ BELGE ÇIKACAK”Yargı ne CHP’nin ne MHP’nin ne Pensilvanya’nın egemenliğine asla teslim olmayacak. Yargı birilerinin arka bahçesi değil, milletin yargısı olacak. İnanın ortaya çok daha fazla bilgi belge çıkacak. Yargı emniyet içinde nasıl ahlak dışı vicdan dışı komplolara giriştikleri ortaya çıkacak. Ben milliyetperver olan yargı mensuplarına güveniyorum. Bu süreci onlar aslına dönüştürecekler.Hem yargı hem emniyet içinde vatanını milletini seven bütün vatandaşlarımız o mücadeleyi inanıyorum ki yüreklerini gönüllerini ortaya koyarak sürdürecekler. Daha önce de söyledim. Polis fezlekesine şüpheli diye isim koyacaklar, neye bakıyorlar, şüphelinin çocuğu hangi okulda okuyor, malum gazetelere üye mi değil mi? Buna bakıyor şüpheli yapıyorlar. Yargı bu urun temizlenmesi için cesur olmak zorundadır. Savcılarla ilgili öyle iddialar ortaya çıkıyor ki, hediyeler, tatiller vesaire. HSYK da ortada bu kadar deliller şüphe varken maalesef bunu izlemekle yetiniyor. Bir ülkenin başbakanın ofisine dinleme cihazı koyulması, sadece başbakanın şahsına değil, o ülkenin tamamına yapılmış bir ihanettir.“BİZ YARGIYA MÜDAHALE ETMİYORUZ, YARGIYA GÖREVİNİ HATIRLATIYORUZ”Başbakanın ofisine bu böcekleri koyanlar, kim bilir millete neler yaptılar, yapıyorlar. Binlerce on binlerce sanatçısına varıncaya kadar herkesi dinlemişler. Polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine koyuyorsa, yarın gidip hakimin savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları ne malum?Kitap yazma hazırlığını yaptı diye insanlar mahkum ediliyor. Ama dinleme cihazı koyan zanlılar, dışişleri bakanlığındaki toplantıyı dinlenmesinden haberi olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Biz yargıya müdahale etmiyoruz, yargıya görevini hatırlatıyoruz. İşte 17-25 aralık’ta biz dik durmasaydık, ortada yargı diye bir şey kalmayacaktı.“O PENSİLVANYA’DAKİ (PINARHİSAR) YATIŞIMIN NEDENİ BENİM ASİLLİĞİMİN İFADESİDİR”SELAM örgütü diye bir örgüt uydurdular. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi toplamış olacaklardı. Hazırladıkları fezlekeyle, sizler burada, kendilerine tabii olmayan kim varsa alıp götüreceklerdi. Şimdi CHP MHP bu Pensilvanya çetesinin arkasında duruyor.Ne diyor Bahçeli biliyor musunuz? Pınarhisar’da yattığın günleri arayacaksın diyor. Ey Bahçeli, o Pensilvanya’daki (Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi) yatışımın nedeni benim asilliğimin ifadesidir. Sen bir defa kendine bak. Pınarhisar günleri, senin düşündüğün ya da düşlediğin günler değil zaten. Eğer bizim için o tür günler yine gelecekse, biz öper başımıza koyarız. Bundan herhangi bir sıkıntımız yok. Yeri geldiği zaman Ziya Gökalp dersin…“Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker” Cümlelerinden rahatsız oluyorsan bu millet seni gerekli olan yere zaten mahkum edecek.“SON KULLANMA TARİHLERİ GEÇİNCE ONLARI DA SIRTLARINDAN HANÇERLEYECEKLER”CHP MHP Pensilvanya’nın arkasında duruyorlar. Son kullanma tarihleri geçince onları da sırtlarından hançerleyecekler. Kılıçdaroğlu mu dik duracak, Devlet Bahçeli mi dik duracaklar? Şimdi ki genel müdüre kurmayacaklarını mı zannediyorsunuz? Anayasa oylamasında parlamentoda bize bu haber geldiğinde, Baykal’la ilgili onu hemen yarım saat içerisinde yayından kaldıran benim. Fakat Kılıçdaroğlu hala bunu farklı şekilde yorumlama yollarına gidiyor.“BİZ CHP İÇİN DE MHP İÇİN DE DİK DURDUK, DİK DURACAĞIZ”Çünkü kendisi o kasetle geldi. MHP’li vekillere kurduklarının aynısını Devlet Bahçeli’ye kurmayacaklar mı? Onu da yayından süratle kaldırtan biz olduk. Bu Pensilvanya çetesi var olduğu sürece o kayıtları da muhafaza edecek. Gün gelecek CHP’yi MHP’yi yeniden dizayn etmek bunlar için önemli, o kayıtlar da ortaya çıkacak. Biz CHP için de MHP için de dik durduk, dik duracağız. Bu çetenin siyaseti yargıyı yasamayı dizayn etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. CHP ve MHP bu çeteyi korusa da biz bu çetenin inlerine gireceğiz. Zaten girdik, giriyoruz.Cumhurbaşkanlığı seçimlerine artık 47 gün kaldı. Adaylık başvurusu için de 10 günlük süre var. Son değerlendirmeleri yapacak, adayımızı 1 Temmuz Salı günü açıklayacağız. Hemen ardından yollara revan olacak. Milletimizden adayımızdan yetki isteyeceğiz.Kendileri aday olamadılar. Siyasetin güç kazanmasını istemediler. Hatta şu ifadeleri de kullandılar 'Biz cumhurbaşkanlığı makamının siyasetçi olmasını da istemiyoruz'Yani siyasetçi olmasını istemeyecekseniz de apoletli olmasını mı isteyeceksiniz? adayımız kim olursa olsun, AK Parti'nin istikametinde, heyecanında, gücünde hiçbir değişiklik olmayacak. Bu konuda yapılan tartışmaları hem gereksiz hem de art niyetli tartışmalar olarak görüyorum. Önemli olan AK Parti'yi kimin yönettiği değil AK Parti'nin ne olduğudur. Şunu unutmayın.Baki olan davalar, fanilerden öte hizmetkarlarıyla yürür. Önemli olan şahıslar isimler değil muhtevadır. Allah’a çok şükür mayası sağlam, ilkeleri politikaları sağlam bir partimiz var. AK Parti şahıslara göre istikameti değişen değil, şahıslara istikamet belirleyen bir partidir.AK Parti başta parlamento grubu olmak üzere kulislerin bir partisi olmamalıdır olamaz. Şunu da açıkça söylüyorum. Ganimet paylaşımı peşinde olmayı arzu etmek bizim şiarımız değildir. Bizim hedefimizde sadece cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. 2015’ten sonrası nasıl gidecek, bunları konuşmanın yanlış bir yaklaşım türü olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bırakın küçük hesapların peşinden başkaları koşsun. Küçük hesapların peşinden muhalefet koşsun. Biz büyük bir dava çınarının kollarıyız, büyük hedeflerin peşinden koşacağız. Küçük hesapların peşinden küçük insanlar koşar.Diyarbakır’da evlatları için yüreklerini ortaya koyan ağlayan anneleri burada görüşeceğiz. Neler yaptık, neler yapabileceğimizin değerlendirmeleri yapacağız. Bizler bu anneleri yalnız bırakmamak için bütün imkanlarımızla seferber olmuş durumundayız. Başta HDP olmak üzere burada yapmaları gereken görevler var. gittik dağdan şunları aldık getirdik diyeceksin, öbür tarafta sessiz kalacağız, belediyenin önünden kalkıp gitmesi için her şeyi yapacaksın. Hani siz özgürlük barış diyordunuz? Galatasaray annelerine gösterdiğiniz ilgiyi alakayı Diyarbakır’daki annelere niye göstermiyorsunuz?haberler.com
Aslında Hangi Dünya Şehrine Aitsin?
Gördüğümüz en harika mavi top olan Dünyamızın, mimarileri, insanları, yemekleri ve daha pek çok ayrıntıları ile her biri ayrı ayrı karaktere dönüşmüş şehirlerinden hangisisin hiç merak ettin mi? Testi çöz ait olduğun şehri öğren. Kimbilir belki yakında ziyaret de edersin.
'Türk Picasso'nun Sergisine Büyük İlgi
Yaptığı resimlerle uluslararası alanda adından sıkça söz ettiren ve yaptığı resimlerle 'Türk Picasso' olarak bilinen Kamer Batıoğlu'nun Ankara Armada'da açtığı 'Genel Evren Kadınları' adlı sergi özellikle kadınlardan büyük ilgi gördü. 18 kişisel, 150'den fazla karma sergisi bulunan, Paris, Galsenkirchen, Duisburg, Witten, Siegen, Neunkirchen, Viyana, New York, Bükreş, Priznen, Homorodszentmarton, Sharm el Shiekh, Ternitz gibi şehirlerde açtığı sergilerle büyük ses getiren Kamer Batıoğlu, Ankara'da açtığı sergi ile ilgili olarak kadınların maalesef toplumlarda itilen, hor görülen bir durumda olduğuna dikkat çekti. Batıoğlu, yaptığı resimlerle kadınların aslında olması gereken yerleri göstermeye çalıştığını söyledi. Görüntüleri nedeniyle spor yapmaya müsait olmadıkları önyargısıyla yaşamlarını sürdüren bu kadınlara istedikleri her sporu yapabileceklerini anlatan Batıoğlu, kadınların toplumdaki önemine dikkat çeken resimlerini sergilemek için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün en uygun gün olduğunu düşündüğünü söyledi. Batıoğlu, 'Sergiye en çok ilgiyi yine kadınlar gösterdi. Erkeklere vermeye çalıştığım mesajı maalesef kadınlar aldı' diye konuştu. Kadınların haklarına yine kendilerinin sahip çıkacağını düşünerek onlara hala ne kadar güçlü ve üretken olduklarını hatırlatmaya çalışan Kamer Batıoğlu'nun Ankara Armada Alışveriş Merkezi'ndeki sergisi 28 Mart'a kadar ziyaretçilerini bekliyorİHA
Şehzade Mustafa kimdir?
Şehzade Mustafa (1515, Manisa – 6 Ekim 1553, Konya), (Osmanlıca adı: شهزاده مصطفى) Kanuni Sultan Süleyman’ın Mahidevran Sultan’dan olma oğlu.Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliklerinde bulunmuştur. Babasının tahtına göz dikmekle suçlanmış; Nahcıvan seferi’ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır; ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır. Hürrem Sultan’ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa’ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığı iddia edilmektedir.1553 yılında Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi 1.561 sayfasında Fransız trajedisi La Soltane ya Gabriel Bounin tarafından konu edinilmiştir.1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında İstanbul’a gitti.Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1533 -1541 arasında Saruhan Sancakbeyi (Aydın sancağı ilavesiyle) olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi. 16 Mayıs 1541’de Amasya Sancakbeyliğine atandı; Saruhan Sancakbeyliğine ise kardeşi Şehzade Mehmed getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I.Süleyman doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya’ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı[2]. Ardından, Mehmet’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliğine Şehzade Selim getirilirken; Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliğine atandı.Şehzade Mustafa’nın şahsına dair önemli verilerden biri de Bernardo Navagero adlı İtalyan elçinin hakkında verdiği bilgilerdir. Yazdığı bir mektup aynen şu şekildedir:“ “Şehzâde Mustafa, sultanın ilk oğlu. Annesi de Çerkes olan kadın. Şu anda Amasya’da ikamet ediyor. İranlılar’ın sınırında, İstanbul’dan 26 gün uzaklıktaki bir mesafede. Yıllık geliri 80 bin dükaya tekabül ediyor. Annesi de onunla birlikte yaşıyor ve oğlunun zehirlenmesini engellemek için her türlü önlemi alıyor. Onun için en tehlikeli şeyin zehir olduğunu, başka hiçbir şeyden korkmaması gerektiğini söylüyor. Mustafa’nın annesini büyük ölçüde sevip saydığı söyleniyor.Herkes onu çok seviyor ve herkes babasının yerine tahta çıkmasını istiyor. Yeniçerilerin de onun hükümdar olmasını istedikleri çok açık. Sultanın bütün kullarının arzusu da bu, çünkü ilk oğlu olmasından yanısıra çok dürüst, cömert ve cesur olması da herkesin onu istemesi için yeterli sebepler. Topraklarına gelen her yeniçeriye, sultanın kullarına, sadece çok iyi davranmakla, onları misafir etmekle kalmıyor, aynı zamanda çok güzel hediyeler de sunuyor. İşte sahip olduğu nâmı da böyle kazanmış. Her ihtiyaçları için yeniçeriler kendisine rahatça başvurabiliyorlar ve onun idaresinden bugüne kadar kimse sultana şikâyetçi olmamış.Babasına sık sık armağan olarak güzel atlar, ayrıca birkaç bin düka da gönderiyor ve bunu seve seve yaptığı çok belli.Şimdiye kadar babasına karşı hiçbir ters harekette bulunmamış. Hem de başka bir kadından olan diğer kardeşlerinin babasına yakın olduklarını bildiği, hatta biri sarayda yaşadığı halde. Bu konuda çok ılımlı.Söylediğim gibi herkes babasının ardından Şehzâde Mustafa’nın hükümdar olmasını bekliyor ve istiyor. Ancak değişik olaylardan dolayı şans Şehzâde Selim tarafına da düşebilir (Diğer ikisine çok fazla önem verilmemiş). Sultanın çok sevdiği annesinin planları ve çok yetkili olan Rüstem’in planları da bu doğrultuda. Yani sultanın ölümünden sonra Selim’in padişah olmasını desteklemek için şimdi planlar yapıyorlar. Bu yüzden paşa en önemli mevkilere kendine yakın, onun emrinde olan kişileri yerleştiriyor. Sancakların yanısıra, hem yeniçeri ağasını yerleştirdiği, hem de kardeşini kaptanıderya mevkilerine çıkardığı gibi. Paşa kaptanıderya olan kardeşinin görevden alınmaması için büyük çaba gösteriyor. Bu mevkiden kardeşini alsa bile yerine çok güvendiği başka birini koyacak. Zira Mustafa’nın tahta çıkmasını engellemek için bir donanma ile onun yolunu kesmekten daha iyi bir şey yok.Sultan Selim, İstanbul’a çok yakın. Hayatta kalmayı başarırsa, annesi de ölmezse, paşa da hazinenin ve sultanın paralarının sahibi olarak, kaza eseri bir ölüm ile Sultan Selim’i tahta oturtmak onlar için pek de zor olmaz. Herşeyi elde eden para aracılığı ile insanların kalbindeki Sultan Mustafa sevgisini kısa sürede silip atabilir. Bu şekilde kendisi de tahtı elinde tutmaya devam etmiş olacaktır. Ancak Mustafa’nın öldürülememesi durumunda ise Mustafa, hakettiği tahta çıkmak ve çıktıktan sonra da kaybetmemek için elinden geleni yapacaktır. Sultandan sonra tahta çıkan kim olursa olsun, herkesin bir korkusu var. Bunu Türkler de söylüyor: Bu taht meselesi oldukça kanlı olacağa benziyor ve bunun felaketlerin başı olduğunu düşünüyorlar. Bu konu ile ilgili olarak sultanın taht için kimi tercih ettiğini anlamak kolay değil çünkü hepsi onun oğlu ama yanında her zaman Rus karısı var ve bu kadın kendi oğullarını hep ön plana çıkarıp, sürekli Mustafa’yı kötülüyor. Ama Mustafa’nın tahta çıkması konusunda pek bir şey değiştiremeyeceğini de biliyor. Sultan da bu konuda bir şey yapamaz zira kendi ağzıyla Mustafa’nın tahta çıkacağını söyledi.”„—Bernardo NavageroDiğer bir veri ise Guillaume Postel’in Osmanlı gelenek-göreneklerini ve Osmanlı’nın siyasi durumunu anlattığı kitapta bulunmaktadır. 1536′da, Fransız kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman’la bir sözleşme imzaladı ve ardından resmi tercümanı ve tarihçisi Guillaume Postel’i yardımcı olarak Fransız elçisi olan Jean de La Forêt’in yanına, İstanbul’a gönderdi. Fransız tarihçi Guillaume Postel,”De la République des Turcs”(Türklerin Cumhuriyeti) adlı kitabında Şehzade Mustafa’nın iktidarı devralabilecek yaşa ve olgunluğa ulaştığını, tedbirli, ve son derece iyi eğitimli bir şehzade olduğunu yazmaktadır.KişiliğiMustafa, şairdir (Mahlası Muhlisî[5]), hattattır (Elyazısı: Viyana, Şark yazmaları, No:998 de nesh ile yazılmış Süleyman-name). Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Irakeyn ve Korfu seferinde (1534, 1536, 1537) ve Boğdan seferinde Anadolu muhafızı, 9. seferde (1541) İstanbul muhafızı oldu. Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim’e çok benziyordu.[6]Şehzade Mustafa’nın bilhassa Amasya’dayken ilim meclislerinde bolca bulunduğu, devrin önemli müderrislerinden dersler aldığı ifade edilir. Celalzade Salih çelebi, Manisalı Senai Mehmed çelebi, Hayreddin Hızır efendi, Şems efendi, şair Lali çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmed Muhyiddin efendi, İstanbul kadısı, şair Muhyiddin Mehmed Hüseyni efendi gibi alimlerden dersler aldı. Şehzadenin hocalarından olan Mustafa Sürûrî Efendi, Bahrü’l- Maarif ve Zahiretü’l Müluk yazıp şehzadeye sunmuştur. Şehzadenin katli üzerine de Kanuni ile alakasını kesip bir daha görüşmemiş ve kendisine verilmek istenen bütün resmi vazifeleri de reddetmiştir.[7] Kanuni Sultan Süleyman’a yazdığı bir mektupta şu ifadeler geçmektedir.“ Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki.Devlet-i Aliye’nin gördüğü en parlak şehzade.„AilesiZevcesinin adı bilinmemektedir. 1525, Kırım doğumludur. Şehzade Mustafa’nın ölümünden sonra 1555 de, Pertev Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir.Çocukları:Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa’da doğdu. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, Enderuni ve çeşnigirbaşı, 20 yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir.Şehzade Mehmed: 1546′da Amasya’da doğdu. Ölümü; 1553, Bursa.Şehzade Orhan: Ölümü; 1552, Konya.Şah Sultan: 1547 yılında Konya’da doğdu. 2 Ekim 1577′de öldü. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.Ölümü ve SonrasıTaht yarışında Şehzade Mustafa’yı bertaraf edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından sahte mektuplar ürettiği düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan hareketlerine destekte bulunduğunu gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni, güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikayeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu.[10] Aslında bu, Mustafa’nın isyan hareketlerine başvurduğuna ve babasının tahtına göz diktiğine dair endişelerinin çok uzağındadır. O dönemin alimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi Süleyman’a şu cevabı vermiştir; “bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur.” Bu ifade, şeraite göre kendisine bir cinayet izninin verilmesi demektir, ancak bir fetva niteliği taşımamaktadır. Çünkü Şehzade Mustafa’nın yaşadıkları Süleyman’ın danıştığı hikayeden çok farklıdır.1553 yılında Veziriazam Damat Rüstem Paşa İran seferi için hareketinden sonra Aksaray taraflarına gelince, orduyu durdurdu ve yeniçerilerin Şehzade Mustafa’ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka da oturmasını, Mustafa’yı hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası olan, Kızıl Ahmedliler den Şemsi Ağa’yı (Şemsi Paşa) İstanbul’a yolladı ve padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray’dan ileri gitmeyip bekledi.Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa’yı geri çağırdı ve 1553 ağustos sonlarında kendisi İran seferine çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezid’i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne’ye gönderdi. Bolvadin’e gelince Saruhan sancakbeyi Şehzade Selim orduya gelerek el öptü. Bundan sonra padişah Aktepe konağına geldiği vakit, sefere çağrılan Şehzade Mustafa orduya iltihak ederek çadırı kuruldu. Ertesi gün şehzade babasının elini öpmek için otağ-ı hümayuna yürüdü. Çadıra girdiği zaman babasını göremedi, yedi dilsiz onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istedilerse de Mustafa bunların elinden kurtulup kaçarken, saray hademelerinden Zal Mahmud ağa arkadan yetişip şehzadeyi boğdu.Cesedi çadırın önüne bir İran halısı üzerinde bırakılmak suretiyle ölümü ilan edildi. Bu, aynı zamanda İran ile iş birliği yaptığı iddia edilen Şehzade Mustafa’nın durumunda bir mesaj niteliği taşıyordu. Cenazesi daha sonra Bursa’ya gönderilerek II. Murat türbesi yakınına defnedilmiştir.OSMANLI TARİHİNİN EN ACI OLAYIKanunî’nin oğlu Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi Osmanlı tarihinin bugüne kadar unutulmayan en acı hadiselerinden biridirŞehzâde Mustafa, 1515’te babasının Manisa Sancakbeyliği sırasında doğdu. Annesi Mahidevran Hatun’du. 1520’de babasının tahta çıkması üzerine İstanbul’a geldi. 1533’te Manisa Sancakbeyliği’ne tayin edildi.Yeniçerilerin sevgisiŞehzâde Mustafa, Manisa Sancakbeyliği sırasında şairleri ve âlimleri himayesi altına aldı. Halka, ulemaya ve askerlere karşı cömert oldu. Şehzâde hemen herkes tarafından sevilerek saltanatın varisi olarak görüldü.Şehzâdenin bu şekilde geniş bir nüfuza sahip olması ve değişik halk kesimlerinden destek görmesi, Hürrem Sultan’ı huzursuz ediyordu. Hürrem Sultan’ın da etkisiyle Veziriazam Makbul İbrahim Paşa öldürüldü. Böylece Şehzâde Mustafa İstanbul’daki en büyük destekçisini kaybetti. Hürrem Sultan ise kızı Mihrimah Sultan’ı evlendirdiği Rüstem Paşa’yı ikbal merdivenlerinden çıkararak, Şehzâde Mustafa’ya karşı önemli bir müttefik buldu.Valilere mektup yazdıKanunî, Hürrem Sultan’ın da tesiriyle Şehzâde Mustafa’yı saltanat merkezine daha yakın olan Manisa Sancakbeyliği’nden alarak yerine Şehzâde Mehmed’i tayin etti. Şehzâde Mustafa’yı da Amasya’ya gönderdi. Ancak Şehzâde Mehmed’in 1 yıl sonra 1543’teki beklenmedik ölümü Şehzâde Mustafa’yı tekrar şanslı duruma getirdi.Şehzâde Mustafa da bu arada valilere mektuplar yazarak çevresini genişletmeye çalışıyordu. Mahidevran Sultan, Amasya’da Şehzâde Mustafa’ya yol gösteriyor, oğlunu korumak için çabalıyordu.Venedik Elçisi Navagero, Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa’nın Şehzâde Mustafa’yı engellemek için neler yaptıklarını da şöyle anlatır:Sahte mektuplarGelişmelerin günden güne kendi aleyhlerine gittiğini gören Rüstem Paşa, gizlice şehzâdenin mührünü kazıttı. Şehzâde Mustafa’nın ağzıyla İran Şahı Tahmasb’a bir mektup yazdı. Sahte mektupta, şehzâde “padişah olması halinde Şah Tahmasb ile yakın bir dostluk kuracağını bildiriyor ve Şah’ın güzel kızı Feride ile evlenmek istediğini” söylüyordu. Rüstem Paşa, şehzâde adına yazdığı sahte mektubu Zeynel Bey vasıtasıyla İran şahına gönderdi. Şahın cevaben şehzâdeye yazmış olduğu mektubu da aynı yolla ele geçirdi. Rüstem Paşa çok büyük bir koz yakalamıştı. Gerektiğinde bu sahte mektupları padişaha gösterecek ve şehzâdenin sonunu hazırlayacaktı.Kanunî’ye iletti1552’de Veziriazam Rüstem Paşa, İran seferine çıktı. Ancak Anadolu’daki asker ve halkın Şehzâde Mustafa’ya büyük muhabbet beslediklerine şahit oldu. Padişahın yaşlandığı ve Rüstem Paşa’nın da ortadan kaldırılması gerektiği yönünde dedikodular üzerine veziriazam, hemen bir adamını İstanbul’a göndererek meydana gelen olayları Kanunî’ye iletti. Bu arada daha önce Şah Tahmasb’a yazdığı sahte mektupları da Şehzâde Mustafa’nın aleyhine delil olarak gönderdi. Artık, Kanunî Sultan Süleyman tamamen oğlunun aleyhine dönmüştü. Özellikle, “Padişahın kalan ömrünü Dimetoka saraylarında ibadetle geçirmesi gerektiği” şayiası kendisini çok üzmüştü. Dedesi İkinci Bâyezid tahttan indirilerek Dimetoka Sarayı’na gönderilmiş ancak yolda aniden ölmüştü.Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesiSultan Süleyman, Rüstem Paşa’yı geri çağırarak seferin ertesi yıl bizzat kendi komutasında yapılacağını bildirdi. Kanunî, 28 Ağustos 1553’te ordusuyla Üsküdar’dan hareket etti. Ordu 5 Ekim’de Konya Ereğlisi yakınındaki Aktepe denilen mevkide konakladı. Orduya katılması talimatı verilen Şehzâde Mustafa, babasının kendisiyle ilgili düşüncelerinden habersiz, birlikleriyle babasının otağının 2 mil uzağına otağını kurdu.Uyarıları dinlemediŞehzâde Mustafa, akşama doğru babasının otağından kendisine doğru üzerinde kâğıt bulunan bir ok atıldı. Kâğıtta babasının otağına kesinlikle gitmemesi, babasının onu öldüreceği yazılıydı. Şehzâde Mustafa bunu Rüstem Paşa’nın kendisine karşı bir hilesi olarak düşündü. Şehzâde Mustafa, çevresinin bütün uyarılarına rağmen babasının kendisini öldürteceğine inanmıyordu.Şehzâde Mustafa, padişahın çadırına girdiğinde elinde bir yayla tahtta oturan babasını hürmetle selamladı. Kanunî bu selama, “Ah köpek! Sende hâlâ beni selamlayacak cesaret var mı” diyerek arkasını döndü. Bu işaret üzerine iri cüsseli dilsiz yedi cellat şehzâdenin üzerine atıldılar.Şehzâde Mustafa böyle ani bir saldırı karşısında bile cellatlardan kurtulup, onları yere sermeyi başardı. Bu sırada karşısına çıkan Zal Mahmud Ağa, şehzâdeye çelme takarak onu yere düşürdü ve hemen kemendi boynuna geçirdi. Birkaç dakika sonra şehzâdenin cesedi çadırın dışına çıkarılarak bir İran halısının üzerinde teşhir edildi.Rüstem Paşa azledildiOlup bitenler Şehzâde Cihangir’i derinden yaraladı. Şehzâde Cihangir, kısa bir süre sonra vefat etti. Şehzâde Mustafa’nın ölümü ordu arasında derin bir üzüntü ve hoşnutsuzluk meydana getirdi. Rüstem Paşa azledilip, Şehzâde Mustafa’ya yakınlığı ile bilinen Kara Ahmed Paşa veziriazamlığa getirildi. Şehzâdenin cenazesi Bursa’ya gönderilerek defnedildi. Hürrem Sultan’ın kışkırtmasıyla, babasının intikamını alır gerekçesiyle Şehzâde Mustafa’nın 7-8 yaşlarındaki oğlu Şehzâde Mehmed de öldürüldü.Düzmece MustafaŞehzâde Mustafa öldü ama arkasından en az 5 kişi ben Şehzâde Mustafa’yım diye isyan çıkardı. Şehzâdenin katlinden kısa bir süre sonra Dobruca’da ortaya çıkan bir kişi Şehzâde Mustafa olduğunu iddia etti. Şehzâdeye benzerliği ve cesareti ile etrafına Rumeli eyaletlerinden binlerce sipahiyi topladı. Düzme Mustafa bir müddet devlet güçlerini uğraştırdıktan sonra yakalanıp, İstanbul’da çengele geçirilerek öldürüldü.Arka arkaya isyanlarDüz­me­ce Mus­ta­fa is­yan­la­rı dur­ma­dı. 1557’de Ana­do­lu­’da Sa­fe­vi­le­r’­in de des­tek­le­di­ği bir is­yan çık­tı. Sul­tan Sü­ley­ma­n’­ın taht ko­nu­sun­da­ki en­di­şe­le­ri­ni sa­de­ce 1566 yı­lı­na ka­dar ye­ni­den or­ta­ya çı­kan Düz­me­ce Mus­ta­fa­lar can­lı tut­tu. 1564’te fark­lı böl­ge­ler­de iki Düz­me­ce Mus­ta­faor­ta­ya çık­tı. Bir Düz­me­ce Mus­ta­fa ise 1565 Ha­zi­ra­nı­’n­da idam edil­di.Hürrem Sultan’a suçlamaŞehzâde Mustafa ile ilgili birçok mersiye yazıldı. Kadın şair Nisâyî yazdığı mersiyede Hürrem Sultan’ı açıkça suçlamıştır:Bir Urus câdısınun sözin kulağuna koyupMekr ü âle aldanuban ol acûzeye uyubBâğ-ı ömrün hâsılı ol serv-i âzâda kıyupBi-terahhum şâh-ı alem n’itdi Sultan MustafâŞâh-ı âlemsin veli halk tutdı senden nefretiKimsenün kalmadı hergiz sana meyl-i şefkatiBâis olan müftiye irmesün Hak rahmetiMerhametsüz şâh-ı âlem n’itdi Sultan MustafâNisâyiUnutulmayan MERSiYEŞehzâde Mustafa adına birçok mersiye yazıldı. Bunların en meşhuru Taşlıcalı Yahya’nınkidir:Meded, meded bu cihânın yıkıldı bir yanıEcel celâlîleri aldı Mustafa Hân’ı.Dolundu mihr-i cemâli, bozuldu erkânı,Vebâle koydular âl ile Âl-i Osmân’ı.………….Enîsi gâib erenler, celîsi ehl-i sefâ,Ziyâde ide yaşım gibi rahmetin mevlâ.İlâhi! Cennet-i firdevs ana durağ olsun,Nizâm-ı âlem olan Pâdişah sağ olsun!
Dünyada Berkin Elvan Eylemleri
Dün Berkin Elvan'ın 269 günlük komanın ardından hayata veda etmesiyle Türkiye'nin birçok ilinde gösteriler yapıldı. Benzer gösteriler dünyanın çeşitli ülkelerinde de gerçekleşti. İşte o ülkelerden bazıları.
İstanbul'dan Kaçmak İçin Yakın Yerler; KIRKLARELİ
Kırklareli;Nazardan kaçırılmış doğası, zengin tarih ve kültür varlıkları, Karadeniz'deki uzun ve kimi yerde pudra tozu misali kumsallarıyla donatılmış dingin denizi, Rumelili hissedişi yüksek bal yürekli insanları, engin mutfağı ile bu lezzetlere ev sahipliği yapan pek çoğu doğanın koynunda yer alan lezzet duraklarıyla, İstanbul'un insanı boğan keşmekeşinden kaçmak isteyenler için eşsiz bir seçenektir.Keşfetmeye var mısınız ?KırklareliKırklareli Gezi Rehberi