Görüş Bildir

Levent Gültekin Haberleri

Levent Gültekin ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Levent Gültekin ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Geçen salı gecesi CNNTürk ’te katıldığım bir programda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de ahlaki çöküş yaşandığını ve halkın bir kısmının sorgulama yeteneğine sahip olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “ Bir kitle var ki bu yüzde 25 ile 35 arasında değiştiği söyleniyor... Bu kitle hiç bir şeyi sorgulamıyor. ” Ben de bu görüşüne cevaben dedim ki: “ Bunu Türkiye’de, bir Müslüman ülkesinde beklemek biraz zor değil mi? Çünkü neticede İslam, merkezine bireyi değil cemaati alan bir din. ” Bu cümlem üzerine yazar Levent Gültekin ’in lügatimize kazandırdığı “ Erdoğanistler ” bir linç kampanyası başlattılar. Kendilerine dindar diyen bu kişiler ağza alınamayacak küfür, hakaret ve tehdidi üzerime yağdırdılar. Kimi hemcinslerim dâhil. Yeni Şafak konuyu dün manşetine taşıdı. Fotoğrafımı basmayı da ihmal etmedi. Beni açıkça hedef gösterdi. Başbakan dün koroya katıldı. Meydanlarda beni yuhalattı.
Amberin Zaman'dan Erdoğan'a Yanıt: 'Önce İnsan Ol'
Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, önceki akşam CNN Türk'te yayınlanan Şirin Payzın'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nu konuk ettiği ve kadın gazetecilerin de sorularıyla katıldığı 'Ne Oluyor' adlı programda yer alan Taraf gazetesi köşe yazarı Amberin Zaman için de ağır ifadeler kullandı. Erdoğan, 'Oradan da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış, edepsiz bir kadın, 'Müslüman ülkede bunu beklemek zor değil mi' diyor. Haddini bil haddini. Eline vermişler bir kalem, gazete köşesinde yazıyorsun. Çıkarıyorlar seni işte böyle malum Doğan grubunun televizyonuna, oradan da saygısızca yüzde 99'u Müslüman olan bu halka hakaret ediyorsun. Karşılıklı oturmuşlar, hem seçmene hakaret ediyorlar hem Müslümanlara hakaret ediyorlar. Siz bu kafayla devam edin. Bidon kafalı dediniz, göbeğini kaşıyan adam dediniz, sorgulamayan kitle diyorsunuz şimdi. 'Müslaman' diyerek aşağılamaya devam edin. Bu millet sizi bunun için hiçbir zaman iktidara getirmeyecek' diye konuştu. Amberin Zaman, Erdoğan'ın bu sözlerine Taraf'taki köşesinden şu yazısıyla cevap verdi: Önce insan ol! Geçen salı gecesi CNNTürk’te katıldığım bir programda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de ahlaki çöküş yaşandığını ve halkın bir kısmının sorgulama yeteneğine sahip olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Bir kitle var ki bu yüzde 25 ile 35 arasında değiştiği söyleniyor... Bu kitle hiç bir şeyi sorgulamıyor.” Ben de bu görüşüne cevaben dedim ki: “Bunu Türkiye’de, bir Müslüman ülkesinde beklemek biraz zor değil mi? Çünkü neticede İslam, merkezine bireyi değil cemaati alan bir din.” Bu cümlem üzerine yazar Levent Gültekin’in lügatimize kazandırdığı “Erdoğanistler” bir linç kampanyası başlattılar. Kendilerine dindar diyen bu kişiler ağza alınamayacak küfür, hakaret ve tehdidi üzerime yağdırdılar. Kimi hemcinslerim dâhil. Yeni Şafak konuyu dün manşetine taşıdı. Fotoğrafımı basmayı da ihmal etmedi. Beni açıkça hedef gösterdi. Başbakan dün koroya katıldı. Meydanlarda beni yuhalattı. Peki, bakaracı makaracılar değil de ben mi dine, Müslümanlığa hakaret ettim? Bana yapılan linç kampanyası benim özetlemek istediğimin tam da bir özeti. Düşünmeden, tartışmamdan, ikna yoluna başvurmadan grup refleksiyle topluca hakaret ediyorlar. “İslam bireyi değil cemaati esas” alır dedim. Peki, Türkiye temelinde bu tespitim yanlış bir tespit mi? Siz yıllarca “cemaatte rahmet vardır” deyip bütün insanları bir çatı altında toplanmaya çağırmamış mıydınız? “Yalnız kalan koyunu kurt kapar” diye hadisler üretmediniz mi? Düşünmeyen, tartışmayan cahiliye toplumlarını özgürleştirmek için gelen İslam’dan anladığınız bu mu? Bütün İslam dünyasında cemaatler, tarikatlar, siyasi hareketler etrafında toplanan milyonlar var. Bu hareketler içerisinde yer alıp da bağımsız hareket eden tek bir birey gördünüz mü? Bağımsız hareket eden bireylerin o yapılar içinde barındırılmadığını hepimiz bilmiyor muyuz? Kaldı ki beni linç edenlere şu soruyu sormak istiyorum: Hayatınızda tek bir kez olsun mensubu olduğunuz cemaat, tarikat, siyasi hareket liderinden işaret almadan oy kullandınız mı? Çok beğendiğiniz hâlde başka partilere oy verebildiniz mi? Dindar çevrelerin en büyük mottosu “kol kırılır yen içinde kalır” değil mi? Bu ne anlama geliyor? Hatalara bireysel açık itirazlar yapılmaz anlamına gelmiyor mu? Bu tavrınızla hem İslam’ı hem Müslümanları dünyanın gözünde değersizleştirdiniz 2. sınıf vatandaş durumuna düşürdünüz, farkında mısınız? Daha geçen gün kurtarıcı gözüyle baktığınız Başbakan Erdoğan “bize itiraz eden, farklı çizgi izleyen herkes kaybetti” demedi mi? Bu ne anlama geliyor? Yanlışı söyleyen herkesi kapının önüne koyduk ve o da siyaseten yaşayamadı anlamına gelmiyor mu? Neden Erdoğanistler bütün “AK gerçekleri” bildikleri hâlde kendi tabanlarında bu düzenin devam etmesi için çırpınıyorlar? Kur’an da “Düşünüyor musunuz”, “Akletmiyor musunuz” diye kaç kez soruyor. Tek bir gün Türkiye’nin geldiği noktayı düşünüp aklettiniz mi? İslam adına insanları kafalarını kesenlerin yolgeçen hanı hâline nasıl geldiği üzerine kafa yordunuz mu? Alevileri, Gürcüleri, Ermenileri aşağılamanın caiz olup olmadığını kendinize sordunuz mu? Şimdi kalkmış durumunuzun resmini çeken bir Müslüman kadını linç ediyorsunuz. Çünkü kadınlar daha kolay lokma değil mi? Hem bu din sadece sizin dininiz mi? Size imanın kimde olduğunu belirleme yetkisi mi verildi? Müslümanların içinde bulunduğu duruma, bana “Yahudi kahpe”, “Git IŞİD’in cariyesi ol” diyerek aklınızca aşağıladığınızı zanneden sizlerden daha çok üzüldüğüm muhakkak. Tek farkımız bunun sorumlusunun sizin gibiler olduğunu söylüyorum. Size yaptığım eleştiriyi İslam’a bir hakaret olarak göstererek kendinizi kurtaramazsınız. Hadi diyelim bu dünyada kurtardınız, yaptıklarınızdan dolayı en küçük bir utanma, vicdan acısı hissetmediniz. Ya çok önemsediğiniz ahirette bu yaptıklarınızı nasıl açıklayacaksınız? Bir Müslüman olarak soruyorum.Demokrat Haber
Economist: 'Giderek Otoriterleşen Erdoğan'ı Ciddi Sorunlar Bekliyor'
İngiliz Economist dergisi son sayısında, Türkiye'nin gelecek yıl karşılaşabileceği sorunları ele aldı. Dergideki yazıda, 'Giderek otoriterleşen Türkiye Cumhurbaşkanı'nı ciddi sorunlar bekliyor' deniyor ve 'Erdoğan'ın hedeflerine ulaşmasının zor olabileceği' yorumu yapılıyor.Dergiye göre, ekonomiden AKP içi çekişmelere kadar birçok konu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedeflerine ulaşmasına engel olabilir.'Geçmişe ilerlemek: Heybetli İslamcı Cumhurbaşkanı Türkiye'nin geçmişteki zaferlerini yeniden canlandırabilir mi?' başlıklı yazı, 2015'in Çanakkale savaşının 100. yıldönümü olduğu hatırlatılarak başlıyor:'Modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, İngiltere önderliğindeki güçlere karşı askerlerini cesaretlendirmeye çalışırken 'Ben size savaşmayı emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum' demişti. Atatürk'ün askerleri boğazlar için verilen o muharebeyi kazandı. Ama Osmanlı İmparatorluğu savaşı kaybetti. 25 Nisan'da milyonlarca kişi Çanakkale'de kazanılan zaferi Atatürk'ün laik Türkiyesinin ilk tohumları olarak görüp kutlayacak.''Atatürk'ün mirasından geriye ne kaldı?' sorusunu soran dergi, 'Erdoğan'ın daha fazla yetkiyi ele geçirebilmek için Anayasa'yı değiştirmeye çalıştığı bir dönemde, bu soru her zamankinden daha ciddi hale geldi' diyor.Yazıda Türkiye'nin halkoyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha fazla yetkiyle birlikte Türkiye'yi Sünni İslam anlayışının hakim olduğu ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde alınan zaferlerin yeniden diriltildiği bir döneme sokmayı hayal ettiği de vurgulanıyor.Görüşlerine yer verilen gazeteci Levent Gültekin, 'Türkiye Orta Doğu tipi bir diktatörlük olacak' diyor.'Belki bu abartılı bir yaklaşım olabilir' denen yazıda ise Erdoğan'ın yine de 'heybetli' planları olduğu yorumu yapılıyor.Bu planların hayata geçebilmesi için de AKP'nin üst üste dördüncü kez genel seçim kazanması gerektiği vurgulanıyor. Haziran ayında Türkiye'nin genel seçimlere gideceği hatırlatılan yazıda 'AKP'nin seçimi kazanabileceğinden şüphe duyan çok az insan var' deniyor.'Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) darmadağın bir halde' yorumu yapılan yazıda, yine de AKP'nin tek başına Anayasa'yı değiştirebilmesi için Meclis'te üçte iki çoğunluğu elde etmesi gerektiği hatırlatılıyor.Erdoğan'ın 2015'te karşılaşabileceği sorunlar ise şöyle ele alınıyor:'Yakın zamanda parti içi anlaşmazlık sinyalleri gelmeye başladı. Erdoğan'a yakın isimlerden Binali Yıldırım'ın 5 Ocak'ta Bakanlar Kurulu'na Erdoğan'ın başkanlık edeceğini söyledi ve bu açıklama Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu rahatsız etti...Erdoğan'ın dalkavuklarının bir 'gölge kabinesi' olduğu dedikoduları dolaşıyor. Dahası Cumhurbaşkanı'nın yaklaşan seçimlerde partinin aday listesini belirlemek istediği de konuşuluyor.'Yolsuzluk iddialarının da Erdoğan için sorun yaratmaya devam ettiği belirtilen yazıda 'Küçük ancak giderek büyüyen bir grup partili, Erdoğan ve yakın çevresine yöneltilen suçlamalardan ötürü rahatsızlık duyuyor' deniyor.Erdoğan'ın yolsuzluk soruşturmasının ardında Fethullah Gülen'in olduğunu iddia ettiği de hatırlatılan yazı sürüyor:'ABD'nin Gülen'i iade talebini muhtemelen reddedecek olması, zaten Ankara'nın Irak ve Suriye konusundaki isteksiz tutumu nedeniyle gergin olan ilişkilerin daha da gerilmesine neden olabilir.'Yazı ekonomideki görünümle devam ediyor. 'Erdoğan'ın belki de en büyük baş ağrısı ekonomi' denen yazıda, her ne kadar petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte cari açıkta iyileşme gözlense de büyüme hızının hâlâ istenen düzeyde olmadığı vurgulanıyor:'Yaşam standartlarının mevcut düzeyini koruyabilmesi için büyümenin yüzde 3'ü aşması gerek. Ancak Türkiye siyasi açıdan güç reformları hayata geçirmeden bu performansı yakalayabilecek durumda gözükmüyor.'Türkiye'ye gelen 2 milyonu aşkın Suriyeli mültecinin de ekonomi üzerine ilave yük getirdiği vurgusu da yazıda yer alıyor.2015'e girerken Erdoğan'ın ümitli olduğu konunun ise çözüm süreci olduğu ifade ediliyor ve şöyle deniyor:'Halkların Demokratik Partisi (HDP) genel seçimlere bağımsız adaylıklarla değil, parti olarak gireceğini açıkladı. Eğer yüzde 10 barajını aşamazlarsa AKP Kürt nüfusun yaşadığı Güneydoğu'daki sandalyelerin büyük kısmını alabilir. Bu da Meclis'te Erdoğan'a Anayasa'yı değiştirmek için gereken üçte ikilik çoğunluğu verebilir.''Kürtler neden bu riske girer?' diye sorulan yazıda 'Kimileri hapisteki isyancı lider Abdullah Öcalan ve Erdoğan arasında gizli bir anlaşma olduğu yolunda spekülasyonlar yapıyor' denmiş ve eklenmiş:'Kürtler HDP'nin barajı geçecek kadar oy alacağına inanıyor. Eğer barajı geçemezlerse gayriresmi bir meclis kuracaklar. PKK ve hükümet arasında sallantıda da olsa, ateşkes iki yıldır sürüyor. PKK Irak ve Suriye'de İslam Devleti'ne [IŞİD] karşı savaşıyor ve şu an Türkiye ile tekrar çatışma ortamına girmeyi göze alamayabilirler. Ancak AKP Kürtlere verdiği sözleri tutmazsa PKK'nın tekrar ayaklanması an meselesi olur. Böyle bir durumda Erdoğan'ın pek çok planı da darbe alır.'T24
'Kanal 7 Halkın Parasıyla Kuruldu 3 Adamın Kişisel Malı Oldu'
İslami ve muhafazakar camianın içinden gelen Yazar Levent Gültekin yaşadığı tanıklıkları anlattığı “İslamcılar yolsuzluklara niçin duyarsız?’ başlıklı yazısında çarpıcı açıklamalar yaptı.Levent Gültekin, Kanal 7 ’nin halkın parasıyla kurulup 3 adamın kişisel malı olduğunu, Erbakan ’ın Bosna için vb diye topladığı 35 milyon doları Kent Bank’ta Offshore hesabına faize yatırdığını, İhlas Grubu ’nun “ Müslümanların ilk özel TV’sini kuracağız” diye halktan para topladığını o TV ve holdingin bir ailenin üzerine geçirildiğini, Deniz Feneri ’nin Kanal 7’yi, Kimse Yok Mu Derneği nin Gülen Cemaati’ni finanse etmek için kurulduğunu, Erbakan’ın da kendine kaynak üretmek için Can Suyu Derneği ’ni kurduğunu yazdığı yazısında “Para toplamayı, oradan iktidar olmayı bize dindarlık olarak pazarladılar” ifadelerine yer verdi..İşte Levent Gültekin’in internethaber.com’daki o çarpıcı yazısı:İSLAMCILAR YOLSUZLUKLARA NİÇİN DUYARSIZ?Uzun zamandır bu soruya cevap arıyordum.Ortalama ahlaki standarda sahip hiç kimsenin kabul edemeyeceği iddiaları sineye çekiyorlar.Mesela Egemen Bağış’ın Meclis’teki oylamada verdiği o poz (Ne olduğunu bilmeyenler gazetelerden bakabilirler) normalde herkesi ayağa kaldırırdı.Özellikle İslamcıların, “Sen bizim 100 yıllık emeğimize böyle bir lekeyi nasıl sürersin” diyerek isyan etmeleri gerekirdi.Fakat etmediler.Niçin?Bu sorulara cevap ararken bir şey fark ettim:İslamcılar, dindar cemaatler, yapılar evrensel ahlak anlayışından farklı bir ahlak ürettiler.O ahlaka göre tutum belirlediler. O ahlaka göre işler yaptılar. O ahlaka göre insanları eğittiler. O ahlaka göre varlıklarını sürdüler.Şimdi de o ahlak anlayışına göre de olup biteni sineye çekiyorlar.Helal- haram dairesinde üretilen bu ahlaki anlayışına göre yolsuzluklar tolere edilebiliyor.Çünkü herkes helal- haram tanımını kendi çıkarına göre yapıyor.Tüm bu olup biten karşısında şöyle düşünüyorum: Yolsuzluk, adam kayırma özellikle son 40 yıldır İslamcılık hareketinin iskeleti oldu.Bu hareket bir anlamda yolsuzluk hareketiydi.Biliyorum çok ağır bir itham.Fakat tam olarak ne dediğimi açıkladığımda çok abartılı olmadığını göreceksiniz.Dört bakan hakkındaki yolsuzluk iddiaları ve bu iddiaların sineye çekilmesi dindarlar arasındaki ilk olay değil.Şimdi geçmişten günümüze bazı olayları size anlatmak istiyorum.Tüm parçalar bir araya geldiğinde ortaya çıkacak fotoğrafa eminim ki siz de çok şaşıracaksınız.Kanal 7 meselesi…İslamcılar arasındaki en büyük yolsuzluk olaylarının başında gelir.Yoksul dindar halkın parasıyla kurulan bir kanal günün sonunda 3 adamın kişisel malı oldu.Hem gurbetçilerden, hem de Türkiye’deki dindarlardan otel lobilerinde toplanan paralarla kurulmuştu.Yüzbinlerce insanın emeğini 3 kişi bütün İslamcı aydınların gözü önünde gasp ettiler.Bunun bir yolsuzluk olduğunu bütün bir mahalle bildiği halde kimse ses çıkarmadı.Hiçbir İslamcı aydın, yazar, kanaat önderi tek bir gün bu durumu mesele etmedi.O kanalın kurulmasına sermaye veren dindarların da yapacağı birşey yoktu.“İslam’a hizmet edecek” diye kurulan kanal şimdilerde taverna kanalı oldu.Erbakan meselesi…Erbakan yıllarca “dava için” milyonlarca (trilyonlarca) lira para topladı.Biz bir süre sonra fark ettik ki toplanan bu paralar amacı doğrultusunda kullanılmıyor.TV kuracağız diye para topladılar. Bosna’ya yardım yapacağız diye para topladılar. “Dava için” diyerek gurbetçilerden kurban parası topladılar ve kurban kesmeyip bu paraları başka yerlerde harcadılar.Bunları duyuyorduk ama hiç birimiz aslında ne olduğunu kavrayamadığımız için ses çıkaramıyorduk.Erbakan’ın ölümünden 3 yıl önce ortaya bir belge düştü: Erbakan toplanan 35 milyon doları Kent Bank’ta Offshore hesabına faize yatırmış. Ve Kent Bank battığında bütün o paralar da batmıştı.Ölümünden sonra aile içinde çıkan mal paylaşım kavgası hepimizin gözü önünde oldu.Tüm bunlara hiç birimiz ses çıkarmadık.Hiç birimiz nasıl olur da her ağzını açtığında bize “Faiz kötülüklerin anasıdır” diyen bir İslamcı liderin parayı faize yatırmasını sorgulamadık.Bugün AKP ‘de üst düzey görevde bulunan birine Saadet Partisi’ndeyken şöyle bir soru yönelttim: “Erbakan’ın parasal ilişkileri konusunda kalbin rahat mı?”“Hayır” dedi. “Peki niçin hala oradasın?” dedim. “Başka nerede siyaset yapabilirim ki” dedi.Erbakan’ın bu durumunu bilen, gören İslamcı yazar, kanaat önderleri buna da tek bir gün yüksek sesle itiraz etmediler.“İslamcılığı kirletiyorsun” diyerek ortalığı ayağa kaldırmaları gerekiyordu. Ama yapmadılar.Kapalı kapılar ardında Erbakan’ın dedikodusunu yapmakla yetindiler.İhlas Grubu meselesi…Müslümanların ilk özel TV’sini kuracağız diye halktan para topladılar.TV kuruldu birkaç yıl sonra da o TV ve holding bir ailenin üzerine geçirildi.Bunu bile sineye çektik.Gülen cemaati…Bütün varlığını topladığı bağışlara borçludur.“Size daha iyi bir dindarlık sunacağız” diye insanlardan zorla bağış topladılar.İslam’da bağış toplamak diye bir şey olmadığı halde bağış toplamayı bir görev haline getirdiler.Toplarken din adına topladılar, dağıtırken kendi adlarına dağıttılar. Hepsini de değil bir kısmını.Para toplamanın en kolay yolu yardım kuruluşu kurmaktı.Oradan toplanan paraları dini bir yorumla farklı alanlarda kullandılar. Bu vesileyle kendi iktidarlarını güçlendirdilerİslam gerilerken yükselen bunlar oldu.Cübbeli Ahmet hoca meselesi…İnsanlara resmen din pazarladı.Dini en pespaye şekilde yorumlayarak istediği kalıba sokmaktan imtina etmedi.Kendisi lüks ve şatafat içinde yüzerken takipçilerine bir lokma bir hırka öğütlüyordu.Jet Fadıl gibi defalarca halkı dolandırmış birinin yeni yolsuzluk kampanyasında reklam yüzü olmaktan imtina etmedi.Para geldiğinde kaynağını tek bir gün sorgulamadılar.Dindarlık görüntüsü altında organize olan cemaatlerle, tarikatlarla ilgili benzer olaylar var.İçlerinde temiz, gerçekten dine hizmet etti diyeceğimiz neredeyse yok denecek kadar az.Deniz Feneri Kanal 7’yi finanse etsin diye kurulmuştu.Kimse Yok mu derneği Gülen Cemaati’ni finanse etmek için kurulmuştu.Kanal 7 ve Deniz Feneri’nde kontrolü kaybeden Erbakan kendine kaynak üretmek için Can Suyu derneğini kurdu.Tüm bunları niçin yazıyorum? Üstelik niye bugün?Geldiğimiz noktada İslamcıların bu davranışları yüzünden İslam korkunç şekilde lekelendi.Bunların derdi aslında İslam değil, dindarlık görüntüsü altında başka işler yapmaktı.Bunu anlatmak istiyorum.Aynen Hristiyanlardaki gibi İslam’ın ruhban sınıfını kurdular ve insanlara resmen cennet pazarladılar.Güç toplamak, iktidar olmak, kendilerine alan yaratmak için din bir anlamda örtü görevi görüyordu.Daha doğrusu görüyormuş. Bunu şimdi fark ediyorum.Geçmişte bunu fark etmemiz çok zordu.Çünkü çok sağlam bir tezgah kurmuşlardı.Mesela Erbakan bize her gün merkez medyanın “Siyonist uşağı, İslam düşmanı” olduğunu anlatırdı.Bizim gözümüzde “Öteki” düşmandı. Yazdıkları yalandı. Bize düşmanlık ettikleri için iftira atıyorlardı.Merkez medya “Erbakan Bosna paralarını faizde batırdı” diye haber yaptığında bunun gerçek haber değil, İslam düşmanlığı olduğunu düşünüyorduk.Bir cemaatin, tarikatın, ya da partinin fanatiği olup da oranın dışına çıkmak çok zordur.Bunu bilemezsiniz.Bundan dolayı fark edemiyorduk.Bugün İslam’ın aldığı yaraya, Türkiye’nin geldiği noktaya, dindarların durumuna bakınca büyük bir kazık yediğimizi görüyorum.Temiz inancımızı kirli hesaplarına malzeme yaptılar.Para toplamayı, oradan iktidar olmayı bize dindarlık olarak pazarladılar.“Para verin gazete kuralım” dediler. “Para verin okul açalım” dediler. “Para verin vakıflar kuralım” dediler.“Para verin yoksullara dağıtalım” dediler.Velhasıl “para verin dinimizin bayrağını yüceltelim” dediler.Verdiğimiz o paralarla kurulan kurumlar şimdi birilerinin kişisel malı oldu.Tüm bunları geçmişte anlayamıyorduk.Çünkü bize umut sattılar. “Ülkeye barış ve huzur getireceğiz” dediler.“Tertemiz, hak yemeyen, kimsenin malına el uzatmayan, çalışkan nesiller yetiştireceğiz” dediler.Hem hayallerimizi çaldılar hem de o temiz inancımızı.Hem bizim hayatımızı mahvettiler hem de çocuklarımızın geleceğini.40 yılın sonunda ne dinimiz kaldı ne de dindarlığımız.Çünkü amaçları din ve dindarlık değilmiş.Yazını tamamı için: tıklayınız 
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Eline silah alıp terör eylemleri yapanlara 'terörist' denir.Eğer teröristler, yaptıkları terör eylemiyle...- Demokratik taleplerin haykırılmasını daha da zor hale getiriyorlarsa...- Egemenlerin azgın dişlerini daha da azgın bir şekilde göstermesine katkı sunuyorlarsa...- 14 yaşındaki bir çocuğun aziz hatırasına bir kez daha saldırılmasına yol açıyorlarsa...- 'Katiller bulunsun' talebinin kısık bir sesle bile dillendirilmesini imkânsız kılıyorlarsa...- Güvenlik politikalarına abanmayı marifet sananların ellerini kuvvetlendiriyorlarsa...- Barışçıl demokratik hak arama taleplerinin töhmet altında kalmasına neden oluyorlarsa...- Elleri böğründe provokasyon bekleyenlerin beklentilerini karşılıyorlarsa...- Çatışmacılıktan hayat bulanlara bulunmaz bir fırsat sunuyorlarsa...Onlara sadece 'teröristler' demek yetmez.*Onlara... 'Maşa oldukları açıkça belli olan provokatör teröristler' denir.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Yeni bir mecrada yazıya başlandığında okurla tanışma babında, küçük bir hasbıhal edilir. Bu konuda pek tecrübeli değilim. Bu nedenle, tanışma yazısı yazamadım.Diken okurlarıyla, hepimiz için huzurlu ve özgür bir Türkiye’nin oluşmasına katkı amacıyla yol arkadaşlığı yapmaya geldim. Umarım zaman içinde birbirimizi daha iyi tanıyıp anlayacağız. Güzel bir yol arkadaşlığı diliyorum.Şimdi gelelim konuya.Erdoğan’ın hesabıCumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkan olmak için 400 vekile ihtiyacı var. Bunun için anayasayı hiçe sayarak mitingler yapıyor. Bunun için herkesi, her kurumu hatta ülkenin çözüm bekleyen her sorununu rehin alıyor.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
AK Parti bünyesinde Davutoğlu'nun başarısızlık sınırı olarak yüzde 45'in ya da 300 sandalyenin altı konuşulurken, yüzde 55-60 hedefini siyasetin aritmetiğiyle izah etmek çok zor; tabii sadece HDP değil, CHP ve MHP'nin de işleri sarpa sarmaya başlamazsa.Başbakan Ahmet Davutoğlu dün AK Parti’nin seçim kampanyasını başlattı.Dünyanın üzerimize geldiği şu günlerde “Dünya bizi alkışlıyor” gibi hamasi saptamaları ve Mehter Marşı gibi bir seçim şarkısı eşliğinde verilen –nostaljik ve tehlikeli- “Dünyada adaleti sağlamaya geliyoruz” vaatlerini zor da olsa günün heyecanına verelim.AK Parti internet sitesinde yer alan seçim bildirgesinde yazılı Kürt çözümü meselesinin Davutoğlu’nun ilan ettiği 100 madde arasında yer bulamaması, ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çok istediği başkanlık sisteminin önemli yer tutması ise dikkat çekiciydi.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
BM'nin bölge bürosunu İstanbul'da açan UNDP Başkanı Clark: Türkiye şu anda dünyanın en çok mülteci alan ülkesi ama mülteciler konusunda dünyadaki en iyi örnek, Gaziantep dünyadaki en iyi mülteci kampı.Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine göre, bu yıl Türkiye’deki mülteci sayısı 2,5 milyonu bulabilir.Bunun en büyük kaynağı yine Suriye olacak.Tahmini aktaran Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Helen Clark’a göre bu yıl 804 bin kişinin daha Suriye’yi terk etmesinden endişe ediliyor; hepsi Türkiye’ye gelmeyecek, bir kısmının Ürdün ve Lübnan’a gitmesi bekleniyor, ama aslan payı Türkiye’nin.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Bütün yurttaşları birebir ilgilendiren bu konuda, denetim ve şeffaflığın sağlanmasını bulmalı ve yürürlüğe koymalıyız.Cuma günü, Hürriyet'in internet sayfasında; HDP’nin, Bayburt ve Muş nüfuslarının yanlış ilan edildiği iddiasıyla Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) başvurduğu haberi yayımlandı. Ertesi gün, HDP Grup Danışmanı Atilla Fırat ’tan, Hürriyet'in haberinin ayrıntıları ve YSK’ya yapılan şikayet metni bulunan bir mail aldım.YSK, 2 Şubat’ta illerin çıkaracağı milletvekili sayısını, Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 4’üncü maddesinde tanımlandığı biçimde belirlemiş ve 5 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlamıştı. Bu karara göre, Muş ilinde 3, Bayburt ilinde 2 milletvekili seçilecektir.Milletvekili aday listeleri kesinleşmiş ve oy pusulaları basılmaya başlanmıştır.
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Patlaması halinde bir şehri yok edecek kadar çok silah, bu ülkenin hava limanına gizlice indiriliyorsa, O silahlar TIR’lara yüklenip bu ülkenin şehirlerinden, topraklarından, sınırlarından geçiriliyorsa,  O silahlar, o ülkenin bütün denetim kurumlarından, idari yetkililerinden, halkından habersizce, komşudaki bir savaşın taraflarından birine destek olmak için gönderiliyorsa,Gönderilen taraf, bu ülkenin sınırları içinde silahlı eylem yapmış, bu ülkeyi sık sık tehdit etmiş, vahşi bir terör örgütüyse, Gönderen hükümet, bu silahların mevcudiyetini ısrarla reddediyor, bu silahları durduran askeri yetkilileri görevden aldırıyor, bu silahlar hakkında soruşturma açan savcıları tutuklatıyor, yargılatıyorsa, Bu ülkenin halkı, bu silahlar dolayısıyla karşı karşıya olduğu riskleri bilmiyor, bu sevkiyatın hayati, siyasi, hukuki, diplomatik sonuçlarından haberdar olamıyorsa,