onedio
Görüş Bildir

TOBB Haberleri

TOBB ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. TOBB ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Kuantum Bilgisayar Nedir, Nasıl Çalışır? Kuantum Bilgisayar Ne İşe Yarar?
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Türkiye'nin ilk kuantum bilgisayarını faaliyete geçirmeye hazırlanıyor. Kuantum bilgisayarlar, günlük kullandığımız bilgisayarların ötesinde çok karmaşık sorunları çözme potansiyellerine sahipler. Öyle ki kuantum bilgisayarları hesaplamanın Einstein'ı olarak tanımlamak bile mümkün. Kuantum bilgisayar, bir ülkenin bilgi işlem teknolojilerindeki gücünü artırıyor. Peki kuantum bilgisayar nedir, ne işe yarar?
Gençlik Aşısı Kendi Hücrelerinizde
TOBB ETÜ Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Afşin Uysal, küçük bir dokuyla güzelliğe, canlı bir görüntüye kavuşturan 'Fibrocell tedavisi'ni anlattı.Doku mühendisliği sayesinde artık yüzün biyolojik saatine müdahale edilebildiğini belirten TOBB ETÜ Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Afşin Uysal, 'Fibrocell tedavisi ile güvenli, güzel, kalıcı ve şaşırtıcı sonuçlar almak mümkün' dedi.Kan tahlilleri sonrası tedavi sürecinin başladığını ifade eden Doç. Dr. Afşin Uysal, fazlaca ilgi gören uygulamayla ilgili şu bilgileri verdi; 'Tahlillerin ardından steril şartlar sağlanarak, lokal anestezi ile kulak arkasından alınan küçük bir deri parçası, özel nakil şartlarında, laboratuvara gönderilir. Laboratuvarda, kişiden alınan deri parçasındaki bağ dokusu hücreleri yani fibroblastlar 3-4 hafta süren işlemlerle, yaklaşık 60 milyon hücre içeren sıvı bir madde haline getirilir. Elde edilen sıvı, hiçbir ek materyal içermeyen, kişinin kendisine ait dokulardan oluşan, enfeksiyon ya da başka hastalığa yol açmayacak bir canlı dolgu maddesidir. Toksik, karsinojenik, teratojenik, alerjik olmaması nedenleriyle en ideal biyolojik materyaldir.'Fibrocell tedavisini 'gençlik aşısı' olarak niteleyen Doç. Dr. Uysal, 'Fibrocell ile kırışıklar azalır, yara, yanık, çatlak ve akne izleri silinir, cildiniz daha parlak, dolgun ve gergin hale gelir' diye konuştu. Tedavinin yan etkisi bulunmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Uysal, işlemin sonuçlarının 4-5 yıl süre ile kalıcı olduğunu sözlerine ekledi.Uluslararası standartlarda korumaUygulama yapılan kişinin doku örneklerinin güvenlik ve ileride aynı uygulamanın daha kolay yapılabilmesi için özel doku bankasında saklandığını vurgulayan Doç. Dr. Uysal, 'Doku mühendisliği ile gerçekleştirilen hücresel tedavilerde en öncelikli basamak güvenliktir' dedi. Doç. Dr. Uysal, olası güvenlik endişeleri için de şu bilgileri paylaştı; 'TOBB ETÜ Hastanesi'nin çözüm ortağı olan Atigen-cell Hücre ve Gen Merkezi, rejeneratif tıp ve hücresel tedavi alanında uluslararası standartlarda ürün ve hizmet sunmayı amaçlayan, Avrupa İyi Üretim Uygulamaları (GMP) kalite standardına sahip ve Sağlık Bakanlığı tarafından faaliyetleri kapsamında ruhsatlandırılmış ülkemizin ilk biyoteknoloji şirketidir.'
Ekonomi Bakanı Ya Bilmiyor Ya Da Halkla Dalga Geçiyor
​'​ Zeybekçi’nin hafife aldığı enflasyon Türkiye’yi, Dünyanın en kırılgan ekonomisi yapan 6 kriterden birisi! ​'​​CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran'ın, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin, 'Enflasyon ekonomimiz için o kadar önemli değil' şeklindeki sözlerini eleştirerek, '​Zeybekçi’nin hafife aldığı enflasyon Türkiye’yi, Dünyanın en kırılgan ekonomisi yapan 6 kriterden birisi! ​Enflasyon, yani mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması doğrudan topluma yansır ve gelirleri aynı oranda artmayan hane halkları için hayat pahalılığı, geçim darlığı, yoksullaşma demek… Enflasyon demek halkın cebindeki paranın, boğazından geçen lokmanın çalınması demek… Sayın Bakan! Enflasyon sizin için “önemsiz” olabilir, size dokunmayabilir ama 76 milyonu doğrudan tehdit ediyor. Bulunduğunuz makamın sorumluluğunu bilin' diye konuştu.Konuyla ilgili olarak yazılı açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti: Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Enflasyon ekonomimiz için o kadar önemli değil” diyerek iktisat bilimine yeni bir katkı (!) yaptı, kerameti kendinden menkul iktisat teorilerine bir yenisini daha ekledi… Sayın Bakan, bu yıl çift haneye giden enflasyon sizin için önemli olmayabilir, size dokunmayabilir ama 76 milyon için önemli. Çünkü enflasyon demek halkın cebindeki paranın, boğazından geçen lokmanın çalınması demek... Enflasyon, yani mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması doğrudan topluma yansır ve gelirleri aynı oranda artmayan hane halkları için hayat pahalılığı, geçim darlığı, yoksullaşma demek… 2014 için yüzde 5.3 enflasyon hedeflediler, Merkez Bankası Ocak ayında yüzde 6.6 ya revize ettiği hedefi şimdi de yüzde 7.6’ya kadar çıkardı. Hedef şimdiden yüzde 50’ye yakın saptı. Yılın sonunda enflasyonun çift haneli düzeyleri görmesi büyük olasılık. Yüksek kur nedeniyle sektörlerdeki maliyet artışlarının etkisiyle yıl boyunca enerjiden, gıdaya, konuttan, dayanıklı tüketime tüm ürünlerde zamlar kaçınılmaz. Zamlar ve vergi artışları halkın iflahını kesecek. Alım gücü düşen yurttaşlar bu koşullarda tüketimini kısıyor, yüksek enflasyon ortamında geliri reel olarak düşen hane halklarının lokması daha da küçülecek. Yeni kur-faiz platosundan başta KOBİ’ler olmak üzere reel sektör de olumsuz etkileniyor. Üretim ve istihdamdaki payları ile ekonominin belkemiği olan KOBİ’ler tüketimdeki yavaşlamanın doğrudan hedefinde, yükselen faizler yüzünden bankalara borçlarını çevirmekte zorlanıyor. 200 bine yakın KOBİ icra takibinde. Yeni süreç, piyasada işlerin kötüleşmesine yol açtı; yüksek kurlar nedeniyle finansman maliyetleri yükseldi, döviz borçlu firmalar başta reel sektörün bankacılığa olan borçlarını çevirmesi zorlanıyor. İnşaat, tekstil, perakende başta olmak üzere çok sayıda sektörde sorun yaşanıyor, TOBB bu yıl 18 bin 770 firmanın iflas bayrağı çekeceğini bildiriyor. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, 76 milyonla dalga geçer gibi “Enflasyon ekonomimiz için o kadar önemli değil” diyerek, kerameti kendinden menkul ekonomi teorilerine bir yenisini daha ekledi; iktisat bilimine yeni bir katkı (!) yaptı… 2014 enflasyon hedefi şimdiden yüzde 50 saptı Hükümetin 2014-2018 dönemini ilişkin Ekim ayında hazırladığı Orta Vadeli Program’da (OVP) TÜFE bazında 2014 yılı enflasyon hedefi yüzde 5.3 olarak belirlenmişti. Ocak ayında alınan sonuçlara göre 2013 yılı için de yüzde 5.3 olarak öngörülen enflasyonun yüzde 7.40’a ulaştığı belli oldu. Merkez Bankası, 2013 yılında fiyat gelişmeleri ve makro ekonomik gerçekleşmeleri dikkate alarak 2014’ün hedef yıl sonu enflasyonunu Ocak ayında yüzde 6.6 olarak revize etti. IMF ise Türkiye’nin bu yılki TÜFE enflasyonunun yüzde 7.8 olacağı yönünde tahminde bulundu. Merkez Bankası 30 Nisan’da yayımladığı son Enflasyon Raporu’nda 2014 enflasyon hedefini yüzde 6,6’dan yüzde 7,6’ya yükseltti. Buna göre 2014 yılı enflasyon hedefindeki sapma şimdilik yüzde 50 dolayında. Ancak yılsonunda bu sapmanın yüzde 100’e varması işten değil.Enflasyon çift haneye gidiyor… Zeybekçi,  “Önümüzdeki dönemde enflasyon aşağı yönlü hareket edecek” diyor. Oysa enflasyon çift haneye gidiyor. Enflasyon başlıca iki şekilde yaşanır: Talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu. Fed’in parasal sıkılaştırma operasyonu ile sıcak para musluklarını kısması ve 17 Aralık operasyonları üzerine siyasette istikrarsızlık algısıyla ülke güveninin azalması, 2014’te dış kaynak girişlerinin adeta durmasına yol açtı. Türkiye, ülke riskine göre en kırılgan ülkelerin başında gelmeye başladı. Bu nedenle dövizde yaşanan sıçrama, tüm makro dengeler gibi enflasyonda da işleri zorlaştırdı. Sıcak parayı çekmek amacıyla Merkez Bankası’nın şok faiz artırımına gitmesiyle oluşan yüksek faiz düzeyi iç talebi ve buna bağlı olarak fiyatları baskılarken, yüksek kurun yol açtığı maliyet artışları ise fiyatlara yansıyor ve fiyatları yükseltiyor. Yani kurlardaki yükseliş geçişkenlik etkisiyle enflasyona katkı yapıyor. İthal girdi maliyetlerindeki artışın yanı sıra, dövizde açık pozisyonu 200 milyar dolara yaklaşan özel sektörün finansman maliyetlerindeki artış da fiyatlara etki ediyor. Bu faktörler enflasyonu azdırıyor, bu nedenle yılın tümünde enflasyonda çift haneli düzeyler hiç de sürpriz olmayacak. Enflasyon-faiz-kur ilişkisi…. Parası döviz olan ülkelerde merkez bankaları faiz artırınca paranın maliyeti yükselir. Pahalı para, yatırımları yavaşlatır, enflasyon düşer. Türkiye gibi parası döviz olmayan ülkelerde ise merkez bankasının faiz artırımı paranın rantını yükselttiği için ülkeye sıcak para çekiyor. AKP, 11 yıldır ekonomi çarkını sıcak para ile döndürdü. Borsa’ya, tahvil-bonoya gelen sıcak para sayesinde artan döviz arzı, kurların düşük seyretmesine yol açtı, ekonomide tüketime dayalı belli bir canlılık sağladı. Enflasyon da kura endekslendiği için görece düşük seyretti. Ancak bu süreç, giderek büyüyen, sürdürülemez nitelikte bir döviz açığına yol açtı. Dış ticaret ve cari işlemler açığı ile dış borç hızla büyüdü. Fed’in 2013 sonunda para musluklarını kısmasıyla ise 11 yıldır sıcak para ile döndürülen ekonomide deniz bitti, sıcak para girişleri durunca döviz kurları sıçradı, Merkez Bankası sermaye kaçışını frenlemek için şok faizi artırımına gitmek zorunda kaldı. Faiz artırımı, sermaye kaçışını kısmen frenledi. Kurlar, yılın başlarında ulaştığı rekor düzeylerden biraz gerilese de hala yüksek düzeylerde seyrediyor… Ekonomi Bakanı ise, “Enflasyon rakamları bizim için o kadar da, ekonomimiz için önemli değil; ama asıl önemli olan, üretimi, yatırımı engelleyen, büyümeyi ve hatta ihracatı bile olumsuz yönde etkileyen yüksek faiz oranlarıdır. Faiz oranlarının yüksek olması piyasada paranın üretimden, yatırımdan, spekülasyona doğru, ranta doğru bir geçişini sağlıyor” diyor. Bakan, Merkez Bankası’nın kısa bir süre içinde faizleri aşağı çekeceğini söylüyor. Sayın Bakan, siz zaten yıllardır ekonomiyi sıcak para ile çevirdiniz, ülke yararına gerçekçi ekonomi politikalarınız olmadı, çünkü sıcak para dışında bir oyun planınız olmadı. Doğru; yüksek faiz üretimi, yatırımı baskılıyor, parayı ranta kaydırıyor.  Ama siz zaten bu yıl küresel para muslukları kısıldığı, ülkeye sıcak para gelmez olduğu için faizi yükseltmek zorunda kaldınız. Ekonomide yavaşlamayı göze alarak yaptınız bunu. Fed’in parasal sıkılaştırma uygulaması devam ediyor.Türkiye’nin riski tavan yapmış, ülke güveni yerlerde… Buna karşılık Türkiye’nin 400 milyar dolara yakın kısa vadeli dış borç stoku var ve bunun 170 milyar dolarının bir yıl içinde ödenmesi gerekiyor. Faizi düşürürseniz sıcak para gelmez, döviz yeniden tırmanışa geçerek bir üst platoya çıkar,  o zaman Türkiye bu borçlarını da döndüremez. Bu koşullarda faizi nasıl düşüreceksiniz? Önce ekonomide faizleri aşağı çekecek dengeleri sağlayın, sonra faizi indirin. Bu koşullarda faizleri düşürme şansınız yok. Fisher etkisi…Öte yandan enflasyon beklentisindeki yükselişle faizleri düşürme planı da birbiriyle çelişiyor. Bir ülkenin beklenen enflasyon oranındaki artış, sonuçta faiz oranlarını da eşit oranda artırıyor; böylece reel faiz oranı sabit kalıyor. BunaFisher Etkisi deniyor. Enflasyon hedefini revize edip yükseltiyorsanız, faizleri nasıl aşağı çekeceksiniz? “Eksi” reel faiz ile sermaye çekebilir misiniz? Yıllarca sıcak para fonlarına dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş kazanç imkanları sağladınız. Bu sayede; emanet de olsa bol miktarda sermaye çektiniz. Bu yolla; döviz açıklarını olağanüstü büyütme pahasına el parası ile ekonomi çarkını çevirdiniz, günü kurtardınız. Ama artık durumlar değişti, şimdi daha fazla rüşvet vermeniz, daha cazip rant sunmanız gerekiyor. Enflasyon sizin için olmayabilir ama 76 milyon için “önemli”… Sayın Bakan, bu yıl çift haneye giden enflasyon sizin için önemli olmayabilir ama 76 milyon için önemli. Neden mi? Kurlardaki ani sıçrama ekonomide tüm dengeleri bozdu, maliyetleri aşırı büyüttü. Sektörlerdeki maliyet artışlarının etkisiyle yıl boyunca enerjiden, gıdaya, konuttan, dayanıklı tüketime tüm ürünlerde zamların sürmesi kaçınılmaz. Yüksek faizin Hazine’ye getirdiği yükleri de vergiler yoluyla yurttaşların sırtına yüklediğinizi biliyoruz. Zamlar ve vergi artışları halkın iflahını kesecek. Alım gücü düşen yurttaşlar bu koşullarda tüketimini kısıyor, halk daha da yoksullaşıyor. Yüksek enflasyon ücret ve maaşları tırpanlıyor, geliri reel olarak düşen hane halklarının lokması daha da küçülüyor.Ekonomide ülkeyi muhatap ettiğiniz yüksek kur-yüksek faiz koşullarından başta KOBİ’ler olmak üzere reel sektör de olumsuz etkileniyor. Üretim ve istihdamdaki payları ile ekonominin belkemiği olan KOBİ’ler tüketimdeki yavaşlamanın doğrudan hedefinde, yükselen faizler yüzünden bankalara borçlarını çevirmekte zorlanıyor. 200 bine yakın KOBİ icra takibinde. KOBİ’lerin takipteki borçları 10 milyar liraya yaklaşmış… Yeni süreç, piyasada işlerin kötüleşmesine yol açtı; yüksek kurlar nedeniyle finansman maliyetleri yükseldi, döviz borçlu firmalar başta reel sektörün bankacılığa olan borçlarını çevirmesi zorlanıyor. İnşaat, tekstil, perakende ticaret başta olmak üzere çok sayıda sektörde sorun yaşanıyor, TOBB bu yıl 18 bin 770 firmanın iflas bayrağı çekeceğini bildiriyor. Halkla dalga mı geçiyorsunuz? ​​ Enflasyon, yani mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması doğrudan topluma yansır ve gelirleri aynı oranda artmayan hane halkları için hayat pahalılığı, geçim darlığı, yoksullaşma demek… Enflasyon demek halkın cebindeki paranın, boğazından geçen lokmanın çalınması demek… Sayın Bakan! Enflasyon sizin için “önemsiz” olabilir, size dokunmayabilir ama 76 milyonu doğrudan tehdit ediyor. Bulunduğunuz makamın sorumluluğunu bilin.
TOBB Genel Kurulu'na Bu Kez Muhalefet de Davetli
Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin 22 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleştirilecek Genel Kurulu’na bu yıl muhalefet de davet edildi. Davetiye CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na ulaştı. Ancak, katılıp katılamayacağı konusu henüz net değil. TOBB Kılıçdaroğlu’nu 2013 yılında TOBB’un genel kuruluna davet etmemişti.Kılıçdaroğlu’nun katılmaması ‘Muhalefeti susturma girişimi’ olarak yorumlamıştı. Ancak TOBB’a yakın kaynaklar bunun muhalefete karşı bir hareket olmadığı, 2013′ün seçim yılı olması nedeniyle kimsenin çağrılmadığını, Başbakan’ın plaket vermek için TOBB’a çağtrıldığını ifade etmişlerdi. TOBB yetkilileri muhalefet ile arasında bir sorun olmadığını birçok kez dile getirdi. Kılıçdaroğlu 2013 yılında TOBB’da Genel Kurul’unda muhalefet liderlerine davet yapılmamış olmasına CHP’li birçok yöneticiden çok sayıda tepki gelmişti. Kılıçdaroğlu veridği bir röportajda TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu için “Ağzına fermuar çekmiş konuşamıyor. Korkudan kongrelerine muhalefeti bile çağıramıyor. Böyle şey olabilir mi? Gelecek kongrede ben ne yapacağımı biliyorum” ifadeleri kullanmıştı.Kılıçdaroğlu ile Hisarcıklıoğlu geçtiğimiz haftalarda CHP Genel Merkez’nde biraraya gelmişti. Birçok sendika temsilcisinin katıldığı toplantıda Kılıçdaroğlu’na ”Siyasette üslup biraz yumuşasa” denilince, Kılıçdaroğlu tepki göstermişti. Ayşegül Güven wsj.com
Erdoğan: 'Bana Diktatör Diyen Şu An Tam Karşımda'
Soma faciasıyla ilgili açıklamada bulunan Erdoğan 'Kadere iman edenler de bu toplum içinde kahir ekseriyette. Ama buna inanmayanlar da var' dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) 70. Mali Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Erdoğan, Soma faciasında sorumlu olanların bunun hesabını vereceğini belirtti. 'BİR SEFERDE BU KADAR ÇOK KAYBIN YAŞANMASI...' Konuşmasında 'Tayyip Erdoğan kaza ve kadere iman eder' diyen Erdoğan 'Kadere iman edenler de bu toplum içinde kahir ekseriyette. Ama buna inanmayanlar da var. Bir çok köşe yazarı bununla alay ediyor. Şu gerçeği görmeliyiz. Bir seferde bir çok can kaybının yaşanması medyanın dikkatini çekti' dedi. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; TOBB'a, gerek sayın başkan ve ekibinin Soma'ya yaptığı ziyaret ve gerekse başlattığınız yardım kampanyasından dolayı şükranlarımı ifade ediyorum. Tüm oda ve borsalarımıza, reel sektörün temsilcilerine, sanayicilere esnafa Soma'ya olan maddi manevi desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. 'MİLLETİMİZ BİR BÜTÜN OLDU' Soma'daki kazanın ardından milletimiz gerçekten örnek bir dayanışma sergiledi. Geçmişte yaşadığımız acı hadiselerde olduğu gibi Soma kazasında da milletimiz bir oldu bütün oldu. Toplumun her kesimi, her kademede her sektörde nefes alıp verdiği her yerde ve ortamda milletimiz vakar içinde birbirine kenetlendi hem acıyı sahiplendi hem de acıyı azaltma gayreti içine girdi. 'BUNU HESABINI VERECEKLER' Acılardan fırsat devşirmeye çalışanlar milletin hissiyatını yaralayanlar da oldu. Ancak milletin feraseti bütün bu olumsuzlukları bastırmaya yetti. Şimdi önümüzde bir kaç önemli husus var. Birincisi bu hadise tüm boyutlarıyla aydınlatılmalı. İdari ve adli soruşturmalar başladı. Hem kazanın sebebi tam olarak aydınlatılacak hem de ihmali olanlar sorumluluğu olanlar bunun hesabını vereceklerdir. 'ÜZERİNİN ÖRTÜLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ' Hükümet olarak bunun bizzat takipçisiyiz. Hiçbir ayrıntı atlanmayacak. Detaylar gözden kaçmayacak kaçırılmayacak, üzerinin örtülmesine asla izin verilmeyecektir. Bir başka konu şehit aileleleri... Ne yaparsak yapalım o canlar geri gelmeyecek. Ancak geride kalanları biz şehit yakınlarımız gibi kutsal emanet olarak değerlendiriyoruz. Şehitlerimizin yakınlarının acılarını hafifletmek adına bu adımları atıyoruz. Bir tek şehit yakınımızın dahi mağdur olmaması için dün bakanlar kurulumuzda meseleyi etraflıca ele aldık. Gereken yasal düzenlemeleri yapacağız. 'TBMM'DE BİR ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURDUK' Bu kazanın ardından en fazla üzerinde durmamız gereken konu iş sağlığı ve güvenliği konusudur. TOBB'un genel kurulunda böyle elim bir kazanın hemen ardından iş sağlığı ve güvenliği konusu temenni ediyorum en önemli gündem maddesi olacaktır. TBMM'de bir araştırma komisyonu kurduk. Hızla büyüyen bir ekonomi var. Üretim, ihracat artıyor. İstihdam edilen nüfus sayısı da artıyor. Ekonomi büyürken üretim yatırım istihdam artarken çalışma hayatı koşullarının buna paralel bir gelişme göstermediğini biliyoruz. Güvenlik ve iş sağlığı, işverene maliyet yüklüyor ve ciddi ihmaller yaşanıyor. İş sağlığı konusunda hükümetlerin yapacakları bellidir. Biz yasaları çıkartırız denetimleri yaparız. Mevzuata aykırı işleyişi tespit ederek mevzuatı uygularız. Bunun ötesi işverenin sorumluluğu altındadır. 'TEDBİR PAHALIDIR, MALİYETLİDİR AMA...' Trafikte her araç belli sürelerde muayeneden geçiyor. Ama bazı vatandaşlarımız araçlarını muayeneye götürmeden önce gidip eşten dostan ilk yardım çantası yangın tüpü alıyor öyle muayeneye giriyor. Trafikte bir sorun yaşandığında o cihazların eksiği can kaybına yol açıyor. Bunu hayatın her alanında her yerde yaşıyoruz. Tedbir pahalıdır, maliyetlidir ama tedbirin eksikliği çok daha maliyetli olabiliyor. Dünyadaki her ülke savunma sanayiine trilyonlarca dolar harcıyor. Savunma sanayi araçlarının çoğu çürüyor atılıyor. Ama her an hazır ve müteyakkız tedbirli donanımlı olmanız gerekiyor. Yani şu anda savaş yok vesaire gibi temennilerle siz hazırlıksız olamazsınız. Tevekkül asla ve asla tedbirsizlik anlamına gelmez. Kaza ve kadere iman asla herşeyi akışına bırakmak tedbiri elden bırakmak anlamına gelmez. 'KAZA VE KADERE İNANMAYANLAR DA VAR' Tayyip Erdoğan kaza ve kadere iman eder. Kadere iman edenler de bu toplum içinde kahir ekseriyette. Ama buna inanmayanlar da var. Bir çok köşe yazarı bununla alay ediyor. Şu gerçeği görmeliyiz. Bir seferde bir çok can kaybının yaşanması medyanın dikkatini çekti. Hepimizin canını acıttı. Her gün ortalama iki işçimizi iş kazalarında kaybediyoruz. Son 12 yılda ülkemizdeki iş yeri sayısı yüzde 111 arttı. 727 bin iş yeri vardı şu anda 1,5 milyonun üzerinde. Çalışan sayısı da arttı. 2002 yılıdna 5 milyon istihdam vardı, şu anda 12 milyon kişi istihdam ediliyor. İşçi sayısı artarken iş kazası oranı yüzde 55 oranında azaldı. Bu yeterli mi? Elbette değil. Hedef sıfıra doğru bunu yaklaştırmak. Dünyada hiçbir ülke bunu başaramıyor. Buna rağmen bizim hedefimiz bunu başarma istikametinde olmalıdır. 'SENDİKALARIMIZIN ÇOK HASSAS OLMASI ŞART' İnsan hayatını tedbiri öne çıkaran gayet modern bir yasayı ülkemize kazandırdık. Kanunu çıkarmakla kalmadık 81 ilde tanıtım ve bilgilendirme yaptık. 211 bin iş yerine ve işveren örgütlerine organize sanayi bölgelerinde bilgilendirme yaptık. Teftişler aynı şekilde devam etti. Sadece geçen yıl madenlerde 1047 teftiş yapıldı. Konunun asıl tarafı olan işverenlerimizin bu mesele üzerinde durup düşünmesi gerekiyor. İşçilerimizin de kendi sağlıkları adına durup düşünmesi gerekiyor. Sendikalarımızın çok daha hassas olması şart. 'CANIN TELAFİSİ YOKTUR' Ekonomi büyürken iş sağlığı ve güvenliği standartlarının da büyüyeceği böyle bir vizyonun iş dünyasına hakim olması gerekiyor. Müfettiş geldiğinde bir takım cihazlar çıkarılıyor. Müfettiş gidince bunlar ortadan kayboluyorsa sendika ve işçi kardeşim buna itiraz edecek. İşçi bana bir şey olmaz diyerek baretsiz çalışıyorsa sendika ve işveren buna itiraz edecek. Hiçbir şey candan daha değerli değil. Kaybolan kar yapılan masraf telafi edilir ama canın telafisi yoktur. Hastalığın sakatlığın telafisi yoktur. 'OY KAYBETMEYE RAZIYIZ' Biz hükümet olarak kentsel dönüşüm yapacağız deprem çalışması yapacağız dedik. Hiçbir hükümet bu kararı alamamıştır. Oy uğruna gecekonudulaşma teşvik edilmiştir. Ama biz popülist davranmayacağız dedik itirazlara rağmen, evimizi yıktırmayız diyenlere rağmen, muhalefet ve STK'lara rağmen oy kaybetmeye razıyız dedik kentsel dönüşümü başlattık. 'BİZ ADIM ATMADAN İŞVERENİMİZ ADIM ATSIN' Şimdi aynı şeyi iş sağlığı konusunda da hep birlikte göstermek zorundayız. Biz adım atmadan işverenimiz adım atsın. Bizim zorlamamıza gerek kalmadan iş veren yasalardan kaynaklanan sorumluluğu yerine getirsin. Bu konuda Türkiye'nin en büyük çatı örgütü olan TOBB'dan bugüne kadar gösterdiği duyarlılığı daha fazla bir şekilde bekliyoruz. 'ÇOK ACI BİR HADİSE YAŞADIK' Bu milli bir sorumluluk. 77 milyon olarak hepimizin canını acıtan bir sorun. Bu acı kazaları artık Türkiye'nin gündeminden çıkaralım. Siyasetçiler de bu işin takipçisi olsun. Medya sadece büyük kazalarda değil her zaman bu konuda duyarlı olsun. Sendikalar da inat eylem çatışma ile gündeme gelmek yerine bu tür konularla gündem oluştursun. En önemlisi işçiler haklarını bilsin korkmadan çekinmeden mücadeleye omuz versin. Bu facianın ardından Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Çok acı bir hadise yaşadık. Bunun artım minimize olması noktasında çalışmalıyız. 'BU DA ADİL DEĞİL' Bu işin bir de haksız rekabet boyutu var. Bir işyeri sigortasız işçi çalıştırıyor bir başkası sigortalı çalıştırıyor. Başkası da çocuk işçi çalıştırıyor. Bir başkası tedbir almıyor. Aynı şeyi üretiyor ama biri bire bir kar ederken diğeri haksız şekilde 10 kar ediyor. Bu da adil değil. Dürüst olmayan her üretim bu salondaki tüm dürüst kardeşlerimin alın terinden emeğinden, ekmeğinden çalıyor. Son 12 yılda birlikte çok büyük işler başardık. Büyük reformlar yaptık. Kanayan bu yarayı da hep birlikte tedavi edeceğiz. Bir kez daha Soma'daki şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Mekanları cennet olsun. Bu konudaki dayanışmamızın da ziyadeleşmesini temenni ediyorum. 'SİZLERE ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUM' Burada bütün destekler AFAD'da toplanmaya başladı. Bu desteklerle birlikte gerek mağdur durumda olan tüm şehit ailelerine konut yapımından tutunuz yavrularımızın okumasına kadar herşeyi planlamış vaziyetteyiz. 12 yıl boyunca Türkiye Odalar ve Borsalar birliğinin mensupları ile çalıştık. Türkiye'nin ekonomisini 3 kattan fazla büyüttük. Ekonomiye sağladığınız büyük katkıdan dolayı teşekkür ediyorum. Binlerce insanın sofrasındaki ekmeği büyüttüğünüz için sizlere şükranlarımı ifade ediyorum. Avrupa Birliği sürecinde ToBB ile yürüdük. Ay yıldızlığ bayrağın daha özgür dalgalanması için, birlikte yürüdük. Ecdadımız tarih boyunca nereye ulaştıysa biz de oralara ulaşmaya gayret ettik. Sizler de oraya ulaşmaya gayret ettiniz. Mazlumun elinden tutuk ecdad eserlerini ayağa kaldırdık, gümrük kapılarını elden geçirdik, vizeleri birlikte kaldırdık. 'DEMOKRASİ STANDARTLARINI BÜYÜTTÜK' 2002 yılında 42 ülkeye vizesiz giriyorduk. Fakat şu anda 70 ülkeye vizesiz girebilen bir ülke konumuna geldik. Bunlar durup dururken olmadı. Bu ilişkilerin ne denli olumlu geliştiğinin ifadesidir. Birlikte Filistin dedik Somalı, Suriye, Myanmar, Bosna dedik. Kamu ve özel sektör bir araya gelik sadece ekonomiyi değil refahı artırdık demokrasi standartlarını büyüttük. 'DELEGELER ARASINDAKİ ANKETİNİ İNCELEDİM' Son 1 yıl içinde yaşadığımız özellikle bir tecrübeyi hatırlatmak istiyorum. 30 Mayıs 2013-30 Mart 2014 hadiseleri çok önemli mesajlar verdi. TOBB'un delegeler arasındaki anketini inceledim. Anket yapılan delegelerin yüzde 32'si son bir yılda satışların arttığını söylüyor. Yapılan ankette gelecek yıla dair umutların çok yüksek olduğunu gördük. TOBB delegeleri çoğunlukla satışların ve istihdamın ihracatın yükseleceğini düşünüyor. Umutların yüksek olduğunu görüyoruz. Bu tablo çok şey anlatıyor. Sokak eylemlerinin içerde ve dışardaki karalama kampanyalarının, seçilmiş hükümete yönelik darbe girişimlerinin ekonomiye nasıl bedel ödettiğini bu anket ortaya koyuyor. 2013 Mayıs'taki gelişmeleri tekrar hatırlayalım. Mayıs ayında borsa tarihinin en yüsek faiz en düşük seviyesine geldi. Faiz yüzde 6'ya kadar geriledi. İhracatta rekorlar kırdık. IMF'ye borcu sıfırladık. '130 MİLYON DOLAR REZERVİMİZ VAR' Merkez Bankası rezervimiz 135 milyar dolar ile rekor kırmıştı. Şu anda herşeye rağmen hamdolsun 130 milyar dolar rezervimiz var. 2002 sonu itibariyle 27 buçuk milyar dolardı. Aynı ay içinde Japonya ile nükleer santral mutakbakatına vardık. 2 buçuk milyar dolarlık yatırımla Yavuz Sultan Selim köprüsünün temelini attık. Kredi derecelendirme kuruluşları üst üste kredi notumuzu yükseltti. Türkiye tarihi başarıları yaşarken gezi olayları adı altında şiddet eylemleri başladı. İçerde ekonomiyi sarsmak için elinden geleni arda koymayanlar oldu. Dışarda yatırımcıları etkilemek için sistematik kampanya yürütüldü. Bu saldırının etkilerini telafi ettiğimiz noktada 17-25 Aralık darbe girişimleri oldu. 30 Mart ile bu darbe girişimlerine ve destekçilerine milletimiz tarafından gereken ders en güzel şekliyle verildi. 'MİLLET TAVRINI ORTAYA KOYDU' Gerek gezi olayları gerek 17-25 aralık darbesi şahsım kadar ailem arkadaşlarım hükümetimiz kadar demokrasi milli irade ülkedeki istikrarı büyüyen ekonomiyi hedef aldı. Sizler de hissettiniz. Benzeri saldırıların tahriklerin Mısır'ı hangi noktaya getirdiğini görüyorsunuz. Ukrayna'yı görüyorsunuz. Bu saldırılar 77 milyon için en başta sizin emeğinizi hedef almıştır. Bu saldırıları karşı durması gereken de sadece şahsım değildir. Millet bunu gördü ve net bir şekilde tavrını ortaya koydu. 'BUNLAR YA DESTEK VERDİLER YA DA...' Bu gösterilerin yapıldığı yerlerde camı çerçevesi kırılan kim? Benim esnaf kardeşim. Bu camlar indirilirken tekrar bunları koymak isteyen kim. Devlet... Kime karşı yapılıyor bunlar? Hatta bazı yerlerde bankalara işyerlerine varıncaya kadar soygun yaptılar. Toplumun her kesiminden insanımız tavrını ortaya koydu. Kenarda bekleyip bu saldırıların kendisine rant sağlayacğaını umanlar da oldu. Bunlar ya destek verdiler ya da sessiz kalarak onayladılar. 'BİZİM ELEŞTİRİDEN KORKUMUZ YOK' Aynı manzarayı şu anda Soma kazasının ardından görüyoruz. Madenciler işçiler oradaki şehitlerimiz aileleri inanın umurlarında dahi değil. Buradan nasıl bir siyasi sonuç çıkarırız diye iftiralar atanlar var. Provokasyon yapanlar var. Bunlara karşı ortak tavır hepimizin vazifesidir. Bizim eleştiriden korkumuz gösteriden korkumuz yok. Ama eleştiri adı altında protesto adı altında eğer demokrasimiz ekonomi hele hele istiklalimiz hedef alınıyorsa kusura bakmayın buna biz de müsade etmeyiz sizlerin de müsade etmeyeceğinize inanıyorum. 'POLİS, ASKER ŞEHİT EDENLERE HAPİSTEKİ GAZETECİ OLUYOR' Basın özgürlüğü yok denilen ülkede son 1 yıldır hükümet ve Başbakan için ağza alınmayacak hakaretler manşete çekiliyor. Madende şehit olan kardeşlerimiz için, onlar AK Parti mitingine geldiler müstehaktırlar diyen köşe yazarları çıktı. Acaba onlar CHP mitingine gitmiyor mu? Onların mitinglerine de bu madenciler gidiyordu. Bu nasıl bir köşe yazarlığı... Bir diğeri yine aynı patronun köşe yazarları, o da ne şehit ne gazi ... niyazi oldular diyebiliyor... Bu da köşe yazarı. Bu ne densizliktir. Böyle bir nefret suçu aleni olarak işleniyor. Bütün bunlar yaşanırken hala bu ülkede basın özgürlüğü yok deniliyor. Polis asker şehit edenler hapse giriyor. Adları hapisteki gazeteci oluyor. Her gün sokaklarda terör estiriliyor, esnaf mağdur ediliyor, huzur bozuluyor her nasılsa o ülkede özgürlük olmuyor. Bu bir algı operasyonudur. Bu operasyonun hedefi de şahsım hükümetim değil 77 milyondur. O 77 milyon içinde de en başta siz iş dünyasının mensupları var. 'DERDİMİZ YENİ ANAYASA' Kimin ne olduğunu çok iyi tanıdık. Sizin bağışlarınızla hibelerinizle büyüyenlerin nasıl ihanet sergilediklerini gördünüz. Allah'a hamdolsun kazanımlarımızı kaybetmeden bu süreçten çıktık. Her kesim daha dikkatli olmalı. Kim ne derse desin biz samimiyetle ekonomiyi ve demokrasiyi büyütmeye devam edeceğiz. Birlikte yaptık yapmaya da devam edeceğiz. Susanlar mahçup olacaklar. Az önce sayın Başkan yeni anayasadan bahsetti. Bakın ben şu anda TOBB'un genel kurulunda söylüyorum. Ana muhalefetin başkanı da burada. Muhalefet partilerinden de temsilciler var. Düşünebiliyor musunuz? Bir Anayasa uzlaşma komisyonu kuruluyor ve kurulduğu zaman bizim 326 üyemiz var. Biz 3 üye verdik. Diğer üç siyasi partinin 220 üyesi var onlar 9 üye veriyor. Biz böyle bir anlayış gösteriyoruz. Derdimiz yeni anayasa... 'KARŞIMDA ŞU AN BULUNUYORLAR' Bütün bunların yanında sayın Başkan konuşması esnasında, TOBB başkanı özellikle bir kusurdan bahsetti. Bu ülkenin başbakanına diktatör diyen muhalefet var. Karşımda şu an bulunuyorlar. Tayyip Erdoğan diktatör olacak sen meydanlarda dolaşcaksın öyle mi? Diktatörün olduğu bir ülkede bunları yapamazsın. Bu tür yakıştırmalarla ülkenin huzurunu bozarsınız. Önce ağzınızdan çıkanı kulaklarınızın duyması lazım. Bütün bu toplumsal huzur ve adalet duygusu kadar bütün bunlar iş dünyamızı da rahatsız ediyor. 'HADİ ADAY OL, BEN DE SİVİLİM' Şimdi Cumuhrbaşkanlığı seçimleri hepimizin gündeminde. Ne diyor başkan? Sivil bir cumhurbaşkanı diyor. Sen nesin sivil değil misin? Hadi aday ol. Ben de sivilim. Sayın Demirel, Özal sivil değil miydi? Sezer sivil değil miydi? Siz siville neyi kastediyorsunuz? Bir siyasi parti başkanını da aday gösterir, içinden başka birini de aday gösterir. Nitekim biz en son olarak Abdullah Gül'ü aday göstermiştik. Dışişleri bakanımızdı sivildi... Bütün engellere rağmen seçildi ve 7 yıldır başarıyla yürüttü. Şimdi ilk defa millet seçecek. Milletin seçtiği cumhurbaşkanına da hep birlikte saygı duymak zorundayız. Saygı duyacağız. Beğenirsin beğenmezsin ama milletin seçtiğini beğenmek zorundasın. İnşallah Ağustos ayında halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçilecek. Dah güçlü bir ülke olarak 2023 hedeflerine ilerleyeceğiz. haberler.com
Protokol Gerilimi Öncesinde Neler Yaşandı?
Uzun zamandır beklenen TOBB-Kılıçdaroğlu buluşması dün, TOBB'un Genel Kurul'unda gerçekleşti. Bir önceki TOBB Genel Kurulu'na davet edilmediği gerekçesiyle bu konuyu sık sık eleştiren Kılıçdaroğlu, bu kez daveti Genel Kurul'un gerçekleşeceği tarihten tam 6 gün önce, 16 Mayıs günü sabah saatlerinde aldı. Katılmak için ise tek şartı vardı: 'Protokol kuralları uygulansın' Genel Kurul'a katılıp katılmayacağı konusundaki kararı merakla beklenen Kılıçdaroğlu'nun katılımı toplantının bir gün öncesinde, sabah saatlerinde bile henüz netleşmemişti. CHP Genel Merkezi 'Yüzde 90 katılacak ama kesin karar TOBB'un protokol kuralları konusunda vereceği garantiye bağlı' diyordu. CHP yetkilileri bu hassasiyetlerini TOBB'a da şöyle iletti: 'Erdoğan acelesi olduğu için konuşmasını yapıp ayrılıyor. Bu süreçte ve konuşmaların sıralamasında protokol kurallarının uygulanması gerekiyor. Erdoğan'ın programı yoğun olabilir. Bizim de programımız yoğun.' TOBB bu konuda CHP'ye olumlu bir yanıt vermedi. Ama Kılıçdaroğlu toplantıya katıldı. İlk konuşmayı TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu yaptı. Ardından da Erdoğan konuştu. Protokol kuralları Erdoğan'dan önce Kılıçdaroğlu'nun konuşması gerektiğini söylüyordu. Böyle olmadı. Konuşmasını bitiren Erdoğan protokol ile vedalaşmadan toplantıdan ayrıldı. Aynı gün öğleden sonra uzun süre sonra ilk kez kamusal alanda bir araya geleceği Koç ailesinin ricasıyla Ford fabrikasını açacaktı . Ancak Kılıçdaroğlu konuşmasını yapacakken, protokolün de Erdoğan'ı uğurlamak için salondan ayrılması Kılıçdaroğlu'nun tepkisini çekti.Konuşmasına 'Geçen yıl gelememiştim. Davet edilmediğim için. Bu yıl davet edildim geldim. Mutluyum huzurluyum' diye başlayan Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: 'Saygın her devletin protokol kuralları vardır. Şimdi ben TOBB'un değerli yöneticilerine seslenmek istiyorum. Siz neden bu protokol kurallarına uymuyorsunuz? Hangi gerekçeyle uymuyorsunuz? Anayasa Mahkemesi'nde, Danıştay'da, Kutlu Doğum Haftası'ndan Mevlana Anma programında protokol kuralları uygulanır. Neden TOBB'a gelince uygulanmaz? Eğer TOBB'un yöneticileri korkuyorsa korkmasınlar bu ülkede demokrasi var cumhuriyet var. Derler ki kusura bakmayın Sayın Başbakan. Sizin koyduğunuz protokol kurallarını uyguluyoruz. Konuştu ve ayrıldı neden beni dinlemiyor. Çünkü cesaret edemiyor.' CHP yetkilileri Kılıçdaroğlu'nun protokol konusundaki rahatsızlığını dile getirmesinin böyle bir geçmişi olduğunu ifade ediyor. TOBB'a yakın kaynaklar ise CHP'ye 'Önce Kılıçdaroğlu konuşacak' gibi bir söz verilmiş olmasının imkansız olduğunu ifade diyor. Ayşegül Akyarlı Güven | WSJ Türkiye
'Dünyanın En Kalabalık Kahvaltı Sofrası' Rekoru Kırıldı
Van'da gerçekleşen 'Dünyanın en kalabalık kahvaltı sofrası' rekoru denemesi, 51 bin 793 kişi ile kırıldı.VAN Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) öncülüğünde Van Valiliği, Van Büyükşehir Belediyesi ile çok sayıda kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütünün desteklediği etkinlik, Atatürk Kültür Parkı'nda yapıldı. Sabah 07.00'den itibaren başlayan etkinlik kapsamında turnikelerden geçerek alanı dolduran kalabalık, aynı sofrada bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. Çeşitli müzik gruplarının sahne aldığı ve halk oyunları gösterilerinin yapıldığı etkinlikte, binlerce kişi, saat 09.00'da turnikelerin kapanması ve Guinness Türkiye Temsilcisi Şeyda Subaşı Gemici'nin startı ile kahvaltı yapmanın keyfini sürdü. Guinness Türkiye Temsilcisi ve Tescilli Hakemi Gemici, yaptığı açıklamada, 2001 yılından beri rekorun kırılmadığını belirterek, 'Bu rekor 18 bin 941 kişiyle Amerika'ya aitti. Amerika için üzülüyorum, Van'a hayırlı, uğurlu olsun. Yeni bir dünya rekoru. Van 51 bin 793 kişi ile rekoru kırdı' dedi. Gemici, konuşmasının ardından Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kaya ile Van TSO Başkanı Necdet Takva'ya Guinness tarafından hazırlanan sertifikayı verdi. Van TSO Başkanı Takva da tüm katılımcılara teşekkür ederek, 'Bu rekoru hep beraber kırdık. Bu rekor ile barış ve kardeşlik sofrasını birlikte kurduk. Van'a hayırlı, uğurlu olsun' diye konuştu. Guinness rekorunu sevinçle karşılayan vatandaşlar ise halk oyunları ekipleri ile halay çekip horon tepti.AA
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
17 Aralık’ta ortaya çıkan rezillikler o kadar büyüktü ki, bu ilginç olayın üzerinde durmaya o vakit fırsat bulamamıştım.“Bakan Bey saat kaç” olayından sonra hatırladım, sizlerle de paylaşayım. Bu iş şöyle oluyor:Önce değişik isimler üzerine kontörlü SİM kartları satın alıyorsunuz. Eski Bakan Çağlayan’ın böyle 25 değişik SİM kartı olduğunu telefon kayıtlarından öğrenmiştik.Tabii iş SİM kart almakla bitmiyor. Yine değişik isimlere fatura edilmiş bir o kadar da telefon almalısınız.Sonra kendinize bir fihrist yapıyor ve aldığınız SİM kartlara 1’den mesela 25’e kadar numara veriyorsunuz. Bu “şifre kodlarını” konuşacağınız insanlara da veriyorsunuz ki siz onlara “8 açık” dediğinizde, sizi sekizinci sırada kayıtlı numaradan arayabilsinler.Telefonları şarj ediyorsunuz, ama hiçbirine kart takmıyorsunuz, pillerini de çıkarıyorsunuz ki IMEI numarasından takip edilemesin.
'Konuşun Be! Cemaat Kimden, Ne Aldı?'
7. Ticaret ve Sanayi Şurası'nda konuşan Erdoğan, 'İş adamlarına şantajlar kumpaslar yapılıyor. İş adamlarından haraç alınıyor. Bunları konuşun be!' dedi. TOBB Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası'nda TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nın ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan söz aldı. Başbakan Erdoğan, 'Sadece siyaseti değil, emniyeti, yargıyı değil iş dünyasını da dizayn etmeye çalışmışlar. Ananaslar, rafineri işleri gelip gidiyor. Tehditler, şantajlar, kumpaslar yapılıyor. İş adamlarından haraç alınıyor. Kusura bakmayın birçok iş adamı bu konuda konuşmuyor, konuşun be, kimden ne aldılar, konuşun' ifadelerini kullandı. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, sert olduğu yönündeki eleştirilere 'Ortada alçakça ihanet var. Bu ihanet karşısında susanlar varsa durumlarını gözden geçirsinler. 'Tayyip Erdoğan sert' diyorlar. Ben bunlar karşısında sert olmaya devam edeceğim' dedi. ERDOĞAN'IN KONUŞMASINDAN SATIRBAŞLARI; 'TOBB'un Filistin ve Türkmenler konusundaki duyarlılığını takdir ediyoruz. Yurtdışında birçok seyahate gittik oralarda sizlerle birlikte temasta buluntuk. İş dünyamızın sorunlarını dile getirdik. 'TÜRKİYE DAHA HIZLA UÇUŞA GEÇECEKTİR' Sadece iki gün sonra milletimiz sandığa gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. cumhurbaşkanı seçilecek. Sizlerin de desteği ile 2007 yılında Anayasa'yı değiştirdik. Tarihimizde ilk kez ilk elden milletimiz asaleten cumhurbaşkanını seçecek. 12 yıllık Başbakanlık döneminin ardından görev değişikliği gerçekleşecek olursa hiç kuşkuşuz toplumun farklı kesimlerinden bazı sorular geliyor. Türkiye'nin geleceği için son derece önemli olan çözüm sürecinin geleceği, paralel yapıyla mücadelenin geleceği merak ediliyor. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile seçilmiş hükümet el ele gelmek suretiyle Türkiye'yi çok daha hızla uçuşa geçirecektir. Ekonomik istikrarının korunması konusunda tüm önceliklerimiz aynen devam ediyor. 'BU TÜRKİYE'NİN MÜCADELESİ' Genel başkanlar bakanlar başbakanlar değişebilir. Ancak ilkeler partisi olarak partimizin politikaları asırlar boyunca devam edenyürüyüş ile şekillenmiştir. İsimler değişse de istikrar devam edecektir. Ak Parti çok köklü bir siyasi hareketti. Bizim partimiz istişarelerin partisi olmuştur. Bundan sonra partimizin yetkili organları belirlediğimiz hedefler doğrultusunda geleceği biçimlendirmeye devam edecektir. Çözüm sürecinin bizzat takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bunu nihayete erdirmek için mücadelemiz sürecek. Paralel yapıyla mücadele benim ya da partimin mücadelesi değil Türkiye'nin mücadelesidir. Milli güvenlik meselesidir. ZEKERİYA ÖZ GÖNDERMESİ Paralel yapının hedefi Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bir savcı çıkıp edep dışı devlet ahlakından öte bir başbakana saygısızlık yapabiliyorsa bu ülkede yargı artık şüpheleri üzerine çekmeye başlamış demektir. Yargı kararlarıyla konuşulur. Siyaset yasama yürütmedeki varlığı ile görevi yasalar çerçevesinde yürütür. Ülkenin bağımsızlığı söz konusu olduğunda hiç kimse şantaja tehdide boyun eğmez. Benim veya başkasının olamsı önemli değil. Bir başbakanın yabancı devlet başkanlarıyla yaptığı konnuşma neden dinlenir? Eğer dinleniyorsam uluslararası sorunu çözmemiz mümkün olabilir mi? Bunu rahatlıkla dinliyorlar, dinlemekle kalmıyorlar uluslararası servislere de aynen servis ediyorlar. Utanmadan sıkılmadan vatanseverlikten bahsediyorlar. Kendi organlarında da yayınladılar. 'SERT OLMAYA DEVAM' Bakanımla kriptolu telefonla yaptığım konuşma aynen servis edildi .Bu dinlemeler casusluk faaliyeti değil de nedir? Sayın Mahmud Abbas ile yaptığım konuşmaları bunlar ne için kullanacak. Ortada alçakça ihanet var. Bu ihanet karşısında susanlar varsa durumlarını gözden geçirsinler. 'Tayyip Erdoğan sert' diyorlar. Ben bunlar karşısında sert olmaya devam edeceğim. 'İŞ ADAMLARINDAN HARAÇ ALINIYOR' Sadece siyaseti değil, emniyeti, yargıyı değil iş dünyasını da dizayn etmeye çalışmışlar. Ananaslar, rafineri işleri gelip gidiyor. Tehditler, şantajlar, kumpaslar yapılıyor. İş adamlarından haraç alınıyor. Kusura bakmayın birçok iş adamı bu konuda konuşmuyor, konuşun be, kimden ne aldılar, konuşun. CHP, MHP 'düşmanımın düşmanı dostumdur' diyip bu vatan hainleriyle iş görüyorlar. Dün bizi sırtımızdan hançerlediler. Yarın ellerinden imkan gelirse şimdiki yol arkadaşlarını sırtından bıçaklayacaklar. 'ANLAMIYORSAN, SANA DA YAZIKLAR OLSUN' CHP, MHP içinde milletvekillerini izlediler, dinlediler, kaydedip şantaj yaptılar. Sayın Baykal, seni gözetleyenlerin de bunlar olduğunu anlamıyorsan sana yazıklar olsun. Seni gözetleyeneler de bunlar. Bu ihanet çetesiyle birlikte yürümek en başta kendine ihanettir. 30 Mart'ta Pensilvanya ile işbirliği yapanlar gereken cevabı milletten aldı. 10 Ağustos'ta milletten daha ağır cevap alacaklar. Biz sizden cesur kararlı adımlar bekliyoruz. Emeğinizle alın terinizle bu vatanı büyütüyorsunuzz. Paralel ihanet cephesiyle mücadelede de en ön safta yerinizi almanız gerekir. 12 yılda gerçekleştirdiğimiz reformlar ekonomiyi her türlü dalgalanmaya karşı korunaklı hale getirdi. 8 tane seçim yaşadık 9'uncuyu yaşıyoruz. Ekonomi seçimlerden etkilenmiyor. Biz seçim ekonomisi tesis etmiyoruz. Darbe girişimlerini, çete tehditlerini yaşadık ekonomi bu badireleri atlattı. Bölge krizleri yaşıyoruz ekonomi dimdik ayakta duruyor. İki gün sonra seçim var hamdolsun ekonomide sıkıntı yok. Çünkü piyasalar bize güveniyor. 'BİR ZAHMET ANAYASA'YI OKU' Ekonomide elde ettiğimiz başarılar benim için çok önemli. Aday arkadaşlardan 'benim yolla, enerjiyle ilgim olmayacak' diyenler var. Bir zahmet buyur da Anayasa'nın 104. maddesini aç oku. Cumhurbaşkanı'nın neden sorumlu olduğunu görürsün. Biz cumhurbaşkanlığı makamına süs eşyası vazo yerleştirmiyoruz. Bu ülkenin kalkınmasından tutun, birliği, bütünlüğünden sorumlu olacak, Bakanlar Kurulu'nu toplantıya çağıracak gerektiğinde. Benim ardımdan gelecek Başbakan ve ekibinin de istikrar en önemli hedeflerinden biri olacak. Türkiye'nin milli gelirini 12 yılda 3 kattan fazla artırdık.'haberler.com
Gümrük Lojmanı İnşaatı Çöktü: 3 Yaralı
Hakkari Yüksekova'da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından başlanılan kompleksin lojman kısmında çökme meydana geldiHakkari’nin Yüksekova İlçesi’ne bağlı Esendere Beldesi’nde gümrük kapısı lojmanı inşaatının 4’üncü katında meydana gelen çökmede 3 işçi yaralandı. İşçiler ambulanslarla Yüksekova Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Yüksekova İlçesi’ne 40 kilometre uzaklıkta bulunan ve İran’a sınır olan Esendere Beldesi’nde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından 51 bin 500 metrekarelik alan üzerinde 2014 yılının başlarında inşatına başlanılan kompleksin lojman kısmında çökme meydana geldi. İnşaatın dördüncü katında meydana gelen çökmede işçilerden Taner İşleyen , İslam Akgül ve Yasin Akkuş yaralandı. Olay yerine gelen ambulanslarla yaralılar Yüksekova Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.T24