Görmezden Gelinen Kadın Hakları ve Medusa’nın İntikamı
Türkiye’de son yıllarda kadına, çocuğa ve hayvana yapılan saldırıların giderek artması belki de toplumsal bir krizin eşiğine geldiğimizin de göstergesi. Daha evvel bir sokak röportajında denk geldiğimiz akademisyen Dr. Zeliha Burtek’in can alıcı cümlesinde geçen sosyal çürümenin topumda geri dönüşü olmayan bir erozyona nasıl dönüştüğü de gün gibi ortada. Eğitimciler, yazarlar, sanatçılar ellerinden geldiği kadar bu döngüyü tersine çevirmek için uğraşadursun, inatla ve ısrarla üstü örtülmeye çalışılan gericilik, eğitimsizlik, vizyonsuzluk ve adaletsizliğe toplumun her kesimi de tepki göstermeye başladı.İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile caydırıcı cezaların uygulanmaması, kadın cinayetlerinin artmasına sebep olurken, bırakın faili meşru cinayetlerin hakkıyla yargılanmasını, bu cinayetlerin üstü örtülür oldu. Bir yandan da dalga geçer gibi anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesinin tartışılmasına kadar ileri gidilebildi. Temel haklarımız için sosyal mecraları kullanmaya başladıysak eğer, vay halimize…Yazmaya başlayınca hangi konuya değinsem bir diğeri eksik kalacakmış gibi bir hisse kapıldım. Halbuki bugün sadece kadın haklarının görmezden gelinmesi ve artan kadın cinayetlerine odaklanarak mitolojik karakter Medusa üzerinden bir hikâye anlatıp, heykeltraş Luciano Garbati ile yaptığım söyleşiyi sizinle paylaşmak istiyorum.Şimdi gelelim Medusa’nın hikâyesine…
Beynimiz Soyut Hiçbir Şeyi Sevmez, Onu Hep Çözmeye Çalışır
Önceki yazıda insan beyni, etrafında olan biten tüm gelişmelerde örüntü yani belli bir gelişme düzeni arar konusunu işlemiştim. Ancak örüntünün soyut sanatla ilgisinin daha iyi anlaşılması için burada örüntüyle ilgili basit birkaç örnek vereceğim.Örneğin tahtaya 4,8,12,16 yazsam sonraki sayının 20 olacağını bilirsiniz. Zira verdiğim sayı dizisinin dörderli olarak arttığı düzenini yani örüntüsünü fark edersiniz ya da 4, 8, 12’den sonra 20 yazsam siz 16’yı atladığımı da fark edersiniz. Yine aynı şekilde haftanın günleri de bir paterndir. “Bugün pazartesi, yarın işim var, sonraki gün görüşelim” desem, adını belirtmediğim halde siz çarşamba günü olduğunu anlarsınız. Görüleceği gibi hemen her gün her an örüntü kullanmanın sayısız örneklerini yaşarız. Zira insan beyni hayatta kalmak için, sürekli değişen bir dünyada sabit özellikler, sabit noktalar arar. Karmaşık verilerdeki bazı noktaları birleştirerek tahmin yoluyla kendince anlamlı, bütüncül bir sonuçlar çıkarır.
Galeri Sahibesi Gaye Donay: "En Özel Devrim Erbil Sergisi: Yatayda Derin, Dikeyde Derin"
Bugün sanatın büyülü dünyasında önemli bir yer edinen galeri sahibesi Gaye Donay ile buluşuyoruz. Donay, sanata olan derin bağlılığı ve yaratıcı vizyonuyla, hem sanatçılara hem de izleyicilere ilham veriyor. Sergiler, izleyicilere yalnızca eserleri değil, arkasındaki duygusal ve düşünsel yolculuğu da deneyimletiyor. Sanatın dönüştürücü gücünü ve inceliklerini konu alan bu röportajda, Gaye Donay’ın sanata olan tutkusunu ve bakış açısını daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz.
Sosyal Medyada Duygu Seline Dönüşen Şiir Derlemesi 'Kalpten Ekrana'
Sanatçının duygusal algılarını, hayallerini veya tasarımlarını dil aracılığıyla ifade edişidir şiir. Birbiri ardına dizilen sözlerin çok daha ötesidir şiir... Duygudur, aşktır, hayaldir... Kimi zaman sevgiliye kimi zaman vatana hasrettir! İşte karşınızda, sosyal medya kullanıcılarının seçtiği usta kalemlerin unutulmaz şiirleri
Fotoğraf Çekmek İsterken Yanlışlıkla Rönesans Tablosu Yaratan Kişilerden Muazzam Kareler
Deklanşöre bastıkları anda hayatı donduran sanatçılar, Inception-style fotoğraflar ile gerçek dünyanın ve fiziğin kurallarını zorluyor. Peki, dijital manipülasyonlar kullanarak adeta dijital çağın Rönesans tablolarını yaratanlarla tanışmaya ne dersiniz? Görsel bir şölene hazırsanız, Aydın Büyüktaş'ın çalışmalarını keşfedin Kaynak: Time Capsule Tales
Müzik Dehası Mozart'ın Bestesi 260 Yıl Sonra Ortaya Çıkarıldı
Alman araştırmacılar, Wolfgang Amadeus Mozart'ın ergenlik döneminin başlarında bestelediğini tahmin ettiği daha önce bilinmeyen bir müzik eserinin, Almanya'daki bir kütüphanede ortaya çıkarıldığını dile getirdi. Eserin 1760'lı yıllarda bestelendiği ve neredeyse 260 yıllık olduğu tahmin ediliyor.
Ressam Halime Türkyılmaz: Eserlerimde Özgün Bir Resim Mühendisliği Geliştiriyorum!
“Ressamım; yurdumun taşından, toprağından sürüp gelir nakışlarım. Taşıma, toprağıma toz konduranın alnını karışlarım.” Bedri Rahmi EyüboğluHalime Türkyılmaz, “keşifçi” bir ressam. Boyasız mineral taşlarla geliştirdiği “doğal” teknik, özgündü ve dünya çapında ilgi çekti, adından söz ettirdi. Sadece kum resimleri de değil, doğayı resimlerinde kullandığı empresyonist, dışa vurumcu tekniği “doğal nahif” içine koyarak “mükemmel” bir ergonomi yarattı. Kum resimlerinden getirdiği dokulu yüzeylerde de çok iyi sonuç veren işleri, Türkyılmaz’ı plastik değerler açısından Türk resminde yükselen bir değer haline getirdi.Halime Türkyılmaz: “Ben teknik bir resim peşindeyim. Taşların en küçük mikronlarıyla çalışıyorum. Mineral haline gelmiş yani toza yakın, kendi renklerinde taşlar bunlar. Renk tayfımfa sadece doğada var olan renkler var ve resmimde her değer için farklı tonlardaki kumları kullanıp onları tutkal spreyle zemine boyut olarak katıyorum. Bu bir mühendislik çalışması ve gelecekteki çalışmalarımla bir resim mühendisliği hedefliyorum.”