onedio
Görüş Bildir

Türk Silahlı Kuvvetleri Haberleri

Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

TSK’nın Envanterine Katacağı İddia Ediliyordu: Eurofighter Savaş Uçakları Ankara’da
Birleşik Krallık Hava Kuvvetleri’ne bağlı Eurofighter Typhoon tipi 2 savaş uçağı Ankara’da bulunan Mürted Hava Üssü'ne indi. Katar’da düzenlenen tatbikattan dönen uçaklarda, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu ile görevli personeller inceleme yaptı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Eurofighter konusunda yapılan görüşmelerin olumlu geçtiğini açıklamıştı.
Bedelli Askerlik Bekleyenlere Müjde
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bir defaya mahsus bedelli askerliğin düşünülebileceğini belirtti.Kurtulmuş; Aslolan Türkiye’de askerlik sisteminin değişmesidir, piyadeye dayalı ordular değil, gerçekten yüksek teknolojilerini kullanabilen, orduların daha önemli olduğunu görüyoruz.Ama bu konuda karar verecek olan TSK. Milli Savunma Bakanlığımızda bildiğim kadarıyla bu konuyla ilgili bir takım çalışmalar var” dedi.Kurtulmuş, MÜSİAD’da düzenlenen “Milli İrade-Küresel Sermaye” konulu toplantının ardından soruları yanıtladı. Bedelli askerlik beklentileriyle ilgili sorular üzerine Kurtulmuş, “Bedelli askerlik meselesinin sözcüsü gibi oldum Türkiye’de. Aslolan Türkiye’de askerlik sisteminin değişmesidir. Artık piyadeye dayalı ordular değil, gerçekten yüksek teknolojilerini kullanabilen, savunma kabiliyeti güçlü uzman orduların daha önemli olduğunu görüyoruz.
Milli'lerden Gazilere Moral Ziyareti
Burada gazilerle sohbet edip fotoğraf çektiren milliler, ampute futbol takımıyla kısa bir maç yaptı. TSK Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi Komutanı Tuğgeneral Celalettin Bacanlı tarafından karşılanan A Milliler'in kaptanı Arda Turan, Caner Erkin, Semih Kaya, kaleci Onur Kıvrak ve Fethiyespor'dan Birol Parlak, merkez hakkında bilgi aldı. Arda Turan, milliler adına anı defterini imzaladı. Tekerlekli sandalye basketbol takımı ve engelli okçuluk takımı sporcuları gazilerle bir araya gelip sohbet eden ve fotoğraf çektiren milliler, sporculara milli takım forması hediye etti. Milliler, daha sonra merkezin halı sahasında ampute futbol takımıyla kısa bir maç yaptılar. Milli Takım Kaptanı Arda Turan, maçın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, gazilerle bir araya gelmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, 'Onlara ülkemize katkıları için minnettarız. Ülkemiz için yaptıkları tartışılmaz' dedi. Gazilerin kendilerini çok sıcak karşıladığını anlatan Turan, 'Gösterdiler ki bazı konularda bizden daha iyiler. Onlarla beraber olmak çok keyifliydi. Açıkcası hiçbir engellerini yansıtmadılar. Öyle bir şey de yok zaten. Buraya gelip onları tanıdığımız için çok mutluyuz. Yaptıkları için minnettarız' diye konuştu. Turan, daha sonra takım arkadaşı Semih'e dönerek, 'Semih'ten daha iyi olduklarını düşünüyorum bazı konularda. Semih'i birkaç gün buraya gönderebiliriz ağabeylerinin yanına' şeklinde espri yaptı. Milli futbolcu Turan, ampute futbolcuların, Meksika'da düzenlenecek Ampute Futbol Dünya Şampiyonası için kendilerinden destek istemesi üzerine de 'Tüm ülkenin duası sizinle. Biz her türlü destek için yanınızdayız. Çünkü biz bu bayrağa aşık insanlarız. Her türlü desteğe de açığız' ifadelerini kullandı. Ampute futbolcu Osman Çakmak da milli futbolcularla bir araya gelmekten mutluluk duyduklarını belirterek, 'Biz nasıl ülke mücadelesi verdiysek onlar da milli formayla mücadele ediyorlar, ayaklarına sağlık. Her zaman bizleri destekledikleri için çok teşekkür ediyoruz. Yolları açık olsun. İnşallah ülke mücadelesinde Türk bayrağını en iyi şekilde dalgalandıracaklarından eminim' diye konuştu.Maraton
CHP’den MSB’ye MİLGEM Soruları
“Erdoğan’ın “olaya İsmet’i soktum” demesi üzerine olaya ne zaman müdahil oldunuz?”“Erdoğan-Kalkavan görüşmesi ve MİLGEM ihale iptali istemi size ne zaman ulaştı?”ANKARACHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Koç Grubunun aldığı MİLGEM ihalesinin iptali için işadamı Metin Kalkavan’la yaptığı görüşmede, “Ben hatta olaya İsmet’i de soktum. İsmet büyük olasılıkla görüşmede olacak” demesi üzerine, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, “Siz olaya ne zaman müdahil oldunuz, bir şirketin diğerlerine aleyhine desteklenmesi ihale mevzuatına aykırı değil mi?” diye sordu.CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sundu.“Olaya İsmet’i de soktum”Koç Grubu’nun kazandığı ancak sonradan iptal edilen Milli Gemi (MİLGEM) ihalesiyle ilgili olarak Recep Tayyip Erdoğan ile işadamı Metin Kalkavan arasında geçtiği iddia edilen ses kaydının sosyal medyada yayınlandığını anımsatan Umut Oran, “Sizin adınızın da geçtiği konuşmanın Koç Grubu’nun kazandığı ihalenin Savunma Sanayi İcra Komitesi tarafından iptalinden 5 ay önce 16 Nisan 2013’te gerçekleştiği belirtilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan karşıdaki muhatabına telefonda, “Ben hatta olaya İsmet’i de soktum. İsmet büyük olasılıkla görüşmede olacak” demektedir” ifadelerine yer verdi.Kalkavan ne zaman başvurdu?Metin Kalkavan’ın şirketi MİLGEM için size ve müsteşarınıza ne zaman sözlü olarak başvuruda bulundu? Koç’un aldığı ihalenin iptal edilmesi için yazılı başvuru size 16 Nisan 2013’ten sonra mı ulaştı?Kalkavan grubunun “ihalede tam rekabet oluşmadığı” gerekçesiyle Başbakanlık Teftiş Kurulu’na, Başbakanlık Özel Kalemi’ne ve Başbakanlık İletişim Merkezi ’ne (BİMER) yaptığı başvuru size ne zaman aktarıldı?İptal öncesinde mi müdahil oldunuz?Koç Grubu’na ait RMK Marine’in kazandığı 1 milyar 150 milyon Euro’luk MİLGEM savaş gemisi ilk ihalesinin bizzat Erdoğan’ın katıldığı Savunma Sanayi toplantısında Ağustos 2013’te iptali ve 27 Eylül 2013’te yapılan ikinci ihale öncesinde, Tayyip Erdoğan tarafından hangi aşamada olaya müdahil oldunuz?Mevzuata aykırı değil mi?İhaleye teklif veren bir işadamının, diğer başvuranların verdiği tekliflerden bahsedilerek, fiyatını düşürmesinin söylenmesinin gerekçesi nedir? Bu açıkça kamu ihale mevzuatına aykırı değil midir?Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) envanterinde F35 tipi savaş uçakları bulunmakta mıdır? Bu tip uçakların satın alınması için yapılan görüşme ve satın alma takvimi var mıdır, öngörülen teslim süresi nedir?TSK envanterinde F35 uçakları yok ise Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD) projesinde niçin bu yönde değişikliğe gidilmiştir?MİLGEM’de öngörülen proje maliyetleri ile gerçekleşen fiyatlar nedir? Her birinin geminin öngörülen maliyeti ve kesin kabul sonrasında kamuya olan maliyeti kaçar TL’dir? Kalkavan’ın aldığı ihalede verdiği fiyat ile yapılacak gemilerin maliyeti kaçar TL’ye gelmiştir?400 milyon TL TÜRGEV’e mi?Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahalesi sonucunda 800 milyon Euro’luk proje maliyetinin 1,2 milyar Euro’ya çıktığı bilgisi doğru mudur?Yükselen maliyet nedeniyle arada oluşan farkın TURCON Holding tarafından TÜRGEV’e aktarıldığı iddiası doğru mudur?
"Evet, Bize Kumpas Kurdular"
İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde sesisizliğini bozdu: Gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkimlerle kumpas kuruldu. Amaç orduyu tasfiye etmekti. Bizi bu noktaya TSK'ya karşı nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdiEski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde Sabah'tan Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan ile danışmanı Yalçın Akdoğan'ın 'Orduya kumpas kuruldu' iddialarını değerlendiren Başbuğ, 'Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla bize kumpas kuruldu' dedi. 'DIŞARIDA' TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE Hükümeti devirmeye tam teşebbüs suçundan müebbet hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 aydır Silivri Cezaevi'nde yatıyor. İlker Başbuğ'u, Adalet Bakanlığı'nın izniyle ziyaret ettik. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas'la birlikte, dün sabah saat 10.00'da cezaevine gittik. Görevli infaz memurları, ısrarla üzerimizdeki metal eşyaları bırakmamızı, aksi halde son arama noktasında üzerimizden metal eşya çıkarsa suç unsuru kabul edileceğini söyledi. Dijital göz tarama noktasından geçtikten sonra, İlker Başbuğ'un cezasını çektiği 5 No'lu L Tipi İnfaz Kurumu koğuşlarının bulunduğu bölümde, son kontrol noktasından da sorunsuz geçtik. Başbuğ, lokal gibi geniş bir salonda gerçekleşen görüşmemize gecikmesiz olarak geldi. Biraz kilo verdiği ancak kafasının son derece dingin olduğu belli olan Başbuğ'un, sorularımızı, akademik bir üslupla, sözlerini tane tane seçerek cevaplaması dikkat çekiciydi. Bugüne kadar, Başbuğ'un cezaevinde çekilen hiçbir fotoğrafı yayımlanmamış. Hatta cezaevinde yazdığı kitap için yayıncının talep ettiği fotoğrafı bile vermemiş. Biz de Başbuğ'un fotoğraf çektirmeme konusundaki hassasiyetine saygı gösterdik. Açık görüşler en fazla bir saat sürüyor. Ancak infaz koruma memurlarının hoşgörüsüyle, görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Ayrılırken de kendisine, 'En kısa sürede dışarıda tekrar görüşmek üzere' dileklerimizi ilettik. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçundan müebbet hapse çarptırılan İlker Başbuğ, askeri müdahalelere karşı olduğunu belirterek, 'Çünkü askeri müdahaleler Türkiye'ye zarar vermiş, hiç bir şey kazandırmamıştır' diye konuştu. Çeşitli isimlerle anılan darbe davalarında yargılanan ya da hüküm giyen Silahlı Kuvvetler mensuplarına iftira atıldığını ifade eden Başbuğ, 'Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde geniş çaplı bir tasfiye yapmaktı ama başaramadılar' dedi. İşte emekli Orgeneral Başbuğ'un Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a yaptığı o çarpıcı açıklamalar: DOĞRULARI SÖYLEDİĞİM KANITLANDI 14 Nisan 2009'daki konuşmamda, 'Cemaatler, sosyal gruplaşmaya, ekonomik olarak güç kazanıp sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye çalışıyorlar' dedim. Din çok yüksek bir değer. Din siyaset ekonomi konusu yeni değil. Önlemek çok zor. Bu sorunları, güçlü bir burjuvazi ve orta sınıfımız olmadığı için kolay aşamıyoruz. 2009 bizim için çok kritik bir yıldı. Genelkurmay başkanıyım, Silahlı Kuvvetler'le ilgili çok önemli projelerim var. Ancak çoğunu yapamadım. Yaptığım konuşmalarda doğruları söylediğim, bugün gelinen noktada daha iyi anlaşılıyor. İMZA TAKLİT EDİLMİŞ Kumpası soruyorsunuz. Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla kumpas kuruldu bize… Bana niye bunu açıklamadınız diye soruyorsunuz. Hâlâ kimse tam olarak açıklayamıyor ki bugün bile. Kesinlikle kumpas kuruldu. Aksini söylemek, eşyanın tabiatına aykırı. Somut olaylarla gidelim… Erzincan olayı örneğin... Savcı kim; İlhan Cihaner. 2007'de bir soruşturma açıyor. Odakta İsmailağa cemaati var. 2 Şubat'ta 26 kişi gözaltına alınıyor, 9'u tutuklanıyor. Sonra soruşturmanın çerçevesi genişletiliyor. Gülen cemaati işin içine katılıyor. Sonra Kayseri'deki olayla birleştiriliyor soruşturma. Kayseri'de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda sahte bir emrin yazılması var. İmza taklit edilmiş. İşin içinde 3 astsubay, 5 sivil var. Dijital veriler hazırlamışlar, karargâhın bilgisayarlarına yerleştirmişler. Astsubaylardan biri, 'Ben Işık Evlerindenim' demiş. Konu cemaate doğru yönelince, Erzurum'daki savcılığa intikal etti. Ancak bütün araştırmalara, soruşturmalara rağmen olayda adı geçen bu 5 sivil bir türlü bulunamadı. Bahsi geçen askeri personelin tamamı ise tutuklandı. PARMAK İZİ OLAN 14 KİŞİ KİM? 25-26 Haziran… Meclis'ten gece yarısı, 20 dakikada yasa çıkıyor. Kayseri'deki 5 sivili kurtarmak için. Bu yasayla, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçiliyor. Genelkurmay'dan görüş alınmadan... Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. Askerler kendi alanlarında bile suç işleseler sivil mahkemelerde yargılanacaklar. 8 Nisan 2009'da, İrtica Eylem Planı diye, fotokopi bir belge sundular mahkemeye biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemine oturdu. Ben 'Kâğıt parçası' diyorum, aman Allahım, kıyametler kopuyor. Fotokopi çünkü, kâğıt parçası değil mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Bu belge kim tarafından hazırlandı' diye soruyor, yetkisizlik kararı alıyor, Ankara Başsavcılığı'na yazı yazıyor. Bakırköy Başsavcılığı 'Belgeyi kim basına sızdırdı' diye soruşturma açıyor. İhbar mektupları ortaya çıkıyor. Mektubu yazan bir subay... Zekeriya Öz (Savcı) belgeyi Adli Tıp'a veriyor. 3.5 ay sonra rapor geliyor. 'Islak imza' diyor. Islak imza madem, kâğıdın üzerinde 14 kişinin parmak izi var, bir tek ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'in parmak izi yok. O kadar ısrar edildi ama o 14 kişinin kimler olduğu araştırılmadı. ASIL AMAÇ TSK'YI TASFİYE ETMEKTİ Asıl niyetleri, Erzincan'da startı verilen, Kayseri'yle birleştirilen bu planı çok geniş bir alana yayarak, TSK'nın bütün birimlerinde komple bir tasfiye yapmaktı. Bunu iki nedenden yapamadılar. Biri dosyayı Yargıtay'ın devralması, diğeri de Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesidir. Geç kaldıkları için geri adım atmak zorunda kaldılar. Bundan bir şey çıkaramayınca bu sefer, internet andıcı diye bir şey çıkardılar. 'irtica.org' sitesini kapatan benim. 4 aydır güncelleme yapılmamış. O siteden, AK Parti'nin kapatılma davasına belge sağlandığı iddiası var. Halbuki o davaya bu siteden sadece bir tane haber girmiş. Yurtdışındayım… Kara Kuvvetleri Komutanım Işık Koşaner beni arıyor. İrtica ile Mücadele Mücadele Yasası kapsamında soruşturma açılması konusunu bana haber veriyor. Ahlaksız herifler... Bu görüşmemizi, terör örgütü faaliyeti olarak lanse ediyorlar. Neymiş, müzedeki denizaltı gemisine bomba yerleştirilmiş. Patlatılacakmış, çocuklar öldürülecekmiş. Hangi subay, kim böyle vahşice bir şey yapabilir ki?.. 'ARINÇ'A SUİKASTLA SUÇLANACAKTIM' Kozmik Oda'ya girmelerine izin vermek, hayatımda verdiğim en doğru karardır. 19 Aralık 2009'da bir ihbar geliyor. İhbar Amerika'dan, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nin özel telefon numarasına yapılıyor. İhbarı yapan, 06 BE 9712 ve 06 LJY 48 plakalı araçların içindeki kişilerin Arınç'a suikast düzenleyebileceğini belirtiyor. Kozmik Oda'da, Bülent Arınç'a suikast delilleri arayacaklar. Başbakan'la görüştüm, 'Bırakın arasınlar' dedi. 31 Aralık günü arama yapıldı. Kozmik Oda'da çok önemli şeyler çıktığını da sanmayın. Kozmik Oda'ya giriş izni vermeseydim, beni Arınç'a suikast azmettiricisi bile yapabilirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri töhmet altında kalacaktı. Hurşit Tolon Malatya'ya konferans için gittiği gün, orada Zirve Yayınevi'nde vahşice cinayetler işleniyor. Burada da bir gizli tanık var. Silahlı Kuvvetler'den atılmış, ahlaksız bir uzman çavuş. Onun suçlamaları... Bunlar ne kadar ağır iftiralar. Bizi buraya, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdi.Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan geldiler, onlara da söyledim. 7 Şubat 2012 (MİT'e baskın) ve 17 Aralık 2013… Bu konuda iki önemli kırılma noktası var. Bu iki olay olmasaydı, bu konu buralara kadar gelmezdi (Paralel yapı bu kadar deşifre olmazdı demek istiyor).Star
"Başbuğ'un Cezaevinde Tutulması Ciddi Sonuçlara Meydan Açacaktır"
MHP Lideri Bahçeli, 'Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması ciddi sonuçlara meydan açacaktır' dedi.Kütahya'da bulunan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, açıklamasında, 'Bundan sonra Sayın Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması çok ciddi sorun ve sonuçlara meydan açacaktır. Devamında hakkındaki iddialardan aklanması ve tam anlamıyla temize çıkması için yargılamanın Yüce Divan nezdinde yapılması sağlanmalıdır. Bu itibarla söz konusu şahıs hakkında lazım gelen tahliyenin derhal yapılması hem adaletin gereği hem de aziz milletimizin beklentisi olarak yorumlanmalıdır' ifadelerine yer verdi. Bahçeli, 'Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesi'ne 22 Ocak 2014 tarihinde avukatı aracılığıyla yaptığı müracaatı dün itibariyle karara bağlanmıştır. Yüksek Mahkeme vardığı sonuçla, Sayın Başbuğ'un kişi hak ve hürriyetlerinin ihlal edildiğine hükmetmiş ve tahliyesinin yolunu açmıştır. Bilindiği üzere 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' davasıyla birleştirilen 'İnternet Andıcı' davasının görülmesine 12 Eylül 2011 günü başlanmıştır. İnternet Andıcı davasına bakan Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talepleri doğrultusunda Sayın İlker Başbuğ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaya dahil edilmiştir. Ve de 6 Ocak 2012 tarihinde 'terör örgütü yöneticisi olmak ve darbeye teşebbüs etmek' iddialarından dolayı tutuklanmış, cezaevine konulmuştur. Türkiye'de ilk defa Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişi terör örgütü kurmak ve yönetmek iftirasının hedefi yapılmıştır.Başbakan sıkışınca tutuksuz yargılamadan bahsetse de, AKP'nin tetikçi sözcüleri Başbuğ'un tutuklanmasını Türkiye'nin demokratikleşmesinde ciddi bir adım olarak değerlendirmişlerdir. Hiç kuşku yoktur ki, bu mahkeme kararı milli vicdanlarda kabul görmemiş, adaletin doğasına ve mantığına taban tabana aykırılık teşkil etmiştir. Asıl teröristlerin müzakere yoluyla güvenceye alınıp rahata kavuşturulması amaçlanmışken, ömrünü Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve ülke savunmasına veren değerli komutanların terörist muamelesine maruz kalmaları haksızlığı ve hukuksuzluğu adeta tescillemiştir. Sayın Başbuğ'un yargılanmasına konu olan davanın 5 Nisan 2012 tarihinde Ergenekon dava sürecine eklemlenmesi yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 5 Ağustos 2013 tarihinde kararını açıklamış ve yargılanan bir çok kişiye yağmur gibi ceza vermiştir. Sayın İlker Başbuğ da terör örgütü kurmak, yönetmek ve darbeye teşebbüs etmek suçlamasından müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu karar resmen hukuku katletmiştir' dedi. 'BAŞBUĞ'UN BİR SANİYE BİLE CEZAEVİNDE TUTULMASI ÇOK CİDDİ SORUN VE SONUÇLARA MEYDAN AÇACAKTIR' Bahçeli, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi ; 'AKP'nin derin yargısı, tarafsızlığını ve bağımsızlığını çoktan elden çıkaran yandaş hakimler TSK'dan intikam almak için önüne geleni cezalandırmıştır. En ufak tereddüt yoktur ki, yakın tarihin en büyük hukuk ve insan hakkı ihlalleri sözde darbe davalarında görülmüş ve yaşanmıştır. TSK'ya kumpas kurulduğunun bizatihi AKP cenahından itiraf ve ilanıyla darbe davalarındaki iddia ve isnatların hepsi buharlaşmış, verilen mahkeme kararlarının inandırıcılığı tamamıyla ortadan kalkmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin Sayın İlker Başbuğ hakkında verdiği karar çok açık olup tartışmaya mahal herhangi bir tarafı görülmemiştir. Sayın Başbuğ'un özgürlükten yoksun bırakılmasının hukuki olmadığı iddiasının yerel mahkeme tarafından etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmaması hak ihlaline yol açmıştır. Anlaşılacağı üzere, Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi haksız, mesnetsiz ve uyduruk gerekçelerle kişi hak ve hürriyetini çiğnemiştir. Bundan sonra Sayın Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması çok ciddi sorun ve sonuçlara meydan açacaktır. Devamında hakkındaki iddialardan aklanması ve tam anlamıyla temize çıkması için yargılamanın Yüce Divan nezdinde yapılması sağlanmalıdır. Bu itibarla söz konusu şahıs hakkında lazım gelen tahliyenin derhal yapılması hem adaletin gereği hem de aziz milletimizin beklentisi olarak yorumlanmalıdır.' 'PARDON DENİLİP ÖRTBAS EDİLECEK BİR MESELE DEĞİLDİR' Bahçeli, 'Halen cezaevinde bulunan, uzun tutukluluk sürelerinin kurbanı olan ve Sayın Başbuğ'la aynı kaderi paylaşan mahkumiyet almış diğer kişiler için de benzer yol ve yöntem muhakkak ki çalıştırılmalıdır. Aziz milletimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kuran, suç imal eden, darbeci yaftası vurarak itibar suikastı yapan faillerden hesap sorulmasını ve kimliklerinin ifşasını beklemektedir. Başbakan Erdoğan'ın savcı rolüne soyunduğu sözde darbe davaları çerçevesinde kimler işbirliği yapmışsa, Türk ordusuyla teröristleri kimler aynı kefeye koymuşsa teker teker ortaya çıkarılmalı ve bu reziller hak ettikleri hukuki yaptırımlarla yüze yüze kalmalıdır. Sayın Başbuğ'la birlikte onlarca suçsuz ve günahsız şahsiyetin yıllarca cezaevinde tutulması geçiştirilecek, hafife alınacak ve pardon denilip örtbas edilecek bir mesele değildir. Yargıya açık açık müdahale eden, savcı atamalarıyla yakinen ilgilenen, mahkeme kararlarının değiştirilmesi için adaletsizliğin lobi çalışmasını yapan Başbakan ve hükümeti birikmiş mağduriyetlerin vebalini taşımaktadır. Bu vebal telafi edilmeden ve Başbakan Erdoğan işlediği suçlarla ilgili yargı karşısına çıkmadan Türkiye'nin belini doğrultması söz konusu olmayacaktır' dedi. 'TÜRK MİLLETİ TSK'YI TERÖRİST GÖSTEREN HAİNLERİN DEFTERİNİ DÜRECEKTİR' Bahçeli, 'Özel Yetkili Mahkemelerin tamamen kaldırılması bile şu an itibariyle günahları hafifletmeye, yanlışları gizlemeye yetmeyecektir. Haram lokmayla kursakları tıka basa dolan Başbakan, hanedanı ve hükümeti için yolun sonu görünmüş, bitiş çizgisi belirmiştir. Başbakan Erdoğan duvara toslamış, gerçek ve kirli niyetleri birer birer açığa çıkmıştır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. 17 Aralık'tan sonraki kanunsuzlukların, hukuk ve insaf tanımaz ahlaksızlıkların faturası iyice kabarmıştır. Medya patronlarını ağlatan, işadamlarına tuzaklar kuran Başbakan, ihaleye fesat karıştırmasının, mahkeme kararlarını keyfi şekilde karartmasının, rüşvet ve yolsuzlukla içiçe geçmesinin hesabını herhangi bir ülkeye kaçamadan verecektir. Türk milleti AKP'ye ve başındaki Recep Tayyip Erdoğan'a Allah'ın izniyle 'Artık Yeter' diyecek ve haramilerin, TSK'yı terörist gösteren hainlerin defterini dürecektir' dedi.DHA
İlker Başbuğ'un Avukatı İlkay Sezer: "Bu Karar Emsal Olsun"
Tahliye kararı verilen İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, Çağlayan'da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sezer, Başbuğ'un yaklaşık 3 saat sonra saat 20.30 civarında tahliye edileceğini söyledi. İlkay Sezer, şunları söyledi: Biraz önce arkadaşlarım bana 'gözümüz aydın' diyorlar. Ben içerdeki son masum insan çıkana kadar tebrikleri kabul etmeyeceğim. 26 aydır süren bir hukuksuzluk dün AYM’nin kararıyla tespit edildi. Bugün de 20’nci Ağır Ceza’nın kararıyla şu an için ortadan kaldırıldı. Bu karar çok önemli. AYM kararı için de bunu söylemiştik. Maalesef 13’ncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin yarattığı hukuksuzluğu ancak bu şekilde ortadan kaldırabildik. İçeride çok daha ciddi sağlık sorunlarıyla mağdur olmuş, mağdur edilmiş, insanlar var. Ümit ediyorum tez zamanda onların dosyaları, önce özgürlükleri iade edilmek suretiyle, sonra da beraat kararıyla çözülür. Ben TSK’ya komutanlık yapmış bir insanın bu şekilde mağdur edilebileceğini hayatım boyunca tahmin etmezdim. Ancak birileri çıktı, asılsız düzmece delillerle mağduriyetler yarattılar. Bu ülkeye acı çektirdiler. Ben bu kadarın emsal bir karar olmasını, benzer şekilde mağdur edilmiş insanları da bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını temenni ediyorum. Cnntürk
Başbuğ: "Hayatımdan 26 Ay Çaldılar"
Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı sonrası cezaevinden tahliye edildi. Başbuğ cezaevinden çıktıktan sonra şunları söyledi: 'Hepinizi sevgi saygıyla selamlıyorum. 6 Ocak 2012 günü hatırlarsınız şöyle demiştim. 26. Genelkurmay Başkanı 'terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlanarak tutuklandı. Takdir yüce Türk milletine aittir demiştim. Aradan tam 2 sene 2 ay (26 ay) geçti toplam. Bizi bu cezaevinde 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar. Ama 6 Ocak 2012 söylediğim gibi 'yüce Türk milleti oynanan oyunu iddiaların geçersizliğini bir Genelkurmay Başkanının ve Genelkurmay Karargâhı’nın terör örgütü karargâhı ve terör örgütü suçlamasının kabul edilemez olduğunu bizleri darbecilikle hiç alakamızın olmadığını yüce Türk milleti anladı. İşte ben bugün buradaysam yüce milletimi bizlere gösterdiği sevgi ve bizlere verdiği destek sayesinde buradayım. Her şeyden önce burada huzurunuzda yüce Türk milletine en derin şükranlarımı sunuyorum. Bugün serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle ve yüreğimle inanıyorum ki Silivri'de Hasdal'da Sincan'da Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır.' İLKER BAŞBUĞ'A TAHLİYE KARARI Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verildi. Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında tahliye kararı verildi. Mahkeme, Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Anayasa Mahkemesi dün Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'in başvurusu hakkında 'Gerekçeli kararın 6 ayı aşkın süredir yazılmamış olması' ve 'Tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerin yetersiz olması' nedeniyle hak mahrumiyeti bulunduğuna ve tahliye kararının değerlendirilmesi için kararın yargılamayı yapan yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetmişti. Ayrıca Cumhurbaşkanı tarafından TMK 10 maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasa da dün öğleden sonra onaylanmış ve resmi gazetede yayınlanmıştı. Bu iki gelişmenin ardından avukat İlkay Sezer, müvekkili Başbuğ hakkında 8 sayfadan oluşan tahliye talebinde bulundu. Sezer dilekçesini, TMK mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında nöbetçi mahkeme olan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdi. Nöbetçi mahkeme ise tahliye talebi dilekçesini İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı incelemenin ardından yazdığı kararda, Başbuğ hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin 'Cebir ve Şİddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlemiş olduğu' sabit görülerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığını ancak gerekçeli kararın henüz yazılmamış olduğunu hatırlattı. Avukat Sezer'in dilekçesinde özetle Başbuğ'un haksız ve hukuksuz kararlar ile 26 aydır tutuklu bulunduğunu ve tahliyesini istediği bilgisine de yer verildi. Anayasa Mahkemesi tarafından dün verilen kararda alıntıların yapıldığı tahliye kararında, 'Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa'nın 19. maddesinin 8 fıkrasının ihlal edildiği.' yönündeki tespiti yer aldı. TAHLİYE KARARI VE GEREKÇELERİ Tahliye kararının gerekçe bölümünde yerel mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü hüküm özetini okuduğu ancak bugüne kadar halen gerekçeli kararın yazılamadığı bilgisine yer verildi. Kararda, 'Gerekçeli kararın yazılmaması nedeniyle resen ve temyize tabii olan hükmün ve tutukluluk halinin devamına kararının, Yargıtay tarafından incelenmesi olanağının da bulunmadığı, gerekçeli kararın yazılmasından sonra gerekçeli kararın sanıkları, müdafileri, katılanları ve vekillerine tebliğ, karara karşı anılan kişilerin temyiz dilekçelerini vermeleri, bu dilekçelerin ilgili karşı tarafa tebliği süreci ve süresi ile Yargıtaya aşaması da dikkate alındığında verilen hükmün esastan incelenmesi, ayrıca tutukluluk halinin Yargtay tarafından değerlendirilmesi olanağının daha da geriye kalacağı göz önüne alındığında bu sürecin sanık İlker Başbuğ'un mağduriyetine sebebiyet vereceği, sanığın sabit ikametgah sahibi oluşu, sosya durumu, tutuklu kaldığı süre, delillerin toplanıp davanın karara bağlanmış bulunması, tedbir niteliğindeki tutuklamadan beklenen gayenin elde edilmiş olması göz önüne alınarak Başbuğ'un tahliyesine karar verilmiştir' denildi. Mahkeme Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. AYM DÜN KARAR VERMİŞTİ Anayasa Mahkemesi (AYM), dün, Ergenekon davası hükümlü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında 'kişi hürriyeti ve güvenliğinin' ihlal edildiğine, gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi için karar örneğinin yerel mahkemeye gönderilmesine karar vermişti. Öğleden sonra da Başbuğ, mahkemeden tahliyesini istemişti. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon davasında üzerinde en fazla tartışılan isimlerden biriydi. Zira bir kesime göre, eski bir Genelkurmay Başkanı’nın ‘terör örgütü’ davasında sanık olması kabul edilebilir bir durum değildi. Nasıl olur da Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’la, yıllarca terörle mücadele vermiş bir eski Genelkurmay Başkanı aynı davada ‘sanık’ olabilirdi! Öncelikle Başbuğ, söylendiği ve kendisinin de sürekli dile getirdiği gibi 'terör örgütü üyeliğinden/yöneticiliğinden' ceza almadı. Başbuğ'un cezasının sebebi 'darbeye teşebbüs' suçlamasıdır. Hükümeti yıpratmak için Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve kara propaganda sitelerinde AK Parti düşmanlığı yapılıyor, laik rejimin tehlikede olduğu ileri sürülüyor, en büyük tehlike olarak ‘irtica’ gösteriliyordu. Kara propaganda için ise 42 internet sitesi kurulmuştu. Sitelerin ‘ödemeleri’nin Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli şube müdürlerinin kredi kartlarıyla yapıldığı tespit edildi. Ve bu sitelerde kullanılan haberler AK Parti’ye yönelik kapatma davasında delil olarak gösterildi. Andıç soruşturmasında ifadesine başvurulan altındaki bütün komutanlar (Hasan Iğsız dahil) söz konusu sitelerin Başbuğ'un talimatıyla kurulduğunu/faaliyet gösterdiğini söylemiştir. Savcılık ve mahkeme ifadeleri sabittir. Ayrıca topraktan fışkıran LAW’lara ‘içi boş boru’ diyen de Başbuğ’dan başkası değildi… İlker Başbuğ, en çok tartışılan ifadelerinden biri de gerçekliği 4 ayrı resmi kurum tarafından tam 7 kez ispat edilen ‘Kaos Planı’yla ilgili yaptığı açıklamadır. 26 Haziran 2009’da yaptığı basın bilgilendirme toplantısında, “'Bugün biz bu kâğıt parçasının birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak belgenin aslı haftalar sonra yine bir ihbar mektubuyla gün yüzüne çıktı. Gelişmeler üzerine askeri savcılık soruşturmayı yeniden açtı. İddianamede belgenin altında imzası bulunan Dursun Çiçek suçlandı. Demokrasinin kırılma noktalarından biriydi 11. Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş'ın ofisinde ele geçirilen 51 No'lu DVD içerisinde yer alan bir belge ise 367 krizinin perde arkasına ışık tutuyordu. Altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak’ın imzası bulunan 'Gizli' ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'un, danışmanı Nuran Yıldız'ı parti liderlerine göndererek Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yönettiği öne sürülüyordu. Belgeye göre Başbuğ, dönemin Anavatan lideri Erkan Mumcu'ya özetle şu mesajı iletmişti: “Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk, AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç'tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz.” İlker Başbuğ, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezasına çarptırıldı. Ancak Başbuğ’un cezası yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını göz önünde bulunduran mahkeme heyeti verilen cezayı müebbet hapis cezasına indirdi. zaman.com.tr
İlker Başbuğ'un İlk İşi: 'Sessiz Çığlık'
BALYOZ ve Ergenekon Davası tutuklularının yakınları tarafından her hafta düzenlenen Sessiz Çığlık 76'ıncı buluşmasına, Anayasa Mahmesi'nin kararının ardından dün tahliye edilen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da katıldı. Sessiz Çığlık eylemine İlker Başbuğ'un yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ve gazeteci Ayşenur Arslan'da katıldı.İlker Başbuğ Sessiz Çığlık eyleminde önemli açıklamalarda bulundu. İlker Başbuğ konuşmasına Vardiya Bizde Platformu'nun kadınlarını kutlayarak başlarken, sözlerini şöyle sürdürdü:'Benim dün esaret dönemimden kurtulmam bir başlangıçtı. Bunun devamı mutlaka gelecek bundan emin olun. TSK’ya en büüyk darbe Balyoz Davası vasıtasıyla vuruldu. 323 silah arkadaşım bu dava kapsamında ceza aldı. Ama ümit ediyorum ki onların da özgürlüğü de yakındır.ENGİN ALAN’IN ARAMIZDA OLMAMASI TBMM’NİN AYIBIBu arada özellikle bütün tutuklu milletvekilleri serbest bırakıldı, ancak bugün cezaevlerinde bir vekil kaldı. O da Engin Alan… Onun bugün aramızda olmaması her şeyden evvel bana göre TBMM’nin ayıbıdır. Engin Alan ben Kuleli Askeri Lisesi’nde 15 yaşındayken ortaokuldaydı, 13 yaşındaydı. B eraber çok yerde görev yaptık. Bugün tek vekilin Balyoz kapsamında cezaevinde olması hepimizin ayıbıdır. Hepimizden evvel de TBMM’nin ayıbıdır.BÜTÜN ARKADAŞLARIMIZIN ÖZGÜRLÜĞÜ YAKINBugün bu yağmur altında buraya gelip destek veren herkese candan teşekkür ediyorum. Balyoz Davası’ndaki arkadaşlarımız bütün arkadaşlarımızın özgürlüğü yakındır. Burada hep beraber onları kucaklayacağız.'Odatv.com
TSK, İlk Parti MPT-76 Milli Piyade Tüfeğine Kavuştu
Adını, 'Milli Piyade Tüfeği'nin kısaltması olan MPT ve 7.62 milimetrelik çap ölçüsünden alan 'MPT-76' tüfeklerin 200 adetlik ilk kafilesi, Kara Kuvvetleri birliklerine teslim edildi. Seri üretime geçilmesiyle birlikte, gelecek yıldan itibaren emektar G-3 tüfeklerinin yerini milli tüfek MPT-76 alacak. Tamamen Türk mühendis ve işçileri tarafından tasarlanıp üretilen MPT-76'nın tüm fikri ve sınai mülkiyet hakları Savunma Sanayii Müsteşarlığına ait. MPT-76 için uluslararası patent başvuruları yapıldı. Seri Üretim Dönemi Sözleşmesi'nin 2014 yılı içinde imzalanması ve teslimatların yıl sonundan önce başlaması hedefleniyor.Japonya, Suudi Arabistan, Pakistan, Güney Kore ve Azerbaycan'ın da MPT-76 ile ilgilendiği belirtiliyor.teknokulis