Görüş Bildir

Ahmet Hakan Haberleri

Ahmet Hakan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Ahmet Hakan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Baba Bingöl'den Oğlunun Sözlerine Tepki
Yavuz Bingöl, Ahmet Hakan'a verdiği röportajda 'Tayyip Bey'in annesine küfredildi, o da Berkin'in annesini yuhalattı. Bu çok insani' deyince çok tepki çekti. Tepki gösterenlerden biri de Yavuz Bingöl'ün babası Yılmaz Bingöl. Baba Bingöl, ''Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim'' diyor.İzmir'de yaşayan Yılmaz Bingöl, 'Oğlum adına Berkin'in ailesinden özür dilerim' diyerek başladı söze... Sonra da oğluna tepkisini dile getirdi...Yavuz düşünmeden konuşuyorÜç-dört gündür uyuyamıyoruz. Yavuz'un toplumda büyük antipati uyandıran, gerçek Atatürkçüleri, devrimcileri ve biz Alevi kitlesini üzen bu davranışlarını tasvip etmiyoruz. Yavuz'u benden daha iyi tanıyan olmaz. Büyük oğlum Yavuz düşünmeden konuşuyor. Ancak eleştirilerin linç edilme haline dönüşmesi de beni üzer.Yavruma yazık, psikolojisi bozukYıllardır gelip gitmiyor. Geçinemiyoruz. Ama evladımdır. Yavruma yazık, psikolojisi bozuk. Yavuz toplumun sanatçısıydı. Artık kasetleri kırılıyor. 30 yıllık emeğini 3 günde heba etti. İnsanın en büyük düşmanı kendisi.Yavrum gaf yapıyor(Yavuz Bingöl'ün 'Babam, Alevi olduğumuz anlaşılmasın diye benim ismimi Yavuz, kardeşimin ismini de Oğuz koydu demesi) Bu bir yalandır. Zavallı yavrum gaf yapıyor. Ben harp okulundan ayrılıp, öğretmen okulunun yatılı kısmındaydım ve Yavuz'un doğduğu gece orada bulunamadım. Ağabey İstanbul'daydı. Kamil ismini düşünüyorlar. Doğumu yaptıran doktorun ismi Yavuz'muş. 'Babası Yılmaz ile uyumlu olur' diye bu adı önermiş. Biz geçmişteki olaylara takıntılı insanlar değiliz.Atadan, dededen CHP'liyizBiz atadan, dededen CHP'liyiz. Kılıçdaroğlu'nun adaylığında Yavuz onun için geceli gündüzlü çalıştı. Belki siyasette kendine bir yer edinmeyi istemiş olabilir. Ama bu konuda onun adına konuşmayayım.Yavuz İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, ücretsiz veya düşük ücretler karşılığında CHP'li belediyelerin yanında olmuştur. Şimdi nasıl böyle oldu, anlamıyorum. Yavuz şaşkın. Tezcanlı olmasına, düşünmeden hareket eden yapısına bağlıyorum. Yavuz özünde iyi bir insandır.Keşke ben de Alzheimer olsaydımAnnesi rahatsız (Alzheimer) olduğu için gıyabında konuşmayı doğru bulmuyorum. Keşke ben de Alzheimer olsaydım da bunları görmeseydim.Kardeşi de Yavuz'dan şikayetçiDiğer oğlum Oğuz Almanya'da yaşıyor. Geçen ekimde onun evinde misafir oldum. Oğuz da Yavuz'dan çok şikayetçi. Zannedildi ki biz Yavuz'dan para istiyoruz, o da bize bakmıyor. Hayır. Para gönderse ben kabul etmem. Benim için 'kumar oynuyor' denilmiş. Ben kumar bilmem. Kahvehaneye bile gitmem. Üç-dört yıldır Yavuz ile görüşmüyorduk. Kanser olmama rağmen... Geçen mart ayında Yavuz bana telefon etti. 'Baba yanımda kız arkadaşım var. Sizinle tanışmak istiyor' dedi. 'Kapımız açık' dedim. Geldiler, bir akşam bende kaldıar. Yavuz'un bana maddi yardımı üçer, beşer bin lira olmak üzere toplamda 30 bin lirayı geçmez. Benim askerliğinden itibaren ona harcamalarım, verdiğini karşılar.Yavuz'un dik durmasını isterdimBen bu iktidarın anti demokratik uygulamaları karşısında Yavuz'un dik durmasını isterdim. Solcu olup da sağın nimetlerinden faydalanmak için sağa geçen, yalakalık yapan, mevki makam kapan, milyarları kazanan insanların yolunda yer almamalıdır.'''' Yavuz'un adına özür dilerim''Sözcü Gazetesi'ne konuşan Yılmaz Bingöl, Berkin Elvan'ın ailesinden özür dilediğini belirterek, ''Berkin Elvan, İsmail Korkmaz ve diğerleri... Hepsi evladım. Berkin ve annesine yapılan muameleye karşı dururum. Yavuz'un adına onlardan yüz defa özür diliyorum. Yavuz'un villaları vs. var. Gözü daha başka yerlerde... Yükselmek istiyor. Belki de yönünü siyasette makam mevki edinme rotasına yöneltmiş olabilir. Geçen yaz telefonda Yavuz'a 'Oğlum, Gezi'de insanlara zulmeden, gençleri öldüren, kör eden bir anlayışla nasıl yan yana olursun? Onların yanına nasıl gidersin? Onlarla nasıl türkü söylersin' diye sordum. Bana 'Peki baba ben milletvekili olursam ne yapacaksın? Evlatlıktan ret mi edeceksin' ifadelerini kullandı.CNN Türk
İslam'a Göre Telefon Dinlemenin Hükmü Nedir?
Hayrettin Karaman: İslam ahlakına göre insanların gizledikleri davranışlarını bilmek ve görmek için teşebbüste bulunmak men edilmiştir ama...T24Hürriyet yazarı Ahmet Hakan , İlahiyatçı Profesör Hayrettin Karaman 'ın 2011 yılında Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığı dinlemelerin İslamda'ki hükmüne yönelik sözlerini hatırlattı. Karaman, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP'li milletvekillerinin seks kasetlerinin çıkmasının ardından 'İslam'a göre gizlenen kusur ve günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa devreye zaruret girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar teşhir edilir' ifadelerini kullanmıştı.Ahmet Hakan Karaman'a AKP'ye olan yakınlığınıda göz önünde bulundurarak 'o gün verdiği fetvanın bugün ortaya çıkan ses kayıtları sonrası arkasında duracak mı' sorusunu yöneltti.Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazısının (6 Mart 2014) ilgili kısımları şöyle:İslam'da telefon dinlemenin hükmüİslam’a göre...Birinin özel telefon görüşmeleri dinlenir mi?Dinlenen telefon görüşmeleri teşhir edilebilir mi?İslam’ın bu konudaki kuralını aktarıyorum:-İslam ahlakına göre insanların gizledikleri davranışlarını bilmek ve görmek için teşebbüste bulunmak men edilmiştir.-Ama gizlenen kusur ve günah kamuyu ilgilendiriyor ve bilinmemesi kamuya zarar veriyorsa devreye zaruret girer ve zaruri olarak tespit ve gerektiği kadar teşhir edilir.-Ülkemizde ve dünyada zaman zaman gizlilikler ortaya çıkarılıyor, rezaletler teşhir ediliyor.-Bu teşhirler yukarıda açıklanan kurala uygun ise denecek bir şey yoktur.-Uygun değilse elbette yapılan ayıptır, günahtır.Bu fetvayı ben vermiyorum.Fetvayı veren kişi Prof. Hayrettin Karaman...Hayrettin Karaman kimdir?Başbakan Erdoğan’ın, verdiği fetvalara sonuna kadar güvendiği ünlü fıkıh hocasıdır. Yeni Şafak gazetesinin yazarıdır.Hayrettin Karaman bu fetvayı ne zaman verdi?(Yazının tamamını okumak isteyenler için: “Günah kasetleri ve teşhiri” başlıklı yazı... Yeni Şafak gazetesi... Tarih: 12.05.2011)*Karaman bu fetvayı hangi olay üzerine verdi?Baykal’ın ve MHP’li milletvekillerinin kasetlerinin internete düşmesi üzerine.Baykal’ın ve MHP’li milletvekillerinin bel altı kasetlerinin teşhir edilmesinin caiz olduğunu söyleyen Hayrettin Karaman’a soruyorum:-Verdiğiniz fetvanın bugün de arkasında mısınız?-Verdiğiniz fetvanın bugün de arkasında değilseniz neden değilsiniz?-Verdiğiniz fetvanın arkasındaysanız aynı fetvayı neden bugün de hatırlatmıyorsunuz?-Yoksa size göre İslam, Baykal ve MHP’liler söz konusu olduğunda farklı, Başbakan Erdoğan ve yakınları söz konusu olduğunda farklı bir ilke mi koyuyor?-Eğer olaya böyle yaklaşıyorsanız... Bu yaptığınız “İslam karşıtı propaganda” gibi bir şey olmuyor mu?
Ünlülerin Kadınlar Günü Mesajı
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü Twitter üzerinden kutlayan ünlüler.‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla’ Twitter kullanan birçok ünlü sima günün anlam ve önemine dair paylaşımlarda bulundu. CEM YILMAZ: ‘KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN BEYLER!’ Ünlü komedyen Cem Yılmaz Twitter hesabından ilginç bir şekilde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajını takipçileri ile paylaştı. Yılmaz, ‘Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun Beyler !!! (Nası ironim ?)’ notunu düştü MERYEM UZERLİ: ‘ADAM VE KADIN ARASINDA FARK YOK’ Muhteşem Yüzyıl'dan tükenmişlik sendromu nedeniyle ayrılan ve kısa bir süre önce anne olan Meryem Uzerli, sayfasından bir kadınlar günü mesajı paylaştı. Uzerli sayfasına ‘Dünya Kadınlar Günü... Tamam ama benim için her gün bir insanlık günü zaten. Sonuçta hepimiz ruhlarız ve gökyüzüne gidiyoruz ya da neye inanıyorsan. Burada, orada, her yerde benim için adam ve kadın arasında fark yok. Hepimiz aynıyız zaten. Ama belki bugün bize şunu hatırlatabilir: Bazı yerlerde kadın hakları içindaata demirer, bengü, ahmet hakan, özge ulusaoy, twitter, facebook ha fazla hareket etmemiz lazım. Hele ki bazı ülkelerde... Sevgiler size...' notunu düştü. İBRAHİM TATLISES: ‘KADINSIZ HAYAT ASLA’ Ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Twitter'dan açıklamalar yaptı. Tatlıses, “Bütün annelerin, bacıların, sevgililerin, 'kadınların' bu muhteşem ve anlamlı günlerini yürekten kutluyorum.. Kadınsız hayat asla...!” ifadelerini kullandı. TARKAN: ‘KADINA ŞİDDETE HAYIR!’ Uzun bir zamandan beri Amerika’da yaşayan ünlü popçu Tarkan, Twitter hesabından paylaştığı Facebook uzantılı link ile uzun bir ‘Kadına Şiddete Hayır’ yazısı paylaştı. ATA DEMİRER: ‘NAZIM’IN KADINI’ Ünlü Komedyen Ata Demirer de Nazım Hikmet Ran’ın Kadınlar şiirinin yazılı olduğu bir görsel paylaştı. SILA: ‘KADINLAR GÜNÜ DEMEYELİM DE’ Farklı tarzı ve sesiyle kısa sürede müzik hayatında başarılı çalışmalara imza atan Sıla’nın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajı, ‘Kadınlar günü demeyelim de... Yine kutlayalım. Her gün’ şeklinde oldu. BENGÜ: ‘EŞ, ANNE, ABLA, KARDEŞ’ Şarkıcı Bengü’de ‘Eş, anne, abla, kardeş… Hayatımızın her alanındaki en değerlilerimiz. En başta annem olmak üzere tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun’ diyerek anlamlı bir paylaşımda bulundu. GÜLBEN ERGEN: ‘BİR ÜLKENİN KADINI O ÜLKENİN GERÇEĞİDİR’ 'Kadınlar Günü’ne özel birçok paylaşımda bulunan Gülben Ergen, özellikle şiddet gören kadınlara dikkat çekti.' Ergen’in paylaşımları şöyle; ‘Dayaktan, aşağılanmaya, istismardan tecavüze, ensesten tacize her türlü ağır saldırının altında sessizliğe gömülen kadınlarımız var bizim...’ ‘Bir ülkenin kadını o ülkenin gerçeğidir...Ağlayan,ezilen,şiddet gören,baskı ve acı ile yaşayan kadınlarımız var bizim...’ ‘Hayatın tüm yükünü narin omuzlarında taşıyan,ailesinin ve toplumun ağır işçisi kadınlarımız...’ ‘Seçme ve seçime hakkını 76 yıl önce kavuşan kadınlarımız yaşamın her alanında bir vitrin malzemesi değildir...’ Twitter’daki paylaşımları ile dikkat çeken gazeteci Ahmet Hakan da ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun’ tweetini paylaştı. Ünlü Manken Özge Ulusoy da ‘Dünya kadınlar günü kutlu olsun… Tüm canlıların eşit ve mutlu yaşaması dileğiyle’ paylaşımında bulundu.trthaber.com
Ahmet Hakan: "Artık Tarafım"
Sunduğu Tarafsız Bölge programında yıllar önce Ergenekoncu diye tutuklananlara karşı olan tutumların şimdi farklı yönde olduğunu söyledi. Gergin bir konuşma yaparak Ahmet Hakan, artık tarafsız olmadığını ifade etti.Ahmet Hakan geçtiğimiz programlarında Tarafsız Bölge'sinin 'tarafsızlığını bozacağına dair sinyaller vermişti. Ergenekon davasına ilişkin gelişmelerin ardından gemileri yaktı. 'Ergenekon çöktü mü?' sorusununa cevap arandığı son programında gergin bir konuşma yapan Hakan, 'Bizi seyreden seyircilerimiz bunu merak ediyorlar. Ülkemizde bir atmosfer oldu. 2007-2008 yıllarında Ergenekon diye bir örgüt var. Bunlar acayip işler yapıyorlar. Malatya'da misyoner kesiyorlar, Danıştay'da cinayet işliyorlar, Ümraniye'de bombalar. Hepimiz dehşete düştük. Onların yakınlarına yaklaşmak istemiyoruz ki bizi de Ergenekoncu diye tutuklarlar diye. Bu olmadı mı?' dedi. Ahmet Hakan devamında kendisinden dem vurarak sözlerini bir adım öteye taşıdı. 'Şimdi tamam güzel. Ben ne beklerim vatandaş olarak. Ya kardeşim bu adamlarla ilgili verilen bu tahliye kararına güçlü bir itiraz bekliyoruz. Nerede. Hani bu mesela hükümet yanlısı yazarlar.. Bunlar tutuklandığı zaman hava estirenler.. Hatta bunların tutuklanmasından yola çıkarak hepimize siz de tutuklanacaksınız diye parmak sallayanlar nerede o şebelekler? Nerede onlar ya? Ben artık dayanamıyorum. Ben bu stüdyoda çok tarafsız programlar yaptım. Her tarafı dinlemeye çalıştım. Gelinen bu noktada ben hala tarafsızım diyemiyorum.' şeklinde konuştu.ensonhaber.com
Ey Güler, Ey Bağış, Ey Çağlayan...
'Bu işten sıyıramazsınız. Konuşmak zorundasınız. Cevaplamak zorundasınız. Açıklamak zorundasınız.' diyen Hürriyet'ten Ahmet Hakan, Güler, Bağış ve Çağlayan'a sorular yöneltti.İşte, Ahmet Hakan'ın o analiziEy Güler, Ey Bağış, Ey ÇağlayanEY Muammer Güler...Ey Egemen Bağış...Ey Zafer Çağlayan...Başbakan Erdoğan’ın yüksek sesli nutuklarının arkasına saklanarak...“AK Parti yüzde 50 alacak, biz de aklanacağız” diye umarak...Susarak, geçiştirerek, topa girmeyerek...Hükümet/Cemaat savaşının hükümetin galibiyetiyle sonuçlanmasını bekleyerek...AK Parti mitinglerindeki kalabalıklara yaslanarak...Yargının hükümetin eline geçmesinden yararlanarak...Hakkınızdaki iddialarla ilgili kamuoyuna hiçbir açıklama yapmayarak...Bu işten sıyıramazsınız.Şeffaflık esassa...Hesap verilebilirlik geçerliyse...Denetime açıklık söz konusuysa...Konuşmak zorundasınız. Cevaplamak zorundasınız. Açıklamak zorundasınız.“Belki buradan başlayabilirler” diyerek...Her biriniz için ayrı ayrı sorular hazırladım.BuyurunuzZAFER ÇAĞLAYAN’A Yedi yüz bin liralık saati hediye olarak aldın mı, almadın mı?Aldıysan bu kadar pahalı bir hediyeyi neye karşılık aldın, almadıysan nedençıkıp da “Almadım” diye ortalığı inletmiyorsun?Reza’nın uçağıyla umreye gittin mi, gitmedin mi?Reza’yı nereden tanıyorsun?29 yaşındaki bu adamdan sana para geldi mi, geldiyse kaç para geldi?Sütten çıkmış ak kaşıksan neden istifa ettin?Fezlekende yazılıp çizilenler hakkında ne diyorsun?Neden “Beni Yüce Divan’da yargılayın da aklanayım” diye meydan okumuyorsun?MUAMMER GÜLER’E Oğlunun kaç evi var?Nasıl oluyor da oğlun trilyona “birkaç kuruş para” diyebiliyor?Oğlun bu kadar parayı hangi yolla kazandı?Reza ile senin ne türden bir işin var?Reza’ya “Sana bir şey yapamazlar, yaparlarsa önüne yatarım” dedin mi, demedin mi?Hiçbir suçun yoksa neden istifa ettin?Neden hakkındaki iddiaların doğru olup olmadığının ortaya çıkmasını sağlamak adına“Yüce Divan’da yargılanmak istiyorum” diye meydan okumuyorsun?Fezlekende yazılıp çizilenler konusunda diyeceğin bir şey yok mu?EGEMEN BAĞIŞ’A Reza elinde para dolu olan bir çantayla senin ofisine geliyor,görüntülerle sabit. Bu iddiayla ilgili olarak neden bir şey demiyorsun?Neden bu korkunç iddiayla hesaplaşmıyorsun?Reza’yı nereden tanıyorsun?Aranızda ne türden bir ilişki var?Reza’nın bir tür “bahşiş dağıtan” olduğu konusunda ne düşünüyorsun?Neden “Ben rüşvet almadım, şerefliyseniz bu iddianızı ispatlarsınız” diyerek Yüce Divan’a gitmek istediğini söylemiyorsun?Neden bakanlıktan istifa ettin?Fezlekeni okudun mu, ne var fezlekende?AB’nin öne sürdüğü “AB fonlarında usulsüzlük yapıldı” iddiasıyla ilgili olarak ne diyorsun?
Sarıgül'den Çarpıcı Gülen Cemaati Açıklaması
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, CNNTÜRK'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programında soruları yanıtladı. CNN TÜRK'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge programına konuk olan CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Gülen cemaatine haksızlık ve büyük zulüm yapıldığını söyledi. Sarıgül, seçimi kazanırsa belediyede çalışan başörtülü insanları işten atmayacağını çünkü Şişli Belediyesi'nde de başörtülülerin çalıştığını söyledi. Mustafa Sarıgül'ün konuşmalarından satırbaşları... CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, Kadir Topbaş'ın kendisine 'o şahıs' diye hitap ettiğini söyledi. Sarıgül, Topbaş'a Kadir abi diye hitap ettiğini ve ondan da en azından sayın Sarıgül demesini beklediğini ifade etti. Mustafa Sarıgül, 5 yılda 200 kilometre metro yapmazsam bir daha ki dönem aday olmayacağını söyledi. Kadir Topbaş ve Ak Parti'nin 20 yıllık süreçte sadece 64 kilometre metro yaptığını dile getiren Sarıgül, Çin ve Hindistan'ın yaptığı metro örnekleriyle adeta gönderme yaptı. Kadir Topbaş, Mustafa Sarıgül'ün iddialarına Çin ve Hindistan'da metro yapımına devlet desteğinin olduğunu ama İstanbul'da yaptığımız metroyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yaptıklarını söyleyerek cevap vermişti. Bizim kampanyamız, birçok ilklere ve öykülere sahip olmakla birlikte ötekisi olmayan bir anlayışta devam etmektedir. Ben sadece bana oy verenlerin başkanı olmayacağım; bana oy vermeyen yurttaşlarımın da başkanı olacağım. Ben yüzde 50'nin değil yüzde 100'ün başkanı olacağım. Türkiye'yi yöneten iktidar, 'bana oy verenler benim; vermeyenler ne yaparsa yapsın' diyor. Taksim'de bireysel olarak gezebilirsiniz ama toplu olarak ne yaparsaniz yapın yasak. Haksızlıklara karşı, yurttaşlarımın bana verdiği destek ile elbette öfkelenirim. Bana yumurta atan AKP'li gencin evine, 30 Mart Büyük Zafer'imiz sonrasında gideceğim ve onu gözlerinden öpeceğim. AKP'nin, seçim sürecinde, bizim koordinasyon merkezlerimize ve astığımız bayraklara yönelik yaptığı saldırılar karşısında vakur duruyoruz. Başbakan'ın ortaya attığı iddialar, Baykal'ın 2005 CHP kurultayında bana karşı siyasi olarak hazırlattığı dosyalardan ibarettir. Şu dakika itibarı ile benim hakkımda açılmış en ufak bir dava dosyası dahi yoktur. Biz seçim kampanyası sürecinde Kadir Topbaş ile çok fazla karşılaşamıyoruz; karşımıza her yerden Başbakan çıkıyor. Ben Berkin'in de Ecesu'nun da hesabını soracağım. Gülen Cemaati'ne yapılanları doğru bulmuyorum, dershanelerin kapatılmasına da karşıyım. Sosyal yardımları, mahalle muhtarlarımız eli ile hiçbir ayrım yapmadan dağıtacağız. Bir şehrin planlı büyümesi gerekmektedir; plansız büyüyen şehir, trafik sorunu yaşamaya mahkumdur. Trafik sorunu ile ilgili öncelikli olarak yapılması gereken, toplu taşıma sistemini çok daha iyi bir seviyeye getirmektir. 5 yılda, 200km metro yapmadığım takdirde bir dahaki döneme asla aday olmayacağım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesinin 10 milyar dolarlık kısmını trafik sorununun çözümüne ayıracağım. İstanbul'da bütün yükleme, boşaltma ve temizleme işleri gece 12 ile 4 arasında yapılacaktır. İstanbul'da toplu taşıma araçları 7/24 çalışacaktır. Sn. Kadir Topbaş, Hadımköy'deki askeri araziyi alıp Kiptaş -Konutları yapıyorsun da aklına hiç kent parkı yapmak gelmiyor mu? İstanbul'da kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı ne yazık ki sadece 2 metrekare'dir. Vatan
Bir Taşla İki Kuş Vuracaklardı
Geçtiğimiz ay yaklaşık beş yüz bin kişi, Fenerbahçe ve herkes için adalet istemiyle büyük bir yürüyüş düzenledi. Başkan Aziz Yıldırım’da, bu yürüyüşten bir kaç gün önce Ahmet Hakan'ın yönettiği bir televizyon programında, adil yargılanma hakkı istediğini haykırdı. Yürüyüşte ve televizyon programında tek bir talep öne çıktı: Adalet. Ne yazık ki son beş altı yıldır ülkemizde adalet, iktidar ve Fethullah Gülen Cemaati tarafından elbirliği ile yok edilmiştir. HSYK başkan vekili İbrahim Okur'a göre, yargıya güven %27 seviyesine düşmüştür. Neredeyse herkesin şikâyetçi olduğu yargı, bu yetmezmiş gibi son günlerde ülkeyi büyük bir kaosa sürükleyen bir canavara dönüşmüştür. Yargıç bağımsızlığı, yargıç sorumsuzluğuna, yargıç tarafsızlığı ise, bir masala dönüşmüştür.AZİZ YILDIRIM BAŞARABİLİR Mİ?Geçtiğimiz ay yapılan Fenerbahçe ve herkes için adalet yürüyüşü, Aziz Yıldırım’ın sadece bir kulüp başkanı olmadığını, O'nun aynı zamanda bir halk kahramanı olduğunu göstermiştir. Bugüne kadar hiçbir siyaset adamı, beş yüz bin kişiyi tek bir amaç uğruna etrafında toplamayı başaramamıştır. Aziz Yıldırım'ın adalet isteyen haykırışı karşılık bulmuş ve beş yüz bin kişi tarafından aynı kararlılıkla dile getirilmiştir. Beş yüz bin kişinin bu adalet istemlerinin sadece Aziz Yıldırım ile sınırlı olduğuna inanmıyorum. Cumhuriyet tarihimizin en karanlık döneminde, hukuksuzluğa uğramış tüm mazlumların sesi olmuştur. Ben Aziz Yıldırım'ın adalet talebinin duyulacağına ve mutlaka karşılık bulacağına inanıyorum. Herkes şunu unutmamalıdır; adaletin sadece gözleri bağlıdır, ama kulakları çok keskindir. Aziz Yıldırım kesinlikle başaracaktır.MEMLEKETİN GENEL DURUMUÜlkemizde son beş altı yılda yaşanan olayları incelediğimizde, çocuklarımıza umuttan çok utanç dolu bir gelecek bırakacağımız açıkça görülmektedir. Bu utanç sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana karşı karşıya olduğu en büyük tehlikeler yaşanmıştır. Devlet kurumları, adına paralel yapı denilen Cemaatin işgali altına girmiştir. Bu işgal öylesine bir hal almıştı ki, ülkenin Başbakanı yeni bir Kurtuluş Savaşı'ndan bahsetmektedir. Ülkemizi parçalanmanın, uşaklığın eşiğine getirmiş olan Cumhuriyet düşmanlarının iflah olmaz kin ve nefretleri göz önüne alındığında da, bu sürecin bir süre daha devam edeceği anlaşılmaktadır.Bugüne kadar milli ordu, yargı, üniversiteler gibi Türkiye'nin temel taşları olan kurumları hedef alan Cumhuriyet düşmanları, son zamanlarda ise, Türkiye Cumhuriyeti tarihi kadar eski olan spor kulüplerimize arsızca saldırmaktadırlar.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın çok sayın özel görevli savcılarınca, başta Fenerbahçe ve Beşiktaş olmak üzere birçok güzide spor kulübümüz hakkında başlattıkları sözde şike soruşturması, Cumhuriyetimize ve onun değerlerine yapılan yeni bir saldırıdır. Kurtuluş Savaşı'nda mücadele eden bir kültürün temsilcileri olan Fenerbahçe ve Beşiktaş camiasına karşı yürütülen bu soruşturma, bir linç kampanyasına dönüştürülmüştür.Böylece, Cumhuriyetimizin en güzide mirasları olan kulüplerimiz üzerinden, yeni bir saldırının ve bölme operasyonunun daha fitili ateşlenmiştir.Yeni başlatılan bu saldırı ile özellikle Fenerbahçe kulübü başkanı sayın Aziz Yıldırım hakkında yürütülen yok etme soruşturması da paralel götürülerek bir taşla iki kuş vurulması hedeflenmiştir. Aslında başkaca kuşların vurulması da hedeflenmekte olup onları daha sonra açıklamak üzere bir kenara bırakıp kuruluş tüzüğünde vatana ve orduya hizmet etmek yazan Fenerbahçe'ye ve sayın Aziz Yıldırım'a yapılanların amacını açıklamaya çalışalım.Basın yayın kuruluşlarında şike soruşturması olarak yer alan bu soruşturmanın en önemli nedenlerinden birincisi biat ettirmektir. Bu yapılanlar, toplumda hala hükümet ve Gülen Cemaati gibi etkin güçlere boyun eğmeyen kurumları diz çöktürme ve ele geçirme operasyonudur. Hepimizin malumu olduğu üzere, medya organlarının neredeyse tamamı kontrol altına alınmış, hatta bir telefon ile yayın akışları değiştirtebilir hale gelmiştir. TÜBİTAK, Adli Tıp, YÖK, TSK, Emniyet ve HSYK operasyonları ile tüm bağımsız kamu kurumları teslim alınmış, adeta hükümetin ve Fethullah Gülen Cemaatinin arka bahçesi haline getirilmişlerdir.Ergenekon, Balyoz, Casusluk adı altında başlatılan cadı avı ile tüm muhalif güçleri yok etme ya da dönüştürme süreci zirve yapmıştır. Bu soruşturmalar bahanesiyle başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Cumhuriyetin tüm yılmaz savunucuları hakkında linç ve yok etme operasyonları başlatılmış, yüzlerce komutan, bilim insanı, gazeteci, siyaset adamı asılsız suçlamalarla hapse atılmışlardır. Bugün çeşitli baskılar ile TSK'nın en üst kademesi asli görevleri olan vatan savunmasını yapamaz, gazeteciler, bilim insanları ve siyaset adamları özgürce düşüncelerini dile getiremez hale getirilmişlerdir. Sıranın spor kulüplerine ve özellikle Fenerbahçe'ye gelmesinin nedeni ise, toplumun en özgür, en kontrol edilemez potansiyel gücü olan futbol kulüplerini ele geçirmenin dayanılmaz hafifliğidir. Bir rivayete göre, Fethullah Gülen stadyumdan çıkan coşkulu Fenerbahçe taraftarlarını görünce 'Bir gün bizde bu taraftarlar gibi aynı amaç etrafında birlik olabilirsek o zaman bu memleketi ele geçirebiliriz.' dediği söylenmektedir. Görünen o ki, Gülen onlar gibi olmayı amaçladığı kulüp taraftarlarını kendisine rakip görerek, yargıdaki uzantıları vasıtasıyla yok etme mücadelesine başlamıştır. Özellikle de Fenerbahçe'yi hedef tahtasına koyarak, en büyüğü deviren bize neler yapmaz dedirtmeyi amaçlamıştır. Böylece Aziz Yıldırım'ı bile tutukladılar bize neler yapmazlar korkusu tüm spor camiası mensuplarının yüreklerine ekilmiştir. Bundan sonrası kolaydır. Türk toplumunun günlük hayatının en önemli varlıkları olan spor kulüpleri de ele geçirilerek, büyük taraftar kitlelerini kontrol etmek, onları yönlendirmek daha da kolay olacaktır. Kendi yandaşları da bu güzide kulüplerimiz sayesinde hak etmedikleri toplumsal prestij ve etkinlik sağlayacaklardır.Fenerbahçe başkanı Azizi Yıldırım, bilindiği üzere Türkiye'nin en büyük işadamlarından birisi olup, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nde başta NATO ihaleleri olmak üzere TACAN, TAFİCS gibi stratejik önemi büyük askeri projeleri gerçekleştirmiş bir kişidir. Netice olarak, gerek NATO; gerekse TSK’nın en önemli müteahhitlerinden birisi olup milyar dolarlık projelerde yer almaktadır. Bu alanlarda etkin olarak iş yapabilmek dışarıdan görüldüğü kadar kolay değildir. Benimde param var, bende teklif veririm, işi alırım, diyerek bu alanda iş yapamazsınız. Öncelikle uluslararası firmalar ile yıllardır yürütülen işbirliğinin oluşturduğu tecrübe, bilgi birikimi, süreklilik, ortak akıl ve güven ortamının bir anda yaratılması mümkün değildir. Ayrıca silah sanayi her parası olanın at koşturabildiği serbest bir alan olmayıp, belirli oyuncular ile sürdürülen bir mücadele ortamıdır. İşte bu nedenle, bu ortamın Türkiye bağlamında önemli oyuncularından birisi olan Aziz Yıldırım'ın ekarte edilmesi çok önemlidir. Aziz Yıldırım'ın yerine hükümete ya da cemaate yakın yandaş bir oyuncunu sürülmesi, şike operasyonu aldatmacasının ikinci ve en kazançlı ayağı olup, atılan taşın vurmayı amaçladığı ikinci kuştur.AZİZ YILDIRIM’A İLK KUMPASAslına bakarsanız 03 Temmuz 2011 tarihindeki şike operasyonu Aziz Yıldırm'a yapılan ilk komplo değildir. Aziz Yıldırım ile ilgili ilk yok etme operasyonu yaklaşık altı yıl kadar önce 2008 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Askeri Savcılığı'nca uygulamaya konulmuştur. KKK Askeri Savcılığı kendisine yapılan bir ihbarı(!) değerlendirerek emekli bir binbaşının iş yerinde ve evinde aramalar yapmıştır. Bu aramalarda emekli binbaşı ile Aziz Yıldırım arasında yapılmış bulunan yasal danışmanlık sözleşmesi adeta suç unsuru sayılarak Aziz Yıldırım şüpheli yapılmış ve telefonları aylarca dinlenmiştir. Ancak, bu aramalarda Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait altı adet belgenin de ele geçirilmiş olması nedeniyle benim sorumluluğumda Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca da ikinci bir soruşturma başlatılmıştır. Hatta Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı olarak biz soruşturmayı daha da derinleştirmiş ve muvazzaf bir hava albayının evinde yaptığımız aramada binlerce sayfa askeri doküman ele geçirmiş, birçok tutuklama yapmıştık. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak yürüttüğüm soruşturmayı derinleştirdikçe, Aziz Yıldırım'ın yaptığı danışmalık sözleşmesinin tamamen yasal olduğu ve ihaleye fesat karıştırmak ile bir ilgisi olmadığı kanaatine vardım. Buna karşın, KKK Askeri Savcılığı'nın, yasal bir danışmanlık sözleşmesini suç unsuru sayıp Aziz Yıldırım'ı şüpheli yapması, aylarca dinlemesi ve soruşturmanın başka mecralara çekilmeye çalışması Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı olarak beni son derce rahatsız etmişti. Bu nedenle Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı olarak, soruşturmanın çok başlılıktan kurtarılması ve usul ekonomisi gerekçelerini ileriye sürerek KKK Askeri Savcılığı'nca yürütülmekte olan soruşturmanın da Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı’nda birleştirilmesini talep ettim ve KKK’lığı Askeri Savcılığı'nda ki dosyanın da yetkisizlik ile bize gönderilmesini sağladım. Hava Kuvvetleri Askeri Savcılığı'nın bu hareketi o günlerde Türkiye gündeminin en önemli ihalelerinden birisi olan Sikorsky helikopter ihalesinin en güçlü taraflarından birisi olan Aziz Yıldırım'ın dahil olduğu grubu devre dışı bırakma çabalarının önünü kesmiştir. Eğer soruşturmaya KKK’lığı Askeri Savcılığı'nca yürütülmeye devam edilseydi, Aziz Yıldırım ihale sürecine gayri yasal yollar kullanarak müdahale ediyor diyerek Kamu İhale Kurumu'na şikayet edilecek ve altı ay ile iki yıl arasında bir süre ihalelerden yasaklı kılınacaktı. Ardından da hakkında ihaleye fesat karıştırmak suçlaması ile açılacak dava sonucu cezalandırılarak Fenerbahçe başkanlığından uzaklaştırılacaktı. Böylece hem Sikorsky ihalesinden, hem de bundan sonra girebileceği milyon dolarlık diğer muhtemel ihaleler için devre dışı bırakılacak, hem de Fenerbahçe Kulübü’nün gelmiş geçmiş en güçlü ve muhalif başkanının mahkum edilmesi sonucu meydana gelen kaostan yararlanılarak ele geçirilecekti. Fakat Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak bu kanunsuz durumu görüp soruşturmayı KKK Askeri Savcılığı'nın elinden almamız o zamanlarda bu oyunu kurgulayanların planlarını bozmuş ve Aziz Yıldırım'ın yaklaşık altı yıl önce bugün başına gelenlerin meydana gelmesine engel olunmuştur.Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısı olarak benim bu müdahalem sonucu, Sikorsky ihalesi hakim güçlerin istemleri dışında ve Aziz Yıldırım devre dışı bırakılamadan yasal prosedür içerisinde sonuçlandırılmıştır. Daha da önemlisi Aziz Yıldırım'a karşı malum güçler tarafından uygulamaya konulan ilk komplo engellenmiştir. Sayın Aziz Yıldırım'a karşı tertiplenen bu komplonun en yakın tanıklarından biriside.,bugün halen Aziz Yıldırım'ın avukatlığını bana göre başarı ile sürdüren Abdullah Kaya'dır.AZİZ YILDIRIM’A İLK KOMPLOYA ENGEL OLMANIN BEDELİFethullah Gülen, Cemaatin Fenerbahçe’yi ele geçirme Aziz Yıldırım'ı yok etme komplosuna engel olan Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı'ndan intikamı gerçekten korkunç olmuştur. Ben Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, adeta ironi yaparcasına Aziz Yıldırım’a yağma yapmak suçundan, Cemaat’in yandaş hakimleri tarafından tutuklanarak yaklaşık iki yıl ceza evine kapatıldım. Bana öylesine kızgındılar ki kendisine yağma yapıldığı iddia edilen sayın Yıldırım'ı ben tutuklandıktan tam sekiz ay sonra ilk olarak ifadeye çağırıp size yağma yapıldı mı diye sordular. Yağma iddialarını, Aziz Yıldırım hem savcılık hem de on üç ay sonra çıktığım mahkeme huzurunda yalanlamasına ve bu olayı ilk olarak medyadan duyduğunu beyan etmesine karşın, adeta sana yağma yapılıyor ama senin haberin yok diyerek, mağduru olduğu iddia edilen Aziz Yıldırım’ın beyanlarına itibar edilmemiş ve aleyhime olabilecek tek bir somut ve hukuki delil olmamasına rağmen dolandırıcılık gibi aşağılık suçlamalar ile 9,5 yıl hapis cezası ile cezalandırıldım. Tam olarak, yirmi bir ay tutuklu kaldığım Aziz Yıldırım'a yağma yapmak suçundan ise, beraat ettim.Belki merak etmişsinizdir, benim tutuklanmam üzerine Aziz Yıldırım hakkında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın 2009/52.Esas numarası ile kayıtlı olan bu soruşturma dosyası ne oldu. Benim yerime atanan askeri savcı tarafından soruşturma dosyası hakkında görevsizlik kararı verilerek, fakat Aziz Yıldırım sanık yapılarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmiştir. Aziz Yıldırım’a yüklenen ihaleye fesat karıştırmak suçuna delil olarak gösterilen tüm belgeler Savunma Sanayi Müsteşarlığı resmi sitesinden elde edilebilen ve silah dergilerinde yer alan bilgileri olup, hiç bir gizlilik içermemektedir. Buna rağmen, benim yerime atanan askeri savcı tarafından askeri sır gibi gösterilmiştir. Gerçi bu savcı arkadaşımız, kamuoyunu uzun süre basında meşgul eden ve sert tartışmalara neden olan İHA (İnsansız Hava Aracı) görüntüleri ile ilgili olarak Zaman gazetesine röportaj vererek, son günlerin ünlü savcıları ile nasıl bir paralellik sağladığını açık olarak ortaya koymuştur. Son söz olarak şunu diyorum, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yöneltilen bu acımasız saldırılara karşı dimdik ayakta duran insanlara sahip çıkın. Aziz Yıldırım bu süreçte en dik duran kişidir. Sadece Fenerbahçelilere değil ülkesini seven herkese sesleniyorum başka Aziz Yıldırım yok.Dr. Ahmet Zeki ÜçokBeşiktaş taraftarıOdatv.com
Twitter'da Çılgın Atan 20 Hesabın İlk Tweetleri
Twitter'ın 6. yaşına özel olarak yayınladığı Discover hizmeti ile ilk attığınız tweetlere ulaşabiliyorsunuz. Burada da sizin için yirmi güzel hesabı derledim. Tweetlerin gözükmemesi ihtimaline karşı ekran görüntüsü ile yüklenmiş olup, başlığa tıklamanız durumunda orijinal tweete gidebilirsiniz....Sizin için önemli olduğunu düşündüğünüz hesapları yorumda paylaşabilirsiniz...