Görüş Bildir

Demokratik Sol Parti Haberleri

Demokratik Sol Parti ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Demokratik Sol Parti ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Başbakan'dan Bahçeli'ye: 'İspatlamazsan Alçaksın, Adisin'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin haftalık grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan konuşmasında Bahçeli'nin 'Pınarhisar'ı mumla arayacak' sözlerine cevap verirken Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi.İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:AVRUPA ZİYARETLERİBildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Avusturya ve Fransa’daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan çalışan hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi sizlere selamları var, bunu iletmek istiyorum. Perşembe günü Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gittik, ayağımızın tozuyla kardeşlerimizle bir araya geldik. Avrupalı Türk Demokrat Birliği’nin 10’ncu kuruluş yıl dönümü kapsamında düzenlediği toplantı 10 bin kişinin katıldığı bir salonda yapıldı. Daha büyük bir salon talebi vardı, ancak çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı.Avusturya’daki vatandaşlarımız akın akın geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku çok büyük bir heyecan söz konusuydu. Ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı sonuna kadar dışarda izlediler, beklediler, salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarda da açık hava mitingi yaptık.Gerçekten Türkiye’yi aratmayan, mitingleri aratmayan, heyecanın coşkunun muhabbetin zirve yaptığı anları Avusturya’daki kardeşlerim bizlere yaşattılar. Ertesi gün kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanı’nı kabul ettik. Ardından Paris’e geçtik. Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Holland ile başbaşa görüşmemiz oldu.Bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa’nın, aynı zamanda Türkiye’de 1200’ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla kahvaltı yaptık. Paris’teki bu resmi temaslar esnasındaki yaptığımız bu görüşme, Türkiye’deki yatırımların geleceğine yönelik de bir yeni değerlendirme fırsatı verdi. arzuları talepleri nelerdir, bunları dinlemek suretiyle de bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik de yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik.Lyon kentine geçtik. Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük kenti. Bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye başkanı, aynı zamanda senatör. Lyon’da da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin düzenlediği vatandaş buluşmasına katıldık. 20 bin vatandaşımızla buluştuk, hasret giderdik. Üç vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini Köln, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Lyon olmuş oldu. orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin yüksek olduğunu bizzat müşahede ettim. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık, bulundukları ülkede oy verme hakkı, Türkiye ile ilgili irtibatlarını daha da güçlendirdi. Vatandaşlarımız ilk kez olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Tüm genel seçim ve halk oylamalarında Türkiye’ye gelmelerine gerek kalmaksızın demokratik tercihlerini yapabilecekler. Oy kullanma tarihleri tabi ki buradan farklı olacak, bazı ülkelerde 4 bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek.Yurt dışında ilk tur 31 Temmuz 3 Ağustos, seçimler ikinci tura kalırsa 17 ila 20 Ağustos tarihi arasında olacak. Büyükelçiliklerimiz seçimlerinin sağlıklı şekilde yapılmasını, katılımın yüksek olmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyorlar.Cumartesi akşamı Fransa’dan döndük. Pazar günü çalışmalarımıza devam ettik. İlk olarak Ak Parti İstanbul İl Teşkilatımızın danışma meclisi toplantısına katıldık. Ardından milli irade platformunun düzenlediği STK buluşmasına iştirak ettik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak’ta yapmış, gerçekten istifade etmiştik.'BİZE OY VERENLER - VERMEYENLER DİYE AYIRMADIK'Sevgili peygamberimizin “ümmetimizin ihtilafı rahmettir” diye buyurdu biliyorsunuz. İhtilaftan kasıt çatışma değildi. İstikamet belliyken, menzil belliyken, helal haram çizgileri belliyken, farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak hazreti peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan nevi şahsına münhasırdır. Fikirler beceriler farklı olabilir. Mezhepler meşrepler tutulan yollar farklı olabilir. Bu farklılıklar çatışmanın değil, renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir.Biz mezheplere meşreplere kültürlere karşı eşit mesafede olduk. Kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi grubu bize oy verenler vermeyenler diye asla ayırmadık. Asla ve asla seçim sonuçlarını önümüze almadık. Kimin nereye oy verdiğini kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir.'YAŞAM TARZLARI BİZİM İÇİN ZENGİNLİK ALAMETİDİR'Bunun dışındaki her özellik, mezhep meşrep yaşam tarzları bizim için zenginlik alametidir. Türkiye’deki dini yapılanmalara cemaatlere aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, yöntemlerimizi tasvip etsinler etmesinler, özgürce fikirlerini ifade edecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesi içinde olduk. On yıllar boyunca, örgütlenmenin, örgütlerin, dernek ve vakıfların üzerinde çok ciddi baskılar oldu, zulümler yapıldı. Farklı düşünen herkes ve her grup on yıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük zulümlere sahne oldu.'BU KURBAN SENİNDİR, DERİSİ DE SENİNDİR'Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi, sana ne ya. Sen buna nasıl müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya vereceksin dediler. Bunların hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir. Nereye istersen oraya verirsin. Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin, önündeki engelleri tek tek kaldırdık kaldırıyoruz.Azınlıklara ait gayrimenkuller el konulmuştu. Şimdi bu vakıflara tek tek biz iade ettik. Gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette.Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Toplumu korkuttukları gibi Türkiye bölünmedi. Azınlık vakıflarıyla ibadethaneleriyle ilgili bu adım, muhalefet partileri tarafından adeta sürekli sömürüldü. Bu Türkiye’nin sonu olur dediler, oldu mu? Hayır. Başörtüsünü yasaklayanlar, başörtüsünün Türkiye’yi böleceğini ifade ediyorlardı. Türkiye bölündü mü? Parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Dinlerle kültürlerle inançlarla ilgili yaptığımız her reformun öncesinde, başta CHP ve MHP olmak üzere, muhalefet karanlık tablolar çizdiler. Şu dilde tv açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? hiçbir dedikleri çıkmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP’nin onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki on yıllar boyunca gereksiz yere zulmettikleri ortaya çıktı.'CHP VE MHP VARLIK ZEMİNİNİ KAYBEDİYOR'Korkuları kendileri ürettiler. Korkularla milleti tehdit ettiler. Millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP ve MHP’nin hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP bölünme parçalanma korkusuyla işi idare etti. Varlık zeminini kaybediyor. MHP terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti. Şimdi bu korku ortadan kalkınca, o da varlık zeminini kaybediyor.Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz Bahçeli’nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16 – 17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben MHP’li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP’yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu filan falan.'İSPAT EDEMEZSEN ALÇAKSIN ADİSİN'Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın adisin.Üç buçuk yıl başbakan yardımcılığı yaptık. Takımın yargılandı. Niye kaçıp gittin iktidardan? Sakarya düzce depremlerinin altında kalan sensin sen. Oraları ayağa kaldıramadınız. Kaçıp gittiniz. Biz geldik ayağa kaldırdık. Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şu anda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işi yaptı. CHP’nin yavrusu DSP ile beraberdiniz. Görev zararı adı altında, bu ülkede sıkıntılarının en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat Bankasını, Halkbank’ı batırdınız. Biz Halkbank’a şahsiyetini kazandırdık, kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken, öbür tarafta aynı şekilde ziraat bankası yüzde 59’la kredi verirken. Biz bunları adeta sıfırladık, 0-5 aralığına indirdik. Bu halka zulmeden siz oldunuz.AYAKKABI KUTUSUNA MİLYARLARLA NE AVRO NE DOLAR SIĞMAZİkide bir ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara sesleniyorum. Milyarlarla ne avro ne dolar sığmaz. O ancak sizin kasalarınıza sığar. Siz önce bunu ortaya koyun. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada, o yüzden kaçıp gittiniz. Ben davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına köksüz diyecek kadar kökten binasip olan kişi bunun hesabını verecektir. Despot diyen bir adam bunun hesabını verecektir.“CEMAAT MASKESİ ALTINDA İHANET ŞEBEKESİ İNŞA EDİLDİ”Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Milletimizin değerlerinin şefkatinin merhametinin yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaçla kullanıldığı acı bir şekilde ortaya çıktı. 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında ince ince sinsi şekilde bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Öyle bir notaya geldi ki, benden olmayanın söz hakkı yaşam hakkı yoktur demeye başladı. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Tatmin edilemez bir hırsla, kendileri gibi her grubu son derece iğrenç metodlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkes, yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, iftira atarak saf dışı bırakma gayreti içine girdiler.“BUNLARIN BİZİM DÖNEMİMİZDE BÜYÜDÜKLERİ GELİŞTİKLERİ İDDİASI ASILSIZ BİR İDDİADIR”Öyle bir noktaya öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki, Türkiye’nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. Orada maskeleri düştü. Gerçek yüzleri ortaya çıktı. Dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak olmadığı, dertlerinin iktidar olduğu güç olduğu orada ortaya çıktı. Başta emniyet ve yargıya yerleştirdikleri maşaları dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı göründüler. Ama başka işlerin içine girdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri geliştikleri iddiası asılsız bir iddiadır. 12 Eylül darbesine bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz 28 Şubat’ta görürsünüz. Uluslararası bazı çevrelerden özellikle de istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Her işlerinde tedbir adı altında 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar.“BÖCEK’TE BİZ İKİ YIL BEKLEMEDİK ONLAR ENGELLEDİ”Nasıl hukuk cinayetlerini işlediklerini geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet mağdurlar biliyorlardı fakat ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizim de milletimin de gerçeklerden haberdar olmamız engelleniyordu. İşte böcek soruşturması. Bazıları soruyor, neden iki yıl beklediniz? Biz iki yıl beklemedik, onlar maşaları yoluyla iki yıldır soruşturmanın üzerini örtüyorlar. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu takip edeceğiz.“MASUM İNSANLARI DAHİ NASIL ZİNDANA ATTIKLARI TEK TEK ORTAYA ÇIKIYOR”Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye masum insanları dahi nasıl zindana attıkları tek tek ortaya çıkıyor. Darbeyle mücadele ediliyor görüntüsü altında masum insanların nasıl mahkum edildiği tek tek ortaya çıkıyor.“BUGÜN EVET HAYIRCILARA YARADI”2010 yılında halkın oyuyla yaptığımız anayasa değişikliği bugün geç de olsa hatan dönüşün vasıtası olmuştur. O değişikliği olmasa halen içerde olacaklardı. AİHM’e gittikleri zaman böyle bir tabloyu karşılarında bulabilecekler miydi? Hayır. Fakat biz bireysel başvuruyu getirmek suretiyle böyle bir imkanı yakalamış oldular. Bugün bahçeli yine aynı şeyleri konuşuyor, diğeri konuşacak. Çünkü bunlar o referandumda biliyorsunuz bizim getirdiğimiz değişikliğe ‘hayır’ dediler. Biz ‘evet’in mücadelesini verdik, bugün evet hayırcılara yaradı.“HALA KENDİNE GELEMEMİŞSİN”Bazıları cezaevinden çıkınca, oradan intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa kendine gel. Hala kendine gelememişsin. Bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak? Kılavuz ortada, kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz.O anayasa değişikliği olmasa 12 Eylül sorumluları yargıda da mahkum olmayacaklardı. AYM, HSYK değişikliğiyle ilgili seçimi yapmasa yargı tartışılıyor olmayacaktı. Yargı Türkiye’deki tüm devlet kurumları içinde son sıraya düşmüş durumda, güvenilirliği itibariyle.“İNANIN ORTAYA ÇOK DAHA FAZLA BİLGİ BELGE ÇIKACAK”Yargı ne CHP’nin ne MHP’nin ne Pensilvanya’nın egemenliğine asla teslim olmayacak. Yargı birilerinin arka bahçesi değil, milletin yargısı olacak. İnanın ortaya çok daha fazla bilgi belge çıkacak. Yargı emniyet içinde nasıl ahlak dışı vicdan dışı komplolara giriştikleri ortaya çıkacak. Ben milliyetperver olan yargı mensuplarına güveniyorum. Bu süreci onlar aslına dönüştürecekler.Hem yargı hem emniyet içinde vatanını milletini seven bütün vatandaşlarımız o mücadeleyi inanıyorum ki yüreklerini gönüllerini ortaya koyarak sürdürecekler. Daha önce de söyledim. Polis fezlekesine şüpheli diye isim koyacaklar, neye bakıyorlar, şüphelinin çocuğu hangi okulda okuyor, malum gazetelere üye mi değil mi? Buna bakıyor şüpheli yapıyorlar. Yargı bu urun temizlenmesi için cesur olmak zorundadır. Savcılarla ilgili öyle iddialar ortaya çıkıyor ki, hediyeler, tatiller vesaire. HSYK da ortada bu kadar deliller şüphe varken maalesef bunu izlemekle yetiniyor. Bir ülkenin başbakanın ofisine dinleme cihazı koyulması, sadece başbakanın şahsına değil, o ülkenin tamamına yapılmış bir ihanettir.“BİZ YARGIYA MÜDAHALE ETMİYORUZ, YARGIYA GÖREVİNİ HATIRLATIYORUZ”Başbakanın ofisine bu böcekleri koyanlar, kim bilir millete neler yaptılar, yapıyorlar. Binlerce on binlerce sanatçısına varıncaya kadar herkesi dinlemişler. Polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine koyuyorsa, yarın gidip hakimin savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları ne malum?Kitap yazma hazırlığını yaptı diye insanlar mahkum ediliyor. Ama dinleme cihazı koyan zanlılar, dışişleri bakanlığındaki toplantıyı dinlenmesinden haberi olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Biz yargıya müdahale etmiyoruz, yargıya görevini hatırlatıyoruz. İşte 17-25 aralık’ta biz dik durmasaydık, ortada yargı diye bir şey kalmayacaktı.“O PENSİLVANYA’DAKİ (PINARHİSAR) YATIŞIMIN NEDENİ BENİM ASİLLİĞİMİN İFADESİDİR”SELAM örgütü diye bir örgüt uydurdular. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi toplamış olacaklardı. Hazırladıkları fezlekeyle, sizler burada, kendilerine tabii olmayan kim varsa alıp götüreceklerdi. Şimdi CHP MHP bu Pensilvanya çetesinin arkasında duruyor.Ne diyor Bahçeli biliyor musunuz? Pınarhisar’da yattığın günleri arayacaksın diyor. Ey Bahçeli, o Pensilvanya’daki (Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi) yatışımın nedeni benim asilliğimin ifadesidir. Sen bir defa kendine bak. Pınarhisar günleri, senin düşündüğün ya da düşlediğin günler değil zaten. Eğer bizim için o tür günler yine gelecekse, biz öper başımıza koyarız. Bundan herhangi bir sıkıntımız yok. Yeri geldiği zaman Ziya Gökalp dersin…“Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker” Cümlelerinden rahatsız oluyorsan bu millet seni gerekli olan yere zaten mahkum edecek.“SON KULLANMA TARİHLERİ GEÇİNCE ONLARI DA SIRTLARINDAN HANÇERLEYECEKLER”CHP MHP Pensilvanya’nın arkasında duruyorlar. Son kullanma tarihleri geçince onları da sırtlarından hançerleyecekler. Kılıçdaroğlu mu dik duracak, Devlet Bahçeli mi dik duracaklar? Şimdi ki genel müdüre kurmayacaklarını mı zannediyorsunuz? Anayasa oylamasında parlamentoda bize bu haber geldiğinde, Baykal’la ilgili onu hemen yarım saat içerisinde yayından kaldıran benim. Fakat Kılıçdaroğlu hala bunu farklı şekilde yorumlama yollarına gidiyor.“BİZ CHP İÇİN DE MHP İÇİN DE DİK DURDUK, DİK DURACAĞIZ”Çünkü kendisi o kasetle geldi. MHP’li vekillere kurduklarının aynısını Devlet Bahçeli’ye kurmayacaklar mı? Onu da yayından süratle kaldırtan biz olduk. Bu Pensilvanya çetesi var olduğu sürece o kayıtları da muhafaza edecek. Gün gelecek CHP’yi MHP’yi yeniden dizayn etmek bunlar için önemli, o kayıtlar da ortaya çıkacak. Biz CHP için de MHP için de dik durduk, dik duracağız. Bu çetenin siyaseti yargıyı yasamayı dizayn etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. CHP ve MHP bu çeteyi korusa da biz bu çetenin inlerine gireceğiz. Zaten girdik, giriyoruz.Cumhurbaşkanlığı seçimlerine artık 47 gün kaldı. Adaylık başvurusu için de 10 günlük süre var. Son değerlendirmeleri yapacak, adayımızı 1 Temmuz Salı günü açıklayacağız. Hemen ardından yollara revan olacak. Milletimizden adayımızdan yetki isteyeceğiz.Kendileri aday olamadılar. Siyasetin güç kazanmasını istemediler. Hatta şu ifadeleri de kullandılar 'Biz cumhurbaşkanlığı makamının siyasetçi olmasını da istemiyoruz'Yani siyasetçi olmasını istemeyecekseniz de apoletli olmasını mı isteyeceksiniz? adayımız kim olursa olsun, AK Parti'nin istikametinde, heyecanında, gücünde hiçbir değişiklik olmayacak. Bu konuda yapılan tartışmaları hem gereksiz hem de art niyetli tartışmalar olarak görüyorum. Önemli olan AK Parti'yi kimin yönettiği değil AK Parti'nin ne olduğudur. Şunu unutmayın.Baki olan davalar, fanilerden öte hizmetkarlarıyla yürür. Önemli olan şahıslar isimler değil muhtevadır. Allah’a çok şükür mayası sağlam, ilkeleri politikaları sağlam bir partimiz var. AK Parti şahıslara göre istikameti değişen değil, şahıslara istikamet belirleyen bir partidir.AK Parti başta parlamento grubu olmak üzere kulislerin bir partisi olmamalıdır olamaz. Şunu da açıkça söylüyorum. Ganimet paylaşımı peşinde olmayı arzu etmek bizim şiarımız değildir. Bizim hedefimizde sadece cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. 2015’ten sonrası nasıl gidecek, bunları konuşmanın yanlış bir yaklaşım türü olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bırakın küçük hesapların peşinden başkaları koşsun. Küçük hesapların peşinden muhalefet koşsun. Biz büyük bir dava çınarının kollarıyız, büyük hedeflerin peşinden koşacağız. Küçük hesapların peşinden küçük insanlar koşar.Diyarbakır’da evlatları için yüreklerini ortaya koyan ağlayan anneleri burada görüşeceğiz. Neler yaptık, neler yapabileceğimizin değerlendirmeleri yapacağız. Bizler bu anneleri yalnız bırakmamak için bütün imkanlarımızla seferber olmuş durumundayız. Başta HDP olmak üzere burada yapmaları gereken görevler var. gittik dağdan şunları aldık getirdik diyeceksin, öbür tarafta sessiz kalacağız, belediyenin önünden kalkıp gitmesi için her şeyi yapacaksın. Hani siz özgürlük barış diyordunuz? Galatasaray annelerine gösterdiğiniz ilgiyi alakayı Diyarbakır’daki annelere niye göstermiyorsunuz?haberler.com
"Biz Adamın Boğazına Dururuz, Midesine Otururuz"
Adalet Bakanı Bozdağ: 'Tayyip Erdoğan'ı ve AK Parti'yi yemek isteyenlere buradan bir şey daha söylüyorum...'Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 'Siyaset laf cambazlığı sanatı değil, millete hizmetkarlık sanatıdır. Biz inanıyoruz ki milletin efendisi, millete hizmetkarlık edendir' dedi. Bozdağ, partisinin il başkanlığınca düğün salonunda düzenlenen halk toplantısında yaptığı konuşmada, 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerin Kastamonu ve Türkiye için hayırlı olmasını diledi. Seçim vakti geldiğinde herkesin meydanlara indiğini ifade eden Bozdağ, şunları kaydetti: 'Partiler, liderler, adaylar ve vekiller iniyor. Herkes vatandaşın ayağına gidiyor. Bu, güzel bir şey. Demokrasinin güzel bir nimeti. Seçtiğiniz insanlar hesap vermek için, yeniden yetki almak için size geliyorlar. Siz de onları dinliyor ve söylediklerini değerlendiriyorsunuz. Sandıkta ona göre karar veriyor ve gelecek 5 yılı kime yetki veriyorsanız ona emanet ediyorsunuz. Ben bu milletin basiretine, vicdan terazisine hep inandım, hep güvendim. Her zaman doğru kararlar verdi. 30 Mart'ta da yeni bir kararla Kastamonu'da ve Türkiye'de yeni sayfa açacaktır.' 'Bütün partilerin planlarla, programlarla ve projelerle konuşması doğru olandır' diyen Bozdağ, partilerin plan ve projelerini halka açıklaması gerektiğini vurguladı. Bozdağ, şöyle devam etti: 'Muhalefet liderleri meydan meydan geziyorlar. Ne söylüyorlar? Yalan söylüyorlar. İftira ediyorlar. Senin projen yok mu? Senin planın, programın yok mu? Bunlar tetiği kurdu, iftira, yalan, hile, dolanla milletin önüne çıkıyorlar. Heybelerinde başka bir şey yok. Milletin derdine çare olacak ilaç yok. Milletin önünde laf cambazlığı yapıyorlar. Siyaset, laf cambazlığı sanatı değil, millete hizmetkarlık sanatıdır.' Milletin efendisinin millete hizmetkarlık eden olduğuna dikkati çeken Bozdağ, 'Hizmeti layıkıyla yapandır. Biz o nedenle belediyeciliği de merkezi hükümeti de milletin hizmetkarı görüyoruz. Hizmetkarlığımızı milletten aldığımız yetkiyle doğru yapma gayretindeyiz. Hizmetkarlığımızı alnımızın akıyla yapıyoruz. Geceyi gündüze katıp milletimiz için çalışıyoruz, üretiyoruz. Çalıştığımız için, ürettiğimiz için Türkiye gelişiyor. Dünün Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi mukayese edilemeyecek noktaya geldi' ifadesini kullandı. 'SİYASETİN MİLLİ TAKIMINI MİLLET KURUYOR' 'Siyasetin milli takımını millet kuruyor' diyen Bozdağ, şunları belirtti: '3 Kasım 2002'de Türkiye'nin icraatının başında olan takımı ne yaptınız? DSP, ANAP ve MHP'yi sandığın dibine gömdünüz, yeni takım kurdunuz. Onun kaptanını da Tayyip Erdoğan olarak siz yaptınız. İşte bu milli takım 2002'den bu yana her maçı kazanıyor. Her hadisede başarı elde ediyor. Hangi işe elini atsa milletinin yüzünü ak ediyor. Hangi projeyi alsa neticeye götürüyor. Türkiye'nin her tarafını değiştiriyor. Başarıdan başarıya koşan bir takım yaptınız. Sandıkta iktidar alamayanlar, Ankara'nın karanlık dehlizlerinde iktidar peşinde koşanlar, Gezi yoluyla, 17 Aralık süreciyle, darbe teşebbüsleriyle ve kapatma davalarıyla kendilerine iktidar arayanlara buradan sesleniyorum.' İktidarı halkın verip alabileceğine dikkati çeken Bozdağ, diğer partilerin iktidarı milletten istemeye alışkın olmadıklarını savundu. 'Karanlık yerlerde iktidar pazarlıklarıyla hep iktidara gelmişler' diyen Bozdağ, şöyle konuştu: 'Hamdolsun, bundan sonra Türkiye eski Türkiye değildir. Bunlar bunu bir kez daha görecek. İktidarı sandıkta sadece halk verir, sadece halk alır. Bunun başka yolu yoktur. Onun için herkes sayın Başbakanımıza yükleniyor. Şahsına, ailesine, sevdiklerine iftira ediyor. 'Neden çünkü Tayyip Erdoğan giderse tesbihin imamesi gitmiş gibi her şeyi dağıtırız, düzen istediğimiz gibi olur' diyen karanlık fırsatçılar var. Tayyip Erdoğan'ı ve AK Parti'yi yemek isteyenlere buradan bir şey daha söylüyorum. Bizi yiyemeyeceksiniz. Biz adamın boğazına dururuz, midesine otururuz. haberturk.com
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA
Erdoğan: 'Ak Parti Birinci Çıkmazsa Genel Başkanlığı Bırakırım'
Erdoğan: Baykal hala kendisine ihanet eden adamla beraber yürüyor. Bana diyor ki, Başbakan belgeleriyle açıklaması lazım. Git paralel yapıya sor onlar versin gereken cevabı Başbakan Tayyip Erdoğan , “paralel yapı” dediği Gülen cemaatini eleştirerek, ''Biz artık ipin ucundakilerle uğraşmıyoruz, asıl patronla uğraşıyoruz, bizim taşeronlarla işimiz yok'' dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP’nin Edirne mitinginde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarının satırbaşları şöyle: Eğer bunlar dürüstse samimiyse bu seçimde Ak Parti birinci parti çıkmazsa ben genel başkanlığı bırakırım, bırakırım. Çünkü siyaset başa oynamak için yapılır. Şurada dört yıldır genel başkan Kılıçdaroğlu, üç seçimde de nal topluyor nal. Buna sormak lazım sesleniyorum. Bu seçimde inanıyorum ki sen yine arkadan nal toplayacaksın. Sen bırakmaya hazırım, sen de bırakmaya hazır mısın? Bırakamaz, o koltuğun sıcakları onu bırakamaz. İnsanlara koltuklar şeref kazandırmaz, insanlar koltuklara şeref kazandırır. Onun için CHP genel başkanı o koltuğa oturduğundan beri tek bir şey söylüyor. Mazotu 1,5 lira yapacağım. Yapabilir mi? Böyle vaatlerde bulunan partileri Türkiye çok gördü. Mazotun fiyatını indireceğiz dediler, her aileye maaş bağlayacaklardı hikaye. Silüeti takım elbise sanıyorlar Yine bir uçuk vaatler. Şimdi bunlar nerede? Verdikleri eser var mı? Yok. Sürekli atıyorlar. Hayatları bunun üzerine inşa edilmiş. Çıkmış İstanbul’a bir aday bulmuş, klasörün önünde resim çektirmişti. İhraç etmişlerdi o zatı. Getirdiler belediye başkan adayı yaptılar. Şimdi çıkmış ne diyor? Ben belediye başkanı olduğum zaman, üçüncü köprüyü yıkacağım. Bir tanesi daha var, yıkacağım. Bir tanesi diyor ki, Haliç’teki yapılmış olan Taksim-Yenikapı Köprüsü için İstanbul’un siluetini bozuyor diyor. Bunlar herhâlde silueti takım elbiseyle karıştırıyorlar. Çünkü bunların böyle bir şeyi yapmaya gücü yetmez. Gidiyor, Galata Köprüsü'nde balık tutuyor. Biz geldik Haliç’i temizledik. Kazanamayacaklarını zaten biliyorlar Engellemeye çalıştılar. Marmaray için eylem yaptılar. Geçenlerde iki gün ağır sis oldu İstanbul’da günde 300 bin kişi geçti oradan. İki katlı bir tüp geçit daha yapıyoruz, otomobil geçecek oradan. Allah’tan ki denizin 62 metre derininden geçtiği için göremediler, görselerdi onlar için de gösteri yaparlardı. Sizlere senetler falan da imzalattılar. Önümüzdeki yıl için de senet imzalatırlar. Sakın ha, devletin okulları bize yeter. Artık zaten son döneme geliyoruz. Bundan sonra 2015 1 Eylül’ün de bitiyor. Tamam mı? Maalesef bizi böldüler. Bu CHP, MHP, BDP, DSP bunlar hep bu işin mimarları. Tam istismarcı, inandığı için değil. Kazanamayacağını zaten biliyor da. Bunlar başörtülülere rozet taktılar sonra otobüsten attılar. O zamanlar Baykal vardı. Baykal hala kendisine ihanet eden adamla beraber yürüyor. Bana diyor ki, Başbakan belgeleriyle açıklaması lazım. Git paralel yapıya sor onlar versin gereken cevabı. Artık patronla uğraşıyoruz Dün CHP’li milletvekili çıkmış Twitter’da şunu söylüyor “CHP’li vekillerin reklamlarını F tipi televizyonlarda reklamlarını görmeye alışamayacağız” diyor. Zor bir nikah kıymışlar. Son zamanlarda bizim inancımızda olmayan muta nikahını bu F tipi çok düşüyor. Bunların herhalde şimdi bir muta nikahı oldu. Biz artık ipin ucundakilerle uğraşmıyoruz, asıl patronla uğraşıyoruz, bizim taşeronlarla işimiz yok. Onlarda şeyh mürit ilişkisi yok, onlar çok farklı.T24
Hafızalarımıza Kazınmış 13 Nostaljik Seçim Şarkısı
Gökyüzünde çok rengarenk bayrakları görüyorsanız, televizyonlar durmadan miting yayınları veriyorsa, alarmdan çok seçim araçlarından çıkan birbirinden marjinal seçim şarkılarıyla uyanıyorsanız seçim zamanı gelmiş demektir. Seçim zamanları aslında güzel zamanlardır. Seçim şarkıları hariç. Bilmiyorum ama biri bizim partilere 'HALK, ŞARKISI DEĞİŞİK OLAN VE KAPISININ ÖNÜNDE EN ÇOK SES ÇIKARAN PARTİYE OY VERİR' falan demiş olacak ki, çok partili döneme geçildiğinden beri birbirinden değişik şarkılarla karşımıza çıkıp oy istediler.  İşte bir dönem bizlere hayatı dar eden, unutmak için meditasyon yapma ihtiyacı duyduğumuz o şarkıların en değişikleri....
2009 Yerel Seçimlerinde Sandıktan Ne Çıkmıştı?
Türkiye, 2014 seçiminden çıkacak sonuçları bekliyor. Peki sandıktan 2009'da ne çıkmıştı?Yerel seçimde oy verme işlemi sona ererken, Türkiye sandıktan çıkacak sonuçları bekliyor. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin birçok kentinde büyük bir çekişmeye sahne olması beklenen oy sayma işlemleri sürüyor. Peki 2009’da sandığa giden 40 milyon seçmenin tercihi ne olmuştu? İşte rakamlarla 2009 yerel seçimlerinin sonuçları: 2009’da 48 milyon 49 bin 446 48 milyon 49 bin 446 seçmenden, 40 milyon 932 bin 260’ı sandığa gitti. Katılım oranının yüzde 85,19 olduğu 2009 yerel seçimlerinde, geçerli oy sayısı milyon 988 bin 763 oldu. Toplam 15 milyon 458 bin 985 oy alan AKP, oyların yüzde 38,8’ini toplarken, yüzde 23,1 ile 9 milyon 218 bin 445 oy alan CHP yüzde 23,1 ile ikinci parti olmuştu. 6 milyon 403 bin 831 oy alan MHP yüzde 16,1 ile üçüncü, 2 milyon 271bin 566 oy alan DTP oyların yüzde 5,7’sini almıştı. 2009 seçimlerinde il il alınan sonuçlar şöyle: Adana MHP 29,7 AKP 29.5 CHP 26,2 DTP 9 Adıyaman AKP 49,3 SP 24,1 CHP 13,4 MHP 6,4 Afyon AKP 48,2 MHP 31,6 SP 11,6 CHP 4,7 Ağrı AKP 39,6 DTP 32,4 SP 21,2 MHP 1,6 Aksaray AKP 58,2 MHP 31,5 CHP 5,6 SP 3,4 Amasya AKP 40,1 MHP 27 CHP 24,9 DP 4,9 Ankara AKP 38,5 CHP 31,5 MHP 26,9 SP 1,1 Antalya CHP 40,8 AKP 35 MHP 17,5 DTP 3,4 Ardahan AKP 36,9 DSP 17,5 CHP 15,9 DTP 13 Artvin CHP 43,7 AKP 41,3 DSP 4,5 DP 4,2 Aydın CHP 26 MHP 25,4 AKP 25 DP 17,5 Balıkesir MHP 41,1 AKP 36,4 CHP 14 DP 3,1 Bartın MHP 39,9 AKP 27,9 CHP 23,3 DSP 4 Batman DTP 59,7 AKP 36,7 SP 1,6 BBP 0,7 Bayburt AKP 34,9 MHP 29,9 SP 23,9 BBP 4 Bilecik AKP 38,2 CHP 37,8 MHP 12,7 DP 5 Bingöl AKP 42,8 DTP 33,8 SP 17,2 MHP 1,4 Bitlis AKP 43,1 DTP 34,4 SP 16,1 CHP 1,6 Bolu AKP 43,4 CHP 40,6 MHP 9,2 SP 4,2 Burdur AKP 40 CHP 38,5 MHP 17,8 SP 1,7 Bursa AKP 47,3 CHP 27 MHP 12,5 DP 6,1 Çanakkale CHP 39,4 AKP 32,9 MHP 23 DSP 2,5 Çankırı AKP 46,9 MHP 44,6 CHP 2,3 SP 2,1 Çorum AKP 45,7 CHP 34,8 MHP 11,4 SP 6,5 Denizli AKP 40 CHP 30,1 MHP 21,9 DP 2,6 Diyarbakır DTP 65,6 AKP 31,3 SP 0,6 CHP 0,5 Düzce AKP 42,5 MHP 37 SP 10,4 CHP 6,5 Edirne CHP 57,1 AKP 31,7 MHP 3,8 DSP 2,5 Elazığ AKP 47,8 MHP 23,3 SP 15,4 CHP 7,7 Erzincan AKP 51,3 MHP 33,9 CHP 9,8 SP 2 Erzurum AKP 56,8 MHP 33,9 SP 5,8 DTP 1,2 Eskişehir DSP 51,5 AKP 37,1 MHP 5,7 CHP 2,7 Gaziantep AKP 52,5 CHP 30 MHP 5,8 DTP 5,5 Giresun CHP 46,5 AKP 35,7 MHP 11,8 SP 3 Gümüşhane MHP 41,8 AKP 41,6 CHP 8,6 DP 4,8 Hakkari DTP 80,2 AKP 15,1 CHP 1,2 SP 1,1 Hatay AKP 50,9 CHP 32,8 MHP 9,9 BBP 3,6 Iğdır DTP 39,6 AKP 30,5 MHP 27,1 SP 0,8 Isparta MHP 38,7 AKP 31,9 DP 17 SP 6,6 İstanbul AKP 44,2 CHP 37 MHP 5,1 SP 4,9 İzmir CHP 55,2 AKP 30,7 MHP 7,2 DSP 1,6 K.Maraş AKP 65,3 MHP 22 BBP 4,2 SP 2,6 Karabük MHP 31 AKP 30,9 DP 19,7 SP 9,2 Karaman AKP 49,4 MHP 20,8 CHP 20,7 SP 6,2 Kars AKP 32,7 MHP 27,9 CHP 22,1 DTP 14,7 Kastamonu MHP 49,3 AKP 38,7 CHP 8,6 SP 1,3 Kayseri AKP 60,5 MHP 23 CHP 8,6 SP 4,5 Kırıkkale AKP 31,8 DP 28,3 MHP 21,8 SP 9,4 Kırklareli CHP 49,9 AKP 35,3 MHP 9,9 DSP 1,8 Kırşehir AKP 37,3 CHP 32 MHP 19,5 SP 6,8 Kilis AKP 49,9 MHP 26,2 CHP 11,2 BTP 9 Kocaeli AKP 47,2 CHP 31,3 SP 8,4 MHP 7,2 Konya AKP 68 SP 14,9 MHP 11,2 CHP 3,2 Kütahya AKP 62 MHP 16,6 CHP 8,3 SP 7,6 Malatya AKP 53,1 SP 29 CHP 13,7 MHP 2 Manisa MHP 38,7 AKP 34,7 CHP 13,9 DTP 4,9 Mardin AKP 45 DTP 36,3 DP 10,7 CHP 3 Mersin CHP 31 MHP 25,1 AKP 21,3 DTP 17,5 Muğla CHP 46 MHP 24,2 AKP 20,4 DP 4,9 Muş AKP 50,5 DTP 37,2 SP 6 MHP 2,9 Nevşehir AKP 52,8 MHP 35,4 CHP 4,4 SP 3,9 Niğde AKP 39,9 MHP 29,6 CHP 26,2 SP 1,8 Ordu DSP 52,7 AKP 39,4 MHP 3,5 CHP 2,2 Osmaniye MHP 48,8 AKP 38,8 CHP 6,3 DTP 2,2 Rize AKP 46,8 ANAP 41,8 SP 3,9 CHP 3,3 Sakarya AKP 45,3 MHP 35,7 CHP 8,1 SP 7,3 Samsun AKP 48,4 CHP 21,5 MHP 20,9 DP 3,4 Siirt DTP 49,4 AKP 45,8 CHP 1,8 MHP 1,1 Sinop CHP 52,1 AKP 39,5 MHP 3,6 SP 1,4 Sivas BBP 50,8 AKP 33,3 SP 6,9 CHP 5,7 Şanlıurfa BĞZ 44 AKP 39,3 DTP 10,5 BTP 2,2 Şırnak DTP 53,7 AKP 42,6 DSP 0,9 MHP 0,8 Tekirdağ CHP 45,6 AKP 27 MHP 18,8 SP 3,4 Tokat AKP 49,6 MHP 18,8 SP 18,5 CHP 10,3 Trabzon AKP 47,8 CHP 41 MHP 5,3 SP 3,9 Tunceli DTP 30 BĞZ 24,5 AKP 21,6 CHP 15,1 Uşak MHP 39,6 AKP 33 CHP 20,9 SP 2,9 Van DTP 53,5 AKP 39,2 SP 3,6 DSP 0,9 Yalova DP 35,4 AKP 33,7 CHP 19,1 MHP 4,2 Yozgat AKP 54,7 MHP 39,1 CHP 3 SP 1,6 Zonguldak CHP 45,8 AKP 34,5 MHP 8,5 SP 5,3T 24
CHP'nin Kalesi Sarsıldı Ama Yıkılmadı
Cumhuriyet Halk Partisi, ‘kale’si olarak nitelendirdiği İzmir’de, yerel seçimlerden güç kaybederek çıktı. CHP, İzmir’de, Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna, Aziz Kocaoğlu’nun, 3’üncü kez oturmasının sevincini, bazı ilçelerde ise hakimiyeti kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı. Türkiye’nin merakla sonucunu beklediği kentlerin arasında bulunan İzmir, 30 Mart yerel seçimlerinde de kıyasıya bir rekabete sahne oldu. AK Parti, kabinenin önemli ismi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ı, CHP ise iki dönemdir koltuğu bırakmayan mevcut başkan Aziz Kocaoğlu’nu aday gösterdi. Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin bu iki parti arasında geçmesine kesin gözüyle bakılırken, CHP’den aday belirleme sürecindeki kopmalar ve DSP’ye geçişler, MHP gibi diğer partilerinde sandıktaki umudunu artırdı. Merakla beklenen 30 Mart yerel seçimlerine, İzmirliler sabahın erken saatlerinden itibaren büyük ilgi gösterdi. Kent genelindeki sandık başlarında uzun kuyruklar oluştu, katılımın yoğun olduğu görüldü. Sevinç ve sessizlik İzmir’de, Yüksek Seçim Kurulu verilerine göre, cezaevleri hariç 3 milyon 30 bin 462 seçmenin, 10 bin 296 sandıkta oy kullanacağı açıklandı. Oy verme işleminin bitmesinin ardından partilerin İl Başkanlıkları ve adayların seçim ofislerinde heyecanlı bir bekleyiş başladı. CHP İzmir İl Başkanlığı ve hemen yakınındaki Aziz Kocaoğlu’nun seçim ofisinde kimi zaman sevinç, kimi zaman ise sessizlik hakim oldu. Sonuçlar geldikçe basın mensuplarının karşısına çıkan CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin, AK Parti’nin kentte yüzde 30’un altında oy aldığını, altı ilçede seçimi kazandıklarını söyledi, bazı ilçelerde ise hakimiyeti kaybettiklerini belirtti. '30’da 30' hedefi tutmadı CHP’nin İzmir’de seçimler öncesi 30 ilçenin 30’unu da kazanmaya yönelik hedefi, sonuçların açıklanmasıyla gerçekleşmedi. 2009 yerel seçimlerinde 29 ilçeye hakim olan CHP, saatler 02.00’yi gösterdiğinde, Aliağa ve Kiraz’ı, MHP’ye, Kemalpaşa, Torbalı ve Kınık’ı AK Parti’ye kaptırdı. AK Parti’nin İzmir’de yönetimini tek elinde bulundurduğu Bayındır’da ise o dakikalarda gülen taraf CHP’ydi. CHP’nin elinde olan Aliağa’yı kaybetmesinde, aday gösterilmeyince DSP’ye geçen Hakkı Ülkü’nün böldüğü oyların etkili olduğu belirtildi. Kiraz’da ipi göğüsleyen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “İşte benim evladım. Saliha kızım” dediği, partisinin tek kadın adayı Saliha Şengül oldu. Şengül, yüzde 42.87 oy aldı. CHP, bu beş ilçe haricinde fire vermedi. Karşıyaka’da CHP’li Hüseyin Mutku Akpınar, yüzde 71’lik oyuyla partisinde en yüksek oyu alan oldu. Seçimlerde. CHP’den aday gösterilmeyince DSP’ye geçen Konak Eski Belediye Başkanı Hakan Tartan ile Hüseyin Aslan, sandıkta varlık gösteremedi. Büyükşehir’de 3. Dönem Büyükşehir yarışında ise, CHP’li Aziz Kocaoğlu, koltuğu yine bırakmadı. Sandıkların yüzde 83.46’sı açıldığında, Kocaoğlu, yüzde 50.25, Yıldırım ise yüzde 35.79 oy aldı. MHP’nin ise, 2009 seçimlerine oranla yüzde 7’lik oranını 8.25’e çıkardığı görüldü. 2009 yerel seçimlerine bakıldığında, Başkan Kocaoğlu yüzde 54,99 oy almış, en yakın rakibi AK Partili Taha Aksoy ise yüzde 31.10 oy almıştı. Tekrar seçilen Kocaoğlu, seçim zaferinin ardından, Balçova, Karşıyaka, Konak, Bornova Belediye Başkanlarıyla CHP İl Binası’nda sonuçları değerlendirdi. Başkan Kocaoğlu, seçimden önce kendilerine hedef koydukları yüzde 60 oy, Büyükşehir ve 30 ilçe hedefine son derece yaklaştıklarını açıkladı. Kocaoğlu, İzmir’de ilk kez 15 yıl belediye başkanlığı yapacak olmasının belediyecilik tarihine de geçeceğini söyledi. Kocaoğlu, kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 50’nin üzerinde oy oranıyla yeniden başkan seçildiğini söyledi. Sonuçların 1-2 saat içinde netlik kazanacağını belirten Kocaoğlu, “ Eğer yanılmıyorsak İzmir belediyesi kurulduğundan bugüne, Eşrefpaşa’nın 1895 ile 1907 ile 12 yıl belediye başkanlığından sonra İzmir’de eğer ömrümüz olursa 15 yıl belediye başkanlığı yapan ilk kişi olacağım. Böylece İzmir belediyecilik tarihinde İzmirlilerin desteğiyle bir rekora da imza atmış bulunuyoruz. Sonuçlardan son derece memnunuz. 2011 seçimlerine göre AKP 49.8’den 43’e gerilemiş, CHP’de 43.8 den 51’e çıkmış durumdadır. Böyle bir durumdayız” dedi. Kocaoğlu, AK Parti adayı Binali Yıldırım’a da seslenerek “ Kendisi İzmir milletvekilidir. Bundan sonra birlikte vekillik süreci içinde birlikte İzmir’in projelerini parlementoda takipçi olacağına inanıyorum. Bu kampanya süresi içinde İzmir’i daha iyi tanıma, eskisine göre sorunlarına daha iyi vakıf olma gibi deneyim kazandığına inanıyorum. Ankara’da kentimizin projelerini canhıraş şekilde takip eder” diye konuştu. Kutlama yok Kocaoğlu, açıklamasının ardından, her seçim zaferinin ardından Cumhuriyet Meydanı'nda partilileriyle yaptığı kutlamayı bu kez düzenlemedi. Gertekçe olarak, partililerin hala sandık başlarında olması gösterildi. Ak Partili Binali Yıldırım da seçim değerlendirmesinde bulunmadı. AKP umduğunu bulamadı Türkiye genelinde sandıktan zaferle ayrılan AK Parti, İzmir’de yine aradığını bulamadı. AK Parti seçmeni, Türkiye’nin üçüncü büyük kentini kazanmak için iddialı bir isme, eski Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’a bel bağlamış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan seçim kampanyasındaki en çok ses getiren mitingini bu ilde gerçekleştirmişti. Ancak sosyal demokratların Ege’deki kalesini yine yıkamadılar. Öğle saatlerinde oyunu kullandıktan sonra AK Partili Yıldırım evine döndü, parti merkezine gün boyu hiç uğramadı. Merkezdeki harekletlilik sandıkların açılmasıyla başladı. İl Başkanlığı binasına gelen partililer ilk sonuçları seçim merkezlerindeki delegelerden gelen bilgilerden öğrendi. Daha sonra seçim yasaklarının kalkmasıyla da gözler ekrana kilitlendi. Ancak umutlu bekleyiş, sandıklardan gelen sonuçlarla partililerde hayal kırıklığı yarattı. Yarışı odalarındaki takip eden parti yöneticileri dışarıya çıkmamayı tercih etti. Büyükşehir’de beklediği sonucu alamayan AK Partililerin yüzü, ilçelerden gelen ilk sonuçlarla güldü. Resmi olmayan sonuçlara göre, Kınık'ta AK Parti'nin adayı Sadık Doğruer yüzde 44,6 oyla CHP'li rakibini geride bıraktı. Kemalpaşa'da Arif Uğurlu yüzde 41,7 oy alarak AK Parti'ye bir İzmir ilçesi daha katacak gibi görünüyor. Torbalı'da da başarı AK Parti adayı Adnan Yaşar Görmez'den yana. 376 aday mücadele etti İzmir genelinde bağımsız adaylar dahil İzmir Büyükşehir Belediyesi ve 30 ilçede toplam 376 aday, mücadele etti. İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanlığı için 21 aday yarıştı, büyükşehir belediyesinden sonra en fazla aday 16 ile Karabağlar olurken, Dikili, Karaburun ve Kınık'ta 8’er aday mücadele etti. Önlemler, gözaltına alınanlar... Güvenlik güçleri, İzmir’de herhangi olumsuz bir olayın yaşanmaması için geniş güvenlik önlemleri aldı. Jandarma ve İzmir Emniyeti’nden 10 bin 650 personel görevlendirildi. Güvenlik önlemleri kapsamında, İzmir’de çeşitli suçlardan haklarında arama kararı bulunan 70 kişi gözaltına alındı. Aliağa İlçesi’nde ise, bir adayın başka bir parti lehine seçimden çekildiği iddialarını ortaya atmaları nedeniyle gözaltına alınan 3 kişi, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Kaynak: Al Jazeera