onedio
Görüş Bildir

Quentin Tarantino Haberleri

Quentin Tarantino ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Quentin Tarantino ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Sinemaseverler Buraya: ''Filmleri ve Yönetmenleri Ezbere Biliyorum'' Diyenler Bile Full Çekemeyebilir!
Film ve sinema dünyasına dair bilginizi test etmeye ne dersiniz? Eğer ödüllü yönetmenleri ve meşhur filmlerin başrol oyuncularını ezbere biliyorsanız bu test tam size göre! 15 soruluk bu eğlenceli ve zorlu test gerçekten sinema meraklısı olanları hedef alıyor. Sorular her biri kendi kategorisinde dikkat çekici ve şaşırtıcı bilgiler içeriyor. O zaman hadi bakalım kaç doğru yapabileceksiniz? Sinema tutkunları bu testi geçmek için hazır olun!Hazırsanız başlıyoruzzz!!!
Küçük İskender: Ahlak İçin Seksten, Bağımsızlık İçin Özgürlükten Vazgeçemezsin
Şair küçük İskender: Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi Şair küçük İskender , 'Ruhu iyileştireyim derken bedeni öldürüp dışlayamazsınız. Tersi de geçerli. Ahlak derken seksten, bağımsızlık derken özgürlükten vazgeçemezsiniz. Hayat böyle bir şeyi' dedi. Twitter yasağına da değinen iskender, 'Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz' ifadesini kullandı.Şair küçük İskender, Türkiye'deki şiirden, ahlaktan, özgürlükten, Gezi olaylarıdan ve Twitter yasağına kadar birçok soruya yanıt verdi. Çınar Oskay 'ın sorılarını yanıtlayan İskender'in Hürriyet'te yer alan söyleşisinin ilgili bölümü şöyle: Türkiye’nin bugünleri bir şaire ne hissettirir? Muhafazakâr ya da vurdumduymaz bir şairseniz bir sıkıntı yok elbette. Ama benim gibi hayatın her an ileri ve daha güzele, eşitliğe doğru gitmesinden yana olanlar için kapan. Kapan diyorum çünkü sizi av gibi görüp peşinize düşen avcılar var. Ölümünüzün önlerindeki engelleri kaldıracağını savunan bir zihniyetin gitgide hakim olduğu bir darboğaz da denilebilir. Pencerenizden içeri giren seçim şarkıları, televizyon haberleri sizi nasıl etkiliyor? Birbirlerine ekranda küfreden liderlerin temsil ettikleri partilerin sokaklarda hoşgörülü, neşeli şarkılarda fink atması ayrı bir ironi. Zaten uzun zamandır haberleri sosyal medyadan izlemeye gayret ediyorum sahiciliği açısından. Penceremden içeri sızmaya çalışan şarkıları da kendi müzik arşivimdeki şarkılarla bastırarak akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum. “Bu hızla 3-5 yıla kalmaz topluca Ortaçağ’a gireriz” demiştiniz. Girdik mi, daha var mı? Girmez miyiz; hatta o hızla arka kapıdan çıkıp daha da geriye düştük. Twitter, Youtube, Facebook derken toptan çözüme gidip yakında elektriği yasaklayabilirler. TOKİ de konforlu mağaralar yaparsa yerleşir, geçinir gideriz. ‘ Underground Otopark kitabında “Çocukken ülkenin, dünyanın bu hale geleceğini hiç tasavvur ettiniz mi? Aklımın ucundan bile geçmedi” diye yazdınız. Gerçekten o zamanlar daha mı iyiydi dünya? Sanırım ben daha iyiydim, biz daha iyiydik. Yoksa dünyanın anormal yükselişi doğanın çöküşü anlamına geliyor. İnsanın evrimi ne kadar büyük bir tehlikeyse asıl korkuncu da büyümekle yaşlanmayı karıştırıp o telaşla irili ufaklı diktatörlere dönüşmesinde. Küçücük bir çocuktan korkan iktidarlar, sevginin düşmanı şizofren çeteler oluşturduk; teselliyi de çoğunluğun desteği sanıyoruz. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki deBugünlerin 80’lerden, 90’lardan, 2000’lerden farkı ne? 80’lere laf yok; acımız kadar neşemiz de büyüktü. 90’larda liberalizmin başımıza bela olacağı endişesine Tarantino güldü geçti yine de. Derken 2000’lerin milenyum sarhoşluğuna kapıldık. Bilmiyorduk ki başkaları içindi milenyum; bizim coğrafyamız ise uranyuma girdi. Yani karanlığa, ölüme, baskıya, sonunda da cinayetlere, katliamlara... Küçük Amerika olmaktan sıkılıp küçük Almanya tadına ulaştık. Ama bildiğin Nazi Almanyası. Başbakan Erdoğan sizi şair olarak bir şekilde etkiliyor mu? Ne bileyim, mesela gün içinde aklınıza geliyor mu? Sesinin inceldiği mitingler filan sizin algı dünyanızda nasıl yer buluyor? İçindeki gerçek sesi bulmuş olabilir belki -ilginç bir ton yakalamış çünkü, tıbbi açıdan bakmalı birileri.- Beni birey olarak değil, yaptıkları açısından ilgilendiriyor kendisi; vefa ve vicdan kavramlarına getirdiği postmodern açılım birçok ailenin çöküşüne sebebiyet verdiyse karakter olarak şüphesiz her sanatçı için bir figürdür. Yeniden Dostoyevski okumaya başlamak gerekiyor belki de. Ya iktidarın yeni dili? Egemen Bağış’ın ‘nekrofiller’ benzetmesi… Başbakan’ın “Bunlar utanmasa uçak için de ‘ekmek almaya gidiyordu’ diyecek” sözleri? Tıp eğitimimi psikiyatri servisindeki hastaların tedavisini aksattığım, bozduğum iftirası yüzünden bırakmıştım biraz da; bana o günleri hatırlatan şeyler yaşıyorum. Yani bir dil, bir akıl ve bir gövdenin sacayağı vazifesi göremediği varoluşlar. Bu tuhaflıklar umarım ilerde ulusal bir ironi performansı yapmamız için yeterli malzeme ve mümkün mertebe direnç sağlar hepimize. “Faşizme karşı tıpkı bir hayvan gibi davranmalıyız” sözleriyle ne demek istediniz? -Hayvan derken saldırgan, vahşi, akılsız anlamında kullanmıyorum; gezegenine uyumlu, dürüst, doğası gereği güzel anlamına getiriyorum lafı. Bazı insanlarla beraber yaşayacağıma, çalışacağıma hayvanlarla işbirliğine gidip öze dönerim gibi fazla naif bir yanım da var hâlâ. Bu dönem fikir-sanat hayatımızı nasıl etkiledi? Çıkan filmleri, şarkıları, kitapları nasıl buluyorsunuz? Bir tiyatrocu dostumuz haklı nedenlerle yurtdışına giderken diğerine yeni olanaklar veriliyorsa olan biteni okuyan yeni bir zihniyet kandırılamaz elbette. İçimdeki his yakında kimi mizah dergilerinin de ağır cezalarla, vergilerle kapatılacağının sinyalini veriyor. Daha da siyahlara bürüneceğiz. Ama gitgide matem artar, karalar bağlayanlar çoğalırsa karanlık ve o karanlıkta saklanan farklı fikirlerin hareket alanı da genişler. Genç sanatçıların iyi işlere yöneleceğini, sertleşeceğini ümit ediyorum. Biraz hayal kuralım... Bir sabah uyandınız. Türkiye, istediğiniz gibi bir ülke olacak. Sokakları, mimarisi, insanları, gündemi... Böyle bir ülkeyi anlatır mısınız bize? Birileri cennet diyor ona, birileri de ütopya. Öyle bir Türkiye’yi hayal edebilecek kadar ne yeteneğim ne de görebilecek kadar ömrüm var. Güzel bir ülkeyi anlatacak kadar güzeldir lisanımız, güzel bir ülkeyi inşa edebilecek kadar güzel insanlarsak tabii. Sıkıntımız orada. “Okumadan sokağa çıkmayın” diyeceğiniz kitaplar, şiirler var mı? Her kitap okunmayı hak eder bence. Elbette seçiciyim ama kimi söylesem diğeri alınır. Şiirsel söylersek “Kimi sevsem öteki küsüyor” gibi bir durum. Edebiyatseverlik böyle bir nazı, kıskançlığı bertaraf etmek işte. Yine de şiirin büyüsü bambaşka. Düzyazının öğüt verdiği yerde şiirin baştan çıkartıcılığı önemli. Edebiyat hayatınızın en zevkli anı hangisiydi? Şair olarak Amsterdam’a davet edilmem ve orada yaklaşık bir ay yaşamam geliyor aklıma. Gerçekten iyi gelmişti. İnsanlar gülümsüyordu. Özgürlük haddini aşmıştı. Bu yaşıma kadar mutluluğu bir kez orada hissetmiş olabilirim. Kediler, akasya ağaçları, vapur, yağmur, Büyükada… Bizim yazarlarımız, şairlerimiz biraz uslu mu? Biz mi öyle sanıyoruz? Siz bu durağan dünyadan kopma isteği duydunuz mu? Asya, Avrupa, Amerika derken Afrika’yı atladığımı fark ettim; belki en azından bir Fas yolculuğu olabilir ilerde. Baharat kokusu mu, sıcak mı, çöl mü çekiyor beni, bilemiyorum. Burroughs etkisi de olabilir. Yahut ‘Afrika Dahil’ diyen bir Cemal Süreya rüzgârı. Belli mi olur bir Rimbaud bulurum kendime oralarda arkadaş, Afrika’nin göbeğine yerleşip bir bakkal açarız. Sence durulmaya niyetli miyim? Yola devam! Hayatınızın romanı hangisi peki? Bizim kuşağı Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı vurdu. Ne gariptir ki kızıyla Cerrahpaşa’da beraber okuduk; sanırım o doktor olmuştur, ben buralara geldim. Ardı sıra Latife Tekin romanları. Şimdilerde ise Hakan Günday, Emrah Serbes gibi müthiş kalemlerin ateşi. Âşık olmak zorlaştı mı? Neye âşık olduğunla ilgili bu. Eskiden boş zaman sosyoloji diye bir meseleyle ilgilenmiştim. Aşk oralarda samimi ve elzem. Ya evlilik? O tür zararlı alışkanlıklarım yok. Dostluklar, ilişkiler nasıl evrildi? Tomris- Turgut Uyar’ınki gibi evlilikler, aşklar kaldı mı? En son, Orhan Veli’nin büyük aşkı Nahit Hanım’a yazdığı mektupları okudum. Aşka mı üzüldüm, o dönem mi içimi burktu; ama sersem etti beni. Sahicilikle ilişkili. Özlemle ilgili. Arkadaşlıklar örgütlenmeye benziyor biraz. Zamana karşı koymak, zamanı birlikte şenlendirmek için kurulmuş küçük örgütler işte sorduğun dostluklar, aşklar. Kundaklamayı sevmem “Şiir, küçük mutlulukları, ayrıntıda kalan hüzünleri, bir çiy damlasının falanını-filanını aşalı, buralardan gideli çok zaman geçti” diye yazdınız. Hayat şiire olan duyarlılığı öldürdü mü? O ifade tarzı terk edildi sadece. Dobralık ile teknoloji, hız ile masumiyet birbirine nüfuz etti. Devasa hayat yangınına itfaiye geç geldi; artık ortadaki kül ve enkazı eşeleyerek insanlığımızı bulmaya çalışıyoruz; biraz o yüzden kirliyiz. Siz ender şair gibi şairlerdensiniz galiba. Bohem, dağınık, özgür… Nasıl bir hayat böylesi, öykünelim mi? Emir/komuta zinciriyle aranız yoksa hiç de fena değil; bohem ve özgür kısmı doğru da dağınıklığımın çerçevesi var. Çok zengin nasıl para saçmazsa bu denli imgeyi biriktirenin de bonkör, müsrif ya da tatlı serseri olması imkansız. Sorumluluklarımı, ödevlerimi ihmal etmemeye çalışırım. Baktım ki boğuyorlar, içime çekilirim. Edebiyatla ilgilenmeseydim de böyle bir hayatı isterdim. Her iki anlamıyla da kundaklanmayı sevmem. Türkiye’de eşcinsel olmak nasıl bir durum? Eşcinsel kesimin ‘Yeryüzünde bir azınlık güç olarak iktidar karşısında daima muhalif sosyalist kanatta mücadele verdiğini’ yazdınız. Gezi’deki LGBTİ direnişçileri, sonrasında geniş bir kitlenin katıldığı ‘Gay pride’ bir farkındalık yarattı mı? -LGBTİ, her şeyden önce tüm dünyada heteroseksizmin faşizmiyle mücadele eder; kimseyi dışlamamayı ilke edinmiş, içselleştirmiştir. Arkadaşlarımız Gezi’de ve sonrasında bunun en başarılı örneklerini sergilediler. Direnişi ve ölçülü mizahı yan yana getirdiler. ‘Yasak Ne Ayol’ bugün çoğu insanın dilinde. Onlar sadece benim değil, hepimizin dostu. Bunu fark edenler dünyayı sevmeyi öğreneceklerdir. Türkiye’deki heteroseksist şiddeti kırmak mümkün mü? Dürüst konuşalım; umudum yok. Öncelik de kazandıramıyoruz. Doğruya doğru ülkemizde çözüm bekleyen bir sürü acil meselemiz varken bu sanki biraz ‘fazla’ görünüyor kimilerine. Tabii ki “Her şey düzelsin, size de bir güzellik yaparız” gibi bir kepazeliğe ödün vermek de ağır. Gezi sizde şiir yazma isteği uyandırdı mı? Ölen kişilerin arkasından veya toplumsal çıkışları takiben şiir yazmak tedirgin ediyor beni; yazanlara bir şey diyemem ama ben sanki pastadan pay alıyormuşum gibi hissediyorum. Örneğin Ali için, Berkin için, Ethem için şiir yazarsam biri çıkıp “Onlar ölürken yanında yoktun” diyecek diye ürküyor ve hak veriyorum bu siteme. Bugün Türkiye’de seçim var. Yeni bir dönem... İnsanlara bu pazar günü, bir şiirle veda etmek ister misiniz? Şiirsel bir aforizmamı paylaşayım: “İyi şaire sormuşlar: “Usta, diğerleri çırpınsa da senin gibi yazamıyorlar; nedendir?” İyi şair yanıtlamış: ”Meseleyi et olarak gören göz için kasap ile cerrah arasında fark bulunmadığındandır.“ Bu farklılıkları fark edenlerin kazandığı bir dönem olur umarım.T24
Gelecek Tarantino Filmi The Hateful Eight'in İlk Posteri Yayınlandı
Yapım süreci iyiden iyiye yılan hikayesine dönen ve sinema dünyasında son yılların dedikodu kazanı en harlı projeleri arasında yer alan The Hateful Eight'in çekimlerinin başlayacağı haberi Quentin Tarantino hayranlarını sevindirmişti. Empire'ın önümüzdeki sayısında kullanılacak filmin posteri dün yayınlandı. “Django Unchained” (Zincirsiz) ile ziyaret ettiği western türünü çok seven Tarantino bu türde bir film daha çekmek istediğini açıklamış ve “The Hateful Eight”i kaleme almaya başlamıştı. Senaryoyu bitirip oyunculara paslayan Tarantino, senaryosunun internete sızdırıldığını görünce filmi çekmekten vazgeçmişti. Ama Tarantino birkaç ay önce fikrini değiştirdi ve filmi birkaç değişiklikle çekmeye karar verdi. Filmin çekimlerine 2015′te başlanacak. Başroller ise teslim edildi: Samuel L. Jackson, Tim Roth, Michael Madsen, James Remar, Walton Goggins, Kurt Russell ve Amber Tamblyn. Film 2015′in aralığına yetiştirilmeye çalışılacak. 70 milimetre CinemaScope tekniğiyle çekilecek film, Amerikan İç Savaşı sonrası kelle avcılığı yapan ekibin etrafında gelişecek. Öte yandan Tarantino, “bilim-kurgu filmi çekecek misiniz?” sorusuna, “Bunu birkaç sene evvel sorsaydın ‘Bilemiyorum. Bu benim türüm değil. Emin değilim. Fakat ne olacağını bilemezsin,’ derdim. Fakat şimdi bir fikrim var ve ilk kez hayır demeyeceğim. İlk kez ‘Evet, bir ihtimal bu türde bir film çekebilirim,’ diyorum. Bu film; uzay operası, uzay gemili bir bilim-kurgu filmi veya uzayda seyahat, diğer gezegenlere seyahat filmi olmayacak. Daha çok dünyada geçen bir bilim-kurgu olacak,” cevabını verdi. Yönetmen, Kill Bill ile ilgili de açıklama yaptı. Tarantino 2015′te iki bölümü birleştiren “Kill Bill: The Whole Bloody Affair”i gösterime sokabileceğini dillendirdi. Haber Türk
Kubrick: Bir Sinema efsanesi(En iyi filmler içerir)
Stanley Kubrick! Sinemanın ego duvarı, kadrajların kaptanı. Görüntü yönetmenlerinin erotik rüyası,  kameranın başına gelebilecek en iyi şeylerden biri. Kendisiyle çalışan herkesi çıldırtacak kadar gıcık, ama seyirciyi kendine hayranı bırakacak kadar zeki bir prens.Daha gençken kararlı bir şekilde söylemiş olduğu sözler bugün bizi mest eden onlarca eserin çıkmasını sağlamıştır. Yaşadığı döneme kadar yapılmış hemen hemen tüm filmleri izleyen fotoğrafçı Kubrick'in ağzından dökülen şu büyülü sözler; ''Ben bu filmlerden daha iyisini çekerim'' sinemanın kalıplarını değiştirecek bir dizi atılımın miladın başlangıcı sayılabilir. Tıpkı, Tarantino ve David Lynch gibi sinema okulu mezunu Stanley Reis, sinema severleri görsel şölene çekmek için okul sıralarında bilet satmaya ihtiyaç duymamış.Küçük bir egosantirik müstesna ile doyumsuz biyografik spoiler'larımıza son verip, filmlerimize geçelim.''Steven Spielberg ölüyor ve cennete gidiyor. Ancak incili kapıdan içeri girmesi engelleniyor. Çünkü tanrı yönetmenleri Sevmiyor. Aynı anda içeriye bisikletiyle, üzerinde yırtık bakımsız eşofmanları ve jimnastik ayakkabılarıyla birisi giriyor. Spielberg: 'İyi de bu Kubrick degil mi?' diye soruyor. Hayır diyor aziz: Tanrı o, ama kendisini Stanley Kubrick sanıyor.PS: Soyadını 'Küubrik' olarak değil, 'Kuubrik'' olarak okumalısınız. Çünkü kendisi öyle diyor. (Spoiler vermeden duramayacağız.)PPS: Bu sunumda yönetmenin 64'ten sonra çekmiş olduğu filmler incelenmiştir. Öncesi neden yok diye soracak arkadaşlar, yönetmenin erken dönem sinemasıyla ilgili cahil olduğumuzu düşünüp derin bir gaflet içine düşmesinler lütfen. Sadece sizleri sıkmamak için. Yoksa Kubrick ile ilgili olarak, torunlarından daha çok konuşur ve ondan bahsederdik. Kam on.
Tarantino, The Hateful Eight'i Tekrar Yazacak
Quentin Tarantino, iptal ettiği projesi The Hateful Eight için yeşil ışık yaktı. Aynı isme sahip olsa da yeni bir senaryo yazarak filmi çekeceğini açıkladı.Quentin Tarantino, geçtiğimiz yıl Ocak ayında ülkemizde vizyona giren Django Unchained (Zincirsiz) filminden sonra yeniden vahşi batı temalı bir film yapacağını açıklamış, ardından kısa bir süre sonra The Hateful Eight’i duyurmuştu. Fakat duyurmasından çok geçmedi ki filmin senaryosu bir ajans tarafından yayımlanınca Quentin Tarantino çık sinirlenerek filmi iptal ettiğini açıkladı.Hayranları olaya üzüldü, Tarantino da şimdi yeni bir film üzerine düşünüp harekete geçeceğim bu da zaman alacak açıklamasını yaptı. Sonrasında The Hateful Eight’in senaryosunun biraz daha hikayeleştirilmiş haliyle bir defaya mahsus canlı okunacağı açıklandı. 150-200 dolar arasında değişen bilet fiyatlarına rağmen salonu dolduranlar hem The Hateful Eight’in orijinal senaryosunu dinledi, hem de Tarantino’dan müjdeli haber aldı.Tarantino, filmi tam anlamıyla iptal etmediğini, tekrardan yeni projesi olarak gündemine aldığını söyledi. Fakat senaryonun bu kadar ortaya çıktıktan sonra çekilebilir bir yanı kalmadığını, bu sebeple ikinci taslağa geçerek yeniden aynı dünyada geçen ancak olayları biraz daha farklı ele alan bir senaryoyu yazmaya başladığını açıkladı.The Hateful Eight ismine sahip olacak bu ikinci taslak senaryo ne zaman biter ve çekim aşamasına geçilir şu an için öngörmek zor diyebiliriz. Ancak kesin olan, Tarantino’nun The Hateful Eight ile Django’dan sonra yine bir vahşi batı filmi çekecek olması.superkarga
Sin City: A Dame To Kill For'un Yeni Fragmanı Yayımlandı
Robert Rodriguez ve Frank Miller'ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu Sin City: A Dame to Kill For için yeni bir fragman daha bugün yayımlandı.Neredeyse 10 yıl süren bekleyişin ardından Sin City’nin devam filmi Sin City: A Dame to Kill For sonunda Ağustos ayında izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor.Robert Rodriguez ve Frank Miller’ın yönetmen olarak geri döndüğü (Bu kez Quentin Tarantino konuk yönetmen olarak kadroda yok.) yapımın oyuncu kadrosu da yıldızlar geçidi gibi. Gerçi buna zaten Sin City’den alışmıştık.Sin City: A Dame to Kill For’un oyuncu kadrosunda Bruce Willis, Mickey Rourke ve Jessica Alba başrolleri üstlenirken onlara Joseph Gordon-Levitt, Juno Temple ve Josh Brolin gibi isimler de eşlik ediyor.Yapım 22 ile 29 Ağustos tarihinde Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarında birçok ülkede vizyona girecek ve ülkemizde kesinleşmiş bir vizyon tarihi bulunmuyor. Fakat bu iki tarihten birinde vizyona gireceğini ümit ettiğimizi belirtelim ve sizleri fragmanla başbaşa bırakalım.Superkarga
Hangi Ünlü Yönetmen Senin Ruh İkizin?
Yönetmenler çok ortada bulunan isimler değildir, bu yüzden onları çok tanıyamayız. Ancak her kaliteli yönetmen kendi filmlerini, kendinden bir şeyler katarak meydana getirmiştir. Bu testi çözerek hangi yönetmenin sizin kafa yapınızda olduğunu bulabilirsiniz! Buradan esinlenilmiştir.
Ne Kadar Akrep Burcusunuz?
Her akrep burcu olan bir olmuyor hepimizin malumu. Peki, akrep burçları siz hiç merak ettiniz mi ben ne kadar akrebim diye? Merak ettiyseniz buyurun sizin akreplik derecenizi belirleyelim.
Sinemanın Çılgın Çocuğu Tarantino'ya Göre, Mutlaka İzlenmesi Gereken 20 Film
Sinemanın çılgın ve fetişist çocuğu Tarantino, İngiliz SkyTV'deki bir söyleşisinde 1992'den bu yana izlemekten zevk aldığı filmleri sıralamış. 1992 rastgele verilmiş bir yıl gibi görünse de, Tarantino'yu bilen bilir; hayatında rastgele diye bir kavram yoktur: 1992 onun yönetmenliğe başladığı yıldır, Yani Rezervuar Köpekleri'nin gösterim yılı! İşte Tarantino'nun ilk 20'si: