Görüş Bildir

Müezzin Haberleri

Müezzin ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Müezzin ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

İdris Bal'dan Erdoğan'a 23 Soru
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, Başbakan Erdoğan'a mektup yazdığını, bunu basın toplantısı aracılığı ile ileteceğini ifade etti AKP'den istifa eden Kütahya bağımsız milletvekili olan İdris Bal , Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Tayyip Erdoğan 'a mektup yazdığını açıkladı. Bal, mektubunda Erdoğan'ın Gezi olayları sırasında iddia ettiği birçok suçlamaları ispat etmesi gerekliliğini vurgulayarak, 'Gezi Parkı olaylarının bir misilleme olduğunu ve bu olayların içerden ve dışardan koordineli bir biçimde yürütüldüğünü iddia ettiniz. Bu konu ile ilgili elinizde belgeler olduğunu ve bu ihanet şebekesini halka açıklayacağınızı ifade ettiniz. Ancak aradan 9 ay geçmesine rağmen hiçbir belge açıklamadınız? Bu belgeleri ne zaman açıklayacaksınız?' dedi. Başbakan'ın özellikle son dönemlerde kullanmaya başladığı dil ve üslubun, toplumu kucaklamayıp aksine hızlı bir şekilde kutuplaştırdığını öne süren Bal, 'Başbakan'ın meydanlarda kullandığı üslup ve ifadeler, siyasetin ve siyasetçinin saygınlığına zarar vermekte, toplumu derinden yaralamakta, ayrıştırmakta ve kaosa doğru sürüklemektedir' diye konuştu. Bal, şunları söyledi: 'Bir Başbakan olarak, kamuoyunda en fazla bilinen kişilerden biri olarak hal, tavır ve söylemlerinizle örnek olmanız gerekirken mesnetsiz iddialar, çelişkili ifadeler, ispatlanamayan ithamlarla ve hakaretlerle dolu ifadeleriniz konumunuza ve sizden beklenenlere uygun düşmemektedir. Türkiye ve dünya kamuoyuna mal olan ve artık açığa kavuşturulması bir zaruret haline gelen ifadelerinizi size tekrar hatırlatmak ve bunların biran önce cevaplanmasını kamuoyu adına sizden talep ediyorum. Sizin de birçok yerde ifade ettiğiniz gibi, iddia eden, iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Kamu vicdanının rahatlatılması adına bu iddiaları ispat etmenizi bekliyoruz.' Bal, Başbakan'ın bazı olaylarla ilgili sözlerinden örnekler vererek, 'bu iddialarını ispatlamasını' istedi. İşte o mektup Sayın Başbakan; Bu mektup, bazı konuların aydınlatılması için tarafınıza yazılmıştır. Siz, 77 milyonun Başbakanı olduğunuzu her platformda ifade ediyorsunuz. Ancak, özellikle son dönemde kullanmaya başladığınız dil ve üslup, toplumu kucaklamamakta aksine hızlı bir şekilde kutuplaştırmaktadır. Meydanlarda kullandığınız üslup ve ifadedeler, siyasetin ve siyasetçinin saygınlığına zarar vermekte, toplumu derinden yaralamakta, ayrıştırmakta ve kaosa doğru sürüklemektedir. Bir Başbakan olarak, kamuoyunda en fazla bilinen kişilerden biri olarak hal, tavır ve söylemlerinizle örnek olmanız gerekirken mesnetsiz iddialar, çelişkili ifadeler, ispatlanamayan ithamlarla ve hakaretlerle dolu ifadeleriniz konumunuza ve sizden beklenenlere uygun düşmemektedir. Türkiye ve dünya kamuoyuna mal olan ve artık açığa kavuşturulması bir zaruret haline gelen ifadelerinizi size tekrar hatırlatmak ve bunların biran önce cevaplanmasını kamuoyu adına sizden talep ediyorum. Sizin de birçok yerde ifade ettiğiniz gibi ‘iddia eden, iddiasını ispat etmekle mükelleftir’. Bu çerçevede, iddialarınızı size hatırlatıyor ve kamu vicdanının rahatlatılması adına bu iddiaları ispat etmenizi bekliyoruz. Maddeler halinde bu soruları aşağıda sıralıyorum. 1) Geçmişteki çalışmalarından dolayı hep takdirle andığınız ve kendisine başarılarından dolayı zırhlı araç hediye ettiğiniz bir savcıya 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra ciddi ithamlarda bulundunuz. 22 kez yurt dışına çıktığını ve tatil masraflarını başkasına ödettiğini söylediniz. Savcı ispat istedi ve ispat olursa istifa ederim dedi. Bir daha gündeme getirmediniz. İddialarınızı edecek misiniz ? 2) Reza Zerrap’la alakalı hayırsever işadamı dediniz fakat 8 ay önce MİT’in size Reza Zarrap’la alakalı rapor sunduğu iddia edildi. Eğer bu rapor doğru ise hangi sebeplerden dolayı böyle bir açıklama yaptınız. Neden MİT raporuna itibar etmediniz? 3) Her konuşmanızda milli irade vurgusu yapıyorsunuz. Bakanların fezlekeleri milli iradenin temsilcisi olan meclise niye bu kadar geç geldi ve neden klasörler ve içerikleri azaltıldı? 4) Sayın Fethullah Gülen’den size mektup geldiğini söylediniz. Mektubun içeriğinde pazarlık var dediniz. Mektubun Sayın Cumhurbaşkanına geldiği ve içeriğinde pazarlık olmadığı ortaya çıktı. Bir daha gündeme getirmediniz. Niye böyle bir iddiada bulunduğunuzu açıklayacak mısınız? Doğru olmadığı ortaya çıkan bu iddianızdan dolayı özür dileyecek misiniz? 5) Son günlerde ortaya çıkan sizin ve oğlunuza ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarıyla ilgili neden tercihen ABD veya bir AB ülkesinde somut bir tetkik ve araştırma yaptırmıyorsunuz. Sayın Bakan’ın yaptığı ‘montaj olduğunu hissettim’ ifadesi kimseyi tatmin etmedi. Herkesin onay verebileceği bağımsız ve objektif kurumlara, bu ses kayıtlarını inceletecek misiniz? 6) 10 bin civarında polisi paralel yapı bağlantısı ile suçlayıp tasfiye mantığı ile tayin ettiniz. Belli birimlerde uzmanlaşmış ve tecrübe kazanmış bu polislerin tayin edilmesi, terör, istihbarat gibi farklı birimlerle alakalı bir zafiyete sebep olmayacak mı? Herhangi bir somut suçlama olmadan, kışın ortasında, ailelerini hiç hesaba katmadan bu kadar polisin tayinini nasıl izah edeceksiniz? Daha yakın zamandaki gezi olaylarında kahraman ilan ettiğiniz bir teşkilata şimdi böyle davranmanız bir çelişki değil mi? Emniyet Teşkilatında branşlaşmanın kaldırılması emniyette zafiyete yol açmaz mı? 7) Diplomasinin bir üslubu olduğu gibi siyasetin de bir üslubu olması gerekmez mi? Siyasetçilerin üslubundaki bozukluk halka nasıl yansır diye bir kaygı taşımanız gerekmez mi? Haşhaşi, kan emici vampir, virüs, sülük gibi ifadeler, bir Başbakan’a yakışan ifadeler midir? Sizi eleştiren demokrasiye, hukuk devletine davet edenleri, paralel, öteki, illegal ve hain ilan ederek, bu ülkeyi, ABD, AB ülkeleri gibi 1. Sınıf demokrasiye, sivil topluma, çoğulculuğa değil, Lübnanlaştırmaya götürdüğünüzün farkında mısınız? 8) 17 Aralık’tan bugüne kadar neredeyse her konuşmanızda bir ‘paralel yapı’ söyleminiz var. Sizce paralel yapı olma kriteri nedir? Hangi bilimsel ve sosyolojik kıstaslara dayanarak böyle bir iddiada bulunuyorsunuz? Daha da önemlisi hangi somut delillere dayanarak böyle bir iddiada bulunuyorsunuz? Belli bir grubu delilsiz bir şekilde paralel yapı ilan ederken, mahkemesi olan, vergi toplayan, her fırsatta sizi ve ülkeyi tehdit eden gerçek paralel yapıdan neden hiç bahsetmiyorsunuz? 9) 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna imza atmak isteyen Savcı Muammer Akkaş’ı hedef tahtasına koydunuz. Savcı Akkaş ile bizzat hesaplaşma yoluna gittiniz. “Seninle işimiz bitmedi, senin nereye çalıştığını biliyoruz, sen açıklamazsan biz açıklayacağız” dediniz. Bu iddianızda hava da kaldı. Bu konuya bir açıklık getirecek misiniz ? 10) Bazı siyasilerin mahrem görüntüleri için özel değil genel demiştiniz. Sizinle alakalı ortaya çıkan tapeler bahsedilen siyasiler ile ilgili iddialardan daha genel ve toplumun genelini ilgilendiren konular değil midir? Niçin daha somut cevaplar vermiyor, bilimsel araştırmalara dayanarak konuşmuyorsunuz? 11) Sayın Fethullah Gülen’e ve arkadaşlarına ait olduğu iddia edilen konuşmalardaki bazı ifadeleri, bilhassa ‘ananas’ ve ‘tuzluk’ ifadesini çok sık kullanıyorsunuz. Kaset ve ses kayıtlarına bu kadar tepki gösterirken bunları kullanmanız, çifte standart, yaman bir çelişki değil mi? Eğer Sayın Gülen’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtları doğruysa bile, bu kayıtlar bir suç unsuru içermezken, mitinglerde, konuşmalarınızda kullanmanıza rağmen, sizin hakkınızda bu kadar büyük iddialar varken neden montaj deyip geçiştiriyor ve gereğini yapmıyorsunuz? 12) Kabataş’ta saldırıya uğradığını iddia ettiğiniz bayanla alakalı kamera görüntüleri ortaya çıktı ve iddia edildiği gibi bir saldırı olmadığı belirlendi. Israrla saldırıya dair görüntüler var dediniz fakat hala görüntüleri ortaya çıkarmadınız. Görüntüleri paylaşacak mısınız? Eğer görüntüler yoksa, kamuoyundan özür dileyip sizi yanıltanlardan hesap soracak mısınız? 13) Gezi olaylarında, camide içki içildiğini, görüntünün olduğunu iddia ettiniz. Caminin müezzini yalanladı ve bunun üzerine tayin edildi. Bu tayin, yalan söylemediği için müezzin sürüldü şeklinde basına yansıdı. Varsa ilgili görüntüleri yayınlatacak mısınız? Yoksa, toplumsal huzursuzluğa yol açan, birçok insanı kutuplaştıran bu iddianızdan dolayı özür dileyecek misiniz? 14) Gezi Parkı olaylarının bir misilleme olduğunu ve bu olayların içerden ve dışardan koordineli bir biçimde yürütüldüğünü iddia ettiniz. Bu konu ile ilgili elinizde belgeler olduğunu ve bu ihanet şebekesini halka açıklayacağınızı ifade ettiniz. Ancak aradan 9 ay geçmesine rağmen hiçbir belge açıklamadınız? Bu belgeleri ne zaman açıklayacaksınız? 15) İç İşleri Bakanı Sayın Efkan Ala’nın Bank Asya’ya yönelik olduğu iddia edilen, döviz topladı iddiası bir daha gündeme getirilemedi. Sayın Bakan bunun belgeli bir iddia olduğunu söylemişti. Ne Bank Asya ile ilgili ne de başka bir kurumla alakalı şimdiye kadar bir belge sunulmadı. Bu belgeyi Sayın Bakan’dan isteyecek misiniz? Eğer böyle bir belge yoksa Sayın Bakan’dan hesap soracak mısınız? 16) Operasyonların arkasında ABD var dediniz ve ABD Büyükelçisine yönelik ciddi ithamlarda bulundunuz. Daha sonra ABD’den gelen uyarılar sonunda bu iddialardan vazgeçtiniz. ABD’nin bu olaylarla ilgisini ispatlayan belgeleri gerekli kurumlara teslim edecek misiniz? Yoksa böyle bir belgenin olmadığını, iddiaların mesnetsiz olduğunu kabul mü ediyorsunuz? 17) Halk Bankası genel müdürünün evinden çıkan paraların Çorum Osmancık İHL’ni yaptırmak için ayrılan bağış parası olduğunu söylediniz. Ancak o İHL için Kalkınma Bakanlığının bütçe ayırdığı ortaya çıktı. Bu çelişkiyi izah etmeyi düşünüyor musunuz? 18) Urla’da yapılan villalarla alakalı 35 yıldır orada olduğunu söylediniz. Fakat Google Earth haritasından bu yapıların birkaçı hariç hemen hemen tamamının, daha yakın zamanda yapılmış olduğu kanıtlandı. Bu ciddi iddiayı vuzuha kavuşturmayı ya da sözlerinizi geri almayı düşünüyor musunuz? 19) Sınırdan geçerken savcı tarafından durdurulan tırlarla alakalı Türkmenlere yardım götürdüğü açıklaması yapıldı. Fakat bizzat Türkmenler bu iddiayı yalanladı. Tırların ne taşıdığı ile alakalı ciddi iddialar ortaya atıldı. Kimileri tırların para taşıdığını, kimileri de Esed’in meşrulaşmasında büyük payı olan dünyada genelde terör örgütü olarak kabul edilen El Kaide’ye silah taşındığını iddia etti. Eğer tırlarda taşınan şey MİT kontrolündeki yardım ise valiliğe bilgi verilmesi gerekmez miydi? Tırların içinde ne olduğu ile alakalı kamu vicdanını tatmin edecek bir açıklama yapacak mısınız? 20) Başka partilerden size katılan belediye başkanları ve milletvekillerini, törenle ve coşkuyla kabul ederken, parti rozetlerini şahsınız sevinçle takarken, bizzat parti tarafından, sadece düşüncelerini açıkladı diye disipline verilen ben ve benim gibi vekillerin istifasının siz ve parti yetkilileri tarafından ihanet olarak ilan edilmesi yaman bir çelişki, ilkesizlik değil midir? 21) ABD Başkanı Sayın Obama’yı arayarak Sayın Fethullah Gülen’i iade etmelerini istediğinizi söylediniz. Sayın Obama’nında bu konu ile ilgili “mesaj alınmıştır” dediğini belirttiniz. Ancak Beyaz Saray yaptığı açıklamada böyle bir ifadenin olmadığını açıkladı. Böylelikle dünyada ilk defa ABD Başkanı tarafından yalanlanan bir Başbakan olarak tarihe geçtiniz. Dünya ve Türkiye kamuoyu önünde ülkemizin itibarı adına zedeleyici olan bu durumdan dolayı bir açıklama yapacak mısınız? 22) Her fırsatta eleştirdiğiniz 28 Şubat sürecinde öğrencilere yapılan baskı benzeri uygulamaların okullarda müfettişler tarafından yapıldığı iddia ediliyor bu konuda bir açıklama yapacak mısınız? 23) Devlet kurumları bir partinin, bir görüşün ya da bir kişinin değil milletin kurumlarıdır. Son dönemde devlet kurumlarının siyasallaştığına dair kaygılar var. Bu hususta kamuoyunu aydınlatıp rahatlatacak mısınız? Bu ve benzeri kamuoyuna mal olmuş soruların cevaplarını, bulunduğunuz makamın ve şahsınızın daha fazla yıpranmaması ve halk nezdinde itibar kaybetmemesi adına, kamuoyuyla paylaşmanızı sizden talep ediyorum. Bu soruların cevaplanmaması bulunduğunuz makama ve ülkemize çok büyük zararlar vermektedir. Daha vahim gördüğüm senaryo ise bu soruların cevabının bulunmamasıdır. Eğer bu kötü senaryo gerçek ise, ülkemizin selameti adına, bu sorular cevaplanana kadar ‘Başbakanlık’ makamını bırakmanızdır. Saygılarımla… T24 Hülya Karabağlı / Ankara
Dolmabahçe Camii Sanığı: 'Hayatıma Kast Edildi'
İstanbul'da bugün başlayan Gezi Davası'nda Dolmabahçe Bezmialem Camisi'nde bira içtiği öne sürülen sanık Emre Öztürk ifade verdi. İSTANBUL - Gezi Parkı olaylarına ilişkin sanıkların bazılarının 1 Haziran 2013 tarihinde Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'ne girenlerin de bulunduğu 7'si yabancı uyruklu 255 tutuksuz sanığın yargılanmasına başlandı. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nce Mayıs ayı boyunca Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri görülecek davanın ilk duruşmasına çoğunluğu üniversite öğrencisi 32 sanığın yanı sıra müştekilerden Ali Çezik ile taraf avukatlar katıldı. Sanıkların '2911 Sayılı Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet', 'görevi yaptırmamak için direnme','kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme', 'Özel kıyafetleri usülsuz kullanma', 'suçluyu kayırma', 'ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme' ve 'hırsızlık' gibi suçları işledikleri iddiasıyla 1 yıl ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle yargılandıkları davada kimlik tespitinin ardından savunmalarının alınmasına geçildi. CAMİDE BİRA İÇTİĞİ ÖNE SÜRÜLEN SANIK İFADE VERDİ Duruşmada ifade veren ve elinde bira şişesi olduğu, Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'nde bira içtiği öne sürülen Emre Öztürk, çekilen fotoğrafla birlikte Türkiye'nin 3. gündemi olduğunu söyleyerek, 'İnsanlara 'elinde bira vardı' diye yansıtıldı. Hayatıma kast edildi. Eğlenmek için Beşiktaş'a gitmiştik. Birden müdahale oldu ve biz de insanlara yardım etmek istedik ama böyle bir haber çıktı. Hayatıma tecavüz edildi diye dava açtım. Elimde bir kola var ve 'camide bira içildi' diye servis edildi. İnsanlar minibüste falan beni tanıyorlar. Olay günü yanımda arkadaşım Doğan Öztürk vardı. Olay zamanı yaralanan insanlar oldu ve camiye sığındılar. Ben de yardım amaçlı camiye girdim. Caminin içine gaz sıkıldı. Gazdan etkilendiğim için gözlerim yandı ve ben de kola kutusunu gözüme tuttum. Fotoğrafım çekildi, basında yer aldı. Ben de bununla ilgili suç duyurusunda bulundum. Ben olaylar sırasında gözaltına alınmadım, davet üzerine karakola gittim. Bana kamu malına zarar verilip verilmediği soruldu ve tanık sıfatıyla ifadem alındı' dedi. Öztürk'ün avukatı Abdullah Onur Eyüboğlu ise müvekkilinin şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınmadığını fakat iddianamede şüpheli olarak yer aldığını belirterek, 'Müvekkilim net delil olmadan suçlanmıştır. Atılı suçlamayı kabul etmiyoruz. Caminin müezzini de 6 gün boyunca camide bira içilmediğini söyledi ve bulunduğu camiden sürüldü. AKP Genel Başkanı tarafından da bu bira içme meselesi dile getirildi' diye konuştu. İDDİANAMEDEN İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 31 Mayıs 2013 günü Gezi Olayları'nın devamında eylemcilerin Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'ne girmek istedikleri, cami müezzini Fuat Yıldırım'ın grubun içeri girmesine engel olmaya çalıştığı, Yıldırım ve caminin güvenlik görevlisinin kırılan kapının arkasına kalaslar koyarak eylemcilerin içeriye girmesini engelledikleri ifade edildi. Ertesi gün 1 Haziran 2013 tarihinde ise eylemcilerin, cami kapısının açık olmasından faydalanarak içeri girdikleri, camideki ayakkabılıkları ters çevirerek tezgah gibi kullanmaya çalıştıkları, motosikletli kişilerin camiye sürekli ilaç taşıdıkları, tıbbi atık ve yiyecek içecek artıkları ile içerinin kirletildiği, cami içine zarar verildiği, cami içindeki güvenlik kameraları ile minber kısmında Arapça yazılar bulunan perdelerden bir kısmını çaldıkları, daha sonra polisin yaptığı incelemede, pencere önünde içi boş ezilmiş halde bira kutusu ile müezzin bölümünde boş sigara kutusu, söndürülmüş sigara izmaritleri bulunduğu, eylemcilerin caminin dışına da zarar verdikleri kaydedildi. İddianamede ayrıca cami içindeki kamera görüntülerinin çözünürlüğünün düşük olduğu, Foto Film Şubesi'ndeki iyileştirme çabalarına rağmen Bezmi Alem Valide Sultan Cami'nde bulunan sanıklardan Emre Öztürk'ün elindeki kutudan ne içtiğine yönelik bir tespitin yapılamadığı belirtildi. 1 YILDAN 11 BUÇUK YILA KADAR DEĞİŞEN HAPİS CEZASI İSTEMİ 16 Haziran günü Taksim Ramada Otel önünde eylemci bir grubun taşkınlık yaparak kolluk görevlilerine taş attıkları, otelin giriş katında usulsüz ve revir kurdukları anlatıldı. Otele giren kolluk kuvvetlerinin, üzerlerinde doktor üniforması bulunan kişileri yakaladıkları, yapılan araştırmada şüphelilerin temin ettikleri ilaçlarla yaralanan eylemcilere sağlık yardımı yaptıklarının anlaşıldığı, doktorluk mesleğine ait üniformaları yetkileri ve sıfatları olmadan alenen başkalarını yanıltıcı şekilde kullandıkları, usulsüz olarak kamu görevini üstlendikleri ileri sürüldü. Sanıkların '2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet', 'görevi yaptırmamak için direnme', 'kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme', 'Özel kiyafetleri usulsuz kullanma', 'suçluyu kayırma', 'ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme' ve 'hırsızlık' gibi suçları işledikleri iddiasıyla 1 yıldan 11 buçuk yıla kadar değişen hapis cezasıyla cezalandırılmaları isteniyor.  Cem TURSUN-Arzu KAYA/DHA
'Kutuyu Cami Tamamen Boşaldıktan Sonra Gördüm'
Aralarında Dolmabahçe Bezm-i Alem Camii'ne sığınan göstericilerin de bulunduğu 255 sanıklı Gezi Davası'nın ikinci duruşması bugün görüldü.MÜŞTEKİ POLİSLER İLE TANIK DİNLENDİMüşteki sıfatıyla dinlenen iki polis memurundan biri Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi etrafında görev aldığını belirterek, ' Görev yaptığım süre içerisinde kişisel manevi değerler açısından bir fiille karşılaşmadım.' şeklinde konuştu ve sanıklardan şikayetçi olmadığını belirtti.Tanık olarak dinlenen Bezm-i Alem Valide sultan Camisi'nin güvenlik görevlisi de camiye ilk olarak girenlerin ayakkabılarını çıkararak girdiklerini, yaralılar gelmeye başlayınca ayakkabılarını çıkarmamaya başladıklarını söyledi. Tanık güvenlik görevlisi , hakim'in 'İçeride bira kutusu gördün mü?' şeklindeki sorusunu '..Kutuyu cami tamamen boşaldıktan sonra gördüm...Hafiften doluydu, kutu büzülmüştü. Kutuyu kullanan şahsı görmedim' diye yanıtladı.39 ŞÜPHELİ HAZIR BULUNDU. CHP'Lİ MİLLETVEKİLLERİ İZLEDİİstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen ve tamamı tutuksuz yargılanan 255 sanıklı 'Gezi Davasının' ikinci duruşmasına 39 şüpheli ile avukatları katıldı. Duruşmada daha önce ifadesi alınmayan 7 kişinin sorgusu yapıldı. Ayrıca 2 polis memuru 'müşteki' ; caminin güvenlik görevlisi de 'tanık' sıfatı ile dinlendi. Duruşmanın bir bölümünü CHP İstanbul milletvekilleri Umut Oran ve Mahmut Tanal da izledi.GÖZALTINA İŞKENCE GÖRDÜĞÜNÜ İLERİ SÜRDÜİfadesi alınan 7 isimden Celal Akgün, gözaltına alındığı sırada işkence gördüğünü öne sürerek, “Haseki Hastanesi'nin raporunda var. Karakolda ifade verdim. Dolayısı ile bu ifade bir bakıma zorla alınmıştır. Suçsuzum, beraatimi istiyorum' dedi. Dinlenen diğer 6 sanık da olaylarla ilgileri olmadığını söyleyerek beraatlerini istediler.'KİŞİSEL MANEVİ DEĞERLER AÇISINDAN BİR FİİLLE KARŞILAŞMADIM. ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM'Sanıkların sorgularının ardından müşteki sıfatı ile dinlenen polis memuru Fuat Yıldız, Gezi olayları sırasında Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi etrafında görev aldığını belirterek, “Orada tedbir amaçlı görev aldım. Görev yaptığım süre içerisinde kişisel manevi değerler açısından bir fiille karşılaşmadım. Bana yönelik salonda bulunan şahıslardan suç unsuru teşkil eden bir olay olmamıştır. Bu nedenle ben şikayetçi değilim' dedi.'ŞİKAYET HAKKIMI KULLANACAĞIM'Yine müşteki sıfatı ile dinlenen polis memuru Muammer Kayaoğlu, barodan kendisine avukat atanmasını isteyerek, “Barodan avukat tahsisi ile şikayet hakkımı kullanacağım' dedi.CAMİNİN GÜVENLİK GÖREVLİSİ TANIKLIK YAPTIGöstericilerin sığındığı Dolmabahçe'deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi'nin güvenlik görevlisi Naif Uçar tanık olarak dinlendi. Olay günü akşam saat 18.30 sıralarında işbaşı yaptığını belirten Uçar ifadesinde şunları söyledi:“Akşam namazından sonra caddede kalabalık toplandı. Caminin imamı Halil Necipoğlu kalabalık olunca 'camiyi kapat' dedi. Camide bulunan birkaç kişiyi dışarıya çıkararak camiyi kapattım. Sonra kalabalık gittikçe çoğaldı. Kalabalık camiye ait demirleri söktü. Levazım kapısındaki brandaları aldıklarını gördüm. Ancak alanı tanımam. Camiden aldıkları malzemelerle polis gelmesin diye set kurdular. 2-3 bin kişi vardılar, belki de fazlaydı. Daha sonra 15-20 kişilik beyaz gömlekli bir grup geldi. Bunlar caminin kapısını zorladılar. Kapı hafif açılınca imam Halil Necipoğlu 'kapıyı aç' dedi, açtım. Ondan sonra camiye girildi. İçeriye girenler ilk önce ayakkabılarını çıkardılar, yaralılar gelmeye başlayınca ayakkabılarını çıkarmamaya başladılar. Camiyi bölümlere ayırmaya başladılar; eczane, cerrahi gibi. Ayakkabı raflarını ters çevirip içine ilaç koydular. Motosiklet kullanan kuryeler ilaç getiriyordu. İçeride bir kişinin sigara içtiğini gördüm çıkarmak istedim ama çıkmadı. Gidip doktora söyledim, doktor bu kişiyi dışarıya çıkardı. İçeride bin kişi vardı. Bunların yüzde 10'u sarhoştu.'HAKİM 'O SORUYU' SORDU TANIK YANITLADI : KUTUYU CAMİ TAMAMEN BOŞALDIKTAN SONRA GÖRDÜMNaif Uçar, Hakim'in “İçeride bira kutusu gördün mü? İçeride bira, alkol kullanan oldu mu?' şeklindeki sorusu üzerine, “Caminin tümüne hakim değildim ama bir tane bira kutusu gördüm. Caminin kadınların ibadet ettiği yerde pencerenin kenarında bira kutusu gördüm. Hafiften doluydu, kutu büzülmüştü. Kutuyu kullanan şahsı görmedim. Kutuyu cami tamamen boşaldıktan sonra gördüm. Cami boşaldıktan sonra yaptığımız kontrolde çok sayıda plastik su şişeleri, ilaç kutuları, gazete gibi şeyler çıktı. Cami kullanılmaz haldeydi, dış kameraları kırılmıştı' şeklinde ifade verdi.İDDİANAMEDENİstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, İddianamede, 31 Mayıs 2013 günü Gezi Olayları'nın devamında eylemcilerin Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii'ne girmek istedikleri, Cami müezzini Fuat Yıldırım'ın grubun içeri girmesine engel olmaya çalıştığı, Yıldırım ve caminin güvenlik görevlisinin kırılan kapının arkasına kalaslar koyarak eylemcilerin içeriye girmesini engelledikleri ifade edildi. Ertesi gün 1 Haziran 2013 tarihinde ise eylemcilerin, cami kapısının açık olmasından faydalanarak içeri girdikleri , camideki ayakkabılıkları ters çevirerek tezgah gibi kullanmaya çalıştıkları, motosikletli kişilerin camiye sürekli ilaç taşıdıkları, tıbbi atık ve içeride yiyecek içecek artıkları ile içerinin kirletildiği, cami içine zarar verildiği, cami içindeki güvenlik kameraları ile minber kısmında Arapça yazılar bulunan perdelerden bir kısmını çaldıkları, daha sonra polisin yaptığı incelemede, pencere önünde içi boş ezilmiş halde bira kutusu ile müezzin bölümünde boş sigara kutusu, söndürülmüş sigara izmaritleri bulunduğu, eylemcilerin camininin dışına da zarar verdikleri kaydedildi. İddianamede ayrıca cami içindeki kamera görüntülerinin çözünürlüğünün düşük olduğu, Foto Film Şubesindeki iyileştirme çabalarına rağmen Bezmi Alem Valide Sultan Cami'nde bulunan sanıklardan E.Ö.'nün elindeki kutudan ne içtiğine yönelik bir tespitin yapılamadığı beliritildi.İŞLENDİĞİ İDDİA EDİLEN SUÇLAR VE İSTENEN CEZALARİstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camisi'ne girilmesi olayı ve Taksim çevresinde 31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde yaşanan eylemler yer alıyor. İddianamede, 7'si yabancı uyruklu 255 sanığın, '2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet', 'görevi yaptırmamak için direnme', 'kamu görevini usulsüz üstlenme', 'kamu malına zarar verme', 'özel kıyafetleri usulsüz kullanma', 'suçluyu kayırma', 'ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme' ve 'hırsızlık' gibi suçlardan 1 yıldan 11 buçuk yıla kadar değişen hapis cezasıyla cezalandırılmaları isteniyor.3 SANIK HAKKINDA DAHA YAKALAMA KARARI ÇIKARILDIAralarında 2 doktor ile Dolmabahçe Bezm-i Alem Camii'ne sığınan göstericilerin de bulunduğu 255 sanıklı Gezi Davası'nın ikinci duruşması sona erdi. Duruşmaya katılmayan 3 sanık hakkında daha 'yakalama kararı' çıkarıldı.İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmanın sonunda, mahkeme heyeti, duruşmalara katılmadığı için haklarında daha önce 'yakalama kararı' verilen 11 sanık hakkındaki kararın devamına hükmetti.Mahkeme ayrıca, kendilerine tebligat yapıldığı halde duruşmaya katılmayan Fırat Kahyaoğlu, Mert Kaan Kuyumcuoğlu ve Seza Karaca hakkında da yakalama kararı çıkardı.İfadesi alınan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına karar veren mahkeme, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 6 Mrat 2015 tarihine erteledi.Yüksel KOÇ / Cem TURSUN, İstanbul DHA
'Camide İçki İçtiler' Dediği Caminin Müezzini Sürüldüğü İçin Diyanet' Dava Açtı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Gezi eylemleri sırasında ortaya attığı “Camide içki içtiler” iddiasını doğrulamayınca Bezm-i Alem Camii müezzinliğinden alınan Fuat Yıldırım, sürülmesine karşı Diyanet’e dava açtı.2 Haziran gecesi Dolmabahçe’de ölçüsüz polis şiddetine maruz kalan Gezi eylemciyleri söz konusu camiye sığınmış, cami revire dönmüştü.Erdoğan kendini yaralı biçimde can havliyle camiye atan eylemciler için, “Camiye ayakkabılarıyla girdiler” demekle kalmamış, “ Camide içki içtiler” diye konuşmuştu. A ncak o gece camide bulunan müezzin Yıldırım, iddiayı doğrulamamıştı.Yıldırım kısa süre sonra Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyünde görevlendirilmişti.Taraf’tan Aysun Yazıcı’nın haberine göre Yıldırım, Diyanet’e ‘tenzili rütbe’ gerekçesiyle dava açtı.Davanın ilk duruşması dün İstanbul İdare Mahkemesi’nde gerçekleşti. Duruşmada Yıldırım, protestoların zirveye ulaştığı 31 Mayıs’tan itibaren camide olduğunu, kalabalığın artmasıyla da camiyi terk etmek istemediğini anlattı.Eylemcileri ‘Camiye ayakkabılarınızla girmeyin’ diye uyardığını anlatan Yıldırım, “Provokasyon olasılığı olduğu için giriş kısmına hasır serdik, orada bazı kişilerin tedavileri yapıldı. Eylemcileri hastaneye gönderemedik. Ambulans caminin olduğu yere gelemiyordu” diye konuştu.Yıldırım, duruşmada verdiği ifadesinde olayların başından itibaren aldığı tavrı da şöyle açıkladı: “Benim tek derdim kötü bir olay yaşanmasın, camiye kan bulaşmaması içindi.”Yıldırım, birkaç kez polisi de arayarak yardım istemiş, hatta kanıt oluşturması için camide görüntü almalarını istemiş. Ancak, Yıldırım’a ‘ Başınızın çaresine bakın’ cevabı verilmiş.Yıldırım’ın avukatı Ali Tizik de, “Görevi ‘toplumu birleştirmek’ olan bir memurun ne yapması gerekiyordu? Cami imamı, müftü, görevliler, kaymakam yok. Diyanet sahip çıkmıyor, sahip çıktığında ise tenzili rütbe yapılıyor. Müvekkilim basında haberi çıktığı için suçlanıyor” dedi.Davalı konumdaki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın savunması ise Yıldırım’ın ‘sürüldüğü’ değil, sadece bir yerden bir yere nakil edildiğine yönelik oldu.Diyanet’in yer değiştirmek gibi bir uygulaması bulunduğunu dile getiren Diyanet avukatı, “Bizim görevimiz namaz kıldırmaktır. Oysa bu kişi, bir taraf olmuş ve insanları yönlendirmiş” dedi. Dava bir sonraki duruşmaya ertelendi.Taraf
Orhan Veli'nin “Kayıp” Şiiri
Orhan Veli'nin “Bütün Şiirleri” dahil hiçbir kitabında yer verilmeyen “Ölümüm” adlı şiiri, Köprü adlı sanat gazetesinde yayımlanışından tam 60 yıl sonra, Varlık'ın ocak sayısında okurla buluştu.Aylık edebiyat dergisi Varlık'ın ocak sayısında okuru bir hazine bekliyor. Efdal Sevinçli, Varlık'taki “Edebiyatımızda saklanan belgeler, bilgiler” köşesinde Orhan Veli Kanık'ın hiçbir kitabında yer verilmeyen “Ölümüm” adlı şiirini paylaşıyor bizlerle.ÖLÜMÜMO sabah alnımda iki ter damlası konuşacakYorgun olarak öldüğüme dairBenim Yeni Sabah’ı bir başkasına verecek gazeteci Yusufİskele kahvesinde çayım soğuyacakİlk vapur yolcuları arasında olmadığımın farkında bile olmayacaklarLâz müezzin hakkımda salâ verecekİmam bildiğini okuyacakBozuk düzen makamındanHiç Çamlıca kuşbaşı kar yağarken ölünür mü diyenYarıdan fazlası abdestsiz cemaatim olacakVe hepsi deİyi biliriz diye yalan söyleyeceklerErtesi sabah Cumhuriyet’te sülâlem sayılacakMüessif bir irtihal denmeyecekVe nihayetBaşı boş hayatım gibiBaşı boş mezarım da taşsız kalacak.Okuduğunuz bu şiir Orhan Veli Kanık’ın ölümünden sekiz yıl sonra, sanat gazetesi Köprü’nün, 1 Aralık 1958 tarihli beşinci sayısının ikinci sayfasında, Tarık Erman’ın, “Ölenler – Kalanlar” başlıklı yazısının çerçevesi içinde, “Orhan Veli’nin ölüm yıldönümü dolayısiyle şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmamış bir şiirini sunuyoruz” başlığıyla çıkmış.Söz konusu şiir, Orhan Veli’nin Yapı Kredi Yayınları’nca yayımlanan Bütün Şiirleri’nin (Ocak, 2014, 35. Basım) yayına hazırlanış düzeni içinde, “Kitaplarına Girmeyen Son Şiirleri” başlığı altında toplanan şiirleri içinde de yok.Kaynak: Radikal Kitap
AKP'nin Adaylık Geliri 28.5 Milyon TL
AK Parti'de en çok aday adaylığı başvurusu İstanbul 1. Bölge için yapıldı. Şanlıurfa başvuru sayısında Ankara 2. Bölgeyi bile geçti. Aday adayları arasında 21 ev hanımı, 10 sanatçı, 2 diplomat, 2 de gazi var. Başvuru sayısı bir önceki seçime göre 600 kişi civarında arttı.AKP’ye 7 Haziran 2015 seçimlerinde milletvekili adayı olabilmek için 6 bin 223 kişi başvurdu. Başvuranların 5 bin 183’ü erkek, bin 40’ı kadın 584’ü de engelli. Erkek adaylardan 5 bin TL, kadın adaylardan 2 bin 500 TL aday adaylığı ücreti talep eden parti, engellilerden ücret almadı. Başvurulardan AK Parti kasasına 28 milyon 515 bin TL girdi.En çok başvuru İstanbul için alındı. 3 seçim bölgesinden toplam 88 milletvekili çıkaracak olan İstanbul için AKP’ye bin 166 başvuru yapıldı. İstanbul Birinci Bölge için 479, İkinci Bölge için 335, Üçüncü Bölge için 352 başvuru alındı.En çok başvuru yapılan ikinci il ise Ankara. İki seçim bölgesinden toplam 32 milletvekili çıkaracak olan başkentten aday adaylığı için AKP’ye 536 başvuru yapıldı. Ankara Birinci Bölge’den seçilmek için 293, İkinci Bölge’den seçilmek için 243 kişi başvurdu.Şanlıurfa Ankara 2. Bölgeyi geçtiAday adaylığı başvurularında en çok rağbet edilen illerin üçüncü sırasında Şanlıurfa geliyor. 12 milletvekili çıkaracak olan Şanlıurfa’dan AKP milletvekili olabilmek için 281 kişi başvuru yaptı. Başvuru sayısındaki yükseklik ile Şanlıurfa Ankara 2. Bölge, İzmir,Adana, Antalya, Diyarbakır gibi illeri geride bıraktı.Şanlıurfa’yı Bursa, Konya, Diyarbakır, Adana, Gaziantep, Van, Mardin, Erzurum, Mersin ve Antalya izledi.Kadınların olmadığı illerAKP'de bin 40 kadın milletvekili aday adaylığı için başvuru yaptı. Ancak Amasya, Ardahan, Bartın, Bayburt, Bolu, Karaman ve Tunceli'den kadınlar adaylık başvurusu yapmadı. Çankırı, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Karabük, Kırklareli, Kırşehir, Osmaniye, Sinop ve Yalova'dan ise sadece 1'er kadın milletvekilli için başvuru yaptı.Meslek grubuna göre dağılımAK Parti’den aday adaylığı başvurusunda bulunanların mesleklerine göre dağılımında ise birinci sırayı serbest meslek sahipleri aldı. bin 669 başvuru ile ilk sırada olan bu meslek grubunu, 787 mühendis ve mimar, 714 hukukçu, 654 öğretim görevlisi / öğretmen / eğitmen, 522 yönetici / müdür / şef izledi.Aday adayları arasında 227 emekli, 116 gazeteci yazar, 76 işçi, 62 çiftçi, 37 öğrenci, 34 sosyolog ve psikolog, 16 müezzin, hafız, imam gibi din görevlisi, 15 ilahiyatçı, 10 sanatçı / müzisyen, 9 subay, astsubay gibi ordu mensubu, 6 polis, 5 emniyet müdürü, 2 diplomat ve 2 gazi yer aldı.Yaş grubuna göre dağılımYaş grubuna göre dağılıma bakıldığında ise AKP’ye yapılan adaylık başvurularının en çok 41 – 45 yaş aralığında yoğunlaştığı görüldü. 41 – 45 yaş aralığında bin 265 kişi, 46 – 50 yaş aralığında ise bin 188 kişi başvuru yaptı. ‘Genç’ olarak tanımlanan 30 yaş ve altındaki başvuru sayısı 263, 65 yaş üstünde ise 151 başvuru alındı. Seçim tarihi itibariyle yaşı tutmadığı halde 5 kişi de aday adaylığı başvurusu yaptı.Eğitim durumuna göre dağılımAKP’ye aday adaylığı için başvuranların büyük kısmı üniversite mezunu. İkinci sırada lisans üstü mezunları var. En az başvuru ise yüksekokul mezunlarından geldi. Aday adayları arasında 187 ilkokul mezunu bulunuyor.Kaynak: Al Jazeera
Çin'de Yaşayan Türk Gazeteci Anlattı: "Uygurlar Geleneklere Göre İftar Açıyor"
Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Müslümanlara oruç ve namaz yasağı getirildiğine yönelik haberler üzerine Türkiye’de Çin aleyhine protestolar devam ediyor. Peki, gerçek durum ne? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde ya da başka bölgelerde Çin devleti Müslümanlara baskı uyguluyor mu? Çin’de yaşayan Türkiyeli gazeteci Sadi Kaymaz bu soruları yanıtladı.
Diyanet: 'Öldürülen Darbecilere Din Hizmeti Verilmeyecek'
Diyanet İşleri Başkanlığı, 'TBMM başta olmak üzere kamu kurumları üzerine bomba yağdıran, acımasızca halka karşı silah kullanan ve bu sırada öldürülen darbecilere karşı sala, teçhiz, tekfin ve üzerlerine cenaze namazı kılınması gibi din hizmetleri verilmeyecektir' dedi. Habersiz olarak zorla bu olaya sürüklenen ve hayatını kaybeden er-erbaş ve güvenlik görevlilerinin bu uygulama dışında tutulacağını söyleyen Diyanet, darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında 492 personelinin görevden uzaklaştırıldığını da açıkladı.
'Saraydaki Ampullerin Birkaçını Kapatsak, Yüzlerce Asgari Ücretlinin Maaşı Çıkıyor'
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Esenler Tepe Meydanı'nda yaptığı konuşmada ;  'Biz diyoruz ki teklik Allah'a mahsustur, birlik olmak lazım' diyen Demirtaş, 'Dillerimiz ayrı olsun, inançlarımız, mezheplerimiz ayrı olsun, kimliklerimiz ayrı olsun, önemli değil. Gönüllerimiz bir olsun. Bu ülkede kardeşçe, barış içinde, eşitçe yaşamanın formülünü ortaya koyuyoruz' diye konuştu.