onedio
Görüş Bildir

HES Haberleri

HES ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. HES ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Bu Hafta 7 Film Vizyonda
Bu hafta 3'ü yerli 7 film vizyona girecek. 86. Oscar Töreni'nden 3 ödülle dönen ve Teksaslı bir elektrikçinin hikayesini anlatan 'Sınırsızlar Kulübü' sinemaseverlerle buluşacak. Yönetmen Jean Marc Vallee imzası taşına ve 86. Oscar Ödülleri'nden 3 ödülle dönen 'Sınırsızlar Kulübü/Dallas Buyers Club' vizyona girecek. 'Sınırsızlar Kulübü' Senaryosunu Craig Borten'in kaleme aldığı filmde, Matthew McConaughey, Hilary Swank, Jennifer Garner, Jared Leto, Denis O'Hare'nin rol aldı. Teksaslı bir elektrikçi Ron Woodroof'un gerçek yaşam öyküsünü beyazperdeye taşıyan filmde, 1986'da AIDS hastası olduğunu öğrenen ve 6 ay ömür biçilen Woodroof'un alternatif tedavi yöntemlerini deneyerek, 6 yıl daha yaşama mücadelesi anlatılıyor. Film, 86. Oscar ödüllerinde Matthew McConaughey'e 'En İyi Erkek Oyuncu', Jared Leto'ya 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu', Adruitha Lee ve Robin Mathews'a 'En İyi Saç ve Makyaj Tasarımı' ödülü getirdi. '300: Bir İmparatorluğun Yükselişi' Dünyada büyük beğeni toplayan '300 Spartalı' filminin devamı '300: Bir İmparatorluğun Yükselişi/300: Rise of an Empire' vizyona girecek. Frank Miller'ın grafik romanı Xerxes'ten uyarlanan ve '300 Spartalı' yapım ekibinin, çok eski bir efsaneye sinemacılığın en gelişmiş teknolojisini kullanarak yeniden hayat verdiği filmin yönetmenliğini Noam Murro'nun yaptı. Başrollerini Lena Headey, Eva Green, Rodrigo Santoro ve Sullivan Stapleton'un oynadığı filmde mücadele karadan denize taşındı. '300 Spartalı'dan sonra yaşananları konu alan film, Persler ile Atinalılar'ın karşı karşıya geldikleri büyük Artemis Savaşı'nı konu alacak. Filmin baş kahramanları ise Pers Kralı Xerxes ve Atinalı ünlü general Themistocles olacak. Filmin setleri ve fonların tamamı sanal dünyada yaratıldı. 'Ömer' 'Vaat Edilen Cennet/Paradise Now' filmiyle uluslararası festivallerden ödülle dönen Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad'ın son filmi 'Ömer/Omar', haftanın merakla beklenen yapımlarından... Bu yıl Oscar ödüllerinde Filistin'in 'Yabancı Film Dalı'ndaki adayı olan filmin senaryosunu da Assad yazdı. İsrail istihbaratıyla kedi-fare oyununa giren ve aşkı uğruna ölümü bile göze alan Filistinli bir delikanlının hikayesini anlatan film, 2013 Cannes Film Festivali'nde 'Belirli Bir Bakış Bölümü Jüri Özel Ödülü', 2013 Asya Pasifik Film Ödülleri'nde 'En İyi Film', 2013 Dubai Uluslararası Film Festivali'nde 'En iyi Film' ve 'En İyi Yönetmen' ödüllerini aldı. Filmin konusu özetle şöyle: 'İşgal altındaki Filistin'i ayıran Tecrit Duvarı. Ömer, duvarın bu tarafında ailesiyle yaşayan ve bir özgürlük savaşçısı, diğer tarafına geçtiğinde ise sevgilisi için her türlü fedakarlığa hazır duygusal bir aşık. Duvarın bu tarafındaki Ömer, diğer taraftaki gizli aşkı Nadia'yı görmek için her türlü fedakarlığa katlanmaya ve atılan kurşunlardan kaçmaya alışıktır.' 'Kuşlar Şehrinde Macera' Haftanın 3 boyutlu animasyon filmi 'Kuşlar Şehrinde Macera'nın yönetmenliğini, ilk uzun metrajlı işine imza atan Wayne Thornley yaptı. Senaryosunu Camilla Bubna-Kasteliz, Andrew Cook, Raffaella Delle Donne'nin ortaklaşa yazdığı filmin müzikleri Bruce Retief imzası taşıyor. Seslendirme kadrosunda Yekta Kopan'ın da yer aldığı filmin konusu özetle şöyle: 'Bir kartal olan Kai, Zambezia isimli kuşlar şehrine doğru yola çıkar. Burada hem kökenlerini bulmak hem de şehri savunanların parçası olmak ister. Sert bir adam olan babası Tendai ile uzaklarda yaşayan Kai, Zambezia'dan leylek Gogo ve onun co-pilotu çulha kuşu Tini hayatına girince orada daha canlı bir hayat olduğunu anlar.' 'Silsile' Yapımcılığını Necati Akpınar ve Tunay Vural'ın yaptığı 'Silsile' haftanın yerli yapımlarından. Reklam filmlerinden tanınan Ozan Açıktan'ın yönettiği filmin başrollerini Nehir Erdoğan, Tardu Flordun, İlker Kaleli ile Esra Bezen Bilgin paylaştı. Bir geceden sabahın ilk ışıklarına uzanan olaylar silsilesini Cem Akaş, Ozan Açıktan ve Faruk Özerten'in kaleminden beyazperdeye aktaran film, İstanbul Karaköy'de çekildi. Filmin müziklerini Burak Güven yaptı. 'Bizum Hoca' Haftanın yerli komedi filmi 'Bizum Hoca', Trabzon'da geçen bir hikaye... Senaryosunu yazan Yılmaz Okumuş'un Serkan Acar ile birlikte yönettiği filmin müziklerini Kemal Sahir Gürel yaptı. Filmde, başrol oyuncusu Cezmi Baskın'a Levent Ülgen, Serhat Özcan, Sabriye Kara, Erdem Baş, Seymen Aydın, Mehmet Usta, Şamil Kafkas, Adem Yılmaz, Özge Gürel, Semih Habiboğulları, Volkan Girgin, İsrafil Köse, Tahsin Taşkın, Alay Cihan, Pınar Şenol, Hülya Polat, Flourent Malouda, Jose Bosingwa ve İbrahim Yattara eşlik ediyor. Film, Trabzon'un bir köyüne tayini çıkan resmi imamın gelmesi gecikince köylüler tarafından imam olmasına karar verilen 'Bizum Hoca'nın, köyün ortasından geçen HES inşaatı mücadelesi ve gerçek imamla olan olaylarını konu ediniyor. 'Mavi Dalga' Türkiye, Almanya, Hollanda ve Yunanistan ortak yapımı olan 'Mavi Dalga'yı, senaryosunu da yazan Zeynep Dadak ile Merve Kayan birlikte yönetti. Filmin çekimleri Balıkesir ve çevresinde yapıldı. Dadak ve Kayan'ın ilk uzun metrajlı filminin uluslararası prömiyeri, 64. Berlin Film Festivali'nde yapıldı. Filmde, Ayris Alptekin, Barış Hacıhan, Onur Saylak ile Tülin Özen rol aldı. Antalya Film Festivali'nden de ödülle dönen film, Balıkesir'de yaşayan Deniz'in hikayesini anlatıyor. Muhabir: Hilal Uştuk | AA
ÇED Raporu Kararı Artık Valilerin
Türkiye genelinde maden, petrol, doğalgaz, kayagazı ve jeotermal arama projeleri için kritik önem taşıyan “ÇED gereklidir ya da gerekli değildir” kararlarını artık valilikler verecek.Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin yayınladığı genelgeye göre uygulama 1 Mart’ta yürürlüğe girdi. Bakanlığın 3 Ekim 2013’te yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği gereğince maden, petrol, doğalgaz, kayagazı veya jeotermal arama projelerine ilişkin “ÇED gereklidir ya da ÇED gerekli değildir” kararı verme yetkisi 27 Şubat tarihinde yayınlanan genelgeyle valiliklere devredilmişti. Hürriyet gazetesinden Erdinç Çelikkan’ın haberine göre, Bakan Güllüce’nin yayınladığı genelgede, valiliklerin gerekli işlemleri uygulamada birlikteliğin sağlanması amacıyla ÇED Genel Müdürlüğü’nün talimatlarına uyulması da istendi. Talimatta ÇED Yönetmeliği uyarınca “ÇED gereklidir ya da gerekli değildir” kararı kapsamında gerçekleştirilen projeler için tanıtım dosyasına gerek olmadığına da dikkat çekilirken “Maden arama projelerine yönelik inceleme ve değerlendirme süreci içinde ‘yer görme’ prosedürü uygulanması gerek bulunmaz. Ruhsat sahibinin aynı olması koşuluyla birbirine mücavir birden fazla ruhsat için birden fazla dosyanın hazırlanmasında sakınca olmaz” denildi. Hükümet, bürokrasi nedeniyle günler süren ÇED’in şartlarının esnetilmesi konusunda bir süredir çalışmalar yürütüyor. Hazırlıkları süren çalışmaya göre ÇED başvurusu yapan şirketin bir vize süresi içinde uyarı yapmadan 60 ceza puanı dolunca iptal edilen Yeterlilik Belgesi için esneklik getiriliyor. HES’ler, fabrikalar ve maden ocakları için verilen ÇED Yeterlilik belgesinin geçerlilik süresi üç yıldan dört yıla çıkarılıyor. Bakanlık bu amaçla dört yıl önce çıkarılan ÇED Yeterlilik Belgesi Tebliği’ni değiştiriyor. Başvurular 15 gün içinde değerlendirilecek.T24
Siyasal İslam Zor Günler Yaşayacak, Bedelini de Bütün Ülke Ödeyeceğiz
AYÇA ÖRER HABERLER pazarAydın Engin, 45 yıllık gazetecilik hayatının şimdiki durağında internet medyasında. 68’den bu yana gazetecilik yapan Engin, “Sıkı yönetim dönemleri dahil ilk kez her türlü hukuk dışı yöntemle medya kontrol ediliyor.” diyor.Türkiye’de medya ilişkilerinin yeniden sorgulanmaya başlandığı bir süreçten geçiyoruz. Bu dönemi 80’lerden, 90’lardan ayıran nedir?Resmen yapılan sansürden bakarsak, Türkiye daha iyi bir yere geldi diyebiliriz. 11 demokratikleşme paketi Avrupa Uyum Süreci’yle çıkarıldı. MHP’nin koalisyon ortağı olduğu dönemlerde bile demokratikleşme paketleri kabul edildi. İnsanlığın hukuk olarak kazandığı adımlara uyum sağlandı âdeta. 60’lı, 70’lı yıllardaki sansürle karşılaştırırsak ‘durum çok iyi’ demek mümkün. Paradoksal ama mümkün. 60’lı 70’li yıllarda yazacağımız her şeyi kuyumcu terazisinde tartmak zorunda kalırdık. Var olan ceza yasaları 311, 312, 441, 159’u ezbere sayışım, hep bunlarla savcıların karşısına çıkmamızdan. 1979’da yayınladığım bir yazıda Kürt halkı terimini kullandım diye yerel mahkemede 7 buçuk yıl hapse mahkûm oldum ve Yargıtay’da kesinleşti. Bu, işin resmi sansürle ilgili bölümü. Ancak bir siyasal iktidarın medya üzerinde bu kadar pervasız saldırısına, medyayı kontrol etmek için bu her türlü hukuk ve ahlak dışı yolu denemesine ilk kez şahit oluyoruz. Bu şiddette bir medyayı denetleme, aygıt olarak kullanma olgusuna geçmiş yıllardan bir örnek bulamıyorum. Sıkıyönetim dönemleri bile neredeyse buna dâhil. Günümüzde siyasal iktidarın böylesine yüklenmesinin altında başka bir gerçeğin yattığını da düşünüyorum, bayatlamış bir laftır ama medya dördüncü kuvvettir sözü. Bundan 20-30 yıl önce kitlelerle iletişim kuran siyasal partilerin araçları mitingler düzenlemekti. Bugün Erdoğan da Kılıçdaroğlu da modası geçmiş yöntemlerle mitinglere çıkıyor. Toplanan kalabalığa mı, televizyona mı sesleniyorlar belli değil. Televizyonlar yayınlamasa mitinglerden vazgeçerler bence.Bu, işin baskı tarafı. Medyanın içinde bulunduğu dönüşümün de bu yapıya bir katkısı olmadı mı?Evet, iletişim kanalları olmadık ölçüde zenginleşti. Gerçekleri saklamak çok zorlaştı. Bu da medyayı olduğundan çok daha önemli hale getirdi. Televizyonun hayatımıza girmesinden sonra ABD’de başkan seçimlerinin geleceğini belirleyen karşılıklı siyasi karşılaşmalar bizde de yaşanmaya başladı. Bu kadar yaygınlık yeni, kitlelerle bu kadar doğrudan ilişki kurmak yeni. Teknolojinin gelişmesiyle büyük sermaye medyada iktidar oldu. Televizyonda sadece çıplak frekansın milyar dolar ettiği bir dünyada bu teknik donanımlar ancak büyük sermayenin işi. Medya artık birinci ligde oynamak isteyenler için çok yüksek sermaye gerektiren bir dala dönüştü. Bunlar inşaat, enerji, finans sektöründe de sözü olan firmalar. Bu firmaların devamını sağlaması için iktidarla da yakın ilişki kurması gerekiyor.Bu da medyayı yok eden bir güç haline geldi...Hem de nasıl yok eden. Halkın haber alma hakkını gasp eden bir hal aldı. Bir meslek büyüğüm 2003’te ‘Medya artık gösteren değil, gösteririm ha diyen bir hal aldı.’ demişti. Medya halkın haber alma hakkını ete kemiğe büründüren bir mecra olmaktan çıktı, büyük sermayenin elinde bir silaha dönüştü. Ne alakası var diyeceğiniz birtakım insanlar ille bir medya kurmaya gayret ediyor. Yurtdışında medyayla organ ayrılır. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin organı Pravda’ydı. Pravda’da, Sibirya’da yaşanan bir hak ihlali haber olamazdı. Mısır’da bu El Ahram gazetesiydi. Son derece küçümseyici bir terimdir organa dönmek. Türkiye’de hızla organlaşmış bir medya söz konusu. İktidar değişse başkaları farklı mı yapar onu da bilmiyorum. Mutfakta bulaşık yıkayan kadın bile temiz olmayan bir enformasyonla karşı karşıya. İktidar bir yandan kendi organ medyasını yaratırken bir yandan da organlaşmamış medyaları sterilize etme yoluna gidiyor. Eğer X medya kuruluşu yüzlerce HES projesinden 50 tanesini devletten aldıysa, elbette penguen gösterir.Türkiye’de alternatif medya arayışı çoğaldı. İşsiz gazeteciler de bloglar üzerinden mecra oluşturmaya başladı. ‘Star gazeteci’ kavramı karşısında bir işsiz gazeteci nüfusu var...Sosyal medya neredeyse tek umut kapısı. Azla yetinmesini bilen insanlar için kuru kuru ekmek var. Organlaşmış medyalarda buna boyun eğmeyen gazetecilerin işsiz kaldığı bir sürece girdik. Medya prensleri diye adlandırabileceğimiz, hiçbirimizin göremeyeceği maaşlar alan bir sınıf türedi. Star gazeteci haline dönüşen insanlar bunlar. Burada çok somut bir şey söyleyebilirim, eğer siz bir medya prensi olarak dolar bazında maaş alıyor, çocuğunuzu çok pahalı okullarda okutuyor, dolarla kiralanmış fazla hoş bir evde oturuyorsanız, şoförünüz varsa artık o zaman kaybedecek şeyi çok olan bir insana dönersiniz. O zaman da mesleğinizi ve ruhunuzu satarsınız. Bunun sefil örneklerini bugünlerde yaşıyoruz. Medya tekrar eski haline dönmedi, daha kötü bir hale ulaştı. Beni bir panele çağırdılar, adı adınca söyleyeyim yılışık bir adam ‘Aydın bey sizi nasıl tanıtalım, araştırmacı gazeteci mi diyelim, gazeteci yazar mı diyelim?’ dedi. ‘Gazeteci deyin’ dedim, ‘estağfurullah’ yanıtı aldım. İnternet medyasının tek umut kapısı olduğu kanısındayım. Çünkü ne rotatife ihtiyaç var, ne uydu kiralamaya, ne canlı yayın araçlarına. Sadece insana yatırım yaparak ilerliyoruz. Hayat acımasızca işliyor, ne güzel. Kağıt gazetelerin tirajı artmıyor.Buna karşın entell ektüel merak da azalıyor mu?Elbette. Unutmayalım, bütün eroin satıcıların mazereti vardır. ‘Yalvarıyorlar ağabey’ der. Medya da yarattığı dünyada ‘çok istiyorlar ağabey’ mazeretiyle kadın eti ticaretinden, ahlak dışı, asparagas haberlere kadar bomboş bir içerik sunuyor. Buna karşılık Twitter, Facebook gibi anlık iletişim ağlarının da geliştiği bir zaman bu zaman. Gerçeklerin gizli kalması o kadar güç ki.Direnç noktaları artıyor...Evet, artıyor. Bu aynı zamanda kirlilik tehlikesini de gündeme getiriyor. İnternetin iki yüzü var. İyi gazetecilikle beslenmediği zaman kirliliğe de kapı açabildiğini düşünüyorum. Bilgi kirliliği, denetimsizlik yaşanması tehlikesi de var.Usta çırak ilişkisi gazetecilik için önemliydi. Medya anlayışının değişmesiyle bu deneyime sahip gazeteciler de azaldı. Bu eksik nasıl kapanır?Zor soru. Bilmiyorum. Üniversiteler bilim yuvası olarak işlevini yerine getirmiyor, ya işsiz ya cahil yetiştiren yerler haline geldi. Meslek örgütlerinin etkisizleştiği, gazetecilerin de meslek örgütlerine soğuk ve uzak durmaya başladığı bir dönemden geçiyoruz. Gazetecilerin örgütsüzlüğü sürdüğü sürece bu sorunun cevabı yok.Bizi seçim atmosferinde nasıl bir medya bekliyor?Kötü. Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum ama durum karanlık. Medyanın organlaşmasından söz ettim, organlaşmış bir medya hiçbir saygınlığı kalmayan bir mecradır. Normal bir haberci seçim gezisini saatler boyunca ekrandan aktarmaz. Böğüren bir takım adamları göstermek habercilik değil. 28 Şubat döneminde ulusalcılarla siyasal İslam arasında bir çatışma vardı. Ama günümüzde siyasal İslam hiç olmadığı kadar parçalanmış durumda. O kadar ki, ulusalcılar tribünde oturup çekirdek çitleyerek izler hale geldi. Milli Nizam Partisi’nin kurulmasıyla siyasal İslam 1967’den bu yana tırmanarak çıktı, hem de partileri sürekli kapatılmasına rağmen. 90’ların sonunda koalisyon ortağı, 2002’de bir yıl önce kurulmuş bir parti iktidar oldu. Önce yumuşak, sonra hızlı bir ivmeyle yukarı çıktı. Bir zoraki nikâh olduğunu seziyordum AKP hükümetinde ama bu noktaya geleceğini kimse tahmin etmiyordu. Bunu siyasal İslam’ın başarısızlığı olarak görüyorum. Zor günler yaşayacak siyasal İslam, bedelini de bütün ülke olarak ödeyeceğiz. Bu tür iktidar kaoslarının da nereye evrileceğinin hiçbir sigortası yoktur. Bazı gözü dönmüş ulusalcıların Hitler benzetmelerinden hazzetmiyorum ama şu göz ardı edilmemeli, Hitler’i iktidara taşıyan ülkede yaşanan kaostur. Yönetenlerin yönetemez hale geldiği ve yönetilmeye razı olmadığı süreçte eğer bir iktidar alternatifi yoksa, karanlık noktalar gelir. Böyle bir seçeneksizliğin içinde çalkalanmaktayız. O yüzden ‘yesinler birbirini’ diyenlerin çok aptalca davrandığı kanısındayım. Tribünde çekirdek çitleyerek izlemek bana saçma geliyor. Çok yoksul bir adam falcıya gitmiş, falcı bakmış, ‘ooo demiş sen büyük yoksulluk çekeceksin!’ Adam merakla sormuş, ‘sonra ne olacak?’ Falcı yanıtlamış: ‘Alışacaksın...’ Tek umudum alışmamamız.
Finansa İhtiyacınız mı Var?
Ülkemizde sermaye birikiminin halen gelişmiş ülke ekonomilerine kıyasla kısıtlı olması birçok şirketimizin stratejik planlarını gerçekleştirecek kaynaklarını daraltmaktadır. Uluslararası sermaye sağlayan fonlar ile işbirliğimiz sonucu şirketlere sermaye tedariki konusunda hizmet sunmaktayız.Söz konusu fonlardan sektör ve iş alanına göre orta ve uzun vadelerde sermaye sağlanabilmektedir. Bu fonlar, gelişme finansmanı, proje finansmanı, şirket satın alma, finansal ortaklıklar, halka arz öncesi finansmanı gibi şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulabilmektedir.Şirketin söz konusu sermaye fonlarından kaynak temin etmeye uygunluğunun tespiti, iş planlarının sermaye tedarikçilerine sunulabilecek kalite ve içerikte hazırlanması, uygun fonu sağlayabilecek kuruluşların tespiti ve bunlarla temas edilmesi, projenin sunulması ve pazarlanması, şirket değerlemesi ve ortaklık şartlarının belirlenerek müzakerelerde bulunulması bu alanda sağladığımız hizmetlerdir.• Finansman ihtiyacının tespiti / iş planı çalışmalarının hazırlanması• İş geliştirme ve tüm partilerin koordinasyonun sağlanması• Bireysel ve kurumsal yatırımcılara yaklaşılması• Sunumlar ve müzakerelerin yürütülmesi• Nihai anlaşmaların oluşturulmasında hukuk danışmanı ile beraber çalışılmasıÖncelikli olarak yenilenebilir enerji projeleri olarak sınıflandırılan; hidroelektrik, rüzgar, güneş ve jeotermal elektrik santrallerine odaklanmaktadır.HES, RES ve GES kurulumu için hazır lisanslı projelerinizde en uygun finansal çözüm ve yatırımcı arayışı konusunda prosesi başından sonuna kadar yürütmekteyiz.enerji sektörüne sunduğu ürünler, tüm finansal imkanları kapsar ve non-recourse proje finansmanı, junior borç finansmanı ve sermaye finansmanı ürünlerini içerir.proje sahiplerinin tüm finansman ihtiyacını karşılayan bir yapı geliştirmek için projeleri inceleyerek, enerji finansmanı için uluslararası piyasalarda enerji yatırımcılarının erişiminde olan, tüm geleneksel ve özel amaçlı ürünlerden müşterilerinin en iyi şekilde faydalanmasını sağlayacak bir yapı oluşturur.Gerek yerel, gerekse uluslararası stratejik ve finansal yatırımcı ağını kullanarak, sermaye finansmanı ile ilgilenen müşterilerine ortak bulmakta aracılık ve yapılandırma görevini üstlenir ve müşterilerinin çıkarlarını koruyan ve uzun süre devam edebilecek sağlam ortaklık yapıları oluşturmalarını sağlar.Sektör bilgisini uluslararası finans deneyimi ile birleştiren müşterilerinin yanında yer alarak onlar adına finansör, yatırımcı, teknik ve hukuki danışmanlar ile finansman sürecini titiz bir şekilde ilerletir ve finansman süreçlerinin hızlı ve olumlu bir şekilde sonuçlanmasını sağlar.İhracat Kredi Kuruluşlarıyla orta ve uzun vadeli yatırım malları finansmanı sağlamak amacıyla ortak çalışmaktadır.Sağlanan finansman ile bir çözüm ortağı görevini üstlenmektedir.Bu tür finansman teminatsız bir şekilde müşterilere sağlanabilmektedir.Yatırımcıya sabit kıymet yatırımı için finansman sağlamanın yanı sıra az miktarda işletme sermayesi ihtiyacını gidermek anlamında işletme sermayesi finansmanı da sağlanmaktadır.Gayrimenkul Finansmanı kapsamında, müşterilerinin ve projelerin ihtiyaçları doğrultusunda alternatifli ve yapılandırılmış çözümler sunmaktadır.Gayrimenkul Finansmanı alanında; Logistic Depolar, Alışveriş Merkezleri ve Büyük Şehir Otelleri üzerine ihtisaslaşmıştırBu kapsamda özellikle ticari gayrimenkul projelerine odaklanmak suretiyle , yaratmakta olduğu finansman çözümlerini, gayrimenkul yatırımlarının her evresinde ve projelerin ihtiyaçları doğrultusunda , stratejik ortaklıklar kurulması, kurumsal veya finansal yatırımcıların projelere ortak edilmesi veya projelerin değişik evrelerde yatırımcılara satılması yoluyla, müşterilerine sunmaktadır.Bu finansal çözümler ihtiyaca göre gayrimenkul yatırımlarına yönelik borç finansmanı ürünleri ile de desteklenmektedir.1. ARGE HİBE ve/veya Kredi Desteği İçin Proje Hazırlama:2. ARGE Projesi Başvurusu ve Takibi3. ARGE Organizasyonu Yapılanması Danışmanlığı4. ARGE Teçhizat Yatırımı DanışmanlığıŞirketinizin değerini büyütmenin, geliştirmenin ya da devretmenin bir yolu da hisse satışıdır. Küreselleşme ve dünyadaki gelişmeler sonucunda, özellikle dünyada bir çok girişimci şirketlerini veya projelerini yerli ya da yabancı sermaye kullanarak geliştirme yoluna gitmekte ya da geliştirdikleri bu değeri bulabildikleri en yüksek değere satmaktadırlar.Sizinle masanın aynı tarafında yer alarak uzmanlık gerektiren bu süreci sizin adınıza üstlenmektedir. Hisse satışı sürecinde uyguladığı özgün ve aktif yaklaşımı ve yan hizmetleri sonucunda şirketinizin hisselerine ilgi duyan birçok alıcı adayı oluşturur, bu adaylara sizinle birlikte taktiksel ve etkileyici sunumlar hazırlar ve rekabet ortamı içinde şirketinizin hisselerini en yüksek fiyattan / değerden satmanızı sağlar.Şirket birleşme ve satın almalarında prensibimiz: doğru kararlar alınmasında, kararların stratejik planlara uygun olarak uygulanmasında danışmanlık hizmeti sunmaktır.Şirket birleşmeleri ve satın almalarda; hem alıcı hem de satıcı tarafta bulunarak,• Ortak fayda ve hedeflerin belirlenmesi,• Fayda analizi, due-diligence ve değerleme çalışmalarının tamamlanması,• Tarafların organize edilmesi ve• Satış işlemlerindeki fonlama kaynaklarının bulunması ile ilgili gerekli ilişkilerin sağlanması,konularında her türlü hizmeti vermektedir.• Finansal İnceleme Çalışması – (Satıcı Taraf)• Operasyonel Özel İnceleme• Bilgi Teknolojileri Özel İncelemesi• Finansal Fizibilite Kontrolü• Şirket Değerlemeleri için Sistemsel Yapıyı Kurmak• Ortaklık, satın alma veya satış için gerekli dökümanların hazırlanması• Uygun aday profilinin tespiti ve ortak adayları ile temas kurulması• Alıcı tarafında satın alınacak hedef şirketlere yaklaşılması ve hedef şirketlerin değerlendirilmesi• Satış sürecinin ilerleyen aşamalarında danışmanlık yapılmasıŞirketin mevcut durumunun ortaklık veya satın almaya uygunluğunun belirlenmesi, şirket değerinin alt ve üst aralıklarının belirlenmesi, potansiyel yatırımcıların veya finansörlerin araştırılması, tespiti ve iletişime geçilmesi, birleşme sonucunda oluşması beklenen sinerjinin ve yeni kurumsal yapının değerlendirilmesi, birleşme veya satış işleminin sonuçlandırılması için hukuk danışmanları ile birlikte eş zamanlı olarak şirket hissedarlarına danışmanlık verilmesi, gerekli belgelerin hazırlanması ve kontrolüne yardımcı olunması, koordinasyonun sağlanması, birleşme veya satış işleminin sonuçlanmasından sonra ortaya çıkacak ticari kimliğin sermaye yapısı ve stratejik planları için rehberlik hizmeti ve bunun gibi hizmetler faaliyet konularımızı oluşturmaktadır.Proje Finansmanı, kısaca Proje için kredinin geri ödenmesinde esas olarak söz konusu Projenin yaratacağı nakit akışının alınması ve Şirketin değil Projenin varlıklarının verilen krediler için bir teminat olarak değerlendirilmesidir. Proje Finansmanında bir Şirketin genel kredi ihtiyacına değil, yatırım projesinden doğacak kredi ihtiyacına ve bu projenin nakit akımlarına odaklanılmaktadır.Proje Finansmanı, şirketlerin bilânço yapılarını bozmadan, mevcut yatırımlarını büyütme veya farklı alanlarda yatırım yapabilme, bunu yaparken farklı finansman kaynaklarına ve enstrümanlarına mümkün olduğunca daha fazla ulaşabilme isteğinden doğmuştur. Bu yöndeki talepleri karşılayabilmek ve gerekli finansman paketlerini oluşturabilmek için, projeye özel risk yönetimi yaklaşımlarından olabildiğince yararlanmak gerekmektedir• Projenin detaylı mali, ekonomik, teknik değerlendirilmesi yapılarak finansal fizibilite raporu hazırlanır,• Proje nakit akımı oluşturulur,• Doğru sermaye / finansman yapısı belirlenir,• En uygun teminat yapısı ile proje finansmanı modeli belirlenir,• Gerekli olduğu durumlarda yurtiçi/dışı bankalarla konsorsiyumlar oluşturulur,• Proje dokümanları hazırlanırve sonucunda Projenin tamamlanması için gerekli orta-uzun vadeli finansman sağlanır.Kurumsal finansman hizmetlerimiz kaliteli hizmet sunmak için gerekli teknik altyapıya, bilgi kaynaklarına, bilgi birikimine, tecrübeye ve yerli ve yabancı finansal kuruluşlarla ortak çalışma disiplinine sahiptir.Yeni yatırım, modernizasyon, kapasite yatırımları gibi sanayii kuruluşlarının yatırımlarının yanı sıra, ihaleler, özelleştirmeler v.b. yatırımlarda da projeler için fizibilitelerin ve iş planlarının hazırlanması, kredi verilebilirliğinin değerlendirilmesi ve gereken finansmanın sağlanması için kredi verebilecek kuruluşların veya sermaye sağlayabilecek potansiyel yatırımcıların araştırılması gibi konularda danışmanlık hizmetleri sunmaktayız.Fikir halindeki projelerin iş planına dönüştürülmesi, proje verimliliğinin ölçülmesi, projenin gerçekleştirilebilir olup olmadığının tespiti, finansman kaynaklarının araştırılması, alternatiflerin değerlendirilmesi gibi hizmetlerimizin yanı sıra ihtiyaç duyulması halinde gayrimenkul, makina ekipman gibi şirket varlıklarının ekspertiz değer tespitinde de iş ortaklarımızla birlikte danışmanlık hizmeti vermekteyiz• Finansal fizibilite çalışmaları• İş planları oluşturulması ve incelenmesi• Finansal yeniden yapılandırma çalışmaları• Sunumlar ve müzakerelerin yürütülmesi• Nihai anlaşmaların oluşturulmasında hukuk danışmanları ile beraber çalışılmasıŞirket Değerlemesi : Geleceğe yönelik stratejik planların oluşturulması ve bunların finansal sonuçlarının irdelenmesi sonucunda Şirket değerlemeleri çeşitli metotlar kullanılarak hazırlanmaktadır. İhtiyaca göre Şirket değerlemesi Şirket satın alma, satma veya birleşmelerinde, halka arz veya başka nedenlerle hisse satışlarında kullanılabileceği gibi, hissedarlar için bir performans değerleme aracı olarak da kullanılabilmektedir.Şirket değerlemesi amacına göre gelecek performansın bugün ifade ettiği değer veya benzer şirketlerle karşılaştırılarak tespit edilebileceği gibi, belli durumlarda sadece varlıkların veya markaların değerlenmesi de söz konusu olabilmektedir. Şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda ve objektif ilkeler içinde değerleme raporları hazırlanmaktadır.• Alacak Yönetimi ve Tahsilat Riski sigortalarıo Açık hesap ticari faaliyetlero Kredi limitlerinin risk sigortacıları tarafından veya otomatik kurulmasına dayanıro Alacakların tahsilatı işlemleri kredi sigortası şirketi ile yapılan sözleşme kapsamındadır• Bilanço ve kar/zarar hesabına etki edero Yeni hesap yılı başlamadan kredi yönetiminin maliyeti kesinleşir, önceden tahmin edilemeyen büyük kayıpları engelleyebiliro Sigortalının Risk Alacak kalitesi yükseliro Artan finansal fırsatlar ile cironun daha fazla seçenekler ile büyütülmesini sağlaro Kredi sigortacılarının veritabanı doğru müşteriler üzerinde odaklanmanız konusunda size yardımcı olur• Kredi Sigortasının Maliyetio Cironun küçük bir oranına tekabül eden prim ödemesio Her alıcı için hesaplanan cüzi kredi limit maliyetio Normalde % 80 ile % 90 arasında olan karşılık oranıo Yeni müşteriler ile çalışmanızı kolaylaştırır Sigortacıdan alınacak limitler sayesinde yeni müşterileriniz ile açık hesap çalışmaya hemen başlayabilirsinizo Nakit / Kredi kartı ile ödemeler yerine küçük alıcılar için tanımlanmış limit dahilinde çalışmanızı sağlaro Daha fazla kredi olanağı sayesinde ek kar olanağı sağlaro Maksimum kredi limitindeki müşterilere ek sevkiyat imkanıo Yüksek meblağ limit gerektiren yeni müşterilerin eklenmesini kolaylaştırıro Finans ekibi satış ekibini limitler sayesinde daha fazla satışa sürükleyebiliro Normalde % 10 oranında toplam satışların geliştiğini görüyoruzo Hasarlar teminat altına alınarak azalır
Arhavi: Ölürüz de Deremizi Vermeyiz!
Arhavi’de dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde şehrin merkezine kurulmak istenen Kavak HES projesi halkı isyan ettirdi. HES şantiyesini protesto eden halk “Ölürüz de deremizi vermeyiz” dedi. Mahkemelik olan ve bilirkişiler tarafından incelenen proje, mahkeme sonucu dahi beklenmeden taşeron firmalar aracılığıyla yapılmaya devam ediyor. Hükümetin de desteğini alan HES’çiler, şahsa ait arazilerin satın alınmasında engelle karşılaşınca Bakanlar Kurulundan HES için kamulaştırma kararı çıkarttı. Bu kararı “Hükümetin HES’çi şirkete kıyağı” olarak nitelendiren halk, “ Kamulaştırmayı da dava sürecine sokacağız, biz deremizi ölürüz de vermeyeceğiz ” diyerek HES’in regülatör kurulması düşünülen alandaki çalışmasını protesto etti. Eylem sırasında taşeron şirket sahibi Şevket Erkan ile gençler arasında küfürleşmeye varan gerilimler yaşandı. “Ölmek var, dönmek yok ” sloganını atan halk adına yapılan açıklamada “ Göreceksiniz, şuan deremize zarar veriyorlar ama HES kurmaya asla güçleri yetmeyecek ” dediler. vagus.tv
Milli Parklar Elden Gidiyor mu?
Milli Parklar Yönetmeliği'ne yazılan 'ucu açık' bir cümle, HES'ten TIR garajına kadar geniş bir yapılaşmanın önünü açtı. Hukukçular duruma tepkili Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Milli Parklar Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Artık milli parklarda kamu yararı görülen, yapılmasının zorunluluk olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin verilecek. Radikal gazetesinden Sekan Ocak’ın haberine göre, yönetmelik dünkü Resmi Gazete ’de yayımlandı. ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ adlı yeni hüküm, 1986 tarihli Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesine yeni bir bölüm ekliyor. Eklenen bölüm aynen şöyle: “İçme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına işlenir.” Türkiye ’de 40 milli park var. Milli Parklar Kanunu’na göre, bir milli parkın uzun devreli gelişme planı olmadan o milli parkta yapılaşmaya, yatırıma izin verilmiyor. Yapılacak yeni yapılar da bir gelişme planı hazırlanarak inşa edilebiliyor. Kanunda açıkça belirtilen bu durum yeni yönetmelikle birlikte değişikliğe uğramış oldu. Artık kamu yararı görülen, yapılması zorunluluk olduğu belirtilen yeni yatırımlar için ‘gelişme planı’ şartı aranmayacak. ‘Tam bir felaket’ Hukukçular duruma tepkili. Tunceli’de özellikle Munzur Vadisi Milli Parkı sınırları içinde baraj ve HES’lere karşı mücadele veren avukat Barış Yıldırım , şunları söyledi: “Bu yönetmelik Milli Parklar Kanunu’nun 4 maddesini by-pass ediyor. Kanun milli parklarda uzun devreli gelişme planı olmadıkça milli parkta herhangi bir yatırıma izin verilmeyeceğini belirtiyor. Bir yönetmelik kanunun üstünde olamaz. Açıkça hukuka aykırı bir düzenleme. Yeni yönetmelikte içme suyu gibi masumane bir ifade kullanılmaya çalışılıyor. Ancak ortada kötü niyet var. İfade çok karışık yazılmış. Ve bu durum da bilerek yaratılıyor.” Ekolojik açıdan da yeni yönetmeliğin tam bir felaket olduğunu savunan Yıldırım, şöyle devam etti: “Uzun devreli gelişme planları milli parkların anayasası sayılır. Bu planlarla bir milli parkta yapılacak yapının tüm etkileri tek tek belirlenir. Bilim insanları tarafından hazırlanan planlar artık önemini yitiriyor. Kamu yararını kim saptayacak? Bu yönetmelik milli parklar statüsünü ortadan kaldırıyor. Munzur’da yapılmak istenenlere kılıf da bulunmuş oldu. Danıştay’da dava açacağız. Küre Dağları, Kaçkar’lar, Beydağları’nda tartışmalı yatırım projeleri vardı. Uludağ Milli Parkı’na şimdi ‘Kamu yararı vardır’ dedikleri bir otel yapabilecekler.” “Daha fazla korunma bölgeleri ilan edilmesi gerekirken, mevcut korunan alanları ‘kamu yararı’ gibi son dönemde kötüye kullanılan bu tabirle yok ediyorlar. Çevre hukukçuları olarak bu konuyu en kısa zamanda tartışacağız.” Avukat Ocak, Enerji Piyasası Danışma Kurulu’nun lisans verdiği termik santral, enerji nakil hattı gibi tüm yatırımlarda kamu yararı kararı bulunduğuna da dikkat çekti: “Elektromanyetik alan oluşturan enerji nakil hakları artık milli parklardan geçebilecek. Ya da kömürle çalışan bir termik santral, milli park sınırları içine kurulabilecek. Nükleer santral, HES gibi kamu yararı görülen her şey yapılabilecek. Yani aklınıza ne geliyorsa yapılabilecek. Örneğin, Samsun’da bir köye ‘Kamu yararı’ var denilerek TIR garajı yapıldı. Devlet hiçbir zaman kendini mevzuatlarda sınırlandırmıyor. Geniş bir alan bırakıyor. Düzenleme yalnız içme suyuyla ilgili olsa ‘içme suyu ve içme suyu ile ilgili kamu yararı görülen...’ diye yazılırdı.”Serkan Ocak | RadikalKaynak: T24
'HES Yapma Boşuna, Yıkacağız Başına' Şarkısı Suç Unsuru Sayıldı
Boğazpınar’da yapılmak istenen HES’lere karşı mücadele eden köylüler hakkında, HES şirketi tarafından açılan dava yarın görülecek. Davada, çocukların söylediği “HES yapma boşuna, yıkacağız başına” şarkısı da yargılanıyor. HES karşıtı mücadele veren Boğazpınar köylülerinin ağustos ayında düzenlediği festivalin ardından HES şirketi, Çamlıyayla Enerji Elektrik Üretim AŞ, köylülerin kendilerini tehdit ettiği gerekçesiyle şikayette bulundu.  Evrensel'den Burak Şefkat'in haberine göre, Tarsus Cumhuriyet Savcılığınca açılan dava dilekçesinde, festivalde atılan “HES yapma boşuna, yıkacağız başına” ve “Köylüler kardeş, HES’çiler kalleş” sloganlarının tehdit ve hakaret içerdiği öne sürüldü. ÇOCUKLARIN SÖYLEDİĞİ ŞARKI SUÇ SAYILDI Üstüne üstlük, festivalde 6-7 yaşındaki çocukların koro halinde söylediği ve içinde “HES yapma boşuna, yıkacağız başına” sloganının da geçtiği şarkı suç unsuru sayıldı. Ayrıca, HES şirketi yetkilileri can güvenliklerinden endişe duyduklarını da öne sürdü. DAVA YARIN GÖRÜLECEK Bunun üzerine, Boğazpınar HES karşıtı Platform Sözcüsü Ahmet Öztürk, Boğazpınar Köyü Muhtarı Tevfik Sarı ve köylülerden Hakan Mert, Alper Mert ile Birkan Çiftçi hakkında soruşturma başlatıldı ve soruşturmanın sonunda Ahmet Öztürk hariç diğer kişiler için kovuşturmaya gerek olmadığına karar verildi. Ahmet Öztürk hakkında ise dava açıldı. Öztürk’ün davası, yarın Tarsus Sulh Ceza Mahkemesinde görülecek. ‘MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’ Evrensel’e konuşan Boğazpınar Köyü HES Karşıtı Platform Sözcüsü Ahmet Öztürk, kendilerine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu ifade ederek, davanın asıl amacının, HES’lere karşı mücadele eden köylüleri yıldırmak olduğunu ifade etti. Boğazpınar Köyü Muhtarı Tevfik Sarı da, festivalde atılan sloganların kimseyi hedef almadığını belirterek, “Biz HES’lere genel olarak karşı olduğumuzu göstermek için bu sloganı her yerde söylüyoruz. Biz kimseyi tehdit eden vahşi insanlar değiliz. Bizim tek derdimiz köyümüze ve suyumuza sahip çıkmak. Bu tür davalar bizi yolumuzdan döndürmeye yönelik çabalardır. Ama biz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz “dedi. ŞARKIYI PRAKSİS BESTELEDİ Geçtiğimiz yıl ağustos ayında Boğazpınar’da gerçekleşen festivale çevre il ve ilçelerden çok sayıda yurttaş katılmıştı. Festivalin davetlileri arasında bulunan Praksis müzik grubu, köyün çocuklarını Boğazpınar Çocuk Korosu adıyla bir araya getirerek çocuklara doğaçlama şarkılar söyletmişti. Davada, suç unsuru sayılan çocuk korosunu çalıştıran ve şarkıyı besteleyen Praksis Grubu ise “Bu çocuklar başlarının belası olacak çok iyi biliyorlar. HES’çilerin ve kollayıcılarının endişeleri haksız değil. Bu ülkedeki çocuklar böyle büyük bir sömürünün içerisinde mecburen erken büyüyor, ama çocukken öğrendikleri şarkıları unutmuyorlar” dedi. Burak ŞEFKAT | Evrensel
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Sıra Türkiye'ye Gelince Herkesin Çevrecilik Damarı Kabarıyor'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bu ülkede faiz ödemesine giden her fazla kuruş, milletin hakkının gaspıdır. Faize gitmeyen kaynak yatırıma dönüşecek' dedi.KIRŞEHİRCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Polat Enerji tarafından Kırşehir'in Mucur ilçesi Geycek mevkisinde yapımı tamamlanan Geycek Rüzgar Enerji Santrali (RES) açılış töreninde, santralin Mucur'a, Kırşehir'e, Türkiye'ye hayırlı olmasını diledi.Geycek RES'in, 285 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirildiğini, 150 megawatlık gücüyle Türkiye'nin en büyük enerji santrallerinden biri olacağını belirterek, bu yatırımı Mucur'a ve Türkiye'ye kazandıran Polat Holding'e teşekkür etti.'Her enerji tesisi bizim için altın kıymetinde'Türkiye büyüdükçe, üretimi artıkça, refah seviyesi yükseldikçe enerji talebi ve enerjiye yatırım ihtiyacının arttığına işaret eden Erdoğan, bir ülkenin refah düzeyinin enerji tüketimiyle ilişkili olduğunu, Türkiye'nin de 12 yılda enerji tüketiminin 2 kat arttığını, 2023'te de bu ihtiyacın bugüne göre 2 kat daha artma eğiliminde bulunduğunu söyledi.Türkiye'nin 120 milyar dolarlık yeni enerji yatırımına ihtiyac duyduğunu ve enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın hem stratejik hem de cari açığın azaltılması bakımından hayati önem taşıdığını ifade eden Erdoğan, 'Hangi kaynağa dayanırsa dayansın devreye giren her enerji tesisi bizim için altın kıymetinde' dedi.'Sıra Türkiye'ye gelince herkesin çevrecilik damarı kabarıyor'Erdoğan, doğalgaz ve petrol yerine mümkün olduğu kadar kömüre dayalı termik santraller, HES, rüzgar, güneş ve jeotermal kaynakları ikame etmenin çabası içerisinde bulunduklarını belirterek, şöyle devam etti:'Siz bakmayın Batı'daki çevreci akımların sürekli kömürü, nükleer enerjiyi kötülediklerine. Bugün Almanya, Amerika gibi gelişmiş ülkelerin tamamında birinci sıradaki enerji kaynağının hala kömür olduğunu görürsünüz. Aynı şekilde nükleer enerjiyi en çok kullanan ülkeler de yine gelişmiş ülkelerdir. Çin'de neredeyse her hafta yeni bir kömür santrali devreye alınıyor. Sıra Türkiye'ye gelince herkesin çevrecilik damarı kabarıyor. Aslında burada dert, çevrecilik hassasiyeti sergilemek değil Türkiye'nin gelişmesini, büyümesini, kalkınmasını engellemek. Açık söylüyorum, en büyük çevreci biziz. Son 12 yılda bu alanda ortaya konan performansı hiçbir dönemde, hiçbir iktidar ortaya koyamamıştır. Şu anda ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarının tamamını seferber etmiş durumdayız. Bizden önce böyle bir şey yok denecek noktada. Örneğin RES'lerle Türkiye adeta bizim dönemde tanıştı, ondan önce böyle bir şey yok ve hızla artarak devam ediyor.Türkiye'nin hedeflediğimiz şekilde büyümesini sadece bu kaynaklarla gerçekleştirmesi de mümkün değil. Onun için bunların yanında kömürü de kullanacağız, nükleer enerjiyi de kullanacağız. Onun için hem Kuzey'de hem Güney'de, biliyorsunuz Sinop ve Akkuyu ile ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Elbette tahrip etmeden, çevreyi bozmadan, çevrenin bize Allah'ın bir emaneti olduğu gerçeğini unutmadan bunu yapacağız. Ne çevreciliğin kalkınmamızı engellemek için bir silah gibi kullanılmasına izin vereceğiz ne de tabiatın felaketi pahasına bir kalkınmacılık anlayışına geçit vereceğiz.''12 yılda 3,5 milyar ağaç ve fidan'Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 12 senede Türkiye genelinde 3,5 milyar ağaç ve fidan dikildiğini, bunların yaklaşık 600 milyonunun yetişmiş ağaç olduğunu anlatarak, süratle ağaç ve fidan dikimine devam edileceğini, dengeli sürdürülebilir bir kalkınma anlayışıyla Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmakta kararlı olduklarını vurguladı.Her alanda olduğu gibi enerji yatırımlarında da özel sektöre öncelik verdiklerine dikkat çeken Erdoğan, özel sektörün kurulu enerji gücündeki payının, 12 yıl önce yüzde 32 iken, bugün yüzde 72'ye ulaştığını, bunun artarak süreceğini kaydetti.Özel sektörü enerji alanında yatırım yapmaya teşvik ettiklerini, edeceklerini, yenilenebilir enerji yatırımları için özendirici tesisler verdiklerini dile getiren Erdoğan, açılışı yapılan Geycek RES'in yenilenebilir enerji yatırımları konusunda önemli ve örnek bir tesis olduğunu söyledi.Geçmişte büyüklerin dereler için 'Su akar, Türk bakar' dediklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Şimdi ne yapıyoruz? Şimdi 'Su akar, Türk yapar' diyoruz. Bir taraftan barajlar bir taraftan HES'lerle hem enerji üretimimizi artırıyoruz, bunun yanında içme suyu, kullanma suyu üretiyoruz. Aksi takdirde durumumuz çok büyük bir felaket olabilirdi. 20 milyon ağaca tekamül eden emisyon azaltımıyla çevre dostu bir tesis olan şu andaki santralin üreteceği enerji sayesinde doğalgaz faturamızdan yılda 40 milyon lira, eski rakamla 40 trilyon lira tasarruf edeceğiz. Bu tesisle jeotermal kaynaklar bakımından zaten zengin olan Kırşehir'in esen rüzgarı da ekonomimize kazandırılmış oluyor' diye konuştu.'Bu RES'lerle bir çevrecilik dersi veriyoruz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, rüzgar enerji tribünlerinin dağlara ayrı bir güzellik, hava kattığını, farklı bir mimari estetik kazandırdığını, 30 yıl önce yurtdışında bunları gördüklerinde 'Acaba bunlar nedir? Bizim ülkemizde neden yok' diye baktıklarını anlatarak, şunları kaydetti:'Bizim ülkedeki siyasi mantalite bu işe çok uzaktı, dertli değillerdi, araştırma yoktu. Bizi evde kömürün kokusuna, külüne vesairine mahkum etmişlerdi. Analarımız, babalarımız neler çekti, ama biz geldik, siyasi hayatımın en etkin dönemlerinde İstanbul gibi bir yerde doğalgazı tüm çevresine yaydım. Türkiyemizde şu anda doğalgazın gitmediği il sayısı artık 8-9 tane kaldı, bunun dışında her yer doğalgazı gördü. Bizim insanca yaşamak hakkımız değil mi? 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları üzerinde bunu sağlamak siyasilerin görevidir. Bu RES'lerle de inanıyorum ki yenilenebilir enerjiden bir çevrecilik dersini veriyoruz.''Amaç, Türkiye'yi faiz lobisine teslim olmaya zorlamaktı'Erdoğan, bu tür tesislerin inşaat ve işletme aşamasında, yapıldıkları bölgeye sağladıkları katkının da dikkate alınması gerektiğini söyledi.Polat Grubu'nun buna ilave olarak tüm bölgeye hizmet verecek bir spor tesisini de ülkeye kazandırdığını ifade eden Erdoğan, bunun için de kendilerini tebrik etti.Büyüyen, güçlenen Türkiye'nin zorlukları birer birer aşarak hedeflerine doğru kararlılıkla ilerlediğini belirten Erdoğan, 'Elbette bundan rahatsız olanlar var. Türkiye'yi yeniden 70 sente muhtaç oluğumuz o eski günlere götürmek isteyenler var. Bizi o günlere döndürmek için tüm güçleriyle çalışanlar, her fırsatta, biliyorsunuz bunu değerlendirmenin gayreti içerisindeler' diye konuştu.Erdoğan, 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün hedeflerinden birinin de Türkiye'nin ekonomisi olduğuna işaret ederek, 'Ekonominin omurgası olan, lokomotifi olan iş adamlarımızdı. Onlarla birlikte başta Enerji Bakanımız olmak üzere bu alanda görev yapan kamu personeli de hedefler arasında yer alıyordu' değerlendirmesinde bulundu.Buradaki asıl amacı bildiklerini vurgulayan Erdoğan, 'Asıl amaç Türkiye'yi ekonomik olarak çökertmekti, enerji projelerimize darbe vurmaktı. Amaç Türkiye'yi geçmişte defalarca yaptıkları gibi, yeniden faiz lobisine teslim olmaya zorlamaktı. Ülkemizde yaşanan ekonomik krizlere baktığımızda, en belirgin tezahürlerin, akıl almaz düzeylere ulaşan faiz oranları, faiz ödemeleri olduğunu görüyorsunuz' dedi.Türkiye'de, toplanan vergilerin tamamının tek başına faiz ödemelerini karşılayamadığı dönemleri yaşadıklarını dile getiren Erdoğan, ülkeye o günleri bir daha asla yaşatmamaya kararlı olduklarını vurguladı.'Bunların hiçbirine eyvallahımız olmadı, olmayacak'Merkez Bankasının uyguladığı faiz oranları konusundaki itirazlarını her fırsatta, her platformda dile getirdiğini anlatan Erdoğan, şu görüşlerini bildirdi:'Bu ülkede faiz ödemesine giden her fazla kuruş milletin hakkının gasbıdır. Çünkü faize gitmeyen o para, ister kamuda olsun ister özel sektör olsun, nereye gidecek söyleyeyim. Bu kaynak aynen burada olduğu gibi yatırıma dönüşecek, üretime dönüşecek, istihdama dönüşecek. Diyorlar ki; 'Yatırım notumuz zarar görür.' Eğer işimiz Batı'daki derecelendirme kuruluşlarına, ekonomik analiz yapan çevrelere kalsa, bize yağmurlu havada bir bardak su vermezler. Ekonomik potansiyeli bizimle mukayese dahi edilemeyecek ülkeler allanıp pullanırken, Türkiye sürekli riskli gösterildi. Hatta son ekonomik kriz sonrası yerle yeksan olmuş tüm ülkeler hala bizim üzerimizde tutuluyor, bizden daha güçlü gösteriliyor. Hepsi yalan, bizim bunların hiçbirine eyvallahımız olmadı, olmayacak.''Biz bugüne kadar onlara rağmen yatırım çektik, onlara rağmen büyüdük, onlara rağmen güçlendik ama bunu kendi içimizdeki bir takım kurumlarımıza hala anlatamadık' ifadesini kullanan Erdoğan, 'Faiz oranı, enflasyon öngörüsünün neredeyse iki katı. Böyle bir çarpıklık olabilir mi? İnşallah bunların hepsi de düzelecek. Türkiye'de geçtiğimiz 12 yılda pek çok şey nasıl düzeldiyse, nasıl hale yola girdiyse bu mesele de inşallah makul bir çizgiye, milletin ve memleketin hayrına bir yere gelip oturacak' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:'Aynı şekilde Türkiye'yi siyasi ve ekonomik olarak çökertmek isteyen üst aklın da onun kuklalarının da hevesleri kursaklarında kalmaya devam edecek. Milletin iradesi yerine o veya bu vesayet sisteminin devamını arzu edenlerin, bu yönde gayret gösterenlerin çabaları bugüne kadar sonuç vermedi, bundan sonra da inşallah vermeyecek. Paralel yapı başta olmak üzere demokrasimize, ekonomimize, istikrarımıza kast eden herkese karşı mücadelemiz sonuna kadar sürecek. Milletimizin kendisine hizmet edene, vefası, şükranı ne kadar samimiyse, ihanet edene de tepkisi o kadar şiddetlidir.'Ülkeye ve millete hizmet eden, yatırım yapan, üreten, Türkiye'yi 2023 hedeflerine yaklaştıracak adım atan herkesin daima yanında ve destekçisi olduklarını vurgulayan Erdoğan, nerede bir yatırım varsa, nerede bir hizmet varsa orada bulunmanın kendisi için en büyük mutluluk olduğunu söyledi.'Benim kavgam bu ülkeye ve bu millete düşmanlık edenlerledir'Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:'Az önce Adnan Bey bir şey söyledi, 'Mayıs ayında Soma'da 250 megavatlık yine bir rüzgar santralinin açılışı var' dedi. Buyurun, burada şimdi 150, bunu açıyoruz. Soma'da daha büyüğünü açacağız. Bu, nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından önemli. Bütün yerlerde taş üstüne kim taş koyarsa bizim orada olmak sorumluluğumuzdur, görevimizdir ve tabii ki bizler de olacağız.Benim kavgam bu ülkeye ve bu millete düşmanlık edenlerledir. Benim öfkem sadece ve sadece ülkesine ve milletine düşmanlık edenlere karşıdır. Bu ülkeye, bu millete hizmet eden herkese gönlüm de kapım da sonuna kadar açıktır.'Polat Grubu'nu ve tüm ortaklarını bu yatırım için tebrik ettiğini belirten Erdoğan, Geycek Rüzgar Enerji Santrali'nin hayırlı olmasını diledi.NotlarKonuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat tarafından, rüzgar tribünü şeklinde bir plaket hediye edildi.Daha sonra Erdoğan, 'Yeni Türkiye'nin yeni enerjisi' diyerek, beraberindekilerle santralin açılış şalterini indirdi. Erdoğan, bu sırada Adnan Polat'ın babası İbrahim Polat'ın da sahneye gelmesini isteyerek, 'İbrahim Bey gelir misin? Evladın unutuyor, ben unutmuyorum' diyerek espri yaptı.Açılış törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Kırşehir Valisi Necati Şentürk, Kırşehir ve çevre illerin bazı milletvekilleri, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Mustafa Yılmaz, Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat, iş adamları ve çok sayıda davetli katıldı.Muhabir: Kadir Karakuş, Esra AltınmakasAA
Kanlı Seçim: 8 Ölü 27 Yaralı!
Türkiye seçim günü kana bulandı. Çeşitli illerde meydana gelen kavgalarda şuana kadar 8 kişi hayatını kaybetti, 27 kişi yaralandı.Türkiye 30 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri için sandık başına giderken, çeşitli şehirlerde muhtar adayları arasında çıkan tartışmalar can aldı. Ülke genelinde muhtarlık yarışı nedeniyle çıkan kavgalarda 8 kişi hayatını kaybetti. Kavgalarda 27 kişi ise çeşitli yerlerinden yaralandı. Hilvan'daki muhtarlık kavgasında yaralanan 4 kişinin hayati tehlikesi sürerken, 1 polis ve 1 uzman çavuş da kavgaları ayırmaya çalışırken yaralandı. HİLVAN'DA MUHTARLIK KAVGASI: 6 ÖLÜ, 4 YARALI Şanlıurfa'nın Hilvan İlçesi'nin Yuvacık Köyü'nde, 2 muhtar adayı ile yakınlarının tartışması silahlı kavgaya döndü. Ortalığın savaş alanına döndüğü kavgada 6 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. Olay, öğle saatlerinde Yuvacık Köyü'nde meydana geldi. Mevcut köy muhtarı ve yeniden aday olan Ertem Çelik ile diğer aday Abit Tanık arasında seçmenleri yönlendirdikleri iddiasıyla tartışma çıktı. İddiaya göre, köy okulunun bahçesindeki tartışma muhtar adaylarının yakınlarının katılmasıyla kısa sürede kavgaya dönüştü. Jandarmanın müdahalesiyle önlenen ve okul bahçesinden çıkarılan Çelik ve Tanık ailesinin fertleri, bu kez köy meydanında kavga etti. Kavga sırasında Çelik ve Tanık ailesi fertleri birbirlerine tabanca, av tüfeği ve kalaşnikof tüfekle ateş açarak çatışmaya başladı. 6 KİŞİ ÖLDÜ Ortalığın savaş alanına döndüğü kavga, köye gelen jandarmaların müdahalesiyle güçlükle önlendi. Tabanca ve tüfek kullanılan çatışmada muhtar adaylarından Ertem Çelik, akrabaları Davut, Semih, Ayhan, Bedirhan ve Nihat Çelik ile karşı taraftan Orhan, Suphi, Mehmet ve Adalet Tanık yaralandı. Yaralananlar, özel araçlarla Hilvan ve Şanlıurfa'daki hastanelere sevk edildi. Şanlıurfa'daki hastanelerde tedavisine başlanan yaralılardan muhtar adayı Ertem Çelik ile Bedirhan Çelik, Semih Çelik ve Davut Çelik ile Orhan Tanık ve Suphi Tanık yaşamını yitirdi. Tedavisi süren diğer 4 yaralının da hayati tehlikesinin sürdüğü bildirildi. KÖY ABLUKAYA ALINDI Muhtar adaylarının silahlı çatışmasının ardından Yuvacık Köyü'ne zırhlı araçlarla takviye jandarma birlikleri gönderildi. Giriş ve çıkışların yasaklandığı köyü ablukaya alan jandarma, muhtar adayları ve akrabalarının karşı karşıya gelmemesi için önlem aldı. Birçok kişi gözaltına alan jandarma kimsenin köye girmesine izin verilmezken, çevik kuvvet polisleri de Şanlıurfa'da yaralıların tedavi gördüğü hastaneler ile cesetlerin bulunduğu morg çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Önlemlerin en üst seviyede tutulduğu Yuvacık Köyü'nde güvenlik güçleri olaya karışan kişilerin belirlenmesine yönelik çalışmasını sürdürüyor. HATAY'DA MUHTARLIK KAVGASI: 2 ÖLÜ, 10 YARALI Hatay'ın Kırıkhan İlçesi'ne bağlı Gölbaşı Köyü'nde, muhtar adaylarının yakınları arasındaki tartışma, silahlı kavgaya dönüştü. Olayda, 2 kişi öldü, 1'i ağır 10 kişi yaralandı. Köyde, yeniden aday olan Muhtar Abdo Bilgin ile diğer aday Sıtkı Yüceur'un yakınları arasında dün akşam çıkan tarışma bu sabah sandık başında devam etti. İki tarafından yakınları arasındaki kartışma kavgaya dönüşünce, Yecuur Ailesi taraftarları sandıkların bulunduğu Gölbaşı İlköğretim Okulu'na rastgele tüfek ve tabanca ile ateş açtı. Olayda muhtarın kuzeni İsmail Bilgin ile diğer aday Sıtkı Yüceur'un akrabası Ayşe Yüceur yaşamlarını yitirdi. Olayda 10 kişi ise yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralılardan Süleyman Bilgin'ın sağlık durumunun ağır olduğu bildirildi. Takviye güvenlik ekipleri köye gönderilerek önlemler alındı. ÇOK SAYIDA GÖZALTI VAR Hatay'ın Kırıkhan İlçesi'ne bağlı Gölbaşı Köyü'nde, muhtar adayı yakınlarının karşılıklı silahla ateş açması sonucu 50 yaşındaki Süleyman İsmail Bilgin ile 56 yaşındaki Ayşe Yüceur'un yaşamını yitirdiği olayda, Yusuf Yüceur (32), Cemal Yüceur (49), Şamo Bilgin (42), Erhan Bilgin (40), Abdo Yüceur (59) ve Süleyman Bilgin (18) ile kimlikleri belirlenemeyen 4 kişi daha yaralandı. Yaralı yakınlarının Kırıkhan Devlet Hastanesi'ne akın etmesi nedeniyle hastanede başka olayların çıkmaması için geniş güvenlik önlemleri alındı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma çerçevesinde jandarmanın, her iki taraftan çok sayıda kişiyi gözaltına aldığı belirtildi. KOMANDOLAR GÖLBAŞI'NDA Olayların büyümemesi için köyde geniş güvenlik önlemleri alan jandarma, olaya karışanların kaçmasını önlemek için köyün tüm giriş çıkışlarını da kontrol altında tutuyor. Hatay'dan da komando birlikleri köye gönderilirken, gazetecilerin de köye girişine izin verilmedi. Köyün girişinde ayrıca tedbir amaçlı olarak ambulanslar bekletiliyor. VALİLİKTEN AÇIKLAMA: KÖYE TAKVİYE EKİP GÖNDERİLDİ Hatay Valiliği de kavgayla ilgili yaptığı açıklamada olayda 2 kişinin yaşamını yitirdiğini belirterek, hastanelerdeki yaralı sayısını 9 olarak açıkladı. Açıklamada şu bilgilere yer verildi:'Saat 11.45 sıralarında ilimiz Kırıkhan İlçesi Gölbaşı İskan İlköğretim Okulu bahçesinde muhtar adayları arasında oy verme sırası nedeni ile tartışma çıkmıştır. İki tarafın yakınlarının olaya karışması ve tartışmanın büyümesi neticesinde A.Y.isminde bir bayan ve İ.B. isimli bir erkek olmak üzere iki vatandaşımız hayatını kaybetmiş, biri ağır olmak üzere 9 vatandaşımız da yaralanmıştır. Bölgede görev yapan güvenlik güçlerinin takviye edilmesi ile taraflar kontrol altına alınarak tartışma sona erdirilmiştir.' ŞANLIURFA'DA MUHTARLIK KAVGASI: 1'İ POLİS 3 YARALI Şanlıurfa'da, birbirine akraba iki muhtar adayının yakınları arasında çıkan tartışma bıçaklı kavgaya dönüştü. Olayda, biri kavgayı ayırmaya çalışan polis memuru 3 kişi yaralanırken 4 kişi ise gözaltına alındı. Olay, saat 08.00 sıralarında Çankaya Mahallesi'nde bulunan 100'üncü Yıl İlköğretim Okulu'nda oy verme işlemi başlarken meydana geldi. Çankaya Mahallesi Muhtar adayı İsmail Çiftçi ile Şükrü Polatçı arasında seçmenleri yönlendirdikleri iddiasıyla tartışma çıktı. Tartışma, kısa sürede iki muhtar adayının yakınlarının da katılımıyla bıçakların kullanıldığı kavgaya dönüştü. Oy kullanmaya gelenlerin önünde meydana gelen kavgada; muhtar adayı Şükrü Polatçı'nın oğlu Uğur Polatçı ile yeğeni Mehmet Polatçı bıçakla yaralandı. Bu sırada kavgayı ayırmaya çalışan bir polis memuru da elinden hafif yaralandı. Okula takviye olarak çağrılan polislerin biber gazıyla müdahale ederek ayırdığı kavgaya karıştığı belirlenen 4 kişi gözaltına alındı. Ambulansla hastaneye götürülen yaralılardan Uğur Polatçı'nın hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. YOZGAT'TA MUHTARLIK KAVGASI:3 YARALI Yozgat'ta muhtarlık seçimi nedeniyle iki grup arasında çıkan kavgada 3 kişi yaralandı. Yozgat'ın merkeze bağlı Türkmensarılar Köyü'nün muhtar adayları Hasan Duyar ile Mehmet Özipek'in yakınları arasında tartışma çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi nedeniyle 3 kişi kafalarına aldığı taş ve sopa darbeleriyle yaralandı. Kavga sırasında yaralanan Selami Avcı (38), Adem Avcı (46), Hanifi Avcı(27) ambulansla Yozgat Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Hastane ve köyde güvenlik tedbirleri artırılırken olayla ilgili soruşturma devam ediyor. RİZE'DE SEÇİM KAVGASINDA UZMAN ÇAVUŞ AĞIR YARALI Rize'nin Küçükçayır Köyü'nde muhtar adaylarını destekleyen 2 kişi arasında çıkan silahlı kavgayı ayırmak isteyen Jandarma Uzman Çavuş Korhan Soylu, ayak ve kasığına isabet eden 2 kurşunla ağır yaralandı. Olay, bu sabah Küçükçayır Köyü İlkokulu önünde meydana geldi. Oy kullanmak için okula gelen köylülerden destekledikleri muhtar adayları için oy isteyen 30 yaşındaki Ali Tekerlek ve 50 yaşındaki Şakir Gökhan arasında tartışma çıktı. Daha önce alacak konusunda husumet bulunan 2 kişi arasındaki tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Şakir Gökhan silahını çekerek Ali Tekerlek'e ateş etmeye çalıştı. Çevredekiler ve okulda seçim güvenliğini sağlamak üzere görevli jandarma timindeki askerler de kavgayı ayırmak istedi. Bu sırada Şakir Gökhan'ın silahından çıkan 3 kurşundan 2'si 35 yaşındaki Uzman Çavuş Korhan Soylu'nun kasık ve ayağına isabet etti. Şakir Gökhan kaçarken, ağır yaralanan Uzman Çavuş Korhan Soylu, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyata alındı. Şakir Gökhan, bir süre sonra köyde saklandığı evde yakalandı. Jandarma okul çevresinde ve köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. HES OLAYLARINDA DA GÖREV YAPMIŞTI Küçükçayır köyünde vücuduna isabet eden iki mermiyle ağır yaralan Jandarma Uzman Çavuş Korhan Soylu, Andon İçme Suyu Tesisleri'ne su sağlayan Andon Deresi'ne hidroelektrik santral (HES) kurulması için durdurulan çalışmaların yeniden başlatılması üzerine, çıkan olaylara müdahale eden jandarma ekibinde de görev yapmıştı.BİRECİK'TE MUHTARLIK KAVGASI: 6 YARALI Şanlıurfa'nın Birecik İlçesi'nde, iki aile arasında muhtarlık yüzünden çıkan silahlı ve sopalı kavgada 6 kişi yaralandı. Olay, sabah saatlerinde Birecik'e bağlı Çiftlik Köyü'nde meydana geldi. Köyde muhtar adayları Ersöz ile Öztürk aileleri arasında tartışma çıktı. Tartışma kısa sürede kavgaya dönüşürken, kim tarafından ateşlendiği bilinmeyen tabancadan çıkan kurşunların isabet ettiği muhtar adayı Emin Öztürk ile yakınları Salih Öztürk, Hasan Öztürk ve Mehmet Öztürk yaralandı. Kavgada isimleri öğrenilemeyen 2 kişi ise sopa darbeleriyle yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Birecik Devlet Hastanesi'ne götürülürken, jandarma köyde önlemleri artırdı. DHA
Durdurulan HES'in Dinamitlerini Meraya Gömdüler!
Munzur Dağı eteklerindeki Deliçay'da yapımı planlanan HES durdurulunca, inşaatı yürüten şirket elindeki dinamitleri meraya gömüp gitti! Köylüler merada önce 12 ton daha sonra 1300 kilo dinamit bulup ilgililere teslim etti. Dinamitlerin gömüldüğü bölgenin 100 metre aşağısı piknik alanı. Bölgeden insanlar geçiyor, hayvanlar otluyor. Radikal'den Serkan Ocak'ın haberine göre Erzincan’ın Kemah ilçesindeki Deliçay Nehri üzerinde yapımı durdurulan HES inşaatının yetkilileri, mahkeme kararının ardından ellerindeki 1300 kilogram dinamit lokumu ve fünyeyi köylünün maresına gömerek bölgeyi terk etti. Bölge sakinlerinden bir şirket çalışanının ihbarı ile ortaya çıkan olaya jandarma el koydu. Kutulardaki dinamitler tek tek gömüldüğü yerden çıkarıldı. Köylülerin anlatımına göre, daha önce de şirketin dinamitleri gömdüğü yere suçüstü yapılmış, 12 ton dinamit köylülerce çıkarılarak jandarmaya teslim edilmişti. Munzur Dağı eteklerindeki Gaban Vadisi’nde yer alan Deliçay üzerine HES yapımı için As Enerji Üretim şirketi 2009’da lisans aldı. İlk lisans 20 megavatın altında olduğu için Erzincan Valiliği’nden ‘ÇED gerekli değildir’ kararı alındı. Şirket ruhsatını alarak çalışmaya başladı. Ancak şirket daha sonra HES kapasitesini arttırarak, yeni bir santral, kırma eleme tesisi ve beton santrali kurmak için yeniden başvuruda bulundu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan da ‘ÇED Olumlu kararı’ alındı. Bu karara karşı dava açan köylüler davayı kazandı. HES faaliyetleri durdu. Oğlukpınar Köyü Muhtarı Cemal Gölçek, Sarıyazı Köyü Derneği’nden Hasan Algül ve Yağca Köyü Muhtarı Ali Bayazıt ile İncedere Köyü Muhtarı Edern Duman’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açtığı ‘ÇED olumlu kararı’ iptali davasında, Sivas İdare Mahkemesi, telafisi güç zararlar olmamasına adına keşif ve bilirkişi incelemesi yapılana kadar projenin yürütmesini 13 Eylül 2013’te oy birliği ile durdurdu. İnşaat durduktan sonra firma ellerindeki patlayıcı malzemeleri gömmeye başladı. İlk olay mahkeme kararının hemen sonrasında 2013 Ekim’de yaşandı. Tutanakla teslim edildi Sarıyazı Köyü Muhtarı Binali Araz’ın anlattıklarına göre, köyle santral karşı karşıya. Firma çalışanlarının dinamitleri gömdüklerini köylüler gördü. Araz, olayın devamını şöyle özetledi: “Gömdükleri yeri gidip kazdık. Jandarmaya tutanakla teslim ettik. Tam 12 ton dinamit vardı. Alay komutanı firma çalışanlarına çok kızdı. “Bu birilerinin eline geçse ne olur?” demişti. Geçenlerde Erzincan’da bu olayı konuşurken bir çalışan ‘ikinci bir yerde daha dinamit gömüldüğünü’ söyledi. Hemen jandarmaya bildirdik. Yer tespiti yapıldı. Geçen hafta jandarma geldi. 1300 kilogramdan fazla dinamit çıkarıldı.” Dinamitlerin köyün mera alanına gömüldüğünü belirten Araz, “Orası günlük hayvanların bulunduğu yer. İnsanlar da gelip geçiyor. 100 metre aşağıda piknik alanı var. Ayrıca ziyaret edilen kutsal mekanlarımıza da çok yakın. Mera alanını işgal etmişler” dedi. Patlatma yapıldığı dönemlerde evlerinin camlarının kırıldığını anlatan muhtar Araz ayrıca HES’le ilgili de şunları söyledi: “Nehrin suyu köylüye, tarıma zaten yetmiyor. 65 yaşındayım. Bu yaşıma kadar nehrin suyunun kuruduğunu görmedim. Bu yıl 1. ve 2. aylarda alabalıklar kumun üzerinde kalmıştı. Derede tek damla su yoktu. Bir de buraya HES yapıyorlar. Amaçları köylüyü mağdur etmek. Maaşı ödenmedi, o da ihbar etti Deliçay Platformu’ndan avukat Ümit Altaş, canlı yaşamının nasıl hiçe sayıldığının en iyi örneklerinden bir olduğunu söylediği olayla ilgili şunları anlattı: “Daha önce de dinamitle ilgili patlatma ve saklama ile ilgili ÇED’de belirtilen hususlara uymuyordu firma. 8 kez haklarında tutanak tutuldu. Ancak bugüne kadar hiç bir ceza kesilmedi. Jandarmanın tuttuğu tutanaklar halen davaya dönüşmedi. Keyfiyet söz konusu. ÇED gerekli değildir kararı ile inşaata başladılar. Kapasite arttırımı talep edip ÇED için başvurdular. Ancak ÇED olumlu kararı çıkana kadar önceki izinleri ile birlikte inşaata devam ettiler. ÇED olumlu kararı çıkınca dava açtık, HES durduruldu. Yer tespiti konusunda inceleme yapıldı. Ruhsatlı alanlarının dışına çıkıp köyün merasına şantiye kurmuşlar. Ve bu mera alanına da gitmeden dinamitleri gömmüşler. Muhtemelen ‘nasılsa yine geleceğiz’ diye düşündüler. O dinamitler bulunmasa ve proje esastan iptal edilseydi ne olacaktı? HES inşaatı durduktan sonra inşaattaki görevlilere maaşlar da ödenmiyor. Bir işçi dayanamayıp dinamitlerin gömüldüğü 2. yeri köylülere söylüyor. Köylülerin haber verdiği jandarma 25 Mart 2014’te bölgeye gelerek diğer dinamitleri de çıkardı. Yaklaşık 1300 kg dinamit lokumu ve fitil bulundu.” Avukat Altaş, bölgenin aynı zamanda kutsal bir mekan olduğunu, eski bir Ermeni yerleşimi olan bölgede ‘Hasan dede ve ‘şehitlik’ diye iki ayrı ziyaret yeri olduğunu söyledi. Meraya gömülen dinamitlerin hem bu kutsal yerleri hem de köydeki insanları ve doğadaki canlıları tephit ettiğinin altını çizdi. Meyvanlı - Sarıyazı Köyü Derneği’nden Hüseyin Anik de, firmanın istimlaklar yapılmadan, mera alanlarını orman olarak göstererek kaçak çalıştığını, ancak mücadele ederek santralı durdurmayı başardıklarını anlattı. Santral durdurulduğunda köyde davullu zurnalı şenlik yaptığını belirten Anik, tam da o kutlamalar sırasında firmanını dinamitleri gömdüğünü söyledi. Şirket: Sorumlusu taşeron şirket Şirket yetkilileri ise söz konusu olayla ilgili inşaatı bir taşeron firmaya verdiklerini, proje sahibinin kendileri olduğunu ancak sahada tüm yapılan işlemlerden taşeronun sorumlu olduğunu, kendilerinin bunlardan haberdar olmadığını söyledi. Yetkililer, 25 Mart’ta jandarmanın yaptığı arama sonucu gümülü olarak bulunan dinamitlerle ilgili henüz taşeron firmadan detaylı bilgi almadıklarını da anlattı.Haber: Serkan Ocak | RadikalKaynak: CNN Türk