Onur Ünlü: '+18 Kısıtlamasının Siyasi Olmadığına İnanmak İstiyorum'
“İtirazım Var” filmi Onur Ünlü’ye İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödül’ü kazandırdı. Filme, içinde “insanlık onuru var” gerekçesi ile +18 yaş kısıtlaması getirildi. Ünlü, gerekçenin de gerekçesini merak ettiğini dile getirdi İstanbul Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü alan Onur Ünlü’nün son filmi İtirazım Var, geçen Cuma gösterime girdi. Film, gösterim tarihine bir gün kala “+18” yaş sınırlandırması şoku yaşadı. Gerekçe ise filmde “insanlık onuru” olması bir de “şiddet” içermesiydi. Camide işlenen bir cinayetin peşine düşen İmam Selman Bulut’u anlatan İtirazım Var, din, polisiye ve mizahi unsurları barındırıyor. Ünlü ile hem filmi, hem de getirilen sınırlandırılmayı konuştuk. Ünlü, “Kararın siyasî olmadığını umuyorum” diyor ve filmin her polisiye kadar belli oranda şiddet içerdiğini belirtiyor. Filminize, gösterimine bir gün kala +18 yaş sınırlaması getirildi. Sizce bu kararın gerekçesi ne? Ve bu süreçte ne yapmayı planlıyorsunuz? Evet, 18 yaşın altındakilerin filmi seyretmesi yasaklandı. İtiraz edeceğiz, itiraz hakkımız var çünkü. Gerekçeli kendi başına çok komik bir metin, içinde “İnsan onuru, genel ahlak ve şiddet barındırdığı” için gibi bir şey söylüyor. Yani filmin içinde “insan onuru var” diyor. Evet, filmde “insanlık onuru” var. Ama çok fazla şiddet sahnesi yok. Bu kadar şiddet sahnesi filmin +18 alması için yeterli mi? Şiddet belli oranda vardı, bir yumruklama sahnesi var, bir de bir iki tane yara görüyoruz ama onu da karanlıkta görüyoruz. Bilmiyorum niye öyle bir karar verdiler, sormak lazım bu gerekçenin de gerekçesini. Mesela 76 milyon insanın ahlakını koruyan iki tane adam var orada. Bu insanlar kendilerini nasıl hissediyor? Gerçekten o derece ahlaklı insanlar mı? Acaba benim de onları denetleme hakkım var mı? “Evet, bu beni ahlaken denetleyebilir” diyebilir miyim? Ben neye dayanarak o adamın ahlakının, benim ahlakımı sorgulamasına izin vereceğim? Kararın siyasî olduğunu düşünüyor musunuz? Bütün iyi niyetimle siyasî olmadığına inanmak istiyorum. Önümüzdeki birkaç gün bunu daha net ortaya çıkartacaktır. Eğer öyleyse yazık bize... Ama filmde, güncel politik göndermeler var. Çok göze batırmayan ama yakın geçmişi hatırlatan... Bu senaryo 2010’da yazıldı. Politik gönderme dediğiniz kısımları, çekerken eklemedik, güncel olana değsin diye tek bir şey yapmadık. Sadece Superman karakteri var filmde, izleyenler görecekler o karakteri ekledim sonradan. Aslında bu, şunu gösteriyor, dört sene içinde hiçbir şey değişmemiş. Bir takım şeyleri hissetmişiz ya da biliyormuşuz... Zaten o kazanın kaynadığının farkındaydık. Estetik olarak, bir eserin siyasete gönderme yapmasını çok da verimli bulmam, eserin değerini düşürür bence. Ama çoğu insan sizin gibi düşündü çok göze batmadığı konusunda. Bunun böyle olma sebebi bizim samimiyetimizdir diye tahmin ediyorum. Yani içimizden geleni eğmeden, bükmeden, kırıcı olmadan ama olan bitenle ilgili ne düşünüyorsak o şekilde söyledik. İtirazım Var “Millî Cinayet Koleksiyonu”nun bir parçası. Fakat diğer filmlerinize kıyasla, polisiye türünün özelliklerini çok daha fazla taşıyor. En başında bunları toplayıp 10 film yaparız diye düşünmüştük. Ben gençlik yıllarımda polisiyeyle ilgilenmeye başladım, bayağı da kafayı takmıştım. Hatta ilk polisiye eser Ahmet Hamdi Efendi’nin Rabıta romanı derler eskiler. 1876’da yazılmış bir kitap. Bu kitaptan sadece altı tane kalmıştı, bir tanesi Atatürk Kitaplığı’ndaydı, ben oradan fotokopisini aldım o kitabın. Osmanlıca öğrenmeye başladım kitabı okumak için. Böyle konuşuyorum havalı havalı ama sürece olağanüstü hâkim olduğumdan değil işte de birazcık biliyorum polisiyeyi. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi gibi polisiye sayılabilecek filmler yaptım ama gerçek anlamda bir polisiye yapmak istiyordum. Polisiyelerde olay örgüsü en önemli şeylerden biri. Ben o kadar hâkim olmasam da polisiyeye, hep öyle gibi gelir. İtirazım Var’da evet bu örgü var ama öte yandan Selman Bulut karakteri de çok ön planda. Evet, polisiyenin olay örgüsü önemli ama bütün büyük polisiyelerde bizler, karakterlerin isimlerini biliriz. Sherlock Holmes gibi... Dolayısıyla polisiyede karakterler çok önemli. Çünkü onun peşinde takılır izleyici, eğer karakterin peşine takılmazsak ve onu tanımazsak inanmayız, korkarız, güvenmeyiz. Onun için karaktere güvenmemiz gerekiyor. O yüzden önce karakter sonra olay örgüsü gelir. Polisiye de eğer biraz kalburüstüyse o zaman tadından yenmez. Birincisi karakterin böyle bir önemi var. İkincisi bu karakter bana çok benziyor. Ben hiç boks yapmadım ama gerçekten antropolojiyle ilgilendim, biraz müzikle ilgileniyorum, Alevi deyişleriyle ilgilendim. Ama böyle bir adamı, tabiri caizse imam diye yutturmak ne kadar mümkün olabilirdi. İşte orada Serkan Keskin denen acayip adam devreye giriyor ve bizi o adam olduğuna ikna ediyor. İslam’ın doğası anti-kapitalisttir Filmde, dinî referanslı çok şey var. Ama en hissedilir olanı, dinin kapitalizmle bağdaşmayacağı. Bunla ilgili her şeyi yazacak, söyleyecek kadar bilgili değilim başta bunu söyleyeyim. Ama benim anladığım kadarıyla Kuran’ın kendisi zaten anti-kapitalisttir. Ama birçoğu, aynı kitaplarla üstelik öyle olmadığına dair deliller getirip bütün bir sistemi öyle kurar. Bu da bin 400 senedir devam eden bir çiledir. Misal gerçek anlamda malın ve ortaya çıkan kârın bölüşülmesidir Kuran’ın önerdiği. Oysaki zenginler sadaka vererek vicdanlarını rahatlatıyor. Filmde de söylüyor, “kırkta birlik” diye bir şey var. Malının kırkta birini vererek zekât’tan kurtulamazsın. Bu sadece alt sınır. Ama neden alt sınırdan hareket ediyorsun? İslam benim görebildiğim kadarıyla doğası itibariyle tekrarlıyorum anti-kapitalisttir zaten. SUZAN DEMİR/TARAF