Görüş Bildir

coca cola Haberleri

coca cola ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. coca cola ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Amerika'da Yiyecek ve İçecekler
Elmalı pay, istiridye çorbası, Louisiana'nın bamya çorbası, etli pilav, istiridye ızgara, mısırlı börek, çilekli kek, pastırma, çavdar ekmeği, hamburger, Coca Cola, sütlü içecekler. 200 yıl boyunca ülkeye akan göçmenlerin ülkeye kattığı lezzetli yemeklerin yanında kolesterolü yükselten, aceleyle hazırlanmış, tek tip atıştırmalıklar da vardır.Amerikalıların damak tadı pek iyi değildir ve gündelik yemekleri tatsızdır ve/veya aşırı tatlı. İştah açıcı olarak şeker vermeleri bile mümkündür ve devasa olmasının yanında insanı hasta edecek tatlılar da yaygındır. Yine de Amerika'da köklü bir mutfak geleneği vardır. İrlandalıların, Polonyalıların, Musevilerin, Almanların, Ukraynalıların, Çinlilerin, Fransızların, Japonların, Taylandlıların, Vietnamlıların, Meksikalıların, İngilizlerin, Hinduların, Rusların (bütün ulusları sayana kadar bu böyle devam eder) yaşadığı bir ülkede yiyeceklerin çeşitli olması da kaçınılmazdır. Amerika'da nereye giderseniz gidin yöresel yemekler bulursunuz.
Diyet Kola Kilonuz İçin İyi, Peki Yaşam Süreniz İçin?
Tatlı diyet kolalarda kalori bulunmuyor ancak yapılan araştırmalar bu içeceklerin yaşam süreniz için değil yalnızca kilonuz için iyi olduğunu ortaya koyuyor. American College of Cardiology'nin Pazar günü yayınladığı araştırmaya göre; günde iki ya da daha fazla diyet kola tüketen yaşlı kadınların yüzde 30'unun kalp ve damarlara ilişkin beklenmeyen bir sorun ile karlaşma oranı daha yüksek ve bu içecekleri çok az tüketen kadınlara kıyasla bu haslıklarla ilişkili ölüm ihtimali yüzde 50 daha fazla. Araştırmanın başında yer alan Iowa Üniversitesi'nde kardiyovasküler hastalıklar uzmanı Ankur Vyas, 'Bulgularımızı daha önceki çalışmalar ile paralellik gösteriyor ve daha detaylı.' dedi. Araştırmada dikkat edilmesi gereken konu sonuçlar diyet kola içmek ile kalp hastalıkları arasında bir korelasyonu ortaya koyuyor, birinin bir diğerinin neden olduğu yönünde kanıt ortaya koymuyor. Diyet kola tüketimi ile kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen şu ana kadarki en geniş araştırmada yaşları 50 ila 79 arasında değişen 59.614 analiz edildi. Vyas araştırmanın şu an aynı alanda uzman diğer araştırmacılar tarafından değerlendirildiğini söyledi. 340 gramın tek bir içim olarak değerlendirildiği araştırmada içecekler olarak da diyet kolalar ile diyet meyve suları incelendi. Araştırmada elde edilen veriler ile demografik niteliklere ve beden-kitle indeksi, sigara içmek, hormon tedavisi, fiziksel aktivite, enerji alımı, tuz kullanımı, diyabetler, hipertansiyon, yüksek kolesterol ve tatlandırıcı içecek kullanımı gibi kalp ve damarlara ilişkili diğer risk faktörlerine açıklama getirilmeye çalışıldı. Araştırmaya katılanların yaş ortalaması 62,8 ve geçmişlerinde kalp ve damar hastalıkları olmayan kadınlar seçildi. Bu, benzer bulguları ortaya koyan ilk araştırma değil. 2012 yılında Fransız araştırmacıların The American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınladıkları araştırmada diyet içecekler ve Tip 2 diyabet riski arasında güçlü bir korelasyon bulundu. Araştırma 'light' içecek tüketen kadınların tüketiminin normal şekerli içecek tüketen kadınların tüketiminden yüzde 43 daha fazla olduğunu ortaya koydu. Dahası aynı miktarda bile içilse yapay olarak tatlandırılmış içecekler diyabetin gelişmesinde büyük risk ile ilişkili. İçecek sektörü ise sonuçların bir açıklamasının olduğunu belirtiyor: Amerikan İçecek Derneği sözcüsü Christopher Gindlesperger, kilo sorunu olan ve halihazırda kalp hastalığı riski taşıyanların kilolarını kontrol altında tutmak için daha fazla diyet kola içtiklerine dikkat çekiyor. The American Journal of Clinical Nutrition dergisine göre zayıflama planı kapsamında geleneksel kolalar yerine diyet kolaların (ya da suyun) tüketilmesi yüzde 2-2,5 oranında kilo kaybına neden oluyor. (İçecek devleri PepsiCo ve Coca-Cola ise açıklama isteklerimize yanıt vermediler.) Obezite oranı artmaya devam ediyor. Araştırma şirketi Gallup ve sağlık hizmetleri danışmanlık şirketi Healthways'in 2013 yılında yaptıkları 'Sağlık Endeksi' araştırmasına göre yetişkin Amerikalıların yüzde 27'si kendilerini obez olarak tanımlıyor. Washington merkezli kar gütmeyen Kamu Çıkarı Bilim Merkezi'nde beslenme politikası müdürü Margo G. Wootan yaptığı yorumda, insanlar kilolarını önemsememeye devam etse de gerçek obezite oranının nüfusun üçte birine yakın olduğunu söyledi. Diyet Coke ve diyet Pepsi gibi içeceklerde kullanılan yapay tatlandırıcı aspartame yani düşük kalorili tatlandırıcı uzun süredir sağlık savunucularını endişelendiriyor. MarketWatch'ın da haberinde yer verdiği gibi yayınlanmış araştırmaların büyük çoğunluğu farelerde kanser ve aspartame tüketimi arasında korelasyon ortaya koyuyor. Ancak Food and Chemical Toxicology dergisinde Temmuz 2013'te yayınlanan bir araştırma ise aspartame kullanımının kanser ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarına neden olmadığını kaydetti. Araştırma şirketi 2012'de Global Industry Analysts'e göre 2012'de 1,39 milyar dolar olan yapay tatlandırıcıların global pazarının 2018'e kadar 1,68 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Yapay tatlandırıcıların popülaritesine karşın kısmen şişelenmiş su ve enerji içeceklerinden gelen rekabetin de etkisi ile diyet kolay satışları geriliyor. 15 Mart'ta sona eren yedi hafta içerisinde diyet kola satışları yüzde 7'nin üzerinde azalırken normal kola satışlarında hemen hemen bir değişim olmadı (%0,6 artış). Buna karşın aynı dönemde enerji içeceklerinin satışları yüzde 8'den fazla, maden suyu satışları yüzde 26 arttı. İçecek sektöründe son yıllarda diyet içeceklerin ağırlı oldukça fazla: Gindlesperger'a göre bugün satılan alkolsüz içeceklerin yüzde 45'i sıfır kalorili ve 1998-2010 arasında ortalama kalori ürün başına yüzde 23 düştü. WSJ Türkiye
Apple Nihayet İlk 10'a Girdi!
Dünyanın en prestijli listesi olarak kabul edilen listede Apple, 10. sırada... Peki ya diğerleri?Dünya üzerinde birçok farklı rekabet alanı söz konusu ve tüm bunlarla ilgilenen çok sayıda farklı şirket var... Fakat söz konusu CoreBrand olduğu zaman işler biraz değişiyor zira bu köklü firma, her yıl dünyadaki en güçlü 100 adet markayı belirliyor.Her yıl şirketin ilk 10 listesine giren isimler arasında McDonalds, Disney ve Coca-Cola gibi devleri görmeye alışmıştık ama bu yıl, biz teknoloji tutkunlarının yakından tanıdığı bir isim de ilk 10'da kendisine yer buldu: Apple... Evet, CoreBrand'in yaptığı analizlerin sonucuna göre, dünyanın en güçlü 10. firması Apple ki bu hesaplamaya göre aynı zamanda da en güçlü teknoloji markası olarak nitelendiriliyor. En yakın takipçisi olan Microsoft, kendisinden sadece bir adım geride, 11. sırada yer alıyorken, Google 26., Yahoo 28. ve Sony de 31. sırada bulunuyor.Microsoft'un listede bu denli yüksek sırada bulunması, özellikle mobil sektördeki zayıflığı yüzünden kimileri için sürpriz olabilir ama unutmamak gerekiyor ki bu sıralama tüm teknoloji pazarı üzerinden yapılmış bir hesaplamanın sonucu ve Microsoft halen PC pazarında büyük bir satış grafiğine sahip. Pek tabi iş yerlerine sağladığı ürün desteği ve Xbox konsolları ile de kendisine yeterli payı alabilecek konumda.
Coca Cola Koka Kola oldu
Coca Cola Türkiye’deki 50. yılını kutladığı kampanyasında logo ve adını da Türkçeleştirdi. Coca-Cola, alışılmadık bir şey yaparak adını ve logosunu değiştirip Türkçeleştirdi ve Koka-Kola yaptı. Koka-Kola yazan ürün ambalajı sosyal medyada ses getirirken reklam filmi de etkili oldu. Gün itibariyle organik yollardan Twitter'da trend topic olan #kokakola'nın bu değişimi için farklı tepkiler geldi.Kimisi saçma buldu kimisi beğendi. Kimisi bunu Erdoğan'ın zaferi olarak ilan etti kimisi Mısır'da idamı bekleyenlerin bu kadar ilgi görmediğini yazdı.Cumhuriyet
Dünyanın En Zengin Adamının Sırrı
Dünyanın en zengin ikinci adamı, ABD’li yatırımcı Warren Buffett’ın dolar milyarderliğine giden yoldaki sırları açığa çıktı. İngiliz yayın kurumu BBC, ’Dünyanın En Çok Kazanan Adamı’ adı altında ünlü yatırımcının profilini çıkardı. Warren Buffett, ABD’nin ünlü Forbes dergisine göre, 40 milyar dolara sahip.Önceki yıl dünyanın en zengin adamı olan Buffett, bir yılda 10 milyar dolar kaybederek yerini yakın arkadaşı Microsoft kurucusu Bill Gates’e kaptırdı. Ancak Buffett’in yatırım dünyasındaki ’bilge’ konumu değişmedi. ABD’nin ortalarında yer alan Nebraska eyaletinin Omaha kentinde kendi halinde bir yaşam süren Buffett’ın adı, yatırım felsefesine olan ilgisi nedeniyle Omaha Kahini’ne çıktı. İşe 1962’de tekstil fabrikası Berkshire Hathaway hisseleri alarak başlayan Buffett, daha sonraki yıllarda Geico, Dairy Queen, Coca – Cola ve Goldman Sachs yatırımlarıyla bugünkü durumuna ulaştı. Yıllar içinde Buffett’ın takip ettiği ilkeler ise değişmedi. Ofisinde bilgisayar bulundurmayan Buffett, bir yatırım için ince hesaplar gerekiyorsa, o yatırımın pek de iyi olmayacağı görüşünde. Buffett’ın yıllardır takip ettiği ilkeler BBC tarafından derlendi. Buffett’in altın kuralları Kural 1: Hiçbir zaman para kaybetme. Kural 2: Kural 1’i hiçbir zaman unutma. Başkaları açgözlü olduğu zaman kork. Başkaları korktuğu zaman açgözlü ol. Orta karar bir firmayı harika bir fiyata almaktansa, harika bir firmayı orta karar bir fiyata almak çok daha iyidir. Çorap da hisse de olsa, kaliteli malı fiyatı düşünce almayı severim. Ün kazanmak bir ömür sürer, onu yerle bir etmek ise 5 dakika. Krizde nakitle cesaret birleşirse buna paha biçilemez. Anlayamadığınız bir işe hiçbir zaman yatırım yapmayın. Bir şeye 10 yıl boyunca sahip olmaktan mutlu değilseniz, 10 dakika bile elinizde tutmayın. İnsanların açgözlülük, korku veya ahmaklıkla hareket etmesi beklenir. Ancak hangisinin diğerlerinden önce geleceği bilinmez.
Pazarınız Gerçekten Büyük mü? Yoksa Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?
Her girişimci ürününün büyük bir pazar için yaratıldığına inanmak ister. Bazen de bu konuda kendimizi aldatır, moralsizliğin dibine vurduğumuzda rekabet ettiğimiz markaları düşünüp ayakta kalmaya çalışırız. Girişimcilerden sık sık, “rakibimiz Twitter, 7.2 milyon kullanıcı var Türkiye’de, pazar baya büyük!” veya gerçekten işe yarayan fonksiyonel bir ürünle çıkageldiklerinde; “herkes zaman kazanmak ister- kesinlikle virüs gibi yayılır bu, herkesin ihtiyacı var!” benzeri sözleri duymanız mümkündür. Hatta bazen daha kötüsü olur; pazar payı büyük iki marka ya da şirketi kendilerine model olarak seçip, ikisini bir serviste birleştirmek gibi fanteziler kurma eğilimleri yüksektir. Buna örnek; Facebook ile Gittigidiyor’u birleştirip, “sadece GG satıcıları için sosyal ağ kuralım, ikisi de çok büyük siteler, bizimki daha büyük olur!” gibi düşüncelerdir. Peki size soruyorum; bu kendi kendine gelin güvey olmak değil de nedir? Büyük pazarları hedeflemekte hiçbir sakınca yok, hatta küçük ve “yeni” pazarlara göre bu yaklaşımın daha kullanışlı olmasının bir nedeni var : mevcut talep. Mevcut büyük bir pazarı hedeflemek yeni bir şeyi kullanıcıya anlatmaya çalışmaktansa, bir an önce rekabetin ortasına zıplama şansı verir. Veya küçük bir pazarda spesifik müşterilerinizi bulmaya uğraşmak yerine, çabalarınızı ve maliyetlerinizi, büyüme üzerine odaklayarak, çok daha kolay şekilde ürününüzü ulaştırma olasılığı sağlar. Bu yaklaşımın olumsuz tarafı ise, direk olarak kendinizi rekabetin içinde bulmanız ve halihazırda pazarda bulunan oyunculardan iyi olmak zorunda olmanızdır. Ama girişimci karakterler, bunu sıkıntı vermekten çok eğlendirici bulacaktır. Sonuçta cıva gibi girişimleriniz, koca koca hantal firmalardan daha hızlı hareket edebiliyor değil mi? Müşterilerinize Sorun “Hangi marka X kullanıyorsun?” sorusunu formül olarak kullanırsanız, müşterinize kolaylıkla pazarınıza dair soru yöneltebilirsiniz. Büyük bir pazarın geçerliliğini test etmek için; hedef kitlenize mensup ve müşteriniz olabileceğini düşündüğünüz 20 kişiye “Hangi marka X kullanıyorsun?” diye sorduğunuzda, birçoğu sorunuzu direkt olarak cevaplayacak ve X’in ne olduğunu tanımlayacak kadar bilinçli olacaktır. Örneğin insanlara, “hangi marka araba kullanıyorsun?” diye sorduğunuzda hemen cevabını alırsınız. Ya da “hangi marka ayakkabı giyiyorsun?” sorusunu sorduğunuzda aynı şekilde cevabı saniyeler içinde verecektir potansiyel müşteri. Bu soruyu kendi pazarınızın geçerliliğini test etmek için sorduğunuzda; “O ne ki?” gibi bir tepkiyle karşılaşıyorsanız, muhtemelen hayali bir pazara hitap ediyorsunuz. Bu durumda da genelde kendinizi “yeni bir pazara” hitap ettiğinize inandırarak, ürününüz için mevcut bir pazar olmadığı gerçeğini es geçersiniz. Büyük bir pazarın bundan daha güçlü bir işareti ise, “araba” ve “ayakkabı” örneklerinde olduğu gibi, tüketicinin X’i, “sizi bir noktadan diğerine daha kısa zamanda götüren araç” ya da “ayaklarınız perişan olmadan yürüyüş ve koşu yapabileceğiniz giyecek” gibi tanımlamalardan ziyade, belirli bir ürün kategorisine sokabilmesidir. Bu anlamda, büyük bir pazarda oynamak istiyorsanız, ürününüzün bir kategoriye ait olduğundan emin olun. Kendinizi “benim pazarım çok yeni, ben ilkim” diye kandırmayı bırakın. Diğer bir konu ise, eğer müşteriniz ürün kategorinize aşinaysa, bir soru yöneltildiğinde, pazardaki diğer markalar ve ürünler hakkında da size bilgi verebilecek, hatta bu markaları karşılaştırabilecek düzeyde olacaktır. Örneğin onlara “kola” hakkında bir soru sorduğunuzda, tüketici bir sürü marka ismi söyleyecek ve Coca Cola ile Pepsi’nin rekabetinden ve diğer markaların eksiklerinden bahsedebilecektir. Bu da tüketicinin ürün kategorisindeki oyuncular hakkında ne düşündüğü konusunda size fikir verecek, genel geri bildirim kola’nın sağlıksız olduğu yönündeyse, belki de “sağlık açısından zararsız gazlı içecek” markanızı piyasaya sürebileceksiniz. Teknolojiyi Kullanın Pazarınızı doğrulamak hususunda, kullanabileceğiniz dijital yöntemler de mevcuttur. “Hangi marka X kullanıyorsun? ” sorusunun cevabı pek tabi Google Trends sorgusuyla alınabilir. Potansiyel müşterinizin sizin kategorinizde arama yapıp yapmadığını ve bu konuda neyi merak etmesi gerektiğini dahi bilmesi, ürünü geçerli kılma noktasında değerli verilerdir. Örneğin, “led TV” ile ilgili yüzbinlerce arama olduğunu ve milyonlarca insanın Led TV’nin ne olduğunu bildiğini görmeniz saniyelerinizi alır. Halihazırda ihtiyaç olduğunu bildiğiniz bir pazara girmek istemez misiniz? İlk telefonlara “konuşma telgrafı” ve ilk arabalara “atsız taşıtlar” dendiğini biliyor muydunuz? Önemli olan bu ürünlerin, daha sonradan ne kadar büyük icatlar olduğunu anlaşılması değil, iş anlamında, zamanın değerlerine bağlı kalarak, tüketicinin beklentilerini geleneksel düzeyde karşılamasıydı. Zaten mevcut olan bir pazarda sadece bir “yenilik” getirdiğini iddia eden mucitler, kendi ürün kategorilerini ve işin rekabet boyutunu ancak birkaç yıl geçtikten sonra belirleyebildiler. Yani deyim yerindeyse, köprüyü geçene kadar “ayıya dayı dediler.” Buna diğer harika bir örnek ise Apple’dır. Bir kategoriye yenilik getirmenin, en az yeni bir tanesini oluşturmak kadar önemli olduğunu tüm dünyaya göstermiş bir markadan bahsediyoruz. Dünyaya tamamen yeni bir icat kazandırmak harika bir fikir ve motivasyon kaynağı olsa da, Apple örneğinde açıkça gördüğümüz üzere, halihazırda mevcut laptop, mp3 player, cep telefonu, müzik yazılımı gibi ürünleri yeterince yenilikçi bir yaklaşımla ele alıp, farklı bir boyuta taşıdığınızda, insanlar için tamamen yeni bir kategori oluşturma şansını elinizde tutarsınız. Ve bunu insanların ağzını açık bırakacak şekilde gerçekleştirmeniz sadece vizyonunuzla doğru orantılıdır. 10 yıl öncesine dönelim, akıllı telefonun ne olduğunu biliyor muydunuz? Sonuç olarak, mevcut bir ürün kategorisinde çalışmayı, kopyalamak veya taklit etmekle eşdeğer tutan girişimciler, mevcut bir ürünü Apple’ın yaptığı gibi iyileştirmeyi denemeli ve nereye gideceğini görmelidir. Hedef kitlenizin anladığı bir pazara sahip olup olmadığınızı bilmek öncül görevinizdir. Kitleniz, ürününüzün ne olduğunu anlamazsa, ve bunun diğer mevcut olan ürünlerle karşılaştırmasını yapamıyorsa, kabul edin ki yeni bir pazardasınız. Bu da tamamen farklı strateji ve taktikler gerektiren zorlu bir yolda olduğunuz ve ürününüzü tanımak için çabalamanız gerektiği anlamına gelir. Her iki şartta da, işe tam olarak işin neresinde durduğunuzu çözerek başlayın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Messi Hakkında Bilinmeyen 10 Gerçek
Üst üste 4 defa Ballon d'Or ödülüne layık görülen, rekorları alt üst eden ve dünya futbol tarihine adeta damgasını vuran Arjantinli yıldız hakkında pek bilinmeyen gerçekler.Goal.com
İnsanların Ürün Adı Olarak Benimsediği 34 Marka
Bazı markalar parçası oldukları ürün ile öylesine bütünleşir ki artık zaman içerisinde markanın adı, ürünün adı haline gelir. Mesela 'şuradan bir selpak versene' denir ya da evin camları 'pimapen' yaptırılır. Dünyanın her yerinde görülen bu durumun Türkiye'de de benzer örnekleri oldukça fazladır.
Dünyayı Yöneten Aileler
Bazıları fark etmeye başladılar ki dünya’ya hükmeden büyük finans grupları mevcut. Politik entrikaları, anlaşmazlıkları, devrimleri ve savaşları unutun. Bunlar tamamı ile şans değil. Herşey uzun bir süreden bu yana planlanıyor.Bazıları buna “Komplo Teorileri” veya “Yeni Dünya Düzeni” diyor. Günümüzdeki politik ve ekonomik olayları anlayabilmenin anahtarı, daha da varlık ve güç toplamış bulunan seçkin çekirdek ailelerdir.Bahsettiklerimiz dünyaya gerçek anlamda hükmeden 6, 8 veya 12 aile. Bilin ki bu çözmesi zor bir bulmaca.New York’ta Goldman Sachs, Rockefeller’lar, Loebs Kuh ve Lehman’lar, Londra ve Paris’te Rothschild’ler, Hamburg’un ve Paris’in Warburg’ları, Israil’de Lazard’lar ve Roma’da Moses Seif’ler diyerek gerçekten çok da uzak olmayacağız.Pek çok insan Bilgerberg Grubunu, Illuminati’yi veya Trilateral Komisyonu’nu duymuştur. Ancak dünyayı ve NATO, Birleşmiş Milletler ve IMF gibi ogranizasyonları yöneten ailelerin isimleri nelerdir?Şu soruyu cevaplamaya çalışın, en kolayıyla başlayalım: envanter, dünya’nın en büyük bankaları, ve bakın hissedarlar ve kararları verenler kimler.Dünyanın şu anki en büyük şirketleri: Bank of America, JP Morgan, Citigroup, Wells Fargo, Goldman Sachs ve Morgan Stanley. Şimdi de hissedarlarına bir göz atalım:Bank of America:State Street Corporation, Vanguard Group, BlackRock, FMR (Fidelity), Paulson, JP Morgan, T. Rowe, Capital World Investors, AXA, Bank of New York Mellon.JP Morgan:State Street Corp., Vanguard Group, FMR, BlackRock, T. Rowe, AXA, Capital World Investor, Capital Research Global Investor, Northern Trust Corp ve Bank of New York Mellon.Citigroup:State Street Corporation, Vanguard Group, BlackRock, Paulson, FMR, Capital World Investor, JP Morgan, Northern Trust Corporation, Fairhome Capital Mgmt ve Bank of New York Mellon.Wells Fargo:Berkshire Hathaway, FMR, State Street, Vanguard Group, Capital World Investors, BlackRock, Wellington Mgmt, AXA, T. Rowe ve Davis Selected Advisers.Şimdi görüyoruz ki bütün bankalarda mevcut bir çekirdek grup mevcut: State Street Corporation, Vanguard Group, BlackRock ve FMR (Fidelity). Tekrar olmasın diye bundan sora bunlara “büyük dörtlü” diyeceğiz.Goldman Sachs:“Büyük dörtlü,” Wellington, Capital World Investors, AXA, Massachusetts Financial Service ve T. Rowe.Morgan Stanley:“Büyük dörtlü,” Mitsubishi UFJ, Franklin Resources, AXA, T. Rowe, Bank of New York Mellon, Bank of NY Mellon ve Jennison Associates.Büyük hissedarların isimlerini hemen hemen her zaman teyit edebiliriz. Daha da ileri gidelim ve şimdi de bu şirketlerin ve dünya çapındaki büyük bankaların hissedarlarını bulalım.Bank of New York Mellon:Davis Selected, Massachusetts Financial Services, Capital Research Global Investor, Dodge, Cox, Southeatern Asset Mgmt. ve … “büyük dörtlü.”State Street Corporation (“Büyük dörtlü“den biri):Massachusetts Financial Services, Capital Research Global Investor, Barrow Hanley, GE, Putnam Investment ve … “büyük dörtlü” (kendilerinin hissedarları!).BlackRock (“Büyük dörtlü”den bir başkası):PNC, Barclays.PNC’nin arkasında kim var? FMR (Fidelity), BlackRock, State Street vsVe Barclays’in arkasında? BlackRockVe Monaco Cayman adalarındaki vergi barınaklarını veya Liechtenstein’daki yasal paravan şirketlerini inceleyerek saatler harcayabiliriz. Şirketlerin hep aynı olduğu bir ağ, ancak hiçbir ailenin ismi asla mevcut değil.Kısacası: Amerika’nın en büyük sekiz finans şirketi (JP Morgan, Wells Fargo, Bank of America, Citigroup, Goldman Sachs, U.S. Bancorp, Bank of New York Mellon ve Morgan Stanley) yüzde yüz on hissedar tarafından kontrol ediliyor ve bütün karar alımlarında daima mevcut dört şirket var: BlackRock, State Street, Vanguard ve Fidelity.Buna ek olarak, Amerikan Merkez Bankası 7 yönetim kurulu üyesi tarafından temsil edilen 12 bankadan oluşmakta, ki bu temsilciler “büyük dörtlü”nün temsilcilerini de oluşturmakta. “Büyük dörtlü” de diğer tüm kurumlarda mevcut.Kısacası, Amerika Merkez Bankası dört büyük özel şirket tarafından kontrol edilmekte: BlackRock, State Street, Vanguard ve Fidelity. Bu şirketler Amerikan para politikasını (ve dünyanın) hiçbir kontrol veya “demokratik” seçim olmaksızın yönetmekte. Bu şirketler şu anki dünya çapında ekonomik krizi başlattılar veya rol aldılar, ve de eskisinden daha da zenginleşmeyi başardılar.Son olarak, “büyük dörtlü” grubu tarafından kontrol edilen şu şirketlere bir göz atın:AlcoaAltria GroupAmerican International GroupAT&TBoeingCaterpillarCoca-ColaDuPontExxon MobilGeneral ElectricGeneral MotorsHewlett-PackardHome DepotHoneywell InternationalIntelInternational Business MachinesJohnson & JohnsonJP Morgan ChaseMcDonald’sMerckMicrosoft3MPfizerProcter & GambleUnited TechnologiesVerizon CommunicationsWal-Mart StoresTime WarnerWalt DisneyViacomRupert Murdoch’ın Haber ŞirketiCBSNBC UniversalAynı “büyük dörtlü” borsada yer alan Avrupa şirketlerinin de büyük çoğunluğunu kontrol altında tutmakta.İlaveten, bu insanlar IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Dünya Bankası gibi büyük finans kurumlarını da yönetmekteler. Ve bizler de bunları kurmuş olan “büyük dörtlü”nün işçileri olmak üzere “eğitildik” ve halen aynı şekilde devam etmekteyiz.“Büyük dörtlü”yü kontrol eden aile üyelerinin isimleri hiçbir yerde mevcut değil.