onedio
Görüş Bildir

Tuğçe Kazaz Haberleri

Tuğçe Kazaz ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Tuğçe Kazaz ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Tuğçe Kazaz'dan Bülent Arınç'a Destek
Ünlü manken Tuğçe Kazaz, 'Kadın herkesin önünde kahkaha atmayacak' diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a destek verdi. Kazaz, 'Edepsizce göğüslerinin üzerine 'eylem' yazısı yazıp, kadının en mahrem yerini sokak ortasında açarak kendini basitleştiren bir kadın mı iffetlidir?' dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa'da yaptığı konuşmada, 'Erkek zampara olmayacak. Eşine bağlı olacak. Kadın ise, iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak' demişti. Ünlü manken Tuğçe Kazaz, yazılı bir açıklama yaparak Arınç'a destek verdi. Bülent Arınç'ın sözlerinin sadece bir kısmının alınarak kutuplaşma oluşturulmaya çalışıldığını savunan Kazaz, 'Dünya tuhaflaşmadı mı? Bizler kendimize tuhaf gelmiyor muyuz? Neden kızıyoruz çıkıp da bir başbakan yardımcısı, sırf kendimizi ait hissetmediğimiz bir partiden diye söylediklerinin bir cümlesini alıp sadece onu söylemiş gibi kullanıp kendimizi ve karşıdakini kutuplaştırmaya çalışıyoruz. Neden; çünkü onlardan mı bizim için? Peki onlar dediğimiz karşı tarafa kızarken kendimizde bir taraf olmuyor muyuz aslında?' dedi. 'KENDİSİNİ BASİTLEŞTİREN BİR KADIN İFFETLİ MİDİR? 'Ünlü manken Kazaz, Bülent Arınç'ın 'iffet' üzerine yaptığı açıklamanın edep ve inançtan kaynaklandığının altını çizerek, 'Bülent Arınç'ın söylediklerini okudum. Aslında söylediklerinin bugünlerde kaybolmuş fakat eskinin değerine değer katmış o edep ve inançtan kaynaklandığının farkındayım. Peki tam zıttı edepsizce göğüslerinin üzerine 'eylem' yazısı yazıp ortaya çıkanlar, kadının en mahrem yerini sokak ortasında açarak kendini basitleştiren bir kadın mı iffetlidir? Ve bunu açıp okuduğunda 'Vay be çok iyi yapmış' diyen ya da buna gülerek tepki veren kadınlara ne demeli? Kim bilir belki de bunu okuduğunuzda buda onlardan olmuş. Kim bilir ne menfaatleri vardır? Hayır, ne birilerindenim ne de kimse ile bir menfaat ilişkisi içerisindeyim. Sadece doğruyu doğru olarak göremediğimiz takdirde bir adım ilerleyemeyeceğimizi ve insanlara haksızlık ettiğimizi düşünüyorum' ifadelerine yer verdi. 'ZARARIN NERESİNDEN DÖNERSEN KARDIR' Kendi yaşam tarzından örnek vererek, 'Zararın neresinden dönersen kardır' diyen Kazaz, 'Ya da yıllarca vücudunu sergileyerek yanlış bir hayat yaşadın da sen mi şimdi bize ahkam kesiyorsun diye düşünenleriniz olacaktır, olabilirde. Ancak insan keşfettiği her gerçeği kendi ile yüzleşmekten korkmadan kabul etmelidir. Zamanında bunları yapmış olmak bunların doğru olduğu anlamına gelmez ki. Keşke bunu daha erken yaşlarda fark etseydim. Olan oldu kaybolan kayboldu. Kadınlığın istediği her şeyi marjinallik ya da sıra dışı olmak adına istediği her şeyi özgürce yapmak olduğunu düşünmek ve tüm dünyada böyle var olma çabası gerçek kadınlık erdeminden uzaktır ve zayıflıktır. Değil mi? Ben bunu kabul ettim. Umarım sizlerde kabul edersiniz ki 'zararın neresinden dönersen kardır' sözü gibi en azından insanlık, toplum ve yeni gelen genç nesle örnek olma adına bundan sonra bir nebze bir katkımız olabilir diye inanıyorum. Biz kadınlığımızı inatla keşfetmediğimiz ve hakkını vermediğimiz sürece kendimizi ve çevremizi mutsuz ve huzursuz etmeye devam edeceğiz ki kadının bu dünyaya en büyük katkılarından biri bence huzurdur' diye konuştu. Avrupa'daki yaşam tarzını örnek veren Kazaz, 'Her ne kadar ataerkil toplumlarda yaşıyor olsak da gerçek, erdemli kadınların dünyayı bir nebze daha huzurlu bir yer haline getireceğimize inancımız vardır umarım. Peki ya soruyorum? Hangi kadın bu dünyada aklından anne olmayı geçirmemiş? Ve hatta zaman zaman annelik içgüdülerine karşı koyabilmiştir? Peki, buna hazırlık için seçimlerini yaparken, adımlarını atarken ileride söylem ya da görsellik ile çocuğunun önüne koyacağı zorlukları hesaplamamış mıdır? Bir kadın Avrupa ve Amerika'daki çökmüş olan yaşam biçimini, kendi örf adet ve geleneğini unutarak taklit etmeye çalışırsa, ileride kuracak olduğu aile ve doğacak çocuğu, kendi tercihleri sonucu yaşamış olduğu ve bu topraklarda doğurmak durumunda kalacağı çocuğunun sırtına büyük ve ağır bir yük yüklemiş olmaz mı?' dedi. 'BÜLENT ARINÇ'IN SÖZLERİNİ GÖRMEZDEN GELMEK MİDİR DOĞRU OLAN?' Bülent Arınç'ın söylediği doğruları görmezden gelemeyeceğini kaydeden Tuğçe Kazaz, 'Dolayısıyla yaşamlarımızı yaşarken sadece kendimiz bu dünyadaymışız gibi yaşarsak hem gelecek nesillere, hem topluma, hem ülkemize büyük zarar vermiş oluruz. Geçmişten günümüze gelen çok güzel bir benzetme vardır. Toprak kutsaldır. Ve bu toprak ne kadar temiz ise yetişen besinler de o kadar kaliteli çıkarlar.  Milliyet
'Cemaat Beni de Dinledi'
A Haber'de Zeynep Bayramoğlu'nun sunduğu Kadraj programına konuk olan manken Tuğçe Kazaz, Cemaat'e yüklenerek 'Beni neden dinlediklerinin net sebeplerini onlara sormak gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin belli kurumları, özel hayatıma karışmadıkları sürece beni belli gerekçelerle dinleyebilirler.' dedi. Cemaat'in önce dini bir amaçla ortaya çıktığını söyleyen Kazaz, 'Sen bir dini amaçla çıktın, insanları kendine böyle inandırdın, sonra da kalktın devlet içerisinde başka bir devlet oluşturmaya ve ele geçirmeye çalıştın. Senin amacın ne? Senin arkanda kim var?' ifadelerini kullandı. Daha önce Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın kadınlara ilişkin açıklamalarına destek vermesiyle gündeme gelen Kazaz, cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değindi. 'Sipariş adaylar var. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kim olduğunu, geçmişini bilmiyorum.' diyen Tuğçe Kazaz, Emine Ülker Tarhan veya Meral Akşener'in aday olması durumunda seve seve oy vereceğini söyledi. İşte Tuğçe Kazaz'ın açıklamaları BAŞÖRTÜLÜ KARDEŞLERİMİ ÜNİVERSİTELERE ALMADILAR Kendini laik sanan aydın kesim, zamanında baş örtülü arkadaşlarımı, kardeşlerimi, insanlarımı; üniversitelere almadılar, eğitim haklarını ellerinden aldılar, devlet kurumlarına almadılar, çalışma haklarını ellerinden aldılar. Bu noktadan baktığımızda, onları cahil bırakmaya, onları ekonomik yönden zayıf bırakmaya kimin hakkı vardı? Sonra Twitter’a dönüp baktığım zaman; yine herkesi kastetmiyorum, gerçek laiklik anlayışını anlamış, anlayışlı insanlardan bahsetmiyorum, demokrasiden bahseden. Şunu da söylemeliyim ki; Biz grupla haline ayrılıp, birbirimize kızarak demokrasi yaratamayız, bu bir gerçek. Twitter’a dönüp baktığım zaman yine Atatürk diyen, laiklik diyen insanların benim bir yazıma, tamamını okumadan kalkıp sadece başlığından dolayı, sadece kendimizi ait hissetmediğimiz bir kesimden dolayı Tepki vermek adına, suçlama, aşağılama, küfür… İkinci paragrafta zaten ben söylemişim; ben hata yaptım. Bunun en çok ortasında olan benim. Kabul eden benim. Kim çıkıp böyle bir şeyi gösteriri ki genç kızlara ben bunu yaptım siz yapmayın. Ben o kapitalist sistemin bize öğretmeye çalıştığı özgürlükten geliyorum ve bunun zararını gördüm, asıl özgürlük bu değil, asıl erdemler bu değil diye ben kendimi öne atmışım. Kimsenin söz söylemeye hakkı var mı? Ben dinden mi bahsetmişim? Beni bir takım konularla ilgili suçluyorsun, ya da küfür ediyorsun, ya da hakaret ediyorsun. Bu hangi laiklik anlayışına sığar, hangi demokrasiye sığar, hangi insan sevgisine sığar. ZAMANINDA ÜLKEMİZE SİPARİŞ ADAYLAR GETİRİLDİ Beni düşündüren bir konu var. Zamanında ülkemize sipariş adaylar getirildi. Kemal Derviş bunların örneği. Ülkeye büyük bir ekonomik zararı oldu. Paralel ile ilgili olarak şunu da söyleyeyim; bugün ülkeye verdiği milyarlarca dolar bir zarar var. Ülkesini gerçekten seven insan, ülkesinin birliğini düşünen bir insan neden seçimden sonra da hataları ortaya çıkarmadı? Bunları hep soru işareti olarak bırakıyorum, doğru değil. EMİNE ÜLKER TARHAN YA DA MERAL AKŞENER OLSAYDI SEVE SEVE OY VERİRDİM Sipariş adaylar var. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kim olduğunu, geçmişini bilmiyorum. Baktığınız zaman ben bir kadınım, Emine Ülker Tarhan’ı severim, bir kadın olarak da beğenirim. Siyasi görüşlerinden katıldıklarım da vardır. Onu aday çıkarsalardı ben seve seve gider oy verirdim ya da Meral Akşener. Neden bunlar aday çıkmadı da kendi menfaatleri doğrultusunda ortaya bir aday atıldı? Ben gidip oy vermem. BENİ BELLİ GEREKÇELERLER DİNLEYEBİLİRLER Beni neden dinlediklerinin net sebeplerini onlara sormak gerek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin belli kurumları, özel hayatıma karışmadıkları sürece beni belli gerekçelerle dinleyebilirler. Ancak bugün duyduğunuz, okuduğunuz kadarıyla ilk önce dini bir amaçla ortaya çıktığını söyleyen bir yapıdan bahsediyoruz. Ülke, millet sevdasından, bayrak aşkından ya da dini arayışlarından birtakım inançlarından ya da boşluklarından bu gibi yapılara katılmış insanları, masumane duyguları olanları tamamen dışında tutuyorum. Sen bir dini amaçla çıktın, insanları kendine böyle inandırdın, sonra da kalktın devlet içerisinde başka bir devlet oluşturmaya ve ele geçirmeye çalıştın. Senin amacın ne? Senin arkanda kim var? İYİ NİYETLİ BİRİ BENİ NEDEN DİNLESİN 17 Aralık’a geleyim. Sen yine seçimler öncesinde ekonomisi iyi giden, istikrar sağlamış bir ülkeyi karıştırmak, kutuplaştırmak adına bir takım tapeler ortaya çıkarttın. Sonra insanları günlerce tweetlerle, ne zaman yeni bir şeyler çıkacak diye kendi içinde kutuplaştırmaya çalıştın. Bu da yetmedi, benim gibi kendi hayatına bakan, yaptığı işi en iyi şekilde icra etmeye çalışan bir insanı neden dinledin? Benim bulduğum fikir, benim bir açığımı yakalamaya çalıştılar ki, ilerde kendi yanında kullanabilsin diye. Çünkü sen iyi niyetli değilsin. Ben burada iyi niyet görmüyorum. İyi niyetli olan biri neden beni dinlesin? DİNLEMELERLE İLGİLİ YASAL BİR GİRİŞİMİM OLMADI, DEVLET BENİM HAKKIMI KORUDU Yasal bir girişimim olmadı ama yapmayı düşünüyorum. Devlet bugün o kadar güzel üstesinden geldi ki bunun, benim de hakkımı korudu. Bunu ortaya çıkararak, basına vererek. Vermeyebilirdi, ben bunu hiçbir zaman öğrenemeyebilirdim. Ama bu zaten üstesinden gelinen bir şey. Bu yüzden henüz yasal bir işlem başlatmadım. Bir noktada zaten uğraşıyorum, çabalıyorum. İnsan ne yaparsa kendine yapar. Onlara söyleyebileceğim tek şey bu. Odatv.com
'Gülen Cemaati Onlara Katılmamı İstedi, Reddedince Dinlediler'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ’ın “Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak” sözlerine verdiği destekle tartışılan manken Tuğçe Kazaz , “Ben hiçbir zaman, gidip onlara katılmam yönündeki taleplerine karşılık vermedim” diyerek Gülen cemaatinin kendisine yönelttiği katılma teklifini reddettiği gerekçesiyle dinlendiğini öne sürdü. 'Devlet özel hayatıma karışmadığı sürece dinleyebilir' diyen Kazaz, 'Dinleyenler bir açığımı, yanlışımı yakalamaya çalışmışlar belli ki. Ben ortada iyi niyet göremiyorum' ifadelerini kullandı. Hürriyet gazetesinden İpek İzci ’ye konuşan Tuğçe Kazaz, son dönemde sıkça tartışma konusu haline gelen sözleri hakkında açıklama yaptı. İzci’nin sorularını yanıtlayan Kazaz şunları söyledi: Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? Bir şeyleri daha iyi analiz edip, daha sağlıklı idrak ettiğim bir dönemdeyim. Olaylara daha bütünsel bir pencereden bakıyorum, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyorum. Aydınlanma dönemi de diyebiliriz. Sizi bu döneme sokan nedir? Bu noktaya tecrübelerimle geldim. Öğrendiklerim var ama daha bilmediğim de çok. Ben hep doğru insan olmaya çabalıyorum. Sizce doğru insan nasıl biridir? Kendini, insanı seven, hatalarını kabul eden ve değiştirmek için çabalayan biridir. Dürüsttür, çevresine saygısı vardır, ülkesini, milletini sever, insanlarla çıkar, menfaat ilişkisi kurmaz, güven ilişkisi kurmaya çabalar. Nasıl bir ailede büyüdünüz? Çocukluğumun bir bölümü İzmir’de, bir bölümü Ayvalık’ta geçti. Banka memuru anne-babayla orta sınıf, kendilerince doğru bildikleri hayatı doğru yaşamaya çalışan geniş bir ailede büyüdüm. Elite Model Look ve akabinde Miss Turkey’ye katıldıktan sonra siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okumanız bilinçli bir tercih miydi? Evet, bilinçliydi. Hep diplomat olmak istedim, siyaset çok ilgimi çekiyordu. O yarışmalara girmeden önce üniversite sınavımın tercihlerini belirlemiştim zaten. Bugün şimdi, bu noktada tekrar siyaset konuşuyorum. Modelliği isteyerek mi yaptınız peki? Belli bir süre evet ama istemeden yaptığım zamanlar da oldu. Bir şeye başladığımda onu en iyi noktaya taşımayı hedeflerim. Model olarak İtalya’ya, Fransa’ya, Amerika’ya gitmem, Türkiye’yi temsil etmem milli duygunun bende uyandırdığı bir şeydi. Ya oyunculuk? 2003’te başladım. Bir heves vardı içimde, yapabildiğimi gördüm, kendimi geliştirmeye çalıştım. İşte hâlâ devam ediyorum. Şimdilerde de sıklıkla siyasi konularla gündeme geliyorsunuz, bu sizi rahatsız ediyor mu? Etmiyor, çünkü bu benim tercihim. Bülent Arınç’a destek yazısını kaleme alan, o yazıyı yazmaya tetiklenen benim. Bence bu, her vatandaşın doğru bir açıyla aklının erebileceği bir mesele. Aklı ermediklerinde zaten konuyu devlet ve gerekli şahıslar arasında bırakmalılar. Bugün birtakım davalar ortaya çıkıyor, elimizden geldiğince takip edebiliriz. Oynanan bir oyun var, birçok ülkenin gözü bizim ülkemizin topraklarında. İsim verin. Belli ülkeler işte... Amerika, İngiltere, İsrail ve bunlara hizmet edenler. Her hükümetin kendine göre dış politikaları olmalıdır, bunlara akıl ermez. Evet, vatandaşa şeffaf olunmalıdır ancak her konuda da olunamaz. Çünkü devlet sırrı denilen bir şey var. Yoksa vatandaşın huzuru kaçar. Bir milletin her şeyden önce huzur içinde yaşaması gerekir. Bu noktadan baktığımızda herkes siyasete onun güdümüne girmeden bir bakmalı bence. Zaten siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuduğum için bunlara uzak değilim. Ama şunu söylemek isterim: AK Parti’li değilim ve AK Parti’den hiçbir menfaatim yok. CHP’li de değilim. Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Bir şeylere bütünsel bakabilen, empati yaparak farklı bakış açılarını görebilen ve bunu siyaset üstü, insani değerlerle yapan biriyim. Hareket olarak sormuştum? Liberal mi, muhafazakâr mı, demokrat mı? Böyle bir ismim yok, ben insanım. Ama faşist değilim. İsim verip ukalalık etmek istemem, söylediğim bir kavram farklı yerlere çekilsin istemiyorum. Sınırlarım neler ona bakıyorum. Sınırlarını bilmek de bence bir özgürlüktür. “Ben o kapitalist sistemin bize öğretmeye çalıştığı özgürlükten geliyorum ve bunun zararını gördüm” demişsiniz. Evet, bu kapitalist sistemin bize getirdiği şey egoist, kendini düşünen, marjinallik ve sıradışılık adına her istediğini yapmayı özgürlük olarak tanımlayan bir sistem. Ama her istediğini yapmak özgürlük demek değildir. Tam tersine sen sorumluluklarını, içinde var olduğun toplumla uyumlu hale getirdiğinde bu senin özgürlüğün olur. Bugün benim önüme, geçmişte yaptığım hataları yani mesela fotoğraflarımı koyuyorlar. Bu benim özgürlüğümü kısıtlamıyor mu? Bizler bugün örfümüze bağlı olmanın geri kafalılık olduğunu düşünüyoruz, bunu bize kim öğretti? Kim? Bu sistem işte. Osmanlı Devleti’nde yoktu bu, Anadolu Selçuklu’da da yoktu. Şimdi oradan buraya uzandığımızda kadının geldiği durum ne kadar doğru? Mutlaka gelişmeler var ve daha iyi durumdayız. Her dönemde medeniyetlerin yanlışlıkları da olmuştur, yoktur diyemeyiz ama bu yeni düzen, dünya oyununun getirdiği bir şey. Bülent Arınç “Kadınlar iffetli olacak, herkesin içinde kahkahalar atmayacak” dedi, siz de yazılı bir açıklamayla destek verdiniz. Bir erkeğin, kadının nasıl olması gerektiği konusunda reçete vermesini nasıl kabul edebiliyorsunuz? Öyle söylenmedi işte o. Konuşmayı açın, bir daha izleyin. Bir kere ortada bir dayatma yok, “Gerekir” demedi. “Nerede o eski kadınlarımız birbirimize baktığımız zaman mahcubiyet duyan” dedi yani masumiyet ve iffetten bahsetti. Bu toplumda eşlerini masadaki çay ılık diye öldüren adamlar var. Yani sokakta kahkaha atması bir kadının öldürülme gerekçesi olarak kullanılabilir. Bunu düşündünüz mü? Ha oraya gidebilir yani olay? Ben oraya gideceğini düşünmüyorum. Sapkın beyinlilerin önüne kimse geçemez ama Bülent Bey’in söylemek istediği o değildi, biliyorum ben. Hiçbir zaman din ve inanç anlamında arayışımı saklamadım. İnandığım doğruyu her zaman savundum, yapım bu. Muhtevasında söylenen şey net: Edep, haya, iffet. Bunlar değerli kavramlar. “Kahkaha atma” demedi ki, söylediği şey şu: “Kadınlık erdemini unutup, cinselliğinle insanlığı cezbedip toplumda bununla yer bulman senin gerçek değerinden uzak.” Şu net anlaşılsın istiyorum: Elbette ben kadınların kendilerini ifade etmelerini, ülke yönetiminde daha çok söz sahibi olmalarını, şiddet görmemelerini istiyorum. Ama kadın bilge, anaç, erdemli, merhametli, inandığının yanında duran ve destekleyen, oturmasını kalkmasını bilen, bulunduğu ortama asaletiyle ışık saçan, edebini adabını bilen, aile kavramına sahip çıkan olmalıdır. Başbakan yardımcısının görevi kadının nasıl olması gerektiğini söylemek mi? Evet, yapmalı. Oturdukları koltuklara karşı sorumlulukları var, halka doğru bildiklerini söylemeliler. Arınç, AK Parti’den diye mi rahatsız olunuyor? Zamanında Atatürk çıksaydı ve böyle bir şey söyleseydi yanlış anlaşılır mıydı? Kimse bir şey dayatmıyor, kimse bana gelip “Kapan” demedi. Bu hükümetin, evet, tasvip etmediğimiz şeyleri olabilir. Ama bir sürü hizmetleri de var. Doğu’da hastaneler, okullar, yollar, Marmaray, metrobüs, hızlı tren, IMF’ye borcun kapatılması, Merkez Bankası rezervlerinin artmış olması, dul kadınlara maaş bağlanması, kız çocukların okutulması, Avrupa ve Amerika krizin pençesindeyken büyüme trendimizdeki yükselişimizin devam etmesi gibi... Doğru olanı görmeyelim mi? Bunlar ne yaparsa yapsın nefret mi edelim? İnsanların rol modeli olarak inandığım şeyi söylüyorum. Ha benden çok bilen mutlaka ki var. Memnuniyetle, otururum konuşurum. Mesela kürtaj yasağını ne yapacağız? Kadının kendi bedeni üzerindeki söz hakkı elinden alındı. Ben yaptırmayı tercih etmem, istemem de... Biz aile mefhumunu kaybettik. Almanya gibi genç nüfusu olmayan bir ülke mi olalım? Bir süre sonra çocuklar gitmiş, yaşlı bir neslin kaldığı bir ülke mi olalım? Kürtaj yasağı gelsin hurra sokağa! Kadının beden hakkı elinden alınıyor sokağa dökülüyoruz ya da Sayın Arınç bir şey diyor hurra hadi kahkaha fotoğrafı gönderelim! Devletle vatandaş arasındaki ilişki bu mu olmalı? Nerede edep? Sokağa dökülüyorsak bu konuşmak, taleplerimizi makul ölçülerde iletmek ve anlaşmak için olmalı. Hangi eyleme katıldınız? Hiçbirine katılmadım, gözlemledim. Dışarıdan nasıl gözlemledin diye soracaksın belki ama gözlemledim, okudum. Kimseye karşı değilim. Terör örgütlerine, 2 bin insanı öldüren İsrail’e karşıyım. Yine Bülent Arınç’a destek verdiğiniz açıklamada “Kadın bir tarladır. Bu yüzden kendini çok kirletmemelidir” dediniz. Ne demek istemiştiniz? Toprak kutsaldır ve toprağı ne kadar korursanız o kadar verim elde edersiniz. Kadın da toprak gibidir. Kadın da tarla gibidir. Ne kadar marjinallik ve sıradışılık adına yaşamazsa ya da kendini korursa o kadar iyi olur. Çünkü kadın bir annedir ve annelerimiz de kutsaldır. Bir annenin de psikolojisi sağlıklı olmalıdır ve ne kadar geçmişinden kirlenmemiş gelirse çocuğu için o kadar verimli olur. Sol elinizdeki alyansı şimdi fark ettim. Evli olduğunuzu bilmiyordum. Evli olsam duyardınız. Manevi bir anlamı var benim için. O zaman çiftlik hayatınızı sorayım. ‘Topluluğum’ dediğiniz kimselerle aynı evi paylaşıyorsunuz. Komün hayatı mı? Bir dönem böyle bir yaşantım oldu ama şu anda yalnızım. Daha kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi seçimlerini yapabilen, kendi yolunda ilerleyebilen biriyim. Gereksiz insanlara gereksiz anlamlar yüklemeyelim. Genel başkan yardımcısı olduğunuz Birleşen Eller Yaşam ve Engelliler Derneği’nde neler yapıyorsunuz? Toplum adına bir şeyler yapmak, halkla bütünleşmek için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Şu anda 74 ilde 260 şubemiz var. Bu sadece engelli derneği de değil. Evet, öncelikli olarak engelli arkadaşlarımızın sorunları için yola çıktık ama çalışmalarımız kimsesiz çocuklar, şiddet gören kadınlar, ihtiyacı olan dul kadınlar, yaşlılar gibi bütün dezavantajlı grupları kapsıyor. Ne yapıyorsunuz tam olarak? Bu tarz sorunları devlet politikası haline getirip onların toplumla barışmasını ve ihtiyaçlarının uzun vadeli karşılanmasını sağlıyoruz. Diyelim ki engelli yakınım var, size geldim. Beni nasıl bir süreç bekliyor? Bize başvuran birinin sorununu bireysel bir sorun olarak değerlendirmiyoruz. Birçok engelli kardeşimiz sıkıntılarını dile getiremiyor. Sorunlarına karşı bürokratik bir çalışma başlatıyor, devletle vatandaş arasında bir köprü görevi görüyoruz. Raporlayıp ilgili bakanlığa mı iletiyorsunuz yani, hiç anlayamadım? Raporluyoruz, proje ekiplerimiz var. Avrupa fonundan, başbakanlığın ya da yerel yönetimlerin çalışmalarına katılıyoruz. Engelliye sandalye vermiyor musunuz yani? Bireysel sorunlara yönelmiyoruz. Siz gelip diyorsunuz ki “Bu soruna devlet neden çözüm bulmuyor?” Bizim önceliğiniz bu oluyor. Proje ekibimiz dosya hazırlıyor. Organizasyon yapıp üç sandalye alalım derdinde değiliz. Var olan sorunları tespit etmeye yönelik devreye girmiş, kişisel çıkarlarından arınmış tamamen topluma hizmet eden kişileriz. Hedefimiz 3 milyon üye. Nasıl buluyor bu insanlar sizi? Biz gidiyoruz onlara, kapılarını çalıyoruz. Haziran ayında verdiğiniz bir söyleşide, 17 Aralık süreciyle ilgili olarak “Eğer operasyon başarılı olsaydı, Türkiye bir yirmi yıl daha geri gidecek, ekonomik olarak büyük bir başarı trendi yakalayan Türkiye baronlar tarafından hortumlanacaktı” demiştiniz. E olmadı, yapamadılar (gülüyor). Sorulması gereken soru şu: Neden Türkiye’nin ekonomik olarak istikrar sağladığı bir dönemde başımıza bu geldi? Yapılan yanlış neyse görülmeli ve oradan çıkılmalı. Mesela ben bu ülkede neden korkuyordum net bir şekilde söyleyeyim: Sorgulamayan nesillerin devamını sağlıyorlar diye çekiniyordum fakat önüme bir fırsat çıktı. Dört yıldır süren lider öğretmen ve yenilikçi lider öğretmen projesi var. Tam da bu noktada incelendiğinde görülecektir ki Adana, İstanbul ve Bursa’da araştıran, sorgulayan ve düşündüğünü özgürce söyleyebilen nesiller yetiştiriliyor. Yani? Bu, korkularımızın yersiz olduğunu göstermez mi? Dini arayış noktasına geldiğimde ben bir dayatmayla karşı kaşıya kaldım mesela. Küçükken bana kimse dini olması gerektiği şekliyle öğretmedi. Bir doğuyorsun ki “Sen Müslümansın” deniyor. Bu sana gelişme sürecinde doğru anlatılmış olsa ne kadar imanı kuvvetli, kendini bilen bir birey haline dönüşürsün. Tabii ters bir etki yaratmadığı sürece; çocukların üzerinde bir baskı yaratıp yanlış yerlere, yanlış inanca inandırmadan... Burada şöyle bir soru da var. Dayatan kim? Devlet mi, aile mi, aydın kesim mi, okuldaki öğretmen mi? Sizce kim? Toplum dayatıyor ama zamanında kendini laik sanan, aydın sanan cahil kesim de bize bunu dayatarak Müslümanlıktan uzaklaştırdı. Eğitim sisteminin de ailenin de hatası var. Bir yaşa geliyorsun “Ben Müslümanım” diyorsun ama Müslümanlık nedir bilmiyorsun. Ben onu öğrenmek yerine farklı bir seçeneğe yöneldim zamanında. Hıristiyanlığı inceledim, bir hak dini olduğunu fakat değiştirildiğini, bana hitap etmediğini gördüğümde Kur’anı Kerim’i incelemeye başladım. Hangi dönemde olursa olsun insanlığa yol gösterici tek kitap olduğunu -anlamadığım birçok noktası hâlâ olmasına rağmen- her okuduğumda tüm benliğime ve hücrelerime kadar hissederek, doğru algılandığında gerçekten ihtiyacımız olanı bize verdiğini gördüm. Bu nedenle kendince samimi bir Müslüman olduğuma inanıyorum. Kaldı ki bu noktada kişinin inancı Allah’la o kişi arasındadır. Bu yüzden kimsenin kimseyi inancından dolayı yargılamaması gerektiğine inanıyorum. Dinlenmeniz konusunu anlatır mısınız biraz? Telefonunuzun teknik takipte olduğunu ne zaman anladınız Bir sabah uyandım, gazete haberine baktım ve bunun belgeleriyle kanıtlandığını gördüğümde çok şaşırdım. 2008-2010 arasında dinlenmişim. Kim tarafından ve neden? Bu beni dinleyenler paralel diye adlandırılan bir grup. Bunun ortaya çıkış amacı ne? Dini bir amaç, sonradan siyasete karışıyor, devletin içinde başka bir devlet kurarak devleti yıkmaya çalışıyor. Sonra 17 Aralık’a geliyoruz, başka saldırılar başlıyor. Ha demek ki bu uzun yıllardır planlı yapılan bir çalışma. Belli ki burada menfaatlerine uymayan bir durum var. Sizi dinlemelerindeki menfaat ne olabilir? Ben hiçbir zaman, gidip onlara katılmam yönündeki taleplerine karşılık vermedim. Gülen cemaati onlara katılmanızı mı istedi? E tabii. Nasıl oldu bu davetler? İnsanlar aracılığıyla. Dinlemek de ne demek, sen devlet misin kardeşim! Devlet neden dinlesin? Devlet özel hayatıma karışmadığı sürece dinleyebilir. Dinleyenler bir açığımı, yanlışımı yakalamaya çalışmışlar belli ki. Ben ortada iyi niyet göremiyorum. Mevcut hükümetle araları iyiyken de cemaate karşı mıydınız peki? O kısmı beni ilgilendirmiyor. Ben bana ve ülkeme verdikleri zararla ilgileniyorum.T 24
Sezen Aksu'dan Muhteşem Konser
Muğla’nın Bodrum ilçesinde konser veren ünlü şarkıcı Sezen Aksu söylediği şarkılarla hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı.Bodrum Antik Tiyatro’da konser veren ünlü sanatçı Sezen Aksu, sevilen şarkılarıyla hayranlarını mest ederken yaptığı esprilerle de gülme krizine soktu. Konser, kapıda oluşan yaklaşık 500 metrelik kuyruk nedeniyle 45 dakika geç başladı. Konseri aralarında yeni evli çift Sarp Leventoğlu ve Birce Akalay, sanatçı Ege, Yeliz Yeşilmen’in de bulunduğu 2 bin 500 kişi izledi.Aksu, konserine ’Yeni ve Yeni Kalanlar’ şarkısı ile başladı. Zaman zaman izleyiciler ile sohbet eden Aksu, havanın sıcak olduğunu söyleyerek esprili bir dille “Vantilatörler çalışıyor mu? Hiç hissetmiyorum ya. Ay yanıyorum ya bu ne? Ay çok sıcak yemin ediyorum. Zaten sıcak sevmem. Bir de sonradan başka sıcaklar da bastı. İyice asabım bozuk. Ay hep böyle gülün inşallah. Siz güldükçe yüreğim yağ bağlıyor. Şarkı söylemekten daha çok seviyorum sizi güldürmeyi. Malum gündem canavarı ülkemizde gülünecek zaman çok az olduğu için benim için çok önemli. Yaptığım işin en önemli kısmı sizin yüzünüzü güldürebilmek” dedi.'ÖYLE BİR BABAM VARDI Kİ BENİM'Şarkı aralarında konuşmaya devam eden Aksu, zayıfladığını ifade ederek, “Öyle bir babam vardı ki, o baba yüzünden aklım başımda kalmak zorunda kaldı. Yoksa bu o kadar ilginç bir şey ki sahneye çıkan insanların ruh dünyası. Gerçekle bağlantıları zayıf. Kafadan kabul edeceksiniz. Hayalle gerçek arasında işte öyle. Ne olursa olsun kendilerini ortaya atmak isterler. Kendimi de tahlil ederek söylüyorum. İçgüdüsel bir şey ama zaten bunu bir çocuklar yapar. Vardır ya misafir gelince hemen bir takla atar, oynamaya kalkar. Bir de bir türlü yetişkin olamayan bizim cins. İlla bir masanın üstüne çıkıp oynayasımız vardır bizim” diye konuştu.'İÇİME TUĞÇE KAZAZ KAÇTI'Hayranları ile konuştuğu sırada bir izleyicinin, '20 yıl önceki halinize dönmüşsünüz' demesi üzerine, 'İçime Tuğçe Kazaz kaçtı' diyen Aksu, sözlerini şöyle sürdürdü'Habire ameliyat oluyorum biliyorsunuz. Karnım içime kaçtı. Tuğçe Kazaz olacağım yakında. 37 yaşındaydım, rahmimi aldılar. Sonra pankreasın yarısı gitti. Sonra kalın bağırsağımdan ciddi bir bölüm aldılar. Meğer o ne büyük bir çileymiş. Ben normal bir hayat nasıl olur, bilmiyordum. Normalimdi yani o benim. Ben de ondan sonra bir erime, bir bel içeri girsin, kalça çıksın. Bana bir şeyler oldu. 20 yaşıma mı geldim. Ay ne sevimli. Eskiden kadınlar böyle idi. Şimdi hepinize geldi bu hal. Güzellik deyince düşer bayılırız. Şimdi adamlar da böyle oldu. Neler biliyorum neler' dedi.Aksu, konserde ’Değer mi hiç’, ’Yol Arkadaşım’, ’Sarı Odalar’, ’Eskidendi’, ’Keskin Bıçak’, ’Rakkas’ ve ‘Küçüğüm’ gibi birçok unutulmaz parçalarını da seslendirdi.
Ünlü Mankene Zorla Getirme Kararı
Manken Tuğçe Kazaz'ın aparman girişinde unuttuğu dizüstü bilgisayarını çaldıkları gerekçesiyle 2 kişi hakkında açılan 'hırsızlık' davasında mahkeme, duruşmaya gelmeyen sanıklar ve Kazaz hakkında 'zorla getirme' kararı verdi.Manken Tuğçe Kazaz'ın apartman girişinde unuttuğu dizüstü bilgisayarını çaldığı gerekçesiyle Kadir M. ve Murat D. isimli kişiler hakkında hırsızlık suçlamasıyla 3'er yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davada mahkeme, sanıklar ve Kazaz'ın zorla getirilmesine karar verdi.SANIKLAR VE KAZAZ DURUŞMAYA GELMEDİAnadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nde ilk celsesi görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Kadir M.(20) ve Murat D.(19) gelmedi. 'Müşteki' sıfatıyla mahkeme tarafından duruşmaya katılması amacıyla davetiye çıkarılan manken Tuğçe Kazaz da duruşmaya katılmadı. Duruşma savcısı, davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmayan müşteki ve sanıkların gelecek celse zorla getirilmelerine karar verilmesini talep etti.MAHKEME SANIKLAR VE KAZAZ HAKKINDA ZORLA GETİRME KARARIMahkeme, müşteki manken Tuğçe Kazaz ve sanıklar Kadir M. ile Murat D.’nin gelecek celse duruşmaya zorla getirilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.APARTMAN ÖNÜNDE UNUTTUĞU BİLGİSAYARI ÇALINDIAnadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan, ünlü manken Kazaz'ın şikayetçi sıfatıyla yer aldığı iddianamede, 1 Nisan 2014 tarihinde Tuğçe Kazaz'ın oturduğu apartmanın önüne geldiği ve elinde bulunan dizüstü bilgisayarını apartman kapısını açmak için girişteki elektrik kutusu üzerinde bıraktığı belirtildi. Kazaz'ın bilgisayarını unutarak apartman içerisine girdiği yaklaşık 20 dakika sonra geldiğinde dizüstü bilgisayarının yerinde olmadığını fark ettiği ifade edilen iddianamede, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güven Timleri Şube Müdürlüğüne bağlı görevlilerin şüphelileri apartmanın yakınında bulunan Kadıköy Başçavuş Sokak üzerinde tedirgin vaziyette görmeleri üzerine yaptıkları aramada Kazaz'a ait bilgisayarı şüphelilerde ele geçirdiği belirtildi.BİLGİSAYAR İADE EDİLDİBilgisayarın, masaüstündeki bilgilerden Kazaz'a ait olduğunun belirlendiği ve iade edildiği kaydedilen iddianamede, iki şüphelinin birlikte hareket ederek bilgisayarı apartmanın elektrik kutusu üzerinden aldıkları ve satmak isterlerken görevli memurlarca yakalandıkları anlatıldı. Kadir M. ve Murat D. isimli kişiler hakkında hırsızlık suçlamasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.DHA