Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
4. Sanayi Devrimi Bizim İçin Hayal mi? | Gila Benmayor | Hürriyet
Yazdıklarımı dikkatle okuyarak her seferinde parmak sallayan annem yine mutlu olmayacak.
Daha “light” konular yazmam gerektiğini söyleyen yakın dostlarım da.
Konu yine 4. Sanayi Devrimi ve Türkiye.
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu ve ekip arkadaşlarıyla buluştuğumda söz dönüp dolaşıp kaçınılmaz bir şekilde yine 4. Sanayi Devrimi’ne geliyor.
Ar-Ge’ye yılda 10 milyar dolar gibi dev bir rakam harcayan Microsoft Amerikalıların “İnternet of Things” (Nesnelerin İnterneti) diye de adlandırdıkları 4.Sanayi Devrimi’nin göbeğinde çünkü.
Makinelerin birbirleriyle konuşmaları, bilgi paylaşmaları, bilgilerin bulut teknolojisiyle depolanması, büyük veri gibi şeyler yazılım sihirbazı Microsoft’un işi.
Çözüm Süreci: Yeni Bir Yol Bulmak | Cuma Çiçek | Birikim
Kürt meselesinin 2016 Ağustos ayından bu yana içine girdiği şiddet ve güvenlik politikalarından diyalog ve müzakereye dayalı siyasi çözüm yoluna tekrar girip girmeyeceği ya da nasıl girebileceği çoğumuzun sorduğu sorular. Cizre, Sur ve Ankara’dan sonra bu soruların cevaplarını toplum olarak çok daha fazla arar olduk.
Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun’la birlikte tam da bu sorulara cevap bulmak, Kürt meselesinin şiddetten arındırılarak müzakereye dayalı yollarla çözümüne katkı sunma amacıyla Eşit, Özgür ve Demokratik Bir Gelecek İçin Barış Vakfı için bir rapor kaleme aldık. Raporun başlığı şu: “Dolmabahçe’den Günümüze Çözüm Süreci: Başarısızlığı Anlamak ve Yeni Bir Yol Bulmak”
Benim de kurucuları arasında yer aldığım Barış Vakfı, Türkiye Barış Meclisi’nin deneyimleri üzerine kurulmuş, Türkiye’de toplumsal barışın inşasına, Kürt meselesinin siyasal çözümüne katkı sunmayı dert edinmiş gönüllülerin kurmuş olduğu bir sivil toplum örgütü. Bu rapor da Barış Vakfı’nın bu niyetlerle yaptığı ilk çalışma oldu. Bu yazıda kısaca da olsa rapora yer vermek istiyorum.
Çünkü Burası Almanya, Türkiye Değil | Elmas Topcu | Diken
Almanya’da medya kuruluşları üzerinde baskı oluşturma girişimi, şimdiye kadar hep deneyenin mağlubiyetiyle sona erdi. Bunun daha kolay anlaşılabilmesi için yakın tarihteki üç önemli vakaya bakmak yeterli.
Sonuncusu geçen yaz Alman istihbaratına ait gizli belgeleri yayınladıkları gerekçesiyle Federal Başsavcı Harald Range’nin netzpolitik.org sitesi editörlerine yönelik açtığı soruşturmaydı. Vatan hainliği iddiasıyla başlatılan soruşturmanın başlatıldığı 30 Temmuz’da ortaya çıktı, 4 Ağustos’ta federal başsavcı ilerlemiş yaşı da göz önünde bulundurularak erken emekliye sevk edildi.
Diğer vaka Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 2014’te Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında yan çizerek, Jean-Claude Juncker’in Avrupa Birliği Komisyonu başkanlığını önleme girişimi oldu. Seçimlerden önce, sandıktan birinci parti olarak çıkan gücün lider adayının başkanı seçileceği sözüne rağmen Merkel, seçimler sonrasında düzenlediği basın toplantısında başka bir tavır sergiledi.
Yine Somali… Hedef yine Türkler | Mustafa K. Erdemol | BirGün
Türkiye’nin Somali’de de kendisine “düşman” yaratabilmeyi başardığının son kanıtı önceki gün Türklere ait bir okulun öğrenci servisine yapılan saldırı oldu. Olayda ikisi Türk altı kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı şu ana kadar üstlenen olmadı ama şüpheler tabii ki, daha önce de Türk kurumlarını hedef alan cihatçı Eş Şebap örgütü üzerinde yoğunlaşıyor.
Somali’nin başkenti Mogadişu’da 2013’te Türk Büyükelçiliğinin ek binası önünde gerçekleştirilen bir intihar eyleminde 4 Türk özel harekat polisi yaşamını kaybetmişti. Bundan kısa bir süre sonra da Eş Şebap bu kez Türk Kızılayı’nı hedef almış, Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeye yapacağı ziyaretten bir gün önce gerçekleştirdiği saldırıda kurumun güvenlik şefi Sadettin Doğan ölmüştü.
Türkiye neden hedef oldu?
Eş Şebap’a sorarsanız Türkiye bir NATO üyesi, Müslüman bir ülke de olsa Batı’nın, ABD’nin çıkarlarını temsil ediyor. Bu nedenle, Türkiye’nin Somali’deki varlığından, yatırımlar yapıyor olsa da, rahatsız. Kimilerinde örgütün NATO karşıtı “yurtsever” bir çizgiye sahip olduğu kanısını uyandıracak bu gerekçe gerçekçi değil. NATO üyesi olmayan ama NATO’nun “büyük dostları” arasında kabul edilen Suudi Arabistan destekli bir örgüt olduğu akılda tutulmalı Eş Şebap.
Rakamlar ve Tatsız İddialar | Serpil Çevikcan | Milliyet
Güneydoğu’da yürütülen operasyonlar dördüncü ayında.
Silopi, Cizre, Sur ve İdil’de gerçekleştirilen operasyonların sona ermesinin ardından iç güvenlik harekatı Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’da devam ediyor.
Askeriyle polisiyle uzunca bir süredir farklı bir konseptte çok ciddi bir operasyon silsilesi yaşanıyor.
Önce sizlerle bazı çarpıcı rakamları paylaşmak istiyorum:
Bu rakamlar Nusaybin, Şırnak ve Yüksekova’da 13 Mart’tan 31 Mart’a kadar olan bitenin resmini yansıtıyor.
Operasyonlar
- Nusaybin’de 14 asker, 8 polis şehit. 79 asker, 38 polis yaralı. Bu süre içinde 140 PKK’lı öldürüldü, 3 PKK’lı teslim oldu. Yine Nusaybin’de 1 tank, 5 kobra, 10 iş makinesi hasar gördü. 97 barikat açılırken, 11 hendek kapatıldı. 262 el yapımı patlayıcı (EYP) imha edildi. 10 silah, 105 mühimmat, 3 telsiz ele geçirildi.
İki Darbe Kışkırtıcısı! | Ahmet Kekeç | Star
İkisi de gazeteci... İkisinin de yatacak yeri yok... İlki kurnaz, sinsi, hesapçı, müthiş egosantrik bir kişilik...
İkincisi hem cahil, hem zavallı...
İlkinden başlayalım:
Neredeyse meslek hayatının sonuna gelmiş bu gazeteci, Erdoğan’la askerin tiyatro yaptığı düşüncesinde. Yazısına da bu adı uygun görmüş zaten: “Tiyatro...” Erdoğan’ın asker övgüsü olarak nitelenebilecek sözlerini arka arkaya sıralayarak şu “anlamlı” soruyu soruyor: “Asker bu övgüleri yer mi?”
Bütün temennisi, yememesi...
Kendisi anlatsın: “Asker, Erdoğan’ı sevebilir mi? Asker, Erdoğan’ı samimi bulabilir mi? Asker, Erdoğan’ın değiştiğine, Milli Görüş gömleğini sırtından çıkardığına inanabilir mi?
Darbe Eblehliği | Mine Söğüt | Cumhuriyet
Tıpkı Müslümanların bin dört yüz yıldır orucu neyin bozup neyin bozmayacağını tam olarak kavrayamamaları...
Ulemaya her ramazan, “Şu orucu bozar mı; bu orucu bozar mı” diye aynı soruları tekrar tekrar sormaları gibi...
Biz de Cumhuriyetin bir insan ömrünü anca aşan şu kısacık tarihinde, üst üste her çeşit darbeyi yiye yiye bugüne geldiğimiz halde...
Hâlâ darbenin nasıl bir şey olduğunu, kimin ne zaman nasıl ve ne niyetle darbe yaptığını anlayamamakta ısrar ediyoruz.
Ve birbirimize soruyoruz:
“Bu da ne şimdi; bir sivil darbe mi?” “Bunlara karşı asker hâlâ darbe yapabilir mi?” “E, bunlar zaten erken davranıp askere darbe yapmadılar mı?”
“Asker eski asker mi?”
“Sahi, eski asker kimdi?”
“Darbe askerin rejimi korumak için hükümeti indirmesi ya da birilerinin hükümeti indirip rejimi değiştirmesi değil miydi? “Askerle hükümetin bir olup rejime yaptığı şeye ne denirdi?”
...
Oysa başımıza gelen bunca şeyden sonra darbe meselesinde çoktan uzmanlaşmış olmalıydık.
MHP Kongreye Nasıl Gider | Yusuf Ziya Cömert | Karar
Geçen yazımda, MHP Lideri Bahçeli’nin kendine has siyasi üslubunu yazdım. Bazı okuyucularımız, bilhassa MHP’liler, bu yazının tipik bir ‘yandaş’ tavrını yansıttığını düşündüler.
Güya, MHP AK Parti’nin anayasasına müspet oy versin diye Bahçeli’yi mevzubahis etmişim.
Şunu hemen beyan edeyim ki, hiç öyle bir maksadım yok.
Benim istememle olsaydı, partilerin, siyasi grupların, cemaatlerin, insanların, ilkeleri olmasını ve bu ilkelere göre davranmalarını isterdim.
MHP MHP gibi davransın, CHP CHP gibi. AK Parti de AK Parti gibi.
Maalesef, bu konuda çok geriledik.
‘Siyaset için, menfaat için, ikbal için her istikamete dönebilecek seyyaliyette ve kıvraklıkta olmak’ ilkelerin yerini aldı.
Hicret | Sezin Öney | Haberdar
'Yerli ve milli' denilip durulurken; Türkiye, tarihinin en büyük beyin göçünü yaşamanın arifesinde...
Akademik dünyanın tüm kademelerinde, fen bilimlerinden sosyal bilimlere kadar tüm alanlarında, başarılı hoca ve öğrencilerin ağzında, daha önce hiç olmadığı kadar, 'Türkiye'den gitmek' sözü var. Her kesimden öğrenciler ve genç akademisyenler, bu fikri özellikle dillendiriyor.
Her kesim diye üzerine basa basa söylüyorum; sadece 'Beyaz Türk', 'beyaz yakalı' şablonuna oturanlar değil-son derece muhafazakar, son derece 'Anadolulu' kesimlerde de, 'hicret' artık tek hayal, tek ideal.
O Suçu, Savcılara Hakimlere Sordum | Saygı Öztürk | Sözcü
Hakim, “Mahkememde bir dosya var ki olanlara inanamazsınız. Dede ve babaanne ile birlikte yaşayan kız, 14 yaşından beri istismar ediliyor. Bununla ilgili son iki yılda yedi dava açılmış, hepsinden beraat kararı çıkmış. Üniversite hastanesi kız için ‘zekası geri’ raporu veriyor, Adli Tıp Kurumu ise ‘akıllı’ olduğuna ilişkin rapor düzenliyor. Hakim ne yapsın?” diyor.
Çocuklara yönelik cinsel istismar, cinsel taciz suçlarında adeta bir patlama yaşanıyor. Devlete emanet edilen Yetiştirme Yurtlarında çocuklarımızın yeterli güvende olmadıkları anlaşılıyor. Sivas Erkek Yetiştirme Yurdu’nda yaşananları ilk kez SÖZCÜ kamuoyunu duyurdu. Aile ve Politikalar Bakanlığı, kendisine bağlı yurtta yaşanan olay için müfettiş göndermeye gerek bile duymuyor. Varın gerisini hesap edin…
Yorum Yazın