"Tweet Mweet Anlamam Ben Bu İşlerden"
"Facebook Ahlaksızlıklarından Vazgeçmesse..."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,ın Konuşmasından satır başları
İstanbul Türkiye’nin özetidir. Bu ne manzara? Bugün Türkiye bizi izliyor. Tüm dünya İstanbul’u izliyor. Tüm mazlumları, mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri sizi izliyor. Kahire’de oyları çalınmış kardeşlerim sizi izliyor. Şam’da kurşunların bombaların altında yaşayan açlıkla sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat’ta barışa susayan gönüller İstanbul’u izliyor. Karabağ’da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor. Mogadişu bugün İstanbul’u izliyor.
'KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK'
Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin. Ama bilesin ki İstanbul, Gazze’nin yetimleri Ramallah’ın öksüzleri sizi izliyor. Kabe’nin etrafında tavafta olanlar size dua ediyor. Diyorlar ki 30’unun akşamında müjde bekliyoruz.
'ONLAR AHLAKİ OLMAYAN ŞEYLERİ İZLİYOR'
Telefon, sürekli soruyorlar İstanbul nasıl. Gelirken aynı şeye muhatap oldum. İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, gözlerdesin. İzleniyorsun İstanbul. Ama Pensilvanya’nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor. Ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri izliyor. Ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor. Mahzun, boynu bükük Kudüs bugün sizleri izliyor.
“Biz, kısık sesleriz minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım. Mahyasızdır minareler göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım. Bize güç ver... Cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım. Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız, Ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım.”
Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul.
'RAHŞAN AFFIYLA KURTARDIN'
Millet oynanan oyunu görüyor. Millet sınırsız basiretiyle Türkiye üzerindeki kirli oyunu, tuzağı görüyor. 94’te İstanbul’a aday olduğumda, kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi CHP’den. Yolsuzlukların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK’dan tanıyoruz. SSK’daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz.
Az önce Kocaeli’nde yaşlı bir amca illa sahneye sahneye dedi. Getirin dedim, geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İki kere beni hastanede rehin tuttular beni dedi rehin. Nice rehin tutulanlar oldu. Geldiğimde ilk verdiğim talimat şuydu. Bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz ve asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdır, kesinlikle ilişkilerini keseriz.
İstanbul’un seçkinleri kaymak takımı böyle bir sonuç beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. Yolsuzluk demektir, çöp demektir. CHP demek susuzluk demektir. Ey İstanbul o zaman Ümraniye’nin belediyesi de CHP’liydi. Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı, o çöplük patladı 39 kişiye maalesef mezar oldu. gençler bunu bilmeyebilir, geziciler bunu bilmeyebilir. Ah ah, çevreci ha, ne çevrecisi ya? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP’li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerde o medya? Yandaş medya nerede? sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içerisindeydiler. Onları onlar getirdiler. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki ey CHP o 39 vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok.
Geldi İstanbul’a büyükşehir başkan adayı oldu Kılıçdaroğlu. Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki Kağıthane’de. Nerede oturuyorsunuz diye, Kağıttepe’de oturuyorum demiş. Ve seçim günü geldi oyunu kullanamadı. Yahu bunun eline üç koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz.
Şimdi biliyorsunuz pozlar veriyordu, klasör. Yolsuzluk klasörü. Tabi böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu. Baykal genel başkan o da yanında. Klasörün sırtında ne yazıyor yolsuzluk. Kimin klasörü bu? Şu anda büyükşehir adayı olarak gösterdiler zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler hırsız ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler büyükşehir adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum klasörü sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı aday yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Bunlar felç olmuş felç. Ama biz gümbür gümbür geldik, yine gümbür gümbür geliyoruz.
Biz İstanbul’a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz.
İstanbul’daki seçkinler elitler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçileceğine inanmıyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara ağır bir ders verdi. şimdi ne diyorum biliyor musun? 30 Mart’ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz.
'BUNLAR BİZİM HELALİMİZİ YEDİLER'
Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın. Milli Eğitim Bakanlığı olarak hafta sonlarında takviye kurslarını biz ücretsiz olarak vereceğiz. Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya. Sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler, kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Ah kardeşlerim ha, benim sevgili peygamberime, kendi televizyonunda miraçtan iniyor kamyonete bindiriyor. Ve bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musun? Yahu sen hoca mısın senarist misin? Nesin?
İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, yahu üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be. Ama 28 şubat öncesi öyle demiyor. Akşam başka sabah başka.
Şu andaki yandaş medya var ya muhtar bile olamaz dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye’de başbakan oldu. Bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik. Benim meselem milletimin hak meselesidir. Benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz hukuku çiğnemeye karşı dik duruyoruz. Yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milli iradenin çalınmasına karşı dimdik duruyoruz.
Müslüman olmayanlara da hizmet etmek bizim görevimiz. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun. Bizim görevimiz alanında hepsi var. Bizim iktidarımız ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır.
Epey zamandır bir şarkı tutturdular. Demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Doğru bunlar öyle alıştılar. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz.
Sen Şişli’de ne yaptın ya? İstanbul’a ne yapacaksın. Bunların böyle bir imkanı gücü yok. Geçenlerde bizim Taksim Yenikapı hattındaki, yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. İstanbul’da ulaşım sıkıntısı var. İkinci tüp geçidi yapacağız. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre sen artık aracınla gezersin.
'TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA'
Bak Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul’dan rahatsız. Biraz kendinize gelin. Şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız yıkarsınız başka işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava hep aynı hava. Adı da ne? Demokrasi özgürlük. Tencere tavayla özgürlük olur mu? Ancak huzursuzluk olur. Bakıyorsunuz şimdi bazı bu zihniyette olan, sokaklarda yollarda çirkin hareketler yapma…
12 yıl boyunca hırsızların art niyetlilerin farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk.
'UYDURMA BİR PASAPORTLA KAÇTIN GİTTİN'
Pensilvanya beddua seansları yapıyor. Varsınlar etsinler ya. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Şimdi geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor? O uzun bize çok hainlik etti diyor. Şu hale bak, ya sen ne biçim hocaefendisin ya. Ya sen bu noktada eğer dürüstsen 99’da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği halde bir pasaportla kaçış. Şimdi soruyorum diyorlar ki inzivaya çekiliyor.
TWEET MWEET ANLAMAM BEN BU İŞLERDEN
Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala.
Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız.
Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler.
Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorla
“CUMHURBAŞKANIMIZIN KANAATİ FARKLI OLABİLİR”
Şimdi ne diyorlar? Özgürlük elden gidiyor. Kusura bakmasınlar, bak şu Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin bizim mahremimizi, görüşmelerimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Kim olursa olsun.
Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, bakanları dinleyecek. Yahu bırakın tüm insanları dinleyecek. Beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, telefonla konuşamıyorsam, ailemle konuşamıyorsam, bu montaj, dublaj, uydurma şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede başbakanını yargılayamaz.
Böyle bir hakları olmadığı halde bunlar bizi dinliyorlar. Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala.
Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıkları diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız.
Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler.
Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorlar.
MİT müsteşarımı tutuklayıp süreci bozmak istediler. Benim Anadolu’daki Trakya'daki kardeşimin gözünden bile sakındığı 20 yaşındaki evladı o dağlarda şehit olmuş bunların umurunda mı? Yozgat'taki kardeşimin Samsun'daki Kastamonu'daki kardeşimin ocağına ateş düşmüş bunların umurunda mı? Babaların ciğeri dağlanmış bu Pensilvanya'nın umurunda mı? Ya Mavi Marmara vuruluyor Pensilvanya'nın gözünde yaş yok. Tam aksine o başkalarının yanında yer alıyor. Bu Aydın Doğan'ın bu Pensilvanya'nın onların medyasının umurunda mı?
‘NE KOMADA ÖLEN ÇOCUK, NE DE BURAK YAVRUMUZ’
Ne İstanbul'da, ne komada ölen çocuk, ne de sokakta vurulan gencecik Burak yavrumuz bunların asla umurunda değil. Bunlar nebbaş nebbaş. Bunlar mezarlık soyguncusu.
Cumhuriyet
Başbakan'dan Twitter Savunması
Erdoğan, Twitter'a erişimin engellenmesiyle ilgili olarak, 'Dünya karşıma dikilse, ülkemin güvenliğini tehdit eden her saldırıya karşı durmak zorundayım' diye konuştu.
Kocaeli mitinginde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Twitter'ın engellenmesini savundu.
'Ne dedik, ‘Bu tweet'i biz kapatacağız’ dedik. Malum medya bize saldırıyor. Kim olursa olsun, dinlemiyorum. Dünya karşıma dikilse, ülkemin güvenliğini tehdit eden her saldırıya karşı durmak zorundayım. Bu Twitter, Youtube, Facebook aileleri kökünden sarstılar. Bunlarda montaj var, her yol var. Aklı selim sahiplerinin hala bunları nasıl savunduğunu anlamıyorum. Her türlü yalan var. Yapılmamış şeyleri yapılmış gibi davrananlara karşı biz tavır almayacak mıyız?
'Kim ne derse desin'
Başbakan Erdoğan, Twitter'ın engellenmesi üzerine dünyadan gelen tepkileri de eleştirerek, Batı ülkelerine seslendi.
'Ülkemizi karıştıracaklar, afedersin Gezi olaylarında, 17 Aralık’ta, 25 Aralık’ta bu tweet’ler ile neler yaptıklarını biliyorsunuz. Duralım mı, seyir mi edelim? Birileri çıkıp şunu söylüyor: Herkes Tayyip Erdoğan gibi düşünmek zorunda değil. Ama ben de birileri gibi düşünmek zorunda değilim. Hükümetime verilmiş irade var, gereğini yaparız. İletişim başkanlığı var, telekomünikasyon, işgal altında. Mahkeme kararının sonucuyla yapılan uyarıya rağmen mahkeme bu hesabı kapatmıyor. Kusura bakmasınlar. Batı’da şöyle derler, böyle derler... Kim ne derse desin. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz, birileri kesmeyecek. Batı, Suriye’de 160 bin kişi öldü, sesin çıkıyor mu? Ukrayna’da, Kırım’da, Mısır’da olanlara sesiniz çıkıyor mu? Bunlara sahip çıkanlara sesleniyorum, sizin sesiniz çıkıyor mu? Hani demokrattınız? Aynı numarayı bize çekmek istiyorlar. Biz bu numaraya gelemeyiz, kusura bakmasınlar.'
'Montajlarla üstümüze geldiler'
Erdoğan, Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen'e tepkisini Kocaeli'ndeki seçim mitinginde de sürdürdü. Hem telefon dinlemelerinden hem de Taksim Gezi Parkı eylemlerinden dolayı Gülen Cemaati’ni suçladı.
'Ben senin Altunizade’de oturduğun evi de, şu anda oturduğun çiftliği de, oradaki villaları da biliyorum. Kimi kandırıyorsun? Ufak atın da civcivler yesin. İşleri güçleri, yavuz hırsız ev sahibini bastırır ya, montajlarla üstümüze geldiler. Taksim’i adeta harabeye çevirdiler; neresi çevreci? Her türlü çirkefe, edepsizliğe, ahlâksızlığa başvurdular. Ama şimdi bakıyorlar, millet AK Parti’den uzaklaşmıyor, tam tersine akın akın AK Parti’ye koşuyor. Millet iradesine, sandığa, demokrasiye, ülkesine, milletine sahip çıkıyor.'
'Ne istediniz de alamadınız?'
Erdoğan, Gülen Cemaati mensuplarına da şu sözlerle seslendi:
'Ben bu paralel yapıya gönül veren ihlaslı, inançlı kardeşlerime sesleniyorum. Bizden ne istediniz de alamadınız? İnanç değerleri noktasında ne istediniz de alamadınız? 17 üniversiteniz var. Bütün bu üniversiteleriniz için A’dan Z’ye destek veren bu iktidar olmadı mı? Dünyanın değişik yerlerinde açtığınız okullara beni, arkadaşlarımı ısrarla davet ettiğiniz zaman oradaki hükümetlere, devlet başkanlarına sizi refere eden biz olmadık mı? Sen bu iktidara nasıl olur da bu şekilde ayaklanırsın?
'Dönen alçak olsun, korkak olsun'
Başbakan Erdoğan ve yakınlarıyla ilgili internete düşen ses kayıtlarına yenilerinin ekleneceği bir süredir sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan bir iddia. Erdoğan bu iddialara karşı da meydan okudu.
'Efendim 15’inden sonra şu, 20’sinden sonra şu, 25’inden sonra şu yayınlanacak diyorlar, hâlâ yayınlamadılar. Bizim abdestimizden şüphemiz yok, namazımızdan da şüphemiz yok. Çiğ, haram yemedik karnımız ağrımaz. Asla boyun eğmeyiz. Ellerinde ne varsa, eteklerindeki taşları döksünler. Pensilvanya’daki zat, 'O uzun' diyor, 'bize hainlik yaptı'. Bir hain varsa sensin sen. En büyük hainliği sen yapıyorsun. Bu yol kutlu yol, dönen alçak olsun, korkak olsun. Korkmayacağız. Bu ahlâksızlığı da asla yanlarına bakmayacağız Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutmak neymiş, bunlara mutlaka bunu göstereceğiz.'
'Böyle bir yargı olur mu?'
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti / AKP) Türk bayraklı reklamına Yüksek Seçim Kurulu (YSK) yasak getirmişti. Reklamda dini ve milli unsurların kullanılmasının 298 sayılı seçim kanununa aykırı olduğuna karar vermişti. Erdoğan bu yasağı şu sözlerle eleştirdi:
'Ya bütün partiler yapsın ya. Bu bizim bayrağımız ya. Hadi gel bu meydanlarda bu bayrağı yasakla. Ya böyle bir yargı olur mu? Nasıl bir yargı anlamıyorum ben. Orada o bayrak dalgalanırken hücum eden bir millet var.'
'Haşhaşilerin hile yapmasına izin vermeyin'
Erdoğan, 30 Mart'taki yerel seçimlerde Gülen Cemaati'nin 'hile yapabileceğini' de ifade etti. 'Sandık namusumuz. Bu haşhaşilerin hile yapmasına asla izin vermeyin. Bir hileyle karşılaşırsanız çekinmeden güvenlik görevlilerine haber verin' dedi.
Miting öncesi 30 gözaltı
Çoğunluğu üniversite öğrencisi 30 kişi Başbakan'ı protesto edecekleri gerekçesiyle gözaltına alındı.
Polis, sosyal paylaşım siteleri üzerinden organize olduğunu söylediği bir grubun Başbakan Erdoğan'ı protesto etmek için Cumhuriyet Parkı'nda toplanacağı istihbaratı aldıklarını belirtti.
Sabah saatlerinde Belediye İşhanı'nda bulunan Halkevleri'nin bürosuna polis baskını oldu. Burada altı kişi kişi gözaltına alındı.
Polis daha sonra da yine Halkevleri ve Öğrenci Kolektifleri üyelerinin de aralarında olduğu 24 kişiyi gözaltına aldı. Çoğunluğu üniversiteli 30 kişi sorgulanmak üzere Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Kaynak: Al Jazeera ve DHA