Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
‘Barış’ mı, ‘Lütuf’ mu | Murat Belge | Taraf
“Barışçı Çözüm ” ya da “Barış Süreci” gibi, içinde “barış” kelimesi geçen adlar verdiğimiz bir dönem oldu, “ Kürt Sorunu ” yerine bu adları kullandık. Çok da iyi oldu, ne kadar içi boş olursa olsun, bu “ barış ” kelimesini telaffuz etmemiz. Ağını açan ezmekten, parçalamaktan söz ederken “ barış ” kavramına iyi kötü bir yatırım yapıldı. İnsanlar ya da bazı insanlar bunun mümkün olabileceğini düşündüler; “ mümkün ”den öte, iyi bir şey olacağını düşündüler. “ Barışmak ” nasıl bir şeydir, “ nasıl barışılır ”, buna da biraz kafa yormaya başladılar.
O dönem içinde AKP kalemşorları da politikayı savunuyorlardı tabii –AKP’nin yaptığı her şeyi savunmak durumundalar. Ama sanki bir tutuklukları vardı. Bunu, şimdiki durumla kıyaslayarak söylüyorum. Şimdi “ barış ” kavramı rafa kalktı ve HDP’ye serbest atış dönemi başladı ya, bu işi daha bir aşkla şevkle yapıyor gibiler. Daha bir “ kendilerini bulmuş ” gibiler. Bunu daha iyi yakıştırıyorlar.
AKP iktidarı öncesinde siyasî İslâm’ın çeşitli sözcüleri “ Kürt Sorunu ”nu çözecek anahtarın İslâm olduğunu ileri sürerlerdi. Malûm “ Hepimiz Müslüman’ız ” edebiyatı. Din, “ kavmiyet ”in üstünde olmalı. O halde, din temelinde, sorun çözülebilirdi.
Bu Yazı Mebus Olarak Geçirmedim Ya, Ona Yanarım | Gülse Birsel | Hürriyet
7 Haziran seçimlerinde herhangi bir partiden milletvekili seçilseydim, hem tatil programımda bir aksama olmayacak hem de beş aylık vekillikle hayatım kurtulacaktı. 1 Kasım seçimlerinin tekrarlanma olasılığını duyan, bilen varsa deyiverin n’olur. Bu sefer bu treni kaçırmayayım!
Anketler malum. Sonuçlar üç aşağı beş yukarı aynı gibi. Ankara kulislerinden duyumu olan Allah rızası için haber etsin. Cumhurbaşkanım yine sonucu beğenmeyip ‘seçim volume-3’ yapmaya karar verirse artık bu sefer faka basmayacağım.
Kısa dönem mebusluk hayalimdeki iş. Şimdi çalışmalara başlasam, geç kaldığım halde, şöhret kontenjanından partilerden birine aradan sıkışırım gibi geliyor. Zira mebus adayı olarak sayısız avantajım var.
Bir kere vatandaşları dolaşıp kendimi tanıtmama, kampanya yapmama gerek yok, zaten herkes tanıyor. Parti ayrımı yapmıyorum.
Batı, Doğu'da Yıkılırken Türkiye'nin Kaderi (1) | Markar Esayan | Yeni Şafak
Hissettiğimizi söyleyebilirim; ama tam olarak ne kadar farkındayız o konuda emin değilim. Lakin dünyamız çok önemli bir değişimin hemen başında/içinde yer alıyor. İmparatorluklar, monarklar, ulus devletler çevriminden sonra, küreselleşme ile birlikte yeni siyasal düzenin ne olacağına dair sıkıntılı bir geçiş dönemi yaşıyor.
Aslında adı konmamış bir dünya savaşı bu. Biz parçalı tezahürlerini görüyoruz. Dolayısıyla parçaları birleştirip konum belirlemek için tarihe bakmak ve hislere de güvenmek gerekiyor.
Yaklaşık altı bin yıllık uygarlık tarihinde, 20 uygarlık türü yaşanmış. 19 tanesi “yok olmuş”, aslında diğerine dönüşmüş. Şu anda 20. uygarlığın içindeyiz; yani Batı uygarlığı. Bu Batı içinde bizler de varız. Dün Doğu içinde Batı'nın olduğu gibi...
İmparatorluklar döneminin sonu Birinci Dünya Savaşı ve 19. uygarlığa dair en büyük temsilci ise, Osmanlı İmparatorluğu idi. Batı uygarlığı yükselir ama henüz Doğu ile mücadele ederken, aşağı yukarı beş yüz yıl Osmanlı'yı alt etmek için çalıştı. Son sahnede Sevres'e kadar içinde Sykes-Picot'nun da olduğu toplam beş gizli anlaşma yapıldı.
Cep Telefonları Ne Belleği Ne de Davranışı Düzeltiyor | Mehmet Barlas | Sabah
Geçen yıllarda bilim adamları cep telefonundan yayılan elektromanyetik dalgaların, beyinde biriken ve Alzheimer'in alameti farikası sayılan 'Beta-amiloid'i azalttığını saptamışlardı. Bunu günlük konuşma diline çevirdiğimizde hemen hemen Türkiye nüfusuna eşit sayıdaki cep telefonlarının, belleklerimizi güçlendirmiş olması gerekmiyor mu? Ama gerçekler, bu bilimsel iddiayı doğrular nitelikte değil.
Geçmişte defalarca daha da ağırı yaşanan siyasi gerginliklerden daha hafifine tanık olunca 'Böyle bir durum hiç görülmedi' diye felaket senaryoları yazanların hepsinin, bir ya da iki cep telefonu yok mu? Bunlardan bazıları da kafalarındaki her krizin merkezine 'Cumhurbaşkanı sorunsalı'nı oturtmuyorlar mı?
Hükümete küsen cumhurbaşkanı
Kıbrıs'a askeri müdahale kararının alınacağı Bakanlar Kurulu toplantısına katılmak için Başbakanlığa gelen ve Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu toplantıya alınmadığı için küsüp Çankaya'ya geri dönen Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ü izlerken, savaş halinde bile 'Kurumlar arası gerginlik' olabileceğini yakından görmüştüm.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel'in arasındaki gerginlikleri hatırlamıyor musunuz?
Kuyudan Çıkmak İçin | Soli Özel | Habertürk
Bir dönem iktidara yakın kadrolar, aralarından bazılarının Arapça bilmesini (ne kadar bildikleri ya da konuştukları hakkında Arap dostlardan duyduklarım pek iç açıcı değildiyse de) Ortadoğu’yu neden başkalarından daha iyi anladıkları iddialarına temel yaparlardı. Bölge seçkinleriyle İngilizce değil Arapça konuşmakonlara göre bu bölgenin sorunlarını, zaaflarını, siyasetinin inceliklerini, devletlerin önceliklerini anlamak için yeterliydi.
Dahası aynı çevreler belki de farkında olmadan küçümsedikleri laik çevrelerin hiç düşmedikleri bir tuzağa düştüler. Türkiye’nin Müslüman âleminin doğal lideri olduğu inancına sahip olduklarından bilinçaltlarında Arap devletlerini ve siyasetini küçümsediler. Bu ülkelerin, Arap devlet sisteminin işleyişinin inceliklerini göz ardı ettiler. Ya da daha hakkaniyetli yazmak gerekirseTürkiye’nin dünya sistemi içinde yıldızı parladıkça bu yanılgıya daha fazla düşer oldular. Giderek, kendi oyun kurguları, hevesleri ve hayalleriyle dolu olduklarından değişen gerçekleri doğru değerlendiremediler.
En Önemli Mesele: Seçim Güvenliği | Mümtazer Türköne | Zaman
'Seçim güvenliği', 1 Kasım'la ve sandıkla sınırlı değil; ülkemizde ve bölgemizde iç içe geçmiş birçok sorunun tam merkezinde duruyor. PKK'nın 'kent savaşı'nı ve iktidar için 17/25'ten sonra bir çaresizliğe dönüşen dikta arayışını, ekonomik dengelerin ne zaman kırılacağını, kısaca Türkiye'nin üzerine bindiği alametin nereye doğru sürüklendiğini kestirmek istiyorsanız 'seçim güvenliği' başlığı altındaki haberleri takip ederek sorularınıza cevaplar bulabilirsiniz.
Güneydoğu'da seçimlerin birçok yerde PKK'nın silahlı baskısı altında yapılması yeni bir durum değil. Daha çok kırsalda, son seçimle birlikte giderek şehir merkezlerinde halkın özgür iradesi ile oy kullanabildiğini kimse iddia edemez. Sandıklar kapanmadan yarım saat önce KCK sorumlusu, yani siyasî komiser sandık mahalline gidip bütün tutanakları dolduruyor. Öncesi ve sonrasındaki şiddet ortamı ve tehditler, akıp giden hayat içinde parti tercihini önemsiz bir ayrıntıya dönüştürüyor. PKK, hegemonyasında boşluk bırakmıyor. Kontrolü kaybettiğini gördüğü anda bir iki infazla otoritesini yeniden kuruyor. Bu yüzden Güneydoğu'da, özellikle HDP'nin yüzde 100 oy aldığı yerlerde, serbest ve güvenli seçimlerin yapıldığını söylemek mümkün değil.
Cumhuriyet Nedir? Ne Değildir? | Yiğit Bulut | Star
Cumhuriyet, 5 bin kişinin kurulan YERLEŞİK DÜZEN sayesinde, ülkenin varlıklarını, “diğer taraf” olarak gördükleri milyonların hakkını gasp ederek, medya, para hatta sokağı kışkırtarak silah zoruyla kendilerine yıllardır aktarmaları mıdır?
Cumhuriyet, YERLEŞİK İÇ-DIŞ UNSURLARI korumak için ele geçirilen siyasi yapıların, “ulusalcı-solcu-halkçı” maskesiyle, HALK için çarpışanlara “küresel oyunların taşeronluğunda” saldırması mıdır?
Cumhuriyet, 5 bin kişinin 75 milyon kişiye çeşit yöntemler ile hükmetmesi midir?
Cumhuriyet, halkın varlıklarının YÜKSEK FAİZ zorlaması ile hortumlanması mıdır?
Değildir! BUNLARIN HİÇBİRİ DEĞİLDİR!
Cumhuriyet KİMSESİZLERİN KİMSESİDİR! YERLEŞİK DÜZEN’in VESAYETİ ALTINDA KİMSESİZ KALMAK HİÇ DEĞİLDİR!
Bu tespitler sonrası soralım; 1933-2003 arasında CUMHURİYET kavramını en çok kimler çarpıttı ve en çok içini kimler boşalttı! Sakın CUMHURİYET kavramı arkasına saklanan YERLEŞİK UNSURLAR ve taşeronları olmasın!
AKP Kürtler İçin Ne Diyecek? | Etyen Mahçupyan | Akşam
Yaklaşan seçimde AKPnin en kritik sınavlarından biri Kürt coğrafyasında verilecek. Soru iktidarının büyük kısmında toplumun yanında olarak algılanan AKPnin şimdi toplumun karşısında görülme tehlikesi karşısında nasıl bir adım atacağıdır. Bugün iktidarın içinde ve çevresinde ders verme psikolojisinin revaçta olduğu görülüyor. Ama başarı gerçeklerden ders alınarak gelebilir ancak
Bölgede kaybedilen oyun bir bölümü bugüne kadar sürdürülen yapısal yanlışların üzerine yatılmasının sonucuydu. Örneğin barajın düşürülmemesi fırsatçı bir bakıştı ve kendiniz doğru işler yaptığınız sürece bir denge unsuru olarak alınan desteğe fazla zarar vermiyordu. Ama bir noktadan sonra apaçık bir haksızlığı sürdürmek AKPli Kürtlere de fazla geldi, çünkü savunulması mümkün değildi. Dahası bu blokaj kendisini PKKya çok uzak hissedenlerin bile AKPye mesafe almasına neden oldu. Haziran seçim kampanyasında HDPnin hedef alınması ise o zamana dek AKPye oy veren Kürtlerin önemli bölümünün bu sefer HDPyi desteklememesini çok zorlaştıran bir atmosfer yarattı. Buna Erdoğanın seçim söylemi eklendiğinde son psikolojik bariyer de ortadan kalktı ve yığınsal kayma doğal hale geldi.
Erdoğan Moskova'da Putin'e 'Bileğini Büktürmüş' | Cengiz Çandar | Hürriyet
Suriye, Putin ve Rusyası için ne derecede bir ‘siyasi yükseliş’ vesilesine dönüşmüş ise, Tayyip Erdoğan ve Türkiyesi için tam tersi yönde ve ters anlamda bir ‘geri dönüş’e işaret ediyor.
Tayyip Erdoğan diplomasisi, ‘bozgun’u andıran ‘geri dönüşü’nü, bu bayram arifesinde Moskova’da yaşadı.
Erdoğan’ın Suriye konusunda Putin’den bir şey elde edemeden Türkiye’ye döndüğünü yazmıştım. Meğerse, daha da geriye savrulmuş; Suriye’de ‘Esed’li bir geçiş dönemi’ni kabul edeceğini açıklayacak kadar, Moskova’da Putin’e ‘bileğini büktürmüş’.
Bayram namazı çıkışı cami kapısında, bozuk Türkçeli bir ifadeyle ağzından dökülen şu sözlerinin başka bir anlamı da yok, ‘tefsiri’ de olamaz:
Sosyetenin Yeni Antidepresanı PKK | Melih Altınok | Sabah
PKK'nın terör saldırılarının ardından orta ve üst gelir seviyesine sahip kesimlerdeki bıyık altı gülüş ve hatta coşku sizin de dikkatinizi çekiyordur. Zira sosyal medyadaki refleksleriyle benim diyen PKK'lıyı aratmıyor hevaller.
Bu insanlar daha üç yıl önce Kürtlerin kolektif hakları bir yana eşit vatandaşlık taleplerini bile resmi ideolojinin milliyetçi argümanlarıyla savuşturmayı bir sınıf tavrı olarak sahiplenmiş miydi? Şimdi bölgedeki ' kurtarılmış bölgelerin ' resimlerini instagram hesaplarında ' ütopya ' etiketiyle paylaşıyorlar.
Arkadaşlara Cumhuriyet'in ilk yıllarında katliamla bastırılan Şeyh Sait ya da Ağrı isyanına dair görüşlerini sorduğunuzda bugün bile devleti savunuyorlar. Gelin görün ki, Cizre'yi ele geçirmeye kalkan PKK'nın yenilgisiyle Facebook'taki profil fotoğraflarını karartanlar da onlardan başkası değil!