'Hazinenin Anahtarı Hırsızın Elinde'
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şu anda hırsızı merkeze koyan bir ekonomi politikasının var olduğunu söyledi.
Adana'da seçim gezileri yapan Demirtaş, 'Hırsızlar şu anda merkezde.' dedi. Demirtaş, 'Siz iş adamı olarak risk alırsınız. Yatırım yaparsınız ama sıfır riskle yurt dışından büyük sermayeler gelir; borsada, bankalarda size sadece fon satarlar. Paradan para kazanırlar. Siz Adana’da risk alır fabrika açarsınız, 50 kişiye de ekmek yedirirsiniz; hiçbir güvenceniz yoktur. Sadece Adana’da 10 yılda 55 büyük fabrika kapandı. Küçükleri, KOBİ’leri saymıyorum; binlerce... 55 ana sektörde fabrika kapandı. Tek bir Arap şehyi battı mı Türkiye’de? Dışardan parasını getirip; Katarlılar battı mı Türkiye’de? Batmazlar, yatırım yapmadılar, çünkü. Sıcak parasını getirdiler, bankaya, borsaya koydular. Siz gidip o bankadan sadece onun parasını satın aldınız, yüksek faizle. O faiz kazandı; siz güvencede olmadığınız için battınız. O parasına para kattı, Türkiye’deki üretici battıkça battı. Siz battığınız için işsizler işsiz kaldı. Ankara’daki kasadan söz etmiştim ya. Ülkenin hazinesi; onun anahtarı hırsızın elinde. Bu düzen değişmediği müddetçe kasanın anahtarı hırsızda olduğu müddetçe, biz düze çıkamayız.' şeklinde konuştu.
HDP Eş Genel başkanları Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Adana’da Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlenecek miting öncesi Garden Otel’de sivil toplum kuruluşları ile bir araya geldi. Sadece barajı aşmak için vatandaştan oy istemediklerini belirten Demirtaş, 'Parlemento'da sadece HDP’nin temsiliyeti için bu oyları istemiyoruz. Çünkü mevzu seçim kazanmanın çok ötesinde bir durum. Bir tarafta bizlere tek adamlığı ve ismi konulmamış ve ismi konulmamış bir diktatörlüğü dayatan, tekçi bir rejim altında yönetme gibi anlayışı bize dayatan, bir çizgi var. Bu çizgi maalesef 13 yıl boyunca eline geçirdiği her fırsatı hor kullanmış, hiçbir kalıcı, köklü çözüm projesi üretmemiş. Toplumun beklentisi, Kürt sorunundan Alevi sorununa, işsizlikten, Kıbrıs ve Avrupa Birliği ve Ermeni meselesine kadar; bütün sorunların çözümünü 13 yıl boyunca toplum kredi vermiş ve çözmesini beklemiş. Aradan geçen 13 yıldan sonra şimdi çıkmış, hiçbir sorunu çözmeyen bir anlayış 'beni başkan' yapın diyerek bu toplumdan oy istemeye çalışıyor. Bütün bunları kamplaştırarak, kutuplaştırarak yapmış. Bizi mezheplerimiz ve kimliklerimizle birbirine düşürecek, meydanlarda yuhalatacak şekilde bir kampanya yürütmüş. Ve bu çizgi şimdi Türkiye toplumundan oy istiyor.' sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirdi.
‘BU ÇİZGİYİ FRENLEYECEĞİZ’
Türkiye’yi içerde ve dışarıda adım adım felakete götüren, istikrarsızlığı ve güvensizliği her geçen gün toplumun önüne bir tehdit olarak koyan bu çizgiyi frenleyeceklerinin altını çizen Demirtaş, 'Umudu canlı tutmuş olacağız. Her yerde büyük insanlık değerlerini sahiplenen ‘güçlü bir toplumu’ mesajı vermiş olacağız. Bütün dünyaya verilecek en büyük mesaj budur. Çünkü bu partinin seçim beyannamesi bir yangın yerinde insani değerlerin ayaklar altına alındığı, insan onurumuzun her gün ve saniye çiğnendiği bir yerde; evet insanlığı düştüğü yerden yeniden ayağa kaldırıyoruz, diyenlerin çizgisi olacak. Barış ve demokrasi olmadan ekonomi gelişmez. Demokrasisi ve ekonomisi atbaşı gelişmeyen ülkelerde de ya faşizm ya da kapitalizmin en vahşi uygulamaları gelişir. Biz ikisini birlikte geliştirme iddiasındayız. Ne demokrasiyi ne ekonomiyi bir kenara bırakabiliriz. Demokratik bir ekonomik ilişki; sağlıklı bir büyümeden o nedenle bahsediyoruz.' diye konuştu.
'VATANDAŞIN CEBİNDE MİNİBÜSE VE DOLMUŞA BİNECEK PARASI YOK'
Türkiye’de seyahat hakkı bulunduğunu ancak vatandaşın cebinde minibüse ve dolmuşa binecek parasının olmadığını dile getiren Demirtaş, şöyle devam etti: 'Onun seyahat özgürlüğü olsa ne olur, olmazsa ne olur. Halk otobüsü bilet parası yok vatandaşın cebinde. Gençlerin cebinde dolmuşa binecek para yok. Biz diyoruz ki ülkede seyahat hakkı var; isteyen istediği yere, istediği şekilde gidebilir. Hayır yok. Ekonomi gelişmemişse özgürlükleri kullanma şansınız yok. İfade özgürlüğü var diyoruz, medya baskı altında. Gençlerin kitap alacak, tiyatroya, sinemaya gidecek parası yok. Diyoruz ki ifade özgürlüğü var; hayır yok. Eğitim hakkı var diyoruz. Herkes eşittir eğitim hizmeti almakta; hayır yok. Adana’nın gecekondu semtinde 60 kişilik sınıflarda okuyan çocuklar var. İstanbul’un en lüks semtlerinde 16 kişilik özel sınıflarda, devlet okulunda hizmet alan çocuklar var. Eşitlik yok. Dolayısı ile ekonomi ve demokrasi atbaşı gitmez, birlikte gelişmezse ortaya faciya çıkıyor. Bir yandan gökdelenler yükselirken, öbür yandan gecekondulardaki yoksulluk artıyor. İşsizlik ve sefalet artıyor. Bunu durdurabilecek tek şey vicdanlı insanı, emekçiyi, çalışanı, üreteni merkeze koyan ve ekonomiyi onun etrafında örgütleyen bir ekonomik politikadır.'
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise siyasette ve ekonomide barış, çözüm ve üretkenlik dilinin kullanılması gerektiğini vurguladı. Bu dilin ve zihniyetin siyasete yön vermesini öneren Yüksekdağ, 'AKP hükümetinin siyasi icratlarına baktığınızda, gördüğümüz tek şey barış dili değil; savaş, gerilim ve kutuplaştırma dilidir. Üretkenlik dili değil; sömürü, tüketme dilidir. Hırsızlık ve yolsuzluk uygulamalarıdır.' şeklinde konuştu.
CHA