Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Türk-İş'in Suskun Kalması Manidardır | Yalçın Bayer | Hürriyet
Ülkemizin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş 3-6 Aralık günü 22. olağan genel kurulunu yapacak.
İşçi sendikaları ve konfederasyonları demokratik ülkelerin çok önemli yapı taşlarıdır. Onların sorumluluğu sadece işçilere karşı değil, aynı zamanda içinde yaşadıkları topluma karşıdır da. Çünkü onlar toplumun en dinamik örgütlü kesimidir ve bu nedenle toplumsal düzenin hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı kavramları ile örtüşmesine özen göstermeleri gerekir.
Siyasal iktidar çalışma ve örgütlenme özgürlüğüne, çalışanların insan onuruna yaraşan koşullarda yaşamasına yeterince saygılı değildir. Yaklaşık 15 milyon çalışanın olduğu bir ülkede en iyimser veri ile sadece 800 bin işçinin aidat ödeyen sendika üyesi olması ve örgütlenmenin % 6 dolayında kalması ülkemizde bir şeylerin yanlış olduğunun kanıtıdır. 6356 sayılı Sendika ve 4857 sayılı İş Yasası’nda sözleşme özgürlüğü ve çalışma güvencesi aleyhine birçok hüküm bulunduğu halde Türk-İş’in suskun kalması manidardır.
Bit Yeniği... | Cengiz Çandar | Radikal
Obama'nın ne dediğini okuduktan sonra 'bit yeniği' düşüncesi zihnimde daha da kuvvetle yer etti. Zira, Türkiye'nin Batılılaşma tarihi, çok büyük ölçüde, Rusya ile ilişkilerle ilgili olarak şekillenmiştir.
Türkiye’nin bir Rus savaş uçağını düşürmesinin birçok konuda bir “milat” haline geleceği, “uluslararası ilişkiler” adlı disiplin ile en basit ilişkisi olan herhangi bir kişi için besbelliydi.
NATO’nun tarihinde bir Rus savaş uçağının bir NATO ülkesi tarafından düşürülmesinin tek bir örneği yoktu. Çok önemli iki NATO ülkesi liderini, Barack Obama ile François Hollande’ı olaydan birkaç saat sonra Washington’daki basın toplantılarında pür dikkat dinledim.
Obama’nın olaya ilişkin ilk tepkisi çok çarpıcı geldi; kendisine ilk sorulan soru, Rus uçağının düşürülmesi konusundaydı ve yüzünden mimik oynamadan, gayet kuru bir ses tonu, basit ve kesin bir dille şöyle dedi...
‘Eyyy Putin’... | Ceyda Karan | Cumhuriyet
“E yyy New York Times”, “Başkan neredesin” ... diye başlayan hitaplara/ atıflara, karşı cenahtan tenezzül eseri bir ses dahi gelmez. Normal. Batılıların üslup ve adapları müsaade etmez. Uluslararası planda en fazla utanç kaynağı olacak türden bu nidaların olsa olsa içeride bir “kullanım değeri” bulunabilir.
Lakin işler Doğu’da farklı. Hele de uçağı düşürülüp “karizması çizilmiş” bir lider mevzu bahisse, “sert kayaya toslanır”. Mitinglerde ahaliye hitaben üst perdeden çıkışılırken araya “Üzgünüz, böyle olmasını istemezdik”, “daha da makamda durmam” parazitleri giriverir. Bu çaba da bir şeydir. Zira mevzu teskin edilmezse güney sınırımızın “it dalaşlarıyla”, S-400 füzelerinin vızıltılarıyla şenleneceğini düşünürsek, “Buyrun istikrarı, buradan yakın” diyecek haldeyiz…
Rusya ‘Made in Turkey’ Etiketine Savaş Açtı! | Güngör Uras | Milliyet
Rusya, Türkiye’de giyim eşyası ürettiren uluslararası dev firmaların ‘Made in Turkey’ etiketi taşıyan mallarını ayıklayarak ülkeye kabul etmemeye başladı
Osman Benzeş, 42 yıldır giyim eşyası üretiyor. Şimdilerde üretim merkezi Merzifon’da. Yılda 3.2 milyon parça kadın giyim eşyası üretiyor. Üretimde doğrudan ve dolaylı 2 bin 700 kişi çalışıyor. Ürettiği ‘Made in Turkey’ (Türkiye’de üretilmiştir) etiketli kadın giyim eşyalarının yüzde 80’i Avrupa Birliği (AB) pazarına, yüzde 20’si ABD pazarına gidiyor.
“Rusya krizi giyim sektörünü nasıl etkiler?” diye sual eyledim. Sual eyledim, çünkü giyim sektörü hem istihdam, hem ihracat bakımından önemli bir sektör. İhracata dönük üretim yapan firmalarda çalışanlar kayıtlı, kaliteli ve yüksek ücret alan işçiler.
Bu Sorularla Gazeteci Tutuklanır mı? | Nedim Şener | Posta
Peki Dündar ve Gül’ü tutuklamaya sevk eden savcının elindeki deliller nedir? Bunu öğrenmek için savcı ifade alırken ne gibi sorular yöneltmiş diye merak ettim. Gördüm ki, savcı Can Dündar’a 4, yanlış okumadınız yazıyla “dört”, Erdem Gül’e ise sadece 2 (iki) soru sormuş.
İşte Can Dündar’a sorulan sorular;
Soru 1) 2014-2015 yıllarında kullandığınız telefon numaranız nedir?
Soru 2) (MİT Tırları) görüntülerini nereden buldunuz, kim ya da kimlerden temin ettiniz? Ne maksatla yayınladınız? Bilgi ve fotoğrafları yayınlamak için herhangi bir kişiden talimat aldınız mı?
Soru 3) ……Gazetesi genel yayın Yönetmeni… ve … muhabiri Ankara temsilcisi…… tanıyor musunuz?
Soru 4) Bu görüntüleri bu kişilerden mi temin ettiniz? Görüntüleri yayınlamak için size para teklifinde bulunuldu mu?
Avrupa'nın Parçası ‘Yeni Türkiye’! | Nihal Kemaloğlu | BirGün
AB-Türkiye Brüksel Zirvesi gerçekten hem Türkiye hem de Avrupa tarihinde trajik karşılığı olan bir gündü.
Bir haftada iki ‘tarih’ yapma kapasiteli Yeni Türkiye, sanki play station’da Rus jeti düşürmüş yaramaz naifliğiyle NATO’nun ve AB’nin bağrına yerleşerek “aslında biz Avrupa halkıyız” dese de Yeni Türkiye’nin Avrupa sınırlarıyla emperyal güçlerin kapıştığı haritalar arasında ‘cihatçı-sığınmacı’ biriktirilecek ara bölge ülke olacağını herkes biliyordu.
İslamofobi adıyla ‘yeni faşizmin’ hortladığı, başkentlerinde askeri güçlerin gezdiği, gettolara tıkılmış asimile edilmeyen göçmen nesillerin hızla ‘kriminalize’ edildiği Avrupa için İslamcı Türkiye’ye vize kolaylığı sadece ucu açık bırakılmış 72 şartlı bir hayaldi.
Yani taktik zihin uyuşturan, travmatik hamlelerle kendine içeride dışarıda ‘şiddet alanı yaratan’ Yeni Türkiye gibi günü kurtarmışlardı.
Putin O Gün Ne Demişti? | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Önce G-20 zirvesinin yapıldığı Antalya'dan bir sahneyi aktarmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin görüşüyor.
Masanın ortasında bir Suriye haritası var.
Putin'e, Cerablus'a yapılacak olan “ Büyük operasyon ” hakkında bilgi veriliyor.
Operasyonda, ABD ile Türkiye hava gücü olarak yer alacak, karadan ise Özgür Suriye Ordusu ile Arap ve Türkmenlerden oluşan yerel güçler girecekti.
Operasyonda en kritik noktalardan birini Rusya'nın tavrı oluşturuyordu. Operasyon sırasında Rus savaş uçakları ile bir kriz yaşanacak mıydı?
Operasyonla ilgili bilgi verildikten sonra Putin, ” Kameraların karşısında tepki gösteririz ama operasyonu engelleyici bir şey yapmayız ” güvencesini veriyor. Putin'in bu sözünü daha önce paylaşmıştım.
Devlet ve Gazeteci | Ahmet Altan | Platform 24
Eğer “casuslukla” suçlanabilecek biri varsa o da silahları parlamentodan gizli yabancılara gönderenlerdir
Devlet, toprakta yetişen nebatattan değildir, doğada bulunmaz.
Tümüyle insan yapımıdır.
Birbirini tanımayan milyonlarca insanın, enerjilerini bir arada ortaklaşa kullanabilmeleri için geliştirilmiş bir kurallar çerçevesinden oluşur.
Doğada dağınık halde bulunan tek tek insanların ya da grupların kendi başlarına gerçekleştirebileceklerinden daha fazlasını elde edebilmek için insanlar tarafından on binlerce yıl içinde adım adım geliştirilmiştir.
Hammurabi’den bu yana da yasaları yazılıdır.
O yasalar zaman içinde değişir ama yasaların ve kuralların varlığı asla yok olmaz.
Çünkü milyonlarca insanı bir yasa ve kural çerçevesi olmadan bir arada tutamazsınız.
Şimdi AKP iktidarı, insanlığın binlerce yıllık birikimini tersine çevirmeye, kuralsız ve yasasız bir yönetim oluşturmaya çabalıyor.
Bu da mı Kader? | Ayşe Özyılmazel | Sabah
Bana kimse ' Kader ' demesin. Kimse panikten, can telaşına düşmekten dem vurmasın. Diyarbakır'da yatılı Kur'an kursunda önceki gece 01.30 sularında yangın çıkıyor.
İçeride çocuklar var. Bir çocuk camdan atlayarak çevredekilere haber veriyor. Peki ne oluyor? İtfaiye olay yerine tam üç buçuk saat sonra geliyor. Hiç gelmeseymiş. Yangını köylüler söndürmeye çalışıyor.
Okuldaki yetkililer camdan atlayıp kurtuluyorlar. Ya çocuklar? Altı çocuk hayatını kaybediyor. Üç çocuk da yaralı.
Altı küçük can, altı emanet can ölüyor.
Yangın gibi bir felaket herkesin, her kurumun başına gelebilir elbet. Ve fakat burada büyük bir ihmal bulunduğu açık.
Yeni Türkiye’nin Muhtarları… | Bekir Coşkun | Sözcü
Muhtar gide-gele saray kültürü almış belli…
“Akşam ezanından sonra kızların yanlarında velileri olmadan sokağa çıkması… Gençlerin bir arada toplanıp sesli kalabalık yapması… Öyle elinde sigara falan yasak….”
Kronometre yerine de eşek kullanıyor:
“Uymayan gençleri eşek sudan gelene kadar döverim”
*
Biz de oturup eski mahallemizi yazılarda arıyorduk geçende:
“Kimi zaman sokağa girdiğimdeki o yemek kokusu gelir burnuma…
İçime çekerim…
Hangi evde pişerse pişsin, birazdan kapı çalınır, bacım kapıyı açar, ufak kız“Annem gönderdi” diyerek uzatırdı tabağı…
Sofralarımız öyle yakındı…
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!