onedio
Görüş Bildir

Rehine Haberleri

Rehine ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Rehine ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Kars TÜİK Bürosuna Silahlı Saldırı: 7 Ölü
Türkiye İstatistik Bürosu'nun Kars bürosunda bu sabah mesai saatinin başlamasının ardından katliam yaşandı. Kurum çalışanı altı kişi öldürüldü. Katliamı yapan kişinin daha önce TÜİK'te çalışan bir sosyolog olduğu ortaya çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu Bürosu'nun Kars'taki bürosu bu sabah bir saldırının hedefi oldu. Sabah mesai saati başladığında büroyu basan bir kişi ve büroda bulunan altı kişiyi kalaşnikof ile öldürdü ve ardından intihar etti. Bir kişi halen yaralı, hayatını kaybedenler arasında kurum müdürü Mehmet Tolon da bulunuyor. BİNA BOŞALTILDI HERKES ŞOKTA Şu anda olay yeri inceleme kipleri incelemelerini sürdürüyor. Dışarıdaki panik devam ediyor. Kars'ta ilk defa böyle bir olayın yaşanması nedeniyle, Kars sakinleri olayını henüz üstünden atamadı. Yirminin üzerinde personel dışarı çıkartıldı. TÜİK'te çalışanların yakınları olayın meydana geldiği Atatürk Caddesi'ne koştu. Ceza alan memur katliam yaptı Kars’ta meydana gelen olayın, müfettiş soruşturması sonucu ceza alan bir memurun cinnet getirmesi nedeniyle yaşandığı öğrenildi. İddiaya göre bir yıldır TÜİK Kars bölge müdürlüğünde çalışan memur hakkında bir süre önce soruşturma açıldı. Bu soruşturmada memura ceza verildi. Bu nedenle bölge müdürü ile tartışan memurun, önce mesai arkadaşlarını rehin aldığı, bir süre sonra da hepsini öldürerek intihar ettiği bildirildi. Rehine olayına karşı özel harekat timleri olay yerine gittiğinde 7 cesetle karşılaştı. KARS VALİSİ: SOSYOLOG OLARAK ÇALIŞIYORDU Kars Valisi Eyüp Tepe saldırının terör olayı olmadığını belirtirken şu açıklamayı yaptı: 'Olayın terör saldırısıyla ilgisi yok. Saldırganın kimliği Veysi Erin. TÜİK'te sosyologolarak görev alıyordu. Altı kişiyi öldürmüş ve intihar etmiş' 'ÖNCE MÜDÜRÜ REHİN ALMIŞ' Kars Belediye Başkan adayı Naif Alibeyoğlu, hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada eylemi gerçekleştiren kişinin daha önce çalışan bir kişi olduğunu ifade ederek “Psikolojik sorunları olduğu ifade ediliyor. Kısa bir süre önce Diyarbakır’a gidiyor ve beraberinde silah getiriyor. Önce müdürü rehin alıyor. Sağa sola ateş açıyor. 6 kişiyi öldürüyor daha sonra da kendisi intihar ediyor. Çok sayıda yaralı da var” dedi. TÜİK'TEN AÇIKLAMA Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı, (TÜİK) Kars Bölge Müdürlüğü'nde çalışan Veysi Erim 'in çalışan 6 kişiyi öldürdükten sonra intihar ettiği olayla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, 'Kars Bölge Müdürlüğümüzde 19.03.2014 tarihinde üzücü bir olay meydana gelmiştir. Kurumumuz çalışanlarından birisi, silahlı saldırıda bulunarak 6 personelimizi öldürmüş bir personelimizi yaralamıştır. Şahıs daha sonra kendisini vurarak intihar etmiştir. Kamuoyuna üzüntü ile duyurulur. ' KARS VALİLİĞİ’NDEN AÇIKLAMA Kars Valiliği TÜİK Binasına silahlı saldırıda 7 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “19 Mart 2014 Çarşamba günü TUİK Bölge Müdürlüğünde çalışan Veysi ERİM saat 08.30 civarında Bölge Müdürlüğü binasına gelerek Bölge Müdürlüğünde çalışan 5 kişi ve Bölge Müdürünü Glock marka tabanca ile öldürdükten sonra intihar etmiştir. Ayrıca olay esnasında kurumda bulunan 1 çalışan yaralanmış olup hayati tehlikesi bulunmamaktadır. Veysi ERİM, TUİK Bölge Müdürlüğünde Sosyolog kadrosunda çalışan memur olup, psikolojik sorunları ile ilgili tedavi görmekteydi. Bu vahim olayın herhangi bir siyasi ve terör olayı ile ilgisi olmayıp, psikolojik tedavi gören Veysi ERİM’ in cinnet halinde olayı gerçekleştirdiği değerlendirilmektedir. Görev başında şehit olan personellerimize Allah’tan rahmet yakınlarına sabır ve başsağlığı diler, yaralı olan personelimize acil şifalar dileriz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” denildi BAKAN YILMAZ TÜİK SALDIRISINI DEĞERLENDİRDİ Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Kars'ta 7 kişinin hayatını kaybettiği TÜİK binasındaki saldırı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Yılmaz, saldırıyı yapan kişinin daha önce hakında soruşturma yürütüldüğünü ancak işten çıkarılmadığını söyledi. Geceyi Van'da geçiren Kalkınma Bakanı Yılmaz, otel çıkışında açıklamalarda bulundu. Bakan Yılmaz, saldırganın piskolojik sorunları olduğunu ve sürekli rapor alarak işe gelmediğini söyledi. Bakan Yılmaz, 'TÜİK çalışanı. Hakkında soruşturma yürütülmüş bir kişi. Muhtemelen psikolojik sıkıntıları olan bir kişi. Bu acı hadise yaşandı. Hakkında işten çıkarma gibi bir durum söz konusu değil. İlk aldığımız bilgilere göre 'kademe ilerlemesi cezası' verilmiş.' dedi. Bakan Yılmaz, yapılan açıklamanın ardından heliktopterle Kars'a gitti.Bedir ALTINOK (DHA)
"Tweet Mweet Anlamam Ben Bu İşlerden"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,ın Konuşmasından satır başları İstanbul Türkiye’nin özetidir. Bu ne manzara? Bugün Türkiye bizi izliyor. Tüm dünya İstanbul’u izliyor. Tüm mazlumları, mağdurları, yolda kalmışları, garipleri, öksüzleri sizi izliyor. Kahire’de oyları çalınmış kardeşlerim sizi izliyor. Şam’da kurşunların bombaların altında yaşayan açlıkla sefaletle imtihan edilen, belki de yavrusunun başında ağıtlar yakan ciğeri parçalanmış anneler sizi izliyor. Bağdat’ta barışa susayan gönüller İstanbul’u izliyor. Karabağ’da toprakları çiğnenen Azeri kardeşlerim sizleri izliyor. Mogadişu bugün İstanbul’u izliyor. 'KILIÇDAROĞLU BAK BU MONTAJI NASIL YAPTIK' Varsın birileri montaj desin. Kılıçdaroğlu bak bu montajı nasıl yaptık? Güzel mi, beğendin mi? Bir montaj da sen yap böyle. Varsın birileri montaj desin, taşıma desin. Bu muhteşem coşkuyu küçümsesin. Ama bilesin ki İstanbul, Gazze’nin yetimleri Ramallah’ın öksüzleri sizi izliyor. Kabe’nin etrafında tavafta olanlar size dua ediyor. Diyorlar ki 30’unun akşamında müjde bekliyoruz. 'ONLAR AHLAKİ OLMAYAN ŞEYLERİ İZLİYOR' Telefon, sürekli soruyorlar İstanbul nasıl. Gelirken aynı şeye muhatap oldum. İstanbul sen her an dildesin, kulaktasın, gözlerdesin. İzleniyorsun İstanbul. Ama Pensilvanya’nın izlediği gibi değil. Onlar mahremleri izliyor. Ahlaki olmayan şeyleri izliyor. Ama burası güzellikleri izliyor. Ülkemin aydınlık yarınlarını izliyor. Mahzun, boynu bükük Kudüs bugün sizleri izliyor. “Biz, kısık sesleriz minareleri, Sen ezansız bırakma Allah'ım. Ya çağır şurada bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım. Mahyasızdır minareler göğü de, Kehkeşansız bırakma Allahım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allahım. Bize güç ver... Cihad meydanını, Pehlivansız bırakma Allah'ım. Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma Allah'ım. Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma Allah'ım. Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma Allah'ım. Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma Allah'ım. Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız, Ve vatansız bırakma Allah'ım. Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma Allah'ım.” Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul. 'RAHŞAN AFFIYLA KURTARDIN' Millet oynanan oyunu görüyor. Millet sınırsız basiretiyle Türkiye üzerindeki kirli oyunu, tuzağı görüyor. 94’te İstanbul’a aday olduğumda, kimse kazanacağımıza ihtimal vermiyordu. Kimden aldık belediyeyi CHP’den. Yolsuzlukların belediyesi CHP. Kılıçdaroğlu sen bu işleri anlamazsın. Seni zaten SSK’dan tanıyoruz. SSK’daki yolsuzluklarınla tanıyoruz. Rahşan affıyla kurtardın işi yırttın. SSK hastanelerinde çektiğimiz çileleri biz biliriz. Az önce Kocaeli’nde yaşlı bir amca illa sahneye sahneye dedi. Getirin dedim, geldi. Ne dedi biliyor musunuz? İki kere beni hastanede rehin tuttular beni dedi rehin. Nice rehin tutulanlar oldu. Geldiğimde ilk verdiğim talimat şuydu. Bundan böyle hastanelerin kapısından kimseyi döndürmeyeceksiniz ve asla rehin tutmak gibi bir şey duymayacağım. Duyduğum zaman başhekimlere kesin ikazımdır, kesinlikle ilişkilerini keseriz. İstanbul’un seçkinleri kaymak takımı böyle bir sonuç beklemiyordu. İstanbul susuzdu, çöp dağları vardı. Çünkü CHP demek kirlilik demektir. Yolsuzluk demektir, çöp demektir. CHP demek susuzluk demektir. Ey İstanbul o zaman Ümraniye’nin belediyesi de CHP’liydi. Ümraniye çöplüğünde vahşi depolama vardı, o çöplük patladı 39 kişiye maalesef mezar oldu. gençler bunu bilmeyebilir, geziciler bunu bilmeyebilir. Ah ah, çevreci ha, ne çevrecisi ya? 39 kişi orada maalesef öldü. CHP’li belediye vardı. Bunun hesabını soran oldu mu? Nerde o medya? Yandaş medya nerede? sordular mı bunun hesabını? Sormazlar, işlerine gelmez. Niye? Paslaşıyorlardı, dayanışma içerisindeydiler. Onları onlar getirdiler. Ama tarih hesap soruyor şimdi. Diyor ki ey CHP o 39 vatandaşımızın hesabını ver. Kılıçdaroğlu sen bunların hesabını ver. Ama bunlarda o yüz yok. Geldi İstanbul’a büyükşehir başkan adayı oldu Kılıçdaroğlu. Ben de merak ettim nerede oturuyor diye. Dediler ki Kağıthane’de. Nerede oturuyorsunuz diye, Kağıttepe’de oturuyorum demiş. Ve seçim günü geldi oyunu kullanamadı. Yahu bunun eline üç koyun verin kaybedip gelir. İnanın bundan bir şey olmaz. Şimdi biliyorsunuz pozlar veriyordu, klasör. Yolsuzluk klasörü. Tabi böyle şeylerin olacağını da zannetmiyordu. Baykal genel başkan o da yanında. Klasörün sırtında ne yazıyor yolsuzluk. Kimin klasörü bu? Şu anda büyükşehir adayı olarak gösterdiler zatın. Ne yaptılar onu? Partiden ihraç ettiler hırsız ya. O ihraç ettikleri kişiyi şimdi getirdiler büyükşehir adayı yaptılar. Peki bu nasıl iş? Ben söylemiyorum klasörü sen hazırladın, şimdi de kalkıyorsun o adamı aday yapıyorsun. Niye? Malzeme yok ellerinde malzeme. Kimi koysunlar? Bunlar felç olmuş felç. Ama biz gümbür gümbür geldik, yine gümbür gümbür geliyoruz. Biz İstanbul’a, ülkemize, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Yine hizmetkar olarak yolumuza devam edeceğiz. İstanbul’daki seçkinler elitler, Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan seçileceğine inanmıyorlardı. Milleti dahi kontrol ettiklerini, milletin aklını çeldiklerini zannediyorlardı. Milletim onlara ağır bir ders verdi. şimdi ne diyorum biliyor musun? 30 Mart’ta sadece onlara değil, hani bu telefonları dinleyenler var ya, Pensilvanya var ya, en önemli dersi ona vereceğiz. 'BUNLAR BİZİM HELALİMİZİ YEDİLER' Bunların dershanelerine gidenler varsa yavrularımızı lütfen oralardan alın. Milli Eğitim Bakanlığı olarak hafta sonlarında takviye kurslarını biz ücretsiz olarak vereceğiz. Yıllarca bunlar bizi sömürdüler ya. Sülük gibi sömürdüler. Ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emer. Bunlar bizim helalimizi yediler ya. Sadaka dediler yediler, zekat dediler yediler, kurbanlık koyun dediler yediler, adak dediler yediler. Ah kardeşlerim ha, benim sevgili peygamberime, kendi televizyonunda miraçtan iniyor kamyonete bindiriyor. Ve bu senaryoları da o onaylıyor biliyor musun? Yahu sen hoca mısın senarist misin? Nesin? İyi niyetimizin kurbanı olduk. Başörtülü kızlarımızın, yahu üniversiteye giderken başlarını açmaları noktasında fetva veriyor beyefendi. Niye? Çünkü 28 Şubatçı generaller onu istediler. Ya sen nasıl hocasın be. Ama 28 şubat öncesi öyle demiyor. Akşam başka sabah başka. Şu andaki yandaş medya var ya muhtar bile olamaz dediler. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi 11 yıldır aralıksız Türkiye’de başbakan oldu. Bu milletin iradesini çalamazsınız. Biz önce halkın sonra hakkın iradesine boyun eğdik. Benim meselem milletimin hak meselesidir. Benim meselem milletimin hukuk meselesidir. Biz hukuku çiğnemeye karşı dik duruyoruz. Yargı darbesi yapmak isteyenlere karşı dik duruyoruz. Milli iradenin çalınmasına karşı dimdik duruyoruz. Müslüman olmayanlara da hizmet etmek bizim görevimiz. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister ateist olsun. Bizim görevimiz alanında hepsi var. Bizim iktidarımız ayrımcılığın iktidarı olmayacaktır. Epey zamandır bir şarkı tutturdular. Demokrasi sandıktan ibaret değildir. Sevsinler sizi. Nereden ibaret? Doğru bunlar öyle alıştılar. Ama böyle değil. Biz sandıksız bir demokrasiyi asla kabul etmedik ve etmiyoruz. Sen Şişli’de ne yaptın ya? İstanbul’a ne yapacaksın. Bunların böyle bir imkanı gücü yok. Geçenlerde bizim Taksim Yenikapı hattındaki, yeni yapılan köprü var ya, o köprüyü yıkacakmış. Ya bu CHP yıkmakla mükellef, yapmakla değil. İstanbul’da ulaşım sıkıntısı var. İkinci tüp geçidi yapacağız. Kılıçdaroğlu onu da yıkarsınız olur mu? Ama iktidara gelemeyeceğine göre sen artık aracınla gezersin. 'TENCERE TAVA HEP AYNI HAVA' Bak Kanal İstanbul dedik, adam Kanal İstanbul’dan rahatsız. Biraz kendinize gelin. Şu ülkede bir dikili ağacınız yok. Sadece yakarsınız yıkarsınız başka işiniz yok. Ondan sonra da tencere tava hep aynı hava. Adı da ne? Demokrasi özgürlük. Tencere tavayla özgürlük olur mu? Ancak huzursuzluk olur. Bakıyorsunuz şimdi bazı bu zihniyette olan, sokaklarda yollarda çirkin hareketler yapma… 12 yıl boyunca hırsızların art niyetlilerin farklı hesaplar içinde olanların bu davaya sızmaması için hep hassasiyet içinde olduk. 'UYDURMA BİR PASAPORTLA KAÇTIN GİTTİN' Pensilvanya beddua seansları yapıyor. Varsınlar etsinler ya. Hiç önemli değil. Bumerang gibi onları vurur. Kötü söz sahibinindir. Bitmedi. Şimdi geçenlerde baktım bir şey daha düşmüş. Ne diyor? O uzun bize çok hainlik etti diyor. Şu hale bak, ya sen ne biçim hocaefendisin ya. Ya sen bu noktada eğer dürüstsen 99’da bu ülkeden niye kaçıp gittin? 15 yıldır kaçaksın. Uydurma bir pasaportla kaçtın gittin. İlkokul mezunu ve öbür taraftan da maalesef hak etmediği halde bir pasaportla kaçış. Şimdi soruyorum diyorlar ki inzivaya çekiliyor. TWEET MWEET ANLAMAM BEN BU İŞLERDEN Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıklarız diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorla “CUMHURBAŞKANIMIZIN KANAATİ FARKLI OLABİLİR” Şimdi ne diyorlar? Özgürlük elden gidiyor. Kusura bakmasınlar, bak şu Tayyip Erdoğan, kim ne derse desin bizim mahremimizi, görüşmelerimizi, konuşmalarımızı dinleyen ve dinletenlere karşı sonuna kadar mücadelesini verecektir. Özgürlük adı altında kimse bizim mahremimize giremez. Kim olursa olsun. Cumhurbaşkanımızın kanaati farklı olabilir. Beni dinleyecek, bakanları dinleyecek. Yahu bırakın tüm insanları dinleyecek. Beni dinleyemezsin, yok böyle bir şey. Ben artık evimde bile rahat rahat konuşamıyorsam, telefonla konuşamıyorsam, ailemle konuşamıyorsam, bu montaj, dublaj, uydurma şeylere itibar etmek suretiyle bu ülkede başbakanını yargılayamaz. Böyle bir hakları olmadığı halde bunlar bizi dinliyorlar. Ya şu medya. Açık söylüyorum. Başta Doğan Grubu olmak üzere, açık söylüyorum, Ciner grubu olmak üzere, buna benzerler. İsimlerini diğerlerinin vermeyeceğim. Utanmadan sıkılmadan kalkıp şu anda bu olaylarda bize karşı yapılan haksızlıkları savunur durumdalar hala. Ya bu ülkenin başbakanına bu hakaretler yapılırken, siz nasıl oluyor da bunları savunuyorsunuz? Ha söyleyeyim, çünkü Pensilvanya’nın onlarla ilgili kasetleri de var. Şantaj var onlarla ilgili şantaj. Yeri geldiğinde onu da açıkları diyorlar. Geçenlerde bir tane açıklandı, diğeriyle de ilgili açıklandı. Şimdi korkuyorlar. Şimdi batmışlar, bataklığa batmışlar. Bunlardan çekiniyorlar. Kendi devletine güvenmiyor, onlara güveniyor. Biz de kusura bakmasınlar, gereken neyse bunu yaparız. Öyle tweet mweet anlamam ben bu işlerden. Evet, Twitter dürüst davranacaksa her türlü desteği veririz. Youtube her türlü desteği veririz. Facebook ahlaksızlıklarından vazgeçerse destek alır. Ama aileleri bozacaksa karşısında Türkiye Cumhuriyeti hükümetini bulur. Bunlarda neler var neler. Şimdi ne diyorlar, 25 Mart’ta şu çıkacak, 30 Mart’ta şu çıkacak. Hangi iftirayı atarsanız atın. Bu montajların bu ahlaksızlığınızın altında ezilip gideceksiniz. Daha şimdiden 30 Mart akşamı hangi yalanları söyleyeceklerini konuşuyorlar. MİT müsteşarımı tutuklayıp süreci bozmak istediler. Benim Anadolu’daki Trakya'daki kardeşimin gözünden bile sakındığı 20 yaşındaki evladı o dağlarda şehit olmuş bunların umurunda mı? Yozgat'taki kardeşimin Samsun'daki Kastamonu'daki kardeşimin ocağına ateş düşmüş bunların umurunda mı? Babaların ciğeri dağlanmış bu Pensilvanya'nın umurunda mı? Ya Mavi Marmara vuruluyor Pensilvanya'nın gözünde yaş yok. Tam aksine o başkalarının yanında yer alıyor. Bu Aydın Doğan'ın bu Pensilvanya'nın onların medyasının umurunda mı? ‘NE KOMADA ÖLEN ÇOCUK, NE DE BURAK YAVRUMUZ’ Ne İstanbul'da, ne komada ölen çocuk, ne de sokakta vurulan gencecik Burak yavrumuz bunların asla umurunda değil. Bunlar nebbaş nebbaş. Bunlar mezarlık soyguncusu. Cumhuriyet
30 Yıl Sonra İlk İzin
Dünyanın en büyük uçak üreticisi ABD'li Boeing ve makine üreticisi General Electric (GE), İran’a uçak parçası satışı için ABD Hazine Bakanlığı’ndan izin belgesi aldıklarını açıkladı. ABD'li iki firma, İran ve P5+1 ülkeleri arasında 2014 Ocak ayında imzalanan altı aylık geçici anlaşmadan sonra, 2014 ubat ayında İran’a parça ihracatı için lisans başvurusu yapmıştı. GE'in sözcüsü Rick Kennedy, ABD Hazine Bakanlığı’ndan İran’a 1970'lerin sonlarında sattıkları 18 makinanın bakımı için izin aldıklarını açıkladı. Servis hizmeti GE’nin tesislerinde ya da GE ile çalışmaya yetkili Alman MTU Aero Engines firmasının tesislerinde verilebilecek. İran havacılık şirketi İranair, GE ve MTU yetkilileri gelecek hafta İstanbul’da bir araya gelerek servis hizmetinin nerede ve nasıl verileceği ile ilgili detayları konuşacak. Boeing'in sözcüsü ise İran’a parça satışı için izni bu hafta aldıklarını ve hangi parçalara ihtiyaç duyulduğunu belirlemek üzere İranlı yetkililerle bu hafta bir araya geleceklerini açıkladı. İran filosu eskidi Boeing'in sözcüsü kendilerine verilen iznin sadece 1979’daki İran İslam Devrimi’nden önce satılan uçakların güvenliğini sağlamak üzere parça satışını kapsadığını söyledi. İzin için “çok kısıtlı” ifadesini kullanan sözcüye göre, İran’a yeni uçak satışı söz konusu değil. Parça satışları 1979 yılında ABD Büyükelçiliği'ndeki rehine krizinden bu yana ABD'li havacılık şirketleri ile İran arasındaki ilk resmi anlaşma olacak. ABD, rehine krizinden sonra İran ile diplomatik ilişkilerini kesmiş, ülkeye yaptırım uygulamaya başlamıştı. Yaptırımlar daha sonra İran’ın nükleer programına tepki olarak genişletilmişti. İranair hâlâ 1978 yılından kalma Boeing ve Airbus uçaklarıyla uçuyor. Virginia merkezli Teal Grup’tan analist Joel Johnson’a göre ise, Amerikalı yetkililer İran’a uçak parça satışını büyük bir “havuç” olarak görüyor, zira İran 30 yıldır bu parçaları ya kara borsadan buluyor ya da yerel üretimlerle idare ediyordu. 2013 Kasım ayında Reuters’a konuşan İranlı bir yetkili, yaptırımlar tamamen kaldırılırsa İran’ın 250 ile 400 arasında uçak siparişi verebileceğini söylemişti. İran’ın resmi IRNA Haber Ajansı'na göre, 1990 yılından beri 200 uçak kazasında 2 binden fazla kişi öldü. Geçici anlaşma İran ve Batılı ülkeler arasında 24 Kasım 2013'te ve 20 Ocak 2014’te yürürlüğe giren geçici anlaşmaya göre, Tahran yönetimi altı ay boyunca yüzde 5'in üzerinde uranyum zenginleştirme faaliyetine son vermeyi kabul etti. Anlaşmanın diğer koşulları arasında, yüzde 20'ye yakın zenginleştirilmiş uranyum stokunun seyreltilerek yüzde 5 seviyesine düşürülmesi veya 'etkisiz kılınması' da var. Anlaşmanın şartlarını yerine getirme karşılığında İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD altı aylığına İran'a yönelik yaptırımları gevşetme ve yeni yaptırım uygulamama kararı aldı. Kaynak: Reuters
Çocuk Yuvasında Rehine Krizi
Eskişehir'de, 15 gün önce cezaevinden şartlı tahliye edilen ve çocuk yuvasındaki kızını görmesine izin verilmeyince önce güvenlik görevlisini bıçakla rehin alan, ardından kendisini bir odaya kilitleyen kişi, polis ekiplerinin müdahalesi sonucu gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, işlediği bir suç nedeniyle girdiği cezaevinden 15 gün önce şartlı tahliye edilen Hasan Ö. (26), gece saatlerinde, birlikte yaşadığı M.E'den (18) olan 1,5 yaşındaki kızı E.E'yi görmek için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Eskişehir Çocuk Yuvası'na geldi. Nizamiye girişinde, ziyaret saati olmadığı için kendisine engel olmaya çalışan güvenlik görevlisini bıçak tehdidiyle rehin alıp çocuk yuvasına giren Hasan Ö, buradaki nöbetçi öğretmenden çocuğunu getirmesini istedi. Bu sırada ihbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, şüpheliye biber gazıyla müdahale etti. Polislerin elinden kurtulan ve kendisini çocuk yuvasındaki bir odaya kilitleyen şüpheli, 4 saat burada kaldı. Elindeki bıçakla tehditler savuran şüpheli Hasan Ö, olay yerine çağrılan İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından etkisiz hale getirilip, gözaltına alındı. Öte yandan, biber gazından etkilenen 4 çocuk, olay yerine çağrılan 112 Acil Servis ekipleri tarafından Eskişehir Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Çocuklar, bir süre müşahede altında tutulduktan sonra yuvaya geri getirildi. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.CNN Türk
'Ukrayna'da İç Savaş Çıkar'
Ukrayna’nın doğusunda Rusya yanlılarının pazar günü üç kentte hükümet binalarını işgal etmeleri ve Donetsk’te bağımsızlık ilanıyla başlayan gerginlik sürerken, Kiev yönetimi Harkov kentinde “terörle mücadele” operasyonu başlattı. Kiev ve ABD, bölgede yaşananlarla ilgili Rusya’yı eleştirirken, Moskova ise Rusya yanlılarına askerî müdahalenin ülkede iç savaşa sebep olabileceği uyarısında bulundu. Ukrayna İçişleri Bakanı Arsen Avakov ek güvenlik güçlerinin bölgeye gönderilerek “terörle mücadele operasyonunun” başlatıldığını ve en az 70 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. Ukrayna Devlet Başkanı Aleksandır Turçinov da, Harkov’daki hükümet binasının geri alınışı sırasında birçok polisin yaralandığını belirtti. Donetsk’teki yerel hükümet binasını işgal eden göstericiler önceki gün bağımsızlık ilan etmişti. Ancak bölgede belirsizlik sürüyor. Kırım’ın geçen ay Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan etmesi ve Rusya’ya bağlanmasının ardından, Ukrayna’nın, ağırlıkla Rusça konuşulan üç doğu kentinden de bağımsızlık ve ilhak talepleri yükselmeye başlamıştı. Bu arada Ukrayna parlamentosu, “ülke genelinde artan ayrılıkçı faaliyetleri engellemek amacıyla” bu konudaki suçların cezalarını artırdı. Buna göre “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü bozmak isteyenlere” üç ile beş yıl arasında ceza verilecek. Ukrayna’nın doğusunda başlatılan operasyon karşısında Moskova’nın sert uyarısının yanı sıra Guardian’a konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov operasyonları kınayarak, “Sebepsiz yere Batı gerilimi artırıyor. Olanlardan Batı suçludur çünkü Ukrayna’nın Batı ya da Doğu arasında tercih yapması için zorlamaya çalıştı” dedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında da, Rus yanlılarına düzenlenecek operasyonlarda paralı ABD askerlerinin kullanıldığı iddia edildi. ABD’den de tepki gecikmedi. Dışişleri Bakanı John Kerry, Lavrov’u arayarak, Ukrayna’yı istikrarsızlaştırma çabasının “maliyeti olacağını” söyledi. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney ise Rusya’yı, Ukrayna’nın doğusuna “açık ya da el altından müdahale yapmaması” gerektiğini söyledi. Carney, Moskova’nın bölgeye müdahale etmesi için çağrı yapan protestoculara Rusya’nın para ödediği ve bu insanların bölgeden olmadıklarına dair güçlü kanıtlar olduğunu öne sürdü. Ukrayna’nın doğusunda ‘rehine’ iddiası Ukrayna’nın Rus yanlısı doğu bölgesinde pazar günü hükümet binalarının işgal edildiği Harkov, Donetsk ve Luhansk’ta gerginlik dün de devam etti. Luhansk’ta akşam saatlerinde güvenlik kurumunun işgal edildiği duyuruldu. Binada patlayıcı olduğu, 60 kişinin de rehin alındığı öne sürüldü. İsyancılar ise iddiayı yalanladı. Ukraynalı yetkililer Harkov’daki hükümet binasının ise, geri alındığını açıkladı. Günün ilk saatlerinde kentte Kiev’i destekleyenlerle Rus yanlıları arasında çatışma çıktı. Ardından Rusya yanlıları binanın önünde ateş yaktı. Protestocular itfaiyenin müdahelesine engel olurken, binanın birinci katında da yangın çıktı. Polis biber gazıyla müdahale etti. Bölgede başaltılan ‘terörle mücadele operasyonu’ hakkında bilgi veren Ukrayna Dışişleri Bakanı Arsen Ayakov ise, “Kent merkezi ve metro istasyonları kapatıldı. Operasyonu bitirir bitirmez tekrar açacağız. Bina temizlendi” dedi. Avakov operasyon sırasında silah kullanılmadığını da belirtti. Pazartesi günü bağımsızlık ilan eden ve gelecek ay Rusya’ya bağlanma referandumuna hazırlanan Donetsk’te taraflar arasında müzakere yapıldığı iddia edildi. PARLAMENTODA YUMRUKLU TEKMELİ KAVGA Ukrayna’nın doğusundaki gerginlik, parlamentonun dünkü oturumuna da yansıyınca 50 kadar milletvekili birbirine girdi. Ukrayna Komünist Partisi lideri Peter Simonenko, kürsüde hükümetin operasyonunu kınayan bir konuşma yapınca, aşırı milliyetçi Svoboda Partisi’nden vekillerinin saldırısına uğradı ve yaka paça kürsüden indirildi. Bir kadın milletvekili de komünist lidere saldıran vekile karşı yumruklarını kullandı. Daha sonra iki aşırı sağ ve sol partili vekiller yumruklaşarak kavga etti. TARAF
9 Soruda Boko Haram ve Nijerya
Dünyanın gözü, 300′e yakın kız öğrencinin 14 Nisan gecesi İslamcı terör örgütü Boko Haram tarafından kaçırıldığı Afrika ülkesi Nijerya’da. Afrika’nın en büyük ekonomisi, kıtanın en büyük, dünyanın da 12. büyük petrol üreticisi konumundaki Nijerya, özellikle ‘Batı yanlısı’ eğitim kurumlarını hedef alan Boko Haram’ın şiddetinden kurtulamıyor. Peki kız öğrenciler niçin kaçırıldı, Boko Haram örgütünün var oluş nedeni ne?Diken'den Işın Eliçin mercek altına aldı...
Boko Haram'la Nasıl Müzakere Edilir?
200'den fazla kız çocuğu Nisan ayından beri kendilerini kaçıran radikal İslamcı örgüt Boko Haram'ın elinde. Peki Boko Haram'la bir anlaşma yapılmalı mı? Ya da yapılabilir mi? Örgütün lideri daha önce kızları köle olarak satacağını açıkladı, daha sonra bazılarını hapisteki Boko Haram militanlarının salıverilmesi karşılığında serbest bırakabileceğini söyledi. Nijerya'nın buna yanıtı ise net değildi. Devlet Başkanı Goodluck Jonathan militanları salıvermeyi reddetti, bakanlardan biri pazarlığın mümkün olduğunu belirtti ve geçen hafta hükümet 'tüm seçeneklerin masada' olduğunu söyledi. Peki Boko Haram gibi fanatik, iyi silahlanmış kararlı bir Batı Afrika örgütü ile nasıl pazarlık yapılır? Rehne pazarlıkları konusunda uzman olan biri bu gibi bir durumda yapılması gereken ilk şeyin rehinelerin hayatta olduğuna dair kanıt bulmak olduğunu söylüyor. Boko Haram'ın geçen hafta yayınladığı ve kız çocuklarını çarşaf giymiş halde gösteren video bir kanıt ancak videonun ne zaman ve nerede çekildiği bilinmiyor. Video, o kızlara ve videoda görünmeyenlere ne olduğunu da açıklamıyor. İngiliz risk danışmanlığı firması TerraFirma uzun süredir ticari şirkelter için rehine pazarlıklarında yer alıyor. İsminin gizli kalmasını isteyen yöneticilerinden birine göre bir sonraki en önemli şey ise rehinleri kimin alıkoyduğuna dair kanıt bulmak. Bunun anlamı pazarlık ettiğiniz kişilerin gerçekten de rehineleri elinde bulunduran kişi ya da kişiler olduğuna dair kanıtın olması demek. Kaçırma, rehin alma dünyasının bulanık sularında kendilerini 'bağlantıları olan' arabulucular gibi göstererek para kazanmak isteyen birçok kişi olacaktır. Rehine pazarlığı konusunda üçüncü temel kural ise sakinliği asla kaybetmemek. Uzmanlardan biri 'Kaçıranlar sıklıkla sakinliklerini kaybederler' diyor. 'En azından istediklerine teslim olmanız için üzerinizde baskı kurmak adına sakinliklerini kaybetmiş gibi yapacaklardır. Ancak siz onların fevri kararlar vermesine sebep olmamak adına sakinliğinizi asla kaybetmemelisiniz.' Bu durumda pazarlıklar pratikte nasıl yürür? TerraFirm'deki pazarlık uzmanı 'Kuzey Nijerya özellikle zor' diyor. 'Boko Haram ve onlara bağlı olan Ansarul hedeflerini çok dikkatli seçme eğilimindeler ve silaha kolayca erişebiliyorlar'. Bu durum, pazarlığı yürütenlerin yüz yüze görüşme yapmasını Boko Haram buna izin verse bile çok tehlikeli hale getiriyor. Ülkelerindeki benzer durumları çözmek için yardıma çağrılan yerel dini liderler, Boko Haram onlara Nijerya makamlarına satılmış diyerek güvenmediğinden beri bir seçenek değil. Genelde iletişim telefon yolu ile kuruluyor. TerraFirma'ya göre birçok durumda rehineleri kaçıranlar telefonda konuşurken yerlerinin tespit edilmemesi için rehinelerin bulunduğu yerden uzaklaşacaklardır. Peki, Boko Haram'la pazarlıklar ciddi şekilde başlayacaksa bunu kim yönetecek? Şu anda Abuja'da bulunan Amerikan danışmanlık ekibi ABD Savunma Bakanlığı'na mensup ve terörle mücadele ve iletişim konusunda uzman 16 kişiyi bünyesinde bulunduruyor. FBI da rehine müzakerecilerini yollamış durumda. Bu, bu uzmanların pazarlığı yönetecekleri anlamına gelmiyor, arka planda hassas önerilerde bulunacaklar. Boko Haram ve Başkan Jonathan arasındaki nefretin derinliği ikisi arasında doğrudan bir pazarlığı imkansız hale getiriyor. Seçeneklerden biri Kamerun, Nijer gibi komşu ülkelerin birinden ya da Türkiye, Katar gibi daha uzak bir ülkeden bir temsilci getirmek. Ancak Boko Haram'la yürüyecek pazarlığın ağır bir fiyatı olacak. Örgüt Nijerya hükümetinin vermeye pek de hevesli olmadığı ciddi tavizler istiyor. Hem ABD hem de Birleşmiş Milletler terör örgütü olarak kabul edilmiş gruplara hükümetlerin fidye ödememesi gerektiğini söylüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Boko Haram'ı 2013 yılında 'yabancı terör örgütleri' listesine aldı. Bu tarih Boko Haram Abuja'daki BM binasında intihar saldırısı düzenledikten iki yıl sonraya denk geliyor. Peki ya müzakere ihtimal dışı ise? Kaçınılmaz olarak askeri bir kurtarma operasyonu gündeme geliyor ancak bu da kötü sonuçlara gebe olabilir. Başlangıç için, rakamlar korkutucu: 200'den fazla kız çocuğu kaçırıldı. Şu anda muhtemelen küçük gruplara ayrılmış halde geniş bir alana yayılmış olarak tutuluyorlar ve herhangi bir şekilde kaçmaya teşebbüs ederlerse gözlerini bile kırpmadan onlarlı öldürebilecek olan, ağır şekilde silahlanmış militanların gözetimindeler. Terörle mücadele konusunda deneyimli eski bir İngiliz özel kuvvetler mensubu 'Burada Sierra Leone'deki Barras operasyonu ile benzerlikler var' diyor. Barras 2000 yılında West Side Boys (Batı Yakası Çocukları) isimli grubun elindeki İngiliz askerlerini kurtarmak için düzenlenen ve başarı ile sonuçlanan operasyon. Eski özel kuvvetler mensubu Sierra Leone'deki ağaçlarla kaplı alanın Nijerya'nın kuzeyine benzediğini, fark edilmeden yaklaşmanın ve teknik izleme ekipmanları yerleştirmenin zor olduğu bir bölge olduğunu söylüyor. 'Zor kullanarak kızları kurtarmaya dönük bir operasyonun birden fazla bölgede aynı anda yapılması gerekiyor ya da militanlar paniğe kapılırlar ve rehineleri infaz ederler' diyor. Bu tür kurtarma operasyonlarının 'yüksek derecede karmaşık' olduğunu söyleyen eski asker, 'Nijerya'nın bu alanda gelişmiş bir yeteneğinin olmadığını' söylüyor. Bu durumda Boko Haram taleplerini azaltmazsa bu kriz Nijerya hükümetini üç tatsız seçenekle baş başa bırakıyor: Boko Haram'ın taleplerine teslim olup tehlikeli adamları hapisten dışarı bırakarak daha fazla eylem gerçekleştirme potansiyeli ile birlikte örgütün saflarına katılmalarına yol açmak. Bu, birçokları tarafından yenilgiyi kabul etmek ve zayıflık olarak görülüyor. Başarı garantisi olmayan ve kan banyosuna dönme ihtimali yüksek olan askeri bir kurtarma operasyonu düzenlemek. Dünyanın dikkatinin başka bir yöne dönmesini umarak konuyu ertelemek, sonra da ya kızları kendi kaderine terk ederek konuyu görmezden gelmek ya da onları kaçıranlarla gizli bir anlaşma yapmak.BBC Türkçe
'Konsolosluk Çalışanları Aynı Yerde'
Dışişleri Bakanlığı, IŞİD’ın kaçırdığı konsolosluk çalışanlarının bir kısmının Suriye’ye götürüldüğüne dair iddiaları yalanladı ve rehinelerin Musul’da olduğunu açıkladı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru: Tüm konsolosluk çalışanları aynı yerde, Musul merkezde. Şoförler Musul'un kuzeybatısında bir arada tutuluyorlar. Cumhurbaşkanı Gül, Musul'daki rehine krizini görüşmek üzere Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı ile biraraya geldi. Irak Başbakanı Maliki: Mücadele yeni başlıyor, IŞİD'in kökünü kazıyacağız. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Naci Koru, konuyla ilgili yaptığı bilgilendirme toplantısında konsolosluk çalışanlarının şu anda Musul kent merkezinde, IŞİD’in kaçırdığı şoförlerin ise kentin kuzeybatısındaki bir bölgede tutulduğunu ifade etti. Naci Koru, “Şu an itibariyle personelimiz hepsi bir yerde, sağlıklarıyla ilgili herhangi bir sıkıntı yok. Aile fertlerine karşı kötü bir muamele söz konusu değil. İncitici bir şeyle karşılaştıkları hakkında bizde bir bilgi yok” ifadelerini kullandı. Pazarlık ya da fidye talebi yok IŞİD ile pazarlık ya da öncesinde güvence almak gibi bir durumun olmadığını da ifade eden Koru, “Hiçbir şekilde talep ve istek yok. Fidye de söz konusu değil” dedi. Naci Koru ayrıca “Bu sorun Irak'ta bir süre daha devam edecek. Bizim arzumuz başkonsolosluk mensuplarının bir an önce serbest bırakılmasıdır. Ancak ondan sonra da biz bu çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Çünkü ülke içinde çok sayıda vatandaşımız var. Siyasi ilişkilerimiz, ticari ilişkilerimiz bu ülkeyle devam edecek. Bu karışıklıkların bu ticarete mümkün olduğunca engel olmaması için çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Koru, neden Türk başkonsolosluğunun hedef alındığına dair bir soruya ise, “Oradaki tek yabancı elçilik Türk başkonsolosluğu. Karışıklık olduğunda oraya yönelip baskın yapabilirler. Yağma da söz konusu. Ayrı bir motif arama konusunda, birden fazla sebebi olabilir. Doğal bir süreç bu, biz bunu da bekliyorduk. Bekliyorduk ki tahliye uyarısı verdik. “Ülke diyor ki siz konsolosluk açtığınızda ben onun güvenliğinden sorumluyum diyor, ama bir bakıyorsunuz bir gün ben oraya hakim olamıyorum diyor ve güvenlik güçlerini çekiyor” şeklinde yanıt verdi. Başetmek söz konusu değildi Naci Koru, olay günü yaşananları ise şu sözlerle anlattı: 'Çarşamba Başkonsolos aradı, yüzlerce ağır silahlı insan tarafından başkonsolosluğun çevrilmiş olduğunu ve bu insanların '10 dakika içinde teslim olun yoksa biz gireceğiz' dediğini söyledi. Hemen Başbakan ve Bakanımızla temasa geçtik, dışarı çıkma kararı alındı. Güvenlik güçlerimizin sayısıyla mukayese edince baş etmek söz konusu değildi. Oradaki güvenlik görevlilerimizin görevi sadece başkonsolosluğu korumaktır. İnsanlarımızın güvenliği için verilen bu karar başkonsolosumuza iletildi. Zaten onun da yapacağı çok fazla bir şey yoktu. Görevlilerimizi dışarı çıkarıp arabalara bindirip götürdüler.' Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'ndaki 49 personel ve yakınları ile 31 Türk kamyon şoförü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) güçleri tarafından rehin alınmıştı. Kaynak: Al Jazeera
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Yıllardır, gazetecilik yüzünden yolum diplomatlarla kesişir. Tereddütsüz devlet içindeki en parlak, en kaliteli kumaştır o kadrolar. Hiç de ”monşer” değillerdir. Tam tersine, Mogadişu’dan Mezar-ı Şerif’e kadar, bir yandan Türkiye’nin çıkarlarını gözetir, bir yandan da birer antropolog gibi kendilerini geliştirmeye, yaşadıkları yerleri tanımaya, sevmeye uğraşırlar. Dün Musul’daki Dışişleri kadroları ve ailelerinin IŞİD tarafından rehin alınması hepimizi üzdü. Haberi aldığımda Ankara’daydım. Ankara da zaten 24 saattir IŞİD konusunda teyakkuzdaydı. Rehine haberiyle birlikte sıkı bir diplomasi maratonu başladı. Önümüzdeki 48 saat içinde Ankara önce müttefiklerini, ardından ilişkide olduğu diğer aktörleri devreye sokarak IŞİD’in rehineleri serbest bırakması için baskı uygulayacak. Amaç, fazla gürültü koparmadan IŞİD’e “Türkiye’ye bulaşma” mesajını vermek. Katar ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerden tutun da Irak’taki muhalif gruplara kadar çok yönlü bir trafik. IŞİD resmi bir yapı olmadığı için burada iş büyük ölçüde MİT’e düşüyor. İki gün önce Musul’daki IŞİD taarruzunu haberleştirirken, Musul’daki başkonsolosluğumuzun tahliye edileceği bilgisine ulaşmış, bunu da dünkü köşemde yansıtmıştım. Peki, neden tahliye edilmedi?