onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Yirminci Yüzyıl Başlarında Viral Olmuş 10 Uydurma Hikaye

Yirminci Yüzyıl Başlarında Viral Olmuş 10 Uydurma Hikaye

1900'lü yılların başında da oldukça çok hikaye 'viral' oldu. Sosyal medyanın henüz ortaya çıkmamış olması hiç sorun teşkil etmemişe benziyor. Bu ilginç viral hikayeleri sizin için Listverse'den derledik.

Kaynak: http://listverse.com/2016/04/07/10-fa...
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Nazi Ekin Çemberleri

1. Nazi Ekin Çemberleri

2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri'nde ülkece hissedilen bir gerginlik ve bir korku vardı. Almanya'nın nasıl ve zaman saldıracağını bilemeyen halk, esrarengiz Nazi ekin çemberleri ortaya çıkınca iyice telaşlanmaya başladı. Bu tedirginlik gazetelerin de durumu iyice abartmasıyla büyük bir korku haline geldi. Gazetelerde çıkan fotoğraflarda bombalanması gereken yerleri gösterdiği iddia edilen ekin çemberleri, ekin yığınları veya gübre çuvalları vardı. Bu fotoğraflar yayınlandıktan sonra, komşular bile birbirlerinden şüphe duymaya başladılar, tarlalarında bu fotoğraflar çekilmiş köylüler Alman ajanı olmakla suçlandı. Neyse ki kısa süre sonra, Milli Savunma Bakanlığı olaylara aydınlık getirdi ve bütün bu ekin tarlası gerginliğinin mantıklı açıklamalarını kamuoyuna sundu. Ekin çemberlerinin bir kısmı balık yumurtası ve av kuşları yaşam alanını koruma çalışanları tarafından yapılmıştı diğerleri ise yalnızca rüzgardan bir taraflara savrulmuş malzemelerin oluşturduğu gelişigüzel işaretlerdi. Herhangi bir komple teorisi yoktu, Almanlar bu noktaların hiçbirini bombalamadı.

2. Daisy Alexander'in Mirası

2. Daisy Alexander'in Mirası

1949 yılında Jack Wurm adında bir adam sahilde yürüyüş yaparken kıyıya vurmuş bir cam şişe buldu. Şişenin içindeki kağıt parçasında şunlar yazıyordu: 'Bütün karışıklığı önlemek için, malvarlığımın tamamını bu şişeyi bulan şanslı kişiye ve avukatım Barry Cohen'e bırakıyorum, eşit şekilde paylaşılsın. Daisy Alexander - 20 Haziran 1937.' Jack şişeyi pek ciddiye almadı ve evinde bir kenara koydu. Birkaç ay sonra asker olarak gittiği İngiltere'den döndüğünde arkadaşlarından biri bu ismi tanıdığını söyledi. Daisy Alexander ünlü dikiş mankinesi şirketinin sahibi İsaac Singer'in kızıydı. Kadın öldükten sonra geriye 12 milyon dolar bırakmıştı fakat mirası bulunamadığı için para ortada kalmıştı. Jack bir avukatla konuştu ve avukat ona durumun gerçek olduğunu, Barry Cohen'le 6'şar milyon dolar paylaşacaklarını söyledi. Hikaye hemen gazetelere çıktı ve hatta ülkede dini ayinlerde bile konusu geçiyordu. Hikayenin aslı bir süre sonra ortaya çıktı ve aslında çok daha tuhaf denilebilirdi. Daisy gerçekten Singer'in varisiydi, Barry Cohen kadının avukatıydı ve miras olarak bıraktığı not da kayıp olmuştu. Fakat kadının hiç bir mal varlığı bulunamadı, hatta konu hakkında Daisy'nin papağanını bile sorguya çekmişlerdi, ortada 12 milyon dolar falan yoktu. Barry Cohen bulunduğu iddia edilen notun sahte olduğunu ortaya çıkardı. Jack Wurm'u tanıyan herkes onun böyle bir sahtecilik yapmayacağını iddia etti; olabilecek en muhtemel şüpheli Wurm'a Daisy'nin ismini tanıdığını söyleyen arkadaşı olabilirdi. Daisy'nin mirası yeğenlerine paylaştırıldı, Jack Wurm 1987'de herhangi bir miras almadan öldü.

3. Fritz Kreisler'in Besteleri

3. Fritz Kreisler'in Besteleri

Fritz Kreisler Avrupa'da 1910'lu yıllarda çalan bir keman virtüözüydü. Viyana'daki bir konseri sırasında seyircilerin gözünde bir cesaret gösterip performansının için de bir kaç tane de kendi bestesini serpiştirdi. Müzik eleştirmenleri, kendi bestelerini büyük ustaların besteleriyle eşit tuttuğu gerekçesiyle Kreisler'i yerden yere vurdular. Kısa bir süre sonra keman sanatçısı bu bestelerin kendine ait olmadığını, ücra bir manastırın eski dosyalarını karıştırdığı sırada Vivaldi gibi büyük bestekarlar tarafından yazılmış besteler bulduğunu ve bu bestelerinin yerinin sahneler olduğuna inandığı için bunları çaldığını açıkladı. Müzik eleştirmenleri Kreisler'in bu davranışını takdir ettiler ve övgüler yağdırdılar. Kreisler artık 25'e yakın bestenin aranjörü olarak anılıyordu.

Fakat 1935 yılında sanatçının 60. yaşgününde birisi bu bestelerin gerçek hikayesini sorduğunda, Kreisler herşey itiraf etti. Manastır ve bulunmuş eski dökümanlar hikayesi yalandı, bestelerin hepsi aslında kendine aitti. Kreisler daha sonra verdiği bir röportajda besteci olarak tanınmak istemediğini fakat o dönemde keman için yazılmış besteleri de çok az ve eksik bulduğu için böyle bir yol seçtiğini açıkladı.

4. Kitapçının yıllığı uydurması.

4. Kitapçının yıllığı uydurması.

Edmund Lester Pearson, The Boston akşam gazetesinde 'Kütüphane Görevlisi' adında bir köşe yazısı yazıyordu. Köşe yazısı o kadar popülerdi ki 1906'dan 1920'ya kadar başarılı bir şekilde devam etti. 

1908 yılında Pearson, 'Yaşlı Kütüphane Görevlisi'nin Yıllığı' adında bir kitaptan bir alıntı yaptı. O dönemde Elm Tree Press adında bir yayınevinin sahibi olan arkadaşı Pearson'a böyle bir kitabın geçekten yazılmış olması gerektiği fikriyle telefon açtı. İki arkadaş kütüphaneye gidip 1773 yılına ait bir yıllık bulup oradan esinlenerek yazmaya başladılar. Jared Bean isminde hiç evlenmemiş bir adamı yazar olarak uydurdular, hatta öyle ileri gittiler ki sanki kitapta 1774 yılında olacak şeyler öngörülüyordu. Sonuçta kitap yayınlandı, herşeyiyle eski orijinal hali gibi görünmesi sağlandı. Bu uydurma yıllıkla ilgili ilk haberi New York The Sun gazetesi yaptı. Aslında gazete kitabın gerçek olmadığını bir süre sonra fark etmişti fakat şakayla karışık bir Jared Bean biyografisi bile yayınladı. Daha sonra hayali kütüphane görevlisi Jared Bean hakkında başka iyi haberler de yapıldı elbette. Bu hikayenin gerçek olmayışı halktan 1910'a kadar oldukça iyi saklandı. O yıl America dergisi Pearson, The Elm Press yayınevi ve Jared Bean'in yalan yıllığı arasındaki bağlantıyı ortaya çıkartan bir yazı yayınladı, yazının yanında ayrıca Elm Press'in kurucusunun insanların kitabı hiç okumadan eleştirdiğini ve hakkında haberler yaptıklarını yazdığı bir makale de bulunuyordu.

5. Suda eriyen mayo!

5. Suda eriyen mayo!

1920'lerde bir Fransız gazetesinde çıkan habere göre, Fransa sahillerinde tatil yapmakta olan İngiliz bir milyoner tuzlu suda çözülen bir kumaş keşfetmişti. Bu kumaştan mayo üreten adam bir partide bu mayoları kadın arkadaşların dağıttı ve mayoları giyen kadınlar kendilerini Akdeniz'in sularına attı. Haber yayınlandıktan sonra uydurma olduğunu fark eden gazete editörü muhabirden haberini kanıtlaması için kumaşın bir örneğini göndermesini istedi. Muhabir önce gazeteyi kumaşın postayla gönderilemeyeceğini, yolda eriyeceğini ikna etmeye çalışsa da, fazla ısrar dilince bir kutuya ezilmiş mısır gevreği doldurup bunu gönderdi. Böylece herkesi kumaşın postayla gönderilemeyeceğine ikna etmiş oldu. Bu hikayenin Amerikalı bir savaş muhabiri tarafından hazırlanmış versiyonu. Gerçekte neler olmuş olduğunu bulmak çok daha zor. Fransız gazetelerinde de bu suda eriyen kumaş hikayesi 1930-1935 yılları arasında yer aldı. 1960'larda ise hikaye şöyle anlatılıyordu; Fransız bir tasarımcı kadınların gece çıplak yüzmesini kolaylaştırmak için bu mayoyu üretmişti.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. William Horn'un belgeleri.

6. William Horn'un belgeleri.

Horn Dökümanları (The Horn Papers) 1932 yılında bir aileye ait soy bilgilerini içeren fakat sahte olan bir dizi belgedir. Kansas'ın Topeka kentinda yaşayan William F. Horn, birkaç gazetenin editörüne mektup göndererek ailesinin evinin bahçesinde gömülü olarak bulduğu hazineleren bahsetti. Horn mektubunda ayrıca, Alleghenies'in batısında yapılan ilk dava duruşmalarından bazı belgeler ve bazı haritalar bulduğundan da bahsediyordu. Horn'un elinde, Batı Pennsylvania'daki ilk yerleşimlerden de günlükler, anı defterleri ve bazı değerli eserler de olduğunu söylüyordu. Horn mektuplardan kısa süre sonra meşhur oldu ve konuşma yapması için bir çok yere davet edildi. Fakat Horn belgelerin asıllarını asla paylaşmıyor yalnızca kendi el yazısıyla hazıladığı kopyaları basınla paylaşıyordu. Yaptığı konuşmalarda ise hemen hemen asla hata yapmıyordu, hem kendi aile tarihinden hem de belli başlı tarihi olaylardan kendinden emin bir şekilde dinleyicilerle paylaşıyordu. Bahsettiği bazı bilgiler başka herhangi bir tarih kitabında bulunmuyor veya referans gösterdiği bazı kitaplar gerçekte hiç var olmamıştı. Horn'un dökümanları bilim insanlarını 18.yy'dan kalma iki adet kurşun plakaya yönlendirdi. Pennsylvania Üniversitesi bu kurşun plakaların orijinalliğini kanıtlama projesini reddedince, Greene County Tarih Derneği bu işi üstlendi. Bu dernek incelemelerini sürdürürken, Horn'un hazıladığı dökümanları da bir yandan yayınlamaya başladılar. Princeton gibi büyük bir üniversitenin ve Amerikan Tarih Birliği'nin dikkatini çeken dökümanlar ve bulunduğu söylenen tarihi eserler hemen inceleme altına alındı. Horn'un elinde Virginia Kolonisi'ne ait diye gösterdiği demir parlar Hollanda parası çıktı, kurşun plakalar ise Missouri'den geliyordu. Horn 1956 yılında öldü, o senelerde zaten bir çok kişiye göre de bütün bu sahtekarlığa hiç ilgisi kalmamış gibi görünüyordu.

7. Chesterfield Cüzzamlıları

7. Chesterfield Cüzzamlıları

Bir şirketin itibarını yerle bir etmek için bir tek dedikodu bile yetebiliyor. 1934 yılında Chesterfield şirketi hem imkansız hem de korkutucu bir dedikodunun malzemesi olmuştu.

Söylentiye göre, şirketin Richmond, Virginia'daki sigara üretim fabrikasında cüzzamlı hastalar çalışıtırılıyordu. Bu dedikoduların yayılması üzerine Richmond valisinin, fabrikada bizzat bulunduğu ve orada herhangi hasta bir kişinin çalıştırılmıyor olduğuna dair yaptığı açıklamalar bile dikkate alınmamıştı. Firma bundan sonraki 10 yılını, halka fabrikalarınıda cüzzam hastası kişileri çalıştırmadıklarını anlatarak geçirdi. Chesterfield bu dedikoduyu çıkartan kişiye veya bulana 25,000 dolar ödül teklif etse de, söylentiyi kimin çıkardığı ya da nereden geldiği asla bulunamadı.

8. Birinci Dünya Savaşı'nın yalan fotoğrafları

8. Birinci Dünya Savaşı'nın yalan fotoğrafları

1. Dünya Savaşı'ndan fotoğraflar gördüyseniz, muhtemelen Amerikan havacı asker Wesley David Archer'ın çektiğini iddia ettiği fotoğrafları da görmüşsünüzdür. 1933 yılında yayınlanan fotoğraflar, savaşın havada geçen kısmıyla ilgili çok az bulunur ve çok orijinal olarak değerlendirildiler. Oldukç da etkileyiciydiler. Archer kendi görüş alanından fotoğraf çekebilmek için bir otomatik silah tetiğinden faydalandığını açıkladı. Savaştan sonra ise, fotoğraflar Gladys Maud Cockburn-Lange adlı bir kadının eline geçti ve kadın fotoğrafları 20000 dolara sattı. Fotoğraflar bu günden sonra ders kitaplarından müzelere bir çok mecrada gösterilmeye başlandı. Fakat 1. Dünya Savaşı Hava Tarihçileri Derneği fotoğrafları araştırmaya başlayınca, Archer'ın aslında İngiltere'de askerlik yapmış olduğunu ve 1920 yılında da evine gönderildiğini buldular. Asker'den ayrıldığı zaman da film sektörüne girmişti ve sahneler için modeller yapıyordu. Üstelik Gladys Maud Cockburn-Lange'ın da aslında Archer'ın karısı olduğu ortaya çıktı.

9. Sahte Kellik Salgını!

9. Sahte Kellik Salgını!

1926 yılında Pennsylvania etrafında yaşayan tüm erkekler saçlarıyla ilgili biraz da olsa endişe duymuşlardır. Kittanning kentinde 19-30 yaşları arasında 300'den fazla erkeğin aniden kel olma şikayetiyle doktora gittiği bildirilmişti. Yapılan bilgilendirme aslında tam olarak düzmece değildi, çünkü gerçekten 10'a yakın erkek aniden kel olma şikayetiyle doktora gitmişti. Ama ortada ne bir salgın ne de tahlikeli bir kellik hastalığı dolaşıyordu. Doktorlar yalnızca, fazla sıkan şapkalara giymemeleri, saç ürünlerin ve yediklerine dikkat etmeleri gerektiğini söylemişti. Benzer bir saç dökülme salgını haberi de 1901 yılında Japonya'da yapılmıştı. Neyse ki, bir Amerikan Deniz Subayı Hastanesi'nin araştırmaları haberin yalan olduğunu kısa sürede kanıtladı.

10. Küçük Ern Malley'nin Hikayesi.

10. Küçük Ern Malley'nin Hikayesi.

Ern Malley 1918 doğumlu ve acılar içinde büyümüş bir çocuktu. Babasının ölümünden sonra Avustralya'ya ablası Ethel'in yanına gönderilen Ern'in daha sonra annesi de öldü. Ern okulunu tamamlayamadı, şehirden şehire dolaşıp para kazanmak için her işi yaptı ve 1943 yılında öldü. Ern ayrıca şiir de yazıyordu ve tam bir dahiydi. Fakat Ern'in eserleri sağlığında pek değer görmemişti. Angry Penguins adında bir şiir dergisine gönderildikten sonra keşfedilen Ern Malley'nin şiirlerinden birinin çok açık seçik olması yüzünden dergi editörü Max Harris'e bir dava açıldı. Davada Ern'i savunmak zorunda kalan Max Harris bu şahsın aslında hiç var olmamış olduğunu bilemezdi. Ern Malley Sydney Üniversitesi'nde okumuş iki genç adamın eseriydi. İki öğrenci bir akşamüstü oturup şiirin ne kadar kötüye gittiğini anlatabilmek için hem bir şair karakterini hem de bütün eserlerini hazırlamışlardı.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Onedio IQ'yu Facebook'tan takip etmeyi unutmayın!

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
72
32
24
8
7
5
5
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Pasif Kullanıcı

Tarihin gelmis gecms iki buyuk viralini eklememissiniz :) Birini ben soyleyeyim belki digerini de baskasi soyler. ''Isa'' Yasadigi asla kanitlanamayan ama mi... Devamını Gör

Pasif Kullanıcı

İsa peygamberden bahsetmiyosundur inşallah

mat

aklıma direkt ahmet zamani efendi geldi :)