Görüş Bildir

Ahmet Yavuz Haberleri

Ahmet Yavuz ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Ahmet Yavuz ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

"Avrupa’da Kimse Türkiye’de Oynayan Futbolcuları Tanımıyor"
GALATASARAY Teknik Direktörü Roberto Mancini, Four Four Two dergisine çok önemli açıklamalarda bulundu. Roberto Mancini, yabancı kuralı hakkında da şunları söyledi: Bana göre çok kötü bir karar. Bunun milli takıma yardım ettiğini düşünen varsa gerçekten yanılıyor. Avrupa’da kimse Türkiye’de oynayan futbolcuları ve takım çalıştıran hocaları tanımıyor. Çünkü kimse bu ligi izlemiyor! TFF’nin esas problemi bu olmalı. Bu kural devam ederse Türkiye’deki takımların Avrupa’da kupa kazanma konusunda hiçbir şansı kalmaz. Four Four Two dergisinden Ahmet Yavuz'un yaptığı ve Barış Tekin'in görüntülediği randevu sırasında henüz Chelsea maçı oynanmamış, Galatasaray evinde ligin son sırasında bulunan Kayserispor’a kaybetmemişti. Haliyle futbol kamuoyunda da Mancini’ye karşı bir infial yaratılmamıştı. O bir hafta içinde İtalyan hocaya duyulan güven önemli bir yara aldı ve ortam bir anda gerildi. Ancak Mancini, röportajda verdiği cevaplarda başarının zaman isteyen bir hedef olduğu vurgusunu yapmıştı. “Daha gidecek çok yolumuz var” diyor İtalyan hoca. Sezon başı kampında takımın başında olmamasını, takımı kendisinin kurmamış olmamasını handikap olarak yorumluyor. SABIR VE SÜKUNETE DAVET EDİYOR Mancini, 2006-07 sezonunda Inter’i ikinci kez şampiyon yaparken kulüpte üçüncü sezonunu tamamlamıştı. O sezon Inter sadece bir maç kaybetmiş ve tam 97 puan toplamıştı. 2011-12’de Manchester City’yi 44 yıl aradan sonra şampiyon yaparken de takımdaki üçüncü sezonuydu. Her iki takımı da kendisi inşa etmiş ve tarihe iz bırakacak şekilde zirveye taşımıştı. Bu örnekler ve Mancini’nin verdiği cevapların satır arasındakiler, başarı için Galatasaraylıları sabır ve sükunete davet ediyor. G.SARAY TÜM PLANLARIMI DEĞİŞTİRDİ Galatasaray sizi buraya gelme konusunda nasıl ikna etti? Neden Türkiye’yi tercih ettiniz? Manchester City’den ayrıldıktan sonra bir yıl kulüp çalıştırmamaya karar vermiştim. Çünkü 36 yıldır ara vermeden çalışıyordum! Dinlenmeye ihtiyacım vardı. City’de geçirdiğim dört yıl da beni yıpratmıştı. Ekim ayında Galatasaray aradığında biraz düşündüm ve buraya gelmeye karar verdim. Çünkü bu benim için yeni bir deneyim demekti. Türkiye büyük bir ülke, Galatasaray da büyük bir kulüp... Avrupa’nın en iyilerinden biri. Bu yüzden buradayım. ALMAMIZ GEREKEN ÇOK YOL VAR Beklentilerinizi ve burada bulduklarınızı karşılaştırdığınızda mutlu musunuz? Mutluyum... Burada çok iyi bir ekiple çalışıyorum. Oyun formatımızı değiştirme konusunda çok çalıştık ve bence şimdiye kadar iyi iş çıkardık. Elbette hâlâ almamız gereken çok yol var. BENDE KENDİ TAKIMIMI KURMAK İSTERDİM Buraya geleli yaklaşık altı ay oldu. Bu süre içinde sizce takımı tam olarak kontrolünüz altına alabildiniz mi? Elbette her şeyi kontrol eden biri olmak istemiyorum. Benim görevim takımı yönetmek. Ama her teknik direktör gibi ben de kendi takımımı kurmak isterdim. Tabii ki başka bir teknik direktörün kurduğu takımı devralmak zordur. Üstelik başka bir ülkeden geldiyseniz... Ülkenin kültürünü tanımanız, kulübü, oyuncuları anlamanız gerekir. Çok fazla problem var ve bunlarla kısa zamanda başa çıkmak kolay değil. Futbolcuyken de sisteme yönelik düşünceleriniz var mıydı? Mesela “David Platt şurada, Veron burada oynamalı” der miydiniz? Kariyerim boyunca çok büyük oyuncularla oynadım. David Platt, Ruud Gullit, Juan Sebastian Veron, Dejan Stankovic, Sinisa Mihajlovic, Diego Simeone, Alessandro Nesta... Bu futbolcularla oynarken işler kolaydı. Onlara nerede oynamaları gerektiğini söylemenize gerek yoktu. Ama ben sahada bir teknik direktör gibi görev yapıyordum. Tabii bazı kötü huylarım da vardı. Gergin olduğumda takıma zarar verebiliyordum. Beni şimdi Galatasaray’da yardımcılığımı yapan Atillo’ya (Lombardo) sorun. O, İtalya’nın en iyi kanat oyuncularından biriydi. Ama sürekli ondan şikayet ederdim. Aslında bunu pek hak etmezdi (gülüyor). KAPTANDIM VE EN İYİSİYDİM Juan Sebastian Veron da futbolculuk günleriniz hakkında FourFourTwo’ya “Topu sürekli ona vermezseniz çok kızardı” demişti. Bu doğru mu? Evet doğru. Çünkü ben takımdaki en iyi oyuncuydum! Çok normal. Kaptandım ve en iyisiydim (gülüyor). Veron’u Sampdoria’ya getiren kişi de bendim. Çok gençti. Başkana “Onu alın, çünkü çok iyi bir oyuncu olma potansiyeli var” dedim. Ki bana göre dünyanın en iyi oyuncularından biri oldu. Ben kaptandım. Kaptanın çok fazla sorumluluğu var. Her şeyi kontrol etmesi gerekir. BİR MANCİNİ YETER Bugünlerde aktif futbolcular arasında Mancini stili bir oyuncu var mı? Bir tane yeter (gülüyor). Vusolin Boskov, müthiş bir teknik direktördü. Samporia’da, Real Madrid’de çalıştı. Bir gün çok kötü durumdaydım, sahadaki arkadaşlarımla da sorunlarım vardı. Bana takım arkadaşlarımın önünde “Soyunma odasının teröristisin” dedi (gülüyor). O yüzden bir Mancini yeter... Bir teknik direktör olarak efsane bir futbolcu olmanın avantajları ya da dezavantajları neler? Bazen çok zor. Çünkü bir takımın birinci sınıf oyunculardan oluşması genellikle mümkün olmaz. Ortalama yetenekteki oyunculardan da verim almasını bilmeniz gerekir. Bazı futbolcular, çok çalışarak bir şeyleri başarırlar. Özellikle kariyerimin başlarında bu konuda çok zorlandım. Bazı futbolculardan kolayca umudu kesiyordum. Ama deneyim kazandıkça bu konuda mesafe kat ettim. FUTBOLCULAR CİDDİ OLMALI Peki fiziksel ve mental olarak bir futbolcudan ne gibi beklentileriniz var? Futbolcular, futbol oynayabildikleri için çok şanslılar. Üstelik bunun için para kazanıyorlar! Tüm futbolcuların özel hayatlarına dikkat etmeleri gerekir. Çünkü bu işi en çok 20 yıl yapabilirler. Bu süre için ellerinden gelenin en iyisini yapmalılar. Ciddi olmalılar ve antrenmanda çok çalışmalılar. Her gün kendilerini geliştirmeye odaklanmalılar. 30 yaşında olsanız da öğrenecek bir şey vardır. Eğer kariyerinizin sonuna geldiyseniz artık geri dönüş yoktur. BEN POLİS DEĞİLİM Sizce Galatasaraylı oyuncular bunun farkında mı? Ben polis değilim. Geceleri onları kontrol etmek için peşlerine düşmüyorum. Onları özgür bırakıyorum. Ama eğer ciddi olmazlarsa ve özel hayatlarına dikkat etmezlerse iyi oynamayacaklarını anlamalılar. Çünkü sahada her şey ortaya dökülür. BURAK SOL FORVETTE OYNAYABİLİR Bugüne kadar Galatasaray’da çok sayıda taktik diziliş denediniz ve bununla ilgili sorulan sorulara da her seferinde “Önemli olan diziliş değil, mantalite” şeklinde cevap veriyorsunuz. Bununla tam olarak kastettiğiniz şey ne? Sahada her zaman 11 oyuncu vardır. Buna bir oyuncu daha ekleyemezsiniz. Oyuncuların pozisyonları belki ileri ya da geri 10- 15 metre değişebilir. Ancak sahada bir top var ve karşınızda da 11 oyuncu vardır. 4-3-3 ya da 3-5-2 oynayabilirsiniz. Bu çok önemli değil. Eğer maça iyi hazırlanmadıysanız, eğer takım arkadaşınıza yardım etmiyorsanız, eğer yüzde 100’ünüzü ortaya koymuyorsanız taktiği ne kadar değiştirirseniz değiştirin başarılı olamazsınız. Diğer taraftan bana göre her oyuncu farklı pozisyonlarda oynayabilmeli. Örneğin Burak’tan sağ kanatta, sağ forvet ya da sol forvet olarak oynamasını istiyorum. Çünkü Barcelona, Bayern Münih ya da Real Madrid gibi büyük kulüplerde her pozisyonda oynayabiliyor olmanız gerekir. Ayrıca bir oyuncu bencil olmamalı, önce takımını düşünmeli. 6-0 KAZANMAYI İSTERİM AMA City’de çalışırken “1-0’lık skorları severim. Gol yemediğiniz zaman, hele elinizde Dzeko, Agüero, Tevez ve Silva gibi oyuncular varsa yüzde 90 oranında o maçı kazanırsınız” demiştiniz. Galatasaray’da da elinizde Sneijder, Drogba, Burak gibi oyuncular var. Yine aynı şekilde mi düşünüyorsunuz? Her teknik direktörün ilk hedefi takımı defansif anlamda geliştirmek olur. Çünkü savunma tarafınız güçlüyse pozisyon da vermezsiniz. Bu durumda kötü bir hücuma sahip olsanız da her zaman gol atma şansınız vardır. Eğer hücum oyuncularınız da iyiyse o zaman kazanmaya yakın olan taraf siz olursunuz. Bu yüzden takımı inşa etmeye önce savunmayı öğretmekle başlamak gerekir. Ardından hücum yönünüzü geliştirirsiniz. Elbette takımda ikisi arasında bir denge kurmalısınız. Evet, 1-0 kazanmak istediğimi söyledim, çünkü gol yememek ve pozisyon vermemek benim için çok önemli. Tabii ki ben de 5-0, 6-0 kazanmayı isterim ama bu her zaman mümkün olmaz. TAKIM SAVUNMASI MI? HAYIR, DAHA ÇOK ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR Takım savunmasının geldiği noktadan memnun musunuz? Hayır, daha çok çalışmamız gerekiyor. Inter’de üç yıl boyunca en iyi savunmayı yapan takım bizdik. Hücumcularımız da aynı şekilde en iyilerden biriydi. Manchester City’de de durum böyleydi. Çok iyi savunma yapıyorduk ve hücumda iyiydik. Tabii ki Galatasaray’da daha fazla gelişmeliyiz. Bu açıdan sezon öncesi hazırlıklar kritik önemdedir. Orada futbolcular teknik direktörün istediklerini daha iyi anlar. Bu benim için mümkün olmadı, ama buna rağmen oyuncularım bugüne kadar iyi çalıştı ve önemli aşama kaydettik. CİTY’DE KİMSEYE GÜVENEMEYECEĞİMİ ÖĞRENDİM Manchester City’de dört yıl geçirdikten sonra orada ne öğrendiniz? Kimseye güvenemeyeceğimi öğrendim. Aralık 2009’da göreve geldiğimde takım yedinci sıradaydı. Bana gelişmek istediklerini söylediler. O sezonu beşinci sırada bitirip Avrupa Ligi’ne katılmaya hak kazandık. Hatta şampiyonlar ligi’ne katılmayı son maçla kaçırdık. Ertesi sezon yönetim bana Şampiyonlar Ligi’ne gitmek istediğini söyledi. O sezon da ikinci Chelsea’nin averajla arkasında üçüncü olduk, üstelik FA Cup’ı kazandık. Göreve geldiğimde dört yıl içinde Premier Lig’i kazanmak istiyorlardı. Bunu üçüncü sezon gerçekleştirdik. Dördüncü sezon ligi ikinci bitirdik ve beni kovdular. Ama neden kovduklarını bilmiyorum. KAFALARI PEK İYİ ÇALIŞMIYOR Görevinize son verdiklerini duyurdukları açıklamada “bütünleştirici tutumun geliştirilmesi gerektiğinden” bahsettiler. Bu ne demekti? Kafaları pek iyi çalışmıyor! Beni gönderirken basına nasıl bir açıklama yapacaklarını bilmiyorlardı. Mesela İtalya’da her kulüp her teknik direktörü her an kovabilir. Fakat İngiltere’de işler böyle yürümez. Kağıt üstünde City sürekli savaştı, üç buçuk yılda gelişti. Her şeyi kazandık, sadece Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olamadık. Ama o ligde de sadece iki yıl oynadık. Daha öncesinde hiç deneyimimiz yoktu. Bu hiç kolay değil. Eğer Şampiyonlar Ligi’ni kazanabileceklerini düşündülerse söyleyecek bir şey yok (gülüyor). Bu sezonki City hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sezon Premier Lig’in en iyi takım onlar. Bir 100 milyon pound daha harcadılar. İyi oyuncular aldılar. Bence ligi kazanırlar. Eğer kazanamazlarsa kötü bir iş çıkarmış olurlar. BALOTELLİ’NİN TÜRKİYE’YE GELMESİ ÇOK TEHLİKELİ Balotelli geçen ay FourFourTwo’ya “Mancini’yle yeniden çalışmak isterim” dedi... (Gülerek araya giriyor) Ben Mario’yla beş yıl çalıştım. Mario’yu seviyorum. Inter’de daha 17 yaşındayken A takımda ona ilk kez şans veren teknik direktör benim. Bu yüzden onu çok iyi tanıyorum. Umarım zamanın çok hızlı geçtiğini anlar. Çünkü o dünyanın en iyi futbolcularından biri olmak için her şeye sahip. Sizce Balotelli Türkiye’ye gelse başarılı olur mu? Mario’nun Türkiye’ye gelmesi çok tehlikeli (gülüyor). Şaka bir tarafa, galiba Milan’da kalacak. Milan onun için çok önemli bir kulüp. Orada kendini daha da geliştirebilir. City döneminde ayrıca soyunma odasıyla aranızdaki bağın da zayıfladığı, ilişkinizin kötü olduğu söylenmişti. Bu doğru muydu? Bu çok bilindik bir hikâye... Manchester City basınının taraftarlara neden gönderildiğimi açıklaması gerekiyordu. O yüzden böyle aptalca şeyler söylediler. Ben de tıpkı diğer teknik direktörler gibi bazı futbolcularla problemler yaşadım. Çünkü ben de çok para kazanıp yüzde 30’la oynayan oyuncuları sevmem. Eğer futbolcu sahaya takımı ve takım arkadaşları için her şeyini koymuyorsa bundan hoşlanmam. Zaman zaman bu tip oyuncuları dışarıda bıraktım. Tabii ki oynamayan oyuncular mutsuz oldu. Ama benim görevim en iyi, en hazır oyuncuları, en çok hak eden oyuncuları sahaya sürmek. Tüm bunlar bir yana, City’de tüm oyunculara eşit mesafedeydim, hepsini severdim, çünkü onları o takıma ben getirdim. Galatasaray’a geldiğinizde takımın fiziksel durumunu nasıl buldunuz? Tabii ki her teknik direktörün farklı metotları vardır. Ben buraya geldiğimde kendi metodumla çalışmaya karar verdim. Benim doğrum buydu. O yüzden hızla adapte olmaya çalıştık. 110 KM GÜZEL BİR RAKAM ANCAK HER ZAMAN DAHA İYİSİ VARDIR Takımın koşu mesafesinin son haftalarda 110 km’lere çıktığını görüyoruz. Bundan memnun musunuz? Hiçbir zaman yetmez. Benim için “yeterli” diye bir şey yoktur. 110 km güzel bir rakam. Ama tabii bunu artırabilirseniz daha iyi. Mesela bazen yüzde 70 oranında topa sahip oluyorsunuz ama gol atamıyorsunuz. Gol atamayınca kazanamazsınız! Elbette koşmamız gerekir ama gol de atmamız gerekir. Akhisar, Bursaspor ve Eskişehirspor karşısında olduğu gibi... Bu maçları 6-1, 6-0, 4-0 kazandık ama tüm bunlar zor maçlardı. Bu takımlar iyi takımlar. Ancak iş deplasmanda değişiyor. O zaman ne kadar koşarsak koşalım anlamı kalmıyor. SON GÜN TRANSFERLERİ HER ZAMAN ZORDUR Kış transfer döneminde dokuz transfer yaptınız. Bu transferlerden memnun musunuz? Ocak ayı transfer için zor bir dönem. Elbette tüm takımı değiştiremezsiniz. Beş altı genç oyuncu aldık. Bazıları doğrudan oynamak için hazır değiller. Önümüzdeki sezon daha hazır olacaklar. Telles’i aldık ve bu çok önemli bir transferdi. Hajrovic keza öyle... Burdisso transferin son günü geldi, bildiğiniz gibi son gün transferleri zordur. YENİ BİR TAKIM İNŞA EDİYORUZ Takımı daha da gençleştirme konusunda çalışma yapacak mısınız? Bilmiyorum. Elbette eğer geleceği düşünerek bir takım inşa ediyorsanız genç oyunculara ihtiyacınız vardır. Üstelik bu genç oyuncular Drogba gibi, Burak gibi, Muslera gibi Sneijder gibi oynayabilmeliler. Eğer genç oyuncularınız varsa gelişime daha açık bir takım olursunuz. DROGBA KARİYERİ BOYUNCA ÇOK ENERJİ HARCADI!!! Sizce Drogba kaç yaşına kadar futbol oynayabilir? Didier kariyeri boyunca çok fazla enerji harcadı. Çok koşuyor, savaşıyor. Bunun ne kadar sürdüreceği ona bağlı. Eğer oyundan zevk alıyorsa, eğer yorulmuyorsa o zaman oynamaya devam etmesi gerekir. Çünkü belli bir yaştan sonra her gün antrenmana gitmek zor, maçtan önce kampa girmek insana zor geliyor. Gün geliyor artık tüm bunlardan yoruluyorsunuz. Mesela 20 yıl oynadıktan sonra öyle bir gün geldi ki, artık çok yorgunum dedim. ÖNCE KAÇ YABANCI İLE OYNAYACAĞIZ ONU BİLMELİYİZ Bu yaz için bir transfer listesi oluşturdunuz mu? İtalya’da bir maç izlediniz ve basında çeşitli dedikodular çıktı... İtalya’ya bazı maçları takip etmeye gittim. Bu işimin bir parçası. Ama önce seneye kaç yabancının oynayacağını kesin olarak bilmemiz lazım (gülüyor). AVRUPA’DA KİMSE TÜRKİYE’DEKİ FUTBOLCULARI, HOCALARI TANIMIYOR Eğer TFF 5+3 kuralıyla devam etme kararı alırsa nolur? Bana göre çok kötü bir karar. Bunun milli takıma yardım ettiğini düşünen varsa gerçekten yanılıyor. İtalya’da da yıllarca aynı düşünceyi savunduk. 1982’den sonra yabancılar ülkeye gelmeye başlayınca homurtular oldu. Ondan sonra iki Dünya Kupası kazandık, iki kez de finale kaldık. Bence federasyon öncelikli olarak ligimiz nasıl gelişir, Avrupa’da sesimizi nasıl duyurabiliriz, teknik direktörlerimizi ve futbolcularımızı Avrupa’ya nasıl gönderebiliriz; bunları düşünmeli. Avrupa’da kimse Türkiye’de oynayan futbolcuları ve takım çalıştıran hocaları tanımıyor. Çünkü kimse bu ligi izlemiyor! TFF’nin esas problemi bu olmalı. Genç oyuncular burada Didier, Wesley gibi oyuncularla ya da Fenerbahçe’de Kuyt’la çalışma fırsatına sahipler. Bu, dolaylı olarak milli takımınıza da katkı yapar. Bu yüzden bence 5+3 tam bir felaket olur. Peki bu karar sizin motivasyonunuzu da düşürür mü? Bu benim için çok zor olur. Türkiye’deki takımların Avrupa’da kupa kazanma konusunda hiçbir şansı kalmaz. ŞAMPİYONLAR LİGİNİ KAZANIRSAK BENİM HEYKELİMİ G.SARAY ADASININ YANINA BOĞAZIN ORTASINA DİKEBİLİRLER Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak gibi bir hayaliniz var mı? Futbolda her şey mümkün tabii. Eğer Galatasaray’la bu kupayı kazanırsak benim bir heykelimi Galatasaray Adası’nın yanına Boğaz’ın ortasına dikebilirler (gülüyor). Tıpkı Metin Oktay gibi. Ama İstanbul Boğazı’na! (gülüyor) SEMİH, SELÇUK VE BURAK BİR DE ARDA’YI AVRUPA’YA GÖTÜRÜRDÜM Eğer bir gün yeniden Avrupa’da çalışacak olsanız yanınızda götüreceğiniz Türk oyuncular olur muydu? Semih, Selçuk ve Burak... Arda Turan (gülüyor). Türk futbolcular bence çok yetenekli. Ama bazen “Tamam bu kadar yeter” diyebiliyorlar. Eğer bu mantaliteyi değiştirirlerse çok daha fazla gelişirler. Fenerbahçe’de, Beşiktaş’ta, Bursa’da, Eskişehir’de de iyi futbolcular var. FENERBAHÇE İYİ BİR TAKIM 6 Nisan’da Fenerbahçe karşısında çok kritik bir maça çıkacaksınız... Bu maçla ilgili beklentileriniz neler? İlk Fenerbahçe maçı 0-0 bitebilirdi. Onlara hediye gibi bir penaltı verdik. Penaltıya kadar pozisyon vermedik. İkinci yarıda bazı kontrataklar verdik ama bu da normaldi. Berabere bitebilirdi. Ama futbol böyle. Bizi yendiler. Fenerbahçe iyi takım. Deneyimli oyuncuları var. İkinci maç da elbette kolay olmayacak. Yenip, puan farkını azaltmak için elimizden geleni yapacağız. HERKESİ YENMEK İSTİYORUM Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kalmak mı, ligde şampiyon olmak mı daha önemli? Hayatımda hiçbir zaman karşılaştırma yapmadım. Her maçı kazanmak istiyorum. Herkesi yenmek istiyorum! Basında hakkınızda yapılan yorumları takip ediyor musunuz? Sanırım yaklaşık 10 yıldır gazete okumuyorum. Türkiye’de de İtalya’da da hep aynı şeyler. İtalya Milli Takımı’nın Dünya Kupası’ndaki şansını nasıl görüyorsunuz? Belki hazırlık maçlarında ya da eleme maçlarında zaman zaman kötü performans sergilemiş olabilirler. Ama Dünya Kupalarında veya Avrupa Şampiyonalarında her zaman kazanmak için hazır olurlar. Brezilya, Arjantin daha şanslı olarak görünebilirler ama İtalya’yı da hesaba katmak gerekir. Milli takımı çalıştırma gibi bir tutkunuz var mı? Türk Milli Takımı’nı mı? (gülüyor) Türk Milli Takımı’nı ya da İtalya Milli Takımı’nı. .. Her şey mümkün. Burada mutluyum. Gelecekte ne olacağı belli olmaz. 3PUAN
"Türk Futbolu İçin Çok Umutlu Değilim"
Arda Turan, Madrid’de FourFourTwo dergisinden Ahmet Yavuz’a bu sezonki performansının sırlarını anlattı.Bu akşam Atletico Madrid formasıyla Chelsea karşısında yarı final rövanş maçına çıkacak Arda Turan, Madrid’de FourFourTwo dergisinden Ahmet Yavuz’a bu sezonki performansının sırlarını anlattı. İspanya Ligi’nde şampiyonluğu hayal dahi edemeyeceğini belirten milli oyuncumuz şampiyonlar ligi’ndeyse sezon başında final oynama hedefinin olduğunu söyledi. Arda ayrıca gece yastığa başını koyduğunda eğer çok geç olmadan bir gün Türkiye’ye dönmesi durumunda Avrupa’da kupa kazandıracak bir kadronun içinde yer alabileceğini ve o takıma liderlik edebileceğinin hayalini kurduğunu belirtti. “Bu halimi seviyorum” diyor Arda. Kısa saç ve uzun sakal... “Böyle havalı bir şey oldu. Kendime geldim.” Arda’nın çeşitli ve her biri olay yaratan saç stillerinden sonra denediği bu imajı, 300 Spartalı filmiyle birlikte anılmıştı. Taraftarlar, Arda’yı Atletico Madrid’in Real Madrid’i 14 yıl aradan sonra mağlup ettiği maçın ardından filmdeki “Kral Leonidas” karakterine benzettiler. Gerard Butler’ın hayat verdiği bu karakter, gerçek bir öykünün kahramanıydı ve klasik antik çağda var olmuş Sparta Uygarlığı’na komuta ediyordu. Küçük devletini düşman işgaline karşı savunan ve sayıca çok üstün Pers Krallığı’na boyun eğdiren Spartalılar, bunu Kral Leonidas’ın o damarı sayesinde başarmışlardı: İnatçı, risk almayı seven ve korkusuz... Kralın 300 kişilik orduyla Persleri alt etmesi için sihire ihtiyacı vardı. Tıpkı Arda Turan gibi... 'Gözümün korktuğu şeyden korkmam' Kral Leonidas’ın tüm bu vasıfları, Arda Turan’ı ona benzetenlerin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Gözümün gördüğü bir şeyden korkmam” diyor Arda. Barcelona’ysa çıkar oynarız. Real Madrid’se çıkar oynarız. Evet, dünyanın en iyi takımları, en büyük takımları... Ama öyle kimseden korkacak bir durumumuz yok!” Kral Leonidas, Atletico Madrid forması giyse, muhtemelen o da Real ve Barça için aynı şeyleri söylerdi. Atletico Madrid’le 2017 yılına kadar sözleşmesini uzatan Arda, Madri’de oldukça mutlu... Bu sezon İspanya’ya ve Avrupa’ya damga vuran takımdan ayrılmak gibi bir düşüncesi yok. Elbette kimse sezon başında ligde Atletico Madrid adına böyle bir senaryoyu hayal etmiyordu. Arda da öyle... Açıkçası iyi bir peformans sergileyip ligi ilk dört sırada bitireceğimizi tahmin ediyordum” diyor. Ama asla son haftalara girilirken Real Madrid ve Barcelona’nın önünde puan farkıyla lider olacağımızı düşünmemiştim.” Ligdeki insanüstü” performansa şaşırmış olsa da Şampiyonlar Ligi için büyük” düşünüyordu. Hayallerimi çok fazla söylemiyorum çünkü bazen kendim gibi gülüyorum. O kadar büyük hayallerim var ki...” diyor ama artık Avrupa’nın bir numaralı organizasyonu için sezon başında düşündüklerini rahat rahat söyleyebilir. Sezon başında Şampiyonlar Ligi’nde finale gitmek gibi bir hayalim vardı.” Arda, Atletico Madrid’in sahası Vicente Calderon Stadı’nın çimlerinde FourFourTwo’nun sorularını içtenlikle yanıtladı. Takım olarak bu sezon çok yoğun bir fikstürde mücadele ettiniz. Fiziksel olarak ne durumdasın? Yıprandık... Vücut olarak hepimizin yıprandığı aşikâr. Bizim oynadığımız sistemde biz topa sahip olan değil, topun arkasında duran bir takımız. Savunma üzerine kurulu bir sistemimiz var. O yüzden özellikle benim gibi ikinci bölgenin kenarlarında oynayan oyuncular için çok sıkıntılı bir sistem bu. Çok fazla efor sarfedilen bir sistem. Ama sezon sonuna kadar elimizden ne geliyorsa yapacağız. Simeone senin için “İspanyolca bilmiyor ama onunla bakışarak, vücut diliyle anlaşıyoruz” demişti. Aranızda nasıl bir iletişim var? Biz onunla sahanın içinde bazen bir bakışla bile anlaşıyoruz. Bakışıp gülüşüyoruz... Mesela Şampiyonlar Ligi müziği çaldığında dönüp bana bakar ya da büyük maçlarda seramoniye çıkarken gelip kulağıma bir şey fısıldar... Beni çok fazla geliştirdiğini, çok yönlü bir oyuncu yaptığını düşünüyorum. Beni benden daha iyi tanıyor ve çok iyi kullanıyor. Enerjimi, gücümü ve zekâmı maksimum seviyede kullanabilecek ender hocalardan biri. Onun yönetiminde daha fazla efor sarfedip daha az gole gidip atağı organize ediyorum. Tamamıyla hocanın istedikleri doğrultusunda hareket ediyorum. Zaten doğrusu da bu... Real Madrid ve Barcelona’yla baş edip, onları alt etmek nasıl bir duygu? Barcelona ve Real Madrid’in çok özel oyuncuları var. Messi ve Ronaldo’nun durumu, Neymar’ın ve Bale’in durumu... Çok özel oyunculara sahipler. Ama onlarla savaşmak hoşumuza gidiyor. Finansal güçleri, taraftar sayıları, global değerleri ortada. Ama bizim kendi halinde, taraftarıyla bütünleşmiş, birbiri için savaşan, daha özel bir halimiz var. İnsanların gözünde daha sempatiğiz. Bu güçle, her şeyi kazanabiliriz. Peki sence Atletico Madrid’in başarısı sürdürülebilir olacak mı? Bence Atletico Madrid transfer politikasını çok iyi sürdürebilen bir kulüp. Zaten bu seviyeyi korursak yayın gelirlerinde payımız artacaktır. Tabii ki kulüp olarak Real Madrid ve Barcelona’nın seviyesine ulaşmak çok zor. Zaman alacaktır. Ama Atletico Madrid İspanya’da bu konuda potansiyeli olan en büyük kulüp. Diğer taraftan yeni stat geliyor, yeni tesisler geliyor... Her sene Şampiyonlar Ligi’nde kalıp ligde şampiyonluğu kovalayabilecek bir durumumuz var. O yüzden her şey olabilir. Bir röportajında “Fiziksel olarak Messi ve Ronaldo kadar iyi olmam mümkün değil” demiştin. Senin için zirve noktası neresi? Açıkçası 27 ile 31 yaş arasında sahip olduğum potansiyeli daha fazla açığa çıkarabileceğimi düşünüyorum. Eğer Atletico Madrid gibi dünya devleriyle yarışan, uluslararası arenada boy gösteren bir takımın oyuncusuysam içimde çok büyük bir potansiyel var demektir. Sadece bunu daha sürekli bir hale getirmeliyim. Ama bunu tabii lafta bırakmamak, çok çalışmak lazım. Özellikle Atletico Madrid kariyerine bakınca “çalışmak” kelimesinin senin için anahtar kelime olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle… Mesela bizim takımda Raul Garcia muhteşem bir örnek. Bir gün kitap yazarsam kitabımda muhteşem bir yeri olacak. Yüzde 30 yetenek, yüzde 70 çalışmadır. Çalışırsan oynarsın. Gerçekten kitap yazacak mısın? Evet yazacağım. Çok laylaylom bir kitap olmayacak. Herkesi eleştiren, gerçekleri söyleyen bir kitap olacak. Basının önünde her şeyi söyleyemiyorsun, politik davranıyorsun. Atletico Madrid’e gittiğin ilk aylarda TFF’nin Tam Saha dergisine verdiğin röportajda “Burada insan olarak bir birey olduğumu hatırladım” demiştin. Hala böyle mi düşünüyorsun? Çok büyük laf etmişim be! Doğru laf etmişim ama... Hâlâ arkasındayım! Mesela biraz önce antrenman bitti, bundan sonra hayat bana ait. Kimsenin hatrı gönlü yok. Türkiye’de sürekli birilerini ziyaret etmeniz gerekiyor. Kırılanlar var, bozulanlar var, dedikodular var. Dedikodulara cevap vermek zorundasın... Galatasaray taraftarıyla arandaki buzlar eridi mi? Galatasaray camiasının her zaman altın çocuğu oldum. El bebek gül bebek yetiştik. Tabii ki sorunlar oldu, ağladık sızladık falan. Ben de Galatasaray’a karşı elimden gelenin en iyisini vermeye çalıştım. Sadakatli davranmaya çalıştım. 24 yaşına kadar hep Avrupa takımları isterken Galatasaray’da kaldım. Bu da gözardı edilmemeli. ‘Bırakıp kaçtı’ diyenler var. Ben bırakıp kaçmadım. Takım sekizinciyken iğneyle çıkıp oynadım. Doktorlar orada... Takım yeni sezonda muhteşem bir kadro kurmuştu, şampiyon olacağı belliydi, ben o zaman gittim. Bırakıp kaçmak o zamanlar ben sakatım deyip oynamamaktı. Herkes Manisa’da nasıl oynadığımı biliyor. Öyle üç kuruşa beş köfte yok. Peki bu süreçte suçlu Galatasaray taraftarı mıydı? Taraftar suçlu olur mu? Arda Turan diye stadı inletirken iyiydi. Şimdi kötü mü olacak? Ve sen de kafana koydun ve Atletico Madrid’in yolunu tuttun… Çünkü yaşam alanı bırakmadılar bana... Eğer yaşam alanı verilseydi Selçuk, Burak, Sabri, o zaman Caner de bizdeydi; bu kadroyla Şampiyonlar Ligi olmasa da en azından Avrupa Ligi’nde şampiyon olabilirdik. Hâlâ bazen yatarken eğer çok geç olmadan bir gün dönersem Avrupa’da bir kupa kazandıracak kadronun içinde yer alabilirim diye düşünüyorum. Madrid’de mutlu musun? Burada kendime ait vaktim oldu. Kendimi bıraktım. Düşünme fırsatı buldum. Kafam temizlendi. Geçen gün okuyorum, Selçuk’la Burak’ın stattan arabalarıyla ayırlmaları bile problem. Kardeşim nolur ya! Maç bitmiş, ne istiyorsa yapsın futbolcu. İstiyorsa yürüyerek gitsin. Burada biz maça iki saat kala otomobillerimizle geliyoruz, herkes de otomobiliyle ayrılıyor. Kız arkadaşıyla maça gel, ne var bunda? Profesyonel futbolcu milyon dolarlar kazanıyor. İşyerine ihanet edecek kadar aptal mı? İhanet eden zaten üç gün sonra kendini sahada belli eder. Şikayetçi olduğun hiç mi bir şey yok? Bütün gün uyuyorlar (gülüyor). Geç yemek yiyorlar. Benim de bu yüzden kilo problemim oluyor, moralim bozuluyor. Saat 21:30’da yemek daha yeni başlıyor! Karnını nasıl doyuruyorsun? Her kültürün yemeğini yiyebiliyorum. Dünya mutfağını da seviyorum. Çin yemeği seviyorum ama çok kızartma işi var. Çünkü biz küçükken Bayrampaşa’da arka tarafta Çin restoranı vardı, hep oraya gider yerdik (gülüyor). Paella seviyorum. Deniz mahsullerinden böcekleri çok seviyorum. Şimdi ‘Ne havaya girmiş’ diyecekler ama çok seviyorum, ne yapayım. Sonradan görme olduğum için bunların hepsini çok seviyorum (gülüyor). Galatasaray’daki süreci de takip ediyor musun? Futbolcular da baskı altında... Çok fazla takip etmiyorum çünkü canım sıkılıyor, üzülüyorum. Arkadaşlarımın hepsi özel oyuncular, korunmaya ihtiyaçları yok. Sonuçta son iki senenin şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi çeyrek finali var. Birazcık saygı diyorum. Mancini’yi başarılı buluyor musun? Mancini zaten durumu açıkladı. ‘Ben buraya yeni takım kurma hedefiyle geldim’ dedi. O tabii Avrupa’da görmediği tarzda şeyler gördüğü için yadırgaması, sinirlenmesi çok normal. Ama Türkiye şartları böyle, alışması lazım. Hedefinin bu sene olmadığını söyledi. Beklemek lazım... Manchester City’de, Inter’de yıldız oyuncuları idare etmek ve başarılı olmak... Bunlar büyük işler. Mancini büyük bir hoca. Sana göre Türkiye’den Avrupa’ya gidebilecek oyuncular kimler? Gökhan Gönül ve Caner Erkin oynayabilir. Selçuk İnan, Burak Yılmaz ve Semih Kaya da öyle... Arda, Olcan Adın’ın da büyük potansiyeli olduğunu düşünüyor. Trabzon’da bütün yük ona kalıyor. Salih Uçan’ın, Emre Çolak’ın, Muhammed Demirci’nin ve Muhammed Demir’in kendini geliştirmesi lazım. Cenk Tosun’da iyi bir potansiyel var. Oyuncularımızın potansiyeli var ama bu potansiyel yetmeyebilir. Çalışmak, üzerine koymak lazım çünkü buralar başka bir seviye. “Arda Turan’ın başarısı, Türk futbolunun başarısı değildir.” Bu görüşe katılıyor musun? Yüzde 100 katılıyorum. Şansım çok yanımda oldu. Ben Mleda Boleslav maçında böyle olmasam... Millet bana şımarık falan diyor ya, öyle olmasam bugünlere gelemezdim ki! Ben nasıl oynayacağımı çözdüm, biraz Şam şeytanlığı yaptım. Böyle oynarsam formayı alırım diye kendi yolumu buldum. Sana bir süpergüç verip, “Türk futbolunda bir şeyi değiştirebilirsin” deseler neyi değiştirirsin? Bir hakkım olsa bütün kulüplerin altyapı tesislerini değiştiririm. Yataklı, eğitmenli, psikolojik danışmanlı, özel hocalı, İngilizce eğitmenli... Muhteşem çim sahalar... İşin temeli burada. Altyapı hocasına 2-3 bin lira maaş verirsen bu iş olmaz. Kulüp, altyapılarına kaynak ayıracak ki orası maddi olarak tatmin olunan bir yer olsun. Böylece eski futbolcu yorumculuğa kaçmayıp o işe odaklansın. Maalesesf altyapı hocalığını önemsizleştirdiler, itibarsızlaştırdılar. Kulüplerin altyapı hocaları kendi statlarında maç bile izleyemiyorlar! Türk futbolunun geleceği için umutlu musun? Çok umutlu değilim, çok da endişeli değilim. İpin üzerinde gidiyoruz. Fatih hoca bunun planlarını yapıyor. Sadece onun değil, altında çalışan herkesin aç olması lazım. Mesela bu ülke Abdullah Avcı’yı kaybetmemeli. Abdullah hoca bir gün tekrar bu milli takımın başına gelebilmeli. Bir kere olmadı diye vazgeçmemeliyiz.
Balyoz'da 25 Sanığa Beraat
88 sanığın yeniden yargılandığı Balyoz davasında, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi ilk celsede 25 sanığı beraat ettirdi. Mahkeme, 63 sanığın dosyasının ise Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı doğrultusunda değerlendirilmek üzere ayrılmasına karar verdi. Duruşma Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salonu'nda görülmeye başlandı. Duruşmaya HAVELSAN görevlisi Ömer Faruk Yarman ile emekli amiral Levent Görgeç'in de aralarında bulunduğu 77 tutuksuz Balyoz sanığı katılırken, 11 tutuksuz sanık ise duruşmaya katılmadı. Sanık avukatlarının da konferans salonunda bulunduğu duruşmada, sanıkların kimlik tespiti yapıldı. Duruşmayı geçtiğimiz günlerde tahliye olan emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli Tuğgeneral Ahmet Yavuz ve emekli Koramiral Kadir Sağdıç da izliyor. SANIK BEYANLARI ALINIYOR Duruşma görüntü ve ses kaydı alınarak yapılıyor. Sanıkların kimlik tespiti yapılmasının ardından Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 9 Ekim 2013 tarihli bozma ilamı okundu. Mahkeme Başkanı Özlem Karaçam sanıkların Yargıtay'ın bozma ilamına karşı diyeceklerini sordu. İfadesi alınan sanıklar, Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasını ve haklarında beraat kararı verilmesini talep etti. “OYNANAN OYUNUN ORTAYA ÇIKACAĞINDAN ŞÜPHEM YOK' Duruşmada söz alan sanıklardan Emekli Tuğamiral Ahmet Türkmen, Balyoz davası kapsamında 32 ay cezaevinde yattığını belirterek Yargıtay'ın kendisi hakkında beraat kararı verdiğini ifade etti. Balyoz davasında sanık olan herkesin hukuki durumunun aynı olduğunu kaydeden Türkmen, “Hepimiz aynı sözde suç delilleri ile yani sahte delil ile suçlandık. Ben adil yargılanma hakkımızın ihlal edilmesi üzerine savunmamı kurdum. Ancak Anayasa Mahkemesinin kararından sonra ilave söze gerek yok. Tarafsız mahkemede yargılanmak bizim talebimiz oldu. Yeniden yargılamada aklanacağımızdan, oynanan oyunun ortaya çıkacağından şüphem yok. Balyoz, Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin şekillenmesini hedefleyen büyük bir kurgudur. Bu dava ile TSK sindirildi ve geri çekilmesi sağlandı. Bu dava ile personel tasfiye edildi. TSK dönüştürüldü ve projeye uygun hale getirildi. Balyoz davasında hukuk ilkeleri yok sayıldı. Ben yeniden yargılanma talep ediyorum' dedi. “SUÇ İŞLEMEYE HEVESLENMEDİM' Sanıklardan Hakan Ilıca, Yargıtay'ın bozma ilamında belirtmiş olduğu delil yetersizliğinden değil sahte delillerle yargılandığını belirterek beraatını talep ederken, sanık Hasan Gülkaya ise “Hiç suç işlemedim, suç işlemeye de heveslenmedim. Dosyamın ana davayla birleştirilmesini ve yeniden yargılanmayı istiyorum' diye konuştu. “SİZLERİN GÖZLERİ ADALETLE BAKIYOR' Yargıtay'ın bozma ilamına karşı diyecekleri sorulan sanıklardan Emekli Kurmay Albay Kemal Dinçer ise, “Adil yargılandığıma inanmıyorum. Sizlerin gözleri adaletle bakıyor. Biz bunlardan mahrum kaldık. Bundan sonra devam edecek yargılamada beraatıma karar verilmesini talep ediyorum' dedi.  DHA
Erdoğan'ın Sözlerine Asker Aileleri Ne Dedi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe davaları için ‘aldatıldık’ demesi, sanık ailelerinde buruk bir memnuniyet yarattı. Dursun Çiçek'in kızı İrem Çiçek ise, 'ülkeyi yönetenlerin aldatıldım deme lüksü yok' dedi.Harp Akademileri'nde dün konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda başta İlker Başbuğ olmak üzere yargılanan komutanların tutuklanmalarına gönlünün razı olmadığını söyledi, 'Başta şahsım olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı' dedi. Peki Erdoğan’ın sözleri bu davalarda yıllarca tutuklu yargılanan askerlerin aileleri tarafından nasıl karşılandı?Al Jazeera'den Selahattin Günday'ın haberine göre, Balyoz davasının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan, “Geldiğimiz nokta, çektiğimiz sıkıntıların karşılığını verebilecek mi?” diye sordu.“Geç gelen saadet yetmez ama evet” diyerek Erdoğan’ın sözlerini yorumlayan Nilgün Doğan, “Daha bize kumpas kuranlar içeri atılmalı. Biz dava sürecinde her yerde kumpas var dedik. Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan değil herkes, diğer parlamenterler, basın, kimse bizi dinlemedi. Onların söylemleri nedeniyle halk bizi darbeci olarak gördü. İşine böyle geliyordu o zaman bu konuşanların. Büyük bir sarmal içindeydik“ diye konuştu.'Aldatıldım deme lüksü yok'Balyoz davasının sanığı emekli albay Dursun Çiçek’in kızı ve aynı zamanda avukatı İrem Çiçek, dava sürecinde seslerini duyaramadıklarını ifade etti. Beş yıllık süreçte birçok makama mektup yazarak yaşadıklarını anlattığını belirten İrem Çiçek, “Bu mektuplardan beş tanesini direk Erdoğan ailesine gönderdik. Süreç detaylıca anlatıldı. Bugün aldatıldık demek kolay. Ancak bizim beş yıl içinde yaşadıklarımız hiç kolay değildi. Ülkeyi yöneten insanların aldatıldım deme lüksü yok” dedi.'Kumpasçılar gün yüzüne çıkarılmadı'Başka vatandaşların da hukuksuzluğa maruz kalmaması için mücadele ettiklerini belirten İrem Çiçek,”Eğer samimiyseler bu kumpas çetesinin ortaya çıkması için kararlı adımları atarlar. Şu ana kadar yapılan soruşturmalarda sadece 17 ve 25 Aralık’ı yapan kişiler soruşturuldu. Balyoz ve Ergenekon kumpaslarını gerçekleştirenler hâlâ gün yüzüne çıkarılmadı” diye konuştu.Emekli tümgeneral Ahmet Yavuz’un oğlu Selim Yavuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beş sene sonra yaptığı açıklamaları mutluluk verici olarak niteledi. Yavuz, “Erdoğan’ın beş sene sonra da olsa bizim haklılığımızı beyan etmesi mutluluk verici. Haklı çıkmak önemli çünkü. Biz artık bu davanın bitmesini ve herkesin beraat etmesini istiyoruz” dedi.Selim Yavuz, Balyoz davasında kumpas kuran kişilerin ortaya çıkarılarak, adil bir şekilde yargılanmasını beklediklerini ifade etti.Kaynak: Al Jazeera
Kırkpınar'da Şampiyon Atlı
653. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin başpehlivanı, geçen yılın başpehlivanı İsmail Balaban'ı finalde mağlup eden Fatih Atlı oldu.Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nde altın kemeri, geçen yılın başpehlivanı İsmail Balaban'ı yenen Atlı takacak.Rakipleri Güngör Ekin, Bayram Ertan, Mehmet Yeşil Yeşil, Osman Aynur ve Abdullah Güngör'ü yenen, geçen yılın başpehlivanı Antalyalı İsmail Balaban'la, Ahmet Yavuz, Faruk Akkoyun, Şaban Yılmaz ve Recep Kara'yı mağlup eden Samsunlu Fatih Atlı, başpehlivanlık unvanı için cazgırın isimlerini anons etmesinin ardından er meydanına çıktı.Peşrevleriyle er meydanının dört bir yanındaki seyirciyi selamlayan başpehlivanlara seyirciler, tezahüratlarıyla sevgi gösterisinde bulundu. Peşrevin ardından güreşe başlayan pehlivanlar ilk dakikalarda birbirlerini tarttı. Karşılaşmanın normal süresinin bitimine dek her iki pehlivandan da önemli atak gelmedi. Seyirciler de bu durumu sık sık ıslıklarıyla protesto etti. Kule hakem heyeti de iki pehlivana pasif güreştikleri için ihtar verdi.Kuvvetlerini puanlama bölümüne saklayan ve normal güreş süresinde pasif güreşen Atlı ve Balaban, bu bölümde birbirlerini açık düşürmek için karşılıklı atağa çıktı. İsmail Balaban'ın iç kazık denemelerine Fatih Atlı müsaade etmedi.Puanlama bölümünde de sonuç alınamayınca, puan alan pehlivanın galip sayılacağı, 'altın puan' da denilen ''uzatmalı puanlama bölümüne'' geçildi. Bu dakikalardan sonra ataklarla izleyiciler büyük heyecan yaşadı.Tek dalma taktiğine sıkça başvuran İsmail Balaban'ın hatasından yararlanan Fatih Atlı, 55. dakikada rakibinden 1 puan alarak karşılaşmayı kazandı. Atlı, rakibini sarılarak teselli etmeye çalıştı.Altın kemere hak kazanan Atlı, 653. Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı unvanını aldı.AA
'15 Temmuz Kahramanı' Şerife Boz'a Sahtekârlık Suçlaması:  'Şehit Aileleri Dava Açmaya Hazırlanıyor'
15 Temmuz darbe girişiminde, bir kamyonun şoför koltuğundaki fotoğrafı ile basına yansımıştı.  Geçtiğimiz gün milletvekili aday adaylığı başvurusunda bulunan ve başvuru formundaki görev kısmına '15 Temmuz kahramanı' yazan Şerife Boz, sahtekârlıkla suçlanıyor. 15 Temmuz’da hayatını kaybeden Mustafa Cambaz’ın oğlu Alparslan Cambaz, çarpıcı bir açıklamada bulundu ve 'şehit aileleri' olarak Boz'a dava açmaya hazırlandıklarını duyurdu. Boz, “Sembol olmamı kıskanıyorlar”dedi.