Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Namaz Kılan Bir Anayasa mı? | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, yeni yapılacak anayasada laiklik tarifine yer verilmemesi gerektiğini söyledi.
Meclis Başkanı, “Müslüman bir ülke olarak neden kendimizi dinden arındırma, geri çekme durumunda olacağız? Bir İslam ülkesiyiz. Bu nedenle dindar bir anayasa yapmalıyız” dedi.
Daha önce “dindar anayasa” diye bir kavram hiç duymamıştım.
Namaz kılan, pazarları kiliseye giden, sinagogda dini törenlere katılan, tapınağa çiçekler sunan bir anayasa var mı acaba?
Demek ki anayasa hukuku derslerini bize boşuna okutmuşlar.
“Dindar insan” denilince neyin kastedildiğini kolayca anlayabiliyoruz:
İnandığı dinin gereklerini yerine getiren, ona göre yaşamını düzenleyen bir insan.
“Dindar anayasa” denilince neyi anlamamız gerektiği için bir ipucu bu olabilir sanırım.
Yani bireylerin haklarını, devlet ve toplumla olan ilişkilerini dine göre düzenleyen bir anayasa.
Türkiye'nin Katyuşalarla Sınavı | Metin Gürcan | Al-Monitor
130 bin nüfuslu sınır ili Kilis Türkiye’nin IŞİD kontrolündeki Suriye’nin kuzeyine en yakın yerleşim birimi. Binlerce Suriyeli mülteciyi de misafir eden Kilis’te son olarak 24 Nisan günü Suriye topraklarından ateşlenen roketlerin düşmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti, 16 kişi de yaralandı. Bu son roket saldırısıyla Kilis’te Ocak 2016’dan bu yana farklı tarihlerde Suriye tarafından atılan 50’ye yakın Katyuşa roketinden dolayı ölenlerin sayısı 17'ye, yaralanan sayısı ise 62’ye ulaştı.
Roket saldırılarından dolayı Kilis’te günlük hayat durdu. İl merkezinde, ekonomide ve eğitimde adı konmamış bir tatil yaşanıyor. Ailelerin çoğu ili terk etmiyor ancak çocuklarını başka illerdeki akrabalarının yanına göndermiş durumdalar.
Son günlerde bir türlü önlenemeyen roket saldırılarından kaynaklanan kayıplar ve mağduriyet arttıkça Kilislilerin de sinirleri geriliyor. Kentte yaşayan vatandaşlar son saldırıdan sonra düzenledikleri gösteride valiyi istifaya çağırdı ve hükümeti protesto etti. Gözaltıların yaşandığı bu protesto eylemleri önümüzdeki günlerde hükümete yönelik beklenti ve baskıların artmasına neden olabilir.
Erdoğan'ın Kömürle İlgili Doğru Bildiği 10 Yanlış | Pelin Cengiz | Haberdar
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Enerji Bakanı damadı Berat Albayrak, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sabancı Holding’e ait Enerjisa tarafından yapılan Adana’daki Tufanbeyli Termik Santrali’nin açılışına katıldı. 450 MW kurulu güce sahip santral, Türkiye’nin özel sektör tarafından gerçekleştirilen en büyük linyit termik santrali. Yani, Türkiye’nin en kirletici santrali olma unvanına da sahip…
Malum, 22 Nisan Dünya Günü’nde Türkiye, New York’ta Birleşmiş Milletler’in ev sahipliğinde gerçekleşen törende iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uluslararası anlamda üzerinde anlaşılmış belge olan Paris Anlaşması’na imza attı. Yetersizlikleri ve eksiklikleri bir yana, Türkiye bu imzayla birlikte aslında iklim değişikliğiyle mücadelede tüm dünyanın mutabık olduğu kendini bağlamış oldu.
Dünya artık kömür başta olmak üzere fosil yakıtları terk etme yoluna girerken, Türkiye’nin imzadan iki gün sonra termik santral açması bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dedirtti. Cuma günü New York’ta imzasıyla dünyayı kirletmeme sözü veren Çevre Bakanı Sarı, pazar günü kömürlü termik santral için “çevre dostu santral” ifadesini hiç sıkılmadan kullandı. Bir de o Erdoğan’ın konuşması var ki, evlere şenlik.
TEOG, Yabancı Dil ve Beynin Muamması? | Abbas Güçlü | Milliyet
Bugün ve yarın sınav var.
Bir milyonu aşkın öğrenci, iki gün boyunca en doğru liseye girmek için ter dökecek.
Anne babaları da kapıda dokuz doğuracak!
Haksız da sayılmazlar, iyi bir gelecek için çocuklarının iyi bir üniversiteye girmeleri gerekiyor ve bunun yolu da iyi bir liseden geçiyor...
Adayların ve özellikle de velilerin üzerindeki baskı biraz da bu yüzden.
Çünkü veliler için eğitim sorunu yaşayan bir çocuktan daha baş ağrıtıcı bir problem olamaz!..
Yabancı dil
Milyonlarca öğrenci ve velinin iyi liselerin peşinde koşuşturmalarının üç önemli nedeni var.
İlki üniversite başarısı, ikincisi yabancı dil, üçüncüsü de iyi bir sosyal çevre...
Peki, her lise bunun hepsini sağlayabiliyor mu?
Evet demek hayalcilik olur.
Müzakere Sürecine Kapı mı Aralanıyor? | Mesut Yeğen | Al Jazeera
Kürt meselesinin 24 Temmuz’dan bugüne kadarki seyrinde yaşananlar çatışma ya da müzakere işlerine dair kararları giderek her iki taraftan kuvvetli figürlerin iki dudağından çıkacak iki kelama bağlı olmaktan çıkaran bir hal alıyor.
24 Temmuz 2015’te Kandil’in bombalanmasıyla mühürlenen “müzakereden çatışmaya” geçiş kararının bu yakınlarda askıya alınması, yeniden müzakereye dönülmesi ihtimali var mı?
Hem Kürt meselesinin seyri üzerinde etkili olabilecek aktörlerin bir zamandır yapıp ettikleri, hem de durup dururken bir anda peyda olan son birkaç haftanın “çözüm sürecine dönülsün-dönülmesin” tartışması “müzakere kapısı yeniden mi aralanıyor?” sorusunu akla getiriyor.
“Bu durum, HDP’nin silahsız siyasetin çözüm işinde etkin bir enstrüman olabileceğine dair bir özgüveni yeniden edinmiş olduğunu ve bu pozisyonunun PKK tarafından da kabul edileceğine kani olduğunu gösteriyor.”
Ölen Biziz, Rantını Yiyen Onlar: Güvenmeyin Böyle Bir Devlete | Hayko Bağdat | Diken
Başımıza gelebilecek en büyük felaket ölümün sıradanlaşması olsa gerek. Bir trafik kazasında 10 kişi kaybetsek ‘Katliam gibi kaza’ diye manşetler attığımız günlerden, günde 10 kişi ölse şükredeceğimiz hallere getirdiler bizi.
Peki ne yapabiliriz?
Sokakta top oynayan çocuğumuzu, kalabalık bir caddede gezmeye giden gencimizi, 20 yaşında askere giden evladımızı, kahvede arkadaşlarıyla muhabbet eden dedemizi, okuldan kaçıp hendeğin arkasına geçen ilkokul öğrencimizi koruyabilmek için ne yapabiliriz?
Paniğe kapılmadan, teröre teslim olmadan, bizleri korumakla mükellef olanlara teslim olarak normal hayatımıza devam edebilir miyiz?
Bütün bu saldırılar karşısında toplum olarak aynı tarafa mıyız?
Malumun İlamı | Özgür Mumcu | Cumhuriyet
TBMM Başkanı İsmail Kahraman , yeni anayasa dindar olsun ve laikliği içermesin dedi diye ortalık biraz karıştı. Oysa Sayın Kahraman’ın böyle düşündüğü bir sır değil. Kahraman’ın kurucusu olduğu Birlik Vakfı, Meclis Başkanı’nın da dahil olduğu bir heyetle bir anayasa taslağı hazırlamıştı. Taslağın girizgâh bölümü şöyle:
“ Yüce Allah’ın devletimizi sonsuza kadar koruması dileğiyle bu anayasayı kabul ediyoruz.”
Bu mesele Meclis Başkanlığı seçimlerinden önce bu köşe de dahil olmak üzere medyada yer aldı. Ancak o hengâme içerisinde kimsenin dikkatini çekmedi. Muhalefet ise akıl almaz bir körlükle, Baykal ve İhsanoğlu arasında sıkışıp başkanlığı Sayın Kahraman’a hediye etti.
Bir Kayıp Ülke | Oya Baydar | T24
Her şey düzelir. İktidarlar değişir; başkanlar, başbakanlar değişir, partiler kapanır, partiler kurulur. Savaşlar biter, yaralar sarılır, acılar hafifler, şehirler yeniden kurulur. Zaman, sağıltıcı gücüyle herşeyin üstünden akıp geçer, umut yeniden yeşerir. Yeter ki insan çürümesin; kin, nefret, kötülük yürekleri sarmasın, vicdan ölmesin, insanî değerler unutulmasın.
Bir süredir bu ülkede bir korku filminde gibiyiz. Siyasetin pespayeliğinden, bizi yönetmeye çalışanların, -iktidarıyla muhalefetiyle- inanılmaz cehaletinden (bazıları okumakla, profesörlükle falan da kurtulamıyorlar fıtrî cehaletlerinden), siyasetin ilkelliğinden söz etmiyorum. Hatta savaş felaketinin yıkıcılığı bile değil kast ettiğim. İnsanın çürümesinden, insanî değerlerin ters yüz edilip iyi’nin kötü, kötü’nün iyi olmasından, şiddetin nefretin toplu sarmasından; kan, ölüm, nefret yüceltmesinin hem siyaset sınıfları hem de kitleler nezdinde prim yapmasından söz ediyorum.
Binlercesi arasından son birkaç günün üç fotoğraf karesine bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Anayasa, Laiklik, AK Parti | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın “anayasada laiklik yer almamalı, dindar bir anayasa olmalı” şeklindeki çıkışı talihsiz, bence karşılığı olmayan bir çıkıştır.
AK Parti'nin 13 yıllık iktidar döneminin kapattığı defterlerden birisi laiklik tartışmasıdır. Yıllar yılı süren laiklik endeksli rejim krizleri, buna bağlı askeri çıkışlar önemli ölçüde devrini tamamlamıştır.
Bunun üç önemli nedeni var.
Bir Bu dönemde yasal düzeyde ve uygulamalarda laiklik önemli ölçüde demokratikleşmiş, inanç hürriyeti ve hak gasplarını oluşturan bir engel olmaktan çıkmıştır. Bu çıkış, Kürtler dışında Türkiye'de iki büyük kimliği oluşturan seküler kesim ve muhafazakar kesim arasındaki eşitlenmenin temel göstergesi olmuştur. AK Parti'nin siyasi başarısını sağlayan ana husus da budur.
Dokunulmazlıklar | Tanıl Bora | Birikim Dergisi
Politik dokunulmazlığın kökeninde, burjuvazinin etkisi altında serpilmekte olan yasama organını, hâlâ monarşinin hükmettiği yürütmenin keyfîliğinden koruma amacı yatar. Sonrasında, halkın seçilmiş temsilcilerinin ifade özgürlüğünü teminat altına almak üzere kurumlaştı. Bu teminat, o temsilcilerin vekâletini üstlendikleri seçmenlerin çıkarlarının ve haysiyetinin teminatıdır.
Dokunulmazlığın Osmanlıca karşılığı masuniyet kelimesiydi; korunmuşluk anlamına gelir. Batı dillerinde politik dokunulmazlık immunity/Immunité/Immunität kelimesiyle tanımlanır: bağışıklık, demek. Bu, immunitas’ın communitas’la (toplulukla, cemaatle) karmaşık ilişkisini hatırlatır bize. Seçilmişleri topluluğun ortak yükümlülüklerinden azat eden, müştereklikten ayıran bu imtiyazın, aynı zamanda topluluğun işleyişinin kurucu ilkelerinden birisi olmasını… Bağışıklığı sağlayanın, hem içerde hem dışarıda olmasını, hem bizden hem yabancı… hem zehir hem panzehir olmasını…
Dokunulmazlıkların kaldırılması talebi, anti-politik popülizmin alet çantasında değerli bir parçadır. Bizzat politikayı bir dalavere olarak gören, politikacıların fıtraten sahtekâr, yozlaşmış olduğunu varsayan bu popülist söylem, dokunulmazlıkları diline dolamaya bayılır.
Yorum Yazın