Görüş Bildir

Meryem Uzerli Haberleri

Meryem Uzerli ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Meryem Uzerli ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Ünlülerin Kadınlar Günü Mesajı
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü Twitter üzerinden kutlayan ünlüler.‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla’ Twitter kullanan birçok ünlü sima günün anlam ve önemine dair paylaşımlarda bulundu. CEM YILMAZ: ‘KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN BEYLER!’ Ünlü komedyen Cem Yılmaz Twitter hesabından ilginç bir şekilde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajını takipçileri ile paylaştı. Yılmaz, ‘Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun Beyler !!! (Nası ironim ?)’ notunu düştü MERYEM UZERLİ: ‘ADAM VE KADIN ARASINDA FARK YOK’ Muhteşem Yüzyıl'dan tükenmişlik sendromu nedeniyle ayrılan ve kısa bir süre önce anne olan Meryem Uzerli, sayfasından bir kadınlar günü mesajı paylaştı. Uzerli sayfasına ‘Dünya Kadınlar Günü... Tamam ama benim için her gün bir insanlık günü zaten. Sonuçta hepimiz ruhlarız ve gökyüzüne gidiyoruz ya da neye inanıyorsan. Burada, orada, her yerde benim için adam ve kadın arasında fark yok. Hepimiz aynıyız zaten. Ama belki bugün bize şunu hatırlatabilir: Bazı yerlerde kadın hakları içindaata demirer, bengü, ahmet hakan, özge ulusaoy, twitter, facebook ha fazla hareket etmemiz lazım. Hele ki bazı ülkelerde... Sevgiler size...' notunu düştü. İBRAHİM TATLISES: ‘KADINSIZ HAYAT ASLA’ Ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Twitter'dan açıklamalar yaptı. Tatlıses, “Bütün annelerin, bacıların, sevgililerin, 'kadınların' bu muhteşem ve anlamlı günlerini yürekten kutluyorum.. Kadınsız hayat asla...!” ifadelerini kullandı. TARKAN: ‘KADINA ŞİDDETE HAYIR!’ Uzun bir zamandan beri Amerika’da yaşayan ünlü popçu Tarkan, Twitter hesabından paylaştığı Facebook uzantılı link ile uzun bir ‘Kadına Şiddete Hayır’ yazısı paylaştı. ATA DEMİRER: ‘NAZIM’IN KADINI’ Ünlü Komedyen Ata Demirer de Nazım Hikmet Ran’ın Kadınlar şiirinin yazılı olduğu bir görsel paylaştı. SILA: ‘KADINLAR GÜNÜ DEMEYELİM DE’ Farklı tarzı ve sesiyle kısa sürede müzik hayatında başarılı çalışmalara imza atan Sıla’nın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajı, ‘Kadınlar günü demeyelim de... Yine kutlayalım. Her gün’ şeklinde oldu. BENGÜ: ‘EŞ, ANNE, ABLA, KARDEŞ’ Şarkıcı Bengü’de ‘Eş, anne, abla, kardeş… Hayatımızın her alanındaki en değerlilerimiz. En başta annem olmak üzere tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun’ diyerek anlamlı bir paylaşımda bulundu. GÜLBEN ERGEN: ‘BİR ÜLKENİN KADINI O ÜLKENİN GERÇEĞİDİR’ 'Kadınlar Günü’ne özel birçok paylaşımda bulunan Gülben Ergen, özellikle şiddet gören kadınlara dikkat çekti.' Ergen’in paylaşımları şöyle; ‘Dayaktan, aşağılanmaya, istismardan tecavüze, ensesten tacize her türlü ağır saldırının altında sessizliğe gömülen kadınlarımız var bizim...’ ‘Bir ülkenin kadını o ülkenin gerçeğidir...Ağlayan,ezilen,şiddet gören,baskı ve acı ile yaşayan kadınlarımız var bizim...’ ‘Hayatın tüm yükünü narin omuzlarında taşıyan,ailesinin ve toplumun ağır işçisi kadınlarımız...’ ‘Seçme ve seçime hakkını 76 yıl önce kavuşan kadınlarımız yaşamın her alanında bir vitrin malzemesi değildir...’ Twitter’daki paylaşımları ile dikkat çeken gazeteci Ahmet Hakan da ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun’ tweetini paylaştı. Ünlü Manken Özge Ulusoy da ‘Dünya kadınlar günü kutlu olsun… Tüm canlıların eşit ve mutlu yaşaması dileğiyle’ paylaşımında bulundu.trthaber.com
Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar... BEBEĞİNİ NEDEN SADECE 1 HAFTA EMZİRDİ? Demet Akalın, kızı Hira'yı 4 Şubat'ta dünyaya getirdikten hemen sonra sıkı bir diyete başladı. Hamileliğinde aldığı 31 kilonunun 15'ini doğum yaptıktan sadece 1 ay sonra veren 41 yaşındaki şarkıcı, uyguladığı rejimle birçok kişinin tepkisini çekti. Akalın, 'Bebeğimi sadece 1 hafta emzirebildim' diyerek de eleştirilerin artmasına yol açtı. Bu eleştirilerin ardından kızını Türkiye'de bırakıp eşiyle Milano'ya giden, bir de bira içerken fotoğraf paylaşan Akalın, topa tutuldu. Ünlü şarkıcının kilo verme uğruna bebeğini sadece bir hafta emzirmesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Akalın'ı bu duruma ne itti? 'Doğum kilolarından kurtulamadı' haberlerinin çıkmasını istememesi bir neden olabilir mi? Demet Akalın'ın doğumla ilgili yaşadığı bir sıkıntı nedeniyle çok büyük ağrıları var. Bel ve kalça ağrısından ayakta zor duruyor. Doktoruyla da yaşadığı bir sıkıntı var. Bu ağrılarının sorumlusu olarak gördüğü doktorunu mahkeme veriyor. Dünkü GÜNAYDIN duyurdu bu haberi. Demet dün, Hira'yı neden sadece bir hafta emzirdiğiyle ilgili de konuştu. Geçmişte birçok kez silikon taktırdığı için yaşadığı bir problem varmış. Bu yüzden bebeğini emzirememiş. Zaten Demet, bebeği o kadar istedikten sonra sırf kilo vermek uğruna, onu en önemli besin olan anne sütünden mahrum bırakmaz. Bebeğine zarar verecek şeylerden kaçınır. Bunların yanı sıra kilolarıyla ilgili haberleri kafasına takacak bir kadın da değil. Tabi keşke 6 ay emzirebilseydi ama sağlık durumu elvermedi. SERDAR ORTAÇ'IN TUZAĞINA DÜŞMEYECEĞİZ Serdar Ortaç ile geçtiğimiz aylarda İrlanda'ya giderek ailesinden istediği model nişanlısı Chloe Loughnan'ın arasına kara kedi girdi. Her fırsatta Chloe ile evleneceğini belirten ve haziran ayında Çırağan Sarayı'nda düğün yapacaklarını açıklayan ünlü popçu, geçtiğimiz günlerde nişanlısından tarih konusunda erteleme istedi. Düğünü aceleye getirmek yerine işlerinin daha az olduğu aylarda yapmayı teklif eden şarkıcı, nişanlısını küstürdü. Ortaç, bir hafta kalıp döneceğini söyleyen ancak dönmeyen Chloe'yi arayıp nisan ayına kadar dönmesi konusunda ültimatom verdi. İddialar doğru mu? Çift, evlenmeleri beklenirken yollarını ayırıyor mu? Bu konuda son duyumlar neler? Ben iddia ediyorum, Serdar Ortaç hiçbir zaman evlenmeyecek. Serdar Türkiye'ye gelen yabancıları meşhur ediyor ve ülkelerine gönderiyor. Onlara çok güzel paralar kazandırıyor. Yanında da gezdiriyor. Gündem kalabilmek için; nişanlandım, evlendim, kız istedik, ailesi geldi, düğün tarihi şu gibi bir sürü açıklama yapıyor. Uzatılan her mikrofona nişan-düğünle ilgili konuşuyor. Ben ekip arkadaşlarımla Serdar Ortaç'ın bu son haberinden sonra konuştum ve bir karar aldık. Bundan sonra GÜNAYDIN olarak Serdar Ortaç'ın evlilik tuzağına düşmeyeceğiz. Serdar yeni birisiyle ortaya çıktığı zaman evleniyor haberi yapmayacağız. Ben bunu buradan ilan ediyorum. Serdar basını yordu. Onun son birlikteliği de olmayacak bu. Yine yanında birilerini göreceğiz. Hatta Serdar, ajans sahibi arkadaşlarına talimat vermiştir; onun için sarışın ya da Doğu Blok Ülkeleri'nden bir güzel bakıyorlardır. Yine Türkçe'yi bilmeyen, Türkiye'yi tanımayan bir güzel gelecektir. Uzun süre Türkiye'de yaşayacaktır. Serdar onu da kameraların karşısına çıkarıp, 'İşte hayatımın kadını, evleniyorum, nişan yüzüğü taktım' diyecektir. Fakat onunla da nikâh masasına oturmaz. CAN ATEŞ KIZINI GÖRDÜ MÜ? Şubat ayında kızı Lara'yı dünyaya getiren Meryem Uzerli doğum kilolarından kurtuldu. Uzerli, doğumdan 37 gün sonra çektirdiği fotoğrafı takipçileriyle paylaştı. Oyuncunun zayıf hali takipçilerinin beğenisini topladı. Yavaş yavaş eski haline dönen oyuncu, yakında Türkiye'ye döner mi? Bebeği ile Can Ateş'in buluşması yakın mı? Yoksa Ateş sessiz sedasız Almanya'ya gidip kızını gördü mü? Can Ateş'in çocuğu görüp görmediğini bilmiyorum görmüş olsaydı, Meryem bunu duyururdu çünkü her şeyi Instagram'da paylaşıyor. Doğum anında da Can'ı yanında istememişti. Ne zaman baba-kız buluşurlar bilemiyorum. Meryem kendini toparlıyor. Doğumdan sonra çok sistematik bir şekilde beslenerek fazla kilolarından kurtuldu. Fotoğraflar böyle gösteriyor. Yabancılarda böyle bir şey var işte. Aşerme filan da onlarda olmadığı için doktor ne diyorsa ona göre hareket ediyorlar. Mesela bizde anneler önce çocuğum diyor. Anne adayları sadece bebeklerini düşünüyor, alınan kiloları umursamıyorlar. Yabancılar ise hem kendilerini hem bebeklerini düşünüyor. Meryem de bu düşüncede gördüğüm kadarıyla. Paylaştığı fotoğraflardan da eski haline döndüğü görülüyor. ECE İLE DORUK ARASINDA İLİŞKİ OLABİLECEĞİNE İNANMIYORUM Bu haftanın son iddiası, ünlü sunucu Ece Erken ile genç işadamı Doruk Kaya'nın yeni bir aşka yelken açtığıydı. İddialara göre, arkadaşlarıyla İngiltere'ye giden sunucuya, Doruk Kaya da eşlik etti. İstanbul'da rahat edemeyen çiftin, buluşmalarını yurt dışında yaptığı da söylentiler arasındaydı. İddiaları yalanlayan Ece Erken, 'Sizden daha çok istiyorum artık yanımda birini görmeyi' dedi. Sunucu böyle bir aşk olmadığını söylese de bu dedikodu akıllarda soru işareti bıraktı. İddiaların gerçeklik payı var mı? İddianın gerçeklik payı var mı bilemiyorum ancak ben, ikisi arasında bir ilişki olabileceğine inanmıyorum. Doruk Kaya ile Ece Erken çok eskiden tanışıyorlar. Birbirini ilk kez gören kişiler değiller. Tanışıklıkları geçmişe dayanıyor. Doruk Kaya'nın hızlı bir hayatı var. Birçok ünlüyle de beraber oldu. Ece'nin de artık yoğurdu üfleyerek yiyeceğine inanıyorum. Bunca badireden sonra atacağı her adımda iki kere düşünecektir. O yüzden Doruk ile Ece birlikte olsa dahi bu ilişkinin sonunda evlilik olmaz. Yine iddia ediyorum. SayfaBURCU ESMERSOY REDDEDİLDİ Mİ? Bir süre önce nişanlısı Sami Kiresepi'den ayrılan Burcu Esmersoy'la ilgili şok bir iddia ortaya atıldı. Buna göre, 37 yaşındaki güzel sunucu, kendisinden 10 yaş küçük Kerem Bursin'e abayı yaktı. Ancak genç oyuncu, TV programına da konuk olduğu Esmersoy'u reddetti! Bu haberlere sadece gülüp geçtiğini söyleyen güzel sunucu ise 'Hayatınızda kimse olmadığında dedikodunun sınırı olmuyor' dedi. Türkiye'nin en beğenilen kadınları arasında gösterilen Burcu Esmersoy hakkında çıkan 'reddedildi' haberleri, Kerem Bursin yerinde olmak isteyen birçok erkeği şok etti. Güzel sunucu iddiayı yalanladı ama bu iddianın gerçeklik payı var mıydı? Burcu Esmersoy'la Kerem Bursin'in aşk yaşayabileceğine ihtimal vermiyorum. Burcu konuyla ilgili açıklama yaptı. Bunun üzerine benim bir şey söylemem doğru olmaz. Ancak iyi ki bir ilişkileri olmadı. Kerem çok genç bir oyuncu. 14-18 yaş arasındaki kızların idolü. Kıvanç Tatlıtuğ'un yerini alabilecek biri. İnanılmaz bir hayranlık duyuyorlar ona. Ünlüler dünyasında sıkça rastlanan bir durum aslında, genç erkeklerin kendilerinden büyük kadınlarla birlikte olma isteği. Filmlere bile konu olan bir durum bu. Genelde bu kadar popüler olan, bütün kadınların peşinden koştuğu, yakışıklılığıyla dikkat çeken erkekler, bambaşka kadınlara âşık olurlar. Bu da genellikle kendilerinden yaşça büyük kadınlar olur. Ardından o kadınlardan darbe yedikleri zaman da kendi yaşıtlarına dönerler. Kerem ile Burcu arasında da çok yaş farkı var. Olmaması hayırlı olmuş bence. SayfaSÜPERSTAR İLE DİVA KÜSLÜĞE SON VERDİ Bülent Ersoy, geçen Ramazan katıldığı bir iftar yemeğinde kendisine selam vermeyen Ajda Pekkan için ağır konuşmuştu. 'Ucube, hödük, hadsiz' demişti. Ajda Pekkan'ın hakaret davası açtığı Bülent Ersoy geçtiğimiz hafta zeytin dalı uzatmıştı. Pekkan konu hakkındaki sessizliğini katıldığı bir programda bozdu. 'Bülent Ersoy çok ayıp etti. Biz aynı gazinoda çalışıyorduk, abi-kardeş gibiydik, iki düzgün insandık. Şimdi zeytin dalları bana çok politik geliyor' açıklamasını yaptı. Pekkan o olaylı yemeği de şöyle anlattı: 'Zaten geç kalmıştım, bu yüzden de utanıyordum. Masanın geneline selam verdim. Kalkıp da herkesle tek tek selamlaşacak halim yok. Ajda Pekkan'ın bir ağırlığı var. İçimdekileri söylersem kliniğe gitmem gerekir. Kendi kıymetimi bildiğim için susuyorum' dedi. Birbirlerine zeytin dalı uzatan sanatçılar, yakın zamanda bir yemekte bir araya gelerek bu dargınlığa son verir mi? Bülent Ersoy'ın olumlu laflarına karşılık Ajda Pekkan da alttan aldı. Çok güzel haber malzemesi oldular. Gerçi Bülent Ersoy'un söylemleri çok ağırdı, Ajda Pekkan bunu nasıl sindirdi bilemiyorum, demek ki kin tutmayan birisiymiş. Süperstar hakkında çok ağır sözler söyledi, reklam için onu kullandı. Ajda Pekkan tuzağa düşmek istemedi, uzun süre cevap vermedi ama sonunda dayanamadı ve dava açtı. O davayı geri çekti mi bilmiyorum ama Diva'nın uzattığı zeytin dalını aldı. Herhalde yılların sanatçısıyız, bunlar bize yakışmıyor diye düşündü. Barışsalar bile hiçbir şey eskisi gibi olmaz. FULYA UGAN / Sabah.com.tr
Kıvanç Tatlıtuğ da mı Tükendi?
Son olarak Kurt Seyit ve Şura dizisiyle ekranlara gelen yakışıklı oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ'un da tükenmişlik sendromu yaşadığı iddia edildi. Takvim'in haberine göre, Tatlıtuğ yaptığı hiçbir şeyden keyif alamayınca psikoloğun yolunu tuttu. Söylentiye göre başarılı oyuncu yoğun tempoyu kaldıramadı. Kariyerinde hızla yükselen Meryem Uzerli de tükenmişlik sendromu yaşamış ve yer aldığı Muhteşem Yüzyıl'dan ayrılmıştı.Beyazgazete
Meryem Uzerli İmaj Yeniledi!
Berlin'e yerleştiği günden beri kendisiyle ilgili bilgileri Facebook hesabından veren Meryem Uzerli 'Öncesi ve Sonrası' diyerek bu fotoğraf paylaştı..kaynak:http://gecce.com/
Mağden: 'Soykırımı Reddeden Bir Milletin Çocuklarından Ne Bekleyebiliriz?'
Perihan Mağden, 'Bence AKP’liler de Kemalistler de ikisi de birbirilerinin içindeki en kötü tarafları ortaya çıkardılar ve olduklarından daha kötü bir noktaya gittiler' dedi Yeni çıkan kitabı “Tehlikeli Temayüller”le ilgili olarak Agos’a konuşan yazar Perihan Mağden , “Türkiye söz konusu olduğunda ‘banallik’ çok önemli bir kavram. Banallik Türkçeye ‘sıradanlık’ olarak çevrildi ama bence tam karşılamıyor. Banal kelimesi Türklük hallerini çok güzel karşılıyor. Soykırımı reddetme utanmazlığının da bu banallikle ilgili olduğunu düşünüyorum” dedi. Mağden, “Aslında bu konuda en güzel sözü kızım söyledi: Bir şeye çok öfkelenmiştim, “Neden bunu anlamıyorlar, neden görmüyorlar?” diye bağırıyordum. Kızım; “Anne, Ermeni Soykırımı’nı kabul etmeyen, görmek istemeyen insanlardan ne bekliyorsun?” dedi. Hakikaten bu gerçeği reddeden bir milletin çocuklarından ne bekleyebiliriz?” diye konuştu. Agos gazetesinden Ferda Balancar, yeni kitabı “Tehlikeli Temayüller” ile okuyucularıyla buluşan Perihan Mağden ile konuştu. Ferda Balancar’ın Perihan Mağden ile yaptığı söyleşi şöyle: Yüzleşememe deyince akıllara 1915 geliyor. Türkiye’nin ‘yüzleşememe macerası’nda Ermeni Soykırımı’nın yeri nedir? Kitapta Hannah Arendt’in kötülüğün banalliği kavramını çok sık kullandım. Türkiye söz konusu olduğunda ‘banallik’ çok önemli bir kavram. Banallik Türkçeye ‘sıradanlık’ olarak çevrildi ama bence tam karşılamıyor. Banal kelimesi Türklük hallerini çok güzel karşılıyor. Soykırımı reddetme utanmazlığının da bu banallikle ilgili olduğunu düşünüyorum. Aslında bu konuda en güzel sözü kızım söyledi: Bir şeye çok öfkelenmiştim, “Neden bunu anlamıyorlar, neden görmüyorlar?” diye bağırıyordum. Kızım; “Anne, Ermeni Soykırımı’nı kabul etmeyen, görmek istemeyen insanlardan ne bekliyorsun?” dedi. Hakikaten bu gerçeği reddeden bir milletin çocuklarından ne bekleyebiliriz? Sokağın ortasında bir ceset yatıyor ve biz arabamızla üstünden geçiyoruz sanki… Biz o cesedi gömüp, yasını tutup, yüzleşmediğimiz sürece, şuradan şuraya gidemeyiz. Türkiye’nin yüzleşememe sorununda her zaman düşündüğüm bir meseledir ‘soykırımın reddi’. 2015’ten ne bekliyorsunuz? 100. yılında Türkiye, Ermeni Soykırımı ile yüzleşebilecek mi? Bence daha kötüye gidiyoruz. Bence AKP’liler de Kemalistler de ikisi de birbirilerinin içindeki en kötü tarafları ortaya çıkardılar ve olduklarından daha kötü bir noktaya gittiler. Her iki kesimde de nefret ve kin izleri daha da büyüdü. O yüzden böyle bir yüzleşmeyi mümkün görmüyorum. Her iki kesim de bir felsefi zelzele ya da algı depremi yaşamazsa böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Ermeni meselesi bizim hayatımızdaki çok önemli bir kara delik. Bu deliği kapamadığımız sürece yol alamayız. Önümüzde ruhsal olarak bir çukur var. Yazılardan birinin başlığı ‘Dırdırlanma Geleneği/İsyan Eksikliği’. Gezi, yazıda vurguladığınız ‘isyan eksikliği’nin sonu mu, yoksa zaman içinde ‘dırdırlanma geleneği’ne teslim mi olundu? Bence Gezi dırdırlanmaya dönüşmedi, zira netice aldı. O AVM, Gezi Parkı’na dikilemedi. Gezi, bir şehir kalkışmasıydı ve ilkti. Gezi’ye önce mesafeli yaklaştım. Cumhuriyet mitinglerinin simülasyonu mu olacak endişesi duydum. Özellikle ortaya çıkan bayraklar bende bu endişeyi yarattı. Ama zaman içinde çok farklı kesimlerin muhalif bir sesin ortaklığında buluştuğunu gördüm. AK Parti hiçbir demokratikleşme vaadini tutmadığı gibi, diktatörlük yolunda ciddi adımlar da attı. Buna karşı tepki çok önemliydi. Gezi’nin önemi de burada. AK Partililerin Gezi karşısındaki tutumunu nasıl yorumluyorsunuz? Başbakan Erdoğan ‘istiklal savaşı’ söylemini pompaladı. Ama asıl korkunç olan makul bulduğumuz insanların bile bu söylemi kullanması. Mesela Etyen Mahçupyan bir süre önce ‘AK Parti istiklal savaşı veriyor’ dedi. Beni Başbakan’ın sözlerinden çok bu tür tutumlar dehşet içinde bırakıyor. Siz de yakın zamana dek AK Parti’ye karşı olumlu bir tutum içindeydiniz. Ne zaman farklı düşünmeye başladınız? Ben aslında son zamanlara kadar AK Parti’nin içinden bir muhalefet hareketi çıkacağını düşünüyordum. Sonuçta AK Parti’yi kuranlar, babaları Erbakan’a bayrak açmış bir kitle. Şimdi Erdoğan’a karşı hiç ses çıkarmıyor olmaları ise Erdoğan ile tam bir özdeşleşme içinde olduklarını gösteriyor. AK Partililer, batmakta olan Titanik gemisinde birbirlerine yapışmış, dans ediyor gibiler. Birbirlerine ‘dış düşmanlar’ konusunda da gaz verdiler sanıyorum. Buradan da ‘güçlü ve mazlum olmak’ gibi bir kombinasyon yarattılar. ‘Güçlü ve mazlum’ bağımlılık yaratacak bir kombinasyon. Mesela Yiğit Bulut’un Erdoğan’ın danışmanı olması çok önemli bir göstergedir. Ultra milliyetçi bir çizgi izleyen Yiğit Bulut, eskiden “Yunanlılar bizim devlet tahvillerimizi alıyor. Bu işin sonu nereye varacak?” diye yazılar yazıyordu. Yunanistan’ın devlet tahvillerimizi almasının iyiye işaret olduğunu görmezden gelen bir ekonomist, deli saçması fikirlerini Başbakan’ın yanında üretiyor. Yaşlı kuşak köşe yazarlarına bol bol gönderme yapıyorsunuz ama bir de genç kuşak yazarlar var. Onlara nasıl bakıyorsunuz? İçlerinden biri Türkiye gazetesinde yazmaya başlayınca “Dedemin okuduğu gazetede yazmaya başladım” dedi. Armut dibine düşer ekolüymüş meğer bunlar. Bu kuşak, büyük bir konfor battaniyesinin içinde kuzucuklar gibi oturuyor. Birden dedelerinin gazetelerinde, dedelerinin gözlerini yaşartan yazılar yazmaya başlıyorlarsa “gidişat nereye” diye düşünüyorum. Türkiye’de her kesimde devasa boyutlarda ahlaki sorunlar var. Ancak medya en sorunlu alanlardan biri. Medyada ki ‘lumpen dayanışması’ var. ‘Köyden emmimin oğlu geldi, onu da yazı işleri kadrosunu alayım’ kaygısıyla kurulmuş kadrolar var. Teknolojide, bankacılıkta sınıf atladık ama medyada tersine, birkaç sınıf geriye gittik. AK Parti-Cemaat çatışması hakkında ne düşünüyorsunuz? Ortaya konan tavırlar, dil sizi şaşırtıyor mu? Evet söylenenlere şaşırıyoruz, çünkü biz onların iyi aile çocuğu olma ihtimalini sevmişiz. Aslında Türkiye olarak sınıf değil, kast toplumuyuz. Kast toplumunda, altta ne olup bittiğini bilmezsin de anlamazsın da. Göz kararıyla diğer kastlardakilere birtakım şeyler atfedersin. Mesela belki onlarda hiç olmayan demokratlık atfediyorsun. Kast toplumu olmaktan kurtulamazsak sorunlarımız çözemeyiz. Ben Gülen hareketine bazen şöyle bir önem atfediyorum. Bu hareketi, İslamiyetin içinde bir Protestanlık çalışması olarak görüyorum. Bence Gülen hareketinde ahlaki kaygılar var. Yani İslamiyete ahlaki kaygıları entegre etmeye çalışan bir din adamı var karşımızda. Fethullah Gülen’in konuşmalarını azıcık bile dinleseniz ahlaki meselelerden sıkça bahsettiğini fark edersiniz. Böyle bir reform hareketine İslamiyetin çok ihtiyacı var. Bu ihtiyaca Gülen hareketinin cevap olma ihtimali ABD’yi de çok cezbetti. Gezi’deki çoğul yapı, 20’li yaşlarındaki ‘Geziciler’, kast toplumundan çıkışın habercisi olabilir mi? Onlardan ümitliyim. Çünkü bağnaz, rijit değil, neşeliler. İdeolojik formüllerle yetişmediler. Bu yüzden bu çocuklardan bir şeyler çıkacaktır. Kürt sorununda barıştan umutlu musunuz? Türkiye’de Kürt meselesine yaklaşım, Ermeni meselesiyle aynı. Gerçekleri görmek istemiyorsan ve ırkçılık, sıradan faşizm yapmak istiyorsan ikisine de aynı formülle yaklaşırsın. AK Parti barış süreci konusunda da ters açıya düşürdü. Barış yalan oldu, çünkü hiçbir adım atılmadı. Gerekli kanun değişikliklerini, yapılması gerekenleri yapmadılar. Benim anladığım Abdullah Öcalan’ın kendi siyasi geleceğini görmek istediği yerle, Tayyip Erdoğan’ın kendi siyasi geleceğini görmek istediği yer arasında bir satranç oynanıyor. İki usta satrançcı gibi çok uzun aralar vererek hamleler yapıyorlar. Barışa yönelik kalıcı ve sahici adımları her iki taraf da atmıyor. Beyaz Türklerle, siyah Türkler Kürt düşmanlığı konusunda farklılar gibi görünüyor. Kürt düşmanlığının tavan yaptığı yerler daha çok kıyılar. Mesela İzmir… İzmir iklimini belirleyen, sonradan olma ‘bej Türkler’, Kürtler gelip şehrimizi ele geçiriyor histerisi yaşıyorlar. Sanki çok önemli bir şehir kültürleri varmış da Kürtler onları tehdit edecek endişesiyle yaşıyorlar. Aslında onlar da İzmirli değil. Ya Aydın’dan gelmişler ya da Balkanlar’dan. Bir Türk atasözü ‘misafir misafiri sevmez’ der. Bu atasözü en çok İzmir’deki Kürt düşmanlığı için geçerli. ‘Fuzuli Yalanlar’ başlıklı yazınızda İslamiyetin Hristiyanlığın tersine, yalan söylemeyi neredeyse serbest bıraktığını söylüyorsunuz? Nasıl vardınız bu kanaate? Din uzmanı değilim ama İslamiyette şu şu koşullarda yalan söyleyebilirsin kaydının olduğunu biliyorum. Şartlar o kadar çok ki, neredeyse ne zaman istersen yalan söyleyebilirsin deniyor. Hristiyanlıkta ise yalan ‘yedi büyük günah’tan biri. Bu çok net. Bu farklılık yalan söylemek konusunda bir fark yaratıyor diye düşünüyorum. Köşe yazarlığına dönecek misiniz? Bu kitapta yaptığım gibi yazıları biriktirip kitap yapmaya devam edeceğim. Kitabın daha kalıcı ve daha değerli olduğuna inanıyorum. Meryem Uzerli’nin yaşadıkları Türklere dair çok şey anlatıyor Sinema ya da TV dünaysında umut vaat eden oyuncular var mı? İnanılmaz derecede yetenekli genç oyuncularımız olduğunu düşünüyorum. Bu oyuncular, Amerika’ya, Hollywood’a rahatlıkla gidebilirler. Örnek verebilir misiniz? Kıvanç Tatlıtuğ en çarpıcı örneği. Aşkı Memnu’nun son bölümünde Tatlıtuğ’un oynadığı mezarlık başında ağlama sahnesi vardı ve korkunç başarısızdı. Ancak bir süre sonra ‘Kuzey ve Güney’de karşımıza inanılmaz iyi bir oyuncu olarak çıktı. Türkiye’de daha önce bu kadar ünlü olmuş hiç kimse böyle bir şey yapmadı; çalıştı ve bambaşka bir insana dönüştü. Kıvanç Tatlıtuğ dışında, konservatuardan gelen oyuncular var. Mesela Beren Saat çok iyi bir oyuncu. Okan Yalabık inanılmaz iyi bir oyuncu. Muhteşem Yüzyıl’a giren manken kızlar bile çok iyi bir oyunculuk sergilediler. Bu da tabii dizinin yönetmeni Taylan Kardeşler’in başarısı. Ama hepsi bir yana, Kıvanç Tatlıtuğ, objektif bir gözle bakacak olursak Brad Pitt’ten daha yakışıklı ve rahatlıkla Hollywood’da oynayabilir. Neden Hollywood’da bu oyuncuları göremiyoruz? Bir; annelerinin böreği. İki; burada çok iyi para kazanıyorlar. Ne annelerinin böreğinden, ne Türk halkının sevgi çöreğinden vazgeçemiyorlar. Mesela Rus asıllı pek çok oyuncu Hollywood’a akın ediyor. Eminim beş yıl sonra başrol oynayacaklar. Ancak bizimkiler Türklük hallerinin konforundan vazgeçemiyorlar. Bir de Meryem Uzerli vakası var. Sizin deyiminizle Uzerli de ‘Türklük halleri’nin kurbanı mı oldu? Meryem Uzerli’nin insanın içini acıtacak kadar dürüst ve tatlı bir kız olduğunu düşünüyorum. Dürüst kadınlar, Türkiye’de bunu çok yaşıyor, çünkü adamlarla iletişim kuramıyorlar. Çünkü o adamlar, yalancı anneleri tarafından tezgâh açan, idare eden kadınlarla ilişkide olmaya alışmışlar. Meryem Uzerli’nin yaşadığı kültürel şok, Türkiye’yle ilgili o kadar çok şey açıklıyor ki… Onun yaşadığı aşk ilişkisi temiz ruhlu yabancıların Türklerin bütün o numaralarıyla, oyunlarıyla nasıl baş edemeyeceğini gösterdi bize. T24
Mükemmel Güne 50 Bin Beğeni
Meryem Uzerli, küçük kızı Lara'yı gezmeye çıkardığı bir fotoğrafını Facebook hesabında paylaştı.Hayranlarının beklentisine rağmen çocuğunun yüzünü yine göstermeyen oyuncu, fotoğrafın altına da 'Mükemmel bir gün, saf aşk' yorumunu yaptı. Uzerli ile kızının fotoğrafını 50 binden fazla kişi beğendi. Akşam
Meryem Uzerli: 'Türkiye'ye Döneceğim'
Türkiye’ye dönüp dönmeyeceği merak konusu olan Meryem Uzerli, “Geri döneceğim. Timur Savcı ile bir dizi için anlaşabiliriz” dedi. Mer­yem Uzer­li geç­ti­ği­miz yıl Muh­te­şem Yüz­yıl di­zi­sin­de oy­nar­ken ya­pım­cı­sı­na bi­le ha­ber ver­me­den Al­man­ya­’ya git­ti. ‘Tü­ken­miş­lik sen­dro­mu­’ ya­şa­yan oyun­cu, bir sü­re te­da­vi gör­dü. Git­ti­ği gün­den bu ya­na Tür­ki­ye ­’ye dö­nüp dön­me­ye­ce­ği me­rak ko­nu­su olan Uzer­li, ilk ola­rak zor du­rum­da bı­rak­tı­ğı di­zi­nin ya­pım­cı­sı Ti­mur Sav­cı ile ara­sı­nı dü­zelt­ti. Tür­ki­ye­’ye dö­nü­şüy­le il­gi­li ses­siz ka­lan Uzer­li, ilk kez açık­la­ma ya­pa­rak “Ti­mur Sav­cı ile ko­nu­şu­yo­rum. Bir di­zi için an­la­şa­bi­li­ri­z” de­di. GÜLDEN AVUÇ | BUGÜN GAZETESİ