onedio
Görüş Bildir

'İçerde' Haberleri

'İçerde' ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. 'İçerde' ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Başbakan'dan Bahçeli'ye: 'İspatlamazsan Alçaksın, Adisin'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AK Parti’nin haftalık grup toplantısında konuşuyor. Erdoğan konuşmasında Bahçeli'nin 'Pınarhisar'ı mumla arayacak' sözlerine cevap verirken Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi.İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:AVRUPA ZİYARETLERİBildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibariyle Avusturya ve Fransa’daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan çalışan hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi sizlere selamları var, bunu iletmek istiyorum. Perşembe günü Avusturya’nın başkenti Viyana’ya gittik, ayağımızın tozuyla kardeşlerimizle bir araya geldik. Avrupalı Türk Demokrat Birliği’nin 10’ncu kuruluş yıl dönümü kapsamında düzenlediği toplantı 10 bin kişinin katıldığı bir salonda yapıldı. Daha büyük bir salon talebi vardı, ancak çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı.Avusturya’daki vatandaşlarımız akın akın geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku çok büyük bir heyecan söz konusuydu. Ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı sonuna kadar dışarda izlediler, beklediler, salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarda da açık hava mitingi yaptık.Gerçekten Türkiye’yi aratmayan, mitingleri aratmayan, heyecanın coşkunun muhabbetin zirve yaptığı anları Avusturya’daki kardeşlerim bizlere yaşattılar. Ertesi gün kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanı’nı kabul ettik. Ardından Paris’e geçtik. Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Holland ile başbaşa görüşmemiz oldu.Bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa’nın, aynı zamanda Türkiye’de 1200’ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla kahvaltı yaptık. Paris’teki bu resmi temaslar esnasındaki yaptığımız bu görüşme, Türkiye’deki yatırımların geleceğine yönelik de bir yeni değerlendirme fırsatı verdi. arzuları talepleri nelerdir, bunları dinlemek suretiyle de bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik de yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik.Lyon kentine geçtik. Paris’ten sonra Fransa’nın en büyük kenti. Bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye başkanı, aynı zamanda senatör. Lyon’da da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin düzenlediği vatandaş buluşmasına katıldık. 20 bin vatandaşımızla buluştuk, hasret giderdik. Üç vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini Köln, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Lyon olmuş oldu. orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin yüksek olduğunu bizzat müşahede ettim. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık, bulundukları ülkede oy verme hakkı, Türkiye ile ilgili irtibatlarını daha da güçlendirdi. Vatandaşlarımız ilk kez olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Tüm genel seçim ve halk oylamalarında Türkiye’ye gelmelerine gerek kalmaksızın demokratik tercihlerini yapabilecekler. Oy kullanma tarihleri tabi ki buradan farklı olacak, bazı ülkelerde 4 bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek.Yurt dışında ilk tur 31 Temmuz 3 Ağustos, seçimler ikinci tura kalırsa 17 ila 20 Ağustos tarihi arasında olacak. Büyükelçiliklerimiz seçimlerinin sağlıklı şekilde yapılmasını, katılımın yüksek olmasını sağlamak için çalışmalarını sürdürüyorlar.Cumartesi akşamı Fransa’dan döndük. Pazar günü çalışmalarımıza devam ettik. İlk olarak Ak Parti İstanbul İl Teşkilatımızın danışma meclisi toplantısına katıldık. Ardından milli irade platformunun düzenlediği STK buluşmasına iştirak ettik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak’ta yapmış, gerçekten istifade etmiştik.'BİZE OY VERENLER - VERMEYENLER DİYE AYIRMADIK'Sevgili peygamberimizin “ümmetimizin ihtilafı rahmettir” diye buyurdu biliyorsunuz. İhtilaftan kasıt çatışma değildi. İstikamet belliyken, menzil belliyken, helal haram çizgileri belliyken, farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak hazreti peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan nevi şahsına münhasırdır. Fikirler beceriler farklı olabilir. Mezhepler meşrepler tutulan yollar farklı olabilir. Bu farklılıklar çatışmanın değil, renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir.Biz mezheplere meşreplere kültürlere karşı eşit mesafede olduk. Kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi grubu bize oy verenler vermeyenler diye asla ayırmadık. Asla ve asla seçim sonuçlarını önümüze almadık. Kimin nereye oy verdiğini kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir.'YAŞAM TARZLARI BİZİM İÇİN ZENGİNLİK ALAMETİDİR'Bunun dışındaki her özellik, mezhep meşrep yaşam tarzları bizim için zenginlik alametidir. Türkiye’deki dini yapılanmalara cemaatlere aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, yöntemlerimizi tasvip etsinler etmesinler, özgürce fikirlerini ifade edecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesi içinde olduk. On yıllar boyunca, örgütlenmenin, örgütlerin, dernek ve vakıfların üzerinde çok ciddi baskılar oldu, zulümler yapıldı. Farklı düşünen herkes ve her grup on yıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük zulümlere sahne oldu.'BU KURBAN SENİNDİR, DERİSİ DE SENİNDİR'Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi, sana ne ya. Sen buna nasıl müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya vereceksin dediler. Bunların hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir. Nereye istersen oraya verirsin. Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin, önündeki engelleri tek tek kaldırdık kaldırıyoruz.Azınlıklara ait gayrimenkuller el konulmuştu. Şimdi bu vakıflara tek tek biz iade ettik. Gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette.Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Toplumu korkuttukları gibi Türkiye bölünmedi. Azınlık vakıflarıyla ibadethaneleriyle ilgili bu adım, muhalefet partileri tarafından adeta sürekli sömürüldü. Bu Türkiye’nin sonu olur dediler, oldu mu? Hayır. Başörtüsünü yasaklayanlar, başörtüsünün Türkiye’yi böleceğini ifade ediyorlardı. Türkiye bölündü mü? Parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Dinlerle kültürlerle inançlarla ilgili yaptığımız her reformun öncesinde, başta CHP ve MHP olmak üzere, muhalefet karanlık tablolar çizdiler. Şu dilde tv açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? hiçbir dedikleri çıkmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP’nin onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki on yıllar boyunca gereksiz yere zulmettikleri ortaya çıktı.'CHP VE MHP VARLIK ZEMİNİNİ KAYBEDİYOR'Korkuları kendileri ürettiler. Korkularla milleti tehdit ettiler. Millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP ve MHP’nin hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP bölünme parçalanma korkusuyla işi idare etti. Varlık zeminini kaybediyor. MHP terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti. Şimdi bu korku ortadan kalkınca, o da varlık zeminini kaybediyor.Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz Bahçeli’nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16 – 17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben MHP’li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP’yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu filan falan.'İSPAT EDEMEZSEN ALÇAKSIN ADİSİN'Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın adisin.Üç buçuk yıl başbakan yardımcılığı yaptık. Takımın yargılandı. Niye kaçıp gittin iktidardan? Sakarya düzce depremlerinin altında kalan sensin sen. Oraları ayağa kaldıramadınız. Kaçıp gittiniz. Biz geldik ayağa kaldırdık. Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şu anda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işi yaptı. CHP’nin yavrusu DSP ile beraberdiniz. Görev zararı adı altında, bu ülkede sıkıntılarının en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat Bankasını, Halkbank’ı batırdınız. Biz Halkbank’a şahsiyetini kazandırdık, kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken, öbür tarafta aynı şekilde ziraat bankası yüzde 59’la kredi verirken. Biz bunları adeta sıfırladık, 0-5 aralığına indirdik. Bu halka zulmeden siz oldunuz.AYAKKABI KUTUSUNA MİLYARLARLA NE AVRO NE DOLAR SIĞMAZİkide bir ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara sesleniyorum. Milyarlarla ne avro ne dolar sığmaz. O ancak sizin kasalarınıza sığar. Siz önce bunu ortaya koyun. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada, o yüzden kaçıp gittiniz. Ben davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına köksüz diyecek kadar kökten binasip olan kişi bunun hesabını verecektir. Despot diyen bir adam bunun hesabını verecektir.“CEMAAT MASKESİ ALTINDA İHANET ŞEBEKESİ İNŞA EDİLDİ”Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Milletimizin değerlerinin şefkatinin merhametinin yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaçla kullanıldığı acı bir şekilde ortaya çıktı. 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında ince ince sinsi şekilde bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Öyle bir notaya geldi ki, benden olmayanın söz hakkı yaşam hakkı yoktur demeye başladı. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Tatmin edilemez bir hırsla, kendileri gibi her grubu son derece iğrenç metodlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkes, yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, iftira atarak saf dışı bırakma gayreti içine girdiler.“BUNLARIN BİZİM DÖNEMİMİZDE BÜYÜDÜKLERİ GELİŞTİKLERİ İDDİASI ASILSIZ BİR İDDİADIR”Öyle bir noktaya öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki, Türkiye’nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. Orada maskeleri düştü. Gerçek yüzleri ortaya çıktı. Dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak olmadığı, dertlerinin iktidar olduğu güç olduğu orada ortaya çıktı. Başta emniyet ve yargıya yerleştirdikleri maşaları dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı göründüler. Ama başka işlerin içine girdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri geliştikleri iddiası asılsız bir iddiadır. 12 Eylül darbesine bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz 28 Şubat’ta görürsünüz. Uluslararası bazı çevrelerden özellikle de istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Her işlerinde tedbir adı altında 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar.“BÖCEK’TE BİZ İKİ YIL BEKLEMEDİK ONLAR ENGELLEDİ”Nasıl hukuk cinayetlerini işlediklerini geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet mağdurlar biliyorlardı fakat ateş düştüğü yeri yakıyor. Bizim de milletimin de gerçeklerden haberdar olmamız engelleniyordu. İşte böcek soruşturması. Bazıları soruyor, neden iki yıl beklediniz? Biz iki yıl beklemedik, onlar maşaları yoluyla iki yıldır soruşturmanın üzerini örtüyorlar. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu takip edeceğiz.“MASUM İNSANLARI DAHİ NASIL ZİNDANA ATTIKLARI TEK TEK ORTAYA ÇIKIYOR”Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye masum insanları dahi nasıl zindana attıkları tek tek ortaya çıkıyor. Darbeyle mücadele ediliyor görüntüsü altında masum insanların nasıl mahkum edildiği tek tek ortaya çıkıyor.“BUGÜN EVET HAYIRCILARA YARADI”2010 yılında halkın oyuyla yaptığımız anayasa değişikliği bugün geç de olsa hatan dönüşün vasıtası olmuştur. O değişikliği olmasa halen içerde olacaklardı. AİHM’e gittikleri zaman böyle bir tabloyu karşılarında bulabilecekler miydi? Hayır. Fakat biz bireysel başvuruyu getirmek suretiyle böyle bir imkanı yakalamış oldular. Bugün bahçeli yine aynı şeyleri konuşuyor, diğeri konuşacak. Çünkü bunlar o referandumda biliyorsunuz bizim getirdiğimiz değişikliğe ‘hayır’ dediler. Biz ‘evet’in mücadelesini verdik, bugün evet hayırcılara yaradı.“HALA KENDİNE GELEMEMİŞSİN”Bazıları cezaevinden çıkınca, oradan intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa kendine gel. Hala kendine gelememişsin. Bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak? Kılavuz ortada, kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz.O anayasa değişikliği olmasa 12 Eylül sorumluları yargıda da mahkum olmayacaklardı. AYM, HSYK değişikliğiyle ilgili seçimi yapmasa yargı tartışılıyor olmayacaktı. Yargı Türkiye’deki tüm devlet kurumları içinde son sıraya düşmüş durumda, güvenilirliği itibariyle.“İNANIN ORTAYA ÇOK DAHA FAZLA BİLGİ BELGE ÇIKACAK”Yargı ne CHP’nin ne MHP’nin ne Pensilvanya’nın egemenliğine asla teslim olmayacak. Yargı birilerinin arka bahçesi değil, milletin yargısı olacak. İnanın ortaya çok daha fazla bilgi belge çıkacak. Yargı emniyet içinde nasıl ahlak dışı vicdan dışı komplolara giriştikleri ortaya çıkacak. Ben milliyetperver olan yargı mensuplarına güveniyorum. Bu süreci onlar aslına dönüştürecekler.Hem yargı hem emniyet içinde vatanını milletini seven bütün vatandaşlarımız o mücadeleyi inanıyorum ki yüreklerini gönüllerini ortaya koyarak sürdürecekler. Daha önce de söyledim. Polis fezlekesine şüpheli diye isim koyacaklar, neye bakıyorlar, şüphelinin çocuğu hangi okulda okuyor, malum gazetelere üye mi değil mi? Buna bakıyor şüpheli yapıyorlar. Yargı bu urun temizlenmesi için cesur olmak zorundadır. Savcılarla ilgili öyle iddialar ortaya çıkıyor ki, hediyeler, tatiller vesaire. HSYK da ortada bu kadar deliller şüphe varken maalesef bunu izlemekle yetiniyor. Bir ülkenin başbakanın ofisine dinleme cihazı koyulması, sadece başbakanın şahsına değil, o ülkenin tamamına yapılmış bir ihanettir.“BİZ YARGIYA MÜDAHALE ETMİYORUZ, YARGIYA GÖREVİNİ HATIRLATIYORUZ”Başbakanın ofisine bu böcekleri koyanlar, kim bilir millete neler yaptılar, yapıyorlar. Binlerce on binlerce sanatçısına varıncaya kadar herkesi dinlemişler. Polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine koyuyorsa, yarın gidip hakimin savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları ne malum?Kitap yazma hazırlığını yaptı diye insanlar mahkum ediliyor. Ama dinleme cihazı koyan zanlılar, dışişleri bakanlığındaki toplantıyı dinlenmesinden haberi olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Biz yargıya müdahale etmiyoruz, yargıya görevini hatırlatıyoruz. İşte 17-25 aralık’ta biz dik durmasaydık, ortada yargı diye bir şey kalmayacaktı.“O PENSİLVANYA’DAKİ (PINARHİSAR) YATIŞIMIN NEDENİ BENİM ASİLLİĞİMİN İFADESİDİR”SELAM örgütü diye bir örgüt uydurdular. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi toplamış olacaklardı. Hazırladıkları fezlekeyle, sizler burada, kendilerine tabii olmayan kim varsa alıp götüreceklerdi. Şimdi CHP MHP bu Pensilvanya çetesinin arkasında duruyor.Ne diyor Bahçeli biliyor musunuz? Pınarhisar’da yattığın günleri arayacaksın diyor. Ey Bahçeli, o Pensilvanya’daki (Pınarhisar yerine yanlışlıkla Pensilvanya dedi) yatışımın nedeni benim asilliğimin ifadesidir. Sen bir defa kendine bak. Pınarhisar günleri, senin düşündüğün ya da düşlediğin günler değil zaten. Eğer bizim için o tür günler yine gelecekse, biz öper başımıza koyarız. Bundan herhangi bir sıkıntımız yok. Yeri geldiği zaman Ziya Gökalp dersin…“Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker” Cümlelerinden rahatsız oluyorsan bu millet seni gerekli olan yere zaten mahkum edecek.“SON KULLANMA TARİHLERİ GEÇİNCE ONLARI DA SIRTLARINDAN HANÇERLEYECEKLER”CHP MHP Pensilvanya’nın arkasında duruyorlar. Son kullanma tarihleri geçince onları da sırtlarından hançerleyecekler. Kılıçdaroğlu mu dik duracak, Devlet Bahçeli mi dik duracaklar? Şimdi ki genel müdüre kurmayacaklarını mı zannediyorsunuz? Anayasa oylamasında parlamentoda bize bu haber geldiğinde, Baykal’la ilgili onu hemen yarım saat içerisinde yayından kaldıran benim. Fakat Kılıçdaroğlu hala bunu farklı şekilde yorumlama yollarına gidiyor.“BİZ CHP İÇİN DE MHP İÇİN DE DİK DURDUK, DİK DURACAĞIZ”Çünkü kendisi o kasetle geldi. MHP’li vekillere kurduklarının aynısını Devlet Bahçeli’ye kurmayacaklar mı? Onu da yayından süratle kaldırtan biz olduk. Bu Pensilvanya çetesi var olduğu sürece o kayıtları da muhafaza edecek. Gün gelecek CHP’yi MHP’yi yeniden dizayn etmek bunlar için önemli, o kayıtlar da ortaya çıkacak. Biz CHP için de MHP için de dik durduk, dik duracağız. Bu çetenin siyaseti yargıyı yasamayı dizayn etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. CHP ve MHP bu çeteyi korusa da biz bu çetenin inlerine gireceğiz. Zaten girdik, giriyoruz.Cumhurbaşkanlığı seçimlerine artık 47 gün kaldı. Adaylık başvurusu için de 10 günlük süre var. Son değerlendirmeleri yapacak, adayımızı 1 Temmuz Salı günü açıklayacağız. Hemen ardından yollara revan olacak. Milletimizden adayımızdan yetki isteyeceğiz.Kendileri aday olamadılar. Siyasetin güç kazanmasını istemediler. Hatta şu ifadeleri de kullandılar 'Biz cumhurbaşkanlığı makamının siyasetçi olmasını da istemiyoruz'Yani siyasetçi olmasını istemeyecekseniz de apoletli olmasını mı isteyeceksiniz? adayımız kim olursa olsun, AK Parti'nin istikametinde, heyecanında, gücünde hiçbir değişiklik olmayacak. Bu konuda yapılan tartışmaları hem gereksiz hem de art niyetli tartışmalar olarak görüyorum. Önemli olan AK Parti'yi kimin yönettiği değil AK Parti'nin ne olduğudur. Şunu unutmayın.Baki olan davalar, fanilerden öte hizmetkarlarıyla yürür. Önemli olan şahıslar isimler değil muhtevadır. Allah’a çok şükür mayası sağlam, ilkeleri politikaları sağlam bir partimiz var. AK Parti şahıslara göre istikameti değişen değil, şahıslara istikamet belirleyen bir partidir.AK Parti başta parlamento grubu olmak üzere kulislerin bir partisi olmamalıdır olamaz. Şunu da açıkça söylüyorum. Ganimet paylaşımı peşinde olmayı arzu etmek bizim şiarımız değildir. Bizim hedefimizde sadece cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. 2015’ten sonrası nasıl gidecek, bunları konuşmanın yanlış bir yaklaşım türü olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bırakın küçük hesapların peşinden başkaları koşsun. Küçük hesapların peşinden muhalefet koşsun. Biz büyük bir dava çınarının kollarıyız, büyük hedeflerin peşinden koşacağız. Küçük hesapların peşinden küçük insanlar koşar.Diyarbakır’da evlatları için yüreklerini ortaya koyan ağlayan anneleri burada görüşeceğiz. Neler yaptık, neler yapabileceğimizin değerlendirmeleri yapacağız. Bizler bu anneleri yalnız bırakmamak için bütün imkanlarımızla seferber olmuş durumundayız. Başta HDP olmak üzere burada yapmaları gereken görevler var. gittik dağdan şunları aldık getirdik diyeceksin, öbür tarafta sessiz kalacağız, belediyenin önünden kalkıp gitmesi için her şeyi yapacaksın. Hani siz özgürlük barış diyordunuz? Galatasaray annelerine gösterdiğiniz ilgiyi alakayı Diyarbakır’daki annelere niye göstermiyorsunuz?haberler.com
"Ben Ulusal Bir Kahramanım"
Galatasaray'ın başarılı orta saha oyuncusu Felipe Melo, Brezilya basınına önemli açıklamalarda bulundu.Galatasaray’ın başarılı futbolcusu Felipe Melo ülke basınına konuştu. Brezilya’nın prestijli spor sitelerinden olan ve Dünya Kupası’nın turu nedeniyle İstanbul’da bulunan GlobeEsporte.com’u evinde ağırlayan “pittbull” sorulan bir çok soruya içtenlikle cevap verdi. Yıldız oyuncu, 2010′da Brezilya Milli takımı’nda yaşadığı problemlerden milli takıma geri dönmesine, Drogba ve Sneijder’le takım arkadaşı olmaktan Türkiye’deki hayatına kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu. İşte Felipe Melo’nun röportajından başlıklar: Dünya Kupası şu an İstanbul’da. Görmek ister misin? “Hayır. Dünya Kupası’nı öpüp havaya kaldırmak istiyorum. Kupayı görmek beni heyecanlandırmıyor.” Milli takıma geri dönebileceğini düşünüyor musun? “Samba Foot 2013 oylamasında Avrupa’da oynayan en iyi Brezilyalı orta saha oyuncusu seçildim. Scolari’nin beni seçmemesi kalitemle ilgili bir konu değil. Kendi tercihi ve saygı duyuyorum. Ama Dünya Kupası’nda oynama hayalim hiç bitmeyecek. Tanrı’nın yardımıyla daha çok çalışıp takıma tekrar seçileceğim. Buna inanıyorum.” Milli takım için seni izlemeye gelen oldu mu? “Hayır olmadı.” Hayalin tekrar milli takıma dönmek mi? Brezilya’da düzenlenecek olması da bu hayalini etkiliyor mu? “Hayalim Brezilya’yla dünya şampiyonu olmak. Turnuvanın nerede düzenlendiğinin önemi yok. Brezilya veya Çin… Konfederasyonlar Kupası’nı kazandım, harika bir duyguydu. Dünya Kupası’nı da kazanmak istiyorum.” 2010 Dünya Kupası’nda yaşananlar seni hala rahatsız ediyor mu? “Hayır. Bu konudan hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Tamamen basının yarattığı bir durumdu. FIFA oylamasında en iyi çok yönlü oyuncu seçildikten sonra hakkımda o kadar haber yapıldı, insanlar beni o kadar çok eleştirdi ki… Birini eleştirmek istiyorsanız bir şekilde eleştirecek bir açığını bulursunuz. Herkesi memnun etmeniz imkansız. Ben ve ailem mutluyduk, en önemlisi de bu.” Sneijder’le Galatasaray’da buluşmanızı ironik buluyor musun? “İronik olduğunu düşünmüyorum. Dürüst olmak gerekirse birlikte oynamaktan çok mutlu olduğum bir oyuncu. Çok iyi bir insan. Biz kupayı Sneijder’e kaybetmedik, Hollanda’ya kaybettik.” İyi arkadaş mısınız? “Ben çok sıcak bir insanım. Kulüpte birçok yakın arkadaşım var. Sneijder de bunlardan biri. İspanya’dan bu yana karşılıklı oynuyorduk. Şimdi takım arkadaşıyız. O Real Madrid’deyken ben Almeria’daydım. Sonrasında İtalya derbisi derken Galatasaray… Çok iyi anlaşıyoruz. O da benim gibi İtalyanca ve İspanyolca konuşabiliyor. Kulüpte hep beraberiz. Günlük hayatta buluşmak daha zor oluyor çünkü Wesley’in şehir merkezinde oturduğu yer bana oldukça uzak.” 2010′daki maçla ilgili Sneijder’le konuştunuz mu? “Hayır, hiç konuşmuyor. Beni iyi tanıyor. O konuda konuşmaktan hoşlanmayacağımı biliyor. Oyundan atılmak değil ama yenilgi beni çok üzmüştü. Ne yazık ki futbolda böyle şeyler oluyor.” Flamengo’ya dönmeyi düşünüyor musun? “Flamengo’ya olan bağlılığım oldukça fazla ama geri dönmeyi düşünmedim. Bir gün Flamengo’da Copa Libertadores için savaşmak isterim ancak gelecekle ilgili konuşmak zor. Ne olacağını bilemeyiz. Benim bir Flamengo taraftarı olduğumu herkes biliyor. Aynı zamanda ben bir profesyonelim. Sao Paulo’yu da seviyorum. Orda da oynayabilirim. Ama Flamengolu olduğum unutulmasın. Gelecekte neden olmasın?” Galatasaray’la olan kontratın bittiğinde Brazilya’ya dönmeyi düşünür müsün? “Şu anda hayır. Galatasaray’la Şampiyonlar Ligi’ni kazanmayı düşünüyorum. Yapabilecek güçteyiz. Galatasaray, efsane olmak istediğim çok büyük bir kulüp. Ben burada kalıp savaşmak, tarih yazmak niyetindeyim ama kulüp satmak isterse bilemem. Gelecekte ne olacağını bilmiyoruz. Ama tarih yazmak fikri kulağa çok hoş geliyor.” B.MÜNİH TEKLİFTE BULUNDU Avrupa’da başka kulüplerden teklif aldın mı? “Buradaki ilk yılımdan sonra Bayern Münih teklifte bulundu. Ama teklif çok düşük olduğu için anlaşamadık. Onlar da Javi Martinez’i transfer etti. Ciddi olan tek teklif buydu.” Bayern’le her şeyi kazanmaya çok yaklaşmıştın diyebilir miyiz? “Kesinlikle. Galatasaray’la anlaşma serüvenimiz çok uzamıştı. Galatasaray işi çok ağırdan alıyordu. Bir dönem gerçekten ayrılmayı düşündüm. Daha sonra Fatih Terim’in beni ısrarla istemesi üzerine yöneticiler beni aradı. Bu gelişmeler üzerine Bayern’le görüşmeleri dondurduk. Galatasaray ile Şampiyonlar Ligi’ni kazanamadık ama Türkiye’deki bütün kupaları kazandık. Burada ulusal bir kahramanım.” KENDİMİ ‘ULUSAL KAHRAMAN’ OLARAK ADLANDIRABİLİRİM Galatasaraylı birçok taraftarla konuştuk ve hepsi seni çok sevdiklerini söyledi. Bunu nasıl karşılıyorsun? “İlk olarak kazandığımız başarıların bunu sağladığını söyleyebilirim. Türkiye’de kazanılabilecek ne varsa kazandık. Ardından Profesyonelliğim ve mesleğime verdiğim önem. Taraftarlar, futbolcuların hep üst seviyede oynamasını istiyorlar. Ben de böyle oynamaya çalışıyorum. Beni “pitbull” olarak biliyorlar. İçerde Real Madrid’e 6-1 yenildiğimiz maç sonrasında taraftarlar beni alkışları, çünkü süreklş koşan, savaşan ve kazanan oyuncular istiyorlar. Dışarı çıktığımda bana çok büyük ilgi gösteriyorlar. Sadece Galatasaray taraftarları değil, diğer takım taraftarları da ilgi gösteriyor. Bugün kendimi “ulusal bir kahraman” olarak adlandırabilirim. Chelsea’ye karşı iki kırık kaburgayla oynadım. Burdaki taraftarlar bunun önemini biliyorlar. 40 derece ateşle oynamak gerekiyorsa oynarım.” Galatasaray’da kaptan olmak ister misin? “Şu anda zaten kaptanım. Kaptan olmak pazubandı koluna takmak değildir. Pazubandı da taktım ama bu beni farklı şekilde etkilemedi. Drogba’yla bile konuşsam beni dinleyip, saygı gösteriyor. Bu saygıyı, antrenmanlara yaz-kış, yağmur- çamur demeden zamanında gelerek edindim”. Drogba’yla maç içinde nasıl konuşuyorsun? Neler diyorsun? “Oyundan oyuna değişiyor. O da bana tavsiyelerde bulunuyor. Örneğin bir mücadelede topu kazanması gerekiyor ve ve kazanamamışsa bunu kendisine söylerim. O da bir daha ki sefere daha dikkatli olacağını söyler. Bunlar çok doğal maç içi konuşmalar.” Drogba nasıl bir insan? “Çok iyi, çok kaliteli bir insan. Kazanabileceği her şeyi kazanmış. Saha dışında tam bir dost.” Türkiye’deki hayatın nasıl? Neler yapıyorsun? Nereleri geziyorsun? “Aslında hiçbir yeri gezmedim. Kapalı Çarşı’ya gitmek isterim. Çok merak ediyorum orayı. Buradaki hayatımı seviyorum. İnsanlar çok sıcak, restorantlar oldukça kaliteli, güzel yemekler yapıyor.” AMK Spor
HDP'ye Saldırılar Sürüyor
Türkiye en gergin yerel seçim arifesini yaşarken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) yetkililerine ve teşkilat binalarına yönelik saldırılar kaygı verici boyutlara ulaştı. Son olarak sosyal medyada örgütlenen yaklaşık bin kişilik bir grubun Muğla’nın Fethiye ilçesindeki ilçe örgütü açılış törenine saldırması, bugüne kadar HDP’ye yapılan diğer saldırıları gündeme getirdi. Hemen hemen her saldırıda, HDP’li yetkililerin de belirttiği üzere kamu görevlilerinin olayları engellemekte ‘zaafiyet’ göstermesi dikkat çekiyor.    ‘Kamu görevlileri kışkırtıyor’ HDP Eşbaşkanı ve Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Radikal’e verdiği demeçte, ‘ İzmir Urla’daki saldırıyı emekli bir özel harp görevlisinin, Ordu’daki saldırıyı üniversitede görevli bir okutmanın kışkırttığını, Fethiye’de ise belediye başkanı ve emniyet müdürünün saldırganların istediği yönde hareket ettiğini’ ileri sürdü. Bugüne kadar HDP’ye yapılan saldırılar şöyle: 8 Mart: Giresun’da HDP seçim otobüsü, polis eşliğinde Kürkçü’nün partililere sesleneceği Bulancak Cumhuriyet Meydanı’na gelirken kalabalık bir grup tarafından taşlandı. 7 Mart: Seçim çalışmaları için Ordu’ya giden Ertuğrul Kürkçü, parti binasındayken bir grup tarafından protesto edildi. Uzun süre büro önünden ayrılmayan protestocular yüzünden saatlerce içerde beklemek zorunda kalan Kürkçü’yü polis arka kapıdan taksiyle kaçırmaya çalıştı, ancak bu kez de protestocu grup taksiye saldırdı. Olaylar kitlesel gösteriye dönüşüyor 5 Mart’ta Aksaray’da İl Başkanlığı binası açılışında laf atmayla başlayan olaylar kitlesel gösteriye dönüştü, 30 kadar kişi yaralandı. 4 Mart’ta Keşan’da, HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in seçim otobüsüne yaklaşık 30 kişilik bir grup Türk bayrağı açarak taşla saldırdı.Seçim bürosu açılmadan taşlandı 23 Şubat günü İzmir’in Urla İlçesi’nde seçim bürosu açma hazırlığındaki HDP’lilere yönelik bin kişilik bir grubun saldırısıyla başlayan olaylarda dördü ağır dokuz kişi yaralandı. Aynı gün, İstanbul’da Kadıköy’de de HDP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayı Sırrı Süreyya Önder’in katılımıyla gerçekleşen mitingin ardından parti seçim otobüsü saldırıya uğradı. 27 Şubat: Yaklaşık 300 araçlık bir konvoyla Urla’ya gitmek isteyenHDP’liler polis engeliyle karşılaştı. HDP’liler polis eşliğinde ilçeden ayrılırken, ilçe girişinde bekleyen HDP’lilere de polis tazyikli suyla müdahale etti. Kaynak: Diken
Umut Oran: Bilal İçin Ortalığı Yıkan Erdoğan, Berkin İçin Kılını Kıpırdatmadı
“AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” “Cemil Çiçek artık Engin Alan için harekete geçsin”ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 268 günlük yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitiren Berkin Elvan için üzüntüsünü dile getirirken, “17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak” dedi. Son anketleri de değerlendiren Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır”diye konuştu.TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Berkin Elvan’ın, evden ekmek almaya çıktığını, biber gazı ile kendisine ateş açıldığını, başına isabet eden bir biber gazı fişeğiyle komaya girdiğini, 268 gün yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitirdiğini anımsatarak ailesine ve tüm ülkeye başsağlığı diledi. Umut Oran sözlerini şöyle sürdürdü:Erdoğan, Berkin için kılını dahi kıpırdatmadı “14 yaşında bir çocuk orantısız şiddetle öldürüldü.  Bu cinayetin sorumlusu sadece iki polis memuru değil, bu emri verenlerin kendisidir. Berkin komadayken 2 bakan değişti, İstanbul Emniyet Müdürü değişti, 268 gündür sorumlu polisleri, delilleri bile bulamadılar. Daha dün Berkin’e destek olmaya gidenlerin üstüne gaz sıktılar. Türkiye böyle bir zihniyetle yönetiliyor. Berkin Elvan’ın annesi bugün “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” diye açıklama yaptı. Berkin’in hesabını ondan sormak da hepimizin boynunun borcudur. Bu hesap mutlaka sorulacak. Türkiye gencecik çocukların mezara girdiği, katillerin de ellerini kollarını sallayarak gezdiği bir ülke olmayacak. 17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak.” ÖYM kararları yok hükmünde sayılmalı Geçen hafta Anayasa Mahkemesi’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un itirazını kabul ederek tutukluluk halinin haklarını ihlal ettiğine karar verdiğini anımsatan Oran, “Bu emsal karar doğrultusunda, Sn. Başbuğ, Tuncay Özkan, Teğmen Mehmet Ali Çelebi başta olmak üzere bazı kişiler tahliye edildiler. Hepimiz de tahliye kararları nedeniyle büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ancak bu kararlar yetmez. Özel Yetkili Mahkemelerin kararları ile bugün tutuklu bulunan herkesin serbest bırakılması gerekir. Ayrıca KCK, Oda TV, Balyoz, 3 Temmuz bütün bu davalarda alınan kararlar da yok hükmünde sayılmalıdır” dedi. Madem dava ‘kumpas’, ortadan kaldıralım TBMM’nin bu mahkemeleri “adalete ve hukuka” aykırı aldığı kararlar yüzünden kapattığını, bu mahkemelerin adaletsiz ve hukuka aykırı ise aldıkları kararların da adaletsiz ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir hüküm doğurmaması gerektiğini vrgulayan Umut Oran, “Bu davanın savcısı olduğunu söyleyen, partisi Ergenekon davasına müdahil olan Erdoğan bu davalarda bir katakulli olduğunu kabul etti. Danışmanı da bu davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulduğunu söyledi. Madem bunlar kumpas, o zaman bu kumpası ortadan kaldıralım. Bu mahkemelerin kararları yok hükmünde sayılsın, tüm sanıklara da adil mahkemelerde yeniden yargılanma hakkı verilsin” dedi. MSB hiçbir şey yapmadı Hurşit Tolon’un TUSHAD isimli var olmayan bir derneğin kurucusu olmakla suçlandığını, Genelkurmay Başkanlığı’nın da böyle bir kurumun olmadığını ve hiç kurulmadığını ifade ettiğini anımsatan Umut Oran, “Peki Milli Savunma Bakanlığı ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Bu TUSHAD isimli kurumun Zirve Yayınevi cinayetlerini planladığı iddia edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve birçok insanın manevi itibarı linç edildi.  Milli Savunma Bakanlığı da sadece izledi. Geçen yıl Nisan ayında bu konuda bir yazılı soru önergesi verdim, hala cevap gelmedi. Bugün bir yazılı soru önergesi daha verdim. Ona da cevap bekliyorum. Yani kumpas demekle bu iş bitmez. Buradaki hak mahrumiyetlerini çözmek lazım” dedi. Yargıtay Başsavcısı, Erdoğan için harekete geçmeli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı görevini yapmaya davet eden Umut Oran, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı daire kararlarına Genel Kurulda itiraz etmek zorundadır. Başsavcının bir görevi daha var. Eğer bu davalar kumpassa, eğer bunlar katakulli ise, bundan da Recep Tayyip Erdoğan sorumludur. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kuruluyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağlı olduğu Erdoğan da bu kumpasa yıllarca izin veriyor, göz yumuyor. Bunun adı ya suça yardım ve yataklıktır ya da görevi ihmaldir” diye konuştu. Engin Alan için Cemil Çiçek’e başvurdu “Görevini yapması gereken bir diğer kişi de TBMM Başkanı” diyen Umut Oran, tutuklu 8 milletvekilinden 7’Sinin salıverildiğini, sadece MHP Milletvekili Engin Alan’ın içerde kaldığını anımsattı. Oran, “Sayın Engin Alan… Tam 3 kere Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, bir cevap alamadı. Ben Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’e bugün mektup yazdım,  meclis başkanı olarak, milli iradenin temsilcilerinin haklarını korumak zorunda. Engin Alan’ın hala tutuklu olmasının hiçbir sebebi yok. Tahliye edilmesi gerekir. Bu konuda da Meclis Başkanı’nın inisiyatif almasını bekliyoruz” dedi. AKP yüzde 36, Ankara’yı aldık, İstanbul’da enselerindeyiz Daha sonra parti olarak yaptırdıkları özel anketler ile uluslararası firmalar için yapılan son anketlerden söz eden CHP’li Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde” dedi. AKP’, büyük yükü Erdoğan’dan kurtulmalı Umut Oran, “30 Mart günü üç büyükşehrin üçünde de zaferimizi ilan edeceğiz. Türkiye genelinde ise, AKP ile CHP 30’larda buluşacak. Aradaki puan farkı bir elin parmakları kadar kalacak.  Türkiye’de değişim dönemi başlıyor. Bu işin sonunda Erdoğan kaybedecek ama halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” diye konuştu. Erdoğan da bu anket soncunu biliyor çünkü Bu anket sonuçlarını Erdoğan’ın da bildiğini belirten Oran, “Ceketinin cebindeki ankette bu durum yazıyor. O yüzden, Erdoğan artık “yüzde 50”yi hedef koymuyor. Hatta daha sonra hedefi yüzde 38 olarak göstermişti. Onu da telaffuz etmiyor. Ne diyor?  Hedef birinci parti olmak. Çünkü oyları 38’in altına doğru inişte” dedi.   Gezi protestoları ile başlayan ve 2013 yılının son üç ayında iyice belirginleşen bir güvensizlik ortamı olduğunu, halkın yarısının Türkiye’nin mevcut halinden memnun olmadığını ve bunun sorumlusu olarak AKP’yi gördüğünü, halkın önemli bir bölümünün yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının adil bir şekilde soruşturulmadığı ve üstünün örtülmeye çalışıldığını düşündüğünü vurgulayan Umut Oran, sözlerini şöyle sürdürdü: Erdoğan kendi tabanını bile ikna edemiyor Halkın yüzde 58’i emniyet görevlilerine yüzde 59’u yargıya hükümet tarafından baskı yapıldığı görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her üç seçmenden biri de bu görüşü paylaşıyor. Yani Erdoğan kendi tabanını da ikna edemiyor. Kendi tabanının üçte biri bile“madem suçsuzsun o zaman neden yargıya ve emniyete müdahale ediyorsun?” diye soruyor. İşte AKP’nin başarısız alanları Halkın yüzde 58’i yolsuzlukla mücadelede, 55’si işsizlikle mücadelede, 47’si terörle mücadelede hükümeti başarısız buluyor. Seçmenin yüzde 58’i AKP’nin ekonomide başarısız olduğunu düşünürken, AKP’nin genel performansını başarılı bulanların oranı sadece yüzde 32. 3 seçmenden 2’si internet sansüründen rahatsız Yaklaşık her 3 seçmenden 2’si AKP’nin internet ve medyaya müdahalelerinden rahatsız. Her 2 AKP seçmeninden biri Erdoğan’ın medyaya müdahalesini doğru bulmuyor. AKP seçmeni de rahatsız Halkın yarısı demokrasinin zayıfladığına inanıyor. Her 4 AKP seçmeninden biri AKP’nin otoriterleştiği görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her 4 seçmenden biri bile demokrasinin zayıflamasından rahatsız. Yani halk demokrasi diyor, özgürlük diyor, tek adam rejimi istemiyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar Bu mızrak çuvala sığmıyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar da, Para sayma makinası da sıfırlanmıyor. Ortaya çıkan iddialar, deliller, o ayakkabı kutusu ve para sayma makinalarını halk unutmuyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu konuda söylediklerine inanmıyor. Artık “çalmadan çalışsın” diyor Halk çalıyor ama çalışıyor demiyor. Halk “çalmadan çalışsın” diyor.  Halk diktatörlük de istemiyor. Özgür basın istiyor, bağımsız yargı istiyor, internete özgürce girmek istiyor. Facebook’u kapatırım diyeni ben de kapatırım diyor.
Elvan Ailesi Başbakan Erdoğan'dan Şikayetçi
Berkin Elvan’ın anne ve babası Başbakan Erdoğan’ın “Gülsüm Elvan’ı yuhalatması” sebebiyle ve “Emri ben verdim” sözleriyle ilgili şikayetçi oldu. Baba Elvan, oğlunun daha önce Emniyet’e çağrılıp tehdit edildiğini anlattı. Ayça Söylemez'in Bianet'te yer alan haberine göre, Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan ve annesi Gülsüm Elvan bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’den şikayetçi oldu. Gülsüm Elvan, başından gaz kapsülüyle vurulan ve 269 gün komada kaldıktan sonra 15 yaşında hayatını kaybeden oğlu Berkin Elvan’ın mezarına atılan bilyelerin “silah” olmadığını, arkadaşlarıyla oynadığı misketlerin atıldığını söyledi.“Sen kaçamazsın anne, dedi” Gülsüm Elvan bugünkü ifadesinde şunları söyledi: “Berkin 16 Haziran’da sabah 07:00 gibi evden çıktı. ben çay koydum ekmek almaya gidecektim ama ayağım kırık olduğu için Berkin, ‘Anne sen bir şey olursa kaçamazsın, ben kaçarım, koşa koşa gider gelirim’ dedi, çıktı.”“Başımdaki tülbenti attım” Anne Elvan, Başbakan Erdoğan’ın “mezara bilye atıldığı” iddiasıyla ilgili de şunları söyledi: “Kendi geleneğimle çocuğumu defnettim. Çocuğumun mezarına attığım başımdaki tülbenttir. Ayrıca çocuğumun mezarına bile atarken kesinlikle silah diye atmadım. Arkadaşlarıyla oynadığı bilye ve misketleri attım. Hatta bilyeleri de ben atmadım, arkadaşları attı.” “Başbakan, ‘Emri ben verdim, polis destan yazdı’ dedi. Bu nedenle kendisinden şikayetçiyim.”Berkin’e Grup Yorum sorgusu Baba Sami Elvan da Savcı Faruk Bildirici’ye şunları söyledi: “5 Haziran 2013’te cep telefonumdan arayıp Valiliğe çağırdılar, Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne gelmemizi istediler. Öğle saatlerinde oğlum Berkin’le beraber gittik. Bir odaya alındık, içeride biri kadın üçü erkek, sivil giyimli, polis olduğunu düşündüğümüz kişiler vardı.” “İkisi Berkin’e sorular sordular. ‘Kendilerinin de Grup Yorum sevdiğini ama grubun devlete karşı geldiğini, Berkin’in Grup Yorum konserlerine, eylemlere gittiğini, bunu tasvip etmediklerini’ söylediler, ‘Uzak dur’ dediler.”Ferhat Gerçek’le tehdit ettiler Baba Elvan, oğlunun bilerek öldürüldüğüne inandığını söyledi: “Cezaevlerinde birçok kişinin olduğunu, Ferhat Gerçek gibi sakat kaldıklarını, birçoğunun hayatını kaybettiğini, Berkin’in de bunlardan biri olabileceğini söylediler. Sol dergileri gösterip, bunların yalan olduğunu, gerçeğin devlet olduğunu söylediler. Yaklaşık bir saat Emniyet’te kaldık.” “Sordukları sorulardan Berkin’i tanıdıkları anlaşılıyordu, ben oğlumun bilerek öldürüldüğüne inanıyorum. Çünkü verdikleri örneklerde, bu kişilerin tekerlekli sandalyeyle gezdiğini, sakat kaldığını, Berkin’in de bunlardan biri olabileceğini söylediler. Bu nedenle Berkin’in bilinçli şekilde vurulduğuna inanıyorum.” Ayça Söylemez | Bianet
''Arap Baharı, Başbakan'ın Kimyasını Bozdu''
Eski Kültür ve Turizm Bakanı, İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay, Ortadoğu'da yaşanan Arap baharının Başbakan'ın kimyasını biraz bozduğunu söyledi. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşların önden gittiğini ve o ülkelerin sokaklarını hazırladıklarını ifade etti.Cihan TV Network 'Anadolu'da Sabah' programı 'Başkent Konuğu' olan Ertuğrul Günay, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili görev yaptığı dönemde bir duyumunun olup olmamasıyla ilgili soruya 2012'nin sonunda 2013'ün başında ayrıldığını hatırlattı. Ortaya dökülen, bilgiler, belgeler ve tapelerin de büyük ölçüde 2013'ü kapsadığına dikkat çeken Günay, '2012 ve 2011'de hemen hemen bu tür tartışmalar yok; en azından bu boyutlara gelmemiş ve doğrusu kimsenin kulağına ulaşmamış. 2011 seçimlerinden sonra İstanbul'daki yapılaşmadan çok şikayet ettim. 2011'de İzmir'deydim, seçim süreci nedeniyle bir süre kopmuştum. Döndüğümde baktım ki İstanbul'da hani yerel seçimler öncesinde eskiden müthiş imar istismarı olurdu. İnsanlar gelirler, kaçak yapılar yaparlar ama adaylar da onu görmezden gelirler. İstanbul neredeyse o hale gelmiş. Kazlıçeşme'de çıkmış, Taksim'de başka bir proje var, öbür tarafta bilmem ne var. Bunlarla ilgili ihtilafımız oldu. Bunlarla ilgili belediyeleri, sayın Başbakanı rahatsız edecek şeyler söyledim; basına da söyledim. Bakanlar Kurulu'na da söyledim, ilgililere de söyledim. Ama sanıyordum ki bazı belediyeler göz yumuyor. Başbakan da bazı siyasi nedenlerle veya işte o belediyelere kıyamadığı için o nedenlerle bunları bir ölçüde himaye ediyor falan. Doğrusu o boyutlarda olduğunu zannediyordum. O boyutlar bile bizim ilişkimizi bozdu. O boyutlarda sandığım ve üzerine gittiğim olaylar yüzünden biz sayın Başbakan ile son bir yılı çok resmi geçirdik. Resmi toplantılar dışında diyaloğumuz kalmamıştı. Bu boyutları doğrusu bilmiyordum. 'Şuraya şunu yaptıracağız, buraya bunu yaptıracağız' tarzında bazı bağış zorlamaları olduğunu, bir ölçüde duymuştum, ismi geçen bazı bakanlıklarla ilgili ama köprüyü verdiğimiz konsorsiyumdan şu kadar toplayalım medya grubu satın alalım; işte yurt dışından kara para aklama süreci içinde veya altın kaçakçılığı süreci içinde şu kadar toplayalım; bu boyutları doğrusu ne milletvekillerinin çok büyük bir çoğunluğu ne ben, ne kamuoyu ne basın; çoğumuz doğrusu hiç duymamıştık. 17 Aralık boyutları itibariyle hepimiz için gerçekten üzüntü verici bir olumsuz sürpriz oldu.' diye konuştu. 'HER DEVİRDE FETVA VERECEK SAHTE DİN ADAMI ÇOKTUR' AK Parti'nin halktan kopmasıyla ilgili bir soruya ise Günay, 'Sayın Başbakan'ın otoriter bir yapısı olduğu, eskiden beri kendisiyle çalışanlar tarafından gözleniyor, söyleniyor. Benim çalışma dönemimde bir iki konu dışında çok ihtilafa düşmeden oldukça özgür çalışabildim. Şuan Sayın Başbakan'ın telefuz ettiği birçok şey, bizim dönemimizde çok telaffuz edilmedi. 2011'den sonra bazı ihtilaflarımız büyüdü ama ondan önce en azından benim alanıma çok müdahil değildi. Başka bazı arkadaşlara da sanıyorum aynı ölçülerde çalışma imkanı veriyordu ama üçüncü seçimi de kazandıktan sonra Anayasal değişikliklerle yargıyı da orduyu da bir ölçüde kendi sınırları içine geri çektiğini hissettikten sonra bütün iktidarların başına geçegelen doğulu toplumlarda çok daha fazla olan, güç zehirlenmesi onu da etkiledi. Arap baharı biraz onun kimyasını bozdu diye düşünüyorum. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşlar önden gidiyorlardı, o ülkelerin sokaklarını hazırlıyorlardı. İşte diyelim ki Türkiye'de Adapazarı'na gidiyor Başbakan; önden gidiyorsunuz, duvarlar, afişler, insanlar, araba giydirmeler, böyle hazırlıklar Arap ülkelerinde yapılmaya başlandı. Arap sokağında gördüğü o ilgiyi, sanki kendisine spontane oluyormuş falan gibi bir yere yazmaya ve öyle okumaya başladı. O dünyanın kendisini Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin lideri olmak yerine; bu yeniden inşa edilmeye çalışılan Arap dünyasının, Ortadoğu İslam dünyasının lideri gibi görmeye ve o senaryoya fazlaca yatırım yapmaya başladı. O işin kimyasını bozdu. Tabi o ne yapmayı gerektiriyor; içerde çok güçlü olmayı ve dışarıda da çok harcama yapabilme imkanını gerektiriyor. O yüzden sanıyorum ki bu aşırı zenginleşme işi hem bireysel zenginleşme, hem de siyasal iktidarı sürdürme amacıyla bir projeye dönüştü. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bizde biliyorsunuz her devirde fetva verecek olan sahte din adamı çoktur. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bir senaryo yazılmış tabi hani hep kendisi de söyler ya ben de söylüyorum; Allah'ın da bir hesabı var. Siz böyle yanlış işlere kalkıştığınız zaman bir yerde tökezleme kaçınılmaz. Gerçekten kritik bir eşikte tökezledi. Şuanda onu kabul edemiyor, çünkü kendisi o dünyayı kendisi için yazmıştı. Uygun bir senaryo diye yazmıştı. O senaryo çöktü, devamı artık mümkün değil. Onu kabul etmek istemiyor. O kabul etme işinin faturasını da şuanda bütün millete ödetmeye çalışıyor.' şeklinde konuştu. EMRULLAH BAYRAK - HABERLER POLİTİKA ANKARA
"Galatasaray'ın Durumu İç Açıcı Değil"
Galatasaray Divan Kurulu Üyesi Hayri Kozak, yaptığı açıklamada kulübe ve Başkan Aysal'a sert eleştirilerde bulundu. Galatasaray Divan Kurulu Üyesi Hayri Kozak, kulübün durumunun iyi olmadığını belirtirken, Ünal Aysal'a da eleştirilerde bulundu. Sky 360 'a açıklamalarda bulunan Kozak, kulüpteki düşüşün nedenini anlamak için teknik direktör olmak gerektiğini söylerken, 'Biz sadece izleyici olarak yorum yapabiliriz. Ama takımda bir moral dağınıklığı olduğu açık. İçerde ciddi bir kordinasyonsuzluk olduğu ortada. İlk günde Fatih Terim’in gelişiyle beraber sayın başkan Ünal Aysal ve CEO Lütfi Bey orada bulundular. Hemen ardından alınan bir kararla kulüp ikinci başkanı Özkan Olcay görevlendirildi.' ifadelerini ekledi. 'TAKIMDA MORAL YOK' Takımda kargaşaının olduğunu belirten divan kurulu üyesi, 'Kulübün CEO'su Florya'dan sorulu kişi oldu. Sonrasında Şükrü Ergün ve amatör spordan sorumlu Mehmet Cibara.. Bu tam bir kargaşa. Bunlar büyük yanlışlar. Futbolcular da gayet normal olarak hayatlarında görmediği bir manzara ile karşılaştı. Tabii şaşkına dönmüş durumdalar.Takımda moral yok. Ciddi bir sahipsizlik var. Bu işi bilen uzman kişilerle Florya yönetilmiyor.' şeklinde konuştu. Kozak kendi düşüncesini de, 'Artık sezon sonuna çok az kaldı. Ben olsam geriye dönük yıllarda sıcak izlenimler bırakmış, hakikaten futbolcularla iyi ilişkiler kurmuş, sempatisiyle ilgi toplamış Abdürrahim kardeşimizi düşünürdüm. Çağırdığınız zaman hemen gelir.' sözleriyle bahsetti. 'UJFALUSI GELDİĞİ GÜNDEN BERİ...' Ujfalusi'den de bahsederken, 'Bu arada eski futbolcumuz olan Ujfalusi’yi getirdik. Ne yapar orda bilmiyorum. Ujfalusi geldiği günden beri varlığı televizyona yansımadı. Bu saatten sonra %100 performans sergilese ne olur?' ifadelerini kullandı. Kozak, şu an için en önemli şeyin ligde ikinciliği geri almak olduğunu ve Galatasaray'ın bütün maçlarını kazanıp, Beşiktaş'ın puan kaybetmesini beklemeleri gerektiğini de açıklamalarına ekledi. 'ÜNAL AYSAL HARİKALAR YARATTI!' Mancini'nin gitmesinin çözüm olmadığını söyleyen Kozak, 'Sayın Başkan Ünal Aysal harikalar yarattı! Başarıyla götüren Fatih Terim’i 24 saatte işinden ettiğini bütün kamoyu biliyor. Ben o konunun içinde bulunmuş ve çok üzüntü duymuş bir insanım. Başkan ve yöneticileri inanılmaz bir işe imza attı! Fatih Terim gitti, Mancini geldi. Mancini için konuşmak yanlış olur. Geldi neye uğradığını şaşırdı. Hangi ortama geldiğini farkında değildi.' ifadeleriyle de Ünal Aysal'ı eleştirdi. Galatasaray mali durumundan da, 'Galatasaray’ın mali durumu çok kötüdür. İflasın eşiğine geldi, demek doğru olmaz. Sadece iyi yönetilmeye ihtiyacı vardır. Kulüp mali açıdan iyi yönetilmemektedir. Galatasaray’ın tarihinde görmediği seviyede harcamalar vardır. Galatasaray tarihinin son 3 yılda sayın Aysal geldiğinden bu yana, 1.5 milyar TL harcanmış. Siz böyle para harcadığınız sürece bir tarafta ciddi bir borç dururken, siz hiç bir yere gidemezsiniz. Galatasaray’ın birikmiş borcu da 555 milyon TL’dir.' sözleriyle bahsetti. 'KULÜBÜN İYİ YÖNETİLMEYE İHTİYACI VAR' Kulübün problemlerine odaklanmaları gerektiğini söyleyen Kozak, 'TFF ve bütün herkes bize karşı dediğimiz üç yıllık dönemin ikisinde şampiyon olduk. Bütün hakemler, federasyon bize karşıyken bu şampiyonluklar nasıl geldi diye düşünür, insan. Hakem hatalarını bütün kulüpler yaşıyor. Biraz objektif olalım. Kulübün problemlerine konsantre olalım. Gerçeklere bakalım. Ünal Aysal geldiğinden itibaren medya tarafından destek gördü. Hiçbir eleştiri almadı. Bundan önceki dönemlerde Adnan Polat, rahmetli Özhan Aydın, Faruk Süren sürekli hırpalanmıştır. Ünal Aysal’ı eleştiren iki ve üç kişi vardır. Ben de onlardan biriyim. Son derece rahat ve eleştirisiz bir dönem yaşamaktadır.Kulübün durumu hiç iç açıcı değildir ama şunu da kamuoyu bilsin. Galatasaray gayrimenkul olarak Türkiye’nin en güçlü kulübüdür. Galatasaray’a kolay kolay bir şey olmaz. O bir yerden kendini kurtarır. Ama mutlaka kulübün iyi yönetilmeye ihtiyacı vardır.' ifadeleriyle konuşmasını noktaladı.Goal.com
'Jammer Olan Bir Oda Dinlendi'
Güvenlik toplantısının ilegal dinlenmesine tepki gösteren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'Jammer, yani sinyal kesici olan bir oda dinlendi. Bunun askeri mahiyette bir saldırıdan farkı yok. Buna hizmet eden piyonlar açığa çıkarılacak' dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya'dan Suriye konusunda yayınlanan ses kaydını NTV canlı yayınında Deniz Kilislioğlu'na değerlendirdi. Konya'da canlı yayına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'Bu AK Parti'ye değil devlete yönelik bir saldırıdır. Orada konuşulan konu bir AK Parti stratejisi değildir' dedi. Kilislioğlu: Sayın bakan kim yaptı dün çıkan ses kaydını? 'Biliyoruz kimler yaptı? İçerideki paralel yapıyı kullanıyorlar' dediniz? Ahmet Davutoğlu: Bu dinlemede kullanılan sıradan piyonlar var. Bu işi, bu dinleme teknolojisiyle ilgili olabilecek alternatifleri değerlendiriyor arkadaşlar. Jammer’ın kullanıldığı bir odadır orası. Bu piyonları kullanan eller kimse ha sınır ihlali yaparak saldırıda bulunmuş sunuz ha devletin mahrem toplantılarını dinlemiş siniz. Bu açık bir saldırıdır. Başka türlü yapılan ihlal lokal kalabilir uçağın ihlali gibi. Ama askeri ve güvenlik opsiyonlarının konuşulduğu bir toplantıya böyle bir siber saldırı yapılmışsa bu askeri mahiyetli bir saldırıdan farkı yok. 'AK PARTİ'YE DEĞİL DEVLETE BİR SALDIRIDIR' Karşılık askeri mi olur yani? Davutoğlu: Mahiyet olarak söylüyorum yoksa Türkiye hukuk devletidir ve bu kurallar içinde olur. Önce piyonlar sonra arkasında kimler varsa bir akıl varsa gerisinde onlar. Eğer bu olay bundan 5 sene önce olmuş olsaydı arkadaki güçlerle ilgili farklı senaryolar düşünülebilirdi. Eğer bu olay Türkiye'de üç seçimin son 12 yıl içinde Türkiye'nin biriktirdiği güç malum, bu güçten rahatsız olanlar malum. Böyle üç kader seçiminin birinci aşamasında mahalli seçimlerden iki gün önce olmuşsa, hatta sürekli Türk siyasetine dinleme gündeme düşmüşse, daha önce Cumhuriyet Halk Partisi için de Milliyetçi Hareket Partisi için de manipülasyon yapılmaya çalışıldı. Türk siyasetine müdahale bu. Biz o zamanda açık ve net bir tavır almıştık. Ama bu AK Parti’ye bir müdahale değil. Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve Türkiye Cumhuriyeti devletine dönük bir saldırıdır. Orada konuşulan konu AK Parti stratejisi değil. Dışarıda olan bir askeri birliğimizin, güvenliğinin teminat altına alınması. 'REJİME VE IŞİD'E HİZMET EDİYORLAR' Başbakan'ın kriptolu telefonlarının kayıtlarının yayınlanması, bakan görüşmelerinin yayınlanması, bir takım değişik tapelerin yayınlanması bunları arka arkaya getirdiğinizde kimse bizi bunlar ayrıydı, bu dinleme ayrı bir şey argümanına inandıramaz. Türkiye'de siyaseti dizayn edip tekrar bir kaos senaryosu yönetmek isteyen kimlerse içerde veya dışarıda bu piyonları kullanmak isteyen kimlerse bunlarla ilgili çalışmalar yapılacak. Burada önemli olan siyaseti dizayn etmek isteyenler, partimizin seçimlerde darbe yemesini ve bu suretle Türkiye'nin bütününde siyaset yapan AK Parti’nin bir darbe yemesi sonucunda Türkiye'nin tekrar koalisyonlara ve kaosa yöneltilerek kolay idare edebilebilir, yönlendirilebilir, kapalı kapılar ardında manipüle edilebilir hale gelmesini isteyenlerdir bunlar. Suriye ve IŞİD dememde de buların ortaya çıkması onların işine yaramıştır. Bu dinlemeleri yapanlar ve bunlara sessiz kalanlar rejime ve İŞİD’e hizmet ediyorlar. YOUTUBE'UN KAPATILMASI Bir hanımın pornosu yayınlanıyor. O hanımın yerine kendiniz koyun. Özellikle aydınlara bayan yazarlara sesleniyorum. Dün Başbakanımızla, Bülent Arınç'la istişare ettik. Dikkat ederseniz Youtube hemen kapanmadı, 4-5 saat geçti. TİB Başkanımıza müracaat edildi. Youtube ile temasa geçildi. Hiç bir şey Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğinden daha önemli değil.Milliyet
'Asıl Sizin Vicdanınıza Beton Dökülmüş Be...'
Parti grubunda konuşan Erdoğan, maden faciasındaki çalışmalarından ötürü birçok isme teşekkür ederken Bakan Faruk Çelik'in adını anmadı. AK Parti grubu Soma şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Soma'da yaşanan faciaya değinerek konuşmasına başlayan Başbakan Erdoğan, ölen madencilerin sivil şehit sayılması için gerekli talimatı verdiğini belirtti. GÖZLERİ DOLU DOLU KONUŞTU Başbakan Erdoğan'ın Soma şehitleriyle ilgili açıklama yaptığı sırada gözlerinin dolduğu gözlendi. Konuşmasıyla salondakileri de duygulandıran Erdoğan 'Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimiz akıttık. Yavrularını ciğerparelerini canlarından birer parçayı ebediyete uğurlayan anne babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de Van'da çatıları çöken insanlar gözümüzün önüne gelince gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de ölen bacımızı, Siirtte kurşunlanan kızlarımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içine akıttık. Burakcan'ımızın öldürüldüğü anı da unutamadık. Zamansız giden kim varsa yutkunduk hüzünlendik yasımızı içimize akıttık. Biz yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduk. Bu ülkede en ucuz şey can iken canları kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduk' dedi. SESİNİN EN ÇOK YÜKSELDİĞİ AN Erdoğan, madende Suriyeli olduğu iddialarını da kesin bir dille yalanlayarak 'Neymiş ocakta Suriyeliler varmış. İçerde tespit edelim diyor. Adama bak ya. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji bakanı burada Suriyeli falan yok diyor kendi bakanının söylediğine inanmıyor. Kendi girip bulacakmış. Ya sen orada ölüverirsen senin halin ne olacak? Bir de afedersin senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz. Tabi bakanım da hayır sokmuyorum sizi hadi güle güle diyor.' şeklinde konuştu. FARUK ÇELİK'E TEŞEKKÜR ETMEDİ Erdoğan, Türkiye'yi yasa boğan felakette çalışmalarından ötürü Enerji Bakanı Taner Yıldız olamk üzere AFAD Başkanı'na, sağlık personelinden sivil toplum örgütlerine kadar isim ve unvan vererek tek tek teşekkür etti. Bu isimler arasında afet bölgesine geç gittiği için eleştirilen Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in olmaması dikkat çekti. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Soma’da saat 15.10’da bir kaza meydana geldi. Haberin öğrenilmesinin ardından Enerji Bakanımızla beraberdik. Kendisine ‘Soma’ya hareket etmesi’ talimatını verdik. Ekibini topladı ve hemen Soma’ya hareket ettiler. Taner Yıldız’a ilk andan itibaren koordine etmesi, orada yatıp kalkması, ve gayreti yüzünden kendisine teşekkür ediyor, Allah kendisinden razı olsun diyorum. Aynı şekilde Sağlık Bakanı Yardımcısı Agah beye, Çalışma ve Güvenlik Bakanı Yardımcısı Halil Bey’e de çok teşekkür ediyorum. 'HEPSİ BİR DİSİPLİN İÇİNDE YÜRÜTÜLDÜ' Kızılay bölge halkına hizmet için 100 personel ve 12 araçla bölgede çalışma başlattı. Olaydan 2-3 saat sonra Kızılay da oraya yerleşti. Çorbaydı yemekti aş pişmeye başladı. Çünkü ocakta çalışanların yakınlarına da bu tür hizmet verildi. Hepsi bir disiplin içinde yürütüldü. Kargaşaya fırsat verilmedi. Aile bakanlığımız Milli Eğitim bakanlığımız, belediyelerimiz, personel ve araçlarıyla Soma'ya koştular. Bu vesileyle Aile bakanlığımızı ve Milli Eğitim Bakanlığımıza da teşekkür ediyorum. '24 SAAT GEÇMEDEN OLAY YERİNE İNTİKAL ETTİK' Aynı şekilde STK'lar da Soma'ya intikal ettiler. Şahsım ve iki Başbakan yardımcım da Sağlık bakanımla birlikte olayın üzerinden 24 saat geçmeden olay yerine intikal ettik. Olay yerinde çeşitli incelemeleri gerçekleştirdik. Toplamda 2743 personel 258 kara ve 9 hava aracı hem arama kurtarma hem tedavi hem de defin çalışmalarına, yakınların rehabilitasyonu ve ihtiyaçların karşılanmasına hizmet etti. Olay mahallinde ve cenazelerin taşındığı Kırkağaç'ta birer sahra hastanesi kuruldu. 280 personel bu iki hastanede görev yaptı. Burada aileler ile iritbat sağlandı. 'BAŞTA HERHANGİ BİR SIKINTILARI YOKTU' Ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın kardeşlerimizin başta herhangi bir sıkıntısı yoktu. Son çıkan 15-20 vatandaşta sıkıntılar vardı. Bu yanmadan kaynaklanan şeyler. DNA testleri ile eşleştirmeler yapıldı. Şehitlerimizin ailelelerine de onlar teslim edildi. 4 ilde 236 psikososyal meslek personeli ile 272 aileye ulaşıldı. Bu noktada ilgili bakanlığımız ciddi gayret ortaya koydu teşekkür ediyorum. Aile ve Sosyal Politikalar bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı cenaze için nakdi yardımda bulundu. MEB, okul odaklı kriz müdahalesinde bulundu. Okullar ziyaret edildi. Destek programları başlatıldı. '486 İŞÇİ SAĞ ÇIKARILDI' Arama kurtarma çalışmaları 4 gün sürdü. Toplamda 486 işçi sağ olarak çıkarıldı. Ne yazık ki 301 işçimiz de bu elim kazada hayatını kaybetti. Şehitlerimizin tamamının naaşı çıkarıldı ailelelerine teslim edildi. 'ŞEHİT SAYILMALARI İÇİN YASAL ÇALIŞMALAR BAŞLATTIK' Ailelere manevi desteğin yanısıra maddi destek de başlattık. Yasal olarak şehit sayılmaları için yasal çalışmaları başlattık. Bu çalışma yapılacak ve bakanlar kurulumuzda da bu konuyu yarın değerlendirmek suretiyle alt yapısını hazırlayarak adımlarımızı atacağız. İhtiyaçları tespit noktasında bir çalışmayı yine Çalışma, Enerji bakanlıklarımız, Aile bakanlığımız hatta Sağlık bakanlığımız dörtlü bir ekiple gerekirse tüm ailelerle görüşmek suretiyle taleplerini dinlemek suretiyle böyle bir adım atalım diye de düşünüyoruz. Gereken düzenlemeler buna göre yapılacak. 'NE GEREKİYORSA YAPIYORUZ' Şehit yakınlarımızın yararlandıkları imkanlardan yararlanmaları için ne gerekirse yapıyoruz yapacağız. Başbakanlıkça Soma için bazı suistimallerin önünü kesmek için bunları engellemek için AFAD'ın açmış olduğu yardım kampanyasını başlattık. Bir çok dernekler hemen devreye girdiler. Biz burada bu işi dernekler vesaire belediyeler olmasın istiyoruz. Hepsi AFAD, ki bu iş için kuruldu, bununla tamamıyla yürütelim istedik, ve sadece Soma'ya ait olmak üzere AFAD bu işi yürütecektir. Başbakan yardımcımız Beşir Atalay bey de AFAD'ı bu noktada koordine edecektir. Hesap açılmıştır. Bütün yardımlar tek elde toplanacak. İhtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. '77 MİLYON BİR OLDU' Facia sonrasında milletimiz birbirine farklı kenetlendi. Acıyı yüreğinde hissetti. Soma için seferber oldu. Bazı çok istisnai hadiseler dışında 77 milyon bir olduğunu kardeş olduğunu bu acı olayda tekrar tüm dünyaya gösterdi. Başbakanlık olarak bu büyük facia karşısında 3 gün milli yas ilan ettik. Ayyıldızlı bayraklarımızı yarıya indirdik. Buradan öncelikle Soma faciasının acısını hisseden Soma'daki kardeşlerimize destek sağlayan özellikle de dualarıyla fatihalarıyla yasinleriyle her an Soma'daki kardeşlerimizin yanında olan aziz milletimize teşekkür ediyorum. 'SİYASİ PARTİLERİMİZE TEŞEKKÜR EDİYORUM' Soma'yı ziyaret eden devlet erkanına teşekkür ediyorum. Meselenin duyulmasından itibaren bu elim faciayla siyasi bakmayı sağduyulu şekilde milletin acısını paylaşan siyasi partilerimize ve temsilcilerine çok çok teşekkür ediyorum. Sorumlu yayıncılık yapan Soma'daki acıyı bir haber nesnesinden çok milletin ortak acısı olarak gören medya kuruluşlarına gazeteci arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Milli takımımıza spor kulüplerimize, derneklere, vakıflara şükranlarımızı sunuyorum. Yurt dışından çok sayıda siyasetçi taziyelerini ilettiler. Bir kısmı telefon etmek suretiyle, bu üzüntümüzü paylaşma durumunda oldular. Bir kısmı sayın Cumhurbaşkanımızı aradılar. Meclis Başkanımızı arayanlar da oldu. Hepsi bu hüznü bizimle paylaştı. 'PUTİN BENİ ARADI' Bizzat bir şeyi vurgulamak istiyorum. Beni arayan dost ve kardeş ülke liderlerine özellikle teşekkür ediyorum. Pakistan bizzat bir gün milli yas ilan etti. Pakistan başbakanı sayın Navaz Şerif, Pencap eyaleti başkanı Şahbaz Şerif bizzat aradı. Katar emiri bizzat aradı. Tekrar tekrar bize manen düşeni yapıyoruz ama madden ne düşüyorsa hazırız diye ısrarla söylediler. Biz teşekkür ettik. Dedik ki şu anda bütün ihtiyaçları giderecek noktadayız. Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin aradı acımızı paylaştı. Her türlü desteğe hazır olduklarını, teknoloji noktasında müşterek neler yapılabilir enerji bakanıma talimat verdim müşterek çalışma içine girebiliriz dediler. Aynı şekilde Bosna Hersek Cumhurbaşkanı da aradılar. Onlar da bildiğiniz gibi sel afetiyle karşı karşıyalar. Orada da ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Sırbistan'da da bir felaket oldu. Sırbistan Başbakanı'na da geçmiş olsun dileklerimi ilettim. NORVEÇ VE İSRAİL'E TEŞEKKÜR Ankara'daki milli gün resepsiyonlarını iptal eden Norveç ve İsrail'e teşekkür ediyorum. Kendi ülkelerinde de bu yası bizimle paylaşan yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de milli yas ilan etti. Orada da bayraklar yarıya indi. KKTC Başbakanı ve Meclis başkanına, Cumhurbaşkanına teşekkür ediyorum. Dünyanın bir çok ülkesi mesajlar göndererek acımızı paylaştılar. Hepsine teşekkür ediyorum. Hatimler tertip eden cenaze namazları kılan dua eden kardeşlerimizden Allah razı olsun diyorum. AKP'nin gençlik kollarını dua programları nedeniyle tebrik ediyor teşekkür ediyorum. 'ŞİMDİ BAZI ŞEYLERİ KONUŞMAYA BAŞLADIK' Tarifi mümkün olmayan bir acı yaşıyoruz. Eşine nadir rastlanan bir facianın yaralarını sarıyoruz. Kaza duyulduğu andan itibaren gayretimizi sağ olarak çıkmalarına sarfettik. Umutlar tükenince cenazeleri çıkarmanın mücadelesi içinde olduk. Biz de sağolsun bazı siyasetçiler de acılar tazeyken, hep birlikte suçlu aramak sorumlu aramak yerine bütünüyle şehit ve yaralı kardeşlerimize yoğunlaştık. Şu anda madende hiç işçimiz kalmadı. Şehitleri ailelerine teslim ettik. Definleri yapıldı. Şimdi bazı şeyleri konuşmaya başladık. 'BUNUN ÜZERİNİ KİMSE ÖRTEMEZ' Soma'ya kazanın ertesi günü yaptığımız ziyarette de söyledik. Bunun üzerini kimse örtemez. Sorumluluğu olan kimse saklanamaz. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır. Bunun takipçisi olacağız. En ince detayına kadar takipçisi olacağız dedik. Sorumlular kimse bizim yetkimiz dahilindeyse biz yargının alanındaysa yargıya teslim suretiyle hesabını soracağız. Herkes gerekli dersleri çıkaracak ve bu can alıcı sorunun üzerine kararlı şekilde gidilecektir. Biz denetimleri sıklaştırmak mevzuaatta eksiklikleri gidermek konusunda kararlı olacağız. Özel sektör ve sendikaların da hassasiyetlerini arttıracaklarına inanıyorum. 'HİÇBİR TESELLİ KANAYAN YÜREKLERE SU SERPMEZ' Ne yaparsak yapalım 301 can geri gelmeyecek. Eşini evladını babasını kardeşini yitiren yüreklerin feryadı dinmeyecek. Hiçbir söz ve temenni kanayan yüreklere su serpemeyecek. Teselli edemeyecek. Ateş tabii ki en başta düştüğü yeri yakar. Milletimizin kahir ekseriyeti tamamı demiyorum evet bu ateşi yüreğinde hissetti. Yaşamadan tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz. Cenaze defnedilip herkes evine dağıldığında bir vakıa ile karşı karşıyayız. O da ruhlarda esen fırtınayı kimse tahayyül edemez. Rabbime sonsuz kere hamdolsun ki biz bu topraklarda yaşıyoruz. Bu milletim mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen metanet duygusunu Müslüman olarak biz içimizde hissediyoruz. 'EVLERİMİZDE YAPTIĞIMIZ YEMEKLERİ YAS EVİNE TAŞIYORUZ' Bunu yaşamayanlar da olabilir. O bizim de o kadar derdimiz değil. Biz inancımızdan gelen metanet duygusuyla bunu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış bir millet olarak belki de her milletten çok dayanışmayı paylaşmayı acıları ortaklaştırmayı biliyoruz. Cenaze evinde ocağın tütmeyeceğini düşünüyor. Evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz. Bizim kültürümüzde bu var. Komşuyla aynı yası tutuyoruz. Komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. Yetimleri kendi evlatlarımızdan ayırmıyoruz. İşte bizi millet yapan da budur. Acıları ortak olanlar millettir. Aynı anda yas tutabilenler millettir. Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedenler millettir. Aynı acılar için ortak yas tuttuğumuz için milletiz. 'DİCLE'NİN KENARINDA KURDUN KAPTIĞI KOYUN BİLE...' Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı koyun bile benim mesuliyetim altındadır. Bu ülkenin bakanları vekilleri olarak aynı mesuliyet sizin de üzerindedir. 77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincim ise üzülenlerin üzüntüsü de benim üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır. İnsan bazen yutkunur. Kendisini sıkar hüznünü içine atar. Genç yaşta ahirete irtihal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimiz akıttık. Yavrularını ciğerparelerini canlarından birer parçayı ebediyete uğurlayan anne babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de Van'da çatıları çöken insanlar gözümüzün önüne gelince gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de ölen bacımızı, Siirtte kurşunlanan kızlarımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içine akıttık. Burakcan'ımızın öldürüldüğü anı da unutamadık. Zamansız giden kim varsa yutkunduk hüzünlendik yasımızı içimize akıttık. Biz yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduk. Bu ülkede en ucuz şey can iken canları kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduk. '12 YIL BOYUNCA GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK' Canları yaşatmanın mücadelesini verdik. Hem de iyi yaşatmanın mücadelesi içinde olduk. Yollar yaparak konutlar inşa ederek mücadele verdik. Yakın tarihimizde görülmemiş şekilde sağlıkta yatırımlar yaparak, başarı grafiğinde sağlığı birinci sıraya yükselttik devasa yatırımlar yaptık. 30 yıldır canımızdan can koparan gencecik fidanları söküp alan teröre karşı çözüm dedik barış dedik kardeşlik dedik canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk. Sadece yaşatma mücadelesi vermedik, 77 milyon iyi yaşasın huzurlu olsun diye 12 yıl boyunca gece gündüz çalıştık. Her afet faciadan dersler çıkardık ibret aldık. 'EMANETLERİ BİZİM KUTSAL EMANETLERİMİZDİR' Soma'da yaşanan kaza ile hayatlarını yitiren her bir şehit benim öz be öz kardeşimdir. Biz aynı davanın neferleriyiz. Aynı hissiyatın aynı iklimin kardeşleriyiz. Biz onların kömür karalarını onur bildiğimiz için kardeş olduk. Alın terinden tiksinmediğimiz emekçi olmanın ne olduğunu bildiğimiz için anladık. Bize nasıl makarnacı, bidon kafalı dedilerse bizimle birlikte onlara da ne yazık ki aynısını söylediler. Bize nasıl iyi beslenmemiş okumayan cahil kitle dedilerse onlara da bunu söylediler. Biz aynı damarın aynı mahzun anne babaların evlatlarıyız. Her bir kardeşimin yüzündeki kömür karası benim de milletimin de iftihar kaynağıdır. O şehitler nasıl ki annelerinin babalarının evlatlarıysa şimdi artık benim evlatlarımdır sizin evlatlarınızdır 77 milyonun evlatlarıdır. Emanetleri bizim kutsal emanetlerimizdir. Şehit annelerimize babalarına sesleniyorum, siz evlatlarınızı yitirdiniz biliniz ki biz de yitirdik. Sizlerin nasıl yüreği yandıysa aynı derecede bizim de yandı ve yanıyor. 'BU YASI BİRLİKTE TUTACAĞIZ' Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse ocağımıza kor düştü. Yüreğimiz kavruluyor. Bu acıyı birlikte taşıyacağız bu yası birlikte tutacağız. Bu ateş belki sönmeyecek ama sıkıntıları çözmek için ne yapılması gerekiyorsa birlikte yapacağız. Sizin yürek yaranızı sarmak için birlik olacak. Acıyı haffiletmek için birlik olacağız. Biz onlara şehit dedik. Şehit mertebesine yakıştırdık. Ülkesi vatanı için toprağı için ekmeği için rızkı için alınteri döken o kardeşlerimizi biz şehitlik makamında görüyoruz. Biliyoruz ki bizim acizane arzularımızın kıymeti yoktur Rabbime dua ediyorum Ya Rabbi o kardeşlerimizi sen de şehitlerin olarak kabul et diye yalvarıyoruz. Ya Rabbi rahmetinle kuşat cennetinle mükafatlandır diye dua ediyoruz. 301 şehidimizin mekanı cennet olsun inşallah. Yakınlarına bir kez daha sabır ve başsağlığı temenni ediyorum. Yaralı kardeşlerimize şifa temenni ediyorum. 'BİRİLERİ ÇIKIP KİN KUSMAYA BAŞLADI' Başkasının ölümünü kardeşinin ölümünü sinsice pusuda peklemek esfeli safilin diye tarif edilen yani aşağıların en aşağısı bir mertebe olsa gerek. Evet ne acıdır ki biz bu süreçte bunu da yaşadık. Bunu da yaşıyoruz. Daha cenazelerimizi madenden çıkarmadan daha cenazelerimizi toprağa veremeden işte sinsice pusuda bekleyenler esfeli safilin aşağıların en aşağısında olanlar pusularından çıktılar ve kendilerine yakışanı yapmaya başladılar. Millet birbirine kenetlenmişken ortak acıyı sessizce yaşamaya çalışırken içinden yasını tutarken daha ilk anda birileri çıkıp kin kusmaya başladı. Anadolu'da Trakya'da bir acı karşısında bir elem vefat karşısında benim aziz milletim susar. Dişini sıkar. Kinini öfkesini nefretini bir kenara bırakır. Can düşmanı da olsa vefat edene hakkını helal eder duasını okur. Fatihasını Yasinini okur. Boynunu eğip vakarını muhafaza eder. 'SİZİN VİCDANINIZA BETON DÖKÜLMÜŞ BE!' Biz Soma'da tahammül edilemez acısını bastıramayıp feryat edenleri anlıyoruz. Somalı olmayan gönül bağı bulunmayan hatta ve hatta hayatında kömür görmemiş madencinin elini tutmamış hissiyatıyla ortak olmamış o sinsilerin fırsatçılığnı anlamadık ve anlayamayacağız. İlla bu ülkenin bir ferdi olmaya gerek yok. İlla o acıyı hissetmeye de gerek yok. İnsanım diyen böyel bir istismarın sinsiliğin içine girmez. Daha ilk andan itibaren medyada, sosyal medyada akla hayale gelmeyecek yalanlar yayıldı. Neymiş içerde o kadar değil şu kadar işçi varmış. Kazanın sebebi işte şuymuş. Madenin sahbi buymuş. Yardım ekipleri sokulmamış. AK Partililer avukatlara saldırmış. Yok efendim 15 yaşında çocuk suriyelliler çalıştırılıyormuş. İçerde 120 suriyeli işçi öldü üzerlerine beton döküldü diyenler bile çıktı. Yahu asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş be. 'HER TÜRLÜ YALAN VE İFTİRA VAR' Bu kadar ucuzluk haysiyetsizlik olur mu? Neyin peşindesiniz? Neyin fırsatçılığı içindesiniz. 301 kardeşimiz vefat etmiş biz onları içerden çıkarmaya çalışırken biz yas tutarken bunlar buradan siyasi rant devşirmenin gayreti içine giriyor. Her türlü yalan ve iftira var. Alçakça haince davranış var. Yok madenin sahibi AK Partiliymiş. Benim bir yakınımmış. AK Partili diye o madeni ona vermişiz. O malum medya kuruluşları siyasetçiler odaklar 301 şehit üzerinden fırsat devşirmek için avuçlarını ovuşturuyorlar. Gezi olaylarında bir kaç ölüm olsa çok güzel olur diyenler vardı ya, madenden daha fazla şehit çıkması için temennide bulundular. Soma'nın yerini gösterin deseniz gösteremez. Hayatında kömür ocağına inmiş mi? Bunlar kumsallarda dolaşıyor. Ne işi var kömür ocağında. Maden nedir kömür nedir deseniz cevap veremezler. Bunlar evlerine değil kapılarına semtlerine dahi o işçileri yaklaştırmazlar. Ama orada kendileri için rant görüyorlar. Orada istismar edilecek cenazeler cansız bedenler üzerinden sömürülecek fırsat görüyorlar. YILMAZ ÖZDİL'E ÇOK AĞIR BENZETME Çıkmış bir insan müsveddesi Soma'daki madencilerin bizim Manisa mitinglerinde baretleriyle oraya katılışlarını gerekçe göstererek diyor ki, 'Bunlar buna müstahaktır' diyor. Neymiş, sadece zeybek oynarken kendisi diz çökermiş. Ben diyorum ki önce sen patronunun önünde diz çöktüğünü söyle. Paranın önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Şöhret seviyesizlik basitliğin önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Diz çökmezmiş... Sürüngen sürüngendir ayağa kalkamaz ki diz çökebilsin. 'ZAVALLI, KÜÇÜK BEYİNLİ' Birr başkası çıkmışı aynı patronun dalkavuklarından biri. O da diyor ki, ne şehit ne gazi bunlar niyazi... Bu da bu kadar alçak. Bir başka edepsiz bir başka ahlaksız çıkmış bunun bir musibet olduğunu o madencilerin ve bu milletin bunu hak ettiğini söyleyecek kadar şerefini ve insanlığını ayaklar altına alıyor. Niye çünkü Pensilvanya'daki örgüt liderini elebaşı gibi değil haşa mehdi ve mesih gibi görüyor. Ocaklarına ateş düşsün dedi ya, zavallı küçük beyinli, liderinin o bedduasının tuttuğunu ve Somalı madencileri bulduğuna inanıyor. Yazıklar olsun. Bırakın bu toprakları bu dine yaptığınız ahlaksız toplantıdan dolayı yazıklar olsun. İki tane figürana madenci yakını gibi rol yaptırıp dünyaya servis ediyorlar. Bir başka zavallı AKP'ya oy verenler evlat acısı yaşasın diyor. Uluslararası basına da yalan servis ediyorlar. 'BU FIRSATÇILIĞA PABUÇ BIRAKMAYIZ' Beyler bayanlar, biz bu fırsatçılığa pabuç bırakmayız. Biz bu ahlaksızlığa eyvallah demeyiz. Bizim kültürümüzde buna nebbaşlık, mezar soygunculuğu denir. Bunların şehtilerimizin aziz hatırasına dokunmasına müsade etmeyiz. 'YA SEN ORADA ÖLÜVERİRSEN' Bir grup geldi Taner bakanımla görüşmeye. Şu anda bunlar bu parlamentoda. Neymiş ocakta Suriyeliler varmış. İçerde tespit edelim diyor. Adama bak ya. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin enerji bakanı burada Suriyeli falan yok diyor kendi bakanının söylediğine inanmıyor. Kendi girip bulacakmış. Ya sen orada ölüverirsen senin halin ne olacak? Bir de afedersin senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz. Tabi bakanım da hayır sokmuyorum sizi hadi güle güle diyor. Bu nasıl bir anlayış. Bunlar bu kadar siyaseti basite indirgediler. haberler.com
'Anayasa Mahkemesi'nin Kararına Saygı Duymuyorum'
Başbakan Erdoğan erken seçim tartışmalarına nokta koydu. Başbakan Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim engelini kaldıran kararı için de 'Uyarız ama saygı duymayız' dedi. Başbakan, Azerbaycan'a hareketinden önce gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'a yerel seçim sonrası konuşulmaya başlanan erken seçim iddiaları soruldu. Erdoğan, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimin birleştirilmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Parti olarak seçimlerin zamanında yapılması konusunda ilke kararları olduğunu vurguladı: 'Birleştirilmesi zaten söz konusu değil. Cumhurbaşkanlığı seçiminin takvimi zaten açıklanmıştır. Fakat erken seçim noktasında bizim partimizin ilke kararı vardır. İstikrar buradadır. Cumhuriyet tarihinde bize kadar, 16 ayda bir seçim olmuştur. 16 ayda bir seçim yapılan bir ülkede istikrar olur mu? Yatırımcı önünü görmediği bir ülkeye gelmez.' Erdoğan partisindeki 3 dönem seçilme kuralının sürüp sürmeyeceği konusundaki sorulara da, 'Benim kanaatim üç dönemden yanadır. Üç dönemle siyasi hayat bitmiyor. Üç dönemden sonra bir dönem ara, sonra tekrar devam etme şansı herkes için söz konusu.' dedi. Erdoğan, bu konudaki tüzük değişikliğinin MYK'da değil, Genel Kurul'da yapılabileceğinin altını çizdi. Anayasa Mahkemesi'ne Twitter tepkisi Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim yasağını kaldıran kararını da eleştirdi: 'Karara uymak durumundayız ama saygı duymak zorunda değiliz. Saygı da duymuyorum. Birincil mahkemelere başvurulmadan Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüştür. Usul olarak bunu reddetmeliydi. Özgürlükler konusunda da doğru bulmuyorum. Bir ticari şirket söz konusu. Bunun ürününü alıp almamak serbesttir. Anayasa Mahkemesi'nde bekleyen bu kadar dosya varken, böyle bir kararı almasını doğru bulmuyorum.' Gül'ün cumhurbaşkanlığını ile ilgili açıklamaları Başbakan Erdoğan'a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Kuveyt'te gazetecilere cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yaptığı değerlendirmeleri soruldu. Erdoğan, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın konuyu aramızda müzakere ederek bir karara varırız kanaatini ben de paylaşıyorum' dedi. Egemen Bağış'a sahip çıktı Başbakan Erdoğan, sorular üzerine, internetteki ses kayıtlarında dine haraket ettiği iddiasıyla eleştirilen eski Avrupa Bakanı Egemen Bağış'a da sahip çıktı. Erdoğan, Bağış'ın söz konusu kayıtların montaj olduğunu söylediğini vurguladı: 'Arkadaşımızı, bu tür uydurma, bu tür montaj olaylarını yapanlardan daha iyi tanıyoruz. Böyle bir şeyi yapanla bizim yürümemiz mümkün değildir. Ama arkadaşımızın bunu söylemediğini biliyoruz yani.'Al Jazeera Türk