Görüş Bildir
Haberler
İsimleri Tarihe "Tek Kişilik Ordu" Olarak Geçen 5 Asker

İsimleri Tarihe "Tek Kişilik Ordu" Olarak Geçen 5 Asker

Arslan Ural Karabağlı
19.12.2014 - 15:05 Son Güncelleme: 24.06.2021 - 11:55

Filmlerin, video oyunlarının ve edebiyat eserlerinin bize anlattıklarına karşın savaş; ne ihtişamlıdır ne de eğlencelidir! Onunla ilgili inkar edilemeyecek yegane şey ise, her gün gördüğünüz, sıradan işlerle meşgul olan insanların, savaş anında imkansız işlerin altından kalkabilen karakterler haline gelmeleridir. Aşağıdaki galeride bulunan insanlar bu sebeple bir selamlamayı hak ediyorlar.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Lyudmila Pavlichenko

1. Lyudmila Pavlichenko

Kimdir? 

Lyudmila Mikhailovna Pavlichenko (12 Temmuz 1916, 10 Ekim 1974) 

12 temmuz 1916'da doğmuştur ve tam adı Lyudmila Mikhailovna Pavlichenko'dur. Kiev üniversitesinde tarih bölümünde okumaktayken nişancılık yeteneğini geliştirmek için bir atıcılık kulübüne girmiştir. Almanya 1941'de Sovyetler Birliği'ne saldırdığında, gönüllü olarak orduya katılmıştır. 

Manikürlü tırnakları, giysileri ve bakımlı saçıyla model gibi görünen Pavlichenko'yu karşınında gören kayıt subayı gözlerine inanamamış ve Pavlichenko'dan orduya hemşire olarak hizmet etmesini istemiştir. Atıcılık belgesini gösteren ve cepheye asker olarak gitmek istediğini belirten Pavlichenko  25. Piyade bölüğüne verilmiştir.

Haziran 1941'de, 24 yaşındaki Pavlichenko Nazi Almanyası'nın Sovyetler Birliği'ni işgale başladığında Kiev Üniversitesi'nde tarih okuyordu ve dördüncü senesinde idi. Tarih bölümünde okumaktayken nişancılık yeteneğini geliştirmek için bir atıcılık kulübüne girdi. 

Piyade'ye katılmak isteyen Pavlichenko, ilk gönüllülerin arasında yer aldı ve daha sonra Kızıl Ordu'nun 25. Piyade Tümeni'ne atandı. Pavlichenko'nun orduda bir hemşire olma seçeneği vardı ama bunu reddetti. Kızıl Ordu'nun 2.000 kadın keskin nişancısından biri oldu. Bir keskin nişancı olarak, 3.5 teleskopik görme ile Tokarev SVT-40 yarı otomatik tüfek kullanarak, Belyayevka yakınında ilk iki düşman askeri öldürürerek görevine başladı.

PavlichenkoOdessa yakınlarında yaklaşık iki buçuk ay savaştı ve 187 düşman askerini öldürdüğü kaydedildi. Almanlar Odessa'nın kontrolü kazandığında, onun birimi Kırım Yarımadası'ndaki Sivastopol'a gönderilmek üzere çekildi ve daha 8 ay boyunca savaştı. Mayıs 1942'de Teğmen Pavlichenko, 257 Alman askerini öldürerek Güney Ordu Konseyi tarafından gösterildi. II. Dünya Savaşı sırasında 309 Alman askerini öldürdüğü doğrulandı ve bu rakama öldürdüğü 36 düşman keskin nişancısı da dahildir.

2. Simo Häyhä

2. Simo Häyhä

Kimdir?

Simo Häyhä (17 Aralık 1905 -1 Nisan 2002), 

Kızıl Ordu tarafından Beyaz Ölüm  diye bilinen bir Fin keskin nişancısıdır. Kış Savaşı'nda modifiyeli bir Mosin-Nagant kullanarak bir savaşta onaylanmış en yüksek sayıda (505) düşman askeri öldürme rekoruna sahiptir.Ayrıca daha sonrasında hafif makineli bir tüfek olan 9mm'lik Suomi ile 200 düşman askeri öldürerek, teyit edilmiş toplam öldürülen asker sayısını 705'e çıkartmıştır ve bu sayıya 100 günden daha az bir sürede ulaşmıştır.

Häyhä,  Finlandiya-Rusya sınırına yakın Rautjärvi kasabasında doğdu ve askeri hizmeti 1925 yılında başladı. Savaşa girmeden önce Häyhä, bir çiftçi ve avcıydı. 20 yaşına gelince Fin milis kuvvetlerine katıldı ve Viipuri ilindeki atıcılık sporlarında keskin nişancılık yeteneğiyle birçok başarı elde etti. Çiftlikteki evini atıcılık kupaları ile doldurdu.

Kış Savaşı boyunca(1939-1940) keskin nişancı olarak Fin Ordusunda 6.Bölük 34.Piyade Alayı Kollaa'da Kızıl Orduya karşı görev yaptı. Hava sıcaklığının -40 ile -20 °C arasında iken beyaz kamuflajı ile doğrulanmış 505 doğrulanmamış 37 Sovyet askerini öldürmüştür.Ayrıca gün ışığının az olduğu bir dönemde günlük ortalama 7 düşman askeri öldürerek(Bir günde en fazla 25 Sovyet askeri vurmuştur) kayda değer bir başarı elde etmiştir.

Rus yapımı olan Mosin-Nagant tüfeğinde ayrı bir dürbün kullanmayıp (Bunun sebebi mevcut olan optik dürbün yüzünden nişan alıp atış yapmak için kafasını daha yukarı çıkarması gerekirdi bu da hedef olma riskini arttıran bir dezavantajdı ayrıca mevcut optik dürbün buğulanabilir ya da dürbüne vurabilecek bir ışığın yansıma yüzünden yerini belli edebilirdi.) mevcut olan demir nişangahı kullanmıştır.

Sovyetler keskin nişanlar ve topçu atışı desteği ile Häyhä'yı durdurmaya çalıştılar. Bunun sonucunda 6 Mart 1940'da bir Rus askeri tarafından çenesinin sol altından vuruldu. Häyhä askerler tarafından bulunduğun da yüzünün altı parçalanmış ama ölmemişti. Kendine geldiği gün olan 13 Mart 'ta ilan edilen barış antlaşması ile savaş sona erdi. Bu olayın sonrasında aldığı yaralanmalar yüzünden öldüğü söylentisi yayıldı. 

Jyväskylä ve Helsinki'de uzun tedaviler ve ameliyatlar geçirdi. Savaştan kısa bir süre sonra Häyhä, Mareşal Carl Gustaf Emil Mannerheim tarafından Onbaşı ve ardından da Asteğmen rütbesine terfi ettirilmiştir. Daha öncesinde Finlandiya Askeri tarihinde hiç kimse bu kadar hızlı bir şekilde terfi almamıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

3. Alvin York

3. Alvin York

Kimdir?

Alvin York (13 Aralık 1887 – 2 Eylül 1964)

Babası William York Kasım 1911 yılında öldüğünde, Alvin küçük kardeşlerinin bakımını üstlenerek annesini yardımcı oldu. İki ağabeyim vardı ama evlilerdi. Ve aileye faydaları yoktu.  Aile gelirini arttırmak için Alvin ilk önce Harriman, Tennessee'de bir demir yolu inşaatında çalıştı.  Çok yetenekli bir işçiydi. Ama alkol problemi yaşamaya başlamıştı. Alvin o sıralarda takıldığı batakhanelerde bir çok kavgaya karıştı ve defalarca tutuklandı. Bir pasifist ve Protestan mezhebinin mensubu olan Annesi onu düştüğü bataktan çıkarmak için çok uğraşmıştı. Sonunda bir kavgada en yakın arkadaşı öldürülünce bu ortamlardan uzaklaştı. 1917 yılı geldiğinde askerliğe çağrıldı

Askere girdikten bir süre sonra, makineli silahlarla çok sıkı korunan ve Alman demir yolları üzerinde stratejik bir nokta konumunda olan bir bölgeyi ele geçirme görevini alan 17 askerden biri de Alvin York'tu.

17 asker ele geçirme emrini aldıkları yere yaklaşırken fark edildiler. Üzerlerine ateş açıldı ve dokuz kişi parçalara bölündü. Geriye kalanlar da kaçmaya başladı ancak York tek başına orada kalakalmıştı. 32 ağır makineli silahtan üzerine ateş yağıyordu. Daha sonradan günlüğüne olayla ilgili şu satırları yazdı:

“Bir ağacın arkasına saklanmak ya da bir yere kaçma gibi bir olasılığım yoktu. Diz çökmeye ya da yere yatmaya bile  zamanım olmadı. Sadece elimden gelenin en iyisiyle Almanlara hak ettikleri şeyleri verdim. Gördüğüm her Almanı öldürüyordum. İlk önce meyilli bir yerden ateş ediyordum daha sonra da uzanarak ateş etmeye başladım. Evimdeyken bu pozisyonda kuşlara sapanla birşeyler atardım. Kuşlardan daha büyük olan Almanları vurmak zor olmadı.”

York'un karşı ateşi 20’den fazla askeri öldürdü. York’u öldürmek için Alman komutanlardan birisi beş kişiyi görevlendirdi. Ancak York, 45’lik Colt’unu çıkartıp bu beş kişiyi öldürdü 

Bu noktadan sonra Komutan Paul Jurgen Vollmer, York’a İngiliz olup olmadığını sordu. 1. Dünya Savaşı’nda pek dikkate alınmayan Amerikanlar yüzünden Vollmer böyle bir soru sormuştu. York Amerikan olduğunu söylediğinde komutan ateş etmeyi keseceğini bildirdi. 10 dakika sonra 133 esir Alman askeriyle beraber, York birliğine geri döndü...

4. Seyit Onbaşı

4. Seyit Onbaşı

Kimdir?

Seyit Ali (Eylül 1889 -1939)

1889 yılının Eylül ayında Balıkesir'in Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babası Abdurrahman, annesi Emine idi.

1909 yılında Osmanlı Ordusu'na katıldı. Balkan Savaşı'nda çarpıştı. I. Dünya Savaşı'nın başlaması ile Çanakkale Cephesi'nde topçu eri olarak göreve başladı. 18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinindöktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı

Bunun üzerine Seyit Ali 275 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak  top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta Bouvet'e hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında Fransız zırhlısı Bouvet'e ağır yara verdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret Mayın Gemisi'nin döktüğü mayınlardan birine çarptı. 

Bouvet de bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Bu başarısından dolayı onbaşılık unvanı verildi. Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı'dan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali OnbaşıYine savaş çıksın, yine kaldırırım” dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi.

Savaşın sona ermesi ile 1918'de köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülük işlerine devam etti. 1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı. Seyit onbaşı 1939 yılında verem hastalığı yüzünden hayatını kaybetti.

İçeriğin Devamı Aşağıda

5. Kara Fatma

5. Kara Fatma

Kimdir?

Fatma Seher Erden (1888- 2 Temmuz 1955)

1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Dervişlerden Ahmet Bey ile evlendiğinde Balkan Savaşı’na katıldı, askerlik hayatını eşi ile birlikte paylaştı. I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi'nde kendi ailesinden dokuz-on kadınla birlikte savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey'in Sarıkamış'ta şehit olduğu haberini aldıktan sonra memleketi Erzurum'a döndü.

1919'daki kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti. Milis Müfreze Komutanı olarak batı cephesinde görevlendirildi. Aldığı talimatla İstanbul'a gitti, silah ve adam kaçırma faaliyetlerinde bulundu. İzmir'in Yunan işgaline uğraması üzerine İzmir'e geçerek kurtuluşu için savaştı.

Kara Fatma, Mustafa Kemal'den aldığı talimatla İstanbul’a gelmiş, Topkapı Pire Mehmet ve Laz Tahsin ile birlikte on beş kişilik çete kurmuş, köylü kıyafeti giyerek Haydarpaşa’dan trene binip İzmit’e inmişler ve iş bulmaya gelen muhacir görünümünde sayılarını arttırmaya çalışmışlardır. Kısa zamanda doksanaltı kişi olmuşlar, Üsküdarlı Albay Neşet Bey emrinde savaşmışlar, askeri bakımından mühim olan Fındıktepe’yi düşmandan temizleyerek buraya Türk bayrağını dikmişlerdir.

Kara Fatma dokuz yaşındaki kızı Fatma, oğlu Seyfettin kardeşleri Süleyman ve Mehmet Çavuş ile davulcular ormanında gizlenmiş olan yüz elli kişilik çetenin başına geçen Kara Fatma Gül-Bağçe, Mecidiyye, Orhaniyye, Arpalık köylerinin imam ve muhtarlarıyla ileri gelenlerini ormana celbettirdi. Onlara “Ben Kara Fatma’yım sizin ırzınızı malınızı ben koruyacağım” dedi. “Köylüler memnun döndüler. Kara Fatma bir taraftan sabanca havalisinde silah satın alıyor. Bir taraftan da civar köylerden gelen delikanlıları çetesine yazıyordu. Mevcudu dörtyüz sekseni bulmuştu.”

İstiklâl Harbi başlangıcından, Anadolu’nun düşmandan temizlenmesine kadar Doğu ve Batı cephelerindeki savaşların çoğuna katılmış olan Kara Fatma 4 defa yaralanmış, Yunanlılar’ın elinde ondokuz gün esir kalmış. Rütbesi Üsteğmenliğe yükseltilmiştir.

700 erkek ve 43 kadından oluşan müfrezesi ile I., II. İnönü Muharebesi, Sakarya Meydan Muharebesi ile Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde çarpıştı.Büyük Taarruz’un ilk günlerinde General Trikopis‘in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden müfrezesinin başına geçti; Bursa'nın Yunan işgalinden kurtuluşunda rol oynadı. Bir keresinde, onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenledi ve aralarında bir Yunan subayı toplam 25 esir askerle geri döndü

İstiklâl harbinde silah kullanan canla başla çalışan mücahit kadınlarımızın önde gelenlerinden olan, hayatının son yılları dayanılmaz maddi sıkıntılar içinde geçen Kara Fatma kendisine vatanı vazife tertibinden 17 Şubat 1954’de aylık bağlanmasının ertesi yılında 1955’te vefat etmiştir.

Kaynaklar:

http://www.cracked.com/article_21840_5-real-soldiers-who-were-walking-super-weapons.html/?utm_source=facebook&utm_medium=fanpage&utm_campaign=new+article&wa_ibsrc=fanpage

http://tr.wikipedia.org/

http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-42/bursanin-kurtulusuna-imza-atmis-bir-mucahit-kadinimiz-kara-fatma-fatma-seher

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
204
71
22
18
12
7
7
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?