Görüş Bildir

Erk Acarer Haberleri

Erk Acarer ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Erk Acarer ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Çarşı'nın 'Otizm Projesi' İstanbul Valiliği'ne Takıldı
Kızılay’a kan bağışı, depremzedelere, sokak çocuklarına, köy okullarına yardım, mavi kapak ve hayvan barınaklarına destek gibi kampanyalarla toplumsal duyarlılığını ortaya koyan Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı, son olarak otizmli çocuklara el uzattı. Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı'ının otizmli çocuklarla ilgili organizasyonu İstanbul Valiliği'ne takıldı.Cumhuriyet'ten Erk Acarer'in haberine göre, “Çarşı otizmli çocuklara koşuyor” isimli proje çerçevesinde, yardımseverlerin gönderdiği malzemeler, taraftar grubunun deposunda toplanmaya başladı. Diğer takımları tutan taraftarlar da konuya duyarsız kalmadı. Fenerbahçeli ve Galatasaraylılar çArşı grubuyla ortak hareket edeceğini duyurdu. çArşı, organizasyon kapsamında Otizm Federasyonu’yla da işbirliği yaptı.Ne var ki İstanbul Valiliği, organizasyona izin vermedi. Otizm Federasyonu’nun valilikle görüşmeleri de sonuç vermedi. Böylece yasal bir statü kazanamayan proje başlamadan bitti.Organizasyonla ilgili çArşı sözcüleri ise şunları söyledi: “Gezi’yle başlayan çArşı alerjisi sürüyor. Otizmli çocuklara destek olmak için başlattığımız proje valilik izni alamadığımız için yolun başında sona erdi. İstanbul Valiliği bize herhangi bir gerekçe de göstermedi. Aynı sıkıntıları, köy okulları projesinde de yaşamıştık. Devlete ait ve iktidara yakın kurumlar bizi desteklemek yerine köstek olmuştu.”Erk Acarer | Cumhuriyet
Sokakta Yaşayanlar 35 Yaşını Göremiyor!
Devletin '343. şahıslar' olarak nitelediği sokak çocukları yaşadıklarını ve ne istediğini anlattı.Ortalama 35 yıl yaşayan sokak çocukları için, Beşiktaş Belediyesi'nde sosyal güvenlik uzmanı olarak hizmet veren sosyolog Güven Dağıstan , 'Önyargılar ortadan kaldırılmalıdır. Çocukların geçmiş yaşamları ve oradan getirdikleri tortular ağırdır. Konuya, toplumun genel sorunu olarak yaklaşılır. Oysa ortada bir sorun varsa, bu çocuklara aittir' dedi. Cumhuriyet gazetesinden Erk Acarer ile Meltem Yılmaz 'ın haberi şöyle: Gecenin bir yarısı, sokağın köşesinden ayaklarını sürüye sürüye yanınıza gelen, elindeki tineri ciğerine çekerken bakışlarını size diken, çorba içeceğini söyleyip para isteyen çocuklar var “sokak çocukları” diye kestirip attığımız. Her birinin hikâyesi farklı olsa da geçmişleri benzer. Parasızlık, geçimsizlik, sevgisizlik. Gelecekleri de ortak: Ortalama yaşam süreleri 35 yıl. Ailenin, toplumun, devletin sokağa terk ettiği çocuklar, hayatta kalmak için her geçen gün daha ağır mücadele veriyor... ‘Tinerci çocuk’ Ahmet’le birlikteyiz. 10 metrekarelik odada karşılıklı oturmuş birbirimizin gözünün içine bakıyor, nereden başlamak gerektiğini düşünüyoruz. “Gerçek adım bu değil ama gerçek olanı ağzımdan kaçırırsam da yazmayın olur mu” diyor, “Tamam” diyoruz, mutlu oluyor. “Yanınızda tiner çekebilir miyim” diye soruyor, “Sakıncası yok” diye karşılık veriyoruz, yine mutlu oluyor. “Ahmet” diyoruz, “seni mutlu etmek bu kadar kolay mı?” Gülüyor... 19 yaşında Ahmet. Anne babası o çok küçük yaştayken şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmış. Ahmet ve kardeşleri de Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakılmış. “Herkesin ailesi gelirdi, bizimkiler gelmezdi” diye hatırlıyor o günleri. Babasına çok öfkeli: “Babam var ya, bizi bıraktı oraya ama kendi keyfine baktı. Bugün duyuyorum, trilyoner olmuş. Ama hâlâ ne arıyor ne soruyor.” Sokağın acımasız bir yanı var. Ahmet başını tinerden kaldırıp acı bir gülümsemeyle bakıyor; bir anda, “Ben 343’üm abi, beni dövmek serbest” diyor. Tek istediği şey kendisine bir iş verilmesi. “O zaman tineri de bırakacağım, kötü alışkanlıklarıda!” diyor. Otomobilinizin camını silmek isteyen bir sokak çocuğuna, “Hayır” diyerek ilk anda tepki verirseniz, sizinle inatlaşacaktır. Ancak ona bir çocuk olduğunu hissettirirseniz iş değişir. Gözlerinin içine bakıp samimi bir şekilde, “İstemiyorum” ya da “Bugün param yok” dediğinizde, o da gözlerinizin içine bakıp size gülümseyerek “Bu da benden olsun abi” diyecektir. Sokak çocukları, sokak köpeklerini sever. Üzerinde düşünülmemiş bir dayanışmadır bu. Sokak köpeği, soğuk kış gecelerinin battaniyesidir. Kimsesiz bir çocuk aynı zamanda “kendisini koruyan” bir köpeğe hiç tereddüt etmeden ekmeğini uzatır bu yüzden. Türkiye’de çocuk olmak zordur. Sokak çocuğu olmak ise akla hayale gelmeyecek kadar sert bir durumdur. Şehrinizin meydanında, sizinle birlikte yaşlanan bir sokak çocuğu görmeniz neredeyse olanaksızdır. Çünkü Türkiye’deki kimsesiz bir çocuğun “istisnalar dışında” 35 yaşına ulaşması çok zordur! Devlet, aile içi şiddet, anne babanın kaybı, cinsel ve fiziksel istismar nedeniyle sokakta yaşamaya mahkûm olan bir çocuğa 18 yaşına kadar bakmak zorundadır. Rehabilite edildiği ve “topluma kazandırıldığı” düşünülen genç, 21 yaşından itibaren tamamen sahipsiz ve kimsesizdir. ‘Hepsi kaybolup gidiyor’ Beşiktaş Belediyesi çatısında, sosyal güvenlik uzmanı olarak hizmet veren sosyolog Güven Dağıstan, “Esas öykü de tam bu noktada başlar” diyerek anlatıyor: “Bireyleri topluma kazandırdık diyerek konuyu kapatan bir sistem hiçbir meseleyi çözemez. Çocukların çoğu kaybolup giderler. Bir fabrika gibi problem üreten bir mekanizmadır bu. Sorunlu bireyler ortaya çıkarır. Onlar yok olunca, yerlerine yenileri eklenir. Öncelikle ‘gerçekte mağdur olan’ bu çocukları yakından tanımak, problemlerini anlamaya çalışmak gerekir. Önyargılar ortadan kaldırılmalıdır. Çocukların geçmiş yaşamları ve oradan getirdikleri tortular ağırdır. Konuya, toplumun genel sorunu olarak yaklaşılır. Oysa ortada bir sorun varsa, bu çocuklara aittir. En küçüğünün üzerinde 5 bıçak yarası bulunur. Devlet mekanizmasında, sadece sonuçlarla ilgilenme geleneği vardır. Ancak ‘neden’ sorusuyla ilgilenmeden çözüme ulaşılmaz.” Peki, devletin “343. şahıslar” diye kodladığı bu çocuklar neden bu durumda? Sosyolog Dağıstan, “Zaten sorunlu olan toplumsal yapının üzerine, ailede yaşanan problemleri eklerseniz sorular anlam kazanmaya başlar” diyerek sözlerini sürdürüyor: “Hemen hepsi şiddet mağdurudur. Şiddet ise her türlü ayrımcılığın bizzat kendisi, her türlü nefretin yansımasıdır. Çocukların dramı aileden başlar. Sonra kaldıkları çeşitli devlet kurumlarındaki personelden dayak yerler. Sokakta hemen her gün polis şiddetine maruz kalırlar. Çocuklar bize, polisin kendilerini MOBESE kameralarını kapatarak dövdüklerini söylüyorlar. Sokak çocuklarının ‘şiddetle’ birlikte anılması genel bir anlayış olmuştur. Bu denli mağdur olan bireylerin durdukları noktayı anlayabilmek gerekir. Her türlü güvensizlikleri, otorite ve kurallar karşısındaki tepkileri çok anlaşılırdır. Varlıklı kişilerin artıkları yoksullara kalır. Bu çocuklar ise tabağın son kısmını sıyırır. Aslında bu kadar itilip kakılan, bunca kötü muameleye uğrayan ve aç yatıp kalkan bu genç insanların nasıl olup da bir sosyal patlamaya yol açmadıklarına şaşmak gerekir.” Tinerci, balici, sokak çocuğu… İlginçtir ki hiçbir toplumsal raporda, “sokak çocukları toplumdaki diğer bireylerden daha fazla şiddete meyillidir” diye bir veriye rastlanmıyor. Ancak her nedense, “aslında bizzat mağdur olan bu çocuklar” yanlarına yaklaşılması bile tehlikeli potansiyel suçlular olarak görülüyor. Acaba iyileştirici olmaktan çok uzak olan sistem, yanına çektiği medya gibi kanallarla kendini aklayabilmek için bu çocukları mı karalıyor? Problemleri çözemeyen devlet, “Onlarla biz bile uğraşamadık, bu çocuklar kötüdür” algısı yaratıp bunu yaymak için mi uğraşıyor? “Mekanizmanın böyle çalışmadığını umuyorum” diyen sosyolog Güven Dağıstan, “Sistemin kendisinden kaynaklanan bir sorun olduğunu da kabul etmek gerekir” diye anlatıyor: “Aslında bu çocukları tanımlarken farkında bile olmadan ‘tinerci’, ‘balici’ gibi ayrıştırıcı ve ötekileştiren bir dil kullanıyoruz. Siyaset figürleri bizim söylemlerimizi de belirliyor. Birileri çıkıp ‘Tinerci bir nesil istemiyoruz’ diyebiliyor önünü ardını düşünmeden. Bir sokak çocuğu bir suça karışmışsa bu manşet olur. Ancak söz konusu gazeteye dikkatli bakarsanız, o haberin hemen altında bulunan gasp, kadın cinayeti ve başka suç haberlerini de görürsünüz. Her nedense, medyada sokak çocuklarının karıştıkları olayları canlı tutma isteği vardır. Bu algı, toplumu olumsuz yönde besler. İnsanların trafikte bile birbirlerini boğazlama eğiliminde oldukları, her an birbirleriyle kavga ettikleri ve fiziksel olarak güçsüz olanların sürekli mağduriyete uğradıkları bir yapıda bu çocuklara herkesten çok yüklenilmesi ilginç bir durumdur.”T24
Ethem Sarısülük'ün Ağabeyi: 'Katiller Madalya İle Ödüllendirilecek'
Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü’nün Gezi eylemleri sırasında Ethem Sarısülük’ü öldüren polis Ahmet Şahbaz için yardım kampanyası düzenlediği ortaya çıktı. Valilik izniyle düzenlenen kampanyanın gerekçesi ‘Emniyet olarak Şahbaz’ın yanında olduklarını göstermek’ ve ‘maddi manevi mağduriyetini gidermek’ olarak açıklandı.Gezi Direnişi sırasında Ankara’da başından vurularak öldürülen Ethem’in ağabeyi Mustafa Sarısülük, kardeşinin katil zanlısı Ahmet Şahbaz için yardım kampanyası toplanmasını değerlendirdi.Erk Acarer’in Cumhuriyet’teki haberine göre, “Mağdurlar yerine, suçluları ve katilleri koruyan bir sistemin sonunda işi buraya getireceği belliydi” diyen Mustafa Sarısülük, yaşananları sert sözlerle özetledi: “Devlet, resmi kanalları vasıtasıyla katillere yardım kampanyası örgütlüyorsa, bunun üzerinde düşünmek lazım. Hâlâ katil zanlılarına arka çıkmaya devam ediyorlar. Bu yaşananları, ülkede giderek artan faşizmin cesaretlendirici bir adımı olarak görüyoruz. Kardeşimin katili için yardım kampanyası düzenlemek de bu adımlardan biri. Bilinçli olarak yaptıklarını düşünüyoruz. Demokrasinin var olduğu ülkelerde katillerin değil mağdurların korunması gerekir. Tersi, çürümüşlüğün hangi boyuta geldiğini çok net bir biçimde anlatır. Bu aynı zamanda, ‘insanları vurmaya, öldürmeye, yaralamaya ve gözlerini çıkarmaya devam edin, hiçbir biçimde muhalifleri yaşatmayın’ demektir. Çok önceden ifade ettiğimiz gerçek yüzleri ortaya çıkıyor. Durum, bunun tescili olarak değer kazanıyor. Kırgın değil nefret doluyuz. Ancak bu yaşananlara hiç şaşırmıyoruz. Sanırım Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın emriyle, katiller çok yakın zamanda onur madalyası ile de ödüllendirilecek.”Ethem Sarısülük’ün kardeşi İkrar Sarısülük ise “Kısa bir süre önce, bazı sosyal paylaşım siteleri üzerinden de birtakım yardım kampanyaları düzenlendiğini duymuştuk” derken konuyla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdi.Cumhuriyet
Soma'da Facianın 1'inci Yılı: 10 Madde ile Yaşanan Gerçekler ve Son Durum
Soma’da 301 işçinin can verdiği katliamın üzerinden bir yıl geçmesine karşın sorunlar katlanarak devam ediyor. BirGün'den Erk Acarer, 10 maddede bu bir yılda yaşananları özetledi.Acıların üzerine işsizlik, psikolojik travmalar ve ekmek derdinin eklendiği görülüyor. Bununla birlikte, maden kazalarının engellenmesine dair hiçbir somut adım atılmadığı da anlaşılıyor. Özellikle İmbat A.Ş.’ye ait iddialar vahim. Madenciler gerçeği yumuşatmıyor: “Her an Eynez’dekini üçe katlayacak korkunç bir facia yaşanabilir.” Devlet ve sermayenin Soma’da kısa bir özet geçtiği apaçık ortaya çıkıyor...
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Siyasal Hayatı Düzenleme Planı'nın hedefi, Erdoğan'ın iktidarının korunması amacıyla yenilenecek seçimlerde, Ak Parti'nin çoğunluk kazanmasıdır.Geçen hafta yaşadıklarımız, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, Siyasal Hayatı Düzenleme Planı ’nın uygulanmaya başlandığını göstermektedir.Planın hedefi , Sayın Erdoğan’ın 2015 başındaki siyasal durum ve otoritesinin korunması amacıyla Kasım ayında yenilenecek genel seçimlerde , Ak Parti’nin Meclis'te çoğunluk kazanmasıdır.Amaç, Sayın Erdoğan’ın iktidarının karşı güçler etkisizleştirilerek korunması, arttırılması, genişletilmesi ve derinleştirilmesidir.Kasım ayında yapılacak seçimde Ak Parti’nin çoğunluk kazanması, bu amacın kurumlaşması için ilk aşamadır.İlk aşama geçildikten sonra, planın ikinci aşamasına geçilecektir.Siyasal hayat seçimle düzenlenmeden sürdürülemez miydi? Sürdürülemezdi!
'İhramlı' Protestocu: Bu Bir Sokak Eylemiydi
İstanbul Üsküdar Belediyesi tarafından Kutlu Doğum Haftası nedeniyle içerisinde Kâbe maketinin de yer aldığı 'Asr-ı Saadet Köyü' oluşturuldu. İhram kıyafetleriyle kâbe maketine doğru gittiği düşünülen Cihat Duman, 'tek kişilik gösterisi'ni Cumhuriyet Gazetesi'ne anlattı.Cihat Duman, şunları söyledi:“Bu bir sokak eylemiydi. Bu tür eylemlerin tarihini biliyorum. Ben sanat eleştirilerine yeni bir eklemleme yaptım. Amacım, sanat ve sergi etkinliklerindeki çirkinliklere karşı yeni bir tavır geliştirmekti. İlhamı bu duygulardan aldım. Hedefim iktidar ve AKP'li belediyeleri eleştirmek değil. Çünkü artık AKP’yi eleştiriye bile lâyık bulmuyorum. Hissi kablel vuku oldu. O his gelince yakın bir arkadaşıma söyledim. Beni fotoğraflayan da o oldu. Polisler hemen gözaltına aldı. Gerçekten şok oldular. Gezi’de pek çok özgün eylem yapmıştım. Polislere pilav dağıttığım bile oldu. Ama bu kez gerçekten çok şaşırdılar, çok kötü oldu çocuklar. Kaldırımdan kültür merkezine kadar yürütmediler. 3.5 saat gözaltında tutulduk. Sonra da ben ayrılmadım. Şikayetçi oldum. Seyahat ve kıyafet özgürlüğümü kısıtladılar.”
MİT Haberi Davası: Barış Terkoğlu, Aydın Keser ve Ferhat Çelik’e Tahliye Kararı
”MİT mensubunu ifşa” suçlamasıyla tutuklu bulunan Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, OdaTV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ve Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser aylar sonra bugün ilk kez yargıç karşısına çıktılar. Barış Terkoğlu, Aydın Keser ve Ferhat Çelik'e adli kontrol şartıyla tahliye kararı çıkarken, Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Hülya Kılıç'ın tutukluluğuna devam kararı verildi.