onedio
Görüş Bildir

DHKP-C Haberleri

DHKP-C ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. DHKP-C ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Acı, Sevinç, Gözyaşı Gurur: Hepsini 2024’e Sığdırdık! İşte 2024’ün En Önemli Olayları
Acısıyla tatlısıyla kahkahasıyla hıçkıra hıçkıra ağlamasıyla bir yılın daha sonuna geldik. Özel hayatlarımızda yaşadığımız gelgitler, sevinçler, üzüntüler, mutluluklar, mutsuzluklar şöyle dursun ülkece yine büyük sınavlardan geçtik. Badireler atlattık, hep birlikte gururlandık hep birlikte gözyaşı döktük. Şimdi dönüp baktığımızda; neleri geride bıraktığımıza inanmakta zorlanıyoruz. Meğer bir seneye ne kadar kaos, acı, adaletsizlik sığdırmışız… 2024 hem acının hem zaferin yılı oldu; hem de önemli dersler alacağımız bir yıl… Önümüzdeki seneler 2024’ten aldığımız dersleri hayata geçirecek miyiz hep birlikte göreceğiz ama şimdi 2024’te yaşadığımız önemli olayları gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçireceğiz. 2024’te yaşadığımız önemli olayları sizin için bir araya getirdik. İşte “Bir daha yaşanmasın” ve “Bir daha yaşayalım” diyeceğimiz olaylarla 2024’ün özeti…❤️💔
Bahçeli'den Erdoğan'a: "İspatlayamazsan Şerefsizsin"
MHP Lideri Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın MHP'ye yönelik iddialarına 'Şerefsizlik yarışında hep kaybettin. Şimdi yeni bir şerefsizlik yarışına giriyorsun' yanıtını verdi.MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Afyonkarahisar'da düzenlenen mitingde konuştu. İşte Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları ''Uzaktan kumandalı basını da etki altına aldı. Yasama, yürütme, yargı sana hizmet eder hale geldi. Basın ve medya da sabahtan akşama kadar RTE dizisiyle kamuoyunu meşgul ediyor. Erdoğan, güç çılgınlığında.. Her şeyi 'ben ben' dedirtmiştir. O zaman demokrasiyi baskı altına alıp diktatörlüğe giden yola doğru kaymaya başlamıştır. Erdoğan, güçle şımarmıştır. Türkiye'yi artık tek adam olarak ben yönetebilirim diyor. 2002'de milli iradenizle AKP'yi tek başına iktidara getirdiniz, güç alanına da sahip kıldınız. O günden bu yana geçen zamanda değişen ne var? Hayat pahalılığından kurtuldunuz mu? Çocuklarınızı iş ve yuva sahibi yapabildiniz mi? Gelir seviyeniz arttı mı? Hayır diyorsanız artık yeter demenin zamanı gelmiştir. 'Biz memnunuz birlikte yürüme şarkısına devam etmek istiyorlarsa' Allah yollarını açık etsin. ''PANİKLE OĞLUN BİLAL'İ ARADIN MI ARAMADIN MI?'' Sayın Başbakan'a bir soru daha soruyorum. Saat 6.30-7.30 arasında 17 Aralık'ta bir savcının kolluk kuvvetlerine verdiği talimatla 41 eve baskın yaparak bazı kişileri tutuklaması sonrası bilgi sana intikal ettiğinde panikleyerek oğlun Bilal'i aradın mı aramadın mı? Aniden savcı kıyımı, 8 bin polisin dağıtılmasıyla 74 günde ne çabuk çıktılar? Bu kişi acaba içerdeyken sana haber mi gönderdi? Beni kurtarmazsanız yakarım sizi mi dedi Bir kriz yönetimi Başbakanlık'ta oluştu mu? Bazı bakanlar, uzmanlar bilim insanlarıyla birlikte kriz yönetimi için algılama yönetimini nasıl yapacağınızı tartıştınız mı? Kendinizi buradan sıyırmak için nasıl tavsiyeler aldınız? İlk mitinginiz Ordu'da bu nedenle mi yapıldı? ''Acilen Ordu'da miting yap, kalabalıkları topla, iddiaları yalanla, halkı yanılt, arkasından da gerekli tedbirleri alın'' gibi rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasından kendini kurtarmak için bu yolu tercih ettin mi etmedin mi? Bu bakanlar ve uzmanlar kimlerdir? ''OĞLUNLA KONUŞMAN KORKUNÇ BİR KONUŞMA'' 6.30-7.30 arasında bir savcının 41 kişiyi tutuklamasının ardından 8.30'da Bilal'le konuşması var. Bu konuşma tape olarak halkın arasına yayıldığında çok korkunç bir konuşma. Bir Başbakan'a yakışmaz. Hayır işleri için topladığın para mı yoksa? Türkiye'nin balını, kaymağını sen mi yiyordun? Bu algı yönetimi komplo gibi montajı ortaya çıkardı. Ne varsa reddediyor. Nereye kadar reddedeceksin. Başbakan şimdi 'montaj' diyor. İki tane kavram öne sürmüşler. 'Komplo ve montaj' diyeceksin. Sonra bunları yapanları bir kişinin veya bir grubun üzerine yıkacaksın Sen Türkiye'de herkesi doğru yanlış araştırmadan 'bunlar haşhaşi, alçak, hain' diyorsun. Sana yargı yolu ile darbe yapacaklarını söylüyorsun. 88 gündür milleti aldatıyorsun. ''GEZİ'DE KİMSEYİ SUÇLAMA'' Şimdi de ateşle oynuyor. Erdoğan bir gün gelecek Afyon'dan söylüyorum. Çok konuda MHP haklı çıktı, bunda da haklı çıkacağına inanıyorum Taksim'de Gezi olayları neden başladı, arkasında, önünde kim vardı? Sonunda gençlere TOMA'larla, gazlarla saldırmanın kimler tarafından emri verildi? Gezi'de kimseyi suçlama. Emniyet, İçişleri, MİT sende. Araştır bunu. Türkiye'de bazı sosyal şiddet olaylarını tahrike diyor, bazı ajan provokatörleri kullanıyor. Sayın Erdoğan bunun istihbaratı bilgisini alıyor musun? ''DHKP-C İLE MHP ARASINDAKİ İLİŞKİYİ İSPATLAMAZSAN ŞEREFSİZİN TA KENDİSİSİN'' Dün televizyonda yine konuşuyor. Şerefsizlik yarışında hep kaybettin sayın Başbakan. Şimdi yeni bir şerefsizlik yarışına giriyorsun. DHKP-C ile MHP arasındaki ilişkiyi kurup ispatlayamazsan şerefsizin ta kendisisin. DHKP-C'nin ne maksatla kurulduğunu, kimin denetiminde olduğunu biliyoruz. TV'de her konuyu baba-oğul-aile muhabbetini montaja bağlıyorsun, DHKP-C ile MHP'yi montaja mı bağlıyorsun? Erdoğan artık bittin. Siyasi ömrün tükendi. Yolsuzluk ve rüşvetin altında kalacaksın. Kime ne iftira atıyorsan bunların hesabını vereceksin Mümkün olduğu kadar az konuşmalı, danışmanlarını gözden geçirmelidir. ''ÖLENLERİN HEPSİ BU VATANIN EVLATLARI'' Bazı ölüm olayları var. Hepsi bu vatanın evlatları. Kim olursa olsun. Hakkın rahmetine kavuşanlara MHP olarak rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Ancak bunları tahrik ederek, Türkiye'yi kargaşaya sokarak kendini kurtarmaya çalışan Erdoğan, bu yol dipsiz bir kuyudur. Buraya düştün mü çıkma şansın yoktur. Sen bu milletten daha zeki değilsin. Senin haksız yere zenginleşerek dolaylı yoldan soyduğun zengin insanlar var. ATV ve Sabah'ı girdikleri ekonomik krizden yararlanarak satın alıp kendilerine yandaş TV ve basın haline getirmek için evdeki 1 milyar doları kullanmıyor. İstanbul'da ihale verdiklerine diyor ki,''100'er milyon dolar gönderin… 'Bir havuzda toplayın' diyor. Havuzda toplanan para 630 milyon dolar. İlçelere bu paraları gönderseniz hepsi modern şehir olur.''Yurt
'30 Mart'tan Sonra Pensilvanya ile Mücadele Edeceğiz'
Erdoğan, Fethullah Gülen için 'Pensilvanya’da inzivaya çekilmiş… Gel ülkende inzivaya çekil. Bu nasıl bir inziva. İnzivaya çekilmiş ama oradan alufteleri takip ediyor' dedi“Paralel yapı” dediği Gülen cemaatini eleştiren Başbakan Tayyip Erdoğan , “12 yıl boyunca çetelerle, mafyayla, cuntayla mücadele ettik. Devlete sızmış, milletin enerjisini hortumlayan çeteleri tasfiye ettik. İnşallah 30 Mart’tan sonra kalan çeteleri de tasfiye edeceğiz. Ergenekon’la mücadele ettik. Pensilvanya yönetimindeki Neo-Ergenekon’la da mücadele edeceğiz” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan AKP’nin Manisa mitinginde konuşuyor. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle: Büyüyen ekonomi rahatsız etti Kirli ittifaklar var. Kirli ilişliler var. Komplo ve kumpaslar var, bunları bozacaksınız. Biz Allah’ın karşısında rücuğa eğiliriz. Bunun dışında kimsenin karşısında eğilmek yok. Eğilmedik bugüne kadar, Allah’ın izniyle bundan sonra da… 81 vilayet, 77 milyon, işte bu oyuna itiraz ediyor. Türkiye’ye yönelik saldırının herkes farkında. Yeniden bir istiklal mücadelesi verdiğimizin herkes farkında. Türkiye’nin büyüyen ekonomisi birilerini rahatsız etti. Aktif, kucaklayıcı, barışçı dış politikası birilerini rahatsız etti. Küresel projeleri, hedefleri, vizyonu birilerini rahatsız etti. Biz göreve geldiğimizde milli gelir neydi? 230 milyar dolar. Yani MHP’den 230 milyar dolarla aldık milli geliri. Şimdi 820 milyar dolar. Yolsuzlukların olduğu bir iktidarda siz 230 milyar dolardan 820 milyar dolara gelebilir misiniz? 79 senede, cumhuriyet tarihinde Türkiye’de yapılan bölünmüş yol neydi biliyor musunuz 6 bin 100 kilometre. 11 senede yapılan bölünmüş yol ne oldu biliyor musunuz? 17 bin kilometre… 6 bin 100 kilometre nire, 17 bin kilometre nire… Sormak lazım bu Bahçeli’ye, siz ne yaptınız arkadaş ya? İnanın yaptıkları bir şey yok. Ne varsa AK Parti’nin iktidarı döneminde var. Zaten, millet 5 yıllığına bunlara iktidar verdi, 3,5 yıl verdiler kaçıp gittiler. Niye kaçıp gittin? Kimse size bırak demedi, niye kaçıp gittiniz? Götürecek mecalleri kalmamıştı. Çünkü onlar maalesef, Sakarya depreminde, Kocaeli depreminde, Düzce depreminde çöktüler, bittiler. Biz geldik, imar ettik. Bizim dönemimizde de Bingöl depremi oldu, Van depremi oldu, Simav depremi oldu. 1 yılda yeniden inşa ettik. Biz buyuz, biz buyuz. Biz iş bilenin, kılıç kuşananın anlayışıyla yürüdük. MHP’ye gönül vermiş, CHP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Biz MHP’nin, CHP’nin yavrusuyla ortak olduğu iktidarda IMF’ye borç 23,5 milyar dolardı. Ödedik, ödedik, ödedik, geçen 14 Mayıs’ta sıfırladık. Şimdi Türkiye’nin IMF’ye borcu yok, şimdi IMF bizden borç istiyor. 5 milyar dolar, veririz dedik. Veren el, alan elden üstündür. Bunlar milliyetçi değil mi, sevsinler böyle milliyetçiliği. Bunlar kafatası milliyetçisi. Milli bankamız Merkez Bankası… Kasasında ne vardı biliyor musunuz, devraldığımızda MHP’den 27,5 milyar dolar. Şimdi ne var? 128 milyar dolar var. Halep oradaysa, arşın Manisa’da. Manisa, hesabı sormaya var mıyız? MHP ile CHP’nin yavrusu… Göreve geldim, masamın üzerine bir hesap geldi. MHP’den, CHP’nin yavrusundan aldık ya. Zorunlu tasarruf adı altında 13,5 katrilyon kestiler, işçi ve memurdan. Dedim, işçiye memura devlet borçlu olur mu. Sendikaları toplayın, bu parayı ödeyeceğiz dedik. O parayı biz ödedik, biz. Yolsuzlukların iktidarında böyle bir şey olabilir mi? Bitmedi… Bir de hatırlayın, konut edindirme yardımı adı altında para topladılar mı, topladılar. O 3,5 katrilyonu da biz ödedik. Memur kardeşim, işçi kardeşim umudunu kesmişti ama onu da biz ödedik. Bütün bu olaylar karşısında Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu net borç stoğu, 100 liranın 73 lirası borçtu. Şimdi ne oldu, 100 liranın 35 lirası borç. Nereden, nereye düşürdük. Devletin borçlanma faizi, 100 liraya 63 lira faiz ödüyordu, şimdi tek haneye düştü. Aradaki fark vatandaşımın cebinde kalıyor. Enflasyon neydi? Yüzde 30… Şimdi yüzde 8. Aradaki fark Ayşe bacının, Fatma bacının mutfağında kalıyor. Ahmet kardeşimin cebinde kalıyor. Ey MHP, ey CHP… Sizin böyle bir derdiniz, aşkınız yok. Bizde dert var. Onun içişn 30 Mart çok önemli. Ne zaman şehit gelse MHP’liler istismar eder Bu arada en çok da çözüm süreci birilerini rahatsız etti. İnşallah bunu da bozacağız. Ölümlerin durması, kanın durması, gözyaşının dinmesi birilerini rahatsız etti. Şehit cenazeleri geldiği zaman MHP’liler sokaklara dökülür, istismar eder. BDP de bunu tersini yapar. İçlerinden biri ölünce bunu istismar eder. Birisi siyasi Kürtçülük, biri siyasi Türkçülük yapıyor. Biz, Türküyle, Kürdüyle, Boşnağıyla, Arnavutuyla,i Romanıyla, Lazıyla, Gürcüsüyle, aklınıza ne gelirse… Biz diyoruz ki tek millet. Ben Türkü de Kürdü de, Arabı da, Boşnağı da beni yaradan Allah onu da yarattığı için seviyorum. Çünkü bizim inancımızda ne siyahın beyaza, ne beyazın siyaha üstünlüğü yoktur. Ne Arabın Kürde, ne Türkün Kürde, ne Kürdün Türk’e üstünlüğü yoktur. Onun için ne diyoruz, tek millet. Arkadan bir şey daha söylüyorum, nedir o? Tek bayrak… Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır. Toprak eğer uğruna ölen varsa vatandır. Üç, tek vatan… Ama 780 bin kilometrekareyle tek vatan. Batıda ne varsa, doğuda, güneydoğuda da o olacak. Kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak. Çünkü Türkiye’nin 780 bin kilometrekaresi hep birlikte ayağa kalkacak. 10 yıl önce, 12 yıl önce denseydi ki Şırnak’ta havalimanı yapılacak, buna kim inanırdı? Iğdır’da, Ağrı’da, Kars’ta havalimanı yapılacak dense kim inanırdı? Buyurun, bu havalimanları bitti, sadece Hakkari kaldı. Orada da ne yazık ki bölücü terör örgütü zaman zaman tehditlerle müteahhitleri kaçırttı. İsteseler de istemeseler de bitecek. Ablalara ‘defolun’ deyin Huzuru bozmak, istikrarı zedelemek, ekonomiyi durdurmak için gayret sarf edenlere inşallah fırsat vermeyeceğiz. Şimdi çıkmışlar, birileri abla olmuş. Duydunuz mu bu ablaları? Size de yalan, yanlış, iftira her şeyi anlatmaya başladılar mı? Geçen güb Hatay tarafında bir teyze bunlara ne güzel cevap verdi. Ya bunlarda iftira, yalan var. Bunlara sadece bir şey söyleyin. Artık benim vatandaşım adresi biliyor. Bunlara şunu söylemek lazım. Sizin hocanız, benim kızımın başının örtüsünü açmaya çalışan birisidir. Defolun demek lazım. MHP, ne zaman Pensilvanya’yla dost oldun? Affedersiniz, kendine göre fetvalar veren birisiyle bizim işimiz yok. Bunu söyleyin. Bunlar hizmet yapıyor öyle mi? Ne oldu? Aralar açılınca şimdi öğrencileri dışarı atıyorsunuz. Siz onları orada bedava yatırmıyordunuz. Ne oldu şimdi size? Aldığınız o zekat paralarını nereye harcadınız? Aldığınız kurbanlıkları nereye harcadınız. Kardeşlerim 30 Mart aynı zamanda bu hesabın bozulmasıdır. Bu ablalar diyorlar ki, AK Parti’ye değil MHP’ye verin. Şimdi orayla dost oldular. Ne zamandan beri dost oldunuz? Dert o değil, dert AK Parti’yi Manisa’da, Türkiye’de oylarını düşürebilir miyiz? Başarılı olamayacaksınız. Sizin tuzağınız varsa, halkımın da tuzağı var, Hakk’ın da tuzağı var. Onların ablaları bir kenara, bizim ablalarımız bize yeter. Onlar beddua seansları yapıyor evlerde. Yurtlarında… Ama bizim dua seanslarını yapan kardeşlerimiz burada. Abiler burada,… Onların ağabeyleri varmış… Bizim ağabeylerimiz Allah’ın izniyle Manisa’da sandıkları patlatacak. Aileleri böldüler aileleri, milleti parçaladılar milleti. Yalan yanlış gazeteler, broşürler basıp evlere dağıttılar. Bunun adı hukukta casusluktur, ajanlıktır. Ama yakayı ele verdiler, bedelini de ağır ödeyecekler. Dedim ya, inlerine gireceğiz. Öyle kolay kolay biz bu devleti sokakta bulmadık. Milli birliğimizi, milli güvenliğimizi tehdit eden bu unsurlara karşı gerekli tedbirleri aldık, alıyoruz, gereken hesabı da soracağız. Mardin’de BDP’ye oy verin diyorlar Mardin’de, Siirt’te açık açık BDP’ye oy istiyorlar. Düşünebiliyor musunuz? AK Parti’nin karşısında kim güçlüyse orada. Kendi amaçları uğrunda, meşru, gayrimeşru… Yeter ki AK Parti’nin karşısında olsun. MHP’lilere diyorlar ki, Ankara’da İzmir’de İstanbul’da CHP’ye oy veren. Pensilvanya CHP’den yolsuzluk nedeniyle atılmış şahsı aday olarak istedi. Bu CHP’de onu aday yaptı. O yolsuzluk klasörünün önünde Kılıçdaroğlu’nun çekilmiş resimleri vardır. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun da ondan pek farkı yok. Kılıçdaroğlu utanmadan ‘ortaya çıkar’ diyor İstediğimiz hastaneye gidiyor muyuz? İlaçlarımızı istediğimiz eczaneden alıyor muyuz? Bunun kadri kıymetini 30 Mart’ta gösterelim diyorum. Sandıklara sahip çıkın, bunlar her türlü numarayı yapa. Bunlar her şeyi yaparlar. Sandıklar bizim namusumuzdur diyeceksiniz, sahip çıkacaksınız. Kuş uçurtmayacağız. Her gün konuşmalarına bakın. Kılıçdaroğlu’nun Bahçeli’nin konuşmalarına bakın. Adeta birbirlerinin avukatlığını yapıyorlar. Eli kanlı terör örgütlerine de artık sahip çıkıyorlar. Polise kurşun yağdıran terör örgütüne, kendisi üstlendiği halde, DHKP-C, Kılıçdaroğlu utanmadan bul çıkar diyor. Hale bak ya. Seni biliyoruz, gösterin bana o terör örgütünü, gideyim üye olayım diyen adamsın sen. Senin karakterinde bu var. Şimdi bakıyoruz, MHP de kol kanat germeye başladı. Kardeşlerim, dikkat edin, oyun çok büyük. Bunlar AK Parti iktidarını, milletin iktidarını yıpratmak, istedikleri gibi at oynatabilecekleri bir Türkiye kurmak istiyorlar. Bu oyuna gelme Manisa. 30 Mart’ta sen bu oyunu sandıkta bozacaksın Manisa… Manisa’daki CHP’li, MHP’li kardeşim. Az önce örnekler verdim. MHP döneminde neler oldu, biz neler yaptık? 30 Mart’ta sen de gönül verdiğin partiye bir ders vermelisin diyorum. Bunlar büyükşehir belediyeciliği nedir bilmez. İstanbul gibi bir şehirde 4,5 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptım. CHP’den 2.5 milyar dolarla devraldım, 1.2 milyar dolar borçla devrettim. Çamur, çöp, hava kirliliği, susuzluk felaketti. Hamdolsun 2 yılda ne çöp dağları, ne susuzluk, ne hava kirliliği kaldı. Aynı şekilde Manisa’yı da modern bir büyükşehir haline getirelim. Biz büyükşehir yasasını çıkardığımızda, CHP, MHP ve BDP karşı çıktı. Şimdi bunlar hangi yüzle karşınıza çıkıp oyunuzu bize verin diyecekler. Siz Manisa’nın büyükşehir olmasını istemediniz ki ya? Bunlara gereken dersi vereceğiz . Bu meydan zaten bunu gösteriyor. Pensilvanya yönetimindeki Neo-Ergenekon 12 yıl boyunca çetelerle, mafyayla, cuntayla mücadele ettik. Devlete sızmış, milletin enerjisini hortumlayan çeteleri tasfiye ettik. İnşallah 30 Mart’tan sonra kalan çeteleri de tasfiye edeceğiz. Ergenekon’la mücadele ettik. Pensilvanya yönetimindeki Neo-Ergenekon’la da mücadele edeceğiz. Pensilvanya’da inzivaya çekilmiş… Gel ülkende inzivaya çekil. Bu nasıl bir inziva. İnzivaya çekilmiş ama oradan alufteleri takip ediyor. Sen hoca mısın, istihbarat örgütünün başı mısın, nesin sen?T24
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA
Okmeydanı'nda Burak Can Operasyonu: 8 Gözaltı
İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından bu sabah Beyoğlu, Sultangazi ve Şişli'de düzenlenen operasyonlarda 8 kişi gözaltına alındı. BURAK HAYATINI KAYBETTİ, 4 KİŞİ YARALANDI Okmeydanı'nda Berkin Elvan'ın cenaze töreninden sonra, gece çıkan olaylarda Burak Can Karamanoğlu hayatını kaybetmiş 4 kişi yaralanmıştı Olayla ilgili olarak başlatılan soruşturmayı İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri yürüttü. Polis, olayın yaşandığı yer ve yakın çevresindeki güvenlik kamerası görüntülerini taradı. Görüntülerde ellerinde tabanca ve tüfek bulunan kişilerin varlığı belirlendi ve bu kişilerin tespit edilmesine yönelik çalışma yapıldı. Çalışmalarını tamamlayan polis bu sabah 05.00 sıralarında Okmeydanı, Beyoğlu ve Sultangazi'de bazı adreslere operasyonlar düzenlendi. 800 POLİS KATILDI Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen operasyona, Özel Harekat Şube Müdürlüğü ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ekipleri de destek verdi. 800 polisin katıldığı baskınlarda 25 ayrı adrese giden ekipler 8 kişiyi gözaltına aldı. Burak'ın öldürülmesi 4 kişinin de yaralanmasıyla ilgileri araştırılan şüphelilerin Devrimci Halkın Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP-C)'den polis kayıtlarının bulunduğu belirtildi POMPALI TÜFEK VE 2 TABANCA ELE GEÇİRİLDİ Aramalarda 2 tabanca ve 1 pompalı tüfekle çok sayıda tabanca fişeği de ele geçirildi. Pompalı tüfek ve 2 tabancanın incelenmek için Kriminal Şube Müdürlüğü'ne gönderildiği belirtildi. BURAK CİNAYETİNDE KULLANILAN TABANCA MI? Tabancaların Burak Can Karamanoğlu cinayetinde kullanılıp kullanılmadığının incelemelerin ardından netleşeceği belirtildi. GÖRÜNTÜLER BASINA DAĞITILDI Polis soruşturma süresince elde ettiği görüntüleri basına dağıttı. Güvenlik kamerası görüntülerinde, elinde tabanca bulunan bir kişiyle, bir torba içerisinde olay yerine getirdiği pompalı tüfeği bu torbadan çıkarıp havaya doğru ateş eden bir kişi görülüyor. Habip ATAM, İstanbul DHA
Ermeniler Kesab'dan Kaçıyor
Ermenilerin yoğunlukla yaşadığı ve Türkiye'nin Hatay sınırı yakınında bulunan Kesab'tan birçok Ermeni yoğun çatışmaların yaşandığı Lazkiye'ye kaçıyor. Ayaklarında terlik, üstlerinde pijamayla kaçan 600 aile bölgedeki kiliselere sığındı. Cihatçı grupların son günlerde yoğun saldırısına maruz kalan Kesab'tan kaçan Ermenilerin durumu, Türkçe yayınlanan bir Ermeni sitesinde haber oldu. Erivan merkezli 'news.AM' haber sitesinde yer alan bilgilere göre, göç eden Ermeniler çaresizlik içinde yardım bekliyor. Kesab Ermenilerinden Hasmik Berberyan'ın görüşlerine yer verilen haberde, 'Suriyeli fanatik İslamcılar Türklerin yardımıyla Kesab Ermeni kilisesini Ermenilerden arındırarak silah deposuna dönüştürdüler' iddiası yer alıyor. Kesab'taki evlerin yağmalandığını ve kundaklanmaya başladığını belirten Berberyan halkın Lazkiye'ye kaçtığını söylüyor. Berberyan, Kesab'ta Alevilerin kentin savunulması sırasında çok sayıda kayıp verdiğini, Ermenilerin ise kenti büyük oranda terkettiğini belirtiyor. Ancak bazı Ermenilerin ise evlerini bırakmak istemediğinden veya kaçacak imkanlara sahip olmadığından kentte kaldığını söylüyor. Yayınlanan haberde, Lazkiye'ye gelen Ermenilerden bir kısmının hastanelerde akrabaların yanında kaldığını 400 kadarının da kiliseye sığındığı belirtiliyor. Haberde, Hasmik Berberyan'ın Ermenistan yönetiminden yardım çağrısı da yer alıyor, Berberyan ciddi bir yiyecek sıkıntısı yaşadıklarını belirtiyor. Bir gün evlerine geri dönmeyi umut ettiklerini söyleyen Berberyan, geçici bir süre için Ermenistan'a yerleşebileceklerini belirtiyor. CNN Türk
ABD, DHKP/C'nin Önemli Üç İsminin Başına Ödül Koydu
ABD Dışişleri Bakanlığı, DHKP/C’nin üç önemli ismi Musa Asoğlu, Zerrin Sarı ve Seher Demir Şen’in yakalanmasına yönelik bilgi sağlayanların 3 milyon dolarla ödüllendirileceğini bildirdi.ABD Dışişleri Bakanlığı, terör örgütü Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin (DHKP/C) önde gelen üç isminin başına ödül koydu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, DHKP/C’nin yönetim kadrosunda yer alan üç önemli isim Musa Asoğlu, Zerrin Sarı ve Seher Demir Şen’in yakalanması için yerlerinin bildirilmesine yönelik bilgi sağlayanların 3 milyon dolarla ödüllendirileceği bildirildi. DHKP/C’nin 1994’te Devrimci Sol’dan ayrılarak kurulduğu belirtilen açıklamada, terör örgütünün, 1990’lardan itibaren ABD’nin askeri ve diplomatik personeli ve tesisleri dahil ABD’nin çıkarlarını, NATO personeli ve tesislerinin yanı sıra Türkleri hedef aldığı ifade edildi. Açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 8 Ekim 1997’de DHKP/C’yi Yabancı Terör Örgütü listesine aldığı, Şubat 2013’te söz konusu terör örgütüne mensup bir intihar bombacısının ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne saldırarak, bir Türk güvenlik görevlisinin ölümüne neden olduğu hatırlatıldı. Açıklamada ayrıca Musa Asoğlu, Zerrin Sarı ve Seher Demir Şen’e ilişkin son olarak görüldükleri yerler dahil bazı bilgiler paylaşıldı. Muhabir: Erkan AvcıAA
İstanbul'da Canlı Bomba Yakalandı
İstanbul Kağıthane'de polis ekipleri taksiye binen bir kadını gözaltına aldı. Çarşaflı olduğu belirtilen kadının çantasında yapılan aramada, el yapımı parça tesirli uzaktan kumandalı bomba bulundu. Edinilen bilgiye göre olay, dün Kağıthane Sadabat Caddesi üzerinde Sadabat Polis Merkezi Amirliği'nin karşısında meydana geldi. Cadde üzerinde bulunan 34 TJB 35 plakalı taksiye binen çarşaflı bir kadın, polisler tarafından etkisiz hale getirilerek gözaltına alındı. Kadının çantasında yapılan aramada, el yapımı parça tesirli uzaktan kumandalı bomba bulunduğu öğrenildi. DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen şüpheli kadının, polisin takibinde olduğu ileri sürüldü. Olay Yeri İnceleme ekipleri taksi ve çevresine güvenlik şeridi çekerek inceleme yaptı. Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Şube Müdürlüğü'ne götürülen şüphelinin, sorgusu devam ediyor. 'Kadın genç ve çarşaflıydı' Olayı anlatan görgü tanığı Sadabat Taksi Durağı'nda görevli taksici Tamer İnce, 'Arabaya binmeye kalktı. Tam o sırada kadını polis ekipleri gözaltına aldı. Sanırım bomba ihbarı var. Araçta da çanta bulundu. Çantada da bomba olduğu zannedilerek ekipler geldi. Kadın genç ve çarşaflıydı' diye konuştu. Gözaltına alınan zanlının emniyet müdürlüğündeki sorgusu devam ediyor. CNN Türk