Görüş Bildir
Haberler
Tahammül Sınırlarınızı Zorlayıp Sizi En Karanlık Duygularınızla Baş Başa Bırakacak En Depresif Kitaplar

Tahammül Sınırlarınızı Zorlayıp Sizi En Karanlık Duygularınızla Baş Başa Bırakacak En Depresif Kitaplar

Esra Demirci
03.04.2022 - 11:15

Kitap okumak çoğunlukla okuyucuyu rahatlatan bir hobi olsa da bazı kitaplar öylesine depresif bir üslupla yazılır ki bir sayfa daha okumaya yürek yetmez. Eğer bu tip kitapları merak ediyorsanız, işte yarıda bırakacağınızı garanti ettiğimiz en depresif kitap önerileri...

Not: Kitap açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

'Bu içerikteki ürünler, Onedio editörleri tarafından seçilmiştir. Beğeneceğinizi umuyoruz!Bu içerikten alışveriş yapmaya karar verirseniz, Onedio sayfadaki bağlantılardan gelir elde edebilir.'

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Kör Baykuş - Sadık Hidayet

1. Kör Baykuş - Sadık Hidayet

“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.” Bu cümleyle açılır Sâdık Hidâyet’in başyapıtı Kör Baykuş. Bir anlığına görülen ve hayal mi gerçek mi olduğu anlaşılmayan güzel bir kadın, romanın isimsiz kahramanının tekdüze varoluşunu altüst edecek, onu zaman ve mekânın dışında geçen bir hikâyeye savuracaktır: Takıntılardan, korkulardan, sanrılardan oluşan bir dünyada geçen, içinde kendini yapayalnız bulduğu bir hikâyeye.

Modern İran edebiyatının kurucularından Sâdık Hidâyet’in 1936’da Bombay’da yayımladığı Kör Baykuş pek çok dile çevrildi, pek çok yazarı etkiledi. Bu kült romanı, Behçet Necatigil’in unutulmaz çevirisinden, Necatigil’in önsözü ve Hidâyet’in yakın dostu yazar Bozorg Alevî’nin sonsözüyle sunuyoruz.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

2. Katya'nın Yazı - Trevanian

2. Katya'nın Yazı - Trevanian

Dinginliği ve gerilimi aynı zaman aralığında veren, Bask kültürünün ince ayrıntılarını içinde barındıran, metin aralarındaki ipuçlarını takip edenler için soluk soluğa, edemeyenler için şok bir son…

Gerçek olamayacak kadar kusursuz ve katlanılamayacak kadar acı.

İnsan ruhunun derinliklerine inen sürpriz dönüşlerle umulmadık bir etki yaratan inanması zor bir yaz…

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

3. Uyuyan Adam - Georges Perec

3. Uyuyan Adam - Georges Perec

İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar aleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. Yaşam denen bu kazan, bu fırın, bu ızgara, bu milyarlarca uyarı, kışkırtma, tembih, coşkunluk, bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, bu sonsuz üretme, ezme, yutma, engelleri aşma, durmadan ve yeniden baştan yaratma makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü, her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

4. Bulantı - Jean-Paul Sartre

4. Bulantı - Jean-Paul Sartre

20. yüzyılın önde gelen aydınlarından Jean-Paul Sartre, romanları, oyunları ve düşünce yazılarıyla varoluşçuluk düşüncesini olduğu kadar bütün bir yüzyılı da derinden etkilemiştir.

Bulantı, 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Jean-Paul Sartre'ın ilk romanı. Bireyin kökten özgürlüğünü vurgulayan varoluşçu akımın sözcülüğünü üstlenen Sartre, adını 1938'de yayımlanan bu romanıyla duyurmuştu. Günlük biçiminde yazdığı bu kitabında, romanın kahramanı Roquentin'in dünya karşısında duyduğu tiksintiyi anlatıyordu. Bu tiksinti yalnızca dış dünyaya değil, Roquentin'in kendi bedenine de yönelikti. Kimi eleştirmenler romanı hastalıklı bir durumun, bir tür nevrotik kaçışın ifadesi olarak değerlendirdilerse de, Bulantı, yansıttığı güçlü bireyci ve toplum karşıtı düşüncelerle, sonradan Sartre'ın felsefesinin temellerini oluşturacak birçok konuya yer veren özgün bir yapıttı. 'Varoluş'la yüz yüze gelen Roquentin'in geçirdiği değişimi anlatan Bulantı, varoluşçuluğun kült kitaplarından biri oldu. 20. yüzyıl roman sanatında da önemli bir yeri olan bu kitabı, Selâhattin Hilâv'ın usta işi çevirisiyle sunuyoruz.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

5. Eugenie Grandet - Honore de Balzac

5. Eugenie Grandet - Honore de Balzac

Eugénie Grandet, büyük Fransız yazarı Honoré de Balzac’ın “İnsanlık Güldürüsü” genel başlığı altında tasarlayıp gerçekleştirdiği çok sayıda romandan oluşan o dev yapıtın en çok okunan yapıtlarından biri. 1833’de yayınlanan bu romanında Balzac, taşra insanlarını ve onların özellikle para ile olan ilişkilerini eşsiz bir gerçeklikle anlatır. Cimrilik ve Aşk bu romanın işlenen iki ana tema’sıdır. Balzac, bu romanında, Grandet Baba’nın büyük malvarlığını alınteriyle açıklanamayacağını gözler önüne serer. Grandet Baba, büyük Fransız Devrimi sonrasında, dönemin siyasal koşullarından ustaca yararlanmasını bilmiş, her türlü aldatmacayı geçerli kılan bir yöntemle büyük bir malvarlığının sahibi olmuştur. Bu zenginliğin içinde alınterinin payı, denizde bir damla gibidir. Eugénie Grandet’nin tertemiz aşkının ve yüce gönüllüğünün, bütün bu pisliklerin yanında yeri nedir? İşte Balzac’ın büyüklüğünün tartışılmaz yanı burada ortaya çıkıyor. Bu roman öylesine sevilmiş, öylesine yaygın bir okur kitlesi bulmuştur ki, “Eugénie Grandet’nin yazarı” diye anılmak sonunda Balzac’ı bile kızdırmıştır.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Eroin - Christiane F.

6. Eroin - Christiane F.
d2hdivuvzlcc3x.cloudfront.net

Bu, bir roman değil, Christiane'nin kelimesi kelimesine gerçek, yaşanmış tüyler ürpertici öyküsü... Bu kitabı oluşturan anılarını anlattığında Christiane 16 yaşındaydı. 12 yaşında esrara, 13 yaşında eroine başlamıştı. Müptela oldu. Sabah okula gitti, öğleden sonra kendisi gibi eroinman olan arkadaşlarıyla birlikte fahişelik yaparak eroin parası kazandı. Annesi, tam 2 yıl kızının bu ikili yaşantısını fark etmedi. Christiane, kendisini uyuşturucu kullanmaya iten rahatsızlıklarını, tepkilerini ve çocukluktan genç kızlığa geçme çağında bir eroinman olarak anlatmaya çalıştı bu kitapta. Bugün artık, üzülerek belirtelim, eroin yaygın bir problem haline gelmektedir toplumumuzda. Ama bütün toplumlar için büyük bir tehlike. Christiane'nin öyküsünün çok yakınımızda tekrarlanmaması için bir uyarı saymalıyız onun anlattıklarını. Her gün 13-15 yaşlarında pek çok çocuğun, gencin adlarını gazetelerde ' AŞIRI DOZDA EROİN ALARAK ÖLDÜ...' başlığı altında okumamamız için bir uyarı !

7. Çürümenin Kitabı - E. M. Cioran

7. Çürümenin Kitabı - E. M. Cioran

Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?

Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir 'yeni' hayat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm...

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

8. Kinyas ve Kayra - Hakan Günday

8. Kinyas ve Kayra - Hakan Günday

Roman, Kinyas ve Kayra’nın Afrika’daki yaşamlarının anlatıldığı kısım ile başlar. Bu iki arkadaş, Afrika’da suçtan suça karışmaktadır. Hırsızlık, cinayet, içki, kumar ve hatta tecavüze varan suçlarının ardı arkası kesilmez. Karakterlere bakıldığında ise açıkça hayattan duydukları kin ve nefret ile kaybettikleri inançsızlık göze çarpmaktadır. Bu sebepledir ki oldukça hızlı yaşayan bu iki arkadaş, suç işlemekten de kendilerini alıkoymazlar.

Bir gün, beraber bir banka soymaya karar veren iki kafadar, soygunda başarılı olup yüklü miktarda paraya sahip olurlar. Ancak Kinyas, Kayra’ya sadık kalmaz ve paraları alıp kaçar. Kayra artık yalnızdır ve kendisine farklı bir yol çizecektir. Bu esnada Türkiye’ye dönme kararı alır. Ancak hiçbir şey geride bıraktığı gibi değildir. Ailesi, evi ve çevresi bir anda değişen Kayra, yeni yaşamına ayak uydurabilecek midir? Ya Kinyas? Onunla yeniden karşılaşmaları nasıl olacaktır? Peki Kinyas ve Kayra, kendilerini bekleyen sona hazırlıklı mıdırlar?

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

9. Sultana - Jean Sasson

9. Sultana - Jean Sasson

İnsan hakları konusunda biraz olsun bilinçli kişiler, bu kitabı etkilenerek okuyacaklardır. Bu çok özel öykü, Suudi Arabistan'da çiğnenmekte olan insan haklarıyla, en zengin ailelerde bile erkekler tarafından kadınlara benimsetilen gerçek rolün anlaşılmasını sağlayacaktır. Örnek oluşturacak kadar cesur bir kadının yazdıklarının etkisi, öykü okunup bittikten sonra uzun süre kalacaktır. Sultana, inanılmaz bir servet içinde dünyaya gelmiş bir Suudi Arabistan prensesidir. Üç kıtada çeşitli mülkleri, özel jeti, paha biçilmez takıları olan bu kadın, aslında altın bir kafes içinde yaşamaktadır. Kendi yaşamını denetleme hakkı bulunmayan Sultana, babasının, kocasının, oğullarının ve ülkesinin tutsağıdır. 13 yaşında evlenmeye zorlanan genç penceresiz bir hücrede kapalı tutulan kadınlar vb. başka ülkelerde insan haklarına saldırı olarak nitelendirilirken, bu tür durumlar burada gündelik, sıradan olaylar olarak yaşanmaktadır. Krala yakın soylu bir ailenin üyesi olmasını göze alan Sultana, dini liderler tarafından yakalanıp ölüm cezasına çarptırılma korkusuyla kimliğini saklamak onun aracılığıyla kara çarşaf ardındaki gerçekleri öğrenmemizi sağlar. Jean Sasson, bir bestseller olan 'Kuveyt Tecavüzü' adlı kitabın yazarıdır. On yıldan uzun bir süre Suudi Arabistan'da sıradışı olmuştur. Yazar, halen Avrupa, Orta Doğu ve ABD arasında bir yaşam sürmektedir.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

10. Kör Suikastçi - Margaret Atwood

10. Kör Suikastçi - Margaret Atwood

İntihar, aşk, ölüm, ihanet sarmalında bir ailenin çöküş destanı

“Aşk bir suçtur, ama olmaması daha büyük bir suçtur.”

İki dünya savaşı arasında, babaları düğme fabrikası sahibi olan ve büyüme yıllarını annesiz geçiren iki kız kardeş… Iris, krizin bedelini ailesi adına ödeyip zengin Richard Griffen’le evlenecek, Laura ise arkasında acılı bir sırrı ve kör bir suikastçı tarafından ele geçirilen şehrin hikâyesini anlattığı distopik romanı Kör Suikastçı’yı bırakarak  intihar edecektir.

Paranın, refahın ve sonsuz sanılan aile mutluluğunun çattığı çatılar, yüzyılı sarsan savaşların ve iki kız kardeşin tavan arasına sakladığı sosyalist eylemcinin rüzgârıyla yerle bir olmuş, yıkıntılardan geriye iki kadının parçalanmış, gerçekleşmemiş, sırlarla dolu hayatları kalmıştır.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Boyalı Kuş - Jerzy Kosinski

11. Boyalı Kuş - Jerzy Kosinski

II.Dünya Savaşı sırasında ailesi tarafından güvenliği için uzak bir köye gönderilen bir çocuğun oradan oraya savruluşunun sinirleri hırpalayan hikayesi olan Boyalı Kuş,dehşetle vahşetin, masumiyetle sevginin yakınlığını irdeleyen bir şaheserdir.

Edebiyat tarihinin en önemli ve özgün yazarlarından Kosinski'nin ilk ve en ünlü eseridir.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

12. Huzursuzluğun Kitabı - Fernando Pessoa

12. Huzursuzluğun Kitabı - Fernando Pessoa

Huzursuzluğun Kitabı, kurmaca bir karakterin kendi hayatını anlattığı bir roman olarak görülebilir; ancak yazarla kahramanı sık sık birbirinin yerine geçtiğinden, Pessoa’nın hayatla ilgili kendine ait olan ve olmayan düşünceleri döktüğü, evirip çevirdiği bir denemeler, anlatılar toplamı olarak da kabul edilebilir. Pessoa bu kitap üzerinde 1913’ten itibaren çalışmaya başlamış, ölümüne dek parça parça yazmaya da devam etmişti. Sandık açıldıktan sonra, dağınık metinler bir araya getirilmeye başlandı ve 1982’de Portekiz’de yapıt ilk kez olarak basıldı; daha sonra, yeni bulunan parçaların eklenmesi ve elyazmalarında yanlış okunmuş yerlerin düzeltilmesiyle yeni basımlar yapıldı.

Dünyayı seyretmekle yetinmek isteyen, eylemsizliği en yüce erdem ve gerçek yaşam olarak gören Soares, Pessoa için belki de dünyanın ve yaşamanın ne olduğunu gösteren bir perdedir. Huzursuzluğun Kitabı aynı zamanda, bir edebiyatçının ulaşmak istediği yapıtla kâğıda dökebildiklerinin arasındaki mesafedir de; hayal edilenin soluk, titrek bir sureti, gölgesi olarak kalmaya, kusurlu olmaya mahkûmdur; tıpkı bütün kitaplar ve bütün çeviriler gibi.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

13. Zebani - Andrew Davidson

13. Zebani - Andrew Davidson

Zebani her yönüyle hayretler uyandıran bir cümbüş, bir isyan. Romanın Andrew Davidson’ın ilk eseri olduğuna inanmak güç: Şelalenin içinden üslubundaki canlılıkla akıp gidiyor, yıllanmış ustalara özgü cesaretinden söz etmiyorum bile. Kitap, okurun ayaklarını yerden kesiyor, salt keyif ve tatminden çığlıklar atana dek onu havada savuruyor. Ne muhteşem, ne güzel bir ikram.

Peter Straub.

Romantizmi, mitolojik göndermeleri ve gerçekleri ustaca bir araya getiren Davidson’ın bu ilk romanı, hünerli bir performans sergiliyor.

Marie Claire

14. Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

14. Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

“Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum.”

Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk'un harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor...

1975'te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen, İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun'un hikâyesi: Hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, Masumiyet Müzesi, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.

Masumiyet Müzesi'ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.

Romanı yazdıktan dört yıl sonra, 2012’de, Pamuk romanıyla aynı adlı müzeyi Çukurcuma’da açtı. Şimdiye dek on binlerce ziyaretçinin gezdiği müze için ünlü sanat tarihçisi Simon Schama, Financial Times gazetesine yazdığı yazıda, “Dünyadaki en güçlü, en güzel, en insanî ve en etkileyici çağdaş sanat eseri,” diye yazdı. “Aynı zamanda hem şiir hem karamizah gibi; hem zarif ve şefkatle dolu, hem de kutu kutu, vitrin vitrin, estetik olarak muhteşem.”

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

15. Annenin Duygusal Yokluğu - Jasmin Lee Cori

15. Annenin Duygusal Yokluğu - Jasmin Lee Cori

Çocuklukta Yaşanan Duygusal İhmalin  Görünmez Etkilerini Bilmek ve İyileştirmek

Anneniz dalgın, mesafeli, hatta küçümseyici miydi? Kurduğunuz ilişkiler ya da kendinize verdiğiniz değer konusunda sorunlar yaşadınız mı? Duygusal açıdan orada olmayan annelerin yetişkinliğe erişmiş çocukları, genellikle hayatlarında neyin eksik olduğunu tam olarak anlayamazlar. Buna karşılık, ihmalkar annelerin çocukları yaşadıkları duygusal travmanın farkındadırlar ama bunun kalıcı ve zarar veren etkilerini gözden kaçırırlar.

Psikoterapist Jasmin Lee Cori binlerce kişide yetersiz annelik yüzünden açılmış her türlü yaranın iyileşmesine yardımcı olmuştur. Yazar, öncü niteliğindeki bu kitabının yeni baskısında, hem anneye hem de çocuğa şefkatle yaklaşmakta ve şu konulara açıklık getirmektedir:

  • Annenizin dalgın ya da incinmiş olmasının muhtemel nedenleri ve size veremedikleri

  • Çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin kalıcı etkileri

  • Derinlemesine düşünce ve alıştırmalarla içinizdeki çocuğu bulmanın ve ‘anne boşluğu’nu doldurmanın yolları

  • Kendiniz (ve belki de çocuklarınız) için daha mutlu bir geleceğe adım atmanın yolları

  • Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

16. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez

16. Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez

Kolombiyalı büyük yazar Gabriel García Márquez’in 1981’de yayımlanan yedinci romanı Kırmızı Pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. Hem Kolombiya’da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. Usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. Romanın kahramanı Santiago Nasar’ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. Kırmızı Pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. Böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruh çözümü niteliği de kazanmış oluyor.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

17. Ağır Roman - Metin Kaçan

17. Ağır Roman - Metin Kaçan

Güneş buluttan sıyrılırken Kolera'nın âlemci kadınları bir omuz darbesinde yıkılacakmış gibi duran evlerinin önünde oto tamircileriyle, marangozlarla, tornacılarla aslanlar gibi muhabbete koyuldular. Bir yandan da kaynak yaparken elleri titreyen ustalara esrarı daha kallavi içmeleri için zıvana hazırlamaya başladılar.

Köylü kadınlar, kocalarının mahalle hakkında anlattıkları korku hikâyelerinden tırstıklarından mahkûmlar gibi camdan bakıyorlardı.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

18. Demirciler Çarşısı Cinayeti - Yaşar Kemal

18. Demirciler Çarşısı Cinayeti - Yaşar Kemal

Akçasazın Ağaları tarihte, zamanla, düzenle hesaplaşmanın hikayesidir. Ağalar çökerken yanıbaşında yeni bir tarih yazılır, değişim kaçınılmazdır. Güçlüler dövüşürken doğa da ses verir.

Demirciler Çarşısı Cinayeti birbirini yok etmek için tüm hünerlerini, olanaklarını, güçlerini, bundan da öte akıllarını, nefretlerini ve kinlerini kullanan iki derebeyinin ayakları altında ezilen toprağın, toprağın insanlarının ve yeşerttiği doğanın büyük efsanesidir. Lanet, çıktığı bağrı vuracaktır.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

19. Umutsuzluğun Doruklarında - E. M. Cioran

19. Umutsuzluğun Doruklarında - E. M. Cioran

Umutsuzluğun Doruklarında, Cioran’ın 23 yaşında, tam da uykusuzluk hastalığının başladığı yıllarda yazdığı ve onu filozoflar katına çıkaran; sonsuz dünya içindeki sonlu insanın anlamı, aşk, acı, sevinç, ölüm ve umutsuzluk hakkında, sert ve ele avuca gelmeyen fikirlerin yoğuştuğu bir kitap.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

20. Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

20. Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar.

Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

21. Tatar Çölü - Dino Buzzati

21. Tatar Çölü - Dino Buzzati

İtalyan edebiyatının köşe taşlarından Dino Buzzati’nin ilk romanı olan Tatar Çölü, modernist edebiyata yapılmış en önemli katkılardan biri. Genç teğmen Giovanni Drogo, ilk görev yeri olarak Tatar Çölü’ndeki Bastiani Kalesi’ne tayin edilir. Uzun boylu kalmak istemediği bu sınır bölgesinde geçirdiği seneler ona, vaktiyle gözünde büyüttüğü zafer tutkusunun kofluğunu ve askerlik hayatının monotonluğunu öğretir. “Yaşamı boyunca beklediği an” bir türlü gelmez. Zamanla “sesi, ihtiyar sesine dönüşür”, “bakışları çok yaşlı bir adamın bakışları gibi sarımtırak ve camdan bir görünüş alır”. Varoluşun anlamsızlığı, boylu boyunca serilir önüne. Gündelik hayatın durağan ritmi, alışkanlıkların uyuşturucu etkisi ruhunun derinliklerine işlerken Tatar Çölü’nün sadece kendisinin değil aynı zamanda insanlığın sınır bölgesi olduğunu anlar. Edebiyatta Beckett, Camus ve Kafka’nın başlattığı varoluşsal sorgulamaya karmaşık bir boyut katan, zengin bir anlatı Tatar Çölü.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

22. İnsanlığımı Yitirirken - Osamu Dazai

22. İnsanlığımı Yitirirken - Osamu Dazai
d2hdivuvzlcc3x.cloudfront.net

Japonya'nın en çok okunan romanlarından İnsanlığımı Yitirirken'de Osamu Dazai, savaş sonrası Japonya'sının boğucu atmosferinin toplumdaki izdüşümünü ve bireyin kalabalıklar karşısında giderek yabancılaşarak insani değerlerini yitirişini aktarmak için teşrih masasına kendini yatırıyor. 

Gündelik yaşamın acı veren detaylarını ve yıkıcı anların uğultusunu tüm yalınlığıyla kâğıda dökerek yarattığı bu anti-kahramanla, Japonya'nın genç aydınlarının Batı ile geleneksel kültür arasındaki sıkışmışlığını resmederek, bireyciliğin ve toplum karşıtlığının 'salgın' gibi yayıldığı bir coğrafyada varoluşçuluk tohumları serpiyor.

Duygular hırpalanarak siliklenirken, dünyanın gerçekliğini yitirişini aktaran Dazai, dünyevi hazlar peşinde iyileşmeye çalışırken daha da parçalanan Yozo karakterinde cisimleşen evrensel sancının yansıdığı satırlarla yazın dünyasında ölümsüzleşiyor.

Yaşamı intihar girişimleriyle şekillenmiş bir yazardan, ölümün sınır çizgilerine misilleme yapan bir metin...

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

23. Toza Sor - John Fante

23. Toza Sor - John Fante
d2hdivuvzlcc3x.cloudfront.net

Çölde bir toz bulutuna kapılıp giden muhteşem bir aşkın öyküsü...

Bukowski'nin 'Benim Tanrımdı' dediği yazarın başyapıtı...

Charles Bukowski gençlik yıllarında kütüphanede tesadüfen kitaplarını keşfettiği Fante'yi hiç unutmamış. Tanınmış bir yazar olunca, Fante'yi keşfinden 39 yıl sonra, 80'li yıllarda, kitaplarını basan yayınevine önermiş. Fante hayattayken kitaplarının yeniden basıldığını görmüş.

Charles Bukowski, 'Fante benim tanrı'mdı' diyor Toza Sor'un önsözünde. John Fante gerçekten de iyi bir yazar. Kendi yaşamından yola çıkarak yazıyor eserlerini. Toza Sor'da yazarlık yaşamının, gençliğinin ilk yıllarını anlattığı dörtlemesinin en tanınmış romanı. Çölde bir toz bulutuna kapılıp giden muhteşem bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Toza Sor'u okuduğunuzda gerçekçi anlatımı sizleri de etkileyecek ve Bukowski'ye hak vereceksiniz.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

24. Ölmek - Schnitzler

24. Ölmek - Schnitzler

Stanley Kubrick’in Eyes Wide Shut (Gözleri Tamamen Kapalı) adlı filminin öyküsünü yapan romanın yazarı ve Freud’un zihnini uzun yıllar işgal eden, ona yeni hedefler –ya da engeller- koyan bir romancı, Arthur Schnitzler. Böyle dediğimizde, çağdaş okur için oldukça etkileyici referanslar bunlar ama doğru referanslar bunlar. Avusturyalı yazar, bu kısa romanında Felix’in ölümcül hastalığı çerçevesinde insanın hallerine bakıyor. Genç bir çift olan Felix ve Marie’nin önünde ölümden başka bir engel daha var. Artık bu hayatta çok az bir vakti kalan genç adam, sevgilisi Marie’ye, “benimle ölür müsün?” diyor. Siz olsanız böyle bir durumda

ne yapardınız?

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

25. Damızlık Kızın Öyküsü - Margaret Atwood

25. Damızlık Kızın Öyküsü - Margaret Atwood

“Anlatıyorum, öyleyse varsın.”

Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı… Damızlık Kızın Öyküsü, distopyalar çağında yeniden keşfedildi. Çoksatanlar arasına girdi, ünlü bir TV dizisine konu oldu. Şimdi de Renée Nault'un olağanüstü çizimleriyle çizgi roman olarak karşınızda.

Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
14
1
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Şerafettin Ergül

Araya zoraki sokulan Orhan Pamuk dışında bütün yazarlar ve romanlar okunası muhteşem eserler, bende etki bırakanı ise "Fante'nin;Toza Sor" romanı oldu.