Görüş Bildir
Haberler
Sahilde Okumaktan Keyif Alacağınız 10 Kitap

Sahilde Okumaktan Keyif Alacağınız 10 Kitap

Duygu Demir
16.07.2015 - 20:48 Son Güncelleme: 17.07.2015 - 11:59

Bu kitap önerileri tatilinize keyif katacak!

Güneş, kum, deniz ve kitap... Bunlardan daha huzur verici ne olabilir ki? Sahile uzanın ve soğuk içeceğinizi yudumlarken kendinizi dalga sesleri ve satırların arasına bırakın.

İçeriğin Devamı Aşağıda

SHAKESPEARE'İN TİTREMESİ, ORWELL'IN ÖKSÜRÜĞÜ - JOHN J. ROSS - YKY

SHAKESPEARE'İN TİTREMESİ, ORWELL'IN ÖKSÜRÜĞÜ - JOHN J. ROSS - YKY

Jack London'ın inişli çıkışlı hayatı, Swift'in saplantılı temizlik düşkünlüğü, Joyce'un sayısız göz ameliyatı... Büyük yazarların hastalıkları ve tedavi süreçleri yapıtlarına nasıl yansıdı? Shakespeare frengiden mi mustaripti? Peki antibiyotiğin bilinmediği bir çağda nasıl tedavi ediliyordu? Oyunlarında ve şiirlerinde cinselliğe göndermelerin bunca çok olması, üstelik yaşamının sonlarına doğru giderek artması nasıl açıklanabilir? Ross, ülkemizde de iyi tanınan Melville, Milton, Swift, Joyce, Orwell gibi yazarların biyografilerine ve yapıtlarına çağdaş tıp açısından yaklaşarak yer yer kurmaca yer yer de gerçek karakterlerin çevresinde ördüğü öykülerle edebiyat ve tıp tarihinde eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor okuru.

YÜZYILIN AŞKLARI - CAN DÜNDAR - CAN YAYINLARI

YÜZYILIN AŞKLARI - CAN DÜNDAR - CAN YAYINLARI

Bu kitapta geçtiğimiz yüzyılda yaşanmış 10 aşk öyküsü var. Kimi Nâzım'la Piraye gibi, Mustafa Kemal'le Latife gibi, üzerine çok kitap yazılmış aşklar... Kimi Yüksel Menderes'le İpek Kıramer gibi, Selahattin Pınar' la Afife Jale gibi fazla bilinmemiş, mahremine girilmemiş aşklar... İçlerinde Bedri Rahmi-Eren Eyuboğlu gibi, Yıldız Kenter-Şükran Güngör gibi, Melih Kibar-Çiğdem Talu gibi tuvallerden, sahnelerden, notalardan tanıdığımız, yangınına hep birlikte tanık olduğumuz sevda öyküleri de var... Adnan Menderes-Ayhan Aydan örneğindeki gibi mahkemeye düşmüş, alenileştirilip sere serpe ortalığa serilmiş ilişkiler de... Hiç yüzü görülmeden evlenilmiş sevgililer... Evliyken sevgiliye yazılmış şiirler... Güçten düşmenin acısını dayakla çıkaranlar... Eski aşkın acısını bir yenisinde unutan çapkınlar... Belki yaşanırken heyecan kadar acılar da vermiş ve mutsuz sona ermiş aşklardı çoğu... Can Dündar, tarihimizden ve sanat dünyamızdan, belleğimizde birer simge haline gelmiş sıra dışı kadın ve erkeklerin yaşadıkları en derin, en çetin duyguları; yüreklerini ve akıllarını ellerinden alan sevdalarını anlatıyor Yüzyılın Aşkları'nda.

KÜRK MANTOLU MADONNA - SABAHATTİN ALİ - YKY

KÜRK MANTOLU MADONNA - SABAHATTİN ALİ - YKY

Romanın başkarakterleri Maria Puder ve Raif Efendi'dir. Raif Efendi içine kapanık, melankolik ve dış dünyaya uyum sağlayamamış bir karakterdir. Hayatı boyunca birçok şeye boyun eğmiş, haksızlığa uğradığında bile buna karşı koyamamıştır. Sevmediği bir kadınla evlenmiştir, bir ailesi vardır. Kendi hayatına kendi yön verememiş, başkalarının istediği bir insan olarak hayatını sürdürmüştür. Hayatında gerçekten yaşadığını hissettiği sadece bir anısı olmuştur ve bunu günlüğüne aktarmıştır.

KÜÇÜK PRENS - ANTOİNE DE SAİNT - CAN ÇOCUK YAYINLARI

KÜÇÜK PRENS - ANTOİNE DE SAİNT - CAN ÇOCUK YAYINLARI

Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve 1943'te yayımlanan Küçük Prens hikayesi New York'ta bir otel odasında yazılmış olup; kitapta Exupéry'nin çizimleri de yer almaktadır.

Küçük Prens'te bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. Sahra Çölü'ne düşen pilotun Küçük Prens'le karşılaşması ile başlayan kitapta Küçük Prens'in ağzından Saint-Exupéry, insanların hatalarını ve aptallıklarını, büyüdükleri zaman unuttukları basit çocuk bakışını vurgular.

ERKEN KAYBEDENLER - EMRAH SERBES - İLETİŞİM YAYINCILIK

ERKEN KAYBEDENLER - EMRAH SERBES - İLETİŞİM YAYINCILIK

AnKara polisiyeleriyle tanıdığımız Emrah Serbes, bu defa direksiyonu kırıyor ve edebiyatımızda pek de işlenmemiş bir başka meseleye el atıyor. Erkek çocukların enerjik, hüzünlü, alengirli dünyasına giriyoruz...

Baba çalışıyor, anne ev hanımı, muhafazakârlığın kalesi...İşçiler, yoksullar, teyzeler, abiler... Kolay ağlayan sert adamlar... Taşra seyrekliği, mahallenin kalabalığı... Kıskanç, gururlu, saf ergenler... Emrah Serbes, çabuk öfkelenen, kolay vazgeçen, baştan çıkmış erkek çocukları konuşturuyor... Kederli, insana dokunan komik hikâyeler bunlar...

'Dizinin dizime değişi, Handan'ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hâlâ unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle...'

Taşrada ve kâinatta, yapayalnız kalmış erkek çocukların hikâyesi...

Erken Kaybedenler... Yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...

İçeriğin Devamı Aşağıda

ZÜRAFA TOZU - ERİM ŞİŞMAN - PANAMA YAYINLARI

ZÜRAFA TOZU - ERİM ŞİŞMAN - PANAMA YAYINLARI

Düşünün; aldatılmışsınız. Juliette'iniz elin adamıyla Varşova'ya kaçmak üzere. Hem de evlenme teklif etmek için hazırlık yaptığınız gece fark ediyorsunuz bu durumu. İlk cinayetiniz hayırlı olsun, artık bir katilsiniz. 

Sevdiğiniz kadını turşu kavanozunda saklayacağınızı söylesem inanır mıydınız? İnanacaksınız... Cinayetlerinizin anksiyetenizi bastırıp sizi rahatlattığını hissetseydiniz, devam eder miydiniz insanları öldürmeye? 

Sosyetenin ölmüş evcil hayvanlarının içini doldurarak geçimini sağlayan bir adam olsaydınız, öldürdüğünüz insanların cesetlerini ne yapardınız? Bir araziye mi gömerdiniz, göle mi atardınız? 

İçinizdeki çocuğu öldürmediler mi? İntikamını almayacak mısın? Sonuçlarından korktuğunuz için uzak durduğunuz tüm eylemleri gerçekleştiriyor 'Salyangoz'. İnsanların içinden, ılık çiklet kıvamındaki ruhlarını söküp çıkaracağız ve içlerine alçı dökeceğiz, demirlerle vücutlarına şekiller vereceğiz. Şırıngalardaki çilek kokulu sıvıyı damarlarına akıtacağız.

Çevreye vereceğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileteceğiz. Ulus'tan Midas'a kadar gideceğiz. Zeki Müren ve Elvis Presley'le rakı içeceğiz. Hafize Ana'nın ziliyle ziyafete başlayacağız.

Küçükken kapı zillerine basıp kaçmanın cinayete ne çok benzediğini sana kanıtlayacağım. Korkma kardeşim, gel içeri...

VE HİPOPOTAMLAR TANKLARINDA HAŞLANDILAR - WİLLİAM S. BURROUGHS - SEL YAYINCILIK

VE HİPOPOTAMLAR TANKLARINDA HAŞLANDILAR - WİLLİAM S. BURROUGHS - SEL YAYINCILIK

Şu an elinizde tuttuğunuz, bir suç romanı ve gerçek bir öykü. 1944 yılında Jack Kerouac ile William Burroughs bir cinayeti örtbas etme suçundan tutuklandılar; bir arkadaşları bir diğerini bıçaklamış ve gelip bunu onlara anlatmıştı. Ama hiçbiri olayı polise bildirmemişti. O zamanlar henüz tanınmayan yazarlar olan ikili, bu cinayeti romanlaştırmaya karar verdiler. New York’ta sürekli içen, birbirlerinin evinde yatıp kalkan, uyuşturucu kullanan bir çevrede çok yakın iki dost olan Kerouac ile Burroughs, 1944 yazını bu romanı yazarak geçirdiler. Kitap, yazarlık kariyerlerinin başlama vuruşu oldu. Altmış yılı aşkın bir süre yayınlanmayan Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar, bu çok önemli iki 'beat' kuşağı yazarının hayatına ışık tutuyor.

TOZA SOR - JOHN FANTE - PARANTEZ YAYINLARI

TOZA SOR - JOHN FANTE - PARANTEZ YAYINLARI

'Derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. Birkaç paragraf okudum. Sonra çöplükte altın bulmuş biri gibi kitabı masaya götürdüm. Cümleler sayfada yuvarlanıyordu, kayıyorlardı. Her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı. Cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu: Sayfaya oyulmuşlardı sanki. Duygusallıktan korkmayan birini bulmuştum sonunda. Mizah ve acı olağanüstü bir kolaylıkla iç içe geçmişti. O kitabımın ilk sayfaları benim için çılgın ve büyük bir mucizeydi. Evet, Fante beni çok etkiledi. O kitapları okuduktan kısa bir süre sonra bir kadınla yaşamaya başlamıştım. Benden daha ayyaştı ve korkunç, kavgalar ederdik. Bazen ona, 'Bana orospu çocuğu deme! Bandini'yim ben, Arturo Bandini' diye bağırırdım. Fante benim Tanrı'ların rahatsız edilmeyeceğini, kapılarının çalınmayacağını biliyordum. Ama 'Angel's Flight'ın neresinde oturduğunu tahmin etmeye çalışır, hala orada yaşadığını tahayyül etmeyi severdim. Hemen her gün ordan geçerdim. Camilla'nın tırmandığı pencere bu muydu? Lobi bu mu? Hiçbir zaman emin olamadım.' -Charles Bukowski-

Pİ - AKİLAH AZRA KOHEN - DESTEK YAYINLARI

Pİ - AKİLAH AZRA KOHEN - DESTEK YAYINLARI

Şimdi itiraf zamanı!

İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum. 

Adlarını Fi ve Çi koydum.

Can Manay'ın Duru'ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,

Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz'le anlatmaya çalıştım sana…

Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.

Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi'deydi asıl anlatmak istediklerim.

Çaresizdim. Vazgeçemezdim.

Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.

Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını 

Özge anlatsın sana,

Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini

Can'dan dinle,

Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu 

Bilge'de gör,

Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını 

Duru'yla anla,

Ve Deniz'in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil, 

Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ'e.

Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.

PLATON BİR GÜN KOLUNDA BİR ORNİTORENKLE BARA GİRER - THOMAS CATHERT - AYLAK KİTAP

PLATON BİR GÜN KOLUNDA BİR ORNİTORENKLE BARA GİRER - THOMAS CATHERT - AYLAK KİTAP

Felsefeyi Mizah Yoluyla Anlamak

Dikkat! İçerde Felsefespri var!

Felsefe mi? Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekir. Bu doğru değil! Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor. 

'Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer…' ile birlikte kendinizi olağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefi kavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz. Ama bir dakika… Bu iki kavrayış yolu, yani felsefe ile espri aynı şey mi yoksa? Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı? İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı? Şey, biraz düşünüp sonra söylesek?

Harvard'lı iki felsefe profesöründen 'güldürürken düşündüren' bir Stand-Up

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0