Cildim Işıl Işıl Oldu! Reklam, Marka Yok! Tenimi İpeksileştirme Yöntemlerimi Anlatıyorum
Bu coğrafyada doğmuş kadınların %80'i gibi beyaz-buğday arası, ne çok pürüzlü ne de porselen gibi bir ciltle doğmuşsanız ve 30'larınızda hızla ilerlerken cildinizin her geçen gün daha da yaşlanmasını dehşet içerisinde izliyorsanız... Yardımınıza geldim!
Kafaya takmıştım bir kere, bu işi çözmek ve cildime iyi bakmak için uzuuuun uzun araştırmalar yaptım. Tecrübelerimi sizlerle de paylaşmak ve o kozmetikçilerin, Instagram reklamcıların tuzağına düşmenizi engellemek istedim. Bakımlı ve sağlıklı bir kadın olmak cidden pahalı bir iş değil. Işıldayan bir cilde sahip olmak da gerçekten zor değil!
Öncelikle; kozmetik dev bir sektör, zaaflarınızın da fazlasıyla farkında!
Önce temel kuralları belirliyoruz arkadaşlar... Üzgünüm ama dost acı söyler!
İlk adım aslında cildimizi nasıl gördüğümüz... Cildimiz ovularak temizlenecek bir mutfak tezgahı, porselen falan değil. Cildimiz ipek narin bir kumaş!
İpek bir kumaşı nasıl makinede şaldır şaldır yıkamıyor, üstüne sert deterjanlar kullanmıyor, kızgın ütüyle ütülemiyorsak, cildimize de öyle davranmamız lazım. Yani yakınına sigara yaklaştırmayın, her gün sıcak duşta cayır cayır yıkamayın, oraya buraya çekiştirip sündürmeyin.
Kısacası o her gün üstümüzde olsa da; günlük bir eşofman değil! Narin bir ipek...
Ayrıca kumaşları güneşe bırakırsanız nolur? Sararıp solarlar... Güneşin altında korunmasız durup iyi bir cilt beklemek delilik!
Bunun hiçbir istisnası yok gerçekten arkadaşlar. Beş dakika bile güneşin altında kalmayacaksın. Güneş kremlerinden nefret ediyorsan dahi, kocaman şapkalar falan takacaksın, bir şekilde kendini koruyacaksın.
Bronzlaşmak dediğimiz şey, gerçek anlamda cildin yanması. Kırıştırır, mahveder. Biliyorum şöyle 'güneşin öptüğü' tatlı bronzluğa ulaşmak istiyorsunuz ama maalesef ki bu cildin yaşlanmasını ve zarar görmesini göze almak demek. Bronzlaştırıcı etkili güneş kremlerinden dahi uzak durmalısınız.
Güneş sizin düşmanınız!
Gelelim en önemli ve en zorlu konuya... Cilt, içeriden besleniyor!
Bu noktada herkesin bünyesi farklı olabileceği için, önce şu alerji testlerinden yaptırmanızı öneririm. Kimi insanlar yumurta alerjisi olduğunu uzun yıllar fark etmeden yaşayıp gidiyorlar mesela. Ciltlerindeki pürüzleri de hayatın sıradan bir parçası sanıyorlar.
Yediklerimiz aşırı önemli ve maalesef her gün kocaman kocaman bardaklarda kahveler yutarken, zihnimizi uyandırıyor fakat cildimizi öldürüyoruz. Ayrıca şeker, süt ürünleri gibi gıdalar da cilde pek iyi gelmiyor.
Salatalık, badem gibi sürekli kozmetik ürünlerin içine katılan ürünleri suratımıza sürmek değil, yemek lazım. Yoğurt da dostunuz. Veganların ciltleri genelde güzeldir mesela. Çünkü sebze ağırlıklı beslenme şart.
Kısacası a dostlar; cilt, sağlığınızın başlıca göstergesi. O yüzden içiniz sağlıklı olsun ki, dışınıza yansısın. Bol bol E vitamini şart! İçeriden hem de!
Su içmeniz gerekliliğini hatırlatmaya gerek dahi görmüyorum...
İçeceksiniz, başka yolu yok.
Bu tartışmaya açık dahi olmayan kuralları belirlediğimize göre şimdi detaylara ve günlük hayat pratiklerine geçelim.
Vazgeçmesi zor olacak ama size ilk tavsiyem, çekmecenizi büyük anlamda boşaltmanız yönünde...
Amaç cildi sağlığına kavuşturmak, nefes almasını sağlamak olduğu için; ne üstünü kat kat boyalarla kapatacağız, ne de o boyaları çıkarmak için yıpratıcı ürünleri kullanacağız.
Kural belli: Ne kadar az, o kadar iyi! Az ve öz ürün kullanacağız. Sağlıklı cilt demek, elli çeşit krem demek değil.
Bunu söylediğim için beni taşlayacak bir dolu make-up artist var fakat maalesef ki uzmanların teyitlediği bir gerçek bu: Makyaj genel olarak da cildinizi yaşlandırır!
Bu boyaların hastasıyız, evet, ama ne kadar temiz içerikli olsalar da, suratı pudra-fondöten-highlighter-allık gibi ürünlerle kapamak gözenekleri tı-kı-yor!
Evet, gece uyumadan önce çıkarıyoruz ama yine de aslında en iyisi olabildiğince az makyaj yapmak!
Ben makyajı tam olarak bırakamadım açıkçası, fondöteni bıraktığımda da kendimi iyi hissetmiyordum fakat zamanla -tüm uygulamalarla beraber- cildim o kadar iyi bir hale geldi ki... Artık gerek duymuyorum.
En sık kırdığımız kural: Makyajla uyumak!
Bazen üşeniyor, bazen de 'sadece rimel-eyeliner var, bir şey olmaz' diye bahaneler üretiyoruz ama maalesef bunun da istisnası yok. Göz kapaklarımız ve çevremiz, en hassas bölgelerden biri. Suyla dahi zor çıkan o eyeliner ve rimel gözünüzün üzerindeyken cildiniz asla nefes alamıyor. Büzüşüypr, yaşlanıyor. O makyaj çıkacak!
Ama o makyajı da yine cifle ovar gibi çıkarmak yok...
Bir sürü ürün var ve genelde pahalıya denk geliyorlar. Tüm yüzü temizleyenler ise göz makyajını iyi temizleyemiyor. Yani şöyle iyi bir makyaj temizleme için en az iki ürün gerekiyor.
Ben bunun çaresini şöyle buldum; şu an piyasadaki en saf, en temiz ve zararsız ürün kesinlikle bebe şampuanları. Evet, hani şu göz yakmayan bebek kafası şampuanlarından bahsediyorum. Makyajınızı temizlerken, cilde de zarar vermiyor ve fiyatları çok ucuza denk geliyor.
Mimik yapmayın, robot gibi olun demeyeceğim ama gözlerinizi ovuşturmak, sivilce sıkmak, kaş-bıyık alırken cildi çekiştirmek gibi hareketlerden kaçının.
Sabah uyanınca gözlerinizi şöyle haldur huldur ovuşturuyor musunuz?
Ofiste bilgisayar başında otururken eninizi suratınıza yapıştırıyor musunuz?
Gördüğünüz sivilceyi hunharca sıkıyor musunuz?
Yanlış yapıyorsunuz. Eliniz temiz bile olsa, yağıyla cildinizi tıkıyor. Göz civarını kaşımak, en hassas yeri adeta hırpalıyor.
Kısacası; elinizi yüzünüzden çekeceksiniz!
Böyle aletler pratik görünse de, cildiniz için kabus!
Fırça mırça aman diyeyim... Teflonu telle ovmak gibi bir şey bu!
Kuralları benimsedik, cildimizi bir süre dinlenmeye bıraktık ve yeni rutinimize başlıyoruz:
Cildi temizlerken yüz süngeri vesaire kullanmak, yok!
Sıcak su kullanmak, yok!
Zırt pırt peeling yapmak, yok! Peelingi az yapacağız ve olabildiğince narin ürünleri seçeceğiz. Biliyorum, sert bir peelingden sonra cildinizin o bebeksi dokusunu seviyorsunuz fakat o his, aslında cildimizin üstündeki koruyucu yağ tabakasının dahi sökülüp atılmış ve savunmasız bırakılmış hali.
Cildimizi narince ve sadece tek bir ürün kullanarak temizledik. Sonrasında nasıl bir bakım yöntemi izlenmeli?
Elbette Kore'den çıkan o muhteşem maskelerden kullanabilirsiniz. Ama benim size tavsiyem, nemlendirici yönünde. Cildi sık sık nemlendireceğiz, olabildiğince sade bir ürün kullanmanızı öneririm.
Anti aging ürün istiyorsanız -ki bunları kullanmanın yaşı yok, ne kadar erken o kadar iyi; bilmeniz gereken bariz nokta ise anti aging piyasasının tam bir para tuzağı olduğu. Pek çok anti aging ürünün, sıradan bir nemlendiriciden farkı maalesef ki yok.
Instagram'da yutmak için sığır kolajeni dahi satılıyor. Fakat kolajen dediğimiz madde çeşit çeşit ve şu an piyasada satılanların %99'u aslında kemiklere ve eklemlere iyi gelen - ciltle hiçbir alakası olmayan kolajen cinsinden. Yani boşuna paranızı çöpe atmayın derim. Uzun araştırmalar sonucu bunu buldum.
Ayrıca kolajen, içeriden aldığınız takdirde dahi sigara-kahve-alkol ve kötü beslenme kombosu içerisinde hiçbir farkını hissettirmeyecek.
Doğal yağlar çok zararsız, hatta mucizevi görünebilir. Ama kullanım büyük fark yaratıyor!
Gül yağı mesela; kuru ciltler için bir kabus, yağlı ciltler için de uzun vadeli kullanımda bir kabus! Sırf doğal diye her ürüne atlamamak lazım.
Hindistan cevizi yağı, mükemmel evet ama gözenekleri feci şekilde tıkayabiliyor.
Badem yağı, cilde gerçekten iyi gelirken bir taraftan da kılları besleyebiliyor örneğin...
Doğal yağ alacaksınız, önce cildinizin ihtiyacına göre derin bir araştırma yapın derim. Ayrıca pek çok 'doğal yağ' aslında sadece 'esans'...
Nemlendirici bir kremden sonra ihtiyacınız olan bir diğer besleyici krem ise, göz kremi...
Bilgisayar başında gözlerinizi kısıyorsunuz, çok fazla mimik yapıyorsunuz ve göz çevresi çok çabuk kırışıyor. Bu bölgeye normal nemlendirici kullanırsanız yağ bezeleri oluşur. O yüzden şu minicik tüplerdeki göz kremlerinden alıp, yüzük parmaklarımızla narince uyguluyoruz.
Diyetimizi düzenledik, sigara-güneş ölümcüllerinden koruduk, makyajı azalttık, cildimizi türlü "temizleyici" ürünlerden kurtarıp dinlendirdik...
Nemlendirici ve göz kremi ile bir rutine oturttuğunuzda mucizevi düzelmeyi göreceksiniz.
Ben denedim, memnun kaldım. Artık fondöten vesaire kullanma gereği duymuyorum ve bu cildi fazla eskitmeden en az 5-6 yıl daha olduğu gibi kullanacağımı düşünüyorum.
Bol şans dilerim!
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
ilk olarak makyajsız birini görünce lütfen hasta mısın diye sormayı kesin. Yukarıdaki yazılanlara %100 katılıyorum. Aslında ekstra bişey yapmaya gerek yok vü... Devamını Gör
Bunu okuyorum gaza geliyorum ertesi gün kalkıp yapma dediğin şeyleri bilerek yapıyormuş gibi tekrar yapıyorum. Uzun süreli iradeye ihtiyacım var.
harfi harfine katılıyorum...