onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
10 Maddeyle Direnişe Önceden Başlayan Yazar

10 Maddeyle Direnişe Önceden Başlayan Yazar

Mert Oğuz
30.08.2014 - 10:20 Son Güncelleme: 31.08.2014 - 12:37

Klasik Marksizm perspektifinde kapitalizm vurgusuna yapılan

vurgu, ekolojik kaygıların ekseninde ve toplumsal yapının doğayla ilişkisindeki

çatlaklıklarla kendine daha fazla yer bulmuştur.  Rahmi Aydemir;  görünenin arkasındaki standart düzeni

değiştirmenin yollarını arayan, ekolojinin işçi hareketine karşı olduğunu

düşünenlerin aksine farklı bir çizgiyle Gezi Olaylarından önce direnişe

başlamış bir yazar, hem de Gezi’den tek bir kelime ile bahsetmeyerek aynı

ideolojiyle beslenen kitabıyla…

Barış Doğru onun yazıp çizdiklerinin sadece takdire şayan

değil aynı zamanda gezegenin geleceği açısından bu konulara kendini

vakfetmesinin umut verici olduğunu söylüyor. Bu anlamda genç yazar Rahmi Aydemir ve  “Sürdürülebilir Yaşam ve Enerji Söyleşileri”

kitabının; 10 maddeyle Gezi’nin kehanetçi yönü, sosyal adalet direnişi ve

değişimi üzerine yaklaşımlarını listeledik.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Gerçekten sadece ağaçlar mı?

1. Gerçekten sadece ağaçlar mı?

1ÜlkÜlkemizde aktivist olmanın, haklarını savunmanın içi

boşaltılmış bir kavram olarak dile getirildiği son  zamanlarda tipik hippiler gibi aşağılayıcı

cümlelerle yüzleşmeden;  gerçek bir

aktivistin tanımı başarılı bir şekilde ele alınıyor. En başta önemli aktivist

akademisyen ve yazarlarla söyleşerek direnişi iki bölüme ayırıyor. Çıkış

noktası ağaçlar dolayısıyla metaforu da ağaçlar arkasındaki gerçek ise hala iki

ağaç diyorsan dur orada!

2. Umudu yeşertenler

2. Umudu yeşertenler

1.    Düşünsene süper kahramanların gerçek olduğunu ve hepsinin

tek bir amaç için birleşeceğini hem de bir ağaç için… Ütopyalar güzeldir ve o

ağaç binlerce kişiyi hatta milyonları tek bir idealde topladı. Sadece

özgürlüğüme dokunma!

Kitabın üzerinde durduğu noktalardan biri ise

enerji-insan-çevre üçgeninden; insan, doğa ve kültürel haklarına sahip çıkma

savaşını vermesi gerektiğini vurgulaması. Bu geçişi yaparken sivil toplumun önemini bir kez daha

ortaya çıkarıyor.  Doğa Derneği ve ÇEKÜL

ile yapılan çalışmalar ile çoraklaşan dünyanın kültürel otizmine dur diyecek

doğa ve kültür elçilerinin, yeni umutların nasıl yetiştirildiğine tanık

oluyoruz.

3. Hibrit tohuma ‘Hayır!’ diyen canım ciğerim çiftçiler

3. Hibrit tohuma ‘Hayır!’ diyen canım ciğerim çiftçiler

Kitabın politikalar bölümünde yer alan yerli tohumun

yasaklanması böylece yerli tarımın da bitirilmesini amaçlayan kanunlara ve

genetiği oynanmış kısır tohumların tarlalarımızı mahvetmesine karşılık tepkisi

organik tarım üreticisinin de bir anlamda yanında duruyor. Genlerin

patentlenmesi çiftçinin tohum saklamasını engelliyor ve kontrolü firmalara

bırakıyor. Bu anlamda sürdürülebilir tarım için, tohum gibi çok kritik bir

konuda dışa bağımlılığı eleştirerek canım ciğerim çiftçinin direnişine ortak

oluyor.

1.       4. Gıda hakkı

Gıda çok kolay spekülasyon yaratabilen bir alan malasef.

Biri, uzman sıfatı ile çıkıp çok izlenen bir TV kanalında “Yediğimiz içtiğimiz

gıda maddelerinde ne gibi tehlikeler var biliyor musunuz?” dediği vakit,

tüketici kesiminde büyük bir kaygı ve korku ortaya çıkıyor. Kitap bilgi toplumu

olabilmek yönünde daha fazla bireysel çaba göstermemiz gerektiğinin altını

çiziyor.

5. Katleden tasarıya aylar öncesinden tepki: 2B

5. Katleden tasarıya aylar öncesinden tepki: 2B

1.   Gezi

Parkı’na yapılması planlanan Topçu Kışlası projesinden önce; nehirleri HES, dağları maden

şirketlerine satan Türkiye’nin yöneticileri, 2B Yasa Tasarısı ile ormanlarımızı

da satmanın yolunu açmıştı. Tasarının tamamının yasallaşması ve uygulamaya

sokulması halinde Türkiye genelinde ilk etapta 

410 bin hektarlık orman alanı (KKTC’nin 1,5 katı) satışa çıkarılacaktı.

Rahmi Aydemir, ilk günden beri Anadolu’nun bugününü değil geleceğini de yok

etmek yolunda atılmış olan korkunç adım için mücadelesini veriyor.

Doğanın Hakkını Ver, Yarına Engel Olma!

6. Kadın hakları

6. Kadın hakları

1.

Çevre-kadın ilişkilerinden yola çıkarak toplumsal

cinsiyet perspektifinde ele alınan konular, toplumsal cinsiyet eşitliğinin

gerçekleşebilmesi açısından oldukça büyük önem taşıyor. Toplumsal cinsiyet

eşitliğinde kadının rolü ve erişebilirlik hakkının en az erkeklerin sahip

olduğu haklarla birlikte ele alınmasını savunan yazar; kürtaja müdahale

ederken, demografik eğilimlere göz yuman yöneticilerin çıkışı olmayan kadınlara

da hak tanımadığını gösterirken toplumsal algı ve normları da yıkmanın peşinde…

Nüfus, ekonomi ve

demografik eğilimin 3 çocuk kombosu

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

7. Bu kadar insana yetecek tarım alanı yok!

7. Bu kadar insana yetecek tarım alanı yok!

1.  Nüfus

artışı konusunda ülkemiz özellikle son yıllarda diğer dünya ülkelerine göre

başı çekiyor. Bu durumu genç nüfus diye övünerek lanse etmek kadar yanlış bir yaklaşım

olmasa gerek.  Şu andaki gidişe göre 2100

yılında dünya nüfusu 10 milyara dayanacak ve nüfusun 2/3’ü şehirlerde yaşıyor

olacak. İstihdam ve gıda ihtiyacı sorununa karşı 3 çocuk, önerisine karşı

being-blue alternatif bir çözüm olacak.

8. Büyüyen ekonomi fakirleşen halk

8. Büyüyen ekonomi fakirleşen halk

1.      Bir

bölgedeki insan sermayesi, kültür-sanat faaliyetleri ve kadın-erkek eşitliğine

önem verilen bir sosyal ortamın yanı sıra, orman alanları, yeşil alanlar, temiz

hava, su benzeri doğal hakların varlığı ve bu kaynaklara erişim imkânları da o

bölgenin halkına sunduğu yaşam standardının önemli belirleyicileri. Yazarın

gözlemi, ekonomik büyümenin bu unsurlar dolayısıyla bölgedeki yaşam kalitesine

yansımaların her zaman olumlu olmadığını gösteriyor.

9. Sosyal adalet terazisi

1.       Medyan gelirlerde ve marjinal vergi oranlarında yaşanan

düzenli düşüş, kamu mallarına yapılabilecek harcamaları azaltırken gelir ve

eşitsizliğin ve ekosistemlerdeki bozulmanın da artmasına neden oldu. Aynı

zamanda, gelişmekte olan pek çok ülke de bu sistemi aynen kopyalayarak kendi

sınırları içinde bu adaletsizliğin daha da aşırı bir örneğini oluşturma yolunda

ilerliyor. Bu anlamda toplumsal düzenin bir türlü sağlanamadığı ortamlarda hali

hazırdaki ekonomik etkinliklerin sürdürülebilir olmaması ve değişimin teoriden

pratiğe geçememesinde ulusların yumuşak karnı olan sosyal adaletsizlik olduğunu

belirtiyor.

10. Toplumu militarizmden korumak gerek

10. Toplumu militarizmden korumak gerek

Irak'ın, Kuveyt petrol üretim tesislerini tahrip etmeye karar vermesi sonucunda günde 5-6 milyon

varil petrol alevlerin içinde kaldı ve tonlarca kirletici gaz atmosfere

karıştı. Suudi Arabistan ve İran'da kara yağmurlar ve 1.500 mil ötede Kaşmir'de

kara kar yağışları oluştu. Yakın geçmişte Körfez Savaşı sırasında 6-8 milyon

varil ham petrol Basra Körfezine yayıldı.

30.000 deniz kuşu bu olayda yok oldu. Çöldeki petrol kuyuları tahrip edildi. Ek

olarak Mangrov ağaçlıklarının yüzde 20'si kirletildi, mercan kayalıklarının

yüzde 50'si etkilendi ve yüzlerce mil sahil şeridi kirlendi.

Bugün

Irak’ta yaşanan, gelecekte Suudi Arabistan, İran ve belki de Orta Asya’da

yaşanabilecek olayların temelinde, siyasi ve askeri hedefleri bir kenara

bırakacak olursak, büyük ölçüde dünya enerji arz ve talebindeki köklü

değişiklik beklentileri yatıyor. Durum böyle olunca militarizm kanlı yönü

kendini bir kez daha göstermeye başlayacak. 

Yazar, nükleere yatırım yapmaya başlayan ve Orta Doğu gibi kaos içinde

bulunan bir coğrafyada yer alan toplumu militarizmden korumanın yollarını

arıyor.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam