Görüş Bildir

Bülent Arınç Haberleri

Bülent Arınç ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Bülent Arınç ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

29 Nisan Pazartesi Akşamı Kaçırdığın Haberler
Dün akşam gözden kaçırdığınız ya da tüm detayları ile yeniden okuyup 'ne olmuştu ya' diyeceğiniz haberleri sizler için derledik. İşte 29 Nisan Pazartesi akşamının gözden kaçırılmaması gereken ve mutlaka okumanız gereken içerikleri...
Anadolu Ajansı'ndan Arınç'ın Sözlerine Sansür
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili açıklamaları, Anadolu Ajansı tarafından sansürlendi. Kendisine bağlı bir kurum olan Anadolu Ajansı, Bülent Arınç'ı sansürledi. CNN Türk'te katıldığı 'Ankara Günlüğü' programında 17 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk soruşturması ve sonrasında yaşananları değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamaları Anadolu Ajansı tarafından sansürlendi. 'ÇOK LAF YALANSIZ, ÇOK MAL HARAMSIZ OLMAZ' Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait olduğu ileri sürülen ses kayıtlarına ilişkin konuşan Arınç, Meclis Başkanlığı'nın ardından satın aldığı evin öyküsünü anlatırken 'İnşaat halindeyken bir eve girdik. Elimdekiler evin yarısını bile ödemeye yetmedi, ayda 7 bin lira ödemek suretiyle kredi çektim. Çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz derler. Yine bir laf daha var, 'Fakirler zenginlerden şu kadar yıl önce cennete gidecek' derler. Yani zenginin işi zor. Hele helalinden değilse çok zor' dedi. 'MAHCUBİYETTEN CEVAP VEREMEM' Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın Rıza Sarraf'ın uçağıyla umreye gitmesi ve 700 bin liralık saat hediye edilmesi iddiasıyla ilgili 'Kolundaki saati ve çocuğunun parasını sorarsanız bana ben mahcubiyetten cevap veremem' ifadelerini kullanan Arınç, bir ayette 'Müminler mallarıyla ve evlatlarıyla imtihan olunurlar' denildiğini belirterek 'Bu kolay bir imtihan değildir. Allah bizi çocuklarımızla, malımız ve servetimizle imtihan etmesin' dedi. ANADOLU AJANSI'NDAN SANSÜR Arınç'ın tüm bu sözleri Başbakan Yardımcısı'nın konuşmasını 7 bölüm halinde abonelerine servis eden Anadolu Ajansı'nın haberlerinde yer almadı.sondakika.com
'Bu Kayıttan Sonra Artık Herhangi Bir Davanın Meşruiyeti Kalmış mıdır?'
CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Başbakan Erdoğan'ın cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi. Tarhan, soru önergesinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e ait olduğu iddia edilen ses kaydını ve Reza Zarrab'ın tahliyesini sordu. İşte o soru önergesi: 'Dün gece bazı internet sitelerinde yayınlanan ve sizinle eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında, bir dava dosyasından söz edilerek hakiminin 'Alevi' olduğundan bahsedildiği, “2000 arkadaşın” hakim olarak sisteme transfer edildiği, bir dosyanın adı geçen bakan tarafından size getirilip “arz edildiği”, Adalet Bakanından bir dosyanın takibinin istendiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanına bir dosyaya ilişkin “hassasiyetinizin” bildirileceği vb. gibi bir hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler yer almaktadır. Kayıt şu ana kadar yalanlanmamıştır. Ayrıca yardımcınız Bülent Arınç tarafından şantaj ve tehdide maruz kaldığınız söylenmektedir. Size şantaj yapan kişi ya da kişiler kimlerdir, haklarında yasal işlem başlattınız mı? Başlatmadıysanız neden? Siz yönettiğiniz devletin anayasası’nda yazan aşağıdaki hükümleri hiç okudunuz mu? Madde 2 - Türkiye cumhuriyeti…. demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Madde 9 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Madde 138 - Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Okumadıysanız okuyup, aşağıdaki sorulara da cevap verin. Bu hükümlere göre bir Başbakanın Adalet Bakanı tarafından bir davanın takibini istemesi yargıya açık bir müdahale midir, değil midir? Kayıtta geçen ve tarafınızdan dile getirilen, “bu konudaki şeyi bayağı hassas bunların mahkum olması lazım” biçimindeki sözler doğrudan birilerinin ceza alması talimatı değildir de nedir? Adalet Bakanı tarafından bilgisi verilen ve “sisteme transfer edildiği” söylenen bu 2000 hakim “arkadaş” kimlerdir? Reza Zerrab ve bakan çocuklarını serbest bırakan hakim de 2000 kişilik arkadaş grubuna dahil midir? Bir hakimin Alevi ya da Sünni olması sizi neden ilgilendiriyor ki, bu konuda tarafınıza bilgi verilmektedir? Hakim savcıları fişliyor musunuz? Hangi dosya Adalet Bakanı tarafından size sunulmuştur? Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı temaslarınız sonucu dosya konusundaki “hassasiyetinizin” gereğini yapmış mıdır? Yakın çalışma arkadaşlarınızca dile getirilen “orduya kumpas” ve kamuoyunda bilinen adıyla “Ergenekon” ve “Şike” davaları ile diğer siyasi davalar konusunda da benzer görüşmeler yapıp davaları yönlendirdiniz mi? Bu “malumun ilanı” kayıttan sonra artık herhangi bir davanın meşruiyeti kalmış mıdır? Yaptığınız “temaslarla” kaç masum insan hala cezaevlerinde? Adalet dağıtmayı kömür dağıtma düzeyine indirdiniz ya, 'demokrasi bir araçtır, gitmek istediğiniz yere kadar gider, inersiniz' demiştiniz ya. Çıkmaz yola girdiniz, gidecek yolunuz kalmadı, inmeyi düşünüyor musunuz? Yaptığınız hukuk dışı atamalarla bu ülkede artık yargı eliyle seçim güvenliğinden söz edilebilir mi? Söyler misiniz, artık adalet kimin mülkünün, hangi villanın temelidir?' DHA
Umut Oran’dan Arınç’a “Siz Bu Kanunu Çok Ciddiye Alıyorsunuz” Sorusu
CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın, yöneticisi olduğu Okçular Vakfı’na devredilmesi için okçular tekkesi ve arazisi için yaptığı girişimleri ve KİPTAŞ Genel Müdürü’ne yaptığı “aramış “siz bu kanunu çok ciddiye alıyorsunuz ya, KİPTAŞ başka Belediye başka” açıklaması TBMM gündemine taşıdı.CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle hazırladığı soru önergesini TBMM’ye sundu. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Okçular Tekke ve arazisi önce Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş daha sonra bu tahsis kaldırılmış, ilgili arazi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na tahsis edildiğini anımsatan Umut Oran, önergesinde şunları kaydetti:Siz bu kanunu çok ciddiye alıyorsunuz“İlgili Belediye tekkenin restorasyon ve çevre düzenlemesi işlerini kendi konut şirketi KİPTAŞ’a vermiş olup, ilgili arazinin KİPTAŞ tarafından Mütevelli Heyeti’nde Bilal Erdoğan, Ahmet Misbah Demircan, Hüseyin Ersan Topbaş ve Muhammed Topbaş’ın da olduğu Okçular Vakfı’na devredildiği görülmektedir.  Kamuoyunda yer alan iddialara göre devir sırasında Bilal Erdoğan, KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım’ı aramış “siz bu kanunu çok ciddiye alıyorsunuz ya, KİPTAŞ başka Belediye başka” demiş, yine yapılan masrafın hakedişi karşılığı arazinin kendilerine devrini talep etmiştir.”Arazinin rayiç bedeli nedir?Oran’ın önergesinde yer alan sorular şöyle:Bugün, yaklaşık 5.000 m2’lik bir alanda inşaası tamamlanan, mescid, hünkar kasrı, konferans salonu, müze, ve kütüphane olmak üzere beş ana bölümden oluşan, iki büyük toplantı salonu, 200 kişilik bir konferans salonu, okçuluk tarihi ile ilgili bir kütüphane ve Topkapı Sarayı Müzesi’nden alınacak ok ve okçulukla ilgili eserlerin teşhir edileceği bir müze yer alan, ok atış alanının altında 300 arabalık bir otopark bulunan bu kıymetli arazinin rayiç bedeli nedir? Okçular tekkesi ve arazisi Okçular Vakfı’na satış yoluyla mı yoksa tahsis yoluyla mı devredilmiştir? Bu iş için KİPTAŞ’a verilen bedel nedir? Bilal Erdoğan iddiasını araştırdınız mı?Başbakan’ın nüfuzu kullanılarak KİPTAŞ Genel Müdürlüğü’ne baskı yapıldığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Beyoğlu Başkanı’nın da dahil olduğu kamu görevlilerinin da katılımıyla bu kıymetli arazinin bir vakfa kamu zararına yol açacak şekilde devredildiği, bu yolla vakfa usulsüz maddi kazanç sağlandığı, hukuka aykırı bu işlemlerin Başbakan’ın talimatıyla oğlu Bilal Erdoğan tarafında takip edilerek sonuçlandırıldığı iddialarının araştırılması için tarafınızca verilmiş bir talimat bulunmakta mıdır? Tarafınızca herhangi bir idari soruşturma başlatılmış mıdır? Bu olayların ortaya çıkartılması için sizin veya size bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bir suç duyurusu bulunmakta mıdır?
"Evet, Bize Kumpas Kurdular"
İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde sesisizliğini bozdu: Gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkimlerle kumpas kuruldu. Amaç orduyu tasfiye etmekti. Bizi bu noktaya TSK'ya karşı nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdiEski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde Sabah'tan Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan ile danışmanı Yalçın Akdoğan'ın 'Orduya kumpas kuruldu' iddialarını değerlendiren Başbuğ, 'Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla bize kumpas kuruldu' dedi. 'DIŞARIDA' TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE Hükümeti devirmeye tam teşebbüs suçundan müebbet hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 aydır Silivri Cezaevi'nde yatıyor. İlker Başbuğ'u, Adalet Bakanlığı'nın izniyle ziyaret ettik. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas'la birlikte, dün sabah saat 10.00'da cezaevine gittik. Görevli infaz memurları, ısrarla üzerimizdeki metal eşyaları bırakmamızı, aksi halde son arama noktasında üzerimizden metal eşya çıkarsa suç unsuru kabul edileceğini söyledi. Dijital göz tarama noktasından geçtikten sonra, İlker Başbuğ'un cezasını çektiği 5 No'lu L Tipi İnfaz Kurumu koğuşlarının bulunduğu bölümde, son kontrol noktasından da sorunsuz geçtik. Başbuğ, lokal gibi geniş bir salonda gerçekleşen görüşmemize gecikmesiz olarak geldi. Biraz kilo verdiği ancak kafasının son derece dingin olduğu belli olan Başbuğ'un, sorularımızı, akademik bir üslupla, sözlerini tane tane seçerek cevaplaması dikkat çekiciydi. Bugüne kadar, Başbuğ'un cezaevinde çekilen hiçbir fotoğrafı yayımlanmamış. Hatta cezaevinde yazdığı kitap için yayıncının talep ettiği fotoğrafı bile vermemiş. Biz de Başbuğ'un fotoğraf çektirmeme konusundaki hassasiyetine saygı gösterdik. Açık görüşler en fazla bir saat sürüyor. Ancak infaz koruma memurlarının hoşgörüsüyle, görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Ayrılırken de kendisine, 'En kısa sürede dışarıda tekrar görüşmek üzere' dileklerimizi ilettik. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçundan müebbet hapse çarptırılan İlker Başbuğ, askeri müdahalelere karşı olduğunu belirterek, 'Çünkü askeri müdahaleler Türkiye'ye zarar vermiş, hiç bir şey kazandırmamıştır' diye konuştu. Çeşitli isimlerle anılan darbe davalarında yargılanan ya da hüküm giyen Silahlı Kuvvetler mensuplarına iftira atıldığını ifade eden Başbuğ, 'Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde geniş çaplı bir tasfiye yapmaktı ama başaramadılar' dedi. İşte emekli Orgeneral Başbuğ'un Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a yaptığı o çarpıcı açıklamalar: DOĞRULARI SÖYLEDİĞİM KANITLANDI 14 Nisan 2009'daki konuşmamda, 'Cemaatler, sosyal gruplaşmaya, ekonomik olarak güç kazanıp sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye çalışıyorlar' dedim. Din çok yüksek bir değer. Din siyaset ekonomi konusu yeni değil. Önlemek çok zor. Bu sorunları, güçlü bir burjuvazi ve orta sınıfımız olmadığı için kolay aşamıyoruz. 2009 bizim için çok kritik bir yıldı. Genelkurmay başkanıyım, Silahlı Kuvvetler'le ilgili çok önemli projelerim var. Ancak çoğunu yapamadım. Yaptığım konuşmalarda doğruları söylediğim, bugün gelinen noktada daha iyi anlaşılıyor. İMZA TAKLİT EDİLMİŞ Kumpası soruyorsunuz. Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla kumpas kuruldu bize… Bana niye bunu açıklamadınız diye soruyorsunuz. Hâlâ kimse tam olarak açıklayamıyor ki bugün bile. Kesinlikle kumpas kuruldu. Aksini söylemek, eşyanın tabiatına aykırı. Somut olaylarla gidelim… Erzincan olayı örneğin... Savcı kim; İlhan Cihaner. 2007'de bir soruşturma açıyor. Odakta İsmailağa cemaati var. 2 Şubat'ta 26 kişi gözaltına alınıyor, 9'u tutuklanıyor. Sonra soruşturmanın çerçevesi genişletiliyor. Gülen cemaati işin içine katılıyor. Sonra Kayseri'deki olayla birleştiriliyor soruşturma. Kayseri'de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda sahte bir emrin yazılması var. İmza taklit edilmiş. İşin içinde 3 astsubay, 5 sivil var. Dijital veriler hazırlamışlar, karargâhın bilgisayarlarına yerleştirmişler. Astsubaylardan biri, 'Ben Işık Evlerindenim' demiş. Konu cemaate doğru yönelince, Erzurum'daki savcılığa intikal etti. Ancak bütün araştırmalara, soruşturmalara rağmen olayda adı geçen bu 5 sivil bir türlü bulunamadı. Bahsi geçen askeri personelin tamamı ise tutuklandı. PARMAK İZİ OLAN 14 KİŞİ KİM? 25-26 Haziran… Meclis'ten gece yarısı, 20 dakikada yasa çıkıyor. Kayseri'deki 5 sivili kurtarmak için. Bu yasayla, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçiliyor. Genelkurmay'dan görüş alınmadan... Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. Askerler kendi alanlarında bile suç işleseler sivil mahkemelerde yargılanacaklar. 8 Nisan 2009'da, İrtica Eylem Planı diye, fotokopi bir belge sundular mahkemeye biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemine oturdu. Ben 'Kâğıt parçası' diyorum, aman Allahım, kıyametler kopuyor. Fotokopi çünkü, kâğıt parçası değil mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Bu belge kim tarafından hazırlandı' diye soruyor, yetkisizlik kararı alıyor, Ankara Başsavcılığı'na yazı yazıyor. Bakırköy Başsavcılığı 'Belgeyi kim basına sızdırdı' diye soruşturma açıyor. İhbar mektupları ortaya çıkıyor. Mektubu yazan bir subay... Zekeriya Öz (Savcı) belgeyi Adli Tıp'a veriyor. 3.5 ay sonra rapor geliyor. 'Islak imza' diyor. Islak imza madem, kâğıdın üzerinde 14 kişinin parmak izi var, bir tek ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'in parmak izi yok. O kadar ısrar edildi ama o 14 kişinin kimler olduğu araştırılmadı. ASIL AMAÇ TSK'YI TASFİYE ETMEKTİ Asıl niyetleri, Erzincan'da startı verilen, Kayseri'yle birleştirilen bu planı çok geniş bir alana yayarak, TSK'nın bütün birimlerinde komple bir tasfiye yapmaktı. Bunu iki nedenden yapamadılar. Biri dosyayı Yargıtay'ın devralması, diğeri de Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesidir. Geç kaldıkları için geri adım atmak zorunda kaldılar. Bundan bir şey çıkaramayınca bu sefer, internet andıcı diye bir şey çıkardılar. 'irtica.org' sitesini kapatan benim. 4 aydır güncelleme yapılmamış. O siteden, AK Parti'nin kapatılma davasına belge sağlandığı iddiası var. Halbuki o davaya bu siteden sadece bir tane haber girmiş. Yurtdışındayım… Kara Kuvvetleri Komutanım Işık Koşaner beni arıyor. İrtica ile Mücadele Mücadele Yasası kapsamında soruşturma açılması konusunu bana haber veriyor. Ahlaksız herifler... Bu görüşmemizi, terör örgütü faaliyeti olarak lanse ediyorlar. Neymiş, müzedeki denizaltı gemisine bomba yerleştirilmiş. Patlatılacakmış, çocuklar öldürülecekmiş. Hangi subay, kim böyle vahşice bir şey yapabilir ki?.. 'ARINÇ'A SUİKASTLA SUÇLANACAKTIM' Kozmik Oda'ya girmelerine izin vermek, hayatımda verdiğim en doğru karardır. 19 Aralık 2009'da bir ihbar geliyor. İhbar Amerika'dan, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nin özel telefon numarasına yapılıyor. İhbarı yapan, 06 BE 9712 ve 06 LJY 48 plakalı araçların içindeki kişilerin Arınç'a suikast düzenleyebileceğini belirtiyor. Kozmik Oda'da, Bülent Arınç'a suikast delilleri arayacaklar. Başbakan'la görüştüm, 'Bırakın arasınlar' dedi. 31 Aralık günü arama yapıldı. Kozmik Oda'da çok önemli şeyler çıktığını da sanmayın. Kozmik Oda'ya giriş izni vermeseydim, beni Arınç'a suikast azmettiricisi bile yapabilirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri töhmet altında kalacaktı. Hurşit Tolon Malatya'ya konferans için gittiği gün, orada Zirve Yayınevi'nde vahşice cinayetler işleniyor. Burada da bir gizli tanık var. Silahlı Kuvvetler'den atılmış, ahlaksız bir uzman çavuş. Onun suçlamaları... Bunlar ne kadar ağır iftiralar. Bizi buraya, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdi.Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan geldiler, onlara da söyledim. 7 Şubat 2012 (MİT'e baskın) ve 17 Aralık 2013… Bu konuda iki önemli kırılma noktası var. Bu iki olay olmasaydı, bu konu buralara kadar gelmezdi (Paralel yapı bu kadar deşifre olmazdı demek istiyor).Star
Danıştay Tapeleri TBMM’de
CHP’li Umut Oran’dan Bozdağ’a: Danıştay Başkanlığı’na hükümet de mi aday çıkarıyor? Danıştay Başkanlığı seçiminin iptal edilerek yenilenmesi için başvuracak mısınız? ANKARA CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile yaptığı telefon görüşmesinde, Danıştay Başkanlığı’na Zerrin Güngör’ün seçilmesi için diğerin adayın çekilmesinin sağlanması talimatı vermesini TBMM gündemine taşıdı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, “Danıştay Başkanlığı’na hükümet de mi aday çıkarmaktadır? Danıştay Başkanlığı seçiminin iptali ile yenilenmesi için Bakanlığınız bir başvuruda bulunacak mıdır? Zerrin Güngör’ün 12.6.2012 tarihinde Danıştay Başkanvekili seçilmesinde de hükümetiniz benzeri girişimlerde bulunmuş muydu?” diye sordu. Erdoğan, Ergin’i arayarak ‘diğer aday çekilsin’ talimatı verdi Recep Tayyip Erdoğan’ın, dönemin Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin’i telefonla arayarak Danıştay Üyesi Nevzat Özgür’ün, Zerrin Güngör lehine Danıştay Başkan Adaylığı’ndan çekilmesini talep etmesinin kamuoyuna yansıması üzerine CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, bir soru önergesi hazırlayarak TBMM’ye sundu.  3. turda seçildi Adalet Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde Umut Oran, “Selefiniz Sadullah Ergin bu talimat doğrultusunda çalışmış neticede Zerrin Güngör, halen 13. Daire Başkanı olan Nevzat Özgür'ün çekilmesi üzerine tek aday olarak seçimlere katılmış, buna rağmen ilk iki turda 43, üçüncü turda 44 oy alarak Danıştay Başkanı seçilmek için gereken 79 oyu alamamış, 18 Temmuz 2013 tarihinde yapılan ve tek başına girdiği turda ise 80 oy alarak seçilmiştir” dedi. Arınç müstakbel başkan ilan etmişti! Umut Oran’ın, Adalet bakanı Bozdağ’a yönelttiği sorular şöyle: Seçimlerden önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir düğünde gördüğü Zerrin Güngör’e hitaben “İşte geldi müstakbel Danıştay Başkanımız” hitabında bulunmuştur. Kimin Danıştay Başkanı olacağı, kimin olmayacağı Bakanlar Kurulu’nda mı belirlenmektedir? Danıştay için hükümet de mi aday çıkartıyor? Danıştay Başkanlığı’na hükümet aday çıkarmakta mıdır? Hükümet adaylarını hangi ölçütlerle belirlemektedir?  Danıştay Başkanlığı seçimlerinin serbest, bağımsız ve tarafsız olması gerekirken Adalet Bakanı’nın bir adayı çekilmeye zorlaması seçimlere fesat karıştırmak değil midir? Seçim güvenliğini tehdit eden bu uygulamalar nedeniyle sorumlular hakkında tarafınızca başlatılan adli veya idari bir soruşturma bulunmakta mıdır? Seçimin yenilenmesi için başvuracak mısınız? Danıştay Kanunu’nun 2. Maddesi “Danıştay bağımsızdır. Yönetimi ve temsili Danıştay Başkanına aittir” ibaresine sahipken 10. Maddesi “Danıştay Başkanı …. kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tam sayısının salt çoğunluğu ile seçilir” hükmüne sahiptir.  Burada “Başbakan’ın uygun bulacağı adaylar arasından, Adalet Bakanı’nın önerisiyle, üyelerin onayıyla seçilir” gibi bir ibare olmadığı gözükmektedir. Danıştay bağımsızlığını açıkça tehdit eden, kanuna aykırı, yetki aşımı anlamına gelen talepler ve baskı ile yapılan Danıştay Başkanlığı seçiminin iptali ile yenilenmesi için Bakanlığınız bir başvuruda bulunacak mıdır? Başkanvekili seçilirken de müdahale ettiniz mi? Zerrin Güngör’ün 12.6.2012 tarihinde Danıştay Başkanvekili seçilmesinde de hükümetiniz benzeri girişimlerde bulunmuş muydu?
CHP, Erdoğan ve Medyanın Ağlatan Halini TBMM’ye Taşıdı
“Derya Sazak, Hasan Cemal, Can Dündar Erdoğan’ın talimatıyla mı Milliyet’ten ayrıldı?”“Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı için de Erdoğan arıdı mı?”Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?ANKARABaşbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyet-Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören arasındaki telefon kaydının basına yansıması üzerine konuyu TBMM’ye taşıyan CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, “Erdoğan her manşet için Demirören gibi gazete patronlarını mı arıyor? Derya Sazak, Hasan Cemal, Can Dündar Erdoğan’ın talimatıyla mı Milliyet’ten ayrıldı? Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın işe alınması için de Erdoğan aradı mı? Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?” ” diye sordu.“İmralı Zabıtları” yüzünden Sazak ve Durukan’a ağır hakaretCHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Erdoğan-Demirören konuşmasının kamuoyuna yansıması üzerine konuyu basından sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye taşıdı.  Oran, önergesinde şunları kaydetti:“Sosyal medyaya yansıyan bilgilere göre; “çözüm süreci” adıyla hükümetinizin PKK terör örgütü lideri ile yaptığı görüşmelerin, zaman içerisinde doğru olduğu anlaşılan, tutanaklarını “İmralı Zabıtları” sürmanşetiyle 28.2.2013 tarihinde yayınlayan Milliyet Gazetesi’nin sahibi Erdoğan Demirören’i arayan Recep Tayyip Erdoğan, gazetenin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ile haberi yapan muhabir Namık Durukan’a ağır hakaretler ederek, ikisinin de işten çıkartılması talimatını vermiştir.”Har manşet için patronu mu arıyor?Önergesinde Umut Oran, Arınç’a şu soruları yöneltti:Recep Tayyip Erdoğan hoşuna gitmeyen her manşet haberi sonrasında o gazetenin patronunu arayıp şikayet ve işten atma talimatlarını iletir mi?Sazak, Cemal, Dündar’ın ayrılmasıMilliyet’teki “İmralı Zabıtları” haberinden sonraki mitinglerinde Erdoğan’ın “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diye sitem ederek hedef göstermesinin ardından Derya Sazak’ın Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğinden alınmasının gerekçesi nedir?Hasan Cemal de “İmralı zabıtları” haberinin dünyanın her yerinde haber olarak değerlendirileceğini savunduğu için mi Milliyet’teki görevinden ayrıldı?Can Dündar’ın da Milliyet gazetesinden ayrılması için Recep Tayyip Erdoğan, Erdoğan Demirören’le görüşerek şikayette bulundu mu?Alçı ve Kütahyalı için de aradı mı?Recep Tayyip Erdoğan, çocuklarının isim babalığını yaptığı Nagehan Alçı’nın Milliyet Gazetesinde, eşi Rasim Ozan Kütahyalı’nın da Sabah’ta “köşe” yazmaları için iki gazetenin de patronlarına talimat verdi mi?“Gazetelerin görevi provokasyon yapmak mı?” diyen Erdoğan ve hükümetiniz için gazetelerin görevi hükümetin attığı her adımı olumlamak mıdır?Ulusal gazetelerin tüm başlık ve manşetleri için Erdoğan’dan görüş/talimat mı alınması gerekmektedir?Uçağa alma kriteri sevilen haberler mi?Erdoğan’ın “Bundan sonra bir tane adam almayacağım seyahatlerimde uçağa” diye Demirören’i tehdit etmesinin gerekçesi nedir? Gezilere eşlik eden gazeteciler neye göre seçilmektedir?“Bu adamların hepsine ne yapacaksan yapman lazım, işyerinde birisi ahlaksız yapsa hemen kapıya koymaz mısınız” diye konuşan Erdoğan başka hangi gazetecilerin işlerinden olmasını sağladı?Gazeteci kaynağını açıklar mı?Erdoğan’ın haberi yazan muhabir için kullandığı “iyi niyetliyse kimin sızdırdığını söylesin, benim ekibimden biriyse gereğini yapalım, BDP’den biriyse yine söylesin yine gereğini yapalım” ifadeleri, gazetecinin kaynağının gizli tutulması etik ve yasal zorunluluğuna aykırı değil midir?Bir gazetecinin her koşulda haber kaynağını gizli tutması gerekmez mi?
Hükümetten Başbuğ'un Tahliyesine İlk Açıklama
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili kararını olumlu karşıladığını belirterek, 'Kararı çok doğru buluyorum, yerinde buluyorum. Kişisel hakların ihlali noktasında bir karar. Bu karar doğrudan belki tahliye öngörmüyor ama geniş itibariyle aldığımız zaman belki tahliyenin de olabileceğini düşünebiliriz' dedi Bolu'da düzenlenecek mitinge partililere seslenecek olan Bülent Arınç, ilk olarak Bolu Valiliği'ni ziyaret etti. Tarihi valilik binası önünde Bolu Valisi Ahmet Zahteroğulları tarafından karşılanan Arınç, valilik özel defterini imzaladı. Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin İlker Başbuğ ile ilgili kararı üzerine şunları söyledi: 'Çok güncel bir olay. 12 Eylül 2010 referandumunda anayasa değişikliğine biz hepimiz 'Evet' dedik. Bu referandumun en önemli anayasa değişikliklerinden biri de Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolunun açılmasıydı. Hayır diyenler ne düşündü merak ediyorum doğrusu? İyi ki bu madde anayasamıza girdi. Çünkü son zamanlarda verdikleri kararlar hem evrensel hukuk prensiplerine, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına, hem de kendi temel yargımızın düşüncelerine uygun kararlar. Bazı milletvekili ve bürokratlar için verdiği kararlar da uzun tutukluluk süreleri ve adil yargılamadaki mevcudiyetlere dikkat çekilmiş. Bazı milletvekilleri de bu kararlarla tutuklu iken tahliye edilmişti. Biz bunları çok olumlu karşıladık. Olması gereken budur. Bugün de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili olarak verilen kararın özetini okudum. Kararı çok doğru buluyorum, yerinde buluyorum. Ancak bunun diğer kararlarla tamamen örtüştüğünü söyleyemem.milliyet.com.tr
'Yazıklar Olsun Sana Bülent Arınç!'
Adalet eski bakanlarından Şevket Kazan, SP'nin Kahramanmaraş'taki seçim bürosunu ziyaret ederek partililerle bir araya geldi. SP İl Başkanı Mustafa Tüten tarafından karşılanan Kazan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı eleştirdi. Şevket Kazan, konuşması sırasında okunan ezanı duyunca görevlilerden kapının kapatılmasını isteyerek şöyle dedi:'Ezan da okunuyor ama ne yapalım, şunu tamamlayalım yarıda kalmasın. Kapıyı da kapat sen. Hiç olmazsa ezanın sesini duymak lazım ama, bu konuyu da bitirmemiz lazım. Çünkü namaza yetişilmesi lazım.''BEN BU ACZMENDİLERİ ALDIM, CEZAEVİNE KOYDUM''Bu defa aczmendiler çıktı. Ellerinde bastonlar bilmem neler. Şimdi yine Sütçü İmam'ın kabrini ziyaret ederken bir baktım karşımda aczmendiler. Ben bu aczmendileri aldım, cezaevine koydum. Neymiş efendim. Dinle alakası yok. Sadece gösteri yapıyorlar. Ellerinde bastonlar; şunlar, bunlar dönüp duruyorlar. Ne yapıyorsun sen şimdi? Senin yaptığın ne zikre benzer, ne fikre benzer. Ondan sonra şimdi burada ilk defa gördüm. Gazetelerin bulamadıkları şeyler bunlar. Bunlar Türkiye'nin gündemine geldi oturdu. Her Allah'ın günü irticai haberler. Kadınları televizyonlara çıkartıyorlar. Kadınlar ahkam kesiyor. O konuşuyor, şu konuşuyor o caiz, bu caiz değil. Yahu kimsin, nesin hangi bilgiyle konuşuyorsun. Ortalık allak bullak. Bu allak bullak ortalıkta sen hükümet olarak iş yapmaya çalış.''MİLLİ GÖRÜŞ'Ü ANLAYAMAMIŞSIN'Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Biz dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk' sözlerine tepki gösteren Kazan, şunları söyledi:'Bülent Arınç bir beyanat vermiş. Efendim biz Fazilet Partisi'ndeyken Erbakan hocayla beraber çalışırken 'Dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk.' Bizimle çalışırken siz teşkilat olarak böyle bir şey hissettiniz mi? Ama adam öyle diyor. Yıllarca 'milli görüş' konferansları vermiş birisiydi. Bülbül gibi de konuşur, güzel de konuşur. Benim ona cevap vermem lazım. Ben mecliste de değilim nereden cevap vereceğim. Bari kitabıma yazayım da cevabı herkes okusun. Yazıklar olsun sana Bülent Arınç. Yıllarca milli görüş konferansı veren sana yazıklar olsun. Bu kadar konferansını verdiğini 'milli görüş'ü anlayamamışsın. Milli görüşü 'dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak' olarak tarif ediyorsun. Sana yazıklar olsun. Milli görüş, dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak değil, değil, tevhit akidesini kalbin merkezine oturtup kalp gözüyle dünyaya bakmaktır.'İL BAŞKANINA 'OĞLUM LAF KARIŞTIRMA'Şevket Kazan, konuşması sırasınhda arkasından sesi gelen Saadet Partisi İl Başkanı Mustafa Tüten'e dönerek 'Oğlum laf karıştırma. Bak dinle, laf karıştırma. Bak sus dinle' diyerek tepki gösterdi.Konuşmasının sonunda partililerden SP adaylarına destek isteyen Şevket Kazan, Ankara'ya döndü.Mücahit YOLCU / KAHRAMANMARAŞ (DHA)