onedio
Reklam
Obezite Hastalarına "Kovid-19" Uyarısı
DİYARBAKIR (AA) - MEHMET SIDDIK KAYA - Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Tekin ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. İlyas Yolbaş, koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde aşırı kilo alımına dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Kovid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Tekin, AA muhabirine, kronik bir hastalık olan obezitenin sadece estetik bir sorun değil, vücudun tüm sistemlerini olumsuz etkileyen, bunun sonucunda pek çok hastalığa zemin hazırlayan bir hastalık olduğunu söyledi.Obezitenin Kovid-19 için de ciddi bir problem oluşturduğunu kaydeden Tekin, yapılan çalışmalarda aşırı kiloluların Kovid-19 hastalığını kötü geçirdiğini ve yoğun bakım ünitesinde yatış süresinin daha uzun sürdüğünün belirlendiğini bildirdi.Toplumda obezite oranının yüksek olduğuna ve bu oranın giderek arttığına dikkati çeken Tekin, takip ettikleri hastalar içerisinde özellikle 40-50 yaş aralığındaki genç erişkin dedikleri grupta hastaneye yatış oranının obezite olanlarda daha fazla olduğunu vurguladı.'Hastaneye yatan genç erişkinlerde yoğun bakımlarda yatışların yüzde 80'ine yakınının obez olduğunun, bu obez hastaların içinde de ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu görebiliyoruz.' diyen Tekin, obezitenin özellikle akciğer kapasitesini azalttığını, nefes almada zorluk yarattığını, bu nedenle koronavirüsün daha ağır geçtiğini aktardı.Tekin, Kovid-19'un ardından yeni bir yaşam tarzı oluştuğunu bildirerek, insanların daha az dışarı çıktığını, daha çok kapalı ortamlarda zaman geçirdiğini, bunun da obezite açısından bir risk oluşturduğuna işaret etti.Koronavirüse karşı aşırı kilolu kişilerin daha da dikkat etmesi gerektiğini ifade eden Tekin, şöyle devam etti:'Günlük egzersizleri yapıp kilo almama konusunda daha dikkatli olunmalı. Fastfood dediğimiz beslenmeden ziyade sebze ve meyve ağırlıklı, kalorinin düşük olduğu gıdalarla beslenmeyi tavsiye ediyoruz. Her öğünde mümkün olduğu kadar yeşillik bulunsun. Sabahın erken saatlerinde de daha kahvaltı yapmadan kişilerin yürüyüş yapmalarını istiyoruz.'Basit tedbirlere hastalığa karşı önlemProf. Dr. Tekin, kış mevsiminde insanların artık kapalı ortamlarda daha fazla bulunacağını, bununla birlikte vaka sayılarında artış beklediklerini belirterek, bu süreçte diyabet hastalarının daha çok dikkat etmesi gerektiğini dile getirdi.'Mümkün olduğu kadar kapalı ortamlarda bulunmasınlar, kapalı ortamlarda bulunacaklarsa maskelerini ve mesafelerini korusunlar. En kısa sürede kapalı ortamda işlerini bitirip açık ortama geçsinler. Bu süreçte mümkün olduğu kadar farklı insanlarla, kalabalık ortamlarda temas sürelerini kısıtlayarak kendilerini korumaları lazım.' ifadesini kullanan Tekin, basit tedbirlerle bu hastalığa karşı önlem alınabilineceğine dikkati çekti.Çocuklarda obezite riski arttıDÜ Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. İlyas Yolbaş da pandemi ile çocukların dışarı çıkmaması nedeniyle evde ciddi oranda obezite riskiyle karşı karşıya kalındığını belirtti.Obezitenin Kovid-19 üzerine ciddi olumsuzlukları olduğuna işaret eden Yolbaş, ABD'de yapılan araştırmada, yoğun bakımda yatışların en büyük nedenlerinden birinin de çocuklarda obezite olduğunun belirlendiğini söyledi.Yolbaş, çocukları obeziteden korumanın önemli bir faktör olduğuna değinerek, şöyle konuştu:'Bunun için ev ortamında çocuklarla oyun oynanabilir, sabahları erken saatlerde, kalabalık olmayan vakitlerde parkta çocukların yürüyüş yapmaları sağlanabilir. Bu şekilde çocukların obez olması engellenir. Anne ve babalar evde özellikle çocukları yüksek karbonhidrat içeren, yüksek rafine şeker içeren gıdalardan mutlaka uzak tutmalı. Dengeli şekilde beslenmeleri çok önemli. Sebze ağırlıklı beslenmeye önem verilmeli. Et, süt, yumurta gibi temel gıdalarla beslenmeleri daha da sağlıklı olacaktır. Ancak bu şekilde obezitenin önüne geçilebilir.'
Uzmanından "Aspirin Her Hasta İçin Uygun Değil" Uyarısı
İSTANBUL (AA) - Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bilal Boztosun, 'ABD, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) enfeksiyonuna karşı asetil salisilik asit (Aspirin, Ecopirin, Coraspirin vs.) umudunu dünya manşetlerine taşıdı. Ancak aspirin her hasta için uygun değil.' ifadelerini kullandıBoztosun, Medipol Mega Üniversite Hastanesi tarafından paylaşılan açıklamasında, Kovid-19 enfeksiyonu ve aspirin ilişkisi hakkında değerlendirmelerde bulundu. ABD’deki Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin aspirin kullanımının kanda pıhtı oluşumunu engelleyerek Kovid-19 kaynaklı ölüm riskini düşürdüğünü duyurduğunu aktaran Boztosun, şunları kaydetti: 'ABD, Kovid-19 enfeksiyonuna karşı Asetil salisilik asit (Aspirin, Ecopirin, Coraspirin vs.) umudunu dünya manşetlerine taşıdı. Ancak aspirin her hasta için uygun değil. Özellikle mide bağırsak ve beyin kanaması geçirmiş hastalarımız doktorlarına danışmadan aspirin, dahi almasın. Gerçekten de Kovid-19 enfeksiyonu sırasında en önemli korkulan komplikasyonlardan biri damarlarda oluşacak pıhtıdır. Pıhtı, damarlarda oluşup damar içini tıkayarak kalp, göz, bacak, böbrek, beyin organları besleyen damarlarda emboli dediğimiz olayın meydana gelmesine neden olur. Emboli ise hayati bir risk unsurudur. Eğer hastalarımızda mide ve gastrit problemleri yoksa doktorlarına danışarak aspirin kullanmalarının faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Özellikle mide, bağırsak ve beyin kanaması geçirmiş hastalarımızın doktorlarına danışmadan aspirin kullanmamasını istiyoruz.'Başka hastalıkları nedeniyle çeşitli ilaç kullanan hastaların ilave olarak aspirin kullandıkları zaman diğer ilaçların aspirinle etkileşimi ile kanama risklerinin artabileceğini dile getiren Boztosun, çok ilaç kullanan hastaların aspirin kullanmadan önce doktorlarına mutlaka danışması gerektiğini bildirdi.'Aspirin kullanamayanlar için alternatifler de mevcut'Boztosun, şunları kaydetti:'ABD’de yapılan çalışmada Kovid-19 enfeksiyonu sırasında pıhtı oluşumunu engellemek amacıyla düşük doz aspirin kullanımının pıhtı oluşumunu azalttığı açıklandı. Ülkemizde de ağır hastalara pıhtıyı önlemek için kan sulandırıcı iğne yapılıyor. Enfeksiyonu hafif geçiren hastalara verilmiyor. Son çalışmada virüse yakalanan ve yatırılan hastaların hepsine aspirin verildiği anlaşıldı. Aspirin verilmeyen grupla kıyaslandığında yaklaşık yüzde 50 oranda pıhtı oluşumunda azalma gözlendiği bildirildi.'Aspirini özellikle kalp-damar problemi olan hastaya uygunsa verdiklerini belirten Boztosun, 'Aspirin kullanamayanların başka alternatifleri olduğunun bilinmesinde de fayda var. Sonuç olarak hekime danışmadan aspirin kullanılmanın sakıncalı olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.' ifadelerini kullandı.
Reklam
Uzmanından "Aspirin Her Hasta İçin Uygun Değil" Uyarısı
İSTANBUL (AA) - Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bilal Boztosun, 'ABD, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) enfeksiyonuna karşı asetil salisilik asit (Aspirin, Ecopirin, Coraspirin vs.) umudunu dünya manşetlerine taşıdı. Ancak aspirin her hasta için uygun değil.' ifadelerini kullandıBoztosun, Medipol Mega Üniversite Hastanesi tarafından paylaşılan açıklamasında, Kovid-19 enfeksiyonu ve aspirin ilişkisi hakkında değerlendirmelerde bulundu. ABD’deki Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin aspirin kullanımının kanda pıhtı oluşumunu engelleyerek Kovid-19 kaynaklı ölüm riskini düşürdüğünü duyurduğunu aktaran Boztosun, şunları kaydetti: 'ABD, Kovid-19 enfeksiyonuna karşı Asetil salisilik asit (Aspirin, Ecopirin, Coraspirin vs.) umudunu dünya manşetlerine taşıdı. Ancak aspirin her hasta için uygun değil. Özellikle mide bağırsak ve beyin kanaması geçirmiş hastalarımız doktorlarına danışmadan aspirin, dahi almasın. Gerçekten de Kovid-19 enfeksiyonu sırasında en önemli korkulan komplikasyonlardan biri damarlarda oluşacak pıhtıdır. Pıhtı, damarlarda oluşup damar içini tıkayarak kalp, göz, bacak, böbrek, beyin organları besleyen damarlarda emboli dediğimiz olayın meydana gelmesine neden olur. Emboli ise hayati bir risk unsurudur. Eğer hastalarımızda mide ve gastrit problemleri yoksa doktorlarına danışarak aspirin kullanmalarının faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Özellikle mide, bağırsak ve beyin kanaması geçirmiş hastalarımızın doktorlarına danışmadan aspirin kullanmamasını istiyoruz.'Başka hastalıkları nedeniyle çeşitli ilaç kullanan hastaların ilave olarak aspirin kullandıkları zaman diğer ilaçların aspirinle etkileşimi ile kanama risklerinin artabileceğini dile getiren Boztosun, çok ilaç kullanan hastaların aspirin kullanmadan önce doktorlarına mutlaka danışması gerektiğini bildirdi.'Aspirin kullanamayanlar için alternatifler de mevcut'Boztosun, şunları kaydetti:'ABD’de yapılan çalışmada Kovid-19 enfeksiyonu sırasında pıhtı oluşumunu engellemek amacıyla düşük doz aspirin kullanımının pıhtı oluşumunu azalttığı açıklandı. Ülkemizde de ağır hastalara pıhtıyı önlemek için kan sulandırıcı iğne yapılıyor. Enfeksiyonu hafif geçiren hastalara verilmiyor. Son çalışmada virüse yakalanan ve yatırılan hastaların hepsine aspirin verildiği anlaşıldı. Aspirin verilmeyen grupla kıyaslandığında yaklaşık yüzde 50 oranda pıhtı oluşumunda azalma gözlendiği bildirildi.'Aspirini özellikle kalp-damar problemi olan hastaya uygunsa verdiklerini belirten Boztosun, 'Aspirin kullanamayanların başka alternatifleri olduğunun bilinmesinde de fayda var. Sonuç olarak hekime danışmadan aspirin kullanılmanın sakıncalı olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.' ifadelerini kullandı.
Nijerya'da Her Gün 26 Kadın Rahim Ağzı Kanseri Nedeniyle Ölüyor
ABUJA (AA) - Batı Afrika ülkelerinden Nijerya'da günde 26 kadın rahim ağzı kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor.Nijerya Kanserle Mücadele Federasyonunun (MCF) kurucusu ve Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) Nijerya Direktörü Dr. Zainab Shinkafi Bagudu, yaptığı açıklamada, dünya genelinde 36,59 milyondan fazla kadının, rahim ağzı kanseri riski altında olduğunu belirtti.Nijerya'da günde 26 kadının kadın rahim ağzı kanserinden yaşamını yitirdiğini kaydeden Bagudu, 'Şu anda Nijerya, Afrika'daki en yüksek kanser ölüm oranına sahip ülke. Bu hastalık HPV'ye karşı kullanılan aşıyla ortadan kaldırılabilir.' değerlendirmesini yaptı.Bagudu, Nijerya ile Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ), rahim ağzı kanserine karşı aşılama çalışması başlatmaya hazırlandığını ifade etti.DSÖ'ye göre, kadınlarda en sık görülen dördüncü kanser türü olan rahim ağzı kanseri nedeniyle ölümler, düşük ve orta gelirli ülkelerde oldukça sık görülüyor.
Erdoğan'dan Charlie Hebdo'ya Tepki: 'Namussuzlar'
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Fransız karikatür dergisi Charlie Hebdo'ya tepki göstererek 'Ben neyim ki, sevgili peygamberime, sevgililer sevgilisine bu denli hakaret eden namussuzlarla ilgili benim bir şey söylememe de gerek yok zaten.' ifadelerini kullandı. 
Reklam
Kerkük'te Motosiklet Tutkunlarından Kanser Hastası Çocuklara Moral Ziyareti
KERKÜK (AA) - Irak'ın Kerkük kentinde motosiklet tutkunları, kanser hastası çocuklara destek ve moral vermek için motosikletleriyle hastane bahçesine giderek onları ziyaret etti.Kerkük Verem ve Kanser Hastanesi'nde tedavi gören hastalara alkışlı destek veren ve hediyeler dağıtan motosiklet tutkunları, hastane bahçesinde motorlarıyla kısa bir de gösteri yaptı. Kerkük Motosikletçiler Spor Kulübü Başkanı İsmail el-Haşimi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kulüp olarak özellikle kanser hastası çocuklara moral vermeyi amaçladıklarını söyledi.Çocukların sağlık durumunu yakından takip ettiklerini belirten Haşimi, ''Bu çocuklara maddi ve manevi anlamda elimizden geldiğince destek olacağız. Onlar hepimizin çocukları.' dedi.Haşimi yeni tip koronavirs (Kovid-19) salgınının yaşandığı şu dönemde hastaların daha fazla morale ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.Hastalara hediye dağıttılarServisleri ziyaret ederek hastalarla yakından ilgilenen motosiklet tutkunları, başta çocuklar olmak üzere tüm hastalara çeşitli hediyeler dağıttı.Hastalar, motosikletçilerin moral ziyaretiyle keyifli anlar yaşadı.Kulüp üyeleri ayrıca Acil Servis'i de ziyaret ederek, fedakar çalışmalarından ötürü buradaki sağlık çalışanlarına şükranlarını sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mevlid-İ Nebi Haftası Açılış Programında Konuştu: (3)
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Son günlerde yaşanan hadiseleri, devlet başkanı düzeyinde sergilenen hadsizlikleri, sabah namazı vaktinde camilerimize yapılan polis baskınlarını sıradan vakalar olarak görmüyoruz.' dedi.Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Mevlid-i Nebi Haftası açılış programında yaptığı konuşmaya, DEAŞ gibi teröristlerin işlediği cinayetlerin faturasının İslam dinine ve müminlere kesilmeye çalışılarak, Müslümanlara yönelik kin ve nefret ikliminin körüklendiğini söyledi.Müslümanlara farklı isimler ve kisveler altında İslamsız bir dindarlık, profan bir din anlayışı dayatıldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:'Batı'da yükselen İslam karşıtlığı, bugün artık kitabımıza, Peygamberimize ve tüm kutsallarımıza yönelik topyekun bir saldırıya dönüşmüştür. Esasen farklı din mensuplarına yönelik tehcir, engizisyon ve soykırım uygulamaları Avrupa'nın yabancısı olduğu bir pratik değildir. Alışkınlardır bunlar. 80 yıl önce Musevilere karşı işlenen insanlık suçları, daha 25 sene önce Srebrenitsa'da Bosnalı kardeşlerimize yapılanlar halen hafızalardadır. Son günlerde yaşanan hadiseleri, devlet başkanı düzeyinde sergilenen hadsizlikleri, sabah namazı vaktinde camilerimize yapılan polis baskınlarını sıradan vakalar olarak görmüyoruz. Bu olaylar oldukça tehlikeli, Avrupalı Müslümanlar için çok vahim sonuçlar doğurabilecek bir sürecin işaret fişeğidir.''İkinci Dünya Savaşı'ndaki katliamlardan herkes ders çıkarmalı'Ciddi bir inanç buhranı içinde olan Batı toplumlarının İslam'ı ve Müslümanları hedef alarak buradan çıkış yolu aramak gibi bir yanlışa düştüğünü ifade eden Erdoğan, 'Batılı siyasetçiler iç ve dış politikadaki başarısızlıklarını Müslümanları hedef haline getirerek örtmeye çabalıyor. Koronavirüs salgınının sebep olduğu ekonomik sıkıntıların faturası bile Müslümanlara ve göçmenlere kesilmeye çalışılıyor. Bu nefret ikliminin günlük siyasetin olağan gerilimleriyle hiçbir bağının olmadığı açıktır. Korkarım çok daha karanlık, çok daha sinsi bir planın çarkları işlemektedir.' değerlendirmesinde bulundu.Batı'da Müslümanlara karşı izlenen politikaların yanlışlığına dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:'Buradan bir gerçeği çok net bir şekilde ifade etmek istiyorum. 6 milyon insanı Avrupa'da yaşayan bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak muhataplarımıza şu ikazı yapmakta fayda görüyorum. Müslümanları düşmanlaştırarak elde edebileceğiniz hiçbir kazanım yoktur. Çapsızlığınızı perdelemek amacıyla girdiğiniz bu yolun sonu felakettir. İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan katliamlardan herkes ders çıkarmalıdır. Irkçı terörizm Avrupa'ya kan, gözyaşı ve iç çatışmadan başka bir şey getirmemiştir, getirmeyecektir. 2011'de Norveç'te Breivik denen bir caninin katlettiği 77 masum, izlediğiniz bu politikaların ne tür acı sonuçlar doğuracağını göstermiştir.''AB kurumlarına çok ciddi sorumluluk düşüyor'Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin vatandaşlarının hak, hukuk ve güvenliğini korumakla kararlı olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti:'İslam düşmanlığını ve ırkçı terörizmi bir milli güvenlik meselesi olarak değerlendiriyor, planlarımızı buna göre yapıyoruz. DEAŞ'tan PKK'sına terör örgütlerine nasıl bakıyorsak, neonazi terör örgütlerine de aynı nazarla bakıyoruz. Avrupa'nın kanser hücresi gibi yayılan bu örgütlerle ilgili artık daha tutarlı, kararlı ve medeni bir tavır alması gerekiyor. Irkçı terör tehdidiyle mücadelede özellikle Avrupa Birliği kurumlarına çok ciddi sorumluluk düştüğüne inanıyorum. Avrupa Konseyi, İslam düşmanlığını daha fazla görmezden gelemez. Ülkemizle ilgili olur olmaz her konuda görüş bildiren Avrupa Parlamentosu üç maymunu oynayarak bu meseleyi geçiştiremez. Avrupa'nın basiret, ahlak, vicdan sahibi liderleri korku duvarlarını yıkmalı, İslam ve Müslüman düşmanlığı hakkında konuşmaya başlamalıdır.'Aşırı sağcı fikirlerin Avrupa'nın ana akım siyasetini esir almasına izin verilmemesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'Avrupalı siyasetçiler, Fransa Devlet Başkanı Macron'un başını çektiği nefret kampanyasına artık 'dur' demelidir. Her ne kadar Macron'un hoşuna gitmezse de önceki gün yaptığım çağrıyı, buradan az önce ifade ettiğim, tekrarlamak istiyorum. Irkçılık ve İslam düşmanlığı görevi, konumu, makamı ne olursa olsun insanın akli ve vicdani melekelerini yok eden bir psikozdur. Reddederek, yokmuş gibi davranarak bu sorunun üstesinden gelinmez. Ülkesinin ve vatandaşlarının geleceğini düşünen her siyasetçi bunu kabul etmeli, yüzleşmeli, sorunu çözmenin yollarını aramalıdır.''Sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz''Müslüman, şahit olduğu kötülükler karşısında, sessiz ve tepkisiz kalamaz. Müslüman, etrafında yaşanan adaletsizliklere gözlerini kapayamaz.' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:'Suriye'den Libya'ya, Afrika'dan Avrupa'ya kadar dünyanın birçok yerinde hakkaniyeti, adaleti, barışı savunan tavrımızın gerisinde işte bu hakikat vardır. Şartlar ne olursa olsun biz mazlumun yanında durmak zorundayız. Hakkın hatırını edep, ahlak yoksunu insanlık fukaralarının hoyratça çiğnenmesine izin veremeyiz. Zulmü alkışlamamak, hak namına haksızlığa takmamak, üç buçuk soysuzun ardından zaarlık yapmamak bizim milletimizin karakteridir. Bunun için dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, hangi inanca, kökene, kültüre sahip olursa olsun haksızlık ve hukuksuzluk karşısında sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.'(Sürecek)
Reklam
Reklam
Uğur Batı Yazio: İnsanlar Neden İrrasyonel, Sabırsız ve Karışıktır?
etiket
İnsanoğlunun huyudur, dünyanın kendisi için yaratıldığını düşünür.Ona göre kendisi seçilmiş bir yaratıktır. Tüm ilahi dinler de bu görüşü destekler. Ayrıca kendinin her daim mantıklı olduğunu düşünür. Geceleri ışığı kapatarak yatar. Bir yakını öldüğünde üzülür. Kıskanır. Gıybet eder. Bazen de merhamet! İnsan doğası gereği sürekli olarak duygularının tehdidi ile karşı karşıyadır. Duygular mantığı kolaylıkla gölgeleyebilir.
Sabri Ülker Bilim Ödülü Doç. Dr. Elçin Ünal'a Verildi
İSTANBUL (AA) - Sabri Ülker Vakfı’nın 10’uncu yılı online olarak düzenlenen Sabri Ülker Bilim Ödülü töreninde kutlanırken, ödülün sahibi Türk bilim insanı Doç. Dr. Elçin Ünal oldu.Vakıftan yapılan açıklamaya göre, Türk gıda sektörünün duayeni Sabri Ülker anısına, gıda, beslenme ve sağlık alanındaki bilgilerin topluma ulaşmasına destek olmak amacıyla kurulan Sabri Ülker Vakfı’nın 10’uncu yılı online olarak düzenlenen Sabri Ülker Bilim Ödülü töreninde kutlandı. Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil başkanlığındaki jüri, toplum sağlığının geleceğine katkı sağlamak üzere genç bilim insanlarını destekleyen Sabri Ülker Bilim Ödülü’ne bu yıl, Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley (UC Berkeley) Moleküler ve Hücre Biyolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Elçin Ünal’ı layık gördü. Açıklamada görüşlerine yer verilen Sabri Ülker Vakfı Başkanı Talat İçöz, vakfın 10 yıldır beslenme ve sağlıklı yaşam alanında doğru ve bilimsel bilgiyi toplumun her kesimine ulaştırma hedefiyle çalıştığını belirterek, “10 yıl boyunca bu hedefe ulaşmak için büyük bir motivasyon ve adanmışlıkla hizmet ettik. Çok değerli Bilim Kurulu Üyelerimiz, çok değerli çalışanlarımız ve bu uğurda bir araya geldiğimiz sayısız paydaşımızla birlikte çok gayret ettik. Onlarca farklı platformda gerçekleştirdiğimiz yüzlerce faaliyet, akademik çevrelerden devlet kurumlarına, sivil toplumdan tüketici kesimlerine farklı alanlarda yankı buldu.” ifadelerini kullandı.Sağlıklı bireylerden oluşan sağlıklı nesillerin, Türkiye'nin geleceğini güvenceye alacak en büyük değer, en önemli yatırım olduğunu ifade eden İçöz, şunları kaydetti:“10 yıl boyunca bu amaç doğrultusunda gayret sarf ettik. Bu çalışmalarımızın önde gelenlerinden biri olarak Millî Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içinde Yemekte Denge Eğitim Projesi ile ülkemizin her bölgesinden 6 milyonun üzerinde öğrenciye, öğretmene ve ebeveyne bu bilinci aktarmayı başardık. Bunun yanı sıra kurucumuzun adını taşıyan Harvard Üniversitesi’ndeki Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi, gurur duyduğumuz diğer iş birliklerimizin başında geliyor. Merkezimizde genetik ve metabolik hastalıkların oluşmasını önlemek için hem Türkiye’den hem dünyadan bilim insanları pek çok araştırma yapıyor, dünya için, geleceğimiz için bilim dünyasında yankı uyandıran çalışmalar gerçekleştiriyor. Daha nice 10 yıllarda Sabri Ülker Vakfı’nın bu çalışma anlayışını aynı heyecanla devam ettirmesini temenni ediyorum. Bu uğurda emek veren tüm arkadaşlarımızı da gönülden tebrik ediyorum.” Sabri Ülker Metabolik Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil'e Harvard Üniversitesi’nde sürdürdüğü çalışmaların 25’inci yılı vesilesiyle törende kendisine teşekkür plaketi takdim edildi. Prof. Dr. Hotamışlıgil, bilimde önemli aşamalardan birinin kişilere yatırım yapmak olduğunu aktararak, “Sabri Ülker Bilim Ödülü bizim için çok önemli. Çünkü bu ödülle en parlak bilim insanlarımızı kariyerlerinin erken döneminden itibaren fark ederek onlara destek olmayı amaçlıyoruz. Hayalimiz bundan 20 sene sonra uluslararası bilim camiasına öncülük edecek, ülkemiz bilimi ve bilim insanları için de önemli itici güç olacak Türk bilim insanlarına katkıda bulunmak. Önceki senelerde bu ödülü alanlar, daha şimdiden muazzam bir çizgide ilerliyorlar. Bu yıl ödülü kazanan bilim insanımızı da yürekten kutluyorum.” değerlendirmesinde bulundu.'Vakfımızın 10 yıla ulaşmasından çok mutluyuz'Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker ise Türk bilim insanını ve genç Türk bilim öğrencilerini uluslararası alanda desteklemekle iftihar ettiklerini belirterek, şunları kaydetti: “10’uncu yılını kutlamaktan iftihar ettiğimiz bu vakfı, babam Sabri Ülker’in adını yaşatmak ve toplumumuza, Türk bilim dünyasına faydalı olması gayesiyle kurduk. Sabri Bey, beslenme ve sağlık konularına çok önem verirdi. İnsanlığa faydalı işler yapmaya kendine şiar edinmiş biriydi. Kendisi türlü imkânsızlığa rağmen gıda kalitesi ve Ar-Ge için gereken tüm yatırımı yaparak ve uluslararası uzmanlarla birlikte çalışarak Türkiye’de bu alanlarda öncü bir isim oldu. Şimdi onun bu misyonunu Sabri Ülker Vakfı sürdürüyor. Tüm bu bilimsel araştırmaların toplum sağlığı, çocuklarımız ve sonraki kuşakların sağlığı için üzerimize düşen bir sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden bu çalışmaları hep destekledik, gelecekte de desteklemeye devam edeceğiz. Ne mutlu bizlere ki, Sabri Ülker Bilim Ödülü genç bilim insanlarının yolunu aydınlatmayı sürdürecek. Vakfımızın 10 yıla ulaşmasından çok mutluyuz. Değerli çalışmaları için bilim kurulumuza, vakıf çalışanlarına ve vakfımızı destekleyen tüm kurum ve kişilere teşekkür ederiz.”Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş’un kazananı takdim etmesiyle devam eden dijital törene ABD’den canlı bağlantıyla katılan Sabri Ülker Bilim Ödülü’nün sahibi Doç. Dr. Elçin Ünal, “Sabri Ülker Bilim Ödülü’ne layık görülmekten büyük onur duydum. Bu ödül, bilimsel çalışmalarımda yalnız olmadığımı hatırlatması açısından benim için çok değerli. Başta Sabri Ülker Bilim Ödülü Jürisi olmak üzere herkese şükranlarımı sunuyorum. Umuyorum ki ben de çalışmalarımla diğer araştırmalara ve buluşlara katkıda bulunabilirim.” ifadelerini kullandı.Bilimsel kariyerini mayoz bölünme ve yaşlanmanın ilişkileri üzerine kuran Doç. Dr. Elçin Ünal, hücrelerde yaşlanma sonucunda biriken hasarların doğal yollarla nasıl tedavi edilebileceğini araştırıyor. Ünal ve ekibinin temel amacı, hücresel yaşlanmayı anlayıp geriye çevirmeyi başarmak. Lisedeki bir öğretmeninden ilham alarak Bilkent Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik okuyan Ünal, ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nde doktorasını yaparken mayoz bölünme üzerine odaklanmaya başladı. Doktora sonrası dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan MIT’te mayoz bölünme konusuna ağırlık veren Ünal, sahadaki birçok araştırmacı, “yaşlanmanın mayoz bölünme üzerine etkisini” araştırırken, bunun tersini yaparak “mayoz bölünmenin yaşlanma üzerine etkisini” araştırmaya karar verdi. Mayotik farklılaşmanın ilkelerini tanımlamayı hedefleyen Ünal, 2014’te UC Berkeley’de Moleküler ve Hücre Biyolojisi Bölümü’ne katıldı ve yenilikçi araştırmalarını burada kendi adıyla kurduğu laboratuvarda devam ettirdi. Beslenme stili, egzersiz, uyku düzeni, sigara, alkol kullanımı ve stres gibi etkenlerin hem hücre hem de organizma yaşlanmasını etkilediğini belirten Ünal, “Yaşlanma sonucunda hücrelerde protein kalite kontrolü ve organel fonksiyonlarında düşüş gözlenir. Vücudumuzdaki üreme hücreleri bu hasarları doğal olarak etkisiz hale getirebiliyor. Eğer üreme hücrelerinin bunu nasıl başardığını anlayabilirsek, diğer hücrelere de bu mekanizmaları uygulayabiliriz. Yaşlanma, kanser ya da Alzheimer gibi çok değişik tipteki hastalıkların birinci risk faktörü. Eğer yaşlılık sonucunda ortaya çıkan hasarları hücre seviyesinde tedavi edebilirsek, değişik tipteki hastalıkların ortaya çıkma şansını da azaltabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu. Tören, önceki yıllarda ödüle layık görülen, UCLA Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru Erbay, Rockefeller Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kıvanç Birsoy, Massachusetts Institute of Technology (MIT) Kanser Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılmaz ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tamer Önder’in bilim dünyasındaki son gelişmeleri değerlendirmesiyle son buldu.
Pelin Çini Yazio: Demet Işıl Yılmaz’a “Bana Kanseri Anlat” Dedim. “Koku! Pelin Koku!.. Hasta Olmayan Bilmez, Bilemez. Kemoterapi Bütün Hücrelerini Öldürüyor ve Sen İçin Çürürken Kokusunu Alıyorsun”
etiket
Demet Işıl Yılmaz… Genç, güçlü, etkileyici bir insan. Savaşçı bir kadın, güzel bir anne…Onunla pandemi döneminde, sokağa çıkma yasaklarının göbeğinde tanıştık. Tabi ki sosyal medya üzerinden. Ama hani bazen birileriyle yolumuz kesişir ve sanki uzun zamandır zaten tanışıyormuşuz gibi hissederiz ya. Bize de öyle oldu.Çünkü farklı alanlarda benzer mücadeleler vermiş, benzer yenilgiler elde etmiş ve benzer şekilde “yanlış anlaşılmış”tık.  Zaten bana sorarsanız hayatın bizlere geçtiği en büyük kıyaklardan biri, umudumuzu yitirmeye yaklaştığımız o köşe başlarında aniden bir “benzer”imizle karşılaşmamız ve onun kulağımıza “henüz hiçbir şey bitmedi” diye fısıldamasıdır... Demet ile tanıştığımızda meme kanseriyle mücadelesi devam ediyordu. Şimdiyse savaş bitti. O kazandı. Yaşadıklarını yazdı, “Mecburiyetsiz” isimli kitabı yakında çıkacak ve hepimizi derinden etkileyecek biliyorum. Madem meme kanseri farkındalık ayındayız ve yine madem birçoğumuz etrafta gerçekten ne anlama geldiğini bilmediğimiz o pembe kurdeleyi görüyoruz. Ona sormak istedim: “Farkında mıyız? Demet, Kurdelemizi doğru yere takıyor muyuz?
Reklam