Soma Davasında 5. Duruşma: 35 Sanığın Savunması Tamamlandı
Soma'da geçen 13 Mayıs'ta meydana gelen maden faicasında, hayatını kaybeden 301 işçinin ölümünde kusurları bulunduğu için haklarında, “olası kastla öldürme', “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama', “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma' suçundan dava açılan 8'i tutuklu 45 sanığın yargılanmasına iki gün verilen aradan sonra devam edildi.
Duruşmaya tutuklu sanıklar, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy; , Maden Mühendisi, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'in yanı sıra, tutuksuz yargılanan 37 sanıktan 31'i hazır bulundu. Sanık avukatlarının, mağdur avukatlarının ve duruşmaya katılan işçi yakınlarının yerlerini almasının ardından ifade alınması işlemine yeniden geçildi. Duruşmayı çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcileri de izledi. Duruşma öncesinde, otobüslerle toplu olarak getirilen işçi yakınları da, arama noktasından geçtikten sonra mahkemenin görüldüğü salona alındı.
SANIK AVUKATLARININ TALEPLERİ, GÜNE DAMGA VURDU
Duruşma öncesinde sanık avukatlarından bazılarının, geçen hafta yaşanan tepkilerden dolayı, duruşmaların kapalı yapılmasını ya da gerekli güvenliğin sağlanmaması durumunda, başka bir ile alınmasını talep ettiklerinin ortaya çıkması, gerginliğe neden oldu. Bu duruma işçi aileleri tepki gösterdi. Mağdur işçilerin avukatlarından Nergiz Tuba Aslan, müvekkillerinin acılarını bastırıp tepki vermedikleri halde sanık avukatlarının bu girişimlerinin etikten yoksun olduğunu, ayrıca bu talebin yerine gelmemesi için mücadele edeceklerini söyledi. Aslan, geçen hafta yaşanan “top defteri' olarak da adlandırılan dinamit kayıt defterinin, sanık avukatlarından alınıp mahkemeye sunulması için de taleplerini sürdüreceklerini ifade etti.
'Annelerin, eşlerin hıçkırıklarından, yakarışlarından rahatsız oluyorlar'
Soma faciasının ardından yaşanan gelişmeleri ve duruşmaları yakından izleyen siyasilerden birisi olan Soma olayını araştırma komisyonu üyesi CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, sanık avukatlarının talebine tepki gösterdi. Özel, “Annelerin eşlerin hıçkırıklarından yakarışlarından rahatsız oluyorlar. Duruşmaların yüzyüze yapılması evrensel bir hukuk ilkesidir. Mağdur aileleri hergün kalkıp yüzlerce kilometre yolu boşuna gelmiyorlar. Orada bulunmaları adil yargılamanın olmazsa olmazıdır. Duruşmayı onlara kapatmak yada başka biri şehre almak adaleti Soma'dan kaçırmak olur. Bu talebini yapılması hukuken mümkün vicdanen ve ahlaken sorunludur. Türkiye'nin dört bir yanında 170'den fazla dava izlemiş bir komisyon üyesi olarak bu talebi yapan avukatlara şunu söylemek isterim. Ne benden ne de bu toplumun vicdanından kurtulamazlar. Benzer bir kararı duruşmanın kapalı yapılması kararını bir celsede Ergenekon hakimi Özese almıştı ve milletvekillerini içeri sokmadı. Geçen hafta HSYK'da bu konuda kendisi hakkında disiplin soruşturmasında, şahit olarak dinlendim. Milletvekilinden duruşmayı kapatamazlar, milletvekili bu görevi tüm seçmenleri adına yapmaktadır. Ayrıca hem ben, hem duruşmayı izleyen tüm arkadaşlarım, bu güne kadar bir tek sanığın beş metre yanına dahi yanaşmadık. Sanık avukatlarının birisinin yanından dahi geçmedik. Zaten ayrı kapılardan girip ayrı bahçelerde bulunuyoruz. Bizler orada onların adil savurma hakkını da savunuyoruz. İlk gerginlik yükseldiğinde tansiyonu düşüren ve kendilerine yönelen her tepkide ilk müdahale eden de orada duruşmayı izleyen bizler oluyoruz. Akla vicdana sığmayacak savunma taktikleri başladı. Bunlarını kamuoyuna yansımasından rahatsızlık duyuyorlar. Amaçları analarının gözlerinden toplumunun da vicdanından kaçmak' dedi.
Ailelerden Can Gürkan için bağış kutusu...
Şehit madenci yakınları, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. adına bağış kutusu hazırladı. Kutunun üstüne “Soma A.Ş.” ve işletmenin yönetim kurulu başkanı tutuklu sanık Can Gürkan’ın adını yazan aileler, “Can Gürkan açmış, geliri yokmuş. İhtiyaçlarını gidersin” dedi.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı çok sayıda şehit madenci ailesi izledi. Aileler, tutuklu sanıklardan işletmenin yönetim kurulu başkanı Can Gürkan’ın kimlik tespitinde “Aylık gelirim yok” sözlerine tepki göstermek için bağış kutusu hazırladı. Helikopter şeklinde hazırlanan bağış kutusunun üstüne Soma A.Ş., Can Gürkan ve “301+? Katili” yazan aileler, “Oğlum için”, “Eşim için” diyerek tek tek kutuya para attı.
Kazada hayatını kaybeden Gökhan Yılmaz’ın eşi Yeşim Yılmaz, “Açmış, geliri yokmuş. Aç kalmasın biz de destek verelim. Biz insanız acımasını biliriz. İhtiyaçlarını gidersin' dedi. 24 yaşında olduğunu anlatan Yılmaz, şunları söyledi: 'Eşim 26 yaşında öldü. Üç kızımla kaldım. Bizim hayalimiz, geleceğimiz vardı. Madem orası iyi değildi neden tıktınız oraya. ‘Görevimizi iyi yaptık, sorun yoktu’ diyorlar. Neden öldüler? Kontrol altında tutuyorlar diye onlara güvenerek girdiler o işe. Canlarını emanet ettiler. Bebeğimiz 25 günlüktü öldüğünde. Kızım ‘babam kimdi, ne yapıyordu?’ diye sorduğunda ne diyeceğim ona? Her gün ağlıyorum, nasıl anlatacağım.'
'Havalandırma defteri 111 sayfadan oluşmaktadır. Ancak bunun sadece 19 sayfasını ben doldurdum'
Beşinci oturumunda, tutuksuz sanık Havalandırma Mühendisi Fuat Ünal Aydın'ın ifadesi damga vurdu. Olay günü çalışma arkadaşı Harun Yıldırım'ın, havalandırma takip defterinin 30 Nisan 2014 tarihli bölümüne önceki değerleri kopyalayıp yazdığını kendisinin de altına imza attığını söyleyen Aydın, “Havalandırma defteri 111 sayfadan oluşmaktadır. Ancak bunun sadece 19 sayfasını ben doldurdum. Bunlarda da hiç biri olumsuzluk yok. Sadece 30 Nisan 2014 tarihiyle ilgili bir durum var. Onda da olay günü çalışma arkadaşım Harun Yıldırım, bana bu bölümün boş kalmaması için öncekilere bakıp doldurduğunu söyledi. Ben de altına imza attım. İmzalamak zorunda kaldım. Ben el cihazıyla ölçüm yapıp yazıyordum. Sabit cihazlardaki değerleri yazmazdım. Zaten bununu için de vaktim yoktu. Gaz değerlerini takip edemiyordum' dedi. Kendisini bu birime Mehmet Efe'nin getirdiğini de anlatan Aydın, “Aralık 2009 tarihinde maden ocağında çalışmaya başladım. Eylül 2013 tarihinden itibaren de birim şefim Mehmet Efe'nin direktifiyle havalandırma mühendisi olarak görev yaptım. Mehmet Efe'nin bu kararı Akın Çelik'ten bağımsız olarak aldığına inanmıyorum. 9 aylık bir süre bu görevi yaptım. 4 kilometre anayol, 6 kilometre de tali yol olmak üzere toplam 10 kilometrelik bir ocak içindeki havalandırmadan sorumluydum. Ben gündüzleri tek başıma çalışırdım. Diğer vardiyalarda ise, vardiya amiri arkadaşlarım bana yardım ederdi. Ama mesai saatim bana yetmiyordu. Çünkü geniş bir alanda sorumluluğum vardı. Üretim yapılacak alanlarda işçi sayısına göre de hava sürkülasyonu sağlardım. Ancak iddianamede olduğu gibi ayaklarda 50 kişinin üzerinde çalışan olmazdı. Bunun için de 100 metreküplük bir hava yeterlidir. Ancak biz 180 metreküpe kadar buralara temiz hava verirdik. Ve bu miktarı da hiçbir zaman azaltmazdık' dedi.
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın, hava ölçümlerinin bazen defterlere farklı yazıldığını söylemesi üzerine Fuat Ünal Aydın, “Hava kapıları bazen üretim sıralarındaki çarpmalardan dolayı kayabiliyordu. Bunun için de farklılıklar oluyordu. Ama bize bildirildiği zaman hemen onun tamirini yapıyorduk. Bana bacalardaki fanların bezleri eskidiği zaman şikayet gelirdi. Bizler de değiştirirdik' dedi. Mahkeme başkanının, ocaktaki işçilerden birisinin ifadesinden suçlandığı bir bölümü okuması üzerine Aydın, “Ben o ifadeyi kabul etmiyorum. Çalışma arkadaşlarıma hiç biri zaman 'bir şey olmaz' türü yaklaşım göstermedim. Benim aksaklıkları giderme gibi yetkilerim yoktu. Ben sadece bu durumları yakın arkadaşım olduğu için Mehmet Efe'ye aktarırdım. Plan ve projeler konusunda da yetkim yoktu. Hava durumu bazen farklılıklar gösteriyordu. Ben bunu iş müfettişlerine de söyledim. Yalan ifade vermem' dedi. Fuat Ünal Aydın'ın hiç 50 PPM'in üzerinde ölçüm yapmadığını ancak kendisinin de sıcaklık değerlerini ölçmediğini söylemesi üzerine aileler, “Aylarca yandı onlar içeride' diye tepki gösterdi. İşe başladığı zaman ocakta bu tür sıkıntıların olduğunu bilmesi durumunda göreve başlamayacağını da söyleyen Fuat Ünal Aydın ayrıca, hiç tatbikat yapmadıklarını, acil durumlarda kimin ne yapacağının belli olmadığını gaz maskesinin bakımını ise kendisinin yaptırdığını ifadesinde ileri sürdü.
'Onları bize verin'
Fuat Ünal Aydın'ın ifadesinin ardından ayağa kalkan ve faciada iki kardeşini kaybettiği söyleyen mağdur yakını, “Akın Çelik, İsmail Adalı ve Ramazan Doğru'yu bize verin Biz cezasını verilim' dedi. Bu sözlere üzerine Mahkeme başkanı Aytaç Ballı, 'Böyle çıkışlarla dikkatimizi dağıtmayın, yargılamayı engellemeyin' diye uyardı.
'Patlayıcı sevkiyat defteri tutarız'
Tutuksuz sanıklardan patlatma mühendisi Serkan Kocaman da ifade verdi. Patlayıcı sevkiyat defteri tuttuklarını ve kime ne kadar malzeme verildiğini arıca hangi bölümde bunu kullanacağını bu deftere yazdıklarını söyleyen Serkan Kocaman, “Bende karbonmonoksit gaz ölçüm cihazı yoktu. Sadece metan gazı ölçüm cihazı vardı. Bin vardiyada 150 ile 200 kilogram dinamit patlatılırdı. Çalışanlar olmasın diye vardiya sonlarında patlatmalar yapılırdı ve içerideki havanını şiddetine göre de 15 dakika gibi bir sürede bu gaz dağılırdı' dedi. Kendi maskesinin bir kez kontrolden geçirildiğini de ifade eden Kocaman, mahkeme başkanının gaz miktarı, 50 PPM'in üzerine çıktığında hiç üretimi durdurup durdurmadıkları yönündeki soruya ise, “hayır' demekle yetindi. Kurtarma çalışmalarına bir gün katıldıktan sonra dinlenmek için eve gittiğini söyleyen Serkan Kocaman'a, işçi yakınlarından birisi, “yorulmuş, gidip bir de döner yeseydin' tepkisini verdi. Ardından da ayağa kalkıp mahkeme başkanından söz isteyen ölen işçilerden Kader Yıldırım'ın annesi Elmas Kaya, “Ben deniz olsam isyanım kıyılara vururdu. Bize bunların yalanlarını dinletiyorsunuz. Siz evladım yaşındasınız. Onlar hiç evlatlarının cansız bedenlerini hiç kucaklarına aldılar mı? Sorun onlara' dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı da, “Onlar savunmalarını yapıyorlar. Beyanlarına karışamayız' dedi.
'Siz hiç kucağınıza ölmüş bir evladınızı aldınız mı?'
Hayatını kaybeden 301 madenciden biri olan Kader Yıldırım'ın annesi Elmas Kaya'nın sözleri salondaki herkesi duygulandırdı. Kaya, duruşma sonrasında gazetecilerin soruları üzerine eşiyle daha hamileyken ayrıldığını ve çocuğunu çok zor şartlarda büyüttüğünü söyledi.
Kocaman’ın facia günün anlattığı bölümde ise ısrarla söz almak isteyen madenci annelerinden Elmas Kaya'ya heyet başkanı kısa bir söz hakkı tanıdı. Acılı kadının sözleri salonda duygusal anların yaşanmasına neden oldu: “Deniz olsam isyanım kıyılara vururdu, bize bunların yalanlarını hikayelerini dinletiyorsunuz. Onlara bir şunu sorar mısınız: Siz hiç kucağınıza ölmüş bir evladınızı aldınız mı? Sen benim evladım yaşımdasın hakim bey. Söyle nasıl sabredeyim.”
'Oğlum orada, başka kimse yok mu?'
Vardiya amirleri Nazmi Cem Nesimoğlu ile Hüseyin Alkan, ifadelerinde, tam mekanize ayağında kömür üretimi yaptıklarını, gelişmiş araçlar kullandıkları için de işçilere üretim baskılarının söz konusu olmadığını söyledi.
Ocakta elektrik mühendisi olarak görev yapan Ümit Şahin de, 60 kişilik teknik ekiple çalıştıklarını, ellerinde gaz ölçüm cihazı olmadığını, sadece elektrikli araçların bakımından sorumlu olduklarını söyledi. 'Yanmaz' denilen kabloların da aslında dış bölümünün yandığını sadece metan gazı patlamalarının önlenmesi için kablo içerisinden kıvılcım çıkmasının mümkün olmadığını da ifade eden Ümit Şahin, şöyle dedi: 'Madende kaza günü kablolar yanmış ve bir bölümü de kendiliğinden sönmüştür. Ama bilirkişi raporundaki yanmaz madde kullanılmamıştır bölümü doğru değildir. Ocak el değiştirdikten sonra elektrik projesi için ruhsat alındı. Ancak ondan sonra bir daha ne TKİ ne de ilgili başka bir kurum bizden elektrik projesi istemedi. Ayrıca bilirkişi raporunda vardı. Kablolar, taşıma bantlarına gerekli uzaklıkta bulunuyordu. Biz tehlike görüp de madene girecek insanlar değiliz.'
'Görevimiz sadece sözleşme denetimi'
Tutuksuz sanıklardan Türkiye Kömür İşletmeleri Ege Linyit İşletmeleri'nde çalışan baş mühendis Adem Ormanoğlu, Maden mühendisi Burhan Karadaş, Sertaç Büyükgüney, Nimetullah Uğurlu Efkan Kurt, Mehmet Bayri, Sertan Günay, iddianamedeki suçlamaları kabul etmeyip, konunun kendileriyle uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını, sadece bu bölgedeki üç firmadan gelen kömürleri, sözleşmedeki kurallara uygun olup olmadıklarını denetlediklerini anlattı. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'ye bağlı facianın yaşandığı maden ocağındaki gaz sensör değerlerini yerüstünde izlemekle görevli olan Ozan Sezer, Erdoğan Cinoğlu ve Halil Burhan ise, bilgisayar kayıtlarında gaz yükselmesi gördükleri anda, ilgili alandaki emniyet nezaretçisine telefonla ulaştıklarını ve nedenini öğrendiklerini söyledi. Bu noktalardan kendilerine genellikle dinamit patlatıldığı için gaz yüksekliğinin olduğunun söylendiğini anlatan üç sanık, değerler yüksek olduğu sürece de telefonla ilgili birimden bilgi almayı sürdürdüklerini ileri sürdü. Sanıklar ayrıca, kendilerinin kömür çıkartılan alanlarda üretimi durdurma gibi bir yetkilerinin de bulunmadığını, gerekli ölçüm raporlarını da şehit olan baş mühendisi Mehmet Efe'ye verdiklerini öne sürdü. Bu sırada salonda bulunan Mehmet Efe'nin babası Resul Efe, “Oğlum orada başkası yok mu?' sözleriyle tepkisi gösterdi.
Acil durum tatbikatı yok
Tutuksuz sanıklardan gaz ölçümlerini izleme biriminde görev yapan Olcay Erşin, olay günü, ocaktaki olayın ortaya çıkmasıyla kendisinin hemen tüm yetkilileri tek tek aradığını hepsini bilgi verdiğini, hem şirkete bağlı diğer iki maden ocağından, hem de başka girmeye ait maden ocağını arayıp kurtarma çalışmaları için yardım istediğini anlattı. Sensör değerlerindeki yükselmeleri takip edip o ayakta görevli kişileri uyardığını ancak üretimi durdurma gibi bir yetkisinin olmadığını söyleyen Erşin, bu yükselmelerin yüzde 70'lik bir bölümünün ise, dinamit patlatmalarından kaynaklandığını ifade etti.
Bilirkişilerin sensör cihazlarının kalibrasyonunu yaptırmadıklarına yönelik kendilerini kusurlu bulmasının doğru olmadığını bu cihazlarla ilgili başka bir birimin görevli olduğunu aktaran Olcay Erşin, olayın hemen ardından savcıların baskısına maruz kaldıklarını, o zaman kamuoyu baskısından tutuklanacak adam arandığını, avukatının olmadığını da ileri sürdü.
İşyerinde bu gibi acil durumlar için hiç tatbikat yapmadıklarını söyleyen Olcay Erşin, acil durumlarla ilgili olarak ise ilginç bir ifade verdi. Erşin, “Ben farklı birimlerde de çalışan kişilerce arkadaşlığı olan biriydim. Yeraltında çalışmıyordum ama orada çalışan insanların ne koşullarda çalıştıklarını biliyordum. Zaman zaman kahvehanede oturduğumuz sırada çalışma şartlarını anlatırlardı. Bu sıralarda da o anlarda neler yapılması gerektiğini kendi deneyimlerine göre anlatırlardı. Benim de olay anında yaptığım bu girişimler onların bana söylediklerinden ibaretti. Yoksa böyle acil durumlar için bir plan ya da tatbikatımız yoktu' dedi.
Vardiya mühendisi olan Mehmet Avcı, 8 aydır çalıştığını işe yeni alıştığını üretim baskısı gibi bir durumun olmadığını bu durumun işçilere de sorulabileceğini söyledi. Maden Mühendisi Hüseyin Ergin ise, sensörlerden sorumlu olmadığını, taşımak zorunda oldukları bir cihazın, doldurmaları gereken bir güvenlik defterinin bulunmadığını söyleyip, “Tam mekanize birimde üretim yapardım. İnsan gücünden ziyade makine kömür çıkartırdı. Çok fazla beden gücü gerektirmiyordu. Üretim için baskı yapsam bile en fazla makine zarar görür, sistem dururdu' dedi.
Çok mücadele ettiler
Tutuksuz sanıklardan Caner Uysal da, tam mekanize birimde çalıştığını üretim baskınını söz konusu olmadığını olay günü bir süre kurtarma ekiplerine yardım ettiğini anlattı. Ardından eve gidip 6 aylık hamile olan eşini görüp onu ikna ettikten sonra tekrar ocağa gelip kurtarma çalışmalarına katıldığını aktaran Uysal, “Akın bey neredeyse ocakta kalıyordu. Akın Beyin bir ara öldüğünü duydum, son anda kurtarıldığını öğrendim. Kusurları var mı yok mu bilmiyorum ama. Kurtarmak için son raddeye kadar mücadele etti' dedi. Caner Uysal'ın savunmasındaki sözlerine duruşma salonundaki işçi yakınları tepki gösterdi. Bu sırada yaşlı bir işçi yakını da baygınlık geçirince sağlık ekipleri, müdahale etti.
Hakimden 'savunmanı yap' uyarısı
İfade işleminde daha sonra üretimden sorumlu sanıklardan Ömer Erdoğan'a geçildi. Erdoğan, kendilerinin de, mağdur ailelerce suçlansalar bile mağduriyet yaşadığını söylediği sırada araya giren Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, “Sen orayı bırak, savunmanı yap' diye uyardı. Ocakta bu olayın yaşanmasında kusuru olanların cezalandırılmasını ve kendisinin de o kişilerden şikayetçi olduğunu ifade eden Ömer Erdoğan, “Üretim zorlaması yapmadım. Üretimin arttığı söyleniyor. Bu damar kalınlığı, işçi sayısı, ayak uzunluğu gibi durumlara göre değişir. Bunların planlarını yapmadım, ne kadar üretim yapıldığını da bilmem' dedi. Kurtarma çalışması sırasında yaşadıklarını anlatan Ömer Erdoğan'ın, olayın nasıl olduğunun çözülmesi gerektiğini, asıl sorumluların bulunmasını istediği sırada bir işçi yakını, olayın oluşuyla ilgili, “ben yaptım ben' diye bağırdı. Klasik ayak vardiyasında üretim amiri olduğunu söyleyen tutuksuz sanıklardan Halit Sarı ise, “Üretim biriminde çalışırım. İsmail Adalı'dan talimat alırım. Çıkan kömürün nakliyesini sağlarım. İş güvenliği konusunda her amir, kendi bölgesinden sorumludur. Gaz ölçüm, sensör değerleri takibi görevim yoktur' dedi. Bu ifadenin ardından da mahkeme başkanı Aytaç Ballı, duruşmaya yarına kadar ara verdi.
Ajanslar