onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Siyaset Başka, Edebiyat Başka: Rus Edebiyatından Mutlaka Okunması Gereken 20 Büyük Roman

Siyaset Başka, Edebiyat Başka: Rus Edebiyatından Mutlaka Okunması Gereken 20 Büyük Roman

Taner Bayram
08.01.2016 - 20:47

Her ne kadar son dönemde Rusya ile yaşanan siyasî ve askerî krizden dolayı Rusya'ya ve Ruslarla ilgili olan her ne varsa bir tepki olsa da söz konusu alan edebiyat ve sanatsa bu tepkiden uzak durmak gerekir. Çünkü, edebiyat ve sanat tüm insanlığa aittir; sadece Ruslara değil hepimize aittir... Bahsi geçen isimler özellikle de evrensel olmayı hakikaten başarabilmiş yazarlarsa...

İşte biz de listemizde Rus edebiyatının evrenselleşmeyi başarmış, mutlaka okunması gereken romanlarından 20 tanesini sizler için derledik. Kitabınız ve çayınız/kahveniz bol olsun. iyi okumalar diliyorum!

Not: Sıralama kronolojik olarak gerçekleştirilmiştir. Yapıtların değeri ile herhangi bir ilinti yoktur. 

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. "Zamanımızın Bir Kahramanı", (1840), Mihail Yuryeviç Lermontov

1. "Zamanımızın Bir Kahramanı", (1840), Mihail Yuryeviç Lermontov

'Zamanımızın Bir Kahramanı' genç ve yakışıklı subay Grigoriy Aleksandroviç Peçorin’in hikâyesini anlatıyor. Servetinin kibriyle kalp kırmaktan çekinmeyen, hayata alaycı bir vurdumduymazlıkla yaklaşan, samimiyetten uzak bu kahraman, kötücül duygularının farkında olsa da, herhangi bir rahatsızlık veya vicdan azabı duymaz. Adeta zevk için kötülük eder, başkalarının mutsuzluğu için çabalar. 

Lermontov’un tek romanı olan Zamanımızın Bir Kahramanı unutulmaz Peçorin karakteriyle, bugün dünya edebiyatının başyapıtları arasında sayılıyor. Psikolojik çözümlemeleriyle 19. yüzyıl Rus romancılar kuşağına ilham veren roman, iyilikle kötülüğün, masumiyetle kirlenmişliğin çatışmasını derinlemesine bir şekilde ele alıyor.

2. "Ölü Canlar", (1842) Nikolay Gogol

2. "Ölü Canlar", (1842) Nikolay Gogol

Gogol, hayranı olduğu Puşkin’in önerisiyle yazdığı Ölü Canlar’da dönemin Rusya’sını kitabın kahramanı Çiçikov üzerinden anlatır. Zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan Çiçikov kendisine kurnazca bir yol bulmuştur: Kasaba kasaba dolaşıp toprak sahiplerinin ölü kölelerini kâğıt üzerinde satın alarak “itibar sahibi bir beyefendi” olmak...

Gogol’ün İlahi Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin elyazmalarını yakar. 

İlk tasarlanan haline uygun şekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi adeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir.

3. "Oblomov", (1859) İvan Gonçarov

3. "Oblomov", (1859) İvan Gonçarov

Orta yaşlı toprak sahibi Oblomov işinden ayrılmış, tüm arkadaşlarını etrafından uzaklaştırmış, borca batmış ve tüm dünyevi işlerini yatağından görmeye başlamıştır. Her bir köşesi dökülmekte olan dairesinde kendisi kadar tembel uşağıyla birlikte kayıtsızlık içinde yaşayan bu miskin asilzade, değişime ayak direyerek işlevsizleşmiş bir sınıfın timsalidir. 

Rus toplumuna özgü bu tipleme Gonçarov’un kaleminden çıktığı günden beri toplumun içine karışmış, “Oblomovluk” sözcüğünü günlük dile kazandırmıştır. Oblomov, 19. yüzyıl sonunda bu açmaza giren toprak sahiplerinin güldürüsü olmakla kalmıyor, aynı zamanda mevcut sosyal düzenin acayipliklerini ve adaletsizliğini de ciddiyetle –ama tatlı bir dille– eleştiriyor.

4. "Babalar ve Oğullar", (1862) İvan Turgenyev

4. "Babalar ve Oğullar", (1862) İvan Turgenyev

Eski nesille, nihilist gençlik arasındaki kuşak çatışmasını anlatan Babalar ve Oğullar, Rusya’nın çalkantılı bir dönemine Bazarov karakteriyle mercek tutuyor. Genç Arkadiy Petroviç’in babası, okulunu bitirip dönen naif oğlunu tanıyamaz: Beraberinde getirdiği arkadaşı, yerleşik prensipleri, otoriteyi ve inançları tamamen reddeden genç Bazarov, oğlunun aklını kendi sapkın fikirleriyle zehirlemiştir. 

Toprak beyliğini ve Rus toplumunun tüm geleneksel değerlerini söküp atmak isteyen ve kendini nihilist olarak tanımlayan bu genç adam, Arkadiy’nin Batıcı babasını ve amcasını dehşete düşürür. 1862 yılında yayımlandığında Rus okurları ve eleştirmenleri derinden sarsan Babalar ve Oğullar’da Turgenyev, edebiyatta sık sık karşımıza çıkan “öfkeli genç adam”ların olağanüstü bir erken örneğini Bazarov ile yaratıyor.

5. "Nasıl Yapmalı?" (1863) Nikolay Çernişevski

5. "Nasıl Yapmalı?" (1863) Nikolay Çernişevski

Çernişevski Nasıl Yapmalı?’yı 4 Aralık 1862 ile 4 Nisan 1863 arasını kapsayan dört aylık sürede, Petropavlovsk zindanında yazdı. Ama dört ayda yazılan bu romanın Rus toplum hayatı üzerinde yarattığı sarsıntı öyle büyük oldu ki, Dostoyevski ve Tolstoy’dan Kropotkin ve Lenin’e kadar pek çok yazın ve eylem adamı, kimi yerin dibine batırarak, kimi yücelterek Nasıl Yapmalı?’yı konuştu, tartıştı. 

Kropotkin’in belirttiğine göre Nasıl Yapmalı?, dönemin Rus gençliği için bir tür siyasal program niteliğine büründü. 'Nasıl Yapmalı?'nın içeriği son derece kapsamlıdır. Yine de, bu roman neyi anlatıyor sorusuna yeni insanları anlatıyor denilse bu hem kısa, hem de doğru bir yanıt olacaktır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. "Yeraltından Notlar" (1864) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

6. "Yeraltından Notlar" (1864) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Edebiyat tarihinin en ünlü isimsizlerinden Yeraltı Adamı, insanların oradan oraya üşüşen karıncalara dönüştüğü St. Petersburg’un gri kaldırımlarında itilip kakılırken, yaşama isteğini yavaş ama emin adımlarla mutlak bir öç isteğiyle değiş tokuş eder. 

Yeraltı Adamı’nın bir devlet memuru olarak geçirdiği tekdüze günler, yanında bir türlü rahat hissedemediği arkadaşları ve hayattaki mutlak yalnızlığı, bıkkın bir öfke ve küçük, imkânsız pazarlıklarla gittikçe daha fazla lekelenir, ta ki kendisini bir arada tutan görünmez ipler yavaşça çözülmeye başlayana kadar. 

Yeraltından Notlar, yayımlandığı 1864 yılından beri öfke ve sessizliğin en güçlü manifestolarından biri olmuştur.

7. "Suç ve Ceza" (1867) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

7. "Suç ve Ceza" (1867) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Dostoyevski’nin yazın hayatının olgunluk döneminde kaleme aldığı Suç ve Ceza, Raskolnikov adlı gencin ahlâki hesaplaşması üzerinde yükselir: Raskolnikov öldürmeyi planladığı tefeciden aldığı parayı hayırlı bir amaç için kullanırsa, işlediği suçun doğasını kalıcı biçimde değiştirebilir mi? 

Hırsızlık ve cinayet gibi suçlar, “yüce amaç”larla işlenmesi durumunda cezasız kalabilir ve vicdanın yükünden kurtulabilir mi?

Dostoyevski’nin en çok okunan romanı olan Suç ve Ceza, yayımlandığı günden bu yana insan ideallerini ahlâki ve felsefi sorularla sınamaya devam ediyor.

8. "Savaş ve Barış", (1869) Lev Nikolayeviç Tolstoy

Napolyon’un 1812’de Rusya’yı işgalini ve bu savaşın, özellikle aristokrat çevrelerde yarattığı altüst oluşu, son derece gerçekçi sahnelerle, ayrıntılı ve derinlikli analizlerle yansıtan bir başyapıt. Avrupa’daki monarşileri birbiri ardına bozguna uğratarak ilerleyen Napolyon orduları Moskova’ya doğru ilerlemektedir. 

Rus aristokratları, bu ürkütücü savaş makinesi karşısında bir yandan muharebeye hazırlanmakta, bir yandan da kişisel dertleriyle boğuşmaktadır. Rusya’nın 19. yüzyılın ilk yarısında panoramik bir fotoğrafını çeken Savaş ve Barış, soylu sınıfına dair yakın gözlemlerin yanı sıra köy ve kasabalarda yaşanan çiftlik hayatını da ustalıkla yansıtıyor. 

Dünya edebiyatının en başarılı eserlerinden sayılan bu muazzam nehir roman, savaşların getirdiği kaosu, mantıksızlığı, insan vicdanı ile etiğe aykırılığı; muktedirlerin, büyük zaferler vaat edenlerin sözlerindeki ve çabalarındaki beyhudeliği gözler önüne seriyor.

9. "Budala", (1869) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

9. "Budala", (1869) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Dostoyevski, Budala’yı ithaf ettiği yeğeni Sonya’ya yazdığı bir mektupta romanın temel düşüncesini şöyle açıklar: “Niyetim bütünüyle iyi bir insanı anlatmak.” Yazarın bu fikirle yarattığı kahramanı “budala” Prens Mışkin, mirasını almak için İsviçre’deki bir akıl hastanesinden St. Petersburg’a döndüğünde kendisini bir ihanet, entrika ve cinayet üçgeninde bulur. 

Mışkin’in masumiyeti, dürüstlüğü ve alçak gönüllülüğü, dahil olmak istediği toplumun değerleriyle açık bir tezat oluşturur. O, dünya nimetlerinden ve hırslarından arınmış, peygamberimsi vasıflarıyla kusursuz bir iyilik timsali gibidir...

10. "Anna Karenina", (1877) Lev Nikolayeviç Tolstoy

Anna Karenina, 19. yüzyıl Rus toplumunun ruhsal dalgalanmalarına çarpıcı bir aşk ve ihanet anlatısıyla ışık tutan bir başyapıt.

Güzelliği ve nezaketiyle çevresinde hayranlık uyandıran Anna Karenina’nın mutsuz ve monoton bir evliliği vardır. Üst düzey bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç ile evliliğinde tek tesellisi oğludur. Ağabeyi ile yengesinin aralarını düzeltmek için gittiği Moskova’da yakışıklı ve genç kont Vronski ile tanışması, Anna’nın hayatında dönüm noktası olur. 

Tolstoy, Anna Karenina’da sıradışı bir gözlem gücü ile aşk, evlilik, ihanet gibi temaların izini sürerken roman sanatına yepyeni ve uzun soluklu bir boyut katar. Modern dünya edebiyatının otoritelerince gelmiş geçmiş en iyi romanlardan biri olarak kabul edilen Anna Karenina, güncelliğini daima koruyacak bir eser.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. "Karamazov Kardeşler", (1880) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

11. "Karamazov Kardeşler", (1880) Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Tüm zamanların en başarılı romanları arasında sayılan 'Karamazov Kardeşler' Dostoyevski’nin kaleme aldığı son büyük eseri ve başyapıtıdır.

Bencil, paraya ve zevke düşkün Fyodor Pavloviç Karamazov’un esrarengiz ölümü, birbirinden çok farklı karakterlere sahip oğullarının hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmekle kalmayıp tüm Rusya’nın yakından takip ettiği bir davaya dönüşecektir. 

Dostoyevski, 'Karamazov Kardeşler'de yazarlık yaşamı boyunca kafa yorduğu hemen bütün temaları işleyerek dev bir esere imza atmış, bu son eseriyle de çok büyük övgüler almış ve kitabın yayımından kısa bir süre sonra ününün doruğundayken hayata veda etmiştir.

12. "İvan İlyiç'in Ölümü", (1886) Lev Nikolayeviç Tolstoy

12. "İvan İlyiç'in Ölümü", (1886) Lev Nikolayeviç Tolstoy

İvan İlyiç’in Ölümü, bireyin hayatla ve ölümle hesaplaşmasının etkileyici bir anlatısı.

İvan İlyiç’in Ölümü, son günlerinde, ölümle önce mücadele eden, daha sonra çaresizce kendisini ona bırakan bir adamın yaşadıklarını anlatır. Yüksek rütbeli bir yargıç olan İvan İlyiç, iyi bir hayat yaşadığını düşünür; ancak hasta yatağında ölümün yaklaştığını anladıkça, yavaş yavaş aslında ne kadar boş bir ömür sürmüş olduğunu fark eder. 

O güne kadar büyük anlam yüklediği ve uğruna büyük çaba verdiği serveti, şöhreti ve saygınlığı, ölüm döşeğinde bir anda gözüne boş ve saçma görünür. Tolstoy’un büyük bir samimiyetle anlattığı bu kısa ama etkileyici roman, insan doğası, hayatın anlamı ve ölümün gerçekliği gibi temel sorulara cevap arıyor.

13. "Ana", (1906) Maksim Gorki

13. "Ana", (1906) Maksim Gorki

Bir başkaldırı ve umut romanıdır Ana... Dayak ve yoksulluktan insanlığını unutmuş bir kadının, sosyalist dünya görüşünü benimsemiş genç bir işçi olan oğlunun tutuklanmasından sonra, dünyanın değiştirilebilir olduğunu keşfetmesinin hikâyesidir. 

Toplumcu gerçekçi edebiyatın ilk örneği ve başyapıtı sayılan Ana, Gorkiy tarafından 1906 yılında Amerika'da kaleme alınmış, aynı yıl New York'ta yayımlanmıştır. Bütün dünyada büyük yankı uyandıran roman, iki yıl gibi kısa bir süre içerisinde pek çok dile, hatta bu arada Türkçeye çevrilmiş.

14. "Petersburg" (1922) Andrey Beliy

14. "Petersburg" (1922) Andrey Beliy

1905 yılında devrim öncesi Rusya'da geçen bu benzersiz romanda, Andrey Beliy, yüksek düzeyde bir imparatorluk görevlisi olan Apollon Apollonoviç ile teröristlere katılmaya heves eden ve ilk görevi babasını öldürmek olan Nikolay Apollonoviç'in, bir bombanın tiktakları eşliğinde yaşanan bir gününü anlatıyor. 

Dönemin başkenti Petersburg'da soytarıların, provokatörlerin, gizli polislerin, Japonların, İranlıların, devrimcilerin, subayların katıldığı dev bir maskeli balo yaşanmaktadır.

15. "Biz" (1924) Yevgeni İvanoviç Zamyatin

15. "Biz" (1924) Yevgeni İvanoviç Zamyatin

Yazarın en bilinen eseri ve tek roman çalışmasıdır. 1920 yılında kaleme alınan eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında yayımlanmıştır.

Romanın kurgusu, sosyalist bir devrimin ardından 26. yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi eserde de distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, 'biz' haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

16. "Ve Durgun Akardı Don", (1940) Mihail Şolohov

16. "Ve Durgun Akardı Don", (1940) Mihail Şolohov

Mihail Şolohov'un ilk büyük eseri, geniş bir tarih sürecini kapsayan dört ciltlik bir romandır. Yazar bu romanla 1965'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü alır.

Eserin kahramanı bir Kazak köyü olan (aynı zamanda yazar Mihail Şolohov'un da doğum yeri olan) Vyeşenskaya'lı Gregor Melehov'dur. Gregor'un gençlik dönemindeki köy yaşantısından başlayarak I. Dünya Savaşı'na katılması, cephede yaşananlar ve aynı süreçte Çarlığınyıkılışı ve Sovyetler Birliği'nin kuruluması sürecinde Kazaklar'ın neler yaşadıklarını ve bu sürecin neresinde olduklarını benzersiz betimlemelerle anlatan dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. 

Eser I. Dünya Savaşı'ndaki Rus Devrimi'ni ve o dönemki toplumun sosyal ve politik duruşunu tarafsızca ve gerçek anlamıyla okuyucuya yansıtmaktadır.

17. "Lolita", (1955) Vladimir Nabokov

17. "Lolita", (1955) Vladimir Nabokov

Humbert Humbert, Amerika'ya yerleşmiş, orta yaşlı, Fransız bir dil profesörüdür. Çocukluğunda bir tatil sırasında aile dostlarının kızı ile aralarında geçen kısa süreli bir ilişkinin ardından birkaç ay sonra sevgilisinin ölüm haberini alır. Bu talihsiz ve yaşanamamış ilişkinin ardından, genç hatta çocuk yaştaki kızlara karşı ilgisini yıllar sonra da üzerinden atamaz. Başından geçen bir evlilikten sonra, Amerika'ya yerleşir. 

Tesadüfen pansiyoner olarak yerleştiği evde Bayan Haze'nin on iki yaşındaki kızı Dolores Haze'i görür ve yıllar boyunca güçlü belleğinden hiç silmediği çocukluk aşkını Dolores Haze ile özdeşleştirir. Romanda L, Lo, Lola, Lolita, Dolly takma adları ile çağrılan Dolores ile Humbert Humbert arasında böylece bir aşk başlar.

18. "Dr. Jivago", (1957) Boris Pasternak

18. "Dr. Jivago", (1957) Boris Pasternak

Ülkemizde romancı olarak tanınan ama Rus edebiyatının büyük şairi Boris Pasternak'ın tek romanı: Doktor Jivago. 1917 ihtilalinin gölgesi altında üç hayat: Jivago, Lara ve Tonya...

19. "İvan Denisoviç'in Bir Günü (1962) Aleksandr Soljenitsin

19. "İvan Denisoviç'in Bir Günü (1962) Aleksandr Soljenitsin

Aleksandr İsayeviç Soljenitsin 'İvan Denisoviç’in Bir Günü'nde, toplama kamplarındaki acımasız yaşama ve çalışma koşulları karşısında onurunu ve haysiyetini korumaya çalışan insanları anlatıyor. Kirli, soğuk ve adaletsiz bir ortamda hayata tutunan mahkûmların, insanlık dışı düzene nasıl direnç gösterdiklerini resmediyor. 

Romanın kahramanı İvan Denisoviç, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların elinden kaçtıktan sonra, ajan olma şüphesiyle Sovyet hükümeti tarafından gözaltına alınır ve sürgüne gönderilir. 

Buzlar altındaki Sibirya sürgününde, açlık ve dayak tehdidi altında on yıl geçirecektir. Soljenitsin’in kendi anılarından yola çıkarak yazdığı roman, 1962 yılında yayımlandığında Sovyetler Birliği’nde büyük yankı uyandırmış, kısa sürede toplatılmış ve yasaklanmıştı. Stalinist dönemin yazarlar üzerindeki siyasi baskısını anlamak için okunması gereken bir roman.

20. "Usta ve Margarita", (1966) Mihail Bulgakov

20. "Usta ve Margarita", (1966) Mihail Bulgakov
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Her kitap listesi gibi, bu da 'eksik' bir liste. Özellikle de 20 kitap ile sınırlı olduğu düşünülünce. Siz yine de eksik gördüklerinizi yorumlarda yazmayı ihmal etmeyin. İleride listeyi görüşleriniz doğrultusunda güncelleyebiliriz. 

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
Hacettepe Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı ve Felsefe eğitimi aldı. Aynı üniversitede felsefe yüksek lisansı yaptı. Tezinde dijital gözetim mekanizmalarının etik boyutunu inceledi. Başarısız bir girişimcilik deneyimi oldu. Teknoloji felsefesi ve etiği, yapay zekâ felsefesi, İnternet ve yeni medya çalışmaları, veri ve etki gazeteciliği, startuplar ve sosyal girişimcilik ilgi alanları. Bunlar dışında kitaplar, filmler ve seyahat etmek zamansız tutkuları... Gelin muhabbet edelim: https://twitter.com/kendiniarayan https://www.instagram.com/tanerbayram06/
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
225
209
18
12
5
5
3
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Dostoyevski

Tolstoyu boşverin Beni okuyun BENİ!!

onur onur

edebiyat, opera, bale.. bu üç sanat dalında ruslar bütün dünyada öncüdür ama rus deyince aklımıza ne gelir malum.. araplardan bir farkımız yok.. onlar da uçk... Devamını Gör

Yasin Ilgın

rus deyince benim aklıma edebiyatları geliyor size ne geliyor bilemicem keke

Melis Öcal

Puşkin-yüzbaşının kızı